28 Haziran 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

28 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 28 Hazîran 194f ctâmai bir yara Kaybolan çocuklar Nüfus duraklaması veya azalmasınm bir memleketi ne hale getirebileceğini anlamak için Fransaya bakmak kâfidir /. Annenin zararlar ı: • Çocuğunu doğum dan evvel itlâf eden annenin hayat ve sıhhatindeki ihtilâtlar, üç mühim neticeden birine doğru yol alır: Ölüm, hasta kalmak, ebediyen den, düsüreni ve düşürteni cezalandıran çocuksuz kalmak! kanunlar koymaktan gaye çocuğu artırÇocuğunu düşürmek için İlâc veya maktır. Yukarıda ismi geçen memleketsaır vasıtaları istimal eden kadında hiç lerde böyle kanunlar mevcuddur, buna bir arızanın kalmayışı, ancak tıbbî lü rağmen yılda binlerce mahsul, İtlâf edizum üzerine, hekim elile ve temiz bir liyor ve bittabi bunların çoğu kanun kaameliye halinde yapılanlarda temini ağıdır. İstatistiklere nazaran kanuna »ümkün bir neticedir. Yoksa kanun ka ağmen suçun işîendiği gibi kanunun çağı olarak ahpablar, mahalle kadın uçu azaltıp doğumlan artıramadığı maları, ebe taslakları ve daha bir sürü ıtteessüf muhakkaktır. Bunu teyid ecürüm ortakları tarafmdan yapılan veya len şu rakamlar, ibreti mucibdir: bunların tavsiyesile bizzat çocuk sahibi 1921 1926 kadın tarafmdan tatbik edilen düşürücü Doğumlar Senesinde Senesinde vasıtalar, kadında maluliyetten ölüme Fransada binde 21 18 kadar giden bir sıra neticeleri doğuraAlmanyada 25 19 caktır, bunlar mukadderdir. İşte bu neİngilterede 22 17 ticeler ölüm, maluliyet, akamet olmak O halde her üçünde de mâni kanunun üzere üç taneden biri olacaktır. mevcudiyetine rağmen Avrupanm üç A. Ölüm Ağızdan alınan İlâclarda büyük milletinde doğum nispeti seneden ölüm zehirlenme suretile, kuUanılan seneye düşüyor. Bittabi doğumların amihaniki vasıtalarda ise şok, ampul, kazalmasında çocuk düşürmeyi yegâne nama, kirlenme (spetifcmi, peritonit) susebeb olarak almak, tek cepheli bir düretlerile vukua gelebüir. Vasatî rakamjünce olur, yanlıştır. Lâkin buna saplara göre çocuk düşürme teşebbüslerinanmamakla beraber çocuk düşürmenin de ölüm, vakayiin yüzde dokuzunu teş!e diğer bir çok sebeblerden biri ve belkil eder. Berlinde avortement'dan dolayı İ en mühimmi olarak doğumu azalttıbir senede ölen kadınların miktan ını ve nüfusa mühim tesir yaptığını (10.000) dir. uhakkak olarak kabul edebiliriz. B. Maluliyet Çocuk itlâf etme teBugün bütün Avrupa memleketlerinçebbüsünde bulunan kadınlardan tesa de, bazılarında artma ve bazılannda düfen hayatmı kurtaranlar ekseriya bü pek az yükselme şeklinde tecelli eden tün hayatlan boyunca süren hastalıkla loğumların vasatî rakamlarına göre, ra uğruyorlar. Bu hastahklar rahmin, denebilir ki Avrupa nüfusu, istikrar, yumurtalıkların iltihabları, darlık, iğri duraklama halindedir. 1913 1925 istalik gibi arızalarla bunlara merbut daha stiklerine nazaran dünyanın beş kıt'abir takım fer'î şikâyetlerdir ki bunlarla ;ında binde nüfusa nazaran doğum nisçok defa kaduım hayatı kendisi ve mu >eti şöyledir: hiti için ıstırablı bir hal almaktadır. Amerikada 20,20 Bu nevi hastalıklara uğrayan kadınlaAfrikada 6, .rın yıllaıca hekimler elinde gezdiği ve Asyada 3,06 ancak pek azının tam şifaya kavuştuğu Okyanusta 2,60 muhakkaktır. Ayrıca şurası da muhakAvrupada 1.46 (?) kaktır ki bu hastahklar kadın cümlei Derler ki harb, tevellüdatı kırbaclar. asabiyesini de derinden derine bozar ve Hakikaten Umumî Harbe iştirak etmiş kadının maddî ıstırablanna manevî olan memleketlerde harbden sonra dobuhranlar da ilâve ederek onu cemiyetğumlar artmıştır. Fakat Avrupada bu teki her türlü rolünden tecrid eder. Kakırbaclanma gayet hafif ve devamsız dın hastalıklarının mühim bir yekununun sebebini bu gibi teşebbüslerin teşkil etmekte bulunduğu da ayrıca kayda değer. Paris hastanelerinde tedavi gören kadınların yüzde yetmişi avortement Sultanmahmud türbesinde Bozkurt neticesi hastalanmışlardır. (Profesör :ahvesl önünde bir otomobil kazası olDelbet) ve miktarları on bin kadardır. muştur. Şoför Nurinin sürdüğü 2579 C Bu teşebbüse girişen kadınlann numaralı otomobil, Mahmud oğlu Fenmühim bir kısmı da yukarıda ismi ge niye çarpmış, Fenni başından yaralançen hastalıkların neticesi olarak ebedi mıştır. Cerrahpaşa hastanesine kaldı yen çocuksuz kahyorlar. Tıb lisanı bun rılmıştır. lara akim steril kısır diyor. Hayatta •fc Çarşıkapıda kunduracı çırağı Musesas rolü çocuk yapmak olan, cinsiye ;afa ile ustası Zenob arasında kavga tinin bütün temayüllerini bir hasıla o ;ıkmış, Zenob, elindeki çekiçle Mustalarak burada toplaması icab eden bir ayı kolundan yaralamıştır. Tedavi ve mahlukun, normal fonksiyonundan ebe ahkikata başlanmıştır. • f c Haydarpaşada bir vagona değirdiyen mahrum hale gelişinin ferdi üzerinde doğuracağı psikolojik istihaleler men taşı yükleten işçilerden Mehmed, ayrıca bir tetkik mevzuudur. Bir de taşın kayıp düşmesi neticesinde, sol baanneyi sade ferdiyetindeki tereddi ile cağından yaralanmıştır. Haydarpaşa değil de, cemiyetteki rolü ile ele aldığı Nümune hastanesine yatırılmıştır. ç Taksimde 101 numaralı dükkâttmız zaman kısır annenin yalnız kendini ve ailesini çocuktan değil, cemiyeti da kuyumculuk eden Jirayir, boş bir de.nüfustan mahrum ettiğini görür ve benzin variline kaynak yaparken, benfeciayı muzaaf olarak kabul etmiş olu zin bulaşıkları alevlenmiştir. Jirayirin yüzü ve bacağı kısmen yanmıştır. Yaruz. ralı, Beyoğlu Belediye hastanesine göO halde bu noktada derhal tebarüz türülmüştür. * Kabataşta Sulakçeşme sokağmda eder ki kadının kısır kalmasını intao eden teşebbüs, şahsına münhasır, bina 7 numaralı evde oturan 50 yaşında Reenaleyh iradesine terkedilmesi mümkün ceb Yardeniz, Kabataştan sandala binbir hareket değil, netice ltibarile cemi miş, Beşiktaşa geçmiştir. Sahile çıkar yeti zarara uğratan bir vakıadır. Ve işte çıkmaz düşüp ölmüştür. Kalb sekte .•' onun içindir ki çocuk itlâfı cemiyet me sinden öldüğü anlaşılmıştır. fc Son 24 saat zarfında tramvaydan selesidir ve suç, cemiyetin cezasına müstahaktu". Gene vasatî rakamlara atlıyan 12 yolcu ile muhtelif işlerden şoför ve otobüs biletçisi, 46 esnaf, , göre, avortement teşebbüsü yaparak hastalanıp kısır kalan kadınların nispe Belediye nizamlanna aykın hareket ettikleri kaydile cezalandınlmışlardır. ti yüzde 910 arasındadır. ( Şehir ve Memleket Haberleri j Yerli mallar sergisi Serginin 25 temmuzda açılması kararlaştı Geçen sene mevcud vaziyetler dolayısile açılamıyan Yerli Mallar sergisinden sonra bu sene 1941 MU11 Sanayi sergisinin İstanbulda açılması bususunu tetkik etmek üzere dün Milli Sanayi Birliğinde fevkalâde bir toplantı yapılmıştır. Uzun bir müddet devnm eden toplantı neticesinde bu serginin açılması bir çok milli ve iktısadi bakımlardan çok muvafık görülerek derhal hazırlıklara başlanmasına karar verilmiştir. Millî Sanayi Birliği bu hususta alâkadar makamlarla temasta bulunacak ve serginin fevkalâde bir şekilde olmasına çalışılacaktır. 1941 Milli Sanayi sergisinin bundan evvel on sene olduğu gibi şehrin en merkezî vaziyetinde bulunan Galata saray lisesinde kurulması muvafık görülmüştür. Maarif Vekâletinden mek tebin tatil aylarında gene bu millî işe tahsisi temenni edilecektir. Bu seneki serginin 25 temmuzda açılması ve 10 agustosa kadar devamı mukarrerdir. Zücaciye ve çimento fiatları niçin y ükseliyor Fiat Murakabe Bürosu zücaciye tröstü yapan bir ticarethanenin hesablarını tetkik ediyor Fiat Murakabe Bürosu üç geniş fiat yükselmesi hâdisesi üzerinde tetkikler yapmaktadır. Bunlardan birincisi zücaciye fiatlarında görülen gayritabiî yükseliştir. Bu işte bir tröstün mühim rol oynadığı ve bütün memleket zücaciye piyasasını, çıkardığı bültenlerle idare ettiği görülmektedir. Dün fiat murakabe memurları bu tröstün hesablarmı tetkik etmişlerdir. Tröstün ayni zamanda ithalâtçı, toptancı, yarıtoptancı ve perakendeci rolü oynadığı ve her el için ayrı kâr aldığı görülmüştür. Zücaciye ticaretinden yüzde 70 e kadar kâr yapıldığı ve yerli malların dahi elden ele fiatlan yükseltildiği görülmüştür. Bu hususta Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası müdürlüğünden de izahat alınmıştır. Çimento fiatlannda görülen gayritabiî yükselme üzerinde de ehemmiyetle durulmaktadır. Azamî 120 kuruşa satılması lâzım gelen çimento torbalarının 170 kuruşa kadar satıldığı anlasılmıştır. Dün bir cürmü meşhud yapılmış ve bir çimentocu Müddeiumumiliğe verilmiştir. Çuval fiatlannda görülen yükselme de nazarı dikkati celbetmiş ve dün bazı müesseselerin hesab ve stokları tetkik edilmiştir. Neticede bir müessesede zabıt tutulmuştur. Diğer müesseseler de arastırılacaktır. Her üç mesele üzerinde tahkikata devam olunmaktadır. IHEM NALINA MIHINA] Facianın mes'uliyetleri efah isminde bir Tiirk şilepi Mersinden İskenderiyeye giderken battı; daha büyük bir ihtimalle batırıldı. Vapurun 185 yolcusile mürettebatından bir kısmı iki sandal içinde Mersine geldiler. Kurtanlabilenler 50 kişi kadardır. Vapurun bir denizaltı torpili ile mi batınldjfcı, yoksa bir mayine mi çarparak battığı hakkında hukumetçe tahkikat yapdmaktadır. Hükumetin bir taraftan bu tahkikatı yaparken diğer taraftan şu mes'uliyetleri tahkik ve tespite çalıjmasını da isteriz. 1 Her iki muharib taraf, Akdeıılzin Turk kara sulan haricindeki kısıralarını tehlikeli mıntaka ilân etmişlerdir. Buralara mayin dökülmüş olabilir. Şarkî Akdenizin bu kısmında, muhariblerin denizaltt gemileri faaliyettedirler. O halde Refah şiIepinin, Suriye hududuna kadar Türk kara sulanndan ayrılmaması daha doğru değil miydi? Yol biraz uzardı amma hiç olmazsa, bu kısımda daha emniyetli olurdn. Gemi, Türk kara sulan içinde seyrederken mi batmıştır? Yoksa dışarıda mı? 2 Refah vapuru. bir yolcu vaparn değil, bir şilepti; her hangi bir torpil veya mayine karşı, hiç olmazsa, yolcularla mürettebatın kurtanlmasıru irakân dahiline sokacak kadar, bir mukavemeti haiz miydi? Yani bizim bir çok şileplerimiz gibi, dokununca dağılacak kadar çürük bir greml miydi; yoksa, az çok mukavim bir tekne miydi? 3 Kâfi derecede sağlam bir gemi dahl olsa kazan dairesine isabet edecek bir torpil veya mayinle bir yolcn vapnrundan daha çabak batması mümkün olduğuna göre, sade yük taşıması lâzım gel«n bir şilepe neden 185 yolcu büdirUmişti? 4 185 yolcu ile harb sahasııun ortasından greçen bu vapura bütün yolculara ve mnrettebata kâfi, cankurtaran yclcği, tahlisiye filikası ve sal verilmiş miydi? Malunı ya bu Rİbi tahlisiye vasılaları, şileplerde ancak mürettebata kifayet edecek kadardır, yani mahduddur. 5 Refah vapurunun Mersinden tskenderiyeye gideceği, bu mıntakada harbeden İngiltere ve müttefikleri ile Almanya, İtalyan ve Suriyedeki Fransız makamlanna haber verilmiş miydi? Biıim gemilerimiz, harb mıntakasından pek nadir geçtikleri için, hayli önceden haber vermek mümkündü. 6 185 yolcu gibi, çok kıymetli bir yurdda? kafilesinin, biraz daha nzun olsa da, başka bir yoldan, kara yolondan, biraz dolaşmak suretile tskenderiyeye sevklcri mümkün defil miydi? Suriye kara yolunun açılmasım bekiemek daha münasib olmaz mıydı? Prof. Kaxtm İsmait 2 1*1 olmuştur. Bu halde çocuk düşürmenin R sebeb oluş derecesi, çok yüksektir. Demek oluyor ki bir taraftan doğumlar biraz artarken diğer taraftan düşürmenin eskisinden fazla oluşu, nüfus artmasını önlemiştir! Avrupada bütün diğer kıt'alara nazaran hafif ve devamsız olan bu arlma, Avrupanm muhtelif milletlerine taksim edilirse görülüyor ki en ziyade artan Rusya, Bulgaristan ve İtalyadır. Almanya, İngiltere, Fransa gibi medeniyetin beşikleri geri gidiyorlar, ne garib! 3 Bu memleketlerde çocuk düşürmenin normal doğum adedine olan nispeti de, seneler geçtikçe korkuncluğunu arlırmakta devam ediyor. Bakınız: 1910 senesinde Almanyada çocuk düşürme n o r . mal doğumlara nispeten yüzde 810 iken bu nispet bugün yüzde yirmi beşi bulmuştur. Fransa ve İngilterede ayni şey! Hatta Fransada son yıllarda bir doğuma karşı 1,6 avortement düşmeye başladı. İlâve edeyim ki; hükumetlerin tespit edebildiği bu nispetler, her zaman hakikatin ayni olamazlar. Zira avortementların tamamen gizli yapılabılen bir kısmı da vardır, ondan dolayı nispeti daha fazla kabul etmek mümkündür. Baştanberi görülmüştür ki bu denemede mevzu, şümullü manasile nüfus tczayüdü meselesi değildir. Onunla bir tek cepheden alâkası olan bir içtimaî yarayı inceleyoruz. Yoksa nüfus artmasının bir memleketi nekadar kalkındıracağını göstermek için pek çok içtimaî ilmin binbir cephesine el atmak lâzımdı. Bunlara glrmeden nüfus duraklaması veya azalmasınm bir memleketi ne hale indirebileceğini görebilmek İçin Fransaya bakabiliriz: 18 inci asır Fransasında şayanı dlkkat bir nüfus tezayüdü vardı, o Fransa 1815 yılına kadar bütün Avrupaya 25 sene mukavemet etti, şimdi bir doğuma karşı 1,6 düşük kaydeden Fransanın hali meydandadır. Mağlubiyetine siyasî stratejik bir sürü sebeb yazılan bu koca memleketin sukutunda bu davanın hiç de mi rolü yoktu? Veya bu feci rakam, bir cemiyetin tereddisinin alâmeti olamaz mı? Bu husustaki lâyiha Bu seneki kadroda Belediye? varidatın kanun haline talikan muallimlerin terfii temin edilecek durduruldu artırılması çarelerini Asker ailelerine yardım için nakil vaMaarif Müdürlüğü bu sene zam görearaştırıyor sıtalarının birinci mevkilerine birer ku cek muallimlerin sicillerini tetkik et İstanbul Belediyesi sebze halinde bazı ıslahat yapmağa karar vermiştir. İlk olarak halin varidatının arttırüması çarelerine baş \aırulmuştur. Sebze halinin geçen seneki varidatı 733,000 lira, masrafı ise 170,000 lira idi. Masraf aynen ibka edilmekle beraber varidatm art ması çareleri aranmaktadır. ruş ve duhuliye ile girilen temaşa mahallerinin biletlerine yüzde on zammedilecekti. Fakat Belediye daimî encümeninin ittihaz ettiği bu kararın gayri kanunî olduğu hakkında Büyük Millet Meclisi riyasetine bir takrir verllmesi üzerine Belediye bu kararın tatbikını muvakkaten durdurmuş ve keyfiyeti alâkadarlara bildirmiştir. Belediyenin noktai nazarına göre yapılan zam pul ilsakı şekÜnde olduğuna göre bilet ücretlerine zam mahiyetinde değildir. Maamafih keyfiyet Dahiliye Vekâletine bildirilmiştir. Emir gelinciye kadar bundan evvelki tahsil usulüne yani yüz liradan fazla kazancı olanlardan birer lira tahsil edilmesine devam edilecektir. Ayni zamanda nakil vasıtala'rının biletlerine yapılacak sürsaj ile temaşa mahallerinin biletlerine konacak soğuk damga hazırlıklanna devam edilecektir. Sebze hali Asker ailelerine Zam görecek öğretmenler yardım işi Zabıta vak'aları Diğer taraftan halin idaresi şimdiye kadar Belediye İktısad müdürlüğüne bağlı idi. Bunun ayrılarak doğrudan doğruya müstakil bir idare şeklinde Belediye makamına bağlanması daha uygun görülmektedir. Bundan başka haldeki madrabazların sebze fıatlarının yükselmesinde âmil olduklan anlaşıl maktadır. Bu itibarla madrabazların hsriden uzaklaştırılması ve şehirde yaş sebze satış işinin sıkı bir kontrola tâbi tutulması düşünülmektedir. Şehir dahiDiğer taraftan Dahiliye Vekâleti bu Hnde kaza kaymakamlarının her sabah Kâzım Ismail GÜRKAN haldeki sebze satış fiatlarım öğrenip işi esaslı surette halletmek üzere bir mıntakalarındaki satıcılan bu piyasa kanun lâyihası hazırlamış olup bu günfiatına göre satışa mecbur etmeleri için lerde Büyük Millet Meclisine verilecek olan bu lâyihanm hututu esasiyesi İsVapur kaptanlarına prim kendilerine emirler verilecektir. tanbul Belediyesinin tatbik etmek isDenizyolları Umum Müdürlüğü, ge tediği şimdiki şekle uygundur. Bu lârek Denizyolları, gerekse memleket için 1KT1SAD yiha kanuniyet iktisab eder etmez taten hayatî mevzulardan biri olan kömür bikına geçilecektir. meselesi üzerinde yaptığı tetkiklerin Altın fiatları tatbikatından müspet neticeler almağa Dün bir Reşad altmı 2475, külçe 308 başlamıştır. MÜTEFERRtK kuruş ve beşi bir arada 109 liradan muBir müddettenberi yapılan tecrübe amele görmüştür. Profesör Kâzım tsmailin erle muhtelif sür'atlerde diyağramlar bunlara nazaran her geminin iyi kullanı Manifatura eşyası geldi konferansı larak beher buhar beyğiri saatine kaç Profesör operatör Kâzım İsmail Gürİskenderuna son zamanlarda mühim kilo kömür yakması lâzım geldiği tespit miktarda manifatura gelmiştir. Bir çok kanın Yardımsevenler birliği namına olunmuştur. Bundan sonra bu gemilerin manifatura tacirleri bu partilerin mem dün Eminönü Halkevinde vereceği devri çarh ve jstim arama müddetlerine leket dahiline yayılması ile meşgul ol konferans haftaya bırakılmıştır. Gün öre her geminin muayyen bir sefere na mak ayrıca ilân edilecektir. üzere İskenderuna gitmişlerdir. zaran yakacağı kömür miktan tayin o Diğer taraftan Mısıra giden tacirler de Kahve tevziatı lunmuştur. Bundan tasarrufta buluna oradan ve Hindistandan külliyetli maKunı kahveciler Ziraat Bankası vacak gemi süvarileri ve makinistlerle a nifatura almışlardır. Bunların İstanbula sıtasile aldıkları kunı kahveleri me teşçilere tasarruf edilecek kömürün yüz getirilmesine çahşılmaktadır. murların nezareti altında övütmeğe de 50 miktarmda prim verilmesi ta ve müessesenin ismini ihtiva eden kese karürr etmiş ve iyi neticeler alınmağa Gazi Terbiye Enstitüsünün kâğıdlarına iki yüz ellişer gramlık olbaşlanmıştır. mak üzere koymaga devam etmekte kampı dirler. Kahvenin tevziinde izdihama Gazi Terbiyesi Enstitüsü beden terbi meydan verilmemesi için nahiye mü Uludağda çocuk kampı yesi talebeleri için 5 temmuzda Pen dürleri mıntakalarındaki evlerin nu Bursa (Hususî) Halkevimiz bu dikte bir kamp açılacaktır. Kız ve er maralan üzerinde birer numaralı pusene Uludağda Kirazlıyaylada bir ay kek talebelerin iştirak edeceği kampta sula hazırlamakta olup bu numaralar devam etmek üzere bir çocuk kampı yüzme ve kampçılık dersleri verilecek mahalle bekçileri vasıtasile evlere daaçmaktadır. Temmuzun on beşinde a ve kamp 40 gün devam edecektir. ğıtılacaktır. Bu numaralı pusulalarda çılacak olan bu kampa 16 yaşma kaKampı Enstitü muallimlertnden Ce kahvenin hangi kunı kahveciden ve dar 50 çocuk alınacaktır. Bu çocuklara mal Alpman İdare edecek, Fahamet hangi gün alınacağı mukayyed bulu kampta bir doktor ve bir muallim de Taşkın, Cevdet ve Hasan da muallim nacaktır. Bu suretle izdihama da meynezaret edecektir. dan verilmiyecektir. lik yapacaklardır. Diplomalarımızı elimize aldığımız günün gecesini, sarhoş geçirmeğe karar verdik. Anlaşmış üç arkadaştık. Bir kaç gün sonra Paristen aynlıyorduk. Son çılgınhk hatıralarımızı, Bobi'nin barında bırakmak için yollandık. Orada, kederli duruşuna ve sempatik varlığma saygı ile bağlandığımız birisi vardı. Onu, bazan, felâkete uğramış bir kont, bazan ihtilâlden kurtulmuş bir Rus generali, bazan da kemanile geçinen düşmüş bir prens diye münakaşa ederdik. Yüzünün her hattı asil bir ıstırabın ifadesi olan bu adam, maestro idL mektedir. Verilen karara göre, İstanbul ilk tedrisat kadrosunda çalışan mualÜmlerin maaşları şu esaslar dairesinde tanzim edibnektedir: Geçen yıl kadroda 70 lira aslî maaş alan yoktu. Bu yıl bir muallim 70 liraya terfi ettirilmiştir. 940 941 ders yılında 60 liradan maaş alan muallim sayısı 4, 50 liradan 10, 40 liradan 30, 35 liradan 55, 30 liradan 170, 25 liradan 742, 20 liradan 854, 15 liradan maaş alan 22 muallim idi. Bu sene yapılacak olan kadroda her dereceye ilâve yapılmak suretile daha fazla muallimin terfü temin edilmiştir. Böylece 60 liradan 4, 50 liradan 15. 40 liradan 30, 35 liradan 126, 30 liradan 517, 25 liradan 695, 20 liradan 481, 15 liradan 21 muallim zam ala caktır. Bu sene İstanbul ilk tedrisat kadrosunda 1890 muallim vazife görecektir. Muallim ihtiyacına aid verilen raporları tetkik etmek üzere bir ko misyon kurulmuştur. Evvelâ, her kaza Hükumetimizin, hir taraftan geminln müfettişinin raporları tetkik edilecek, bilâhare kadro yapılacaktır. Kendi ar neden battığını ve torpiflenip torpnzusile nakletmek isteyen, ancak bu kad lenmediğini tahkik ederken diğer taraftan yukanda altı maddede hnlâsa ro İmkânı nispetinde nakledileceklerettiğimiz neviden kendlmize aid mesdir. uliyetler olnp o!madı|ını da tetkik edeceği. mes'nliyetler ve mes'uller varsa cezalandıracağı şüphesizdir. MAARIFTE Bütün bu tahklkatm süratie yapılarak büyük heyecan içinde bulunan efIkmal kursları kân umumiyenin bir an evvel aydmMaarif Vekâletinin ikmale kalan ta latılmasım da hükumetlmizden rica lebenin yetiştirilmesi için ikmal kurs ederiz. lan açılmasma karar verdiğini yaz mıştık. Şimdiye kadar ikmale kalmış 900 talebe mekteblere müracaat ederek ikmal kurslanna devam edeceklerini Kaçak francalalar bildirmişlerdir. Bu kurslarda mektebBelediye zabıta memurlan dün de lerin esas muallimleri parasız olarak bazı dükkânlarda 150 şer gramlık katedrisatta bulunacaklardır. çak olarak imal edümiş francala bulaOrta tedrisat öğretmenleri rak musadere etmişlerdir. Bunlan imal eden fırıncılar tecziye edileceklerdir arasında yeni tayinler Maarif Vekâleti orta tedrisat öğretmenleri arasında yeni tayinler yap mıştır. İstanbul Erkek lisesi tabiiye Nüshası 5 kuruştur. öğretmeni Bauf Ankara Gazi lisesi müHarîo dürii ve tabiiye ögTetmenliğine, Sıvas için icin lisesi müdür muavini ve tarih coğ1400 Kr. 2700 Kr Senelik rafya muallimi Zühtü Karadenlz lisesi 750 » 1450 » Alb avlık müdür ve tarih coğrafya öğretmen400 . 800 » Üc avhk liğine, Kastamonu lisesi almanca öğ • Yoktur. 150 Bir avhk retmeni ve başmuavini Faruk Derin Zonguldak Çelikel lisesi müdürlüeü ve almanca muallimligine tayin edilmiştir. Izmir Maarif müdürü Halid Ziya Gazetemize eönderilen evrak ve yazılaı Maarif Vekâleti talim ve terbiye aza nesredilsin edilmesin iade edilmez ve lığına tayin edilmiştir. Tivaından me«'ulivet kabul olunmaz. CUMHURIYET Abone ş //. Cemiyetin zararları: Meşhur Malthus'un kadma, çocuk düşürme hususunda verdiği ölçüsüz salâhiyete karşı zaman zaman yükselen sadalar pek çoktur. Şarkta asırlardanberi mevcud, yerleşmiş dinî içtimaî akide ler, çocuğunu düşürmek için anneye hiç bir salâhiyet vermemek, hatta çocuğunu zayi eden anneyi cezalandırmak suretile nev'ima çocuğu cemiyetin malı addetmişti. Garb memleketlerinde de bir zamanlar çocuğunu kaybeden annenin cezası, ölümdü. ADUYEDE Verdiği hediyeyi geri istemiş Bir lâstik fabrikasında amele Meluned Erdoğan, Gülizar isminde bir kadını yaralamaktan Sultanahmed ikinci sullı ceza mahkemesine verilmiş, hakkında tevkif müzekkeresi kesilmiştir. Davaya göre, amele Mehmed Erdoğan, Küçükpazarda oturan Gülizarm evine gitmiş, evvelce bir vesileyle verdiği hediyeyi geriye istemiştir. Hediyeyi geriye alamayınca da, bıçağmı çekip kadının bacağına saplamıştır. Kendisi hâdiseyi inkâr ediyor. Mahkeme, bir kaç şahid Coşkunluğumuzu, salonun cıvık kahVolter Jan Jak Russo mücade^esi dinlemiştir. Gelecek celsede kararım kahalarına ayarlıyarak içeri girdik. Her bu cezayı hafifletti. Umumî Harbde büdirecektir. zamanki gibi, gene onu görebilecek vaonu takib eden ihtilâl yıllarmda yeni ziyette ve uzak bir köşeye oturduk. cemiyetleri, yeni akideler üzerine kurGeceyarısını bir hayli geçmişti. SaDenizciler hastanesi mak istiyen mütefekkirlerin hemen Devlet limanları işletme umum mü londa, ışık, renk, serpantin, çığlık ve hepsi çocuk davasile ve bilhassa bu kısdürlüğü İstanbul teşkilâtma bağlı bilu kahkaha birbirine karışıyordu. Müzik mile meşgul oldular. Bu meyanda mum memur, müstahdem ve işçilerin bu çılgm alaym güdücüsü idi. YanıMarx'm ilhamile Lenin Rusyada çocuk sıhhî durumlarını tanzim, takib ve po mızdaki loca, herkes gibi bizim de badüşürme işini sistemleştirmek istedi. kışlarımızı sık sık kendisine çekiyordu. liklinik muayenelerini, tedavilerini ve Hatta bir zamanlar Rueyada arzu eden Şıkhğını, mubalâğah hareketleri ve icabında cerrahî müdahaleleri yapmak her kadının müracaat ederek çocuğunu yiiksek konuşmasile bir kat daha züpiçin tesis edilen hastanenin 1 temmuz bertaraf etmesi veya çocuğunu cemiyete peleştiren bir gene, çok güzel iki kadenizcilik bayrammda küşad merasimi dmın ortasmda bu eğlence ve şehvet bırakması kanunlarla kabul edildi, fakat yapılacaktır. yuvasmm merkezini teşkil ediyordu. bu hükümler, bugün bazı değişikliklere Bu güzel eserin küşadı o gün saat Garsonlar, etrafmda pervane gibi döuğramış bulımuyor. 14 te yapılacaktır. Yeni hastane 25 yaÇocuk düşürmenin bir cemiyete, neye taklıdır. İç, dış, göz, kulak ve burun, nüyorlardı. Patronun eğile büküle yaklaşmaian ve diğer kadınların, locadaki mal olduğunu daha İyi anlamak içir diş klinikleri, ameliyathanesi vardır. benzerlerine gıpta ile bakmaları anlabazı büyük memleketlerin istatistikleritıyordu ki bu, elini her tarafa dolu une bakalım: Bursada açık hava sineması zatıp boş çeken bir savruktur. Fransada senede beş yüz bin çocuk Bursa (Hususl) Halkevimizin öBir aralık salon, daha büyük bir çıldüşürülüyor (bunun elli bini Pariste nünde ve Atatürk caddesi üzerinde halka bir açık hava sineması açılmış gınlığa hazırlanmak için sessizleşti. Adir) yakta hemen kimse kalmamıştı. Dik Almanyada senede bir milyon çocuk tır. Halkevinin, halka meccanen gos perdeden bir emir orkestrayı kıpırdattı: terdiği filimleri binlerce Bursalı seyretdüşürülüyor. Kemancı! Gel buraya! Yalnız Nevyork şehrinde senede sek mektedlr. Atatürk meydanı bu sebeble geceleri kesif bir kalabalıkla dolmakAk saçlı, sempatik maestro öyle bir gen bin çocuk düşürülüyor. tadır. Sinema perdesl portatif oldu yürüyüşle ilerledi ki, herkesin locadaHiç şüphesiz. çocuk düşürmeyi meneğundan gündüzleri içeri almmakta, kilere acır gibi baktığını hissettik. Egeceleri de Atatürk caddesi üzerine tnir yenilendi: *) Birinci yazı 19 haziran tarihli nüs kurulmaktadır. parça istiyorlar. hannzda çıkmıştır. r Dikkat KUçUk hikâye Büyük ıstırab Yüzü yaj içinde, bir deftere bakıyor. Yay elinden yere düştü. Gözlerini defterden ayırmadan sokağın ağzma doğru bir kaç adım atmamıştı ki, iç taraftan uçar gibi gelen bir otorr.obille, kanlar içinde ana caddeye serildi. Defter ayaklanmın yanma fırlamıştı. Hemen eğüdim. Cebime koyarak ona koştum. Başını avuclarımla kaldırdım. Biraz gözleri aralıklandı. Dudaklan kıpırdadı, kulak verdim: Şadıman!.. Dur, gitme!.. Şüber!.. Şadıman!.. Git Koca bir insan bir solukta söndü. Üç arkadaş polis karakolundan çıktıktan sonra yorgunluk, uykusuzluk ve teessürden bitkin bir halde yataklarımıza yığıldık. Aksam güneşi, Sein nehrini bir ressam paletine çevirirken üç baş deftere eğildik. İlk sahifeye geçirilmiş çok güzel bir gene kız fotografınrn tath gülüşü karşısmda ağlamamak için dudaklanmı ısırdım. Sahifelerde yer yer hatıralar... Hayır!.. Hatıra değil, mes'ud günlerin, yazıya sığmadığı için, kırık dökük parçalar halinde serpilmiş akisleri Ve nihayet son sahifelerde, işte o hayatın muhassalası. *** «Kör bir kandil ışığı hülyalarıma damla damla düşüyor. Öyle hülyalar ki bunlar; içinde sen dolusun Şadıman. Sessiz ve kimsesiz, soğuk ve loş bir odadayım. Yazı yazmak değil bu, bir mezar kazıyorum. Orada sen gömülüsün aziz ölü... Senin hatıraların gömüiü... Gö Locadan, yalnız para için tathlaşmağa alışmış ince ve sivri bir ses işitildi. Şuber'in Ave Maria'sı. Bu isim, kemancıya bir alev tesiri yaptı. Biz, o yüzde heyecanın, ilk defa bir kor yığtnı haline geldiğini gördük. Kemanın dolgun sesi, ululıiyetlerden gelen bir inilti halini aldığı zaman başımı kaldırdım. Ak saçların çerçevelediği yüz, sapsarı ve ıpıslaktı. Parçanın ikinci oktavdan tekrarı henüz yarıda iken, sessiz salonda, sarhoş bir ses böğürdü: Haydi dansa!.. Oynıyalım artık!.. Müzik can verdi. Salondan locaya, küfürleşmiş bir mırıltı yağmuru yağdı. Küstah zengin adam, yıktığı hülya âlemlerinin bedelini verir gibi, elindeki frankları kemancıya uzattı. Daha kimse yerinden oynamamıştı. Maestronun eli kemanı havalandırdı ve bütün gücile locanın kenanna indirdi. Tok bir ses... Mermileşen tahta parçaları... Ve çığlıklar.» Pek yakınımızda geçen hâdise bizi de şaşırttı Fakat, ak saçlı maestronun ıstırabı ağzından temiz bir Türk şivesile dökülünce donakaldık. Lânet olsun hayat sana!.. O, fırtmaya tutulmuş bir çınar gibi sallana sallana kapıya doğruldu. Üç arkadaş bakıştık ve kalktık. Dışarısı aydınlanmıştı. Kemancı, elinde kalan yayımn kıllannı döke döke yürüyordu. Köşebaşında ölgün bir tavırla durdu. İç cebinden bir şey çıkardı ve başını ona eğdi. Ben konuşmak kararile ilerledim. Fakat daha yandan yüzünü görür görmez irkildim. Arkadaglara fısıldadınu Sadi GUnel zümden bir damla düştü kâğıda. Başımı kaldırayım dedim: Bakışlanm siyah gecede kayan bir yıldızın izine takıldı. O, koyu karanlığa saplandı, ben sana dönüyorum.» «İşte, elle tutulacak kadar yakınımdasın. Sesin bile hâlâ kulağımda.» « Oh!.. Bitmiyecek bu saadet, değil mi Seyfi? diyorsun.ı « Tabiî Şadımanım. Biz daha onu papatye başlı bir bebekle besliyeceğiz.» «Bu sözüme karşılık olan acı gülüşünü de görüyorum. Ve kendi sesim içimde çmlıyor:> «Gülme öyle ağlar gibi, Şadımanım. Çok değil bir ay sonra yataktan kalkacaksın. Gene, bahçe bizim, kır bizim, deniz bizim, gök bizim olacak.> «Bilir miydim ki, daha on beş gün geçmeden, senin yerine bir toprak yığım kucakhyacağım.> «Üç uzun yıl, bunun için mi seviştik biz?» Ya o büyük gün!!.. Yüzü gülen bir kalabalığın içinden beyaz duvağın ve çiçekli tacınla, seni nasıl kaçınr gibi götürdüm. Daha sonra, bütün dünya gözümüzden silindi. Ve biz kırmızı ışıklı odamızda, içimizi dolduran sevinci dudaklanmızdan, ne büyük bir susuzlukla içtik. Kırmızı ışığı söndürdüğüm zaman, hayatımın parlak ve ebedî ışığını yaktığıma iman etmiştim.> «Ne boş hülya imiş meğer. Nasıl düşünebilirdim ki, daha dokuzunpu ay dolmadan, sen bir katil hatanın kurbam olacaksın: O meş'um günü gözlerimden silemiyorum. Bir sonbahar akşamı... Denize düşen bir kedi yavrusunu kurtarmağa uğraşırken yalınm iskelesinden yuvarlanışm Bıçak gibi bir çığlık, içimin ürperişi... Benim çılgm gibi atılmam, koşuşmalar... Ve sonra, elimdeki derecede, ince cıva sütununun, siyah çizgüere basamak basarr.ak tırmanışı.» «Ve işte bugün de, gömülen ümidlerime; kürek kürek toprak attılar.» «Oh! Bunlann hepsi yalan değil mi Şadımanım?. Ben delirdim galiba!. Bak! İşte yanımdasm ya!. Nasıl, gene mi Ave Maria'yı istiyorsun? Tam üç yıl, sekiz ay, on dört gündür onu sana çalıyorum ben. İşte Şuber de bizimle beraber. O da, bu eseri senin gibiler için yazdığııu söylüyor. Evet, evet hep kemanın kalın telinde çalacağım... O, gözündeki damla ne ya Şadımanun?. Dur, gitme!. Şadıman... Gitme... Gitmeyin. Şadıman.. Şa... dı...> *** «Ölüm akşamından sonra, güneşin iki kere daha doğup battığını gördüm.> «Şu son sahifeyi de bir kaç satırla bitirip, eski Seyfinin hatıralarma kefen yapıyorum Şadımanmı... Ben artık bambaşka bir hayatın adamı olacağun. Sen gittin; fakat, yaşayan Seyfiyi de beraber götürdün.» «Yaşamamın manası yok artık... Yalnız, hayatta iken bir ölüye lâyık olabihnek için, Azrailin zevkine el uzatmıyorum. Elveda yaşanmış günler... Elveda güzel İstanbul... Ve büyük mezar.s *** Baş sahifenin, resimden artakalan kısmma da şu bir kaç satırcık karalanmıştı. «Resmindeki tarihe bakıyorum da şaşıyorum, Şadımanım. Yirmi beş sene mi oldu sen öleli?.. Ben, o meş'um günü, dün zannediyorum. Bak, hâlâ tazesin ve gülüyorsun. Ben, bu yirmi beş yılı, içimde seni yaşatarak geçirdim... Senden kalan ve beni avutan da, çok sevdiğin kemarum oldu... Onu da çalamıyacak hale geldiğim zaman, ebediyyen senin yanında olacağım...>

Bu sayıdan diğer sayfalar: