13 Şubat 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

13 Şubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 13 Şubat 1940 Aşk ve kin Peride Celâl CEMBERLİTAS İstanbulun ve bütün Balkanlann en şık ve muhteşem sinemasının RADVO Ç Bugunkü program"y KADl'ODİFtİZYON POSTALAKI Dalga nzunlnğu: Türkiye Eadyosu 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. 12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri. 12,50 Türk müziği: Karışık program. 13,30 14,00 Neş'eli müzik (Pl.) 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,05 Müzik: Oda müziği (Pl.) 18,40 Konuşma (Çiftçinin saati) 18,55 Serbest saat. 19,10 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 19,30 Türk müziği: Hacı Faik Beyin hâtırasıru taziz ıçın merhumun eserlerinden mürekkeb .program. Ankara Radyosu Küme Ses ve Saz heyeti. İdare eden: Mes'ud Cemil. 20,00 Konuşma (İktısad ve hukuk saati) 20,30 Türk müziği: Fasü heyeti, 21,15 Konser takdimi: Halil Bedii Yönetken. Müzik: Radyo orkestrası 22,15 Memleket saat ayarı, ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat). 22,35 Müzik: Cazband (Pl.) 23,25 23,30 Yarınki program ve kapanış. TCBKIYE I Yemekte başladıkları bahse sobanın bana öyle geliyor ki bu işte sen haksızsın. nuştuğumuzu hatırlıyorum. Ben sormaya yanına yaklaştırılmış olan koltuklarına Bir sürii evhama kapılmışsın, aklını başına hazırlanıyordum ki o acı çirkin bir gülüşle: toplamanı tavsiye ederim. yerleştikleri zaman devam ettiler. Bir ay sonra tekrar A h m e d yazıhanemDört kişiydiler. Ev sahibi avukat Rıza Karım hasta, dedi, yatıyor. Bey, karısı Mediha Hanım ve genc evliler de karşımdaydı. Fakat bu sefer içimi haSonra omuzlannı siikti: fif bir endişe kapladı. Yüzünün bütün Reşadla Nermin. Fakat bir şey yok merak etme. acayib bir şekilde sertleşmişe Bahane, eski aile dostu doktorunu sık Rıza Bey kır bıyıklannı okşayarak cid hatları benziyordu. Sonra gözleri.. îşte asıl on sık başucunde görebilmek için olacak. dî bir yüzle: Aşkta kin, dedi. Bu müthiş birşey lardan korktum. Bu gözler her zamankinDerhal gözlerinde yanan şüpheyi yaden daha koyulaşmış gibiydiler. Içlerinde kaladım ve hiddet içinde ağzıma geleni dir. uğursuz bir ışık yanıyordu. Gözîerini ye söyledim. Aile doktorlarım tanıyordum. Karısı Mediha H a n ı m : Bana öyle geliyor ki dedi, kin başla re dikerek kendi kendine konuşuyordu: Gayet iyi, haluk, kibar bir adamdı. Genc yınca aşktan eser kalmaz. Kim derdi ki bu k a d a r seneden son kadını tüberkülostan yattığı esnada ö . Nermin d e onun fikrine iştirak ediyor ra karımla aramızda böyle müthiş bir kin lümden kurtaran o idi. Şimdi d e tedavi du. hasıl olacak! etmesi k a d a r tabiî bir şey olamazdı. Rıza Bey bir sigara yaktı. Birdenbire Arkadaşım, b e n genc kadını müdafaa İlk defa kinden bahsediyordu ve bunu ciddileşerek: öyle korkunc, kat'î bir sesle söylüyordu ederken sükunetle yüzünde en küçük bİT Kin, dedi, bazan aşkı öldürmekle ki ürperdim. O başını kaldırdı. Bu sefer hat kıpırdamadan dinledi, o r a m a n a n beraber aksi d e vakidir. Dediğiniz gibi bana hitab ederek devam etti: ladım ki b u kine, hiddete şimdi üstelik öyle çiftler vardır ki muhtelif sebeblerle bir d e şüpheye boğulmuş çılgın, inadcı Bunun ne müthiş bir şey olduğunu birbirlerine kin, öfke duymaya başladıkadamı yola getirmek imkânı yoktur. Nikavrayamazsın Rıza. Çünkü bizim vaziyehayet: larından itibaren arzulan sönmeye, alâtimizde değilsin. Ç o k ıstırab çekiyorum. kaları gevşemeye başlar ve nihayet b i r Sen bu kadından ayrıl, dedim. Düşün, onu bazan saçlarından tutup döğgün gelir ki artık göz göze bakamaz olurYoksa başınıza bir felâket gelecek. mek, bazan d a öldürmek istediğim zalar. Fakat bu bence o k a d a r miihim bir Bir felâket mi, dedi, doğru.. Fakat manlar oluyor. Bu kin, bu düşmanlık araşey değildir. Asıl kökü derine salmış aşkbırakamam, hayır bırakmayacağım. Benmıza birdenbire girdi ve öyle sür'atle bülarda kin muhakkak ki müthiş bir rol oyden nefret ediyor. H e r an gözlerinin ö nar. Bir ateş parçası nasıl üflendikçe kı yüdü ki kendim d e havretler içindeyim. nünde bulunmalıyım ki ıstırab çeksin. eminim, sevse zarır, parlar, canlamrsa bu gibi aşkları Beni artık sevmediğine Birdenbire ayağa fırladı, gözleri koreğer yanhş düşünüyor, yanlış şüpheler kin d e işte öyle kızıştırır, alevlendirir, kunc bir şekilde parlayarak bağırdı. mahvediyorkorkunc bir hale getirir. Artık arzu bir iki içinde saadetimizi boşuna Onu öldürmek istiyorum, diye, basam, sükunet, şefkatle beni teskin edemisli biiyümüş, kırıcı, parçalayıcı bir hal ğırdı. Öldürmek, öldürmek, anlayor mualmıştır. Ağızlar birbirinin üzerinde acı bilirdi değil mi? Hayır, bilâkis hiddetimi sun? sözler bir zevkle yanmakta, kollar okşamak de kamçılayan hareketler yapıyor, Ve bir söz söylememe, hareket y a p ğil, kırmak, parçalamak için uzanmakta söylüyor. V e tırnaklarımızı güçlükle avuç mama vakit bırakmadan kalkıp gitti. dır. Her iki taraf d a birbirinin en manasız larımıza gömüyoruz. Bazı zamanlar varBir hafta sonra genc kadının ölümünü kaçıyorum, sözlerinden hayalinin büyülttüğü mesele lığına tahammül edemiyor, gazetelerde okuduk. Evvelâ dehşete d ü ş . ler çıkarmaya başlar, birbirlerinden nef sonra bir an gene o n a koşmak istiyerek tüm, acaba diye, düşündüm, fakat sonra ret ettiklerini söylerler, fakat tek bir vü dönüyorum. Bibribimizin kollarında da ölümün, genc kadının tekrar vahimleşen cud gibidirler. Kendilerini birbirlerinden marları tutuşturan zehirli, h e r zamankin eski hastalığı neticesi olduğu anlaşıldı. koparamazlar. Eğer bu kine biraz d a den başka çok daha kuvvetli fakat kor Bir sabah yatağında ölü bulmuşlar. kunc bir zevkle kaldığımız zamanlar d a şüphe karışırsa.. Bu ölümden sonra bir daha dostumu var, işte o zamandır ki bir an o n a tasarYerinde doğrulmuştu. Yüzü hafif bir görmedim. Seyahate çıkmış, dediler. Oruf ettiğimi sanarak onun beni sevdiğine heyecanla sararmış dalgm mırıldandı: rada b u r a d a serseri dolaşıyormuş. A Şimdi size işte böyle tipik bir vak'a inanarak sükunet buluyorum. F a k a t son radan beş altı a y kadar geçti. Bir gün ra k o l l a n m d a n sıyrılınca b a n a öyle geli ondan mektub aldım. Kadının her akşam anlatacağım. yor ki sözü, hareketi, bakışı değişiyor v e içtiği veronal'i bir k a ç misli fazlalaştır. Mediha Hanım oturduğu yerde canlanmıştı. Genc evlilerse alâka ile avukata ba ruhuma uzak, m a d d e m e yabancı bir ka mak suretile onu kendisinin öldürdüğünü dın oluyor. İşte o zaman çılgına dönüyor, itiraf ediyor ve mektubun sonlarına doğkıyor, dinlemeğe hazırlanıyorlardı. istiyorum. ru şöye diyordu: «Onun ölümündenberi O, hatıralarım toplamak ister gibi bir tekrar kinle üzerine atılmak tnüddet sükut içinde durdu. Sonra ağır Birbirimizden ayrılmak bu d a imkânsız, ne müthiş vicdan azabları, nasıl ıstırab fakat ne olacak? Ben artık b u kinden çektim bilsen! Inan b a n a onu hâlâ sevibir sesle anlatmaya başladı: korkmaya başladım. yorum. Ve artık onsuz dünyanın manası Vak'anın kahramanı aziz dostlarımOnu elimden geldiği kadar teselli eltim. benim için kalmadı. Kısa bir zaman sonra dan biridir. lsmine A h m e d diyelim, beyaşaya nim Mediha ile evlendiğim senelerdeydi. Gittikten sonra kendi kendime uzun uzun öldüğümü duyacaksın. Artık Ahmed genc bir kıza âşık oldu. T a m beş düşündüm. Kinden ayırd edilemeyen bu mam.» sene binbir müşkülât karşısında kalarak birleşemediler. Nihayet beş sene sonra evlendiler. A r a d a n birkaç sene daha geçti, ben d e dahil, biitün dostları onları ideal bir karı koca diye telâkki ediyorduk. Hâlâ eskisi gibi birbirlerine âşıktılar. Bir gün hiç unutmam yazıhanemdeydim, işlerin sonunu almış, yorgun bir halde eve dönmeğe hazırlanıyordum. A h med uğradı. «Beraber çıkalım» dedi. Yolda dikkat ettim. Yorgun, hatta düşünceli görünüyordu. Birşey sormama vak.it kalmadı. ' • • • • • Çok mustaribim Rıza, dedi. Nazana sinirleniyorum. Nazan karısının ismiŞaşırıyorsun değil mi? Sebeb sorma, çünkü ben de onu pek iyi bilmiyorum. Yalnız son zamanlarda fazla değiştiğinin farkındayım. Zaten o büyük hastalıktan sonra fazla sinirli, hırçın bir kadın oldu. Karısı iki üç sene evvel bir tüberküloz başlangıcile yatmış, aile doktorlarının ihtimamı ile iyileşip kalkmıştı. Manasız konuşuyorsun, dedim. Karın ne d e olsa mühim bir hastalık geçirdi. Sen onun sinirli hallerine d e o hastalıktan kalma bir arıza gibi bakmalı ve daha makul olmalısın. Hem biz sizi hâlâ o eski hararetli iki âşık telâkki ederken.. A h m e d sözümü kesti: Fakat gene sevişiyoruz, dedi. Hatta belki eskisinden daha ateşli. O halde? Oh, o çok başka.. Nasıl anlatayım? Meselâ bana öyle geliyor ki Nazan benden başkalarına çok daha iyi, çok daha müşfik.. Sonra ne bileyim, benimle konuşurken bazan dudaklannı çarpıtan acayib bir tebessümle gülüyor ki, bu hoşuma gitmiyor ve nihayet bazan beni hakir gören bir zorla konuşuyor ve sık sık fikirlerimi tenkid ediyor. Sen ne yapıyorsun? Öfkeleniyorum, içerliyorum. ltiraf ederim ki ona karşı biraz haşin ve fena oluyorum. Ikiniz d e çocuksunuz, dedim. Fakat garib aşk nedir? Nihayet bunun müthiş Fakat zaman geçti. Bir daha ölümüuü bir şey olduğuna ve arkadaşımın başına de, ondan bahsedildiğini d e duymadım. bir felâket getirebileceğine kanaat getirRıza Bey bir a n sustu, sonra canlanameye başlıyordum. Böyle fazla hassas, r a k : ateşli, ihtirash kimseler bazan küçük bir Bu vak'anın sizi asıl şaşırtacak tavak'a ile muvazenelerini şaşırıyorlar. M e . rafı şurasıdır, dedi. Geçenlerde bir mecselâ arkadaşımın, kadının dudaklarmda liste bir zamanlar arkadaşımın karısmı bir gün belki de çok başka bir sebeble tedavi etmiş olan doktora tesadüf ettim. kıvrılan müstehzi tebessümü yakalayıp da Tabiî aramızda konuşma derhal bu vakderhal ahnması v e bundan spnra onun aya döküldü. O zamana kadar kimseye bütün sözlerine hareketlerine mana ver söylemediğim sırrı açarak ona arkadaşımektubundan bahsettim. Karısını mesi gibi.. Arkadaşım mağrur olduğu için mın tabiî derhal mukabeleye geçmişti. Müka kendisinin öldürdüğünü itiraf ettiğîni a n . belelerse onun kadar gururlu olan kadını lattım. Evvelâ hayret, sonra teessürle yüöfkelendirmiş olacaktı. Böylece en küçük züme baktı v e : şeylerden birbirlerini rencide edecek hâ Zavallı adam, dedi, muhakkak o diseler çıkarmaya başladılar, gitgide ara kadar sevdiği bir mahluku öldürdüğünü larındaki anlaşamamazlık büyüdü. Bir sanarak çok ıstırab çekmiştir. Belki d e birlerini hâlâ sevdikleri muhakkak, fa kendisini bu yüzden öldürmüştür. Ne >akat bu sevgi şimdi kin, öfke, düşmanlık zık.. Halbuki aldanıyordu. Çünkü son zala zehirlenmiş bir halde.. Eğer ikisinden manlarda ben de dahil bütün ev halkı obiri gururundan biraz fedakârlık etse, nun nasıl kadına sebebsiz bir kin duy biraz daha makul düşünse, meselâ kadın: makta olduğunu, hatta ondan şüphe e t . «Ahmed beni yanlış anlayorsun» diyerek tiğini farketmiştik. Bunun için bütün hakocasına dost gözlerle yaklaşabilsc, o za reketlerini kontrol ediyorduk. Hastanın man b a n a mesele kalmaz gibi geliyordu. bardağına fazla miktarda Veronal koy Fakat bu manasız boş gururdan vazgeçe duğu akşam d a bu hareketini genc kadıbilmek kolay mıydı? nın yakınlarından biri gördü ve o odadcn Bütün bu düşünceleri A h m e d e ilk gö çıktıktan sonra ilâcı alıp döktü. Hasta serüşümde söylemeye karar verdim. Hatta nelerdenberi çekmekte olduğu tüberkü onu yazıhanesinde aradım bulamadım. lostan ölmüştür. A r a d a n epey zaman geçti ve bir gün arRıza Bey sustu. Yeni bir sigara yak kadaşım habersiz gene çıkıp geldi. Bu maya hazırlanıyordu. Karısı, genc evliler, sefer evime.. Şurada, köşede oturup k o . durgun ve dalgm hareketsiz kalmıştılar. ÇARDAS DİYARINDA (Macar aşkı) Büyük Macar Opereti TUrkiyede ilk defa olarak Zengin ve muhteşem çigan orkestrası... Macar şarkıları... Macar dansları... Büyük mizansen... Netis bir mevzu... Ateşin bir Macar aşk romanı... Yarın matinelerden itibaren başlıyor. Baş rolde: DİLBER MAGDA SCHNEIDER Programa ilâveten: KIZLAR PANSİYONU LUCiEN BAROUX ve GABRiELLE DORZiAT Bn iki büyük genclık fılmini bütün gencteıe tavsiye ederız. Beşlktaş S U A D Edib Reşad Nurl Güntekin'in eserl ilâveten: Topkapı sarayıoın g i z e l l ı k ' e r i ve en yeni dünya havadisleri ve (En SOD kadın vücud müsabakası) ve en yeni kadın ıskatpın modası SeaDslar : 2.30 5 7 ve 9 da Telefon: 43143 TAŞ P A R K Sinemasında PARÇASI Fransamn en kudretli artistleri Selânik eşrafından merhum banker Hasan Aziz Beyin kızı ve merhum baytar miifettişi Ibrahim Fevzi Bey refikası Rabia Kural uzun müddetten beri duçar olduğu hastalıktan kurtulamıyarak ebediyete kavuşmuştur. Cenazesi bu gün saat 14,30 da Nişantaşı Kodaman sokağı 84/1 numaralı hanesinden kaldmlarak namazı Feriköy camiinde kılındıktan sonra Feriköy aile kabristanına defnedilecektir. Oğulları: Yusuf, Mehmed, Aziz, Necdet Kural, kızı: Meliha Sirmen, damadı: Mehmed Sirmen. c ÖLÜM L Â L E'de sizi bek.iyorlar GABY MORLAY LUCİEN BAROUX ELVIRE POPESCO BETTY STOCKFELD MARGUERITE MORENO ANDRE LEFOR ve ERİC von STROHEIM'in ( EVLENME Fransız sınemacılığına büyük bir devir hazırladı. Fransız san'atına sonsuz bir şeref kazandırdı. Duvarlar arkasında yarattıkları Büyük Millet Meclisi Bütçe Encümeni Büro Şefi merhum Nuri Ardamn kerimesi Fahire ile sabık Ticaret Vekili merhum Ali Cenaninin mahdumu Gazianteb Cumhuriyet Halk Partisi idare heyeti reisi avukat Ekrem Cenaninin evlenmeleri cuma giinü Tokatlıyan otelinde tes'id olunmustur. lzmirde Esad ihsan Küçük Sahlebçioğlu Han Cumhuriyet gazetesinin ve bütün neşriyatının îzmir başbayiliğidir. Daima harikalar yaratan ( Ü N Î V E R S A L ) fılim şiıketinin 940 mevsimı için, çevirdiği ve 4 büyük artistin, kudretli temsili, eşine raslanmıyacak kadar güzel bir filim. Baş rollerde: Charles Blckford Barton Mrclane Preston F o s t e r Nan Gray Azgın Okyanus denizin müthiş maceraları BÜYÜK KASIRGA YARIN matinelerden ii ae t rn b /lLA/lZ/l/( A J Tf A *7 A r> Sinemasında başlıyor. Bir dakikalık bir zaafı yUzünden bütün saadetini bozan, Hayatını yıkan, Bîr aile babasınin romanı SAKARYA sinemasında | 15 şubat perşembe akşamı saat 9 dan itibaren A ŞKl N PAUL MORAND'ın meşhur eserl ÖL ÜM U istanbulda i P E K Ankarada Y E N i İZITlİrde Türk Artistlerinin Şaheseridir. MELEK ve H A L K Slnemalarında blrden Paris opeıası... SERGE LİFAR ve opetamn baş dansözü YVETTE CHALIV1NE idaıesindeki ope.a baleti... CHOPIN. DEBUSSY ve SA1NTSAENS'den parçalar, büyük bir musiki ve dans filmi... Bir san'at eseri... }^^^mm^^^^^m Istanbulda ilk defa olarak ^^^^mm^^^^^m bessüm etmesi, hastalığımın, aradaki soğukluğu kaldırdığmı gösteriyordu. Anladım ki, onunla yüz yüze geldiğim zaman, bu ilk karşılaşmanın, Selim Sekban Beyin yüzünde nasıl bir tesir yapacağını bilememek, irademi gevşetmişti. Bütün serbestimle cevab verdim: lyileştim efendim, hiç bir şeyim kalmadı; bir iki güne kadar tamamile ge A ! Bakm, bakın Selim Bey, hasta çer. Yalnız, bu bir iki gün zarfında çok mız yataktan kalkmış da oturuyor bile! sıkılacağım zannederim. Çünkü odadan Ben demedim mi size, merak edilecek henüz dışarı çıkamryorum. Bu koltukta bir şeyciği yok diyel Gözlerinizle görün çile doldurmak lâzım... Bunu söylerken, Selim Sekban Beyin, de içiniz rahat etsin. Büyükannemin peşi sıra Selim Sekban arada sırada odama gelip bana arkadaşBeyin, mütereddid adımlarla odaya gir lık etmek teklifinde bulunacağını için için ümid etmiştim. Fakat o, böyle bir teklife diğini hissettim. yanaşmıyor, susuyordu. Oturduğum koltuğa çivilenmiş gıbiySukutu hayal müthiş oldu. Selim Sekdim. Kollarımdaki, bacaklarımdaki mecalsizlik birdenbire artmış; müthiş bir ke ban Beyin, bu sözümün altındaki gizli manayı, daha doğrusu benim bu çocuksiklik, vücudümü koltuğa gömmüştü. Selim Sekban Beyin adımlan bana doğ ça ümidimi sezmiş olması ihtimalini d e ru yaklaşıyordu. Yerimden kalkmamak düşününce söylediğime pişman oldum. pek ayıb olacaktı. Büyük bir gayret sar Fakat, lâkırdıyı, bıçakla keser gibi, yarıfederek kalktım. Selim Sekban Bey, tada bırakmak da olmazdı. Devam etmek, hem de gizli ümidimi keşfetmişse, bunda yanıbaşıma kadar gelmişti. Bana, çok samimî gibi gelen bir te yanıldığını gösterecek şekilde bir şeyler söylemek lâzımdı. bessümle: Bütün gayretime rağmen, dudaklarım Geçmiş olsun Leylâ Hanım, dedi. Biraz zayıflamışsınız ama, iyileştiniz ar dan ayıramadığım acı tebessümle ve gözlerimde bir inkisan hayal bulutile: tık değil mi? Çare yok, diye devam ettim, bu Biraz evvel beni, oturduğum koltuğa mıhlayan dermansızhğın birdenbire geç çileyi dolduracağım. Ama, can sıkıntısıtiğini hissettim. Beni yoklamak için oda nı gidermenin çaresini buldum. Çocukluma kadar gelen Selim Sekban Beyin te ğumdan kalma ne kadar bebeğim vaısa (La Mort Du Cygne) filml başlıyor M E L E K sinemasında verilecektir. Bu müsamere için numaralı dolabdan çıkarıp şuraya, şezlongun ilstüne dizeceğim. Çocukken beni eğlendiren bu bebekler, şimdi d e pekâlâ avutabilirler. Hele bir parça hüsnü niyetle, onları canlı da farzediverirsem mesele kalmaz, yalnızlığımı unuturum... Konuşurken, Selim Sekban Beyin yüzüne bakmamıştım. Lâfımı bitirdiğim zaman cevab vermediğini görünce başımı kaldırdım. Selim Bey, ara sıra yaptığı gibi, dalgın gözlerle, pencereden uzaklara bakıyordu. Bakışlarını oradan ayırmadan cevab verdi: Bebek oynayacak yaşınız geçmiş clsa gerek, Leylâ Hanım. Demek ki, dalgınlığına rağmen sözlerimi işitmişti. Fakat, örtmeğe çalıştığım halde galiba büsbütün meydana vurduğum temenniyi gene anlamazlıktan gelmiş, sözlerimin yalnız zahirî manasma cevab vermişti. Büyükannem yanımızdan biraz uzaklaşmış, odanın öbür ucunda, dadıma, yavaş sesle bir şeyler söylüyor, emirler veriyordu. Selim Sekban Bey, bana doğru iğildi, sesini alçaltarak: Size, dedi, yaşmızla mütenasib «ğlenceler lâzım. Örgü, dikiş filân değil mi? Eksik olmajnn Selim Bey. Yerinde dursun! Sesimde, isyana benzer bir ahenk vardı. Bu söz ağzımdan çıkar çıkmaz nedamet ettim. Selim Sekban Beyin, ilk defa Filmln İlk şeref temslll YARIN AKŞAM saat 9 da EL HA M RA koltukiar MELEK gişesinde bugünden satllmaktadır ^ ^ ^ olarak bana karşı gösterdiği alâkaya böy İyi tahmin ettiniz, evimize gelen ilk le, nankörce mukabele ederek onu gü erkek misafir sizsiniz... Hatta, erkek olacendirmiş olmaktan korkuyordum. Yü rak ilk defa sizinle görüşüyorum. züne bakarak, hemen izah ettim: Selim Sekban Bey, hayretler içinde Her günü birbirine benzeyen bu haykırdı: hayattan nasıl bıktım bilseniz, Selim Bey! O halde, insanlar hakkındaki fikYarın, öbürgün, daha öteki günler, gene riniz nedir? dünkü, evvelki, daha evvelki gün gibi, Her halde yanlış bir fikir olacak. hiç bir değişiklik görmeden yaşayacağımı Kitablarda ne okudumsa onu biliyorum. düşündükçe, iyileşip yataktan çıkmak ar Yani? zusu bile duymuyorum. İki türlü insan var. Biri canavar giSelim Sekban, beni dikkatle dinledikbi insan, öteki kahraman. Birinde ne katen sonra, adeta kulağıma söyler gibi yadar kusur ararsanız mevcud, bütün mevaş sesle: ziyetler de ötekinde toplanmış. Haklısınız, dedi, ben. de zaten buSelim Sekban, gülümseyerek: nu söylemek isteyordum. Dikiş, örgün Tabiî, dedi, beni canavarlar sînlfilân değil, size, hayat tarzınızda biraz değişiklik lâzım. Kendi yaşınızda arka fma ayınyorsunuz. Ne münasebet, Selim Bey, bilâkis. daşlarla düşüp kalkmalısınız... Biraz gezmeli, seyahat etmeli, muhit değiştirmeli Sizi çok takdir ederim; size karşı bÜ3'ük bir hürmetim var. filân... Olacak şey değil, Selim Bey, de Selim Bey, istihfaf manası verilebiledim. Büyükannem beni şuradan şuraya cek bir tebessümle: Takdir... hürmet... dedi, bunlarm bırakmaz. manası malum. Muhitinizde, hürmet ettiSelim Sekban Bey, mavî gözlerinin iğiniz daha bir çok insanlar vardır. Muçinde tutuşan bir pırıltile: Başka çare yoktur, Leylâ Hanım, alliminiz sıfatile, ben de onlardan biriyim değil mi? dedi. Hayır Selim Bey, aldanıyorsunuz. Sonra, gülerek ilâve etti: Ben, Yassıkayanın nadir misafirle Size olan hürmetim çok büyük... Zannetrinden biri olsam gerek. Belki de, köştiğinizden çok fazladır... Talebenin mukün kapısından içeri, erkek misafiri ola allimine karşı olan hürmetinden başka, rak benden evvel hiç kimse adım atma size dostluk samimiyetile de... .S*>lim Bev. birdenbire sözümü kesti. dı. Gülerek cevab verdim ı {Arkası var) Tefrika No. 24 Selim Sekban Beyin, başkalarına karşı daima üstünlüğünü muhafaza etmek istediğini, mağlubiyete tahammül edemediğini anladım. Bunu anladıktan sonra, iyi geçinmeğe başlayacağımızı tahmin edıyorum. Hiç sebeb yokken beni incitmeğe tekrar kalkışmazsa... Yatağımı düzeltmek, odanın dağınıklığını toplamak için oradan oraya dolaşan dadımın ayak seslerine, kapının dışından gelen büyükannemin sesi karıştı. Kiminle konuştuğunu bilmiyordum. Fakat, bu konuştuğu adamın Selim Sekban Bey olduğunu, yüreğimi birdenbire dolduran heyecandan anladım. Büyükannem: 'Leylâ bu gün, vallahi daha iyice. diyordu. Girin, kendi gözünüzle görun. Selim Sekbanın, mırıltı halinde kulağıma gelen sözlerini anlayamıyordum. Yalnız, içeri, benim yatak odama girmeğe çekindiği anlaşıbyordu. O esnada büyükannem kapıyı ardına kadar açtı, odaya girdi. Beni, pencere önünde, koltukta oturur görünce haykırdı: Nakleden: HAMD1 VAROGLU

Bu sayıdan diğer sayfalar: