26 Ocak 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

26 Ocak 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHÜRİVET 26 İkincikânun 1941 İDoğru değil mi?|Tramvayları büsbütün kalabalıklaştırmıyalım Bandaj sıkıntısı bir çok tramvay arabalarını sefere çıkmaktan menediyor, ray sıkıntısı bazı hatların raylarını kaldırıp diğerlerine nakletmek ihtiyacını meydana çıkarıyor, bütün bunların neticesi arabalar azalıyor, yolcu çoğalıyor, izdiham artıyor, kondüktörler bilet kesmekte müşkülât çekiyor. Tramvay idaresi bu müşkülâtı gözönüne alarak hasılatmın eksilmemesi için arabalara bir yerine iki biietçi koymak istiyor. Bir kLsım müşteriyi bedava taşımaya mâni olmak gayesile idare, bu karannda haklıdır. Çünkü kondüktörün önden arkaya, arkadan öne mekik dokumasınm ve herkesi rahatsız etmesinin önüne geçebileceğini ve bilet almamış kimse kalmıyacağmı düşünmüştür. Fakat arabaları sık sık ziyaret eden kontrolörlerle birlikte bu ilâve blletçinin İki kişillk yer daha işgal edeceklerlnl ve bu suretle kalabalığı artıracağını hatıra getirmemiş olsa gerektir. Halbuki ayni maksad, vaktile pek musib olarak vazedilmiş iken bir hafta sonunda tatbikından vazgeçilmlş olan usulle pekâlâ te. min olunabilir. İstisnasız herkes arkadan binip önden inmeli ve bu karara muhalefet cür'etlni gösterenler derhal polise teslim edilmelidir, o zaman hem biletçinin arka kapıda durup sıra ile bilet kesmesi temin edilir, hem de bugünkü göğüs göğüse çarpış. maların, kakışmaların önüne geçilir. Dünyanın her tarafında da tramvaya lnlp blnme nizamı böyledir, diyonız, [ Şehir ve Memleket Haberleri ) Basra îstanbul Ekmek fiatları yo!u çok Fırıncılar yeniden zam talebinde faydalı oluyor Ithalât ve ihracat tacirleri bir toplantıya çağırıldı Ticaret Vekâleti Basra transit yolundan daha geniş mikyasta istifade temini için tetkikler yapmakta ve bazı esaslar hazırlamaktadır. Bunun için çarşamba günü bütün ithalât ve ihracat tacirleri Ticaret müdürlüğünde bir toplantıya çağırılmıştır Toplantıda bu mevzu üzerinde görüşülecek ve bilhassa yapılacak nakliyat için ne kadar vagon lâzım olduğu tespit olunacaktır. Bu tespit işinden sonra AnUarada Devlet Demiryolları murahhaslarile Irak ve Suriye demiryolları murahhasları arasında yeniden görüşmeler olacaktır. Basradan İstanbula kadar olan hatta lâzım olacak vagonların yüzde ellisinin Devlet Demiryolları idaresi, yüzde yirmi beşinln Irak ve müt«bakisinin de Suriye demiryolları işletmeleri tarafından temini esas ltibarlle takarrür etmiş bulunmaktadır. Basra transit limanından Türkiye için bugünkü çartlar dahilinde ayda azamî 2000 ton kadar emtianın geçmesine imkân görülmektedir. İstanbul Basra arasında demiryolunun uzunluğu 3038 kilometredir. Bunun 585 kilometreai yani Basra Bağdad kısmı dar hat olmak üzere, 1114 kilometresi Irak topraUarında, 629 kilometresi Suriye topraklarında ve 1295 kilometresi de Türk araeislndedir. Dar hat vagonları ancak 20 tona kadar tek parçalı ağır hamule alabildiğinden 50 tonluk nakliyata müsaid geniş hatta nazaran bir noksan ve üzerinde düşündürücü bir nokta teşkil etmekt«dir. Yazatı: W. Churchill İngiltere Arfak bundan sonra Alman oıduiarım sevk ve iriare tamamiıe Hindenburg ve Ludendorf'un e line bırakılmış olu jordu Yalnız orou değil, sıyasî idare dahi bir zanıan sonra oniarın eline geçmişti. Avusturya cep besini düzeltnıiş ler, Rumanyayı ortadan kaldır mışlar ve garbda da müdafaa hatlannı İngillz ve Fransızlara karşı tanzim etmiş bulunuyorlardı. Hat ta garb cephesinde mahirane bir surette yaptıkları bir ricatle, mütteliklerin plânlannı da altiist etmişlerdi. Teşkil ettikleri Hinden burg müdafaa hat tının arkasına çeçilmekle dört aylık uzun bir istirahat devresi de kazanmış oluyorlardı. Bu arada dahilî Ihtilâl yüıünden Rusyanın inhilâli vukua geldi ve Brest Litovsk muahedesi imzalandı. Bu Hindenburg'a aşağı j"ukarı bir milyon asfcerle 5000 kadar topu garb cephesine sevk imkânım bahşeden bir musalâha Idi ve bütün harbin başlangıcmdanberi diişmana, yani İngiltere ve Fransaya karşı Almanların ilk aded tefevvuku işte böylece 1918 yılında nasib olacaklı. Fakat ne garib bir askeri hata idi ki bu tefevvuka rağmen yanlış bir haltı lıareket takib olunmuştu. Gerek Hin dcnburg, gerekse Ludendorf sıkı bir denizaltı harbile İngiltereyi sulha icbar edebileceklerini umarak bu yola sapmışlardl. Bununla İngiltereyi açlığa nıahkum edebileceklerini de kuvvetli bir ilıtiınal olarak mülâhaza ediyorlardı. Ve işin en garibi, denizaltı harbini teşdid işine başta Kayser olmak üzere, Başvekil ve Alman Hariciyesile birlikte bütün devlet ticali itiraz etmektc idilcr. Onları haklı çıkaran hâdise, 1917 yılının martında Amcıikanın harb ilânı şeklinde tccclli etti. Denizaltı harbile erişmek istediklcri gaye arasında iki hata vardı: Biri derin bir ihtısasa taalluk eden bu işteki vukufsuzlukları, diğeri herhanşi mihanikî bir cihaza fikirden ziyade kıymet vermek meselesi. Almanyanın düşmanları arasına yeni ve muazzam bir kuvvetin llâvestle hasü olacak psikolojik aksülâmele, bunun düşman üzerindeki maneviyatı yükseltici tesirlerine ve nihayet bizzat ve binnefis Alman milleti üzerinde husule geüreceği ümidsizliğe hiç de kulak asmadılar. Bu işte Amerikanm kuvvetini küçük görnıck gibi tckııik bir hata da mevcııddu. Ayni zamanda İngiliz donanmasının nclere kadir olduğunu ve denizaltı harblne dayanıp dayanamıyacağı hususunda da takdir hatası işlenmiş oluyordu. Daha 1917 yılının yazında, Almanların denizaltı harbile birşey kazanamıyacakları ve İngiliz donanmasının bu işî de halle kadir olduğu tebeyyün etmiş bulunuyordu. Yalnız bu değil, İngilteteyi açlığa mahkum etmek imkânı ve Amerikan askerlerinin Avrupaya transatlantik dolusıı adedlerce sevkine de mümaneat elvermiyeceği anlaşılmış oluyordu. Başvekili Hindenburg Nazizmi ikti dara Alman Mareşalı mı getirmişti? Fakat onun büyük bir mazereti vardı: İhtiyarlamış, çökmüştü. Avrupa medeniyetine tufan kapılarım ardına kadar açmakta kasdı yoktu Bana orduları geri getirmemi eınreylemişti. 9 teşrinisani de imparatorumdan ayrıldıktan sonra artık onu bir defa daha göremiyeceğimden emindim. Çünkü o; vatanın daha fazla fedakârlıklara katlanmama smı temin ve daha iyi şartlarla sulh akdini imkân dahiline koymak üzere memleketinden ayrılıyordu.» *** Senelerce sü kut... Ve bunu müteakıb Alman ihtilâlinin ve mağ lubiyet sefaletlerinin içinden gene en büyük mevkle ve memlekette en yüksek kudrete irtika eden şahsiyetin Hindenburg olduğunu gö rüyoruz. Anlaşılan iimidslzliğe düşen Alman halkı, onu hâlâ tutunacak bir kaya telâkki etmişti. Almanya Cumhuriyetinin Reisi! Tuhaf bir mevki... Acaba bunu kabul edecek miydi? Bu vazifeji denıhde edebilmek için evvelâ Kayserln onu yemininden affetmesi icab ediyordu. Kayser ondan bu müsaadeyi de diriğ etmemişti. 1934 senesinde 84 üncü doğum yılını tes'id eden Hindenburgia birllkte, Işte Alman milletl de gene eski satvetine ve dünya milletleri arasmdaki eski mevkiine dönmektedir. bulundular Değirmenciler Belediyeye müra . caatle ekmek îiatları İçin zam istemişlerdir. Bu zam kabul edildiği takdirde ekmek fiatlarımn on para artması lâzım gelecektir. Zam talebinin yapılmasma sebeb, verilen buğdaylarda kararname muhtevi yatı dahilinde bir tecanüs hasıl olmamasıdır. Kararnameye nazaran Toprak Ofisl tarafından verilecek buğdaylarda mevaddı ecnebiye miktarının yüzde üçü geçmemesl lâzım geldiği halde bazan bu miktar bunu aşmakta, bazan da ekstra ekstra un verilmektedir. Bu itibarla değirmencller, verilen buğdaylardan mevaddı ecnebiye ayrıldıktan sonra kendilerine kalan kısmm muayyen nlspetine nazaran azlığı dolayısile pahalıya mal olduğu iddiasındadırlar. Bundan maada buğday, evvelce Haydarpasadan verilmekte iken şimdi Derinceden verllmeğe başlanmıştır. Bu da natllyat üzerinde tesirlni göstermekte dir. Maamafih Belediye, bu müracaatîeri tetkik ve analiz nlspetlerini yekunlamaktadır. Bunun neticesi ne göre lüzum görülürse zam yapılacaktır. Merhum Gündüzün cenaze merasimi Doğru değil mi ? KarikatÜr sergisi Beyoğlu Halkevinde açılan kari katür sergisi büyük rağbet görmüştür. Halk ve genclik kafilelerinin mütemadiyen ziyaret etmekte ol dukları sergi, bu gün de açıktır ye rArkası sahife 5 sütun 7 del duhuliye serbesttir. Karada kaptan Çorab eskisi ihracatımız Gözü Balkanlarda imiş... Kundura ve taban Karada kaptan Bir kaptana takılmak isteyenler: Karada kaptan! diye şaka ederler, Ben bunun ne demek olduğunu bilmezdim. Gerçi Sultan Hamid devrinde gemilerimizin olduğu yerde demirli kalmaları «iradei seniye» muktezası olduğu için bir çok kaptanlarımızın suya çıkmadan tekaiide sevkedildikleri söylenirdi ama ne olsa Sultan Aziz bakayasından olan harb filosunun elemanlan zamanında az çok faaliyet görmUş gemiciler olduğundan bu isnadı kimse haklı bulmazdı. O halde bu karada kaptan nedir diye merak eder dururdum. •~^~~" Yazan: ""~~' BÜRHAN FELEK ğunu ispat eder ki yalınayak olmadığımıza delilldir. Hem de çorabları eskitmekte olduğumuza işarettir ki bu da oldugumuz yerde durmayıp yürümekte olduğumuza delâlettir. Yüriimek hayat alfimetidir hele kendi yülümek. Bu çorabları kim eskitiyor? Sorulacak söz değil. Bir kere çorab eskitmekte kadınlanmızın büyük ve şayanı şükran gayretleri o kadardır ki, böyle devam ederse erkeklerin çorabsız kalacakları muhakkaktır. Acaba ihrac edilen eskimlş kadın çorabları mıdır? Zannetmem. Çünkü kadın çorabları eskimez. İstihlâk olunur. Nasıl eskimi} Gflnün birinde Roma imparatorluğunun eski haşmetini iade sevdasına dü su, eskimiş yemek, eskimiş sigara diye şen bir zat garb Trablusile Bingaziye istihlâkten sonra bir şey kalmazsa bu asker yığdı. Mısıra doğru yollar yaptı. çorablardan da erkeklerde bir acı, kaNiyeti Nile varmak, Süveyşi tutmak dınlarda bir tatlı hayal kalır. O halde eski çorabları kadınlar deve İngilterenin Asya ve daha ötedeki Şu hale nazaran vazlyet gene csasa memleketlerile olan kestirme yolu kes ğil, erkekler ihrac etmektedir. Bunlar avdet etmişti: Yani Rus cephesinden ge mek idi. kimlerin çorablarıdır? Sormayın bu ri çekilen askerin ilâvesile de olsa İnmahrem suali bana! Doğrusu, öterse hiç te fena bir dügiliz Fransız kuvvetlerini garb cep dük olmadığı için İngilizler hesabma Düşündükçe endişeye düşüyorum: besinde mağlub etmek ve bu galebeyi birçokları bundan endişeye düştüler. Acaba bu eski çorablan ne yapıbu cephede mağlub edilemiyecek kadar Nitekim güııün birinde (Roma impa yorlar? fazla asker toplanmadan temin etmek Gene çorab yapıyorlarsa keder deratorluğunu ihya) hülyasmda olan zameseleleri. Bu gayeyi temin maksadile tın askerleri Mısır hududunu geçip ğil, lâkin fanilâ gibi, yün eldiven gibi 1918 senesinin 21 martından temmuz seksen kilometre kadar içeride bazı hattâ kumaş gibi şeyler yapıyorlarsa bidayetine kadar İngiliz Fransız cepsahil köylerini ve çöl vahalarını işga] vay olur halimize. B. FELEK besine yapılan taarruzlar hakkında buBu haberi aldım alalı, şimdi kimin eylediler. rada tafsilâta lüzum görmüyorum. YalTam o günlerde (Roma imparatorlu sırtında bir acayib kumaş görsem: Fatma!.. nız şunu söylemek kâfidir ki bu ta Muhakkak hamal çorabı bakayağunu ihya) amatörünün müttefikleri Gene kızın vücudünü baştan aşağıya arruzlar Alman kuvvet ve kudretini tahsından yapılmıştır. diye içime bir şüphe bir ürperme kapladı. Fatma, samanlımin edildiğinden çok fazla yıpratmış ve İngiliz adalarını istilâ etmeğe kalkıştı. geliyor... Nereden de öğrendim bunu. ğın yanında mutfak gibi kullandıkları Alman askerinin maneviyatını da his Fakat hikmeti hüda birkaç gün sonra Gözü Balkanlarda imis... zemini toprak küçük hücrede akşam sedilir derecede bozmuştu. Karşılaştık Libya taarruzu askere su yetiştiryemeğinden artakalmış çöpleri dökmek Bir tanıdığım ları iki büyük nıillct, Almanlara naza mek gibi sudan sebeblerle durdu. ve teııcere ile çanaklan yıkamakla ran daha fazla ihtiyat kuvvetlere ve da İngilterenin istilâsı ise uydurma haber vardı. Konu kommeşguldü. şusunun malına göz ha yüksek faziletlere malik olduğunu is telâkki edildi. Aradan gün geçti. Ay geçti. Günün dikmişti. patta gecikmenıişti. Diğer taraftan Ame Fatma!. Kız!. birinde Nil tarafından bir ordu kalktı, Bostanlarm arka rikanm durmadan. dinlenmeden ağırlığı Ah... Niçin her evlâd gibi o da bazavallı hissolunmakta idi. Ve sonunda, aded te yürümeye başladı... Hududa vardı, geç tarafında bası çağırdığı zaman ruhunda derin bir fevvııkuna inzımam eden top tüfek te ti. Bardia, Tobruk gibi müstahkem bir Habeşin evine sendeleme, kalbinde sonsuz bir heyefevvukunun artan tazyikı önünde, Kay yerleri aldı. Daha da gideceğe benziyor göz koydu. Evvelâ ean duymadan cevab veremiyordu. İhTobruktaki esirler arasında bir de kira ile tuttu, son serin orduları inhidama uğratılmış ve tiyar Rasim Ağa huysüz, aksi bir abunların arkasmda da, uzun seneler In amiral bulunduğunu işitince derhal radan içinden çık dam değildi. Fakat bu hitabların arkagiîiz ablukasının tesirinden mustarib si (karada kaptan) sözü aklıma geldi ve madı. Hırıltı, güsmdan gelecek tekdirleri. azarları hattâ rültü malm üstüne vil Alman halkı talih önünde yalnız müskülümü hallettim. tahkirleri pek güzel tahmin ettiği için Eildiğimiz modern harb tarihinde ka oturdu ve adamı yerinden attı... serfüru etmek değil, bir keşmekeş âleses vermekten korkuyordu. nrne biıdenbire kem'ini kapıp koyuver rada esir edilmiş bir amirala tesadüf Zavallı adam kimseye derdini anla Seni kahbe seni... Gene o kızılbaş mi^ti. Artık bütün dünya bir dalga edilmiş değildir. (Tobruk) ta esir edi tamadı. Anlatamadı değil, anlattı ama len bu amirahn nasıl olup ta İngilizlere kimse onun hesabma başım nara yak oğlanma gitmek için iki ayağım bir paha'inde bu halk üzeıine yürüyordu buca koyup işleri tez yapmak istiyon, Mi.'yonlarca asker. binlerce tank, on düştüğünü sorduğum bir denizci bana: mak istemediydi. değil mi? Şaşılacak bir şey mi yahu! Deniz binierce top. işte bütün bunlar Fıansız Aradan zaman geçti. Zorba nahak Derinden aldığı nefes göğsünü bir mahlukatı karaya çıkmaz mı? «Balık yere üzerine yattığı maldan bir istifade kahramanhğının, bilhassa Almanlarca karaya vurdu» dendiğini hattâ, vurdukörük gibi şişirdi. Yarabbi, Bektaşı sevedemez oldu. Halbuki evvelce oramn h'çbir zaman kırılamıvacağı müsellem ğunu görmediniz mi? Bu da karaya pek iyi zerzevatı, yemişi olurdu. Günün diğini, onun karısı olmak istediğini olan inad ve azminin önünde ve bütün vurmuştur. Sular, içinde durulamıyacak birinde bu adam hastalandı. Afrika sıt herkese niçin açıkça söyliyemiyordu. bunlar da yetmiyormuş sribi. Amerikanm hale gelince; böyle olur, dedi. İzah femasına tutuldu. Ne hekim kâr etti, ne Kızılbaş ne demekti? Onlar da Türk ve : rr '^onlara baliğ olan artan insan kııd na değildir. ilâc. Nihayet günün birinde iyi gelir müslüman değiller miydi? «Tahtacılar» ıt •'.... diye içtiği bir bardsk ingiliztuzu zor kabilesine mensub olmak ayıb bir şey Corab eskisi ibrşcatımız î'iraf olunmalıdır ki bu. Almanların bayı büsbütün ku\^'etten düşürdü. Za miydi? Genclerin ne kabahati vardı? Meded! orii"'1o duramıyacakları büyük ve kahir ten mahalleden ayrılmamış olan Habeşli Onlar elbette babalarının gittiği yolu b : kudrettü... Hiç işitmemiştintakib edecekJerdi. Fakat, acaba BekgeMi evine oturdu. yarır işte, bu şartlar altında Alman cephesi Her sene İşin tuhafı şu ki şimdi bu adam gö taşm babası Ali Ağa da olanı biteni yanlnıış ve ceplıe gerisi de bu izmihlâl mi'von lira kıymezünü Balkanlara dikmiş. Gözdür bu. duysa Rasim Ağa kadar sinirlenmiyeönünde sukut eylemişti. Almanyanm tinde çorab eskisi Kolay dikilir. Ağac gibi, tohum gibi, cek, oğlunu bir kenara çekip: ihrac ed'vormuşuz. mr'jrur orduları da inhilâl ediyordu. domates gibi, yeşil biber gibi dikildik Bir Tahtacı, kendi kabilesinden Kim ahyor bu Ludendorf azlolunmuş, Hindenburg ten sonra ekmek istemez, su istemez, olmıyan bir kızı alamaz! güzel emtiamızı aise Kayser'in Holandaya ilticasmı nıügübre istemez. Yalnız bir şey ister: Diye tehdid etmiyecek miydi? teakıb askerlerile birlikte memleketin ca.ba? Yürek! Rasim Ağa kahn nalçalı ayakkablaBenim çorab es içine dönmüstü. Esasen, askerî hezimennı sürükleyerek arahğa kadar gelmişihracına Kundura ve taban tin yanında ihtilâlin lâkırdısı mı olur kilerinin ti: iliştieim yok. Allah du? Artık murakabe komisyonu bile kunversin de beş mil Kız, neye cevab vermiyon, diye dura fiatlarma şaşmakta ve onun için Asağı satırlan onun sözlerinden alı vonluk ihrac edebağırdı, sundurmanın altındaki çah çırbu isle meşgul olmaktadır. yorjz: lim Vaktile en kabadayısı, en aristokrat pıların yerlerini kim değiştirivemiş?. • Bu acı saatîerde imppratrmın yanın Bu. hem ayağı!arı 15, nihayet 20 liraya olan ayakkabFatma tekrar titredi. Rasim Ağa ada bulunmak şerefine nail olmuştıun. muda soıab oldu1ları şimdi 3 0 4 0 liraya çıkmıgl şağıda samanlıkta yaüyor, Fatma uyu Ne kadar geniş olursa olsun, bunlar benim ayağımı sıkar. Kunduralarm pahalılanması, kendi kusurları yahud meziyetleri değildir. Kunduralar gene eski kunduralar, hattâ biraz da kaHtesl düşük mallardır. Çünkü harb vakayii dolayısile dışarıdan birinci sinıf iptidaî madde gelmemektedir. O halde? O halde tabanlar kalınlaşımştır efendim. Bob stillerin ekserisi tabansız demesinler diye kunduralara iki, üç hattâ apartıman gibi dört kat taban koyduruyorlar. Böylece her birinin ayağınm altında birkaç kat köseleden yapılmış iki üç parmak kalınlığında birer (piyedestal) var. Böylece hem boyları uzuyor, hem kunduralarm hayatı uzuyor, hem bu çürük çarıkların hikâyesi uzuyor. Kundura almak artık, ev almak değilse bile bir eşek almaktan, bir koyun hattâ bir bisiklet almaktan daha güç oldu. Başı açık gezmeyi moda yaparak pahalı şapkaların icabma bakanlar bir gayret edip şu kunduralardan da kurtulmanın bir yolunu bulsalar! Maalesef kaybettlğimizi dün haber verdiğimiz, Orman mektebi İdare müdürü merhum İbrahim Teztürkün oğlu ve Başmuharririmiz gerçi metresinl dokuz liradan sat riyor. Yunus Nadinin kayınbiraderl Gün mışsa dJ», kumaşla beraber kâr al Gerçi. motör sanayii kurmak kolay bir düz Tezturkün cenazesi, dün, «Cum madan astar da verdiğini söylemiş iş değildir; yüksek makine mühendlsi huriyet> ailesinln ve aile dostları tir Vukuf ehlince tetkikat yapılma Kâmll Öçmanın 1939 haziranında yazıp nm iştirakile kaldnılmış, cenaze sı ve şahid çağırılması için, muha o vakit bana göndermek nezaketinde namazı Beyazıd camiinde kılmdık kemenin devamı 8 şubat sabahına bulunduğu bir makaleyi, şimdi tekrar okuyorum. Bu kıymetll miihendis, işin tan sonra Merkezefendi hatiresinde kalmıştır. Elinde mühlm bir peynlr stoku zorlııklarınt, derin bir vukufla şöyle anhazırlanan medfenine defnedilmiştir. 18 inci bahar yılında hayattan varken peynlr buhranı işae ederek latıyor: ayrüan merhum Gündüze Allahtan 250 «er gram peynir satmak sure • •Motör, h«r parçası ayn bir imal mavrahmet diler, kederll ailesinin elem tile mevcud malı satışa çıkarma zuu olan, adeta canlı bir endüstri mahlerine bütün kalbimizle iştirak ede maktan muhakeme edilen Balık nılüdür. Motör fabrika», bir kere mupazarında 50 numarada «Yeşil Bur ayyen bir kalıba göre, kurulduktan sonriz. sa» pazarı sahibi Jak Bensason, ra, işleylp giden bir kurum değildlr. Sahte pataportla gelenler «benim buzhanede 35 teneke pey Motör keffedildiğindenberi hergün her nirlra varsa da eğer bu 35 tenekeyi parçası değisen, tekâmül eden, bunları Sahte pasaportla İstanbula gel birden dükkânıma getirsem, hepsi yapan makinelerin presizyonundan zimekten yapılan tahkikat neticesin bir günde satılacak, ben de peynir yade, bu işi üzerine alanların tecrtibede, Müddeiuımımiliğe gönderilen 3iz kalarak, peynircl oldujum hal sine, bilgisine ve çahşmasına bağlı bir dokuz ecnebi, Sultanahmed ikinci de, müşterilerime diğer günlerde eeydlr. Kısaca motör yapmak Mdece sulh ceza mahkemefiinde sorguya peynir bulamıyacagım. Bunun için, fnbrika lfletmek değil; yaratmak demekçekilmiş, bunlardan dördü tevkif buzhaneden günde iki üç teneke tir.» edilmişti. Müddeiumumilik, dosyayı çıkarıp, gelen müşterilere birer ka Miihendis. makalesinde, Diıel sistenıi, birinci sorguya göndermiştir. Tah hb vererek hepslni idare edlyorum. hir kamyon veya otobüs kikata oraca devam olunmaktadır. Tek müşteriye kilolarla peynir sat beş silindirli1115 parçadan mürekkeb olmotörünün mamamın sebebi budur» demiştir. duğunu ve gayet dakik olan bütün bu Dünkü ihracat Müddoiumumiliğin ceza istedigi parçaların en büyük dikkat ve Itina ile Son zamanlarda fevkalâde iyi bu davada. mahkeme, azar azar sa yapılması lâzım geidiğini İzah ederek şartlar altında cereyan eden harici tışta istismar ve ihtikâr kasdi gör işin guViüklerlnl ve ehemmlyetlnl göste^ tlcaretimiz dün ihracat bakımın mediğlnden, beraet kararı vermiş rlynr: fakat, btitün zorlukiarına rağmen dan bir rökor teşkil etmiştir. Dtin tir. Karar, Müddeiumumillkçe tem bizim mntör yapabileceğimiz kanaatinde karar kılıyor. O zaman, bana yazdığı İstanbuldan 1,387.000 liralık ihracat yiz olunmuştur. mektubda şöyle diyor: yapılmıştır. Bu ihracat meyamnda ŞEHtR 1SLERI • Bu işe başlamanın zamam çoktan gelRumanyaya Ziraat Bankası tara fından yapılan büyük pamuk parm\ş ve geçmeğe başlamıştır. Tam ranGene zam istiyorlar tiîeri vardır. dımanla semere verecek tarzda işlemeSon bir hafta zarfında İstanbul Lokanta ve birahane sahiblerin si, oldukca uzun zamana bağlı böyle bir dan yapılan ihracat yekunu 3.5 mil den bazıları Belediyeye müracaatle endüstri branşına biran evvel başlamak yon lirayı gecmiştir ki, bu da fev gıda maddeleri fiatlaruıın artmış gerektir.» kalâde zamanlara mahsus bir ye olması dolayısile içkilerle birlikte Mühendig Kâmil Öçman bahsettiğim kun teşkil etmektedir. Bu yekun verdikleri mezelerin kendilerine makalesini »öyle bitirmektedir: normal zamanlarda İstanbulun bir pahalıya mal olduklarını beyan e .Biz, mutlaka motör yapacağız. Türk aylık ihracat yekununa hemen he derek müskirat fiatlarının artırıl mühendisleri için memleketlerine bir masmi istemişlerdir. men muadll bulunmaktadır. motör endüstrisi hediye etmek mukadBelediye bu müracaati tetkik et des bir gayedir. ilâ» Italyaya ihracat lisansı Ticaret Vekâleti, İtalyaya yumur mekle beraber mezenin karm do Yalnız Türk mühendisleri için değil, ta, deri ve balık için ihracat lisansı yurmak maksaıdile verilmemelvte ol bütün Türkler için nıukaddes bir gaye masını gözönünde tutarak bu zam olan motör saıiByiini kurmamıza, içinde vermektedir. bulunduğumuz buhran ve harb devri ma taraftar görünnıemektedir. Arnavudköyünde oturan 60 ya şmda Çoban Ali Kâhya, mangal yakmış, mangal başına çömelerek lsınırken uyuklamış, ateşin üstüne kapaklanmıştır. Vücudünün muhtelif yerleri yanarak yara bere içerisinde kalan ihtiyar, ölmüştür. Adliye hekimi Enver Karan, muayene ettıği cesedin gömülmesine ruhsat vermişitr. ir iki gün evvel gazetelerin biri, memleketin en munasib bir jerinde, ağlebi ihtimal, Karabükte bir motör fabrikası kurulmağa karar verildiğini müjdeliyor; kurulacak fabrikaya usta işçi yetiştirmck için, Ankara İnşaat Usta mektebi yanuıda, bir motör usta mektebi açılacağını ve nıektebin gelecek sene tedrisata başlayacağını bildiriyordu. Muhterem okuyucularım bilirler ki, bu sütunun muharriri, ber fırsatta, memlekette bir motör sanayii kurulması Millî korunma kanununa muhalif için, Cumhuriyet sahifelerinde, hatta hareket kldlasile açılan muhtelii başmakaleler dahi yazmıştır. davalara, İstanbul ikinci asliye ce Motörün lüzum ve ehemmiyetinl Izaha hacet var mı? Motör devrinde yaza mahkemesinde bakılmaktadır. Röntgen fiimi satın almak İçin şıyoruz ve motörün yapmadığı if yokdükkâmna' gelen Envere, yüksek fi tur. Hava, deniz ve kara ordulanmızın atla filim satmak ve fatura verme en miihim taarruz ve müdafaa »ilâhları mekten muhakemesine başlanan motörltt, nakil vasıtalannın çoğu motorSirkecide Hamidiye caddesinde fo lü. bir çok sanayl makinelerimiz motörtoğraf malzemesi taciri Saim, dük lüdür. Bir an için, bütün motörleri orkânında mevcud filimlerin kendisi tadan kaldırmağa imkân olsa, hayat dune bir hekim tarafından envneten rur. Sabahleyin kalktijpmz zaman Hk bırakıldığmı, bundan dolayı bun eksik olarak Cumhurlyet'i okuyamazları satamıyacağmı anlatmış, an smız. Çünkü motör olmayınca makinecak Envere, hastası için 150 kuruş lerimizin hiç biri dönmeı. Motör, memukabilinde tek filim satabileceği deniyetin işletici kuvveti qlmuştur; daha ni söyledigi müdafaasında bulun da olacaktır. Bu, böyle olunca, medenimuştur. Halbuki ihbarda, bir flllm yetin en yüksek zirvesine çıkmağa »ziçin 225 kuruş istenildiği ve üstelik metmiş. olan Türk mllletl, mutlaka mofatura da verilmediği ileri sürül tör sanayii kurmak mecburiyetindedir. müştür. Mahkeme. müşteri olan Her güçlük iktiham edilerek Türkiyede Enverin şahid sıfatile celbi kararile motörler yapılmalıdır. muhakemeyi l şubat sabahma bı Motör sanayiinin şimdlye kadar, kurakmıştır. rulnıuş olması lâzımdı. İtiraf etmek lâFiat Murakabe komisyonunun tes zımdır ki bu mühim işte geç kaldık. pit ettiği yüzde yirmi beş kâr had Evvelâ. Karabük demir ve çelik sanayidini tecavüzle mantoluk kumaş sat inin kurulhıasını bekledik; o kumaktan muhakeme edilen Sultan ruhıp bittiği rnman da harb gelip çattı. hamamında 15 numarah mağazada Fakat, hiç bir şey. bizi motör sanayii manifaturacı Armanak, bu sattığı kurmak hıısuıundaki azmimizden geri kumaşın kendisine metre başına bıraknıamalıdır ki yukarıda bahsettiğialtı buçuk liraya mal olduğunu, miz haber, bunun böyle olacağuu göstc Ihtikâr suçile mahkemeye verîlenler H E M MIH1NA Motör sanayii NALINA Maznunlardan biri dünkü celsede beraet etti Mangalda yanarak öldii MÜTEFERRtK Bozkurd mecmuası kapatıldı İstanbulda ıneşrolunan Bozkurd mecmuası bir müddettenberi memleketin siyasetine zararlı bir şekilde neşriyat yapmakta olduğundan matbuat kanununun 50 nci maddesine istinaden İcra Vekilleri Heyeti kararile muvakkaten intişardan menedilmiştir bir mâni teşkll etmemeli, bilâkis bu gayeyi tahakkuk ettirmek için, bizi teşvik ve tcççi eylemelidir. İzmit fHususî) Kandıradft Şekşek köyünde İbrahim isminde bir adam, 6 çocuk annesl olan karısını fecl bir şekilde öldürmüştür. Kati! koca yakalanmıştır. Bektaş, benim için kendinl teh. likeye attın, diye bağırdı. geliyorum... Seni kurtarmaya geliyorum! Bacaklarım sıvayıp ilerledi. Ayakla» rının altındaki sert taşların sivriliğini gitgide duymamıya başladı. Belinin alt tarafını, her hareketinde dalgalanıp 81kışan yumuşak bir hamur kütlesi kaplamıştı. Ayni zamanda hem dizginleri çekilen, hem kamçılanan bir yarış beygiri gibi idi. Korku, dönmesini, sevgi ilerlemesini emrediyordu. Bektaş... Bektaş! Yandaki vadinin üstünde beliren bir karaltıyı güçlükle hayal meyal seçebildi. Gölge ne kadar da sevgilisine benziyordu. Demek Bektaş bataklığın ortasında değildi. O, bir vehme kapılmıştı. Evet, delikanhnın babasile Fatma yüzünden tutuştuğu münakaşa uzadığl için gecikmişti. Yarım ay ışığmda bataklığın ortasında çırpınan ve «Bektaş!» diye haykıran mahlukun Fatmadan başkası olması ihtimali var mıydı? KoMarını yukarıya kaldır, vücudünü sert tut, batmamıya çalış, geliyorum! diye cevab verdi. Bir ok gibi vadiden aşağıya fırladı ve bir hamlede bataklığın ortasma sap. landı. Delikanlı, gene kızı çekip kurtarmaya uğraştıkça kara ve yapışkan çamura batıyordu. Bir aralık Fatmanm kalbinin çarpışları seyrekleşmiş, başı âşıkının omzuna sarkmıştı. Bektaşm da gitgide dizleri kesiliyor, nefesi tıkanıyordu: Korkma Fatma, dedi, kurtulduk, artık bizim için ayrılık yok... Ebediyen beraber olacağız! **• Ertesi sene, Fatma ile Bektaşm k a y boldukları yerde geni? yaprakh kocaman bir nilüfer açtı. Ona köylülerin bir kısmı «aşk çiçeği» ismini verdiler. Bazıları Ue «ölüm çiçeği» a^ını taktılar. Karısını öldürdü KUçUk hlkflye Tahtacılar öbür tarafında idi. Bektaş, poturunu, ceketini çıkanr, bohça yapıp başınm üstüne yerleştirir, yüze yüze suyu geçer, kurulanıp elbiselerini giyer, sundurmadan atlamak için babasınm uyumasını beklemek yüzünden daima geciken Fatmayı söğüdlerden birinin köküne oturup mütevekkilâne beklerdi. Gene kız, delikanhnın her defa atıldığı bu fedakârane maceranın bir gün hayatına mal olması ihtimalini dü?ünerek: Bektaş, derdi, korkuyorum... Bir gece geçid yerini iyi şavullayamaz... Bataklığa saplanır kalırsın diye korkuyorum... Malum ya, baharda dağlardan çok çamur geliyor... Bataklık büsbütün vıcık vıcık oluyor!. Ah... Korktuğu galiba başına gelmişti. Babası çok geç uyumuştu. Rasim Ağa çah çırpı demetlerinin yerlerini değiştirdiği için sundurmadan atlaması hayli müşkül olmuştu. Vakit epeyce ilerlemişti. Buna rağmen Bektaş her zaman buluştukları söğüdün dibinde değildi. Muhakkak yarım ve soluk ayın ışığı geçidi bulması için yetmemij, bir yere saplanıp kalmıştı. Bektaş, Bektaş! Diye göğsünün ve boğazının var kuvvetile haykırdı. Önce hiçbir cevab alamadı. Sonra simsiyah ve korkunç çamurların ortasında ümidsiz çabalayan bir karaltı görür gibi oldu. Kulağıne sanki İmdad, boğuluyorum! Sesleri geüyordu. Gözleri döndü. Kul^klarından, bacaklarından raşeler geçtL Alnında iri ter taneleri peyda oldu: mak için sundurmaya çıktığı vakit babası tahta merdiveni çekip karşı tarafa dayayordu. Ta ki kız inip yavuklusuna gidemesin... Ama o, kenardaki parmsklıklara tutunup kendisini aşağıya salıveriyor, dönüşte de çah çırpı demetlerini üstüste yığarak sundurmaya tırmamyordu. Dudakları seyirerek cevab verdi: Bilmiyorum, babacığım!. Bilmiyon mu? Öyle bir bilirsin ki... Ama, şunu da akılcağızına iyi koy ki, seni o kızılbaş oğlanına vermektense elceğizimle boğar, bataklığa tıkıveririm. Kimsenin haberi olmaz ki benden sorsun!. Fatma, çanaklan, tabaklan yerleştirdikten sonra yarah gibi, beş havucu andıran çatlaklarla dolu mor pembesi parmaklarla nihayetlenen ellerini kurulayarak babasına yaklaştı. Merhum annesinin ona tâ küçüklüğünde öğrettiği gibi Rasim Ağanın sakahm okşayıp yüzünü gözlerini öptü. Allah rahathk versin! Dedi. Bir daha arkasına dönüp bakmadan merdivene fırladı. Ot yatağım yere serip oturdu. "Aşağıdan babasınm horlamalarının gelmesini beklerken bir elini şakağına dayamış, Aksuyun yarım mehtabın altında gümüş bir şerid gibi kıvrıla kıvrıla akmasını seyrediyordu. Su, bütün saflığı ve berraklığı ile hiçbir mâniaya takılmadan koşup giderken Gebiz kavşağında birdenbire durakhyor, koyulaşıyor, kenarda siyah ve korkunc bir batakhk teşkil ediyordu. Asırhk söğüdlerin gölgelendirdiği bu köşe çok kuytu ve karanhk olduğu için Bektaşla her zaman orada bulugurlardı. Tahtacıların çadırları nehirin Nuri Refik

Bu sayıdan diğer sayfalar: