10 Aralık 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

10 Aralık 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURlYET ÎÖ Birincikânun 1940 | TARİHTEN YAPRAKLAR Eski bir matbuat emektarı iyileşti Türk matbuatının eski emektarlarmdaıı, Ulus müessesesi sabık müdürü \e Ceridei Havadis ve Saadet gazete'.eri sahibi Ahmed Fethi Özkanın bir müddettenberi Ankarada hasta olarak yattığını ve son hafta zarfında on saat kadar devam eden ehemmiyetli bir kriz geçirerek ümidsiz bir hale geldiğini ve doktor Ali Rıza Tarlamn âcil ve müessir tedavisi sayesinde kurtarıldığını haber aîdık. Arkadaşımız Fethi Özkanın iadei sıhhat eyleiiğinden dolayı beyanı memnuniyet eder. kendisine afiyet ve uzun ömürler dileriz. Y A R I N Matmelerden itibaren ALKAZAR Sineması Mevsimin en güzel, büyük ve kudretli bir harb ve serguzeşt filmi KIZIL RAKKASE « SA L 0 M E » Türkçe Sözlü ve Türkçe Şarkıh film Bestekâr ve Müzik rejisörü r RADYO Bu günkü program J « ARTAKİ MÜZEYYEN GAN » SENAR'ın Sigara kâğıdı kaçakçılığı Adana (Hususî) Osmaniye kazasıııa bağlı Karakaypak nahiyesinin Karayiğit köyünde Ömer Yeğit namındaki şahsın, evinde sureti hususiyede yapılmış duvar içinde gizli bir mahalde 5541 varak; ayni köyde Ahmed Demirtaş namındaki şahsın evinin avlusunda kışllk odunlarının altında saklanmış bir vaziyette 7830 varak kaçak sigara kâğıdı meydana çıkarılmış ve heı iki suçlu adliyeye teslim edil m'ştir. Uzıın yıllar İngiltereyi istilâ hulyasile oyalanıp nihayet İn çilizlerin Sent Helen adasında hayatını tamamlıyan Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart Bulony sahilinde ve yaptırdığı gemilerin önünden Britanya adalarını seyrediyor (Meşhur bir tablodur) Britanya adalarına yapılması istenilen her taarruzun akim kalmağa mahkuin olduğunu anlamak için, tarih sahifelerılıi çevirmek kâfidir. • 1940 harbine gelinciye kadar, asırlardanberi, bu teşebbüs defalarca tekrar edilmiş, kâh başlamadan bırakumış, kâh yarıda kalmış, bazan da görıinüşte muıvaffakiyetli, fakat hakikatte zarardan başka bir netice vermiyen, manasız bir Btılganlıktan ibaret olmuştur. 1692 senesi, Fransa Kralı Ondördüncü Louis'nin donanması, Jean Bart'ın kumandası altında, böyle bir maceraya atılinıştı. O senenin ikinciteşrin ayında, Jean Bart, Dunkerque limanından çıkmış, açıklarda karakol bekleyen Amiral Benbox'a gorünmeden, gemisini İngiltere sahillerine doğru yürütmeğe başlamıştı. Fakat, yarıyolda, bir muharebeye tutuştu. Üç saat süren bu muharebe neticeBİnde, Jean Bart dört İngiliz tüccar ge«nısi zaptetü, 800 esir aldı. Fransız Amiralının, İngiltereye taarruz teşebbüsü bundan ibaret kalmak mukadderdi. Aldığı esirleri İskoçya sahiline bıraktıktan sonra cenuba doğru ilerleyip, Tyne nehri ağzında deınirleyen Jean Bart, şövalye Forbin'in sevk ve idaresi altında karaya bir miktar kuvl'et çıkarmış, orada uç yüz evı ve butün mahsulâü tahrib etmış, 100,000 sterlinlık bir ganimet toplayıp Dunkerque limanına dönmüştü. Tarıhın, ingiliz adalarına yapılan taBrruzlar arasında, yegâne muvaftakiyeth hareket olarak kaydettiği bundân ibarettir. Bu macerada da, hedefin yarıyolda değişip, İnıgliz adalarının bir kuşeciğinde, çapulculuk şekline inkı'âb ettiği goruluyor. O tarıhten on altı sene sonra gene Ondördüncü Louis, İngiltereye bir baskm daha tertibini duşundü. Jean Bart'ın korsanlık seferınden evvel, ayni Fransa Kralı, İngiltere tacını, İkinci JacCJues'a giydırmek üzere, İngiliz adalarına bir istilâ seferi açmıştı. Bu defa da, o İkinci Jacques'ın oğlu Jacques III ın gene İngiltere tahtına oturtulması mevzuubahsti. Jean Bart'ın eski silâh arkadaşı şövalye Forbın, bu işe memur edildi. Kumandası uhdesine verilen bır donanma ile, Ingıltere sahillerine 6000 asker taşıyıp ihrac edecekti. Lâkin, bu teşebbüsün muvaffakiyetıne inanamıyordu. Iskoçyaya bir ihrac hareketi yapmarun arzettiğı güçlükleri Krala izah ijin beyhude uğraştı. Ondördüncü Louis, söz vermişti, verdiği sözü tutmakta inad etti Forbin'in, peşine takıp Dunker<}ue limanından çıkardığı 30 parça gemiyi, eçıkta karşılamağa hazırlanan iki azametli düşman vardı. Biri, Amiral Byng'in kumandasındaki İngiliz donanması, ötekı de korkunc bir fırtına. Fransız filosu, bu ikı düşmanla boy blçüşemiyeceğini anlayınca, kısa bir tecrüb.eden sonra, limana avdet etmiş fakat gemilerden bir tanesini fedaya mecbur kalmıştı. Jean Bart'ın. hiç değilse İngil^ adahn sahiline kadar ulaşmasma mukabil, bu seferki istilâ teşebbusü, yarıyoldan dönmüştü. 1745 senesinde, bir İngiliz amiralı, Dunkerque'den bir haber aldı Eu habere goıe, Fransızlar, Calais'den İngi'iz adalc.rına doğru yola çıkardıkları külliyetli Bunlarm birinden birinin. ameüyata lüzum olmadığını söyleyeceği ümidinde idi. Hasta. esasen mukadder olduğu üzere, cerrahların elinde can verdiği zaman. onun. hepimize. «Katiller!. diye deli gibi bağınşını ve gözlerinin o andski vahşi ifadesini hiç unutmıyacağım. Paraya tapan bu admda, o günden itıbaren bir değişiklik başladı. Çocukluğundanberi taptığı bir Tanrısı vardı ki ölmüştü: Para. Şimdi. yeryüzünde kıymet verdiği bir tek şey kalmıştı Çocueu. Dadılar, hizmetçiler tuttu. evrie tadilât yaptırdı. O zamana kadar cok muktasid olan bu adam, her güzel şevi. her lüksü az buluyordu. Kızını, Nis'e. Paris'e, Viyana'ya götürdu. delice şımarttı. O zamana kadar, para biriktirmekte gösterdiği hırsı. bu parayı sağa sola sarfetmekte göstermeğe basladı. Elinin bugünkü genisliği hakkmdaki mütaleanızda belki hakhydmız. Çünkü Kekesfalva, servete karşı müthiş bir lâkavdî eöstermektedir. Milvonlarile. karısmı kurtarmağa muvatfak olamayınca, paradan nefret etmeğe başlamıstır. Kekesfalva'nm çocuğuna nasıl taptığını. size teferrüatile anlatmıyacağıtn Cünkü vakit geç oldu. Gerçi, bu taşkın sevgisinde de haklıydı. Cünkü, kız, buyüdükçe güzelleşiyordu. Narin, ince, hafif, peri gibi bir kızdı. Parlak gri gözleri. sevimli tebessümler saçıyordu. Annesmden, utangachğa ve zarafete: babs<=ından, keskin bir zekâva tevarüs etrni«t' Felâket, ikinci defa gelip çattığı za işitilmemiş şarkıları, büvük Mehter takımının iştirakile Tanınmış okuvucular: Koro ve... 13 birincikânun C U M A matinelerden iriharen 10/12/940 SALI Program 18,30 Konuşma Muzik (Pl.) 18,45 Muzik Haberler 19,00 Müzik Müzik (Pl.) 19,30 Haberler Yemek listesi 19,45 Fasıl heyeti 20,15 Rad. Gazetesi • 12,30 20,45 Koro Program 12,33 Müzik (Pl.) 21,30 Konuşma 12,50 Haberler 21,45 Orkestra 13.05 Müzik (Pl.) 22,30 Haberler 13,20 Müzik (Pl.) 22,45 Orkestra 23,00 Dans müziği 18.00 • 23.30 Kapanış 18.03 Program Caz (Pl.) 8,00 8.03 8,15 8,30 8,45 D EN İ Z FEDAİLERİ CORDON OLIVER İTJNE TRAVİS Karada ve denizde geçen büyük bir dehset ve hevecan... Hüthiş harb ve takibat sahneleri TAKSİSH Sinemasmda Sıvas Erzurum hattı tahvilleri YATAN FEDAİSİ Filmi muvaffakiyetle devam ediyor. Sıvas Erzurum hattı istikrazı birinci tertib tahvillerinin 10,1/941 tarihınde müruru zamana uğrayacağı yazılmıştı. Müruru zamana uğrayacak olan tahvillerin bir numaralı kuponudur. Kcyfivetı tavzih ederiz. ŞEfllR TFYÂTROSU TEPEBAŞI DRAM KISMINDA Bu akşam saat 20.30 da B U L U N M A Z U Ş A K Fazla yolcu alan otobüsler Otobüslerin bilhassa hava karardıktan sonra haddi istiabilerinden çok fazla yolcu aldıkları zabıtanın gözünden kaçmamaktadır. Bu vaziyet üzerine devam eden kontrclda her gün bir iki otobüs tecziye edılmektedir. Dün de Beyoğlu semtinde işleyen ot^büslerden dördü ayni suçtan teczlye edümişlerdir. Beyoğlu Halk sineması Bu gün matine 11 de: Süvare 8 de 1 Lorel Hardi, Çifte Avcüar. 2 Senyorita Avrupanın hiç tahakkuk etmiyen boş hulyası! İngiltereyi istilâ teşebbusü kaç defa ele alındı ise akim kalmıştır miktarda sefıneye, top, top kundağı, barut, gülie ve sair mühimmat yuklemişlerdı. Bu hazulığın, İngiltereyi istilâ nıaksadile yapıldığına şuphe yoktu. Haber yalan değildi. Bu defa da, Onbeşinci Louis, gene ingiltere tahtma oturtulacak bir Charles Edouard Vjulmuş, 6elefı Ondördüncü Louis'nin, otuz yedi stne evvel Jacques III uğrunda girişip muvaffak olamadığı macerayı tekrara kalkişmıştı. Charles Edouard, o sırada İngiliz topraklarında bulunuyor, Londradan yüz mil mesafede, Fransız kuvvetleıiııi bekliyor, payitahta hücuma hazırlanıyordu. Fakat, Fransız filosu denize açılmadı. Kumandanlar, başarılması lâzım gelen müşkullerin son derece büyuk ve hakkından gelınmez neviden olduğunu biliyorlardı." Seneler geçtikçe, istilâ plânlarının zâfa duştuğunu goruyoruz. İlk hareketin, esasa aykırı olmakla beraber gene cüz'i bır muvaffakiyet kazanmasını, İkinci teşebbusun yarıyloda kalması lakib etmiş, üçuncü teşebbus ise, daha Dunkerque limanından dışarı bir adım atmamıştı. Buna rağmen, Onbeşinci Louis, bu tatlı hulyayı bir türlü zihninden çıkara» madı. Fransayı, müstemleke imparatorluğundan mahrum eden 1763 muahedefinden sonra, Fransa Kralı, bunun acısını İngiltereden çıkarmağı aklına koymuş, İngiliz adalarına bir istilâ seferi açmağı gece günduz başlıca hulya edinmişti. Kendisine takdim edilen istilâ plânlarının kımisı, elli bin asker nakledebüecek kudrette, altı düz gemiler inşasını tavsiye ediyor; kimisi, düşmanı Manş sahillerinde bekleyen İngilizlerın bütün tasavvurlarını altüst etmek içın Essex saluline asker ihracını münasıb buluyor, kimi de, İrlanda üzerine 20,000 askerle yürümeği, ayni zamanda. 60,000 kişilik bir kuvvetle Londraya hücum etmpği muvafık buluyordu. Onbeşinci Louis, bu plânlar üzerinde sonu gelmez hulyalara dalıyor, onları, yatağınin başucunda, kilidli bir çekmecede saklıyor, çıkarıp çıkarıp tetkik ediyordu. Nihayet, Manş sahilinde bir ordu tahşid edildi. Kumandanhğına Marki do la Iîoziere tayın edildi. Bu ordu, Kvahn bir emrile harekete geçip İngiltere üzerine yürüyecekti. Fakat bu karar, bir evvelki teşebbüsten daha başka türlü bir şekilde tatbikten kaldı. Kral, beklenen istilâ emrini vermeden öldü. Onaltıncı Louis tahta çıktıktan sonra, ayni plânlar ona da sunulmuşfu, istilâ için en müsaid mevsim teşrinievvel ayı idi. O ayda esen rüzgârlar filonun hareketine pek müsaid olduktan başka, istilâ ordusunu beslemek için lâzım geîen gıda maddeleri de, İngilterede, en mebzul olarak o ay bulunuyordu. Artık, Fransada, İngiltereye akın etmek ten başka bir şey düşünülmez olmuştu. Raporların, projelerin arkası kesilmiyor, her asker bir fikir dermeyan ediyordu. Nihayet, yeni Kralı iknaa muvaffak oldular. Altmış dort parça gemiden muteşekkil bir Ispanyol Fransız filosu hazırlandı. Her iki taraf kumandaniarı, ingiltereye kolayukla ayak basacakları ünıidıle gururlanıyordu. Fakat butun hayaller çabucak suya düştu. İngilizlerin ezelî müttefikı olan fırtına bir kere daha imdada yetişmiş, Fransız filosunun, Cebeluttarık ynlunda bır hareket yapmasına bile meydan vermomişti. Amiral Howe, müttefik donanmanın, İnigiiz İmparatorluğunu 3arsacak olan ilk darbeyi Cebelüttarıka indirmesine mahal bırakmadan, orayı kurtardı. ••• Ondan sonra, Napolyon devri ve İmparatorun istilâ plâru geiıyor. Bu muazzam plârun, o zamana kadar gorulmemış derecede geniş ve şumullü hazırlıklarının, bir iskambil dizisi gibi nasıl yıküdığı malumdur. Yalnız, malum olmıyan, daha doğrusu pek harciâlem olmıyan bir nokta var. Napolyon Bonapart, İngiliz adalarına yapacağı ihrac hareketinde, hava nakil vasılalarından istifade etmeği düşünmüştu. Gokleri yırtan çelik kanadların mevcud bulunmadığı bir devirde, bu işi ancak balonla yapmak mümkündü. Filhakika, Fransa hazinei evrakında, buna daır malumat vardır. Harbıye Nazırı General Clarke, Napolyona' takdim ettiği bir raporda, ingiltere adalarına, balonlarla ınmoği tavsiye eden bir projeden bahseder. Projenin sahibi, Lhomond isminde biridir. Teklif ettiği hava nakil vasıtası, 100 metre kutrunda 100 tane Montgolfiere balonudur. Bu balonların her birinin sepeti 100 kişi olabilecek, ayrıca bu adamlar için on beş günlük erzak, 2 top, 25 beygir istiab edebilecektir. Bu raporun üzerinde, imparatorun imzasile bir derkenar vardır. Napolyon, raporu, tecrübenin geniş mikyasta yapılması mümkün olup olmadığını tetkik etmesi için bir mütehassısa havale etmişti. Fakat, bu projenin bir daha lâfı edilmedi. Kürek zindanı... Zincirler arasında insanlar... Cehennemden firar... Balta girmemiş ormana doğru... Ölüm.., Nişan Tıp Fakültesi Profesörlerinden Hoseyınzade Ali Turanın kerimesi Liyon Üniversitesi riyaziye şubesinden mezun Bayan Saide Turan ile, Berlin Yüksek Mühendis Mektebi mezunlarından Mimar Eyüp Komürcüoğunun nişanları dunkü pazartesi günü yakın akraba ve dostlarının iştirakile yapılmıştır. Gene nişanlıları tebrik ederiz. Parti Reisimizin konferansı Eminönü Halkevinden: Perşembe günü saat f 17.30) da Evimizin Cağaloğlundaki salonunda C. H. P. İstanbul Viâyet İdare eyeti Reisi ve Sayın İzmir Mebusu Reşad Mimaroğlu tanfından ( İçtîmai Terbiye ve Ahlâk ) mevzuunda bir konferans verilecektir. Davetiye yoktur. Bu aksamdan itibaren: MAHKÛMLAR Büyük aşk ve macera filmi. GEMİSİ Bas rollerde: CLARK GABLE Bu Ai A D v panı r JOAN CRAWFORD aksamı Mr P E R Ş E M B E M O T T O Irtihal Vaizi şehir Eyüplu Hoca Münip vefat etmıştir. Cenazesı bugunkd salı gunü saat 12 de Eyüpteki hanesinden kaldırıiacaktır.Mevlâ rahmet eylesın. *** İstanbul dahüî ticaret müdürlüğünden mütekaid Bay Cemil Veli dün akşam irtihal etmiştir Cenazesi 11 birincikânun çarşamba günü saat on birde Ayasofya tramvay durak mahallindeki hanesinden kaldırılarak Üsküdarda Karacaahmeddeki aile kabristanma defnedilecektir. Ailesine, ehibbasına taziyetler beyan ederiz. *** Manisa Tapu Mühendisi Feridun Orgun'un babası Anadolu Sigorta sirketi İdare meclisi azasından Şükrü Pala ve Şirketi Hayriye Memurin sefi Vasıfın bacanağı Ankara Halk Bakteriyoloji Lâboratuv a n sahibi Sadık Gören'in kayın pederi Evkaf Mahlülât müdürlüğünden mütekaid Salih Suphi Orgun vefat etmiştir. Cenazesi bugunkü salı günü Samatya Nuriefendi sokak 26 numaradan kadınlarak öğle namazı Valde Camiinde ıkılındıktan sonra Edirnekapıdakl medfenine tevdi edilecektir. *** TODORİ MAKRİDİS BEY (Arşeolog) Vefat etmiş oldueundan cenaze merasimi yarın çarşamba 11 ilkkânun saat 10.30 Bakırköyde Aya Yorgi kilisesinde i'ra olunacaâ hususî davet makamına kaim olmak üzere bildirilir. Zevcesi. Bayan dul Aglaia T. Makridis (Atinada). Mahdumu: Bay ve Bavan Areteos T. M^kridis ve çocııkları CAtinada\ Mahdumu: Bav ve Bayan Evripidis T. Makridis (Avvıkat) ve çocukları (Atinsda, kardesleri ile bütün akrabalan. (Cenaze levazımatı P. Angelidis). SARAY SİNEMASINDA Münhasıran SÜMER ve TAKSİM MÂRM AR A' da Bütün dünyada kasırgalar koparan YUNAN İTALYAN harbine aid Harb manzaraları Yunaistanda seferberlik Atina ilk zaferleri tes'id edivor Ordu, Meçhul Askerin mezan önünde Bay Metaksas orduva nutuk s ö v lüvor Yunan Kral ve Kraliçesi önünde resmi geçid İngiliz zabitİprinin Yunanistana muvasalatı Yunanistan silâh başma Zafere Sinemalarında 1940 ın Bütün lâhutî dünyanın aşk filmi: HEDY LAMAR'laROBERT TAYLOR'un kalbini titrettikleri SEVEN Yarın KADIN başhyor. ŞARLOK IIOLMES BASTER VİLLER'in KÖPEĞİ T ü r k ç e S ö z l ü BU AKŞAM SAAT 9 DA SÜMER MİREİLLE Sinemasmda BALİN'in En güzel aşk filmlerinin büyük Fransız yıldızı esrarengiz tebessümlü kadını H. BİLGİÇ Tütün işçilerinin teberruu İnhisarlar idaresinin Cibali merkezi, Ahırkapı, Fener, Balat, Bomonti, Feshane ve Bakım ve İşleme Evleri işçilerinin de asker ailelerine yardım için pazar günü çalıştıkları ve toplanan paranın, Kızılaya yatırüacağı memnuniyetle haber alınmıştır. RAYMOND ROULEAU ve Komedi Fransezden AİME CLARİONİ ile beraber POUCHKİNE'nin eserinden fevkalâde bir tarzda varattıklan AŞKIN Y A R I N A K Ş A M ZAFERİ EN PARLAK 2 YILDIZI Bir kıskançhk ve vakayii hazırayı musavver emsalsiz ve zengin aşk ve ihtiras filmi başlıyor. Üâveten: YUNAN İTALYAN HARBİNE AİD m^^^mtm M A N Z A R A L A R . Telefon : 42851 SINEMA DUNYASININ Satılık motör ve dînamo Altı beygir kuvvetinde mazutla isler İngiliz mamulâtından müstamel bir kara motorü ile otuz ampere ve 110 volta kadar elektrik yapan bir dinamo kara mermerden mamul tevzi levhası ve kablolarile satılıktır. İsteyenlerin Cumhuriyet gazetesinde (Felek) adresine müracaatları Yurddaş! Geçen cihan harbinde saltanat Türkıycsi kıthk içinde idi. Cumhuriyet devri, bolluk devridir. Bolluğun kıymetini bil. Vhısal Ekonomi ve Arttırma Kurumu Necib AIi Küçüka'nın konferansı Beyoğlu Halkevinden: Perşembe günü saat 17,30 da evimizin Tepebaşındaki merkez binasında De nizli meb'usu ve Hakikat gazetesi başmuharriri Necib Ali Küçüka tarafmdan verilecek olan konferans, konferansc:nm mazeretine binaen tehir edilmiştir. M E L E K Sinemasmda CLAUDETTE GOLBERT JAMES STEWART tarafmdan temsil edilen HAYAT GÜZELDİR Fransızca sözlü nefis bir aşk ve güzellik filmi man, Kekesfalva'nın nasıl bir yeise düştüğünü anlayabilmek için, insan, kendi ağır ve bulanık kanından bu kadar neş'eli, bu kadar sevimli bir yavru doğacağmı asla ümid edememiş yaşı geçkin erkeğin bu saadetini tadanlardan olmalı. Cocuğunun, kendi çocuğunun bu şekilde bir felâkete uğrayıp küçülmesini. onun aklı, imkân yok, kabul edeTürkçeye çeviren: Hamdi Varoğlu miyordu. Bugün de edemiyor. İçinde Yazan: Stefan Zweig bulunduğu fikrî haletin onu nasıl divahalde. hâdiseleri bu kadar sathî göre • ihtiyar zındık «demeleri. Perdeleri ör kâyenin ortasında, doktora bir sual sorneliklere sürüklediğini anlatmağa, onun rek vaşayordum! Bu evin her günkü tülü, karanlık bir odeda otururken, bu mak istemiş, fakat davranamamıştım. hesabına utanırım. misafiri olduğum haftalarca zamandan perdelerin birdenbire açılıp, içeriye, göz Soracağım bu sual, pek iyi bildiğim bir Bununla beraber, onu yalnız bırak beri, merhametimin içine gömülerek kamaştırıcı bir güneş ziyası hücum etti meseleye dairdi. Fakat şimdi. sualimi mamak lâzım. hele ifrat derecede ü budalaca bir saygı gütmüş, evin içinde ğini gören bir adam gibiydim. .ormak imkânı hasıl olduğu halde, nemidsizliğinin bu ihtiyarı hasta etmeğe bulunmadığını açık açık gördüğüm EKondor, benim teessürümü tahmin et >e dair olduğunu unutmuştum. Heyebaşladığı şu sırada. Bu facia evine, genc dit'in annesi, ve kızın kendi hastahğı miş gibi, bana doğru eğildi, küçük eli, can, sualimi almış götürmüş olacaktı liğinizden. hayatineyitinizden, taDÜliği hakkında en ufak bir sual sormağa, bu bir doktor eli gibi, yavaşça benim Muhaverenin bütün teferrüatını, kanizden bir nebze vermek suretile, siz garib adamın sahib olduğu servetin elime dokundu. Sanki beni teselü et famda toplamağa beyhude yere uğraşcidden iyi bir harekette bulunuyorsu membaını düsünmeğe kat'iyyen cesaret mek isteyordu. tım. Vücudde duyulan bir acmın yerini nuz Dostumuzun hususî hayatını, bel etmemiştim. Bu badem biçimi gözlerin. Bütün bunları, siz elbette tahmin iyice tayin edememek gibi bir haldi bu. ki de lüzumundan fazla anlatışım, sırf bu melul ve bulanık bakışların. bir ma edemezdiniz, dedi, aksi takdirde, bu ih Yan yarıya boşalan meyhaneden çıkarbundan ve baskalarının size yalan yancar asilzadesi gözü değil, bin vıllık feci tivara ve bu zavallı çocuğa, bu hari ken, hâlâ, bu suali hatırlamağa uğrasılış verecekleri malumata kulak asmamücadelelerle hem keskinleşmiş, hem kulâde yardımda nasıl bulunabilirdi yordum. Çıktık. Kondor gökyüzüne manızı temin etmek arzusundan dolayorulmuş Yahudi ırkına has gözler ol niz? Hayır. hayret etmeyin, hele hiç baktı. Adeta memnun, gülümseyerek: vıdır. Fakat bütün bunlarm aramızda duğunu, nasıl olmuştu da anlayamamış utanmayın. Pek isabetli bir insiyakî ha Hah! dedi. Aklıma gelen başıma kalacağına eminim. tım? Edit'te, daha başka unsurların ka reketle, en doğru şekilde davrandmız! geldi. O ay ışığı haddinden fazla par*** . rışık olduğunu, ve bu evin üstüne, buYaprak sigarasının ucunu tablaya at laktı. Fırtına çıkacak, hem de yaman lanık bir mazinin, bir heyulâ gibi çök tı, gerindi ve koltuğundan kalktı. Düşünmeden: bir fırtına, acele etmek lâzım. müş bulunduğunu, nasıl olmuş da gö Elbette ! Artık. dedi, gitmek zamanı geldi Kondor haklıydı. Uykuya dalmış evDedim. Hikâyenin başındanberi, ilk rememiştim? Ve, zamanında manasını zannederim! lerin arasında, hâlâ durgun ve boğucu anlayamamış olduğum baa teferrüat, o defa olarak ağzımı açıyordum. O zaOnunla beraber kalktım. Bana verdi bir hava vardı, fakat semada, kalm ve mana kadar Kekesfalva hakkında edin zaman, birdenbire hatırıma geldi. Me ği malumat kafamı sersemletmiş gibi ol koyu renkli bulutlar şarktan garba diğim fikri altüst eden, bir eldiven gibi selâ, bizim albayın, bir gün, Kekesfal makla beraber, ayni zamanda, garib bir doğru koşuyorlar, ara sıra, ayın bir içini dışına çeviren ifşaattan başka, ken va'nm selâmına, ancak iki parmağını hal hissediyordum. Son derece teheyyüc ucunu kapatıyorlardı. Ay, gitgide, sadi budalahğım. kendi sersemliğim de kasketine götürmek suretile yaptığı so içinde idim ,hatta hislerim her zaman rımtırak bir renk almağa başlayordu beni havrete düşürmüştü. Demfk ki ğuk mukabele, sonra, arkadaşlarımın, kinden daha uyanıktı. Dimağımda, sinsi Gökyüzünün yarısı, bulutlarla örtülyirmi beş yaşında bir adam olduğum kahvede Kekesfalva'dan bahsederken >bir tazyik vardı. Hatırlayordum ki, hi müştü bile. Bu kesif bulut yığınlan, mu azzam bir kaplumbağa gibi, ara sıra cağım. Zihnimi işgal eden bir şey bu, uzaklarda çakan şimşeklerle aydmlana siz de hak vereceksiniz. Siz Edit'in dokrak mütemadiyen ilerleyor. Bu arada: torusunuz, onun hastahğını herkesten dalıa uzaklardan her şimçek çakışında daha iyi bilirsiniz... Bu işlere ak'ım erazgın bir hayvanın nahoş homurtusuna mediği için ben tam bir fikir edinemibenzer sesler geliyordu. Kondor: fj vorum. Onun için, sizin fikrinizi öğ Yarım saat sonra yağmur hazr, renmek isteyorum. Demek isteyorum ki, kehanetini savurdu. Her halde. sağa Edit'in hastahğı kabili tedavi midir, denak gelmeden evvel gara yetişecek ka ğil midir? dar vaktim var. Fakat siz kışlaya dönKondor, bana. keskin ve kuşkulu bir seniz iyi edersiniz. nazarla baktı. Gözlükleri pırıldadı. VüBen hâlâ, sormak istediğim suali ha cudüme bir sonda gibi dalan bu bakıtırlavamıyordum. O suaün hatırası. tıp sın şiddetine tahammül edemediğim için, kı gökyüzündeki ayın. bulut küme'eri gayriihtiyarî gözlerimi ötevs çevirdim. altında kayboluşu gibi, koyu bir ka Sualimin saikını anlamış mıydı? Şüphe ranlığa gömülüp gitmişti. ediyor muvdu? Hayır, ıslanmayı tercih ederim, deFakat doktor, başını eğmişti bile. Adim. dımlarmı vavaslatmadan, hatta biraz O halde çabuk olalım. Ne kadar hızh hızlandırarak homurdandı: vürürsek o kadar iyi. Fakat otura otura Tabiî! Bunun böyle olacağını düinsanın ayakları uyuşuvor. şünmeliydim! İş daima buraya gelir, daAyakları uyuşuyor! Tamam, işte su yanır. zaten! Kabili tedavi mi, değil alim buna dairdi. Beynimde birdcnhire mi? Siyah mı .beyaz mı? Sanki o kadar bir aydınlık yanmıştı. Bana tevdi edikolay bir şeymiş gibi! «Sıhhatli. ve len vazifeyi hatırlamıştım. Her halde •hasta» tabirleri bile. dürüst ve muntahteşşuurumda, mütemadiyen bunu düşünmüştüm. Şimdi, harekete geçmek, sıf bir doktorun, kullanmaktan. daıKekesfalva'nın benden rica ettiği gibi. ma ihtiraz etmesi lâzım gelen ikı tabirkızının kötürümlüğü tedavi edilebilir dir. Zira, hastalık nerede başlar, sıhhat mi, edilemez mi diye sormak zamanı nerede bıter bilir misiniz? Havır. He'e gelmişti. Issız sokaklarda ilerlediğımiz «kabili tedavi» ve «gayrikabili tedavi» sırada, söze, ihtiyatla, şöyle başladım: tabirlerini büsbütün tardetmek lâzım Affedersiniz, doktor... Bütün bu dır. Gerçi bu tabirler harcıâlemdir ve bana anlattığınız şeyler, tabiatile. çok tatbikatta bunları kullanmamak müşçok mühimdi... Fakat. size. gene bu me küldür. seleye temas eden diğer bir şey sora[Arkası var]

Bu sayıdan diğer sayfalar: