17 Şubat 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

17 Şubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 17 Şubat 1940 Halk hayrette! Vatan hizaetine koşan bir cemiyet Tarihi 17 seneyi bolan btiyük içtimaî inkılâbın kıymeti Afrodite müstehcen Türk Hava Kurumunun Yazan : SAFAEDDİN KARANAKÇI MEDENI KANUN ( Şehir ve Memleket Haberlerı) raporu veren « ehli hibre » Siyasî Fin Rus harbi uslann Finlandiyaya taarruzlan üç ay oluyor. İlk iki ay zarfında Ruslann Ladoga gölile Şimali Kutub Okyanusu arasmdaki iki bin kilometreye yakın geniş bir sahada Finlandiya topraklarını istilâ etmek, yahud Botni körfezine inerek memleketi ikiye ayırmak için yaptıklan hareketleri Finler muvaffakiyetle önlemişler ve geriye atmışlardı. Bu hareket harbinde Kızılordunun uğradığı muvaffakiyetsizlik Sovyet Rusyasının askerî şerefini ve dolayısile siyasî nüfuzunu müteessir etmişti. İşte bunu tamir için Sovyet hükumeti Ladoga gölü ile Fin körfezi arasmdaki dar berzahta Finlerin Mannerheim'in müstahkem hat ile müdafaası takviye edilmiş bulunan cepheyi zorlamağı kararlaştırmıştır. Moskova hükumeti istihkâmlan yarmak çok güç ve insanca ağır zayiata mal olacağını pek iyi bilmekle beraber her ne bahasına olursa olsun elde edeceği muvaffakiyetle çok büyük menfaatler temin edeceğini düşünmüştür. Çünkü Finlandiyanın gerek payitahtı, gerek bütün sanayi sahası ve başlıca mamureleri ve ticaret ve harb limanlan bu hattm arkasındadır. Ruslar bu yerleri işgal etmekle Fin körfezinin şimal sahilini de ele geçirmiş olacaklarını ve bu suretle Leningradm emniyetini takviye edecekelrini hesablamışlardır. İşte bu muvaffakiyeti kazanmak için Kızılordu berzaha azim kuvvetler yığmış ve geçen kânunusaninin otuzundan beri büyük hücuma başlamıştır. Bütün bu hücumlar Mannerheim hattının merkezi Summa olan kıt'ası üzerine tevcih edilmiştir. Hücumlara 300 ağır top ve 1000 tank tahsis edlimiştir. Kızılordunun hazerî mevcudu olan 1 00 fırkadan yirmi altısı bu büyük hücuma tahsis edilmiştir. Hatta Besarabya hududundan da bir hrka alınmıştır. Finlerin aldıkları esirler arasında Kafkasya hududundan gelen kıt'alara mensub bulunanlar da vardır. Rusya Fin cephesine gönderdiği nizamiye fırkalannın diğer hududlarda bıraktığı boşlukları doldurmak için her alayın dördüncü taburunu tefrik etmek suretile ikinci bir yüz fırka hazırlamaktadır. 1 939 senesi bidayetinde silâh altma alınan ve 1 8 ilâ 2 1 yaşında olup mevcudu 2 milyon olan yeni efrad dahi yeni fırkalara verilmiştir. Summa kalesine 1 7 gündenberi yapılan hücumların vahim bir vaziyet doğurduğu artık Helsinki'den gelen haberlerde teyid edilmektedir. Finler ileri mevkilerini terketmeğe mecbur bulunduklarını tasdik ediyorlar. Bir habere göre hattın istinad noktası Summa, Ruslann eline düşmüştür. Ruslara insanca çok pahalıya mal olan bu hücumlann şimdiden verdiği bazı neticelere göre Finlere bir an evvel haricin müessir yardımda bulunması icab ediyor. Fakat haricden belli başlı olarak yalnız Fransa yardım ediyor. Bu yardım dahi Fransada silâh altına alınan beyaz Ruslarla Lehli mültecilerin mühim bir kısmının Finlandiyaya gönderilmesinden ibarettir. Finlandiya için en ziyade Amerika Cumhur Reisi çırpınıyor. Son söylediği nutukta komünistliği mutlak bir diktatörlük diye tavsif etmiş ve Amerikan milletinin yüzde doksan sekizi Finler ile beraber olup bunlara mühim miktarda para iane, yahud ikraz edilmesini istediğini söylemiştir. Şimdiden Amerikadan yüzlerce tayyare parça halinde Finlandiyaya gelmiştir. Lâkin pek uzaktan gelen bu maddî yardım kâfi değildir. Finler askerî yardım ve müttefik bekliyorlar. 16 ncı yılı dün kutlulandı I 1 7 şubat, medenî kanunun kabul gününün yıldönümüdür. Gönül ister, ki bu gün Tiirk inkılâbının tnuazzam bir şaheseri olan medenî kanun için yurdun hukukçu, içtimaiyatçı salâhiyetleri bize; dünle bu gün arasmda mukayeseler yaparak medenî kanunun ehemmiyetini tebarüz ettirsinler. Gönül ister, ki Ankarada hukuk ilmini yayma kunımu, hukuk fakültelerimiz, medenî kanun şerefine müsamereler tertib ederek konferanslar versinler. Gene gönül ister, ki evvelki seneyi istisna edecek olursak, İstanbula geldiğinden beri «Lozan» gününde istifadeli konferanslar veren Istanbul Üniversitesi Rektörü, hiç olmazsa bu mes'ud gün şerefine bir «çay» versin. Medenî kanun bizim için her hangi bir kanundan çok farklıdır. Onu mücerred biı kanun olarak kabul ve tetkik etmekte asla isabet yoktur. Medenî kanun kelimenin bütün mana ve şümulile içtimaî bir müessese, içtimaî bir akide, içtimaî bir mektebdir. İçtimaî akide ve mektebler, cemiyet ha. yatmda mühim ve geniş inkılâblar vücude getiren mistik kuvvetlerdir. Müslümanlıkla Arablar nasıl cehaletten kurtuldularsa, medenî kanunla cemiyetimiz de düne aid köhne ve batıl telâkkilerden, kayıdlardan, hurafelerden kurtulmuştur. Medenî kanun ile, Türk ailesi bir hamlede en ileri kültürlü cemiyet aileleri, Türk vatandaşı en medenî cemiyet vatandaşı seviyesine yükeelmiştir. Yeni hâdiseler, yeni icablar karşısında bir cemiyetin telâkki ve müesseseleri eskiyerek cemiyeti sevk ve idare edemiyecek bir hale gelirler. Cemiyet yeni doğan hâdiseler karşısında modern müesseselere, yeni vezinde telâkkilere muhtac olur. Bu ihtiyaclar bazan yalnız telâkkilerin, âdetlerin değil, hatta hükumet ve devlet şekillerinin bile tebdilini mucib olacak surette şiddetlidirler. Bir hasta insan bakasımn temini için amel ve aksülâmellerle nasıl çarpışırsa hasta bir cemiyet de yeni ihtiyaclar karşısında insiyakî bir şekilde eski müesseseleri muhafaza etmek ister ve yenileri kabul edip etmemekte mütereddid kalır. Olgun cemiyetler, lüzumlu ihtiyaclar karşısında eski ve köhne müesseseleri yıkarak yerlerine cemiyetin bünyesi ve inkişafı icin daha lüzumlu ve daha faydalı olanları ifade edenlerdir. Yeni ihtiyaclar karşısında eski müesseseleri, yıpranmış telâkkileri muhafaza etmek isteyen milletler, cemiyetlerin dinamik cereyanlanndan, amel ve aksülâmel dolu olan hayatiyetlerinden mahrum olanlardır. Kanun, insanların mütekabil münasebetlerini tanzim ve tedvin eden kaidelerden ibaret olduğuna göre, medenî kanun için insanın medenî ihtiyaclarını cemiyete aid hak ve vecibelerini tayin ve tespit eden, kanundur diyebiliriz. Medenî kanun kabul edilmeden evvel cemiyetimizin şahsa, aileye, mirasa müteallik hükümleri fetvaya ve içtihada istinad ediyordu. Mecellenin bazı kitabları usulden, bir kısmı da borclar kanununun ihtiva ettiği hükümlerden ibaretti. llim ve fıkhın dünyaya taalluk eden hükümleri münakehat, muamelât ve ukubat kısımlarına ayrılmıştır. Abdülâziz zamanında, ilim ve fıkhın içtimaî hayatla alâkalı olan madde ve hükümlerinin mazbut bir hale getirilmesi düşünüldü. Bunu temin etmek üzere bidayette Adliye, bilâhare Maarif Nazın olan Cevdet Paşamn riyaseti altında toplanan bir heyet, yedi senelik bir mesaiden sonra Mecelleyi vücude getirdi. 1293 senesi şaban ayının 26 ncı günü isdar olunan iradei seniye ile kabul ve ilân edilen Mecellenin ilk 99 maddesi bazı mantıkî ahkâm ve esasları ihtiva etmesi itibarile bilhassa şayanı dikkat ve mucibi istifadedir. Fakat muamelâta müteallik diğer hükümleri en geri kül. türlü cemiyetleri bile tatmin etmek vasıf ve kabiliyetlerinden mahrumdur. Mecellenin tetkikinden anlaşıhr, ki aile müessesesine müteallik hususat tasnif ve tertib harici kalmıştır. Nikâh, talâk, nafaka velhasıl aile birliğini alâkadar eden bütün umur, dört imam ve bunların tilmizleri olan islâm fukahasınm kitabünnikâhta toplanan içtihadları ile tedvir olunurdu. Gerek kitabünnikâhtaki ve gerek Mecel lenin muamelâta müteallik hükümlerini gözden geçirecek olursak görürüz, ki islâm mevzuatı tamamile statique mahiyettedir. Halbuki bugünkü cemiyetlerin dinamik mahiyetleri, bugün kurulan bir müessesenin bir müddet sonra ortadan kaldırılmasını veyahud yeni ihtiyaclara göre tadil olunmasını istilzam ettirmektedir. Ahkâmı sabıkamızın bugünkü telâkki ve ihtiyaclanmızla ne derece gayri kabili telif olduklarmı ispat edebilmek için ufak bir mukayese kâfidir. Bugünkü cemiyetlerin temel taşını teşkil eden aile, tek karılıdır. Halbuki ahkâmı sabıkamızda hür olan bir kimse dört kadın alabildiği gibi istediği kadar da cariye istifraş edebilirdi. Talâk münhasıran erkeğe mevdu bir haktı. Koca bu hakkı ya bizzat veyahud tevkil ettiği bir kimse vasıtasile istimal edebilirdi. (Kitabünnikâh mesele 7 0 0 ) . Ahkâmı sabıkamızda kadın daimî hacr altında idi. Müstakilen hukuk mevzuu olamaz, hatta şehadeti bile kabul olunmazdı. tmamı Âzama göre kaç kadın olursa olsun mal hakkındaki şehadetleri muteber değildi. Hukuku ibadda şehadetin nisabı bir erkeğe mukabil iki kadındı. Burada şayanı dikkat olması itibarile bir misal daha zikretmeden geçemiyeceğim. Talâkı kat'î ile boşanan bir kadının, ilk kocasma tekrar varabilmesi için «hülle» denilen bir hilei şer'iyeye tevessül olunurdu. «Hülle» boşanan kadının ya bir sagiri mürahika veya bir harem ağasına nikâhlandıktan sonra boşanıp tekrar ilk kocasına varması idi. Böyle çocuklara ve harem ağalarına bu iş için avuç dolusu para verilirdi. Bunlardan açık göz olanlar nikâh akdolunduktan sonra «boşamam» diye şantaj yaparlar ve fazla para koparırlaardı. • ""• • • • Türk vazıı kanunu mükemmel ve ileri kültürlü bir cemiyete aid medenî kanunu aynen kabul etmekten pek büyük bir isabet göstermiştir. Zira bugünkü ahlâk ve cemiyet telâkkilerimize uymayan ahkâmı sabıkamızı aynen muhafaza etmekel veya modern temayüllere göre kısmen tadil etmekle muazzam Türk inkılâbının şiarına uygun bir iş yapmış olmazdık. Modern ve mütekâmil cemiyetler ileri medeniyetlerin seyirlerini kendi yürüyüşlerine değil; kendi seyirlerini ileri medeniyetlerin yürüyüşüne uyduranlardır. Türk vazıı kanunu Mecelle ve fıkıhtan Isviçre medenî kanununa atlamak suretile bu icabı yapmıştır. Memleketin her tarafında olduğu gibi şehrimizde Piyasaya Afrodit isîmli de merasim yapıldı ve Cemiyetin ifa ettiği bir kitab çıkarmış! hizmetler hakkında konferanslar verildi Istanbul Cumhuriyet Müddeiumumisinin lbrahim Hakkı Konyalı imzalı rapor üzerine Pierre Louys'in Afrodit adlı meşhur eserini toplattırdığı ve kitabın mütercimi, tabii, matbaacısı aleyhine dava açtığı malumdur. Dava henüz bitmediği halde, bir takım duvar ve el ilânlarında «Afrodit çıktı! Memlekette büyük bir alâka ve heyecan uyandıran kitab çıktı!» tarzında cümleler görülmesi, halk arasmda büyük bir hayrete sebeb olmuştUT. Bu kitabı alan okuyucular, ilk hayretlerini büsbütün artıran daha büyük bir hayretle, kapağın üstünde «lbrahim Hakkı Konyalı» imzasını görmüşlerdir. Fakat kitabı biraz kanştmp da bunun, davası görülen meşhur «Afrodit» değil, onun yerine sürülmek istenen bir kitab olduğunu görünce, yapılan reklâmların doğru olmadığını anlamışlaTdır. Dün birçok müşteriler kitabı bayilere iade etmek istemişlerdir ve bu yiizden münakaşalar zuhur etmiştir. Okuyuculanmız arasından da bu kitabı alanlar bize telefonla veya bizzat müracaat ederek şikâyette bulunmuşlardır. Aynca, davası görülmekte olan asıl eserin, yani Pierre Louys'in Afrodit adlı eserinin tabii Semih Lutfi Erciastan da şu mektubu aldık: «Kitabevimizin neşretmekte olduğu «Dünya şaheserleri tercüme serisi» nin 8 inci sayısını teskil eden Pierre Louys'in «Afrodit» adlı eserine müstehcen raporu vermis olan tbrahim Hakkı Konyalı tarafından bu isimde bir kitab çıkarılmıştır. «Birçok okuyucular, bu küçük kitabı Pierre Louys'in meşhur eseri Afrodit zannederek almışlar ve kütübbanemize müracaat ederek meseleyi anlamak istemişlerdir. «Kitabevimiz tarafından basılan ve elan mahkemede bulunduğu için satışa çıkanlmıyan (Afrodit) ile lbrahim Hakkı Konyalı imzasını taşıyan kitab arasında hiç bir alâka ve münasebet yoktur. Bu tavzihimizin lutfen gazetenizde neşrini rica ederim. SEMtH LÛTFt ERCİAS» Dün Eminönii Halkevınde yapıîun merasimden bir intıba Mekteblerîn derdi Mekteb müdür ve muallimlerinin iştîrakile dün bîr toplantı yapıldı Maarif Vekâletinin verdiği emir üzerinde İstanbul lise ve orta mekteblerle, muallim, san'at ve meslek mektebleri müdürleri ilk toplantılannı dün saat 14,30 da Kız lisesinde yapmışlardır. Toplantıda müdürler, tespit ettikleri esasları anlatarak, ruznameye ithali lâzım gelen meseleleri bildirmişlerdir. Dilekler heyeti umumL yenin tasvibinden geçtikten sonra kat'î ruzname kabul edilmiştir. Müdürler ikinci toplantılannı martın 8 inde yapacaklar, ruznamedeki meseleler ayn ayrı müzakere edildikten sonra bir rapor halinde Maarif Vekâletine bildirilecektir. Dünkü toplantıda bilhassa şu meseleler üzerinde durulmuştur: 1 Mekteblerde, inzibat ve disiplin meselesi esaslı bir şekilde halledilmelidir. Mekteb içinde olduğu kadar, mekteb dışında da talebenin vaziyeti ve hareketlerile yakmdan alâkadar olmak üzere, talebe velilerinin de iştiraki lâzımdır. Şimdiye kadar elde edilen neticeye göre, bir çok talebe velileri vazifelerini hakkile ifa etmemektedirler. Binaenaleyh her şeyden evvel veli meselesini halletmek icab etmek tedir. Bunun için, kimlerin veli olabileceklerini yeniden tayin etmek ve bunları mekteblere çağırarak velilere aid olan vazifeleri anlattıktan sonra birer taahhüdname almak münasib görülmüştür. Bu suretle mekteb idaresinin gösterdiği vazifelerle uğraşmayan velilerin velâyeti derhal kendilerinden alınacaktır. 2 Gene bu disiplin meselesile alâkadar olması hasebile, talebeler muhakkak kasket giymeye mecbur tutulr alan, daha iyi seçilebilmeleri için de her mektebin ayn birer kasketi olması ileri sürülmüştür. 3 Bazı talebelerin imtihan karnelerini velilerine göstermedikleri, bazılannm da karnedeki notları değiştirmek suretile tahrifat yaptıklan anlaşıldığından bundan sonra, bütün mekteblerde karne tevziatmın ayni günde yapılması ve bu karnelerin talebe velilerine verilmesi istenmiştir. 4 Bir çok talebeler, olur olmaz sebeblerden dolayı, bilhassa ders senesi içinde tasdikname alarak başka mekteblere gitmektedirlr. Bu hal grek talebe ve gerekse idare bakımından kanşıklığa sebeb olduğundan, tasdikname işinin bazı kayıdlara tâbi tutulması zarureti üzerinde durulmuştur. Bundan başka dünkü toplantıda, mektebler arasında talimatname da. hilinde âhengin temini istendiği gibi, yardımcı muallimlerden istifade imkânları da mevzuu bahsolmuş, bazı müdürler bu gibi yardımcı muallimlerin küçük sınıflara verilmelerini ileri sürmüslerdir. SAFAEDDtN KARANAKÇI ADLtYEDE Altı ay hapse mahkum oldu Bundan bir kaç gün evvel Hapisaneden çıkan sabıkalılardan Nasreddin dün Zindankapıdan geçerken Mustafa adında birinin cebinden para cüzdanmı çalmak istemiş, Mustafa kendisini yakalamıştır. Nasreddin kaçmak istemiş ve bu arada Mustafayı ölümle de tehdid etmiştir. Etraftan yetişilerek cürmü meşhud mah kemesine verilen sabıkalımn suçu sabit görülerek altı ay hapsine karar verilmiş ve tevkif olunmuştur. Türk Hava Kurumunun 16 ncı yaşını idrak etmesi dolayısile dün memleketimizin her tarafında olduğu gibi tstanbulda da büyük merasim yapılmıştır. Gündüz Halkevlerinde yapılan toplantılarda muhtelif hatibler tarafından Türk Hava Kurumunun memleket müdafaası bakımından gösterdiği büyük muvaffakiyeti bu davadaki faal rolünü tebarüz ettiren konferanslar verilmiştir. Eminönü Halkevınde, bu münasebetle saat 18 de büyük bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda, Hava Kurumu mensubları, yüksek tahsil ve lise talebeleri, büyük bir halk kütlesi hazır bulunmuştur. İstanbul Hava Kurumu Başkanı Yusuf Rıza, Hava Kurumunun faaliyetini'>ve başardığı işleri şu suretle anlatmıştır: « Memleketin iyi düşünen ve iyi görebilen bir zümresinin toplu bir halde bulunmasından istifade ederek, yurd davalarımızın en mühimlerinden biri üzerinde biraz konuşmak istiyorum. Temas edeceğim mevzu, bugün dünya milletlerini düşündüren, devletle milleti elele çalışmak mecburiyetinde bırakan bir mesele, «göklerde kuvvetli ve yenilmez bir millet» haU plrnpk davasıdır. Türk milleti, Hava Kurumunun gayelerini çok kısa bir zaman içinde kavramağa başla"cTı. Şehirler ve kasabalar birbirleri peşinden orduya tayyareler hediye ediyorlar, her tarafta çoşkun ad konma törenleri yapılıyor Halk tayyareyi yakından görüyor. Motör sesini yakından duyuyordu. Bu gün diyebiliriz ki, bir çok köylerimiz, ilk motör sesini Türk Hava Kurumunun tayyarelerinden işitmişlerdir. Bazı köylerL mizde bir motör sesi duyulunca halk hemen gözlerini havaya kaldırır. Bu çalışmalar, Türk kurumunun kuruluşundan ancak on yıl sonra meyvasını verebildi. 3 mayıs 935 tarihinde, inkılâbımızın iki büyük başı Atatürk ve İnönü, tarihî nutuklarile «Türk kuşunu» açtılar. Türk Hava Kurumu, Millî Müdafaa Vekâleti hava bütçesine 5 3 milyon liralık yardımda bulunmuş ve orduya 331 tayyare hediye etmiştir. Türk Hava Kurumunun bu gün üzerinde uğraştığı işlerin bir hulâsasını yapmak faydalı olur. 1 Türk Hava Kurumu (İnönü) ndeki plânörcülük kampının liseli gencleri her yaz, her üç ay plânörler üzerinde çalıştırır. Bir gene benzin, yağ ve makine masrafı yapmadan plânörler üzerinde havalan ve hava vasıtalannı öğrenir. İnönü kampında 935 senesinden 938 senesine kadar plânör pilotu Brövesi alanlarm sayısı 222 iken 939 da bu rakam birdenbire 489 a yükselmiştir. 2 Ankaradaki Etimes'ud kampında, plânör ve pilot brövesi almış olanlar motörlü tayyareler üzerinde yetiştirilir. 937 yılmda işe başlayan bu kamp 939 sonuna kadar 152 tayyare pilotu yetiştirmiştir. 3 Bu kamp ayrıca hava ordumuz için de uçucu yetiştirmektedir. 939 da kurulan (Gedikli Yuvası) millî müdafaamızın mühim bir ihtiyacını karşılamaktadır. Orta mekteb tahsilini bitirmiş gencler arasından her sene seçilen 100 200 gedikli, İnönü plânör kampında yetiştirildikten sonra, bir kısmı makinistliğe aynlmakta, bir kısmı da Etimes'ud kampında motörlü tayyareler üzerinde çalıştırılmaktadır. Bu gedikliler iyice yetiştirildikten sonra askerî hava okuluna teslim edilmektedir. 4 Türk Hava Kurumu plânörlerini kendi atelyesinde yapmakta ve tayyareleriııi de bu atelyede tamir edip yenilemektedir. Bu gün Kunımun elinde 265 plânör, 27 tayyare vardır. Etimes'udda her türlü modern tesisatı taşıyan yeni, büyük bir atelye yaptırılmaktadır. Bu atelye için 200 bin liradan fazla para harcanmaktadır. 5 Küçüklere havacıhk sevgisi aşılamağa büyük yardımı dokunan (Tayyare modelciliği) ile mekteblerimizde 393 elişi öğretmeni uğraşmaktadır. Türk Hava Kurumunun açmış olduğu modelcilik kurslarından geçen bu öğretmenlerin sayısı her yıl bir az daha artmaktadır. Modelciler arasında her sene müsabakalar yapılmakta ve iyi derece alanlara mükâfatlar verilmektedir. Dr. Salih Said için muhakeme ediliyor yapılan merasim Dört doktor 6 Türk Hava Kurumunun üzerinde Muharrem Fevzi TOGAY çalıştığı işlerin biri de paraşütçülüktür. Ankara ve Izmirdeki paraşüt kulelerimizden atlayan küçüklerin sayısı 2495 e yük Karadenizde fırtına devam selmiştir. ediyor Karadenizde şiddetli bir şimal rüzgâri Bugün Hava Kurumuna yapılan yardımlarm yekunu 70 milyon liradır. Bunun devam etmektedir. Evvelki akşamki lodos fırtınası dolayı5 3 milyonu Millî Müdafaa Vekâleti bütsile liman dahilinde her hangi bir zarar çesine verilmiştir.» vukua gelmemiştir. Yalnız deniz küçük nakliyat cemiyetine aid 4526 numaralı su kayığı şiddetli lodos fırtınası yüzünden iplerini kopararak açılmıs ve sahil gümrük memurları tarafından deniz ortasında bulunmuştur. Bıçakîa yaraladı Beyoğlunda Piyale sokağında 10 nu marada oturan Kurban dün sarhoş olmuş, Bahriye caddesinden geçerken yolda karşılastığı elektrikçi İhsanı bıçakla kaba etinden yaralamıstır Yaralı, Beyoğlu hastanesine kaldırılmış, suçlu yakalanmıştır. ( Şirketic aaele arasmdaki ihtilâf halledifdi ) Iddiaya göre, maznunlar Güzide hekimin hizmetölüme sebeb olmuşlar leri sitayişle yadedildi Dün asliye altıncı ceza mahkemesinde şayani dikkat bir davaya bakılmıştır. Suçlular Gureba hastanesi doktorlanndan Celâl, Cemal, Cerrahpaşa hastanesi doktorlanndan Galib ve Bakırköy Emrazı Aklive hastanesi doktorlanndan Cevdettir. İsnad edilen suç, vefata sebebiyettir. Iddiaya göre, bundan bir müddet evvel hastalanan polis memurlarından Hikmet, polis doktorunun «ciğer hastalığı ve asabî buhran teşhisile verdiği raporla Gureba hastanesine gönderilmiş, burada doktor Celâlle Cemal hastayı otomobil içinde muayeneden sonra Bakırköy Emrazı Akliye hastanesine sevketmişler. Burada da doktor Cevdet tarafından muavene edi len hastada sarıhk görülerek Cerrahpaşa hastanesine yollanmış. Cerrahpaşa has tanesinde de nöbetçi doktoru olan Galib, boş yatak olmadığı için hastayı almamış ve bu arada hasta da ölmüş. Memleketimizin tanınmış göz he kimlerinden ve Gureba hastanesi sabık göz hastalıkları mütehassısı doktor Salih Said Aytunun altmış beş yaşını ikmal ettiğinden hastaneden ayrılışı dolayısile Gureba hastanesinde bir top lantı yapılmış, basta Dr. Salih Said Vali Dr. Lutfi Kırdar olduğu halde memleketimizin bir çok güzide tabibleri ve bilhassa göz tab'bleri hazır bulunmuştur. İlk hitabevi Dr. Lutfi Kırdar irad ve doktor Salih Saidin yüksek meziyet ve kabiliyetini, Cocuk, Haseki ve Gureba has tanelerinde otuz seneyi tecavüz eden hizmeti esnasında ifa ettiği parlek hiz metlerini bilhassa tebarüz ettirmistir. Bunu müteakib hastane Bastabibi Dr. Ömer Lutfi Eti, Dr. Salih Saidin hayatından, hürriyet mücadelesinden ve Gurebadaki yüksek hizmetlerini ayrı ayn saymış, yirmi beş senelik hizmeti iptidasmda ilk müracaat 84500, ikinci ve daha sonraki müracaatler 52,000 hasta muayene ettiğini, gene bu müddet zarfında ayaktan ve yatırmak suretile 6258 ameliyat yaptığını zikretmiştir. HAVA RAPORU Yeşilköy Meteoroloji İstasyonundan alınan malumata göre, yurdda hava, Egede bulutlu, Trakyada kapalı ve mevziî yağışhdır. Diğer bölgelerde kapalı ve yer yer yağışh geçmistir. Rüzgârlar Trakya, Kocaeli, Ege ve Akdeniz kıyılarında yer yer kuvvetli, diğer bölgelerde canubî is tikametten, doğu bölgelerde orta, Karadeniz kıyılarında ve orta Anadoluda kuvvetli esmiştir. Denizlerrmizde fırtına de vam etmiştir. Dün, İstanbulda hava bulutlu geçmiş, rüzqrâr garbden saniyede 2 1 1 metre hızla esmi<=tir. Saat 14 te hava tazyiki 1014 9 mili bahridir. Sühunet en yüksek 9,1 ve en düşük 6,6 sanMgrad olarak kaydedilmiştir. Gece siddetli yağmur yağmış, saat 4 ten «oıra rla fırtma ckmıstır. Hakem heyetı içtima halinde Ittihad Değirmencilik Şirketile amelesi arasında ihtilâfı tetkik etmek üzere dün vilâyette bir hakem heyeti toplantısı yapılmıştır. Hakem heyeti her iki taraf murahhaslannı da dinledikten sonra müessesenin amele yevmiyesini muntazaman tediye ettiğini, esasen yevmiyenin arttırılması hakkında bir karar ittihazına hakem heyetinin salâhiyettar bulunmadığmı görmüş, amele murahhasları da zam talebin den feragat ettiklerinden talebin bu kısmı sulhan halledilmiştir. Maaşlı hastalara da aylıklarınm nısıf verildiği anlaşılmış, yalnız bunun yevmiyelilere de teşmili müessese tarafından kabul edilmiş olduğundan bu Türk müessesi ile Türk işçileri arasmdaki ihtilâf memnuniyeti mucib bir şekle bağlanılmak suretile halledilmiştir. Dünkü celsede şahid sıftaile dinlenen Cerrahpaşa hastanesi başdoktoru Esad, talimatnameye göre boş yatak olmadığı lekete Dr. Naci, Müfid ve Naşid gibi kıytakdirde hastanın kabulü tehir edilebilemetli gencler yetiştirdiğini ilâve etmiştir. Merasimin sonunda meslektaşları taraceğini, maamafih her serviste ihtiyat ofından Dr. Salih Said için hazırlanmış olarak boş birer yatak bulunması icab elan ve Profesör Süheyl İlhamile Bayan derse de o gün bunlarm da dolduğunu, Mihriban tarafından yapılan güzel ve hastanın Bakırköyüne sevkinde gayritamüzehheb levhayı ayni zamanda kıymetli biilik olmadığını söylemiştir. Daha bazı Bunu müteakib halefi doktor Kâsif göz tabibi olan Vali Lutfi Kırdar, Dr. Sadoktorların şahid sıfatile celbi için dava Baştuğ, Dr. Salih Saidin ilmî ve meslekî lih Saide bir hatıra olarak vermiş vemebaşka güne bırakılmıştır. mezayasını şükranla zikretmis ve mem „ rasim bu suretle sona ermiştİE,

Bu sayıdan diğer sayfalar: