5 Haziran 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

5 Haziran 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Haziran 1939 CLMHUKİYET Danzig'de yeni bir îhtilaf Âyan meclisi, Polonya ile münasebah kesti Danzig'in mukavelelere riayetsizliği Polonya'yı gümrük murakabesini takviyeye sevketti [Baştarafı 1 inci sahifede] Âyan meclisi reisi, bu husumeti, me nurlarma sokakta ve kahvelerde şahsî temaslarda bulunmağı menedecek kadar ileri götürmektedir. Greiser tarafından Polonya komiserine dün tevdi edilmiş olan ikinci mektubda Leh gümrük müfettişleri adedinin azaltılması istenmekte ve «şimdiki miktarm muahedelerle derpiş edilen vazifelerin ifasile kabili telif olmadığı» ileri sürülmektedir. Halbuki Polonya hükumeti Danzig gümrük servislerinin Polonya ile serbest şehir arasında mukavele ile tespit edilmiş olan nizamlara riayet etmelerini taleb etmiş ve bu hususta Polonya gümrük müdürlüğünün talimatına uyulmadığını çoktanberi ihtar etmiştir. Danzig makamlarının mukavelelere bu muhabiri tevkif edildi Hamidiye, Sinobda riayetsizliği Polonyayı gümrük murakaDanzig 4 (a.a.) «Dantziger VorSinob 4 (Hususî) Hamidiye mekteb besini takviyeye sevketmiştir. Esasen bu posten» gazetesinin bildirdiğine göre gemisi İneboluya uğradıktan sonra limurakabeyi tatbik etmek hakkı hiçbir Danzig zabıtası «Deyli Herald» gazete manımıza gelmiştir. kayda tâbi değildir. sinin hususî muhabiri Scott Watson'u Göbbels Viyanada Leh Başvekil muavininin bir nutku tevkif etmiştir. Muhabir, hudud haricine Viyana 4 (a.a.) Bu sabah buraya Varşova 4 (a.a.) Torun'da akde sevkedilecektir. gelen İtalya Propaganda Nazırı Göbbels, dilmiş olan Pemoranya iktısad meclisinin Alman tş cephesi şefi Danzig'de Allfierile uzun bir mülâkatta bulunmuşVarşova, 4 (a.a.) Alman Iş cep tur. küşad toplantısında bir nutuk irad eden hesi şefi Hierl bugün iş hizmeti kampıBaşvekil muavini Kwiatkowski, ezcümle Amerika Kanada ticaret na mensub kıt'aları teftiş etmek üzere şöyle demiştir: muahedesi « Polonyanın siyasî ve iktısadî is Danzig'e gelmiştir. Vaşington 4 (a.a.) Hariciye NezareGöbels'in de 18 haziranda Danzig'e tiklâlinin sınırı, Polonya Pemoranyasm gelerek bir nutuk söyliyeceği hakkmda şa ti. Amerika ile Kanada arasında münadan geçer. Polonyanın denizde serbest bir kid ticaret muahedenamesinin musad mahreci bulunması ancak ezeldenberi Po yialar dönmektedir. dak suretlerinin 17 haziran 1939 da teati n.mmmııiııımmmiülllllinilini!lllllllinillIIIHIIII!IlllHiıımıııımıiHimm. edileceğmi bildirmektedir. Bu muahedename, 1 ikincikânun 1939 danberi kıs men mer'i bulunmaktadır. Tamamı, 17 haziranda mer'iyet mevkiine girecektir. lonyalı olan Pemorenya arazisi sayesinde mümkündür. Müttehid ve mütesanid olan millet, bu mamülkünü muhafaza için her türlü tehlikeyi göze almağa amadedir.. İhtimal günün birinde beynelmilel münasebetleri yüksek bir siyasî kültür idare edecektir. Fakat bu zaman çok uzaktıı. Binaenaleyh müstakbel nesillere masun ve mahfuz bir halde nakletmemi icab eden îngiliz tahtelbahrinin akibeti Londra 4 (a.a.) Dün akşam cThetis» hukukırmuzu bizzat kendimiz müdafaa tahtelbahrinin altmdan halatlar geçi etmeliyiz.» rilebilmişse de sah gününden evvel geSinemacıların bir kararı miyı kaldırmak imkânı mevcud değil Varşova 4 (a.a.) Polonyalı sinedir. ma filimleri amilleri, Polonya ile AlmanLondra 4 (a.a.) Thetis denizaltı geya arasında filimler teatisine müteallik misini kurtarmaya giden bütün harb geolan itilâfnameyi feshetmeğe karar ver mileri yarın üslerine döneceklerdir. mişlerdir. Yüzdürme ameliyesi Cammel Llaride müessesesi tarafından yapılacaktır. Danzigde bir îngiliz gazete Çocukluğumda beni en ziyade sarhoş eden şairlerden bırı üstadımız Faik Âli idi. Şimdi Tuncelı dedigimiz eski Der simde ve henüz 14 le 15 "yaşları arasında iken hayalin, şıirin, ahengin ruhumda Londra, 4 (a.a.) îngiliz lıazine en çok çağıltı bırakan şelâlelerini onun mümessillerile Rumen murahhaslan a eserlerinde bulmuştum. 1320 rumi senerasında geçen sah günü başlayan müza sıne doğru (Hozat) kasabasına sürgün kerelere faaliyetle devam edilmek'edir. bir genc geldi. Ve bu adam bana öğrett Malî ve ticarî talî komisyorlar iki mem ki Faik Âli (Mektebl Mülkiye) liymiş. leketi alâkadar eden meselelerin muhte Kendisi fazıl ve şair Diyarbakırh Said lif şekillerini tetkik etmektedirler. Pren Paşa merhumun oğlu bulunuyormuş. Z a sip meseleleri Frederick Le'thoss'un Bük ten daha İstanbulda küçücük bir çocuk reşi ziyareti esnasında ha'ledilmiş oldu olarak bir taraftan arabca ile farisıye ğundan şimdi yalnız teferrüata aid nok öbür taraftan da mekteb derslerimle talarla kredilerin ne suretle kullanılacağı (Hıfza) çalışırken babam bana ezber ve ticarî mübadelelerin ne suretle yapıla letmişti: cağı tetkik edilmektedir. «Müstakim ol hazreti Allah utandtrmaz îngiliz Rumen ticarî müzakeresi IHEM Bir irfan hanedanı DUŞUNCELER Yazan: Fazd Ahmed AYKAÇ *Uyur necmi seher ağuşi gülgununda esharm «Bu bir timsalı efkâkisidir eş'ân bidann «Saba estikçe gaşeyler beni buyile ezhann «Kı hâlâ pâyi ınsan değmemiş dağlarda peydadır.jt NALINA MIHINA Londrada karşılaştığımız hava Londra, 31 mayıs 1 Londradaki görüşmeler devam ediyor *** Beni Faik Âliye, Meşrutiyetin iptidalannda ve Hilâl matbaasında takdim ettiler. Nitekim, üstad Süleyman Nazifin elini de iptida orada öpmüştüm. Dilimizde bir kalem cihangirliği kuran Nazif, yalnız bir zekâ imparatoru değil, ayni zamanda bir üslub hâkanı, san'at mimarı ve görülmedik haşmette bir hiciv ve zarafet kaplanı idi. Lâkin nesir yazarken elinde mutlaka kükreyen kalem, nazımda hamlesini bazan kaybederdi. Hatta suya düşmüş bir kor gibi bir anda söndüğünü bile sezdiğimiz dakikalar olmuştur. Halbuki Faik Âli büyüğümüzde bunun tam zıddını görürdük. Sanırdık ki onun için nesir yazmak lüzumsuz bir külfet olacak. Çünkü istese ömrü boyunca sade manzum konuşabilmesine hiçbir mâni yoktu. Yıllar geçti. Birbirinin arkasına takılıp katar olurken sayısız nikbetin vagonlarını sürükleyen yıllar... Anlayışlarımızda, zevklerimizde, hele dil telâkkilerimizde muhtelif kıyafetler değişiyordu. Faik Âli kendi akidelerine hürtnet edilecek bir samimiyetle bağlı kaldı. Burada hürmet edilecek kaydını mahsusen koyuyorum. Çünkü bizzat kendim üstadın bazan muarızı oldum. Onun sevdiği şeylerden gönlüm haz duymadığı için değil, bilâkis benim zevkimi çok bahtiyar eden bazı sesleri geleceğin kulağı işitemiyeceğini gördüğüm sebeble. Fakat kendisinin her samimî san'atkâr gibi, idealine gösterdiği iman bağmı büyük ve daima yalansız bir saygı ile selâtnladım. senil* Evet hem bu güzel mü'min sözünü hem de kailinin muhterem adını bıliyordum. Yalnız bir müşkülüm vardı ki kimseye hallettiremezdim. Çünkü sormaya utanırdnn: «Desti adâdan soğuk su içme kandırmaz seni!» Filistinde tethiş hareketi arttı Çukurovaya feyizli yağmurlar yağdı Kudüs 4 (a.a.) Tedhiş hareketi artmıştır. Kudüste 4 bomba meydana çıkarılmış ve vaktinde yetişilmiş olduğu için infilâklarına meydan verilmemiştir. Mutedil bir zat olan Yafa belediye reisine karşı bir suikasd teşebbüsünde bulunulmuştur. Bunun üzerine kahveler ve • mağazalar gayrimuayyen bir müddet için kapatılmıştır. Clipper tayyaresinin seyahati Port Washington 4 (a.a.) «Atlantic Clipper> tayyaresi saat 14,42 de (GreenVVich saati) buraya gelmiş ve bu suretle ilk Atlantik aşırı seyahatini ikmal et miştir. Tayyare otomatik pilotaj altında husule gelen bozukluk dolayısile dün Avrupaya yapacağı seyahati tehır etmiştir. Lâzım gelen tamirat yapıldıktan sonra tayyare ağlebi ihtimal bugün hareket edebilecektir. Adana 4 (Hususî muhabirimizden) Bühassa pamuk mahsuül için çoktan beri beklenen yağmur, bugün bütün Çukurovaya feyizl: şekilde yağdı. Kurak lık yüzünden şimdiye kadar intas edilmiyen pamuk mahsulü, bütün zer'iyatın en asgarî yüzde otuzunu bulrnalcta idi. Bugünkü yağmur, hem bunlann intasını, hem de neşvüneması güçlükle devam eden pamuk mahsulünün daha bereketli olmasmı temin eyliyeceği için bu yağ mur, muhitimizde umumî bir sevinc uyandırmıştır. Hava, her tarafta tutgun olduğundan yağmurun devam edeceği ümid olunmaktadır. îspanyadan gelen îtalyan gönüllüleri Roma 4 (a a.) Kont Ciano, İspanya Dahiliye Nazırı Serrano Suner'i karşılamak üzere Napoliye hareket edecektir. Suner, pazartesi günü İspanyol heyetile birlikte Duc d'Aoste kruvazörile gele cektir. Roma ve Napoli şehirleri, İtalyan lejyonerlerinin avdeti şerefine İtalyan ve îspanyol bayraklarile süslenecektir. Lejyonerler, 7 haziranda Mussolini'mn önünden geçeceklerdir. İtalya Kralı, Napolide 6 haziranda yapılacak olan bir geçid resminde hazır bulunacaktır. Romada yapılacak olan geçid resmi. İtalyan ve İspanyol ordulan arasında yeni kardeşlik tezahürlerine vesile teşkıl edecektir. Mısraındaki «kandırmaz» a bir türlü aklım ermiyordu. Zıra hcp bu kelımey aldatmaz manasına alıyor ve işin içinden bir türlü çıkamıyordum! Nihayet şu büyük cehilden sıkılan inadcı kibrim bir gün ezildi ve yüreğimi o menfî zata açarak meseleyi hallettim. O gün duyduğum iç serinliğini nasıl anlatmalı? Omrümüzün bu kadar bayatlamış bir meVsiminde o zamanlann duygu tazeliğini bir daha bulmak ne mümkün? Abdülhamid devrinin karanlık zekâ mezarhğı içinde bir takım fosforlanmalar olurdu. Bugünün nekadar yetişkin ay dınlık kafası vardır ki ilk ışıklarmı işte bu küçük parlayıp sönmelerden aknıştır. Faik Âli benim mensub olduğum nesle o irfan kılavuzluğunu mürüvvetli bir ağabey gibi esirgemeyen genc ustalarımızdan biriydi. Lâkin bizim bir türlü «kanma yan» şiir hasretknizi, yalnız san'atmın çeşmelerinden tas tas bize sunduğu iksirle teskine çalışmıyordu; onun nazmında Yunan esatirinin Pegaz dedigi heyulâî mahluka raslıyor gibiydik. Haydi şuna «Bürak» diyelim. Çünkü sırtına atlayıp yelesini bir kere elimize geçirdik mi artık bütün kâinatın mesafeleri hayalimize ram oluyordu. Yıldızların arasından koşuyor, kehkeşanların omzunda oturuyorduk. «Sen ey mader ki merî, müstetir; câmit veya ziruh «Bu mevcudatı bipayanı tevlit eyledın; ben de «Senin evlâdmım düşmüş, mükedder, muztarib, mecrub «O aguşi mükevkebden şu nalişgâhı ümmide!» ürk matbuat heyeti, dün akşamdanberi Londrada ve Bntış Kunsil'in misafiridir. Muhteşem îngiliz împaratorluğunun muhteşem payitahtı, eskiden «beldei nur» dedigimiz Parisi, büyüklük, kalabalık itibarile olduğu gibi, aydmlık itibarile de çok geçmiştir. Londranm geceleri, bazı mahallelerde adeta daimî bir donanma manzarası arzediyor. Otelimizin bir cephesi, ismini taşıdığı meşhur Hayde Park'a nazırdır. Abdülhak Hâmid, Sami Paşazade Sezai gibi Türk münevverlerinin uzunuzadıya bahsettikleri Hayde Park, bu mevsimde taptaze bir yeşillikle süslenmiştir. Otelimizin caddeye nazır cephesinin balkonunda, şanlı bayrağımız tatlı tath sallanıyor ve sanki karşısındaki îngiliz bayrağına aşinalık ediyor. îngiliz dostlarımız, bize tahsis ettikleri otomobillere d« minimini birer Türk bayrağı takmağı unutmamışlar. Bizi istikbal edenler tarafından büyül ve samimî dostluk tezahürlerile karşılandığımızı söylemeğe hacet yok. Bugünden itibaren başlıyan 10 günlük programda Portland'da yatan Anavatan filosunv ziyaret, hava kuvvetlerinin ve hava def topçulannın talimlerini görmek gibi çok enteresan şeyler var. Daha ilk temaslanmızda Türkiyenin, sulh cephesinde, îngilterenin yanmda yeı almış olmasının, Ingilterede nekadar büyük bir memnuniyet ve hatta şükran hissi uyandırdığını gördük. Matbuat âlemine mensub çok tanınmış bir zat, « Türkiye, diğer devletlerin tereddüd hatta içtinab ettikleri buhranlı bir zamanda, cesur ve civanmerd bir hare ketle Ingilterenin yanmda yer aldı. Bugün, artık sulh cephesi kuvvetlenmiştir ve bu cepheye iltihak etmek istiyenler çoktur. Fakat Türkiyenin iltihak ettiği za man, vaziyet böyle değildi; tereddüd, hatta endişe hâkimdi. Siz cesaretle ilk adımı attınız ve bütün tereddüdleri, cndişeleri izale ettiniz. Sulh cephesine iltihakınız, bütün Avrupada kuvvei maneviyeyi artırmak bakımından çok mühim bir hareket, çok esaslı bir hamle oldu. Böyle yapmakla adeta, herkese cesaret ve kuvvet verdiniz. Türkiyenin, bu merdane hareketi, bütün îngiliz efkârıumumiyesinde büyük bir memnuniyet ve şükran husule getirdi. Ingilizler, Türkiyenin buhranlı bir zamanda, sulh için çalışan îngilterenin yanmda yer almış olduğunu asla unutmıyacaklardır.» Londraya ayak basar basmaz karşılaştığımız hava işte bu samimiyettir. Berlinde feci bir kaza Berlin 4 (Hususî) Bugün burada müthış bir otobüs kazası olmuştur. Tren hattından geçmekte olan bir otobüs, lokomotifin altında kalarak hurdahaş olmuş, yolculardan on kişi ölmüştür. Nâzım plâna göre mınîakası Günün birinde babamı «Süleymaniye» mutasarrıfı yaptılar. Aşacağımız uzun, zahmetli mesafelerin meşakkatlerini hiç düşünmüyordum. Çünkü Diyarbakııdan geçecektik. Faik Âlinin memleketinden. Şairin yazdığı her şey ezberimdeydi.. Lâgar, yorgun mekkârecilerin bitkin hayvanlan üzerinde yürür, yürürdük; çöl leşmiş, tenha v« kimsesiz ufuklann kâh darlaşan, kâh açılıp genişliyen çerçeveleri içinde solmuş akşamlara erişerek.. Üzlet içine gömülü gecelere kavuşarak... Bu hüznabâd ortasında küçük bir ışık «Bazan dağıtır bir dizi şeptab «Sahralara bir tabı teselli\* görünce hemen hatırlardım: Fakat her ters ve gülümsemez yüzlü bayır ve ya ferah tepe üzerinde şu mısraları behemehal okurdum: «Gezer kartallar etrafmda kürsii temaşamın «Mücessem ruhi şebpervazıdır guyaki ilhamın «Saba estikçe gaşeyler beni buyile ezhartn» vs. Şu hikâyeleri bugün anlatışun sebeb siz değildir. Geçenlerde Faik Âlinin necib oğlu (Munis Faik Ozansoy) karşıma çıktı. Bu değerli gencin daha Galatasarayında iken türkçesini imrenilecek bir kuvvet ve inzıbat içine koyduğunu işti yordum ve gönlüm dileyordu ki bütün zamandaşı gencler de ayni nimete erebilsin. Gerçekten Ozansoy olan Münis, ne güzel bir şiir mecmuası çıkartnış: (Büyük mabedin eşiğinde) ... Tuttu bir nüsha da bana hediye etti.. Okumağa başlarken gözlerimin dolduğunu itiraf ederim. Ne feyizli hanedan, ne kerim irfan kaynağı yarabbi! Benim babam da nice bin va tandaş gibi Said Paşa merhumun nuıundan ışık almıstı. Ben çocukken Nazifi, Faik Âliyi, zayıf zekâmı eserlerile hi maye eden birer velınimet bilmiştim. Ş™di de gene onlann bu seçkin evlâdı taze, ceyyit sözlerile ruhuma yeni bir şetaret veriyordu. Bunları düşünürken heyecan içindeydim. Ve derakab hatırladım ki Süleyman Nazif merhumun oğlu da hocadır. O da Türk camiasınm yarınki mümessillerini şamatasız ve yaygarasız bir surette bugün terbiye ediyor, aydınlatı Dahiliye Vekili Faik öztrak, dün akyor. Ne mutlu hanedan... şam saat 20,20 de şehrimize gelmiş ve Genc şairin hem güzel hem de kendi istasyonda Vali, Vali muavini, ve dostlagibi munis kitabı babasının bir manzu n tarafından karşılanmıştıı. mesile başlamış. Faik Âli orada sevgili Dahiliye'Vekili, istasyonda kerıdisini oğluna «Ceddi alâsının» Nesimî ve de karşılayan gazetecilere, gelişinin tamadesinin de «mahzı fazlolan» Said Paşa men hususî mahiyette olduğunu, îstanılduğunu hatırlatıyor. Evet Munis Faik, bulda bir iki gün kalacağmı söylemiştir. pek doğru; sen yalnız Ozansoy değil, Dahiliye Vekili vapurla îstanbula geçerek soyu milletimizin en duygulu kalbine Tokatliyan oteline inmiştir. uzanan bir irfan ve san'at hanedanmm İktısad Vekili de geldi nazik fakat gürbüz ruhlu çocuğusun. Var İktısad Vekili Hüsnü Çakır da, d'in ol, aziz ol ve cedlerinden daha yüksekle sabahki ekspresle Ankaradan şehrimize re çık.. gelmiştir. Hüsnü Çakır, Pendikte trenBüyük Hâmide nasıl hitab edeceğimi den inmiş ve öğleden sonra îstanbula geçzi vaktiyle bize muhterem baban b'ğret miştir. îktısad Vekili birkaç gün şehrimişti. Fakat sonra biz onun Makber şa mizde kalarak bazı tetk4klerde bulunarine söylediği sözleri, bizzat kendisi için caktır. de kullanmaya başladık: Valinin Ankaraya hareketi Dahiliye Vekili dün akşam şehrimize geldi Diyarbakırda bir gün kaldık ve Dicle üstünden Musula doğru akmağa başladık. Cehennemin bir şubesini gökyüzüne nakleden güneş, kızgm bir tava halinde bütün gün toprağa mangal mangal ateş dökerdi. Ben de, bir taraftan terler, bir taraftan Fuzulî küllıyatını okuyup anlamaya çalışırdım. Fakat gene en gerçek mestîyi Faik Âlide bulurdum: «Hafâgâht melâiktir mükevkeb «Şu elhanı seher fevkinde UIT bir seda duydum; «Bir ahenği semavt, bir sedayı aşina duydum, nAnı duydukça vicdanımda meyli itilâ duydum; «Gelirdı kâinatı şi'rin en yüksek bürvcundan!» teahhür etti Vali ve Belediye Reisi Lulfi Kırdarın Belediyeye verilecek olan elektrik, tünel ve tramvay idarelerinin teşkiltt kadroian vesair bazı hususatı işile meşgT'l olmak için dün Ankaraya gitmssi iht'ma'.l vardı. Fakat Dahiliye Vekilinin dün ak^am îstanbula gelişi, Valinin Ankaraya gitmeGönlüm ister ki bir gün senden de böysini birkaç gün geri bırakmışt'.r. bahsedilsin. perdei diîngilterede mecburî askerlik cur, Bir müjde vereyim; Munis Faik ÂHyi «Buhan îâciverd altında eşya müstetir, okumaya başlar başlamaz insan, gelecekanunu mer'iyete girdi manzur. Londra 4 (a.a.) Mecburî askerliK ta«Gezer göklerde yüz bin lâhni mevcamevcü ğin kendisinden çok şey beklemekte haklı duradur lduğunu derhal anlıyor ve içinde sevinc limi. bugün mer'iyete girmektedir ve «Münacatı umumidir ki sait arşa esfelden!* duyuyor. Belli ki büyük şairin oğlu, türk takriben 20 21 yaşlarında 250,000 genc, Sarayburunu Sultanahmed Yenikapı mıntakasınm tayyareden alınmış resmi ( Foto : Zeki Bukey ) Nafıa Vekâleti tarafından tetkik edilmekte bulunan nâzım plân tasdik olunduktan sonra şehirdeki imar faaliyeti, diğer mıntakalara da teşmil edilecektir. Yukartdaki resimde nâzım plâna göre imarı düşiinülen diğer bir saha gb'rülüyor: 1. Yenikapı limanı, 2. Müstakbel liman antrepoları ve gezinti bulvarı, 3. Mutasavver iskân mıntakası, 4. Yenikapt Eminö'nü sahil bulvarı, S. Arkeolojik mıntahf 6. Denize kadar imtidad eden parklar ve bahçeler sahası... Mısralarını, geceleri arkaüstü yatarak Dicle kıyılanndan (Irak) semasının yıldızlarına kaç kere okutnuşumdur. Iki sene sonra gene Diyarbakıra döndük. Bu sefer Süleymaniyeden eski Amit şehrine kadar kervanla geliyorduk. Ve yalnız geceleri yürüyerek. Diyarbakır kapılarına vardığımız sabah, solgun pembe bir gökte açılan tek şeffaf ışık yalnız (Zühre) idi. Ben de şu mısralan söylü çeyj daha şimdiden gıpta edilecek kadar hâkim olmuştur. 3u sebeble kendisine yalnız tebriklerimi değil, mensub olduğu yüce irfan ailesine karşı millî şükranımızı da söylemek isterim. Ömrüm varsa Munis Faik'ın pek güzel eserlerini okuyacağıma şüphem kalmadı. Vaktiyle bir münekkidin söylediği bazı sözleri tekrarla mama müsaade eder misiniz? «Ben edebiyatın oldukça İ3n bir müoeccimiyim; şimdiye kadar çıkardığım kayıd muamelelerini yaptırmak üzere bürolara müracaat edeceklerdır. zaiçeleri zaman yalanlamadı. Aziz şaivin edebî semamızda nasıl bir yıldız olduğunu da iyice görmüş bulunuyorum!» Zaten uzun söze lüzum ne? Şu beytin kaili Munisin bizzat dedesi değil midir? «Cevheri ehli kemalin neş'etinden belhdir, «Neşre ba§lar nurunu vakti seherden afitab!» Fazıl Ahmed AYKAÇ J

Bu sayıdan diğer sayfalar: