23 Temmuz 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

23 Temmuz 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Temmuz 1938 CUMHURİYET Yerli Mallar Sergisi açıldı îktısad Vekili, sanayide görülen inkişafı sitayişle kaydetti [Ba§tara}ı 1 inci sahifede] sini, yüksek huzurunuzda çıyoruz. Bugünkü sergi karşısmda 10 sene evvel, gene burada açılan sergi gözlerimizin önüne geliyor. Şimdi İş Bankasının işgal ettiği elliden fazla firma iştirak etmişti. Burada gıda sanayii, çikolata, sabun, ıtriyat gibi muhtelif sanayi grupları bir araya gele rek ancak bir paviyonu doldurabilmişlerdi. On sene evvel bu paviyonu dolduran firmalardan her biri şimdi ayrı bir paviyon kuracak se viyeye gelmiştir. Maamafih ilk yerli mallar sergisini gezerken içimizde büyük bir ümid vardı. Bu küçük sergiye iştirak eden firmaların günün birinde büyüyeceğini ve kısa bir zaman sonra yeni yeni sanayi şubelerinin teşekkül edeceğini ümid ediyordum. On sene sonra bu ümidlerimizin tahakkuk ettiğini görüyoruz. Biraz sonra gezeceğimiz onuncu yerli mallar sergisi Türkiye sanayiindeki seri inkişafın bir eseri hakkında bize bir fıkir verebilir. Birinci yerli mallar sergisile onuncu arasındaki fark, yalnız sanayiimizin inkişafmı ifade eden bir sergi değildir. Onuncu sergi bizde sergiciliğin ilerleyişini gösteren ve yerli malına karşı olan umumî kanaatlerin değiştiğini gösteren bir sergidir. Acaba onuncu yerli mallar sergisi, Türkiye sanayii namile temsil edilen veyahud Türkiye sanayiini bir kül halinde ifade eden bir sergi midir? Bu sualin cevabını, gene bizim vermemiz daha doğru olur. Bugünkü sergi, Türkiye sanayi âlemini tamamile temsil edebilen bir sergi değildir. Sergimizin noksan taraflannı itiraf ettikten sonra bunun en büyük sebebini sergiye elverişli bir binaya olan ihtiyacda arıyoruz. Millî sanayiimizin înkişafmı halka daha geniş mikyasta anlatmak için îstan bulda bir sergi sarayına muhtacız. Sayın Başvekilimiz dokuzuncu yerli mallar sergisinin açılma gününde bize bu sarayı vâd buyurmuşlardı. Bunun için bu temennimizi tekrar etmeğe ihtiyac görmüyoruz. On sene evvelki sergrde küçük küçük fabrikaların bir araya gelerek ancak müşterek paviyonlar yapabildiğini görmüştük. Bugünkü sergide on sene evvel olmıyan birçok eşyaya tesadüf ediyoruz. Yerli tayyare, yerli kâğıd, yerli cam ve saire. Bütün bunların on sene evvel yapılacağını ümid ediyorduk. Gene içimizde büyük bir ümid var. On sene sonraki sergide daha büyük yerli tayyareler, yerli motörler, yerli traktörler, yerli makineler göreceğiz. kayı şükranla yad ederim. Sergilerin müstahsille müstehlik arasmda rabıta ve münasebetlerin temini ve bunların tanzimi, müstahsili yetiştirdiği malı müstehlikin takdirlerine arzettiği malı fiat ve kalite bakımından karar almağa yardım etmek ve nihayet herhangi bir safhada hal ve mevkiini göstermek bakımından arzettiği faydaları izaha lüzum görmüyorum. Bidayeten yerli mallar sergileri bu darlık ve yoksulluğa rağmen bu hizmetleri ifaya çalışmıştır. On senelik eserlerini gözden geçirdiğimiz zaman sergileri bu hizmette muvaffak olmuş telâkki etmek doğru olur. Sayın arkadaşım, umumî kâtibin de işaret ettiği gibi, sergi işinde en ziyade temini zarurî olan yer meselesi münasebetile geçen sene saym Başbakanım Celâl Bayarın daimî bir sergi binası yapılması lüzumunu tebarüz ettiren sözlerini huzuru nuzda bir defa daha zikretmek isterim. îstanbulun hususî vaziyeti büyük bir hayat merkezi olması ticaret ve mübadele noktasından ve nihayet kredi itibarile artacak olan tesiri gözönüne getirilirse burada açılacak sergilerin daimî bir binada olması lüzumunu kabul etmek lâzımdır. Hükumet Başvekilin geçen seneki ifadelerini İstanbulda daimî bir sergi binası kurmak için tahsisat koymak suretile tahakkukunu tatbik sahasma çıkarmak yoluna sokmuş ve Büyük Millet Meclisi de bu tahsisatı kabul etmiştir. Bu başlamıs. olan hareket, Îstanbulun güzel bir sergi binasına sahib olmasile mevkii fiile çıkmış olacaktır. Bu teşeb büsle alâkadar olan makamları işgal eden arkadaşların yardımlannı esirgememelerini rica ederim. Sanayi sahasındaki düşürçcelerimîz ve hükumetin bu husustaki hattı hareketi muhtelif vesilelerle millete arzedilmiştir. Burada tekrarını zaid addederim. Ancak demin dinlediğimiz sözler arasında da tebarüz ettirildiği gibi hakikaten yerli mallar sergilerinin seneden seneye teşhir ettiği mamulât ve masnuat millî sanayiimizin terakkisi için bir miyar olmaktadır. Bu yolda devamrmızm memlekete getirecegi faydaları müdrik olduğumuz için devam etmeğe azmimiz kat'idir. Böyle faydalı bir işi güderek on senedenberi sergilerin kurulmasına gayret göstermiş olan Millî Sanayi birliğimizi de yüksek huzurunuzda b'ğmeği bir borc bilirim. Halkımızm ve sanayicilerîmizîn yük sek alâka ve takdirleri devam ettikçe bu teşebbüslerin semeresi artmış olacaktır. Geçen seneki rakamları derhatır eder sek, yarım milyon ziyaretçinin uğramış olduğu paviyonlar sergilerin muvaffakiyeti için esash bir amildir. Rus Japon ihtilâfı Litvinov ve Japon Elçisi şiddetli beyanatta bulundular [Bastaraft 1 inci sahifede] halkı, mevzuubahs tepede dinî ayinlerini yaptığım bildirmektedir. Sovyet hükumeti, sulh arzusunu ve hudud mmtakasında statükonun idamesi arzusunu, daima izhar eylemekte idi. Bu sebebden, bu statükonun ihlâli mes'uliyeti kendisine aid bulunmaktadır. Japon hükumeti, hudu dun hemen derhal sarih surette çizilmesinde ısrar etmemekte, yalnız, Sovyet kıt'alarının mevzuubahs mmtakadan çekilmesini ısrarla taleb eylemektedir. Bu, vaziyete sükun getirecektir.» Litvinov, Japon Büyük Elçisi Çigi mentsu'ya şu cevabı vermiştir: «Japon maslahatgüzarma, resmî vesikalar ve ezcümle Khunçun anlaşmasile buna melfuf haritalar gösterilmişti. Bu haritalarda, Hassan gölünün garbindeki dağlar boyunca geçmekte olan hudud tam bir sarahatle çizilmiş bulunmaktadır. Bu haritalar, eski Çin hükumetinin mümessilleri tarafmdan imzalanmış vesikalardır. Bu vesikaların ibrazından sonra mesele nin nihayetlenmiş olması icab ederdi. Halbuki Japon hükumeti, hiçbir suretle reddedilmez mahiyetteki bu bürhanlara karşı, Sovyet hükumetine bildirilmiyen gayrisarih malumat ve anonim Mançu halkınm kontrol edilemez beyanatını ileri sürmektedir. Hassan gölünün garbindeki tepenin Sovyet arazisinden bir cüzü teşkil etmesi keyfiyeti, tamamile sarihtir. Evvelce de oraya Sovyet müfrezeleri gön» derilmekte idi, şimdi de gönderilmektedir. Sovyet arazisi dahilinde, Sovyet kıtalarının harekâtını yalnız Sovyet makamları tanzim eder. Başka bir devletin yiçbir müdahale veyahud talebi kabul olunamaz. Sovyet müfrezelerinin, bu mıntakada, Sovyet hududunda statükonun müdafaasmdan başka bir hedefi yoktur. Diğer devletlerin aksine olarak, Sovyetler birliği, kendi ordularını, başka devletlere yollamak için değil, fakat yalnız kendi hududlannı müdafaa için ikame eylemektedir. Kızıl ordu, bu hududların ihlâl edilmez mahiyeti hakkındaki mes'uliyetini tamamile müdriktir ve harekâtında bu mes'uliyetten rhülhem öhnaktâdır. Hu dudda tam bir sükun. hüküm sücmektedir. Bu sükun, ancak JaponMançü tarafmdan ihlâl olunabilir. Bu takdirde nericelerin mes'uliyeti kendisine raci olacaktır. Sovyet kıt'aları her nerede bulunursa bulunsunlar, yabancılarm arazisini tehdid etmez. Eğer bilâhare Japon hükumeti, mevzuubahs ettiği Mançuko elindeki malumatı bildirirse, Sovyet hükumeti, bunlan memnuniyetle tetkik eyliyecek ve bu husustaki fikrinı bildirecektir.» ben Japon Büyük Elçisi Çigimetsu, cevademiştir ki: « Hükumetimin, Haricîye Halk Komiserinin cevabmdan memnun kalmıyacağını tahmin ediyorum. Sovyet tarafı, hiçbir yerde neşreclilmemiş lâalettayin haritalara istinad eylemek Polis enstitüsünü îkmal eden zabıta memurları Dün yapılan diploma ve mükâfat tevzii merasiminde Dahiliye Vekilimiz mühim bir hitabe söyliyerek mezunlara kıymetli tavsiyelerde bulundu Türk kanunları olduğunu tebarüz ettirdi. Ve bu beyanatı sırasında Büyük Şef Atatürkün Türk kanunlannı, Türk ahlâkiyatının esası olarak işaret buyurdukIarını söyledi. Dahiliye Vekilinin çok güzel hitabesi alkışlar arasında nihayet buldu. Bunu görmek için içimizde büyük bir ümid var. Çünkü başımızda dünyanın en büyük inkılâbcısı Atatürk var. Bütün bunOnuncu Yerli Mallar sergisinîn de lan da Ulu Şefimizin rejiminde görece ayni maksadı temine matuf olduğunu ğiz.» zikrederek sergiyi beraberce gezmeğe daİktısad Vekilinîn nutku vet ederim.» Bundan sonra kürsüye gelen İktısad Sürekli alkışlarla karşılanan nutkun Vekili Şakir Kesebir de §u nutku söyle dan sonra Vekil kapıdaki kordelâyı kesmiştir: miş ve serginin gezilmesine başlanmıştır. « Sayın arakadaşlar; Vekil Sümerbank, ve tş Bankası paMillî Sanayi birliğimizin îstanbulda her vîyonlarından sonra Nuri Demirağın, yıl bir yerli mallar sergisi açmak teşebbü merhum mühendis Salâhaddin tarafmdan sü güzel bir adet olmuş ve tatmini bekle yapılan Türk tipi ikinci tayyaresini tetnilen bir adet haline gelmiştir. 929 sene kik etmiş, yerli lâstik imalâtı ve madenî sinde ilk açılmış olan sergi gene bu bina eşya hakkında malumat almıştır. da tertib edilmişti. Hatıramda yanılmıyorBundan sonra, sureti mahsusada Al sam yalnız 936 senesinde açılan sekizinci manyadan şehrimize getirilen cam adam sergi Taksim bahçesinde açılmış bulunu görülmüş ve takdirle seyredilmiştir. yordu. On senelik sergi tertibine, bu millî Şakir Kesebir bundan sonra serefine iktısad hareketine bu binayı terk etmekle verilen çayda bulunmuş ve saat 19 da Kültür Bakanlığının ve lise idaresinin serfüden aynlmıştır. göstermiş oldukları yardım ve yüksek alâŞakir Kesebir sergiden ayrılırken ken disile görüşüp sergi hakkındaki ihtisaslarını soran muharririmize şunları söyle miştir: « Dün de hazırlanırken gördüğüm sergiyi ve teşhir edilen mamulât ve masnuatı hakikaten millî sanayiimizin her sene daha ziyade tekâmül yolunda ilerlediğine bir delil halinde buldum. Sergideki eserlerin herbirinde ayn bir inkişaf mü şahede ediliyor. Bu netice ile ifrihar edebiliriz.» rında kararlaştınlmış ve kulübe de vaziyet bu şekilde anlatılmıştı. Fakat bu seyahat hikâyesi nedir? Plânda böyle şey yok. Ne seyahati? Ferhad sordu: Ne tarafa seyahat edeceksiniz? Melek hiç şaşmıyan ve Ferhadın gittikçe takdirini kazanan tabiiliğile cevab verdi: Akdenize çıkacağız. Tekrar İzmire mi? Hayır, biraz daha uzaklara g'decegız. Melek yüksek sesle ilâve etti: Venediğe. Gene mi Venedik? Bu karı VenedikIe bozdu. Fakat gözlerini bile kırpmadan uydurduğu yalanlar Ferhadı eğlendiriyor, sual sormağa teşvik ediyordu. Dosdoğru Venediğe mi? diye sordu. Hayîr, ondan evvel Marsilyaya uğrıyacağız! Hay Allah" cezanî versin, kan! Sus be, sus! Marsilya Venedikten evvel değil, sonra, çok sonradır. Sus! Kapat artık şu Venedik bahsini. Bereket versin Nazmiyd Hanım, hatta İbrahim Bey, bu koskoca coğrafya hatasının faıkına varmamışlardı. Halenin an Yüksek sınıf ikincisi Baha Buray, orta sınıf ikincisi Osman Dündar, ilk smıf ikincisi Hâdi Saydama diploma ve mü : kâfatlarmı da Orgeneral Asım Gündüz verdi. Yüksek sınıf üçüneüsü Faik, orta smıf Herhangi bir vesikaya istinad etmiyen Bu nutku mezunlardan gene bir me üçüncü Celâl, ilk sınıf üçüncüsü Kemaîe askerlerin geri almması talebi, kabul edıl murun arkadaşlan namma söylediği söz de mükâfatlan verildi. Yüksek smıf mezunlari mez bir mahiyettedir. Bu derece esassız ler takib etti. bir taleb neticesinde, Japon hükumetinin Dahiliye Vekilimizin hitabesi Yüksek sınıftan mezun olanlar şunlarkendi kıt'alarının vaziyetini değiştirme§e Müteakıben Dahiliye Vekilimiz ve dır: Hulusî Şentürk, Mehmed Ali Sın muvafakat edeceği pek şüphelidir. Parti Genel Sekreteri Şükrü Kaya çok maz, Âkıl Yılmaz, Ali Özkul, Saib SönKuvvet istimaline gelince, bazı devlet mühim bir hitabede bulundu. Dedi ki: « Sayın general, arkadaşlar: Mü mez, îbrahim Çankaya, Muzaffer A n lerin mutavaat eyledikleri bu gibi tehdidkan, îbrahim Fevzi Çelik, Hamdi Tunleri ve korkutmaları eğer Büyük Elçi iyi dürün ve müteakiben gene talebenin polis ve emniyet hakkındaki güzel söz gar, Halil, Kemal Güven, Nazmi Aksay, bir diplomatik vesika gibi telâkki ediyorŞerif Kutluer, Nureddin, Tevfik Eren, sa, bu vasıtayı Moskova'da muvaffaki lerini işittik. Bunlara ilâve edilecek çok Mümtaz Tunc, Şevket Ergenli, îbrahim yetle tatbik edemiyeceğini de anlamış ol büyük birşey yoktur. Fakat polisin ve zabıtanm en son âmiri olmak itibarile bir Yalkut, Sadık Kısmetli, Hakkı Vardar. ması icab eder. Diğer kısım mezunlarınm diplomaları kaç söz söylemek isterim. Japon jandarmasına gelince, bu, gir da verildikten sonra davetliler ve mezunMemleketin emniyeti mevzuu bahso memesi icab eylediği Sovyet arazisinde lar s^reflerine hazırlanan büfede ağırlanlursa evvelemirde ordu vardır. öldürülmüştür.» dılar. Bu memleketin haricî ve dahilî emniTokyo'da Rus sefaretine yetini ordunun kudretli eline tevdi etmiş yapılan taarruz bulunuyoruz. Türk ordusunun zamanmNihayet Litvinov, Büyük Elçinin ra da vazifesini nasıl yaptığım biliriz. İcazarı dikkatini aşağıdaki vak'a üzerine çe bında da nasıl yapacağına kat'î emniye[Battaratı 1 inct sahiledel kerek sözlerini bitirmiştir: timiz vardır. Büyük ordumuzu her ve20 ve 21 ağustosta bütün mahallî grup« 19 temmuzda lâalettayin bir Ja sile ile olduğu gibi bu vesile ile de hürmet larda yoklama yapılacaktır. Yoklamada pon çetesi, Tokyo'daki Sovyet Büyük E! ve tazimle yâd etmek benim için bir borc bulunmıyacak olan reisler derhal değiştiçiliğine girmiş ve tahrikâmiz beyanname dur. (Şiddetli alkışlar). rüecektir, Yoklamanın dakikası motosikBu borcu Türk vatandaşlannm her letli kuryelerle bir gece evvel bıldirilecekler atmıştır. Sovyet Büyük Elçiliği civannda vazife görmekte olan büyük mik birinin ayrı ayn ifa ettiklenne de ,karja tir. Prag 22 Hitlerin Çekoslovakyaya tarda polis kuvvetleri tarafmdan tevkif o atim vardır.» Dahiliye Vekili, dahilî emniyet mev üç senelik bir mütareke teklif ettiğine ve lunmadan Sovyet Büyük Elçiliğine hadzuu bahsolunca ilk olarak hatıra zabıta bu mühletin hitammda Südetlerde plebidizatında kimse girememekte ise de, bu kuvvetlerinin geldiğini ve bu kuvvetler a sit yapılması şartile bu meselenin musli polis kuvvetleri, Büyük Elçiliğin bu çete rasmda jandarmaya dair beyanatını ge hane halline taraftar olduğuna dair Altarafmdan işgaline mâni olmak için herne bugünlerde yapılacak olan törenlerde man kaynaklanndan çıkan ve bazı ecnehangi bir teşebbüste bile bulunmamıştır. scyliyeceğini kaydederek polis bahsini ele Tokyo'daki Sovyet Büyük Elçiliğinin hu aldı ve Türk polisinin kuruluş gününden bi gazeteleri tarafmdan neşrolunan haberler hakkında ne Çekoslovakya hükumetizur ve sükunu ve normal surette çalışmaîi beri şan ve şerefini muhafaza etmiş bir nin, ne de Südet Almanları mehafilinin için Japon hükumeti, mes'ulleri cezalan :eşekkül olarak hatıra gelir. hiçbir malumatı yoktur. (a.a.) dırmak için tedbirler almalı ve bu gibi Binaenaleyh Türk milletinin vakar ve Ingiliz Başvekilinin Alman sefirihâdiselerin istikbalde tekerrürünün önüne ciddiyetine ve o nisbette de gururu bü ne söyledikleri geçmelidir.» (a.a.) yük olduğuna temasla: Londra 22 (Hususî) Başvekil « Eğer bir Türkü bir yerde çok Çemberlayn bugün Alman sefirile Çe Japon Harbiye Nezaretinin tehdidi kuvvetle harekete geçmiş görürseniz e koslovakya meselesini konuşmuştur. AlTokyo 22 Harbiye Nezareti müminim ki, onun gururuna dokunulmuş man sefiri yarın memleketine dönecek v« messili Havas muhabirine aşağıdaki belur.» Ingiliz noktai nazarım hükumetine bildiyanatta bulunmuştur: Polise tavsiyeler recektir. « Ordu, Sovyetlerle çıkan ÇangVekil, hitabesinin bu kısmına şöyle deÇemberlayn bilhassa demiştir ki: kufeng hâdisesinin hallini şimdilik diplovam etti: « Bu mesele üzerinde Fransa ile matlara bırakmış bulunuyor. Fakat mü« Onun için polisten birincî rıcam, hemfikir bulunuyoruz ve ihtilâfların muszakereler akim kalacak olursa Harbiye vatandaşlara muamelelerin<Je gayet na lihane surette hallini istemekteyiz.» Nezareti hâdise mahallinde vaziyeti tetzik ve ciddî olmalarıdır. Gerek kadın, kik etmek üzere bir asker gönderecektir. Ingiliz tabiiyetine giren gerek erkek Türkleri kendilerine müzaBiz Sovyetlerle harbetmek istemiyoruz. hir görmek istiyorlarsa behemehal nazik eski elçi Bugün Çinde mesgulüz. Fakat Mançu ve ciddî olacaklardır. Bunu tavsiyeden Londra 22 Evening Standard ga kov Sovyet hududunda hertürlü ihtima ;özettiğinıiz fayda, zabıta memuru ol zetesinın yazdığına göre, Avusturyanın le karşı koyabilecek kuvvetimiz vardır. mak itibarile bu vakar ve ciddiyetin daeski Londra elçisi Baron Frankestein, Siyasî müzakereler henüz bitmemistir. ha fazla gösterilmesi icab ettiğindendir.» Ingiliz tabiiyetine girmiş ve Dahiliye Esasen ecnebi kaynaklardan çıkan ha Şükrü Kaya, bugün diploma alanlann Nazın kendisine bu babdaki vesikaları berler hâdiseyi izam etmiştir.» bu ajır vükü tasırken en büyük kuvvetin tevdi eylemîştir. tedir. Hududda sükunu yeniden tesis etmek ve havayı teskin eylemek için tedbirler almak lâzımdır. Aksi takdirde Japonya, kuvvete müracaat mecburiyeti neticeIBaştarafı 1 inci sahtfedel sine varacaktır.» ler ve mezunlar toplandılar. Dahiliye Çigimetsu, Sovyet kıt'alarının geri çe Vekili Şükrü Kaya da geldi. Mükâfat kilmesi talebini tekrar eylemiş ve bir Ja ve diplomaları dağıtacak heyet arasında pon jandarmasınm Sovyet askerleri tara Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral fından öldürülmüş olmasından dolayı prc Asım Gündüz, Gümrük ve înhisarlar Müsteşarı Adil Okuldaş, Maarif Müstesto eyliyerek sözlerini bitirmiştir. teşarı Rıdvan Nafiz, Ankara MüddeiuLitvinov, şu cevabı vermiştir: mumisi Arıkan, Jandarma Umum Ku« Çigimetsu gibi tecriibeli bir diplomandanı, ve diğer erkân ve Enstitü promatın, devletler arasında hududları tes fesörleri bulundular. bit eden resmî haritalardan, bu derece Enstitü müdürünün nutku hakir görerek bahseylemesi şayanı hayretîstiklâl marşmdan sonra Enstitü Mütir. Zamanmda bu haritaların neşrolunup dürü mezunlara hitaben bir nutuk söyleolunmaması, vesikaların mer'iyetini ve şadi: yanı ihtiyac mahiyetini ne azaltır, ne de Mezunların andt fazlalaştınr. Akdettiği bütün anlaşmalaEn büyük zabıta âmiri Dahiliye Verın mecburî surette neşri kaidesini hiç de kiline ve Başbakana teşekkürden sonra görmiyen bir hükumetin mümessilinden Büyük Şef Atatürke sadakat şiarından bu tarzda sözler işitmek şaşılacak bir şey bahsederken bütün mezunlar bir ağız dir. Bu hükumetin, gizli anlaşmalarını dan: gayri mer'î telâkki eylediği şüphelidir. « And içeriz» dediler. Birincüikle mezun olanlar Enstitüden birinci çıkanlara diploma ve mükâfatları bizzat Şükrü Kaya verdi. Ellerini sıkarak muvaffakiyetler te menni etti. Yüksek smıf birincisi îbrahim Ülken, orta sınıf birincisi İsmail Demir, ilk sınıf birincisi Salih Tunçaydır. Ikinciler Südet Almanları mücadele hazırlığı içinde... Millî roman: 2 4 «Ailece», «büyük ağabeyim», «konakta...» demek o kadar zor değildir. Ama o aileye acele bir lâkab, o büyük ağabeye acele bir isim, o konağa acele bir semt uydurmak lâzım gelince is değişir. Ferhadla Melek evvelce hiç bu neviden yalanlar hazırlamamışlardı. Karı ne diye plân haricinde işlere girişmişti? Gerçi Nazmiye Hanımın onu masasına davet etmesi, ilk günlerin hesabında yoktu ama Meleğin de durup dururken tiyatrodan, Venedik tacirinden, Triyeste bankerinden lâkırdı açmasına lüzum var mıydı? Hay zevzek karı! Melek onun duruşundan canının sıkıldığını anlamıştı. Nazmiye Hanımı işaret ederek dedi ki: Hanımefendi tiyatro bahsini açb Yazan: SERVER BED1 lar. Pek severlermiş. Ha!.. O başka. Sahiden de Nazmiye Hanım tiyatroyu sever. Vaziyet şimdi biraz düzelir gibi oldu ama Venedik tacirini ezber bilmenin ne lüzumu vardı? Melek belki de Nazmiye Hanımın teveccühünü kazanmak istemişti. Bu da bir fikir. Ne olursa olsun Ferhad bahsi değiştirmek istedi: Kulübde çok kalacak mîsıniz? diye sordu. Melek Ferhadı bile kandırabilecek bir tabiilikle cevab verdi: Henüz belli değil. Zevcimi bekliyorum. îzmirden gelecek. Eğer seyahate çıkmazsak bir ay kadar burada kalacağız. Hasbanm muhayyel zevcinin îzmirden geleceği malum. Bu cihet evvelce arala nesi de tiyatrodan bahsetmeğe başladı: Ah Manakyan da Manakyan... Ah Demirhane müdürü de Demirhane müdürü... Ferhad kaç defa bu ahları, bu Manak yanlan dinlemişti. Nazmiye hanım gene Direklerarasında, Kuşdilinde seyrettiği eski Ermeni ve Rum kumpanyalanna hasretini anlatıyor, kocasının yanında Binemeciyanın güzel adam olduğunu tekrarlamaktan çekinmiyordu. Ferhadla îbrahim Beyi sıkan bu hikâyeleri Melek can kulağile dinledi. Karının sahiden tiyatroya karşı zafı vardı ve yalnız şu dikkatli dinleyişile Nazmiye Hanımı teşhir edebilirdi. Dediki: Ne yazık... Ben o zamanlara yetişmedim. Büyük ağabeyim anlatır... Hep ondan dinledim. Nazmiye Hanım sürmeli baygın gözlerini yanıbaşmda duran ağacın dallanna doğru kaldırarak içini çekti: Başkaydı, yavrum, başkaydı..* Ferhad artık bu tehlikeli tiyatro bahsinin kapanacağını ümid ederek sevinirken Halenin masaya doğru geldiğini gördü ve yeniden korku geçirmeğe başladı. Meleğin bazı hataları bu zeki kızm gözün den kaçmıyabilirdi. Hale yaklaşınca takdim vazifesini gene Nazmiye Hanım yaptı. Melek bu küçük merasimde de iyiydi ve Ferhad içinden şöyle dedi: «Bizde sokak ve salon kadınları arasındaki seviye ve duruş farkı o kadar az ki bir makiyaj, bir elbise, bir de piyes ismi bütün sefaletleri gizlemeğe kâfi. Şu karının mazisini bilmeseydim tasladığı kibarlığa ben bile inanırdım. Masanın üstünde duran fildişi gibi eline bak hele: Sanki hiç bulaşık yıkamamış, esrarkeş ve murdar şoförlerin saçları arasında hiç dolaşmamiş, Şeytan barının pis masaları üstünde hiç durmamış» hiç soğan ve sarmısak ayıklamamış gibi!.. Bütün o sefalet, fuhuş ve sefahet kirleri nereye gitti?» Nazmiye Hanım, Hale gelince masayı kaplıyan resmî sessizlikten Ferhadı mes'ul tutarak ona sordu: Bugün pek dalgınlığınız üstünüz de, Ferhad Bey... Hep susuyorsunuz! Ferhad bu ihtar üzerine dalgın pozunu değiştirmeğe lüzum görmiyerek mırıldandı: Bu sabah çok erken uyandım, uykumu alamadım, biraz yorgunum..* Nazmiye Hanım onu tasdik etti: Ah sonnayın! Ben de her sabah gun doğmadan uyanıyorum. Bitişik otellerde mi, burada mı, sabah sabah bir ça* tal kaşık gürültüsü var. Kâh şarkı söyliyerek, kâh yüksek sesle konuşarak bulaşık yıkıyorlar. İnsan sesi birşey değil; fakat o maden gürültüleri yok mu, sabahın sessizliği içinde içimi gıcıklıyor, fena oluyorum, uykum kaçıyor. Meleğe dönerek sordu: Odanızda rahat mısınız, hanıme fendi? Melek masanm üstünde duran elinirt baş parmağile öteki parmaklarını çıtlatarak Ferhadı gene hayrete düşüren bir tabiilikle cevab verdi: Deniz üstündeyim, hanımefendi. Ben de sularla beraber uyanıyorum. Denizin yalnız benim kulağıma fısıldar gibi alçak, ince, kadife seslerine bayılırım. İnsana okşanma hissi veren bu tatlı gürültü içinde denizleşen uykuya tekrar dalıyorum. Halenin Meleğe bakan gözlerinin u * cunda ufak bir yaret ve takdir sallandıî Ferhad da hasbanın bu derli toplu cevabına şaşmıştı: Kendi kendine: «Ezberlediği piyeslerden birinin cümlelerini mi okuyor? lArkast vari

Bu sayıdan diğer sayfalar: