"T — —. Ağustos 1938 ——— ZRssE : | z - v KÖŞE BAA A URK İNKILABINA BAKIŞLAR PENCERESİNDEN d EERMASREEN TUKERANA YAK UA j ZAZAN: BiE yaMi SAFA Dalâletler 2 | a 2 R. . Si 'e r ihtilâli sırasında kor- vak, İnkılâbdan evvelki cereyanlar kRE Hai ea aA | : rından biri olan Saint Just'ün «Arabınkini Araba, Aceminkini Ace- 1)95 Me iade edersek elimizde uzun kollu bir îw. '_fkadan başka birşey kalmaz.» diyen ira| Süleyman Nazife Ahmed Ağaoğlu ce- u © VaD veriyor: «Elimizde uzun kollu bir d"l?adan başka daha birçok, milli vic- ni ebedi mefharetle dolduracak kadar Seyler kalacaktır.» Gene o günlerde, Türkçülerin meşhur: ve) “tan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkis- İ v tan e| “an büyük ve müebbed bir ülkedir: Tu- “ ran! | , Beytini, Abdullah Cevdet, yalnız bir * Bi e ga e : < ai ı“e]lmesım değiştirerek benimsemeğe razı e) *lüyordu: îg Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkis- | tan | Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir: İr- fan! W Ve İçtihadın 18 temmuz 1329 (1913) arihli 72 nci sayısının 1579 uncu sahife- . öinde şu satırları yazıyordu: «Ceçen gün bir gene geldi. Tuvaleti- fe hayran ve giryan oldum. Bir makale Stiyordu: «— Yeni Turan ismile bir mecmua îıe?"cdeceğiz, efendimizden bir makale Lstirhamına geldim, dedi. «Bu genc beyi şiddetle mütalea ettim. 'ağlay aşarak, mânialar devirerek «Tu- Tan> a gidecek bir yolcu halü simasını eyhude aradım, oturmasını ve beş da- ika beklemesini rica ettim. «O oturdu. Hiçbir şey okumak iste- Meksizin müteharrik kütübhanenin üstün- © Ve göğüslerinde bir nazarı iltifat ve İctebbü bekliyen kitablardan, meemua- aîdan hiçbirine iltifat etmeksizin oturdu. Bir Andromed heykeli gibi durdu. «Ben sür'atle şu satırları yazdım: f<Yeni Turan.. Bundan benim anla- !sim, Türklerin ilk vatanları olan hıt- tadır; bu mevtini evvelini kendimize Yeni bir mihrab, yeni bir kâbe, yeni bir l_ldsül'akdas yapmak istiyorlar. Zanne- iyorum ki Turanı da, yeni Turanı da Öyle anlıyanlara «Yeni Turan» muba- Tek olsun! Ben genclere bambaşka bir Yeni Turan gösteririm: Gösterdiğim bu Yeni Turanın sembolü çekiç ve sapandır. enim anladığım yeni Turana Avrupa- Tun, Amerikanın, Japonyanın darülfü - nfmfmındcm. fabrikalarından geçilir. Be- Tim yeni Turanımın başka hiçbir tariki y_oklur. Bana ve benim nazarımın isabe- Üne itimad eden gencler bunu iyi bilsin- ©: Vatan hür ve muhterem olarak ya- tanılan yerdir.» » İçtihadın davası ne İran, ne Turandı; İeriki bahislere alacağım programının Ulâsası, medrese ve softa kafasını, şeri- && ve meşihat otoritesini yıkmaktı. bi alkan Harbinin felâket günlerinden <<“'lhde_ Babı Meşihat, bütün mekteblere: Allahümme salli salâten ve selmi selâ- glen tamen...» diye başlıyan bir dua gön- kîmiş ve bunun talebeye 4444 defa o- tl_"ulmasmı emretmişti. Vatanı Bul- Sar Istilâsından kurtarmanın son ümidine aînyen bu tamimi, babamın mücahede düç aşı Abdullah Cevdete ben götür - D "I' O da, kalın bir çerçeve içinde dua- KA Çtihada koyduktan sonra, altına şu b irları yazdı (bazı kısımlarını alıyo - Um); ı'ıîBu dua Babı Meşihat larufmdan lcb(erce tabojunarak iptidat ve tâli mck-' müsî—re,thı. ve bunun 4444 defa atfali ı-"_"'”e okutturulması emrolunmuştur. da Tize geçen bu nüshasını on iki yaşın- İT çocuktan aldık. D: Stihadın içtihadı şu merkezdedı'ı:: Ve © kalbi Allahına rapteden bir vecdin rqbcq'; heyecanın ifad'esidfr._ Bu dua a- Ürk 7. Manasını on iki yaşındaki hep 4 Ocukları değil, kırk iki yaşındaki rab dahi anlıyamaz.» lu;?uanm âlâsını Bulgarlar ettiler: O- Wvei) Gt'l'ar. sene çalıştılar, ü ırkğarmı Ve İ e'_'dlîdı!cr. bizzat tanzimi idare Zafer Ayi _ılu.snü idare ile meşgul oldular, Vataj, — Stiklâl esbabını - hazırladılar: Na, hürriyete, memleketlerinin bir is- a tikb, i (çğlğ Malik olduğuna iman ettiler.» Ieı,',n-lz".". kafataslarımız boşaldı. Deri- Köı/l'z Jçinde et; kemik, kan kalmadı. ]?alşîer'm'ZJC köylü, köylülerimizde köy haşııddı. Anadolu boşaldı. Anadolu Sahife l;'Z;;’;a(IOI" ölüyor!» - (Sayı 54, kârî'ıene A_bdullah Cevdet, İçtihadın 31 da hnuîa"' 1328 (1912) tarihli sayısın- aVK"Wordu; «Catal j ulağı alcada patlıyan topların — sesleri Ör ü l ler € geliyor. Edirneye atılan gülle- Odsümü döğü İN ae AD Oğüyor. Bunların cümlesi- ğil. a kaş em"_ edecek kuvvetim yok de- €nçe, ı]a( beni öldürmek istiyer, biaman Çesi Ki : R; lbe'um”" karıştıran bir tereddüd "'ı'fvıdıra!,'(zm abalar, bu darbeler - bizi 'e her y ltcek mi? Yoksa, her zaman *r devir. y z Var liyet ve ifsadları kalmış olan Anadolu- ya yayılarak halka esbabı inhizamımızı kendi kafalarına göre izah etmeğe koyu: lacak mı? «Efendim, cişi islâm mağlüb olur muydu? Lâkin Allah bize kızgındır. Namaz kıilmıyorlar, oruç tutmuyorlar, bahusus ve bahusus zekât ve fitre vermi- yorlar, İstanbulda hanım kızlar kollarına eldiven takıyorlar ilâh.. Hep bunlardan dolayı askerimiz mağlüb oldu» diyecek- ler mi? Ah, beni titreten bu ihtimaldir. Bulgarların topları değil, Bulgarların topları değil!» «Bana: «Canım Çatalcada, Edirne - de yangın varken, devletin hayatı tehli- kede iken, hiç Anadolu filân düşünü - lür mü?» demeyiniz: Her lâhzai haya- tımızı Anadoludan alıyoruz. O, bizim kalbimiz, dimağımız ve havayı nesimi - mizdir.» Ve birkaç sayıdan sonra İçtihad, «Kı- hezade Hakkı» imzasile (bugün Büyük Millet Meclisinde azadır.) neşrettiği makalelerle softalığa ve dervişliğe harb açıyor, «Ey vatanı islâmı yaşatmak isti- yen hür ve münevver fikirliler, haydi si- lâh başına!.. : Hakikat ve marifetin en keskin kılıcı olan kalemlere sarılınız!» nidasından sonra, Yıldırım Beyazıdın Yaküub Çelebiyi katlettirmesinde, İkinci Osmanın Yeniçerilere boğdurulmasında, Üçüncü Selimin şehadetinde, Abdülha - midin cinayetlerinde «hep Müftiyül'e - nam ve Şeyhülislâm nami mubareki al - tında softalık» emelleri taşıyanların amil olduklarını anlatıyor, Müteferrika İbra - him Efendinin getirdiği matbaa makine- lerini «Kur'an basılamaz» diyerek softa- ların tahrikile Yeniçeri canavar ve zor - balarının tahrib ettiğini hatırlattıktan sonra «softalık vücudü ve efkârı işte bu cinayetin cezası olmak üzere ortadan kalkmalıdır!» diyor ve makalenin so - nunda ilâve ediyordu: «Halka diyeceğiz ki: Altı yüz senedenberi softaları, şeyh- leri, dervişleri dinlediniz, kazancınız hüs- randan ibaret kaldı. Bunu def'atla ve bilfiil tecrübe ettiniz. Şimdi biraz da sof- taların ve şeyhlerin dinsiz dedikleri ha- kikati kur'aniye dindarlarını, ulüm ve fünun ve efkârı ahrarane taraftarların dinleyiniz. Gene bağıra bağıra halka an- latacağız ki: Değil Asyaya - çekilmek, Kutublara firar etsek Avrupalılar gibi düşünmedikten, Avrupalılar gibi çalış - madıktan sonra orada dahi yakamızı bı- rakmazlar, mevcudiyeti mukaddesei di - niye ve milliyemizi muhafaza ettirmezler. Bugün Avrupadan tardettiler, yarın dün- ya yüzünden kaldıracaklardır. Yâ ey - yühelmüslimin, artık yeter!»(Sayı 58 - 14 mart 1329 - (1913) Bu yazı üzerine Meşihat tarafından tatil edilen İçtihad mecmuası, bir müd- det sonra tekrar intişara başlıyor, med- reselerin ilgası, tesettürün kalkması, me- cellenin ıslahı ve Lâtin harflerinin kabu- lü lehindeki neşriyatında ayni şiddetle ısrar ediyordu. Türk Yurdu bu mücadeleye girmiyor, hatta Sebilürreşada temayül göstererek muhalif cephe alıyordu. Türkçüler sof - talarla mücadeleye ve radikal bir tarzda Avrupalılaşmağa — taraftar — değildiler. Muasırlaşmayı sadece Avrupa tekniğinin kabulü manasında benimsiyorlardı. Sebi- lürreşad muharrirlerinden Şemseddinin «Zulmetten Nura» âdlı kitabı için, Türk Yurdu, (cild 4 sahife 602) şu makaleyi neşrediyordu: «Garba verdiğimiz kiymet, medeniye- te gösterdiğimiz iştiyak, geçirmiş ve ge- çirmekte olduğumuz felâketlerle karşılaş- tırılınca ne acı bir hayal sukutuna uğra- dık! Kendi aslımızı, mahiyetimizi, irfan nurile parlıyan faziletli mazimizi unuta- rak garbın mütefessih medeniyetini gizli- yen müşa'şa setreye meftun oluşumuz kadar affedilemiyecek bir cinayet mi var- dır? Bizi düşüren ne idi? Sukutumuzun sebeblerini, garb medeniyetinin cilâsın - dan kamaşan gözlerle tetkik edenler, on- ları islâmiyette buluyorlar. Şemseddin Bey bu bakar körlere diyor ki: «Hayır, yanılıyorsunuz; asıl islâmlık dünya ve a- hiret için çalışmak, dünya ve ahiret için k k, dünyada büyümek, kuvvet- lenmek, servet ve ihtişam içinde mes'ud ve faziletli bir dünya hayatı yaşıyarak Allahın ahiretteki nimetlerine — istihkak kazanmaktır.» Ve sözlerine Kur'andan, hadisten, büyüklerimizin hikmetlerinden, islâmın mazisinden, tarihten yıkılmaz de- liller getiriyor.» Atatürk inkılâbına kadar lâiklikle milliyetçiliğin birbirine mâni akideler ol- madığın? idrak eden tek bir fikir adamı çıkmadı. Türk Yurdu Avrupalılaşmanın taklidci ve kozmopolit ruhuna sinirleni - yor, Sebilürreşad islâm dininin terakkiye mâni olmadığını ispata çalışıyordu. PEYAMİ SAFA kabaplay, 7de olduğu gibi bir takım bal- » <nadoluya, yegâne sahai faa- _— -Devam edecek- — Almanya — Kiel'de Cermanya Werft müesseseleri tarafından inşa edil- mekte olan Saldıray denizaltı gemimiz merasimle suya indiriliyor. Amerika — Amatör. yüzücü olan profesyonel bir Fransız kemancısı, birbirine uzak iki adayı yüzerek geçmeğe teşebbüs etmiş, fakat yarı yolda bayılarak iddiasından vazgeçmeğe mecbur kalmıştır. Paris — Cumhurreisi M. Lebrun tatilini Vizille'de geçirmektedir. Cum- hurreisisinin aded itibarile pek kalabalık olan ailesini bir fotoğrafçı hususi âle- minde yakalamaya muvaffak olmuştur. M. Lebrun başı şapkalı olan zattır. ee Ameriha — Tanınmış Amerikan muharrrilerinden Sincler Levis, kendi yazdığı « Burada bu olamaz » piyesinde bizzat rol almıştır. Sahneye ilk defa çıkan bu meşhur muharrir orada da büyük bir muvaffakiyet kazanmıştır. Sincler Levis yukarıki resimde sağda bulunuyor. İngiltere — Londra telefon santralında tayyare hücumu anında nasıl çalışacağına dair tecrübeler yapılmaktadır. Yukarıda gaz maskesi takınmış telefon memurlarını iş başında'ı görüyorsunuz. İngiltere Yakında Londarada beynelmilel yüzme müsabakaları yapı- lacaktır. 16 milletten 500 sporcunun iştirak edeceği bu müsabakalar alâka ile beklenmektedir. Resmimizde, İngi- liz şampiyonu Betty Slode'ı antrenman yaparken görüyorsunuz. Berlin — Frankfurt'ta tertib edilen tayyare müsabakasında birinciliği ka - zanan Hans Kuhn. f çi Londra — Avustralyanın Kuci eyale- tinde yapılan meb'us intihabatı müna- sebetile, namzedler ağaclara propagan- da afişleri yapıştırmışlardır. Resmimiz, siyasi meyva veren ağaclardan birinin garib manzarasını gösteriyor. | fi zt ada B d Bombay — Jaipur mihracesile Si- kar arasında şiddetli bir mücadele baş- lamıştır. Mihracenin ve raçanın asker- leri sık sık musademelere girişmek - tedir. Resmimizde İngiliz polis müfet- tişinin bu mücadelede alacakları vazi - yeti İngiliz polis memurlarına izah e- diyor, T Paris — Avignon'da her sene yapıl- ması mutad olan «Şarab bayramı » bu sene pek parlak olmuştur. Resmi- miz bayramın geçid resminde Fransız Şarabları Kralicesinin arabasını gös- teriyor, kadın derisinden pantalon yaptırıp giy- diği ve bu çirkin zevkin birdenbire umu- mileşerek insan derisinden birçok şeyler yapılmağa başlandığı hakkında dünkü nüshamızda ilmi bir yazı çıktı. İlmi diyo- rum, çünkü yazı, yepyeni vesikalara da- yanarak Fransada kaleme alınmış ve ga- zetemize tercüme suretile konulmuştur. Ben bu makaleyi tüylerim ürpere ür-« pere okudum. Fakat mevzuu hiç de ya- dırgamadım. Zira insanların içyüzünü ve o yüzün çeşid çeşid çirkinliklerini tah- lille meşgul olan âlimlerin ruhi dalâlet diye tarif ve tavsif ettikleri haletler o ka- dar çok ve tarih sahifeleri bu haletlerim hikâyesile o derece doludur ki Saint Just'ün bir zamanlar tapındığı güzel kız! sonradan öldürterek derisinden pantalon yaptırması o hikâyelerin yanında âdeta basit bir masal gibi kalır. Hele garbda Türkler aleyhine yapılmiş ve tarihe geç.. miş öyle vahşetler var ki vesikaya müs- tenid olarak kitablara geçmemiş olsalar her duyan ve okuyan insanın yerinden sıçrıyarak: «Yalan!» diye bağırmaması- na imkân yoktur. Meselâ Engel'in Macaristan tarihinde yazılı olan şu satırlara bakalım: «Tam«s şıvar Kontu Pol dö Ginis, Türk akıncı« larını pusuya düşürdü ve onlardan üç beş bin tanesini esir etti. Kont, kazandığı za-« ferin tadını çıkarmak istiyordu. Bu hırs« la esir Türklerden bir takımını çuvallara koydurdu, suya attırdı. Bir takımını de- ğirmen taşları altında buğday taneleri gi« bi öğüttü. Bir takımını diri diri yaban domuzlarına yedirtti ve sona kalanların derilerini yüzdürerek bu derileri silvanya beylerine dağıttı!» Ayni kontun 13 teşrinievvel 1479 da yapılmış bir baskınla elde ettiği namerd bir muvaffakiyeti kutlamak için neler yaptığını da gene o tarihte şu suretle 0- kuyoruz. «Türk ölülerinin üzerine sofra kurularak yemek yenildi. Kont Pol dö Kinis, fazla şarab içtiğinden sarhoştu. Yemek bitince dans edilmesini emretti ve kendisi ölülerden birini dişile tutarak o vaziyette uzun müddet rakseyledi.» Ne yazık ki şarkta da böyle dalâlet- ler görülmüştür. Meselâ Şah İsmail, bir harb sırasında öldürülen düşmanı Şeybek Hanın kellesini huzuruna getirtmiş ve de- risini yüzdürdükten sonra- kafatasını el - masla, yakutla süsleterek şarab kâsesi yapmıştı. Bu kâse onun ölümüne kadar sofrasının en kıymetli bir süsü oldu. So- yulan deri ise içine bir takım kokulu nes- neler konularak Osmanlı hükümdarı İkinci Beyazıda armağan edilmişti. Dini hırslarına âlet eden hocalar da böyle dalâletlere, hem de sık sık düş« müşlerdir. Meselâ Onbeşinci asrın değerli Türk şairlerinden Nesimi, yobazlar gü- ruhunun hoşuna gitmediği için zaman zaman iftiralara uğradı ve nihayet kü- fürle itham olunarak bir fetva 'ile ölüme mahküm edildi, derisi yüzülmek suretile de öldürüldü. Daha neler var, neler. Fakat bu da« lâletleri hatırlamak bile insanın idrakine elem ve gözüne nem getirdiğinden bahsi kısa kesmek daha iyi. Varsın, o dalâlei sahiblerini tarih tel'in etsin. M. TURHAN TAN İzmi;ae yakalanan Halebli kaçakçı Külliyetli eşya sattığı anlaşılan suçlu, Adli- yeye teslim edildi İzmir (Hususi) — Keçecilerde bir 0- telde gümrük kaçağı eşya satan Halebli Abdülkadir oğlu şoför Zühtü Hâmid zabıtaca yakalanmıştır. Şoför Zühtü Hâmidin Halebden aldığı birçok eşyayı, gümrük resmi vermeden İskenderun - Mersin yolile İstanbula götürürken Mersinden vapura binen Şahineye 8 şi- şe esans, bir ipek pijama verdiği ve sat- tığı, ayrıca İştanbuldan dönüşünde de Keçecilerdeki otelde misafir kalarak 12 şişe esans, 2 parça ipekli kumaş, iki kat ipekli pijama, 3 ipekli gömlek, bir ipek maşlah, bir çift ipek kadın çorabı, bir kat siyah elbise, 4 ipekli kıravat, 5 çift erkek çorabı sattığı tesbit edilmiş, ya - kalanarak Adliyeye verilmiştir. Bir vapurda yangın! Hamburg 7 — İskandinavya sahille - rinde bir cevelân yapmak için hareket etmek ü'yere bulunan Röliyans vapu - runda saat 6 da bir yangın çıkmıştır. Vapurun dahili tesisatı tamamile ha - rab olmuştur. Bir yaralı vardır ve bir kişi de kaybolmuştur. Vapur, 25,000 ton hacmindedir. Saat 13 te yanşın henüz tamamile söndürülmüş değildi. Tran- - SKİ