January 26, 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

January 26, 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 26 tkîncikânun 1940i Yıkım olmasın! N. Tapman NtŞANLANMA Izmirin eşrafmdan Buldanlı merhum Hacı Emin torunu ve Izmirin madencilerinden Kadri Mustafa biraderlerin yeğeni Bayan Makbule İplikçi ile emekli albay Tahsin Akyelin oğlu genc maden mü hendislerinden Kâzım Akyelin nişanı İzmir Göztepedeki evlerinde olmuştur. Her iki tarafa saadetler dileriz. RADYO Bizde dublâj meselesi ( Bugünkü program ) KADIODİFÜZYON POSTALAKI Dalga nznnlağiı: Türkiye Eadyosn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara . T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. TÜEKİVE Yüreğinizi kabartmamak için bu devÜzerinde dolaşan şeamet bulutlannın gölgesile, vakit vakit cazibesi azaian saa renin hikâyesini kısa keseceğim: detler olduğu gibi arasııa gizli bir keyif Abdülmennan Efendi, bir akşam evduyulan felâketler de vardır. Fakat, ma de, yemeği hazır bulmamıştı. Karısı d a alesef, bizim Abdülmennan Efendinin yoktu. Oturdu, bekledi. Meğerse Neri uğradığı felâket bu kategoriden, yani ke man, köşebaşında beyaz evdekilerin yif verici cinsten değildir. Mevludundaymış. Biraz da hoşbeş etnıişKırk yılhk hayat arkadaşı, salihatı nis ler. Geciktiğinin farkma varamamış bile.. Kendi aramızdan kaybettiğimiz aziz vandan, Şekure Hanımı evlere şenlik Üç gün sonra gene öyle oldu. Bu sefer pederimiz Bay TOMA LAZARİDİNİN ecelin merhametsiz pençesi çekip kendi de, Hacıferhad camiinde hafız dinlemiş, tedfin merasimine iştirak suretile teessür sinden ayırdıktan sonra boynu büküldii. dönüşte boş tramvay bulamamış. Daha ve elemli anlarımızda bizlere tükenmez Gözyaşları günlerce dinmedi. Alil bir sonra, Üsküdardaki hasta teyzesini yokteselli ve onur bağışlıyan bütün dostlarıbaykuş mecalsizliğile tek başına tünediği lamış, vapuru kaçırmış. Başka bir gün mıza karşı derin şükran ve minnetlerimizi evinde haftalarca süren kara mateminin mümeyyizlerin beslemesi lkbalin çeyızsunmağı ölçüsüz bir borc tanırız. acısı yetişmiyormuş gibi bir de ev işleri lerine yardım etmiş, sevabına biraz dikiş Eşi, kızı ve damadı sırtına yüklenince zavallının hayatı, çe dikmiş.. ilâh. (Cenaze levazimatı P. Angelidis) kilmez bir çile halini aldı. Dört buçuk ay, bu böyle sürdü. Ab *** Ona acıyan mahalleli, tekrar evlensin dülmennan Efendi, artık bu gecikmelere Vefatı, ailemizi büyük teessürlere diye teşvika başladılar; hatta zorladılar. alışmıştı. Akşamlan gelince, kansını beklemiyor; yemek bulursa, gaz ocağının üs garkeden oğlum Nezihin cenaze merasiElbirliğile iyi bir de kadın buldular: Hetünde ısıtıyor; bulamazsa bakkaldan iki minde hazır bulunmak, bizzat veya meklâl süt emmiş, akça pakça bir t<*ze. Abdülmennan Efendi tereddüd edi yumurta alıp pişiriyordu. Zaten Nerima tub ve telgrafla kederimize iştirak eyleyordu. Tereddüdü, genc bir kadınla ev nı beklemeye lüzum d a yoktu. Geç gel mek lutfunu gösteren bütün akraba ve iblâğını leneceğinden değil de cennetmekân hali diği zamanlar, o da; biraz evvel kahvaltı dostlarımıza teşekkürlerimizin borc bilirim. lesinin hakkma tecavüz endişesıncien, o ettiğini söyliyerek yorgun argın, erken Ailesi namına pederi nun ruhaniyetini incitme vehminden gelı den çekilip yatıyordu. Mustafa S. Bozcaadah *** yordu. Çünkü Abdülmennan Efendi, dün**» yada iki şeyden korkardı: (Hak) tan ve Bir gün, kulağına Neriman aleyhine haksızlıktan... Insan olsun, hayvan ol bazı imalı sözler çarptl. Daha sonra, göBizi derin acılara garkederek aramızsun hukuka tecavüzden çekinirdi. Eski zünü açmasını tavsiye edenler oldu ve bu dan ebediyen ayrılan zevcim ve sevgili den atlı tramvay zamanında yokuşlarda ikazlar gitgide çoğaldı. Ne yapmahydı? babamız sabık Eskişehir Sıhhat müdürü tramvaya binmez, binmiş3e ineı; şayed Kadının peşisıra dolaşacak vakti yoktu. (Dr. Nazmi Bilginin) cenaze merasimininemez bir halde ise, kendini taşıma mu Mahallede; iş ve dava takib eden bece de bulunan meslektaş ve tanıdıklarına, kabili kumpanya para aldığı haide atla rikli, ayağına çabuk bir tanıdığı vardı: telle, mektubla taziyede bulunan dostların angarya çalışmasına müteessir olur Halis Efendi. Derdini ona açtı. Takibin rımıza ve hastalığı esnasmda elden gelen du. Vaktiie, Şişhane yokuşunu tramvay den; müspet, menfi ne netice çıkarsa çık her şeyi yapan kıymetli meslektaşı Dr. y y la çıkmak zorunda kaldığı zamanlar sın beş lira verecekti. kk b Ferid Cansevere teşekkürü b b bibir borc kendisinin de onlara hakkı geçsın de ö On gün sonra Halis Efendi, nefes ne liriz. deşsinler diye hayvanların üstüne az mı fese geldi. Caketinin iç cebinden çıkar Zevcesi: Kâtibe Bilgin ve çocuklan okuyup üflemişti! dığı pusulayı okumaya başladı: «PerşemAraya merhumenin hukuku girnıese.. be sabahı Neriman Hanım, Çarşıboyun Yahud ne diyeceğini bir anlamış olsa, daki (Nekahet) eczanesinin kalfası Şinasi Üsküb Defterihakani Başkâtibi Abdülmesele kalmıyacaktı. Kaç akşam üstüste ile Büyük parka gitmşilerdir.» hamid Süerin refikaları istihkâm albayı istihareye yattı. Aksi gibi, bunlar da uy Abdülmennan Efendi: gun düşmüyordu. Fakat, allah selâmet Ha... Şu mu? Bildim; uzaktan ak Yümnü, biraderleri Sadi, Raif, Fadıl ve versin, mahalle halkı, içi tez adamlar, is rabamdır. dedikten sonra cüzdanına dav ö m e r Süerin valideleri Bayan FETHİYE tihareye filân aldırış ettikleri yoktu. On ıandı. Halis Efendiye bir beşlik uzattı. SüER dün vefat etmiştir. Cenazesi bugün lar sade, ele geçirdikleri bu kuyrukîu yıl Fakat Halis Efendi paraya el sürmeden Maçka Teşvikiye camiinde öğle namazını dızı kaçırmaması için adamcağızı sıkıştı ikinci bir pusula daha çıkarmıştı: «Neri müteakib namazı kılınarak Feriköy kabAllah rahmet rıp duruyorlardı. man Haım, pazar akşamı mahalle bakka ristamna defnedilecektir. Komşu hatırı bu!.. Kırmaya gelmezdi. lının çırağile Sultanahmedden otomobile eyliye. *** komşu hakkımn büyüklüğünü, eski ki bindiler, Beyoğluna doğru gittiler.» tablarda okumuş, vâizlerden işitmişti. Abdülmennan Efendi, teessürün ver Emekli süvari tuğbayı AHMED AGünün birinde kara toprağa girerken de diği şaşkınlık arasında soruyordu: LANKUŞ vefat etmiştir. Cenazesi 2 6 / 1 / onların tezkiyesine muhtac olacak dcğı) 940 cuma günü Haydarpaşadaki Intanî Hangisi bu? Asaf mı?.. miydi? Ne yapsın, muvafakat etti ve ev Siz müsaade edin de ben evvelâ bi hastanesinden kaldırılacak ve Karacaahlendi. rer birer okuyayaım, dedikten sonra çı med mezarlığına defnedilecektir. •*• kardığı 3 üncü pusulaya devam ederek: ( TEŞEKKÜR ) Yabancı filmlerin türkçeye çevrilmesinde büyük terakki gösteriliyor, fakat filmleri iyi seçmek lâzım! c ÖLÜM I Kıymetli Fatih dersiam ve müderrisAbdülmennan Efendi kalbinde ferah «Salı günü öğleden sonra Neriman Haük, ruhunda sükun dünyaya yenıden nım köşedeki beyaz evin büyük oğlu Mu Ierinden Kalkandelenli ÎBRAHİM KALgelmiş gibiydi. Evin içini de ılık, tath bir zafferle Üsküdara geçtiler.» 4 üncü pu KAN vefat etmiştir. Cenazesi bugün 1 1 numaralı genclik havası sarmıştı. Genc kadınla ev suladan: «Cumartesi günü 9,30 da tırşe Çarşamba Lokmacı sokak lenmenin hali başkaydı vesselâm. Insan, konağın damadile Taksim stadyomunda evlerinden kaldırılarak namazı Fatih caEdirnekapıya ne olsa, gözü gönlü açıhyor, kendi de DC ki maça gittiler.» 5 inci pusuladan: «Ayni miinde kıhndıktan sonra defnedilecektir. akşam yedide .... raber genceliyordu. Yeni karısı Nerimanın, tesirli bir da (Kendi kendine) Hay allah haynvudî sesi vardı. Arasıra birşeyler okuı. nı versin! Şimdi bu kadar parayı nercden Ben evde kur'a çekerim. Kısmet giminse Abdülmennan Efendi, ütısiyetsizlikten ku buiup vereyim bu adama? * onun hakkında lâzım gelen muameleyi laklarının yadırgadığı, bu (şarkı) lann (Devamla).. Yedide Madam Ol ğiştfrerek iki şahıs namına konuşuyor. Bu makaırunı, vaktiie gene bu evde sık sık.gamn pansiyoneri Şevketle (İnci) barında tabiî belli oluyor ve yüzler, kalıb kıişittiği Kâbe ilâhilerinden hiçbirine ben dan çıktılar, ilâh... Abdülmennan Efendi, iki hafta sonra, yafet de azıcık benzerse o iki san'atkârın Pusulalann sayısı I 7 yi bulmuştu. Hazetemiyor, onlar kadar halâvetli bulmupiyankonun Rıdvan Şakire çıktığını, geyekdiğerile karıştırılmasını mucib oluyor. lis Efendi, bunları, tarih sırasile üstüste yordu ama bunlarda da, anlayamadığı len celb varakasından anlayınca beynınHele, sun'î ve tek ahenkli «Şehir ti başka bir güzellik, sihirli bir incelik, iç getirdi. Bir tel raptiye ile tutturdu. Pusu den vurulmuşa döndü. Diğer on altı kişigıcıklayan bir kıvraklık duyuyordu. Me lalar, bu şeklile, tıpkı Köprübaşında yüz nin suçunu yüklenen bu adam; çok eski yatrosu» konuşma tarzından artık gına selâ, (tango Persan) ı kansının ağzın paraya satılan bloknotlara dönmüştü. den büyük iyiliklerini gördüğü, muhterem geldi. Stüdyo sahibleri ve filim tacirle dan ilk dinlediği akşam dizlerinin bağı Kadmdan ayrılmak için bu 1 7 kişiden yal bir zatin torunuydu. ö m r ü oldukça vic rinden çok rica ederiz, dublaj için yeni çözülmüş, teessüründen boğazına birşey nız biri aleyhine dava açmanın kâfi ge dan azabından kurtulamıyacaktı. Fakat şahsiyetler bulsunlar. Hep ayni sesleri ve leceğini, hepsini de ispata hazır olduğunu ayni diction şeklini işitmekten bıktık, ler tıkanır gibi olmuştu. ne olmnşsa olmuş, rücu çaresi kalmamışlı usandık. İşi topyekun hulâsa edersek, Abdül ilâveden sonra desteyi Abdülmennan artık. •jç Wallace Beery, M. G. M. sinema mennan Efendi lâteşbih cennet hayatı Efendiye teslîm etti. Mahkemede; hâkim, Abdülmennan şirketile, hitam bulan kunturatını yenileAbdülmennan Efendi, içini sızlatan bu sürüyordu. tevekkeli, komşular bu derc ce üstüne düşmemişlerdi. Allah onlardan son felâketi büyük bir tevekkül ve teali Efendinin iddiasını sabit görerek Neri miştir. Yakında Dolores del Rio ve John da karısı Nerimancıktan da razı olsun miyetle karşılamıştı. Allahtan gelene ne mandan ayrılmasına, müddeaaleyhin de Howard ile birlikte yeni bir filim çevireNe dersiniz, kadıncığın ayağı da uğurlu diyecekti. Fakat hepsi bununla bitmiyor (maamasraf) 25 lira para cezasına çar cektir. gelmişti. Daha, kapının eşiğinden adımıaı du. Onun da bu işte oynayacak rolü var pılmasma karar verdi. Mahkemeden çı •jç Komik Eddy Cantor yeni bir gü karlarken, Abdülmennan Efendi, çekine lünc kordelâ yapmaya başlamıştır. Bu filattığı gün; Abdülmennan Efendi, teka dı. min adı «Kırk küçük anne!» olacaktır. üdlüğün sıkıcı işsizlikierinden kurtularak Gözlüğünü takarak, pusulalardan bir çekina, Rıdvan Şakire yaklaştı: •fc Jeannette Mac Donald ile Nelson mahalle mümessilinin yanında münasib kâğıda sıraladığı 1 7 isimden hangisi a Oğlum, dedi, bilmezsin bu işe nekabir hizmet bulmuş, oradaki yazı işlerine leyhine harekete geçeceğini düşünmeye dar sıkıldığımı.... Halis Efendi sana gad Eddy yeni bir filim çevirmektedirler. Adı yardıma başlamıştı. başladı. Kime karar verse, onun başı be retmiş. Bu meselede sen yalnız değildin. «Yeni ay» dır. Bu eseri vaktiie Grace Akşamları eve gelince doğru sofranın lâya girecek, öbürleri kurtulacaktı. Sarih Dur bakayım; öteki suç ortaklarının ben Moore de yapmıştı. Bu defaki «Yeni ay» başına geçiyor, Allah ne verdiyse yiyip bir haksızlık olurdu bu.. 1 7 sine birdcn de tam bir listesi olacak. (Birdenbire ce da komik Bustear Keaton da rol alacakiçiyor; yatsıyı kıldıktan sonra d a köşe dava açsa, o zaman da, iş rezalete vara binden mahud bloknotu çıkararak) Al $u tır. nu da bari mahkeme masrafile para ce •^ Holivud'da çevrilecek olan «Kon deki erkân minderine kurularak hürmeLİı caktı. Isimleri teker teker okudu: Şinasi; ak zasını olsun onlarla paylaş. Büsbütün sa go» filminin baş kadın rollerini Rita bir fincanla getirilen kahvesini, keyifle, Johnson ile Ann Sothern denıhde ede rabası.. Asaf; ustası kovar. Muzaffer; iki na yıkım olmasın!... höpürdetiyordu. ceklerdir. N. TAPMAN yetim kardeşini mektebde okutuyor, ço•** Saadetler de, öteki fanilere benzer. On cukların işi bozulacak. Şemsi; evlerinin iSeşiktaş SUAU P M K K sinemasında lar gibi doğarlar, yaşarlar, ölürler. Nite içi birbirine girecek. Abdülmennan Efenkim, Abdülmennan Efendininki de öyle di ev yıkmaya alet olamazdı. Şevket; 2 büyük filim birden olmuştu. Son günlerinin, ummadığı bir za rahmetli babasile yiyip içtikleri ayn gitmanmda doğan bu sasdet, ancak talaş a memişti, hak hukuk vardı.. ilâh.. Gel de levi kadar süreksiz bir ömür yaşayabildi. ayıkla pirincin taşını! Halis Efendi, dayaFakat bir anda ölemedi. Can çekişme namadı: llâveten : Renkli MiCKEY MAUSE devresi beş altı ay uzayıp gitti. Efendi baba, sen işi bana bırak. Seanslar : 2,30 7 9 dadır. T e l : 43143 12,30 program ve memleket saat ayarı 12,35 ajans ve meteoroloji haberleri 12,50 Türk müziği (Pl.) 13,3014 müzik: Karışıls hafif müzik (Pl.) 18 program ve memleket saat ayan 18,05 Türk müziği: Halk Amerikada yapılmış filimlerin biz ektürküleri ve bağlama tamburla oyun ha seriya fransızcaya double edilmiş kopyavaları. Sadi Yaver Ataman, Refik Fersan lannı görürüz. Çünkü fransızca memle 18,25 Türk müziği: Çalaıüar: Fahire Fersan, Cevdet Çağla, Refik Fersan. A Okuketimizde, ingilizceden daha ziyade yayan: Necmi Rıza AhLskan. 1 Ferahnak yılmıştır. Hemen bütün sinemacılar filinı şarkı: (Avare gönül). 2 Kanuni Reşaci: nekadar d a güzel olursa olsun reklâmlaFerahnak şarkı (Ağyar ile dalmış zevki sarına «ingilizce sözlüdür» cümlesini ilâve faya). 3 Ferahnak şarkı (Hoş yaratmış) etmezler. Çünkü bir takım seyircilerin 4 Hüseynî şarkı (Çektim elimi gayri bu bundan çekinerek o filmi görmeğe gel dünya hevesinden). 5 Hüseyin Fahri: Hümemeleri ihtimali vardır. seynî şarkı (Vaslmla cana). B Okuyan: Başlangıcda Amerikan filimlerinin Müzeyyen Senar. 1 Sadeddin Kaynak: fransızcaya kusursuz nasıl double edildikHüseynî türkü (Ayrılık yıldönümü). 2 Halk türküsü (Benim yârim pencereden lerine hayret ediyorduk. Çünkü her lisabakıyor). 3 Halk türküsü (İki karpuz bir nın kendine mahsus bir telâffuz tarzı olkoltuğa sığar mı). 4 Halk türküsü (Meşeii duğuna ve aktörlerle aktrislerin ağızlan meşeli) 19 serbest saat 19,10 memleket ona göre açılıp kapandığına göre mümessaat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri silleri asıl filmi çevirdiklerinden başka 19,25 Türk müziği: Safiye konseri (2). Progbir lisanla konuşturmak hayli müşkül bir ram: Kendi repertuarı 20,15 temsil: Famesele idi. ust. Yazan: Goethe. Tercüme eden: Seniha Dublaj ın güçlüğü sade bununla kalsa Bedri Göknil. Çemal Reşid piyanoda Gougene iyi.. Halbuki ayni saniyeler zarfınnod'un operasmdan parçalar çalarak esere refakat edecektir 21,10 konuşma (mıllî da o sözleri ifade edecek cümleleri bulkahramanlık menkıbeleri) 21,25 müzik: mak, filimdeki musiki ve gürültüleri ol Radyo orkestrası (Şef: H. F. Alnar) 22,15 duklan gibi muhafaza etmek, bazı sahmemleket saat ayarı, ajans haberleri; zineler mecburen çıkarıldığı halde korderaat, esham tahvilât, kambiyo nukud lânın esas mevzuunun cereyanına halel borsası (fiat) 22,35 müzik: Solistler (PIJvermemek de lâzımdır. Türkçeye muvaffakiyetle double edilmiş olan 23 müzik: Cazband (Pl.) 23,2523,30 ya«Cebelüttarık Casusu» filminin ba| kadxn Görülüyor ki dublaj yapmak, hakikarınki program ve kapanış. mümessüi Vivian Romance ten ömür törpüsü bir iştir. Hususile bizim gibi sinema tekniğine alışmış pek mah dud san'atkâılan mevcud bir mületin bu tarz çalışmada muvaffakiyet elde etmesi adeta muhali mümkün kılmak gibi biı şeydi. En çok beğendiği ve muvaffak olduğu büyük Şark filmi Lâkin, memnuniyetle kaydetmeliyiz ki birkaç senedir, Amerikan ve Fransız fı limleri türkçeye double edilebiliyor v e pek güzel oluyorlar. Bu eserler arasında bilhassa «Marko Polo'nun maceraları», «Süveyş fedaileri», «Cebelüttarık casusu» (YANIK ESİRE) w gibi filimleri zikredebiliriz. Bunların birkaç noktadaki ufaktefek hatalarından SÖZLÜ ARAPÇAŞARKILI sarfınazar cidden sonsuz ve takat götürmez mesai neticesi vücude getirilmiş olBaştan başa heyecan dolu bir mevzu... Aşkın ve şiirin terenduğunu itiraf etmeliyiz. Hele son gördünümü... Bin bir gece alemlerinin füsunkâr sahneleri... İnsanı ğümüz «Cebelüttarık casusu» denilebilir gaşyeden nağmeler ve ebediyen hatırası silinmiyecek ki hepsinden iyi double edilmişti. Yalnız bu meselede izalesi kolayca müstesna bir şaheser mümkün bir iki kusurlu noktayı da zikGördUğU fevkalâde rağbet Uzerlne retmeden geçemeyeceğiz. Bir kere filimciler, yahud sinema salonu sahibleri, halkımız şark filimlerine rağbet gösteriyorlar, diye rasgele şurada burada yapılmış iptidaî kordelâlan hemen türkçeye çe virerek seyircilere sunuyorlar. Dublaj aceleye geliyor, filim de esasen kötü olduğu için hepimizin üzerinde pek fena tesir yapıyor. BUGÜN Bir de bazı türkçeye double edilmiş Ff ümmü Gülsüm'ün unkçE 2 nci hafta başlıyor T A K S İ M sinemasında İPEK SineThâsında Senenin en büyük, en nefis, en mükemmel Fransız filmi Baş rollerde: JEAN GABIN ve ARLETTY llâveten: FOKS DÜNYA havadislerl S O N Ü Mi D « BugUn A S R I sinemada ANNABELLA LORETTA YOUNG TYRONE P0WER SÜVEYŞ v Lorel e tatafıodan fevkalâde bir tarzda oynanan Meşhur aşk romaDinın orijinal Fıaosızca nüshası FEDAİLERİ arıyor Hardy iş Kahkahaiı komedi (Türkçe) Sinema tarihlnin ölmez eseri Poionya Rus harbinin en ateşll gilnlerlnden mevzuunu... Paramunt şirket.nin mliyariarından azametini... OTEL EMPERYAL ISA MIRANDA RAY MILLAND ın kudretmdeo neş'esıni alan senenin en büyuk filmidir. Sinema düayasının sarsılmaz bir şerefi olan FAKİR TALEBE Gangsterler Celladı LÂLE sinemasında Bu şaheseri yakında Tefrika No. 9 Nakleden: HAMDİ VAROGLU Beni, hayretle, tepeden tırnağa süzdü duğunu bile bile, büyükannemin sözünü ğünii gördüm ve nazarında, küçük düş tekrarlayan Selim Sekban, şimdi tıpkı onun gibi beni avutmağa, bana karşı muhtüğümü anladım. Hakkımda, kim bilir ne düşünüyordu. teriz bir tavır takınmağa mecburiyet hisBana olan itimadı kim bilir nasıl sarsıl sediyordu. Gözlerim nemlendi. Duyduğum izzetimıştı. En basit aile işlerinde bile, büyükanensinin, kendisine yalan söylemek nefis acısının derinliğine rağmen, bü>ümecburiyetinde kaldığı, bir genc kıza iti kannemin, onu tanıyan herkesçe meşhur mad edilir, kıymet ve ehemmiyet verile bir kuşkulu olduğunu; yalnız bana değil, herkese karşı, haddinden fazla tedbirli ve bi'ir miydi? Bu kanaat, içime öyle kuvvetle yerleş basiretli davrandığını; hele beni, oldum ti ki, yüreğimin acı acı burkulduğunu duy olası çocuk saydığı için, her fırsatta yalanla avutmayı nedense münasib gördüdum. Hele Selim Sekban Bey, ufak bir siiğünü söyleyemiyordum. kuttan sonra tekrar söze başladığı zaman, Yapacak bir şey bulamayınca sustum. daha feci bir an geçirdim: Fakat artık, orada daha fazla duramaz Lisan dersine, ne zaman isterseniz dım. Içimden taşmak, kabarmak, fışkıro zaman başlarız Leylâ Hanım, diyordu. mak istidadı gösteren gözyaşlanmı tutaMuallim ve talebe sıfatile, birbirimizi ar mıyacak haldeydim. Biraz daha dururtık iyiden iyiye tanıdık. Derslerimiz, bu sam belki ağlamaya başlayacak, halime sayede, daha faydah, daha kuvvetli o büsbütün güldürecektim. lur. Selim Sekban Beye veda bile etmeden Selim Beyin müstehzi sesî kulaklarım yanından ayrıldım. Bir solukta kendimi da çmlarken, kendimi, kandınlmağa çalı köşkte buldum. Yatak odama koştum. şılan bir çocuk vaziyetinde gördüm. Bu, Gözyaşlanmı, ancak oraya kadar zapteizzetinefsimi büsbütün yaraladı. Yalan ol debilmiştim. Bol bol ağladım. Fakat, Se lim Sekbanın mavi gözlerinin alaycı bakış larından kurtulduğuma memnundum. *** Dündenberi, Selim Sekban Beyin Yassıkayadaki misafirliğini ve bu misafirliğin acayib taraflarını düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Lisan muallimliğinden bahsettiğim zaman yüzüme bakışındaki derin hayret hâlâ gözlerimin önünde. Buraya gelmekten maksadı bana lisan dersi vermek olmadığı açıkça anlaşıldı. O halde, bir yabancıya, en hafif manasile kasvetli görüneceği muhakkak olan Yassıkaya köşkünün sarsak duvarları arasına, kendi ayağıle gelip kapanmasında bir başka sebeb var. Bu sebeb ne olabilir > Bunu benden gizlemek için muallimliği bahane ettiklerine bakılırsa pek mühim bir şey olacak. Selim Sekban Bey, ara sıra bahçede yaptığı ufacık gezintiler müstesna, köşkten dışan adım atmıyor. Kendisini görmeğe gelen de yok. Ailesinden, haricdeki münasebetlerinden, kendi hayatından bir tek defa bahsettiğini işitmedim. Sanki, bütün mazisini, Yassıkaya köşkünün duvarları dışında bırakmış; kapımızın eşiğinden içeri adım attığı dakikada başlayan yepyeni bir hayata bağlanmaktan başlfe bir şey düşünmez olmuştu. Bu mevzuu kurcalamağa başlayınca, zihnime sayısız sualler hücum ediyordu. Selim Sekban Bey ismile bana tanıtılan bu adam hakkında hiçbir şey bilmiyor gözlerinin taşıdığı manaya o anda dik bir sonbahar ikindisi sessizliği var. dum. O, kelimenin butün manasile bir ya kat etmemiştim. Bu değişikliğin pek anî İlk derste mahcub olmak korkusuna, bancı idi. oluşu beni büyük bir hayrete düşürdüğü birdenbire, her zamanki gibi, bu saatte Kimdiî Nereden gelip nereye gidiyor için, bunda mana aramağa vakit bulamabahçede tavuklann ortasında bulunmak du? Burada işi neydi? lnsanlar arasında mıştım. Şimdi, düşündükçe, vaziyetin, arzusu kanşıverdi ve iki gün evvel, Selim nasıl bir mevkie sahibdi? görünüşle hiç münasebeti olmıyan bir Sekban Beye, fransızca dersinden bahYalnız bu kadar değil, Selim Sekban mahiyet taşıdığmı hissediyorum. settiğime pişman oldum. isminin de, onun asıl adı olduğundan süpGaliba, Selim Sekban Bey, azametli Fakat bu ilk dersten kaçıp kurtulmağa heliydim. Köşke misafir gelişi nasıl ba tavırlarının bende ilk uyandırdığı kötü teimkân yok. Selim Bey, önündeki kitabı hanelerle örtülüyse, asıl ismi de öyle giz sire değil, acmmağa lâyık bir adam! açtı ve derse başladık. lenmiş olamaz mıydı? Belki de, benden, büyük bir itina ile Heyecanıma rağmen dikkat ediyorum. Bu suallerin hiçbirisine cevab bulamıgizlenen meçhul hakikati anlamağa ça Ders masası başında, dizdize denecek kayordum. Bir muamma karşısmda bulunlışmamak daha doğru olacak. Belki fazla dar yakın, karşılıklı oturduğumuz bu maduğumu görüyor; bu muammanın, benaraştırırsam, daha hazin hakikatlerle kar vi gözlü, esrarengiz adamın bakışlarınden gizlenilmesi icab eden bir takım hâşılaşırım. da, her söylediği söze emir kuvveti veren diselerle alâkası olduğunu seziyordum. Selim Sekban Bey bana lisan muallimi bir mana var. Onun, hiç bilmediğim franBelki de bu hâdiseler, acıklı şeylerdi. Selim Sekbanı, bütün muhitine karşı diye tanıtıldı. Onu öyle tanımakta de sızca kelimeleri telâffuz ederken sesinde peyda olan tok âhenk; ben ayni kelimemağrur ve çekingen tavırlar almağa; her vam edeyim. *** leri beceriksiz dilimle tekrarlarken dik« kesten uzak durmağa; mütecessis gözlerBu sabah, ilk fransızca dersimi aldım. katle dudaklarımı tarassud eden gözleriden kaçar gibi davranmağa; büyükannemi, misafirimize karşı ana şefkatile kan Selim Sekban Bey, iki gün evvel, bahçe nin keskin bakışı; bütün mevcudiyetinde şık esrarengiz bir itina göstermeğe mec de bana yardıma gelen; elimden bahçe sezilen enerji, anlaşılıyor ki, kısa zamanbur eden meçhul sebebler, bari zannet makasını alıp güllerimi budayan ve be da bana bir çok şeyler öğretecek. Karşınimle şakalaşan neş'eli adam değil. Çeh sındakileri kendinden çok küçük gördütiğim gibi fena şeyler olmasa. Selim Sekbanın yüzünde, ilk defa ola resi, üzerine aldığı muallimlik vazifesine ğü besbelli olan bu adamın yanında mahcub düşmemek, şimdi en büyük emelim. rak kayalıklarda dolaşmağa çıktığımız yakışan bir ciddiyet takınmış. Bu ilk dersi, kendime cahil, gabi degün gördüğüm elemli ifade, birdenbire Benim de içimden gülmek gelmiyor gözümün önüne geldi. Gülerken bile cid zaten, birincisini almağa başladığım ya dirtmemek için, nefsime cebrederek, b ü ' diyetini ve büyüklüğünü kaybetmiyen o bancı dil dersinden, yüzümün akile çık yük bir sıkıntı içinde geçirdim ve ders çehreyi, tanmmıyacak hale getiren yeisin mak endişesi, yüreğimi kâfi derecede ü bittikten sonra derin bir nefes aldım. ne olduğunu bilmemekle beraber, derin züyor. *** liğini şimdi takdir edebiliyordum. Bahçe üstündeki küçük salondayız. DıErtesi sabah, kahvaltımı henüz bitirKayalann tepesinden ovayı seyreder şarıda dadımın takunya takırdılarile, ta miştim ki, büyükannem beni çağırdı: ken, bir acı bulutile dumanlanan mavi yukların rehavetli gıdaklamlarile bölünen (Arkası var).

Bu sayıdan diğer sayfalar: