30 Ekim 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

30 Ekim 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tanhrfcen YAPRAKLARj Berlinde Türk elçileri ilk Türk Alrnan anlaşması Büyük Fredrik zamanında yapılmış ve Berline bir sefaret heyeti gönderilmişti I1 • Yazan : »•^^^••^••w Sehir haberleri Ali Şehidlikte dün yapılan ihtital Aziz şehidlerimizin hatıraları tebcil edildi Dün sabah saat 9.30 da Edirnekapı Şehidliği ziyaret edümiş, yurd uğruna kanlarını döken aziz şehidlerimizi tak. dis için bir ihtifal yapılmıştır. İhtifalde Parti idare heyeti reisi Reşad Mimaroğlu, Vali muavini Ahmed Kmık, Fatih Kaymakamı, Parti ve Halkevleri mümessülerile kalablık bir halk kütlesi hazır bulunmuştur. Şehidlikteki abideye Cumhuriyet Halk Partisi. İstanbul Belediyesi, Halkevleri, Merkez Bankası, Şehidlikleri İmar cemiyeti adına çelenkler kon muştur. Bundan sonra Parti başkanı kısa bir hitabe irad etmiş, sözlerini bitirirken hazır bulunanlan bir dakika sükuta davet etmiştir. Hürmet vakfesini müteakıb merasime nihayet verilmiştir. CUMHURİYET 30 Birîncîteşrîn 194Î ^TÜRKOLOJİ BAHtSLERl=İ Hasan Adnan Gix Türklerle Almanlar arasındaki ilk ta'. Bişma Prusya Krallığının kurulmasından pek az sonra Büyük Frederiğin baba• 61 meşhur Çavuş Kral zamanında vukua geldi. Çavuş Kral askerliğe fevkalâde meraklı bir adamdı. O tarihte Avrupanın her tarafma metnurlar göndererek ordusu için gayet uzun boylu adamlar ve seçme atlar satm ahyor ve bu işi harfcetmek için değil sırf kuvvetli bir orduya malik olmak havesile yapıyordu. Türklerin de askerlik ve binicilikteki tarihî maharetlerini takdir eden Frederik Vilhelm cins Arab atları satın almak için İstanbula da bir memur gönderdi. İstanbul o sırada Lâle devrinin en coşkun günlerini yaşıyordu. Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, Prus ya Kralırun bu arzusunu memnuniyetle karşılayarak istediği atları yolladı ve kendisi de ayrıca bir seçme küheylân hediye etti. Türk dostluğuna büyük ehenuniyet Osmanlı İmparatorluğu ile Berlin veren meşhur Prusya Kralı hükumeti arasındaki ilk resmî münaseBüyük Fredrik bat bu tarihten pek az sonra Büyük Frederik tarafından tesis olunmuştur. raber gayet güzel günler yaşadığı anlaDenebilir ki o asra kadar Avrupa hü şılıyor: kümdarlarından hiç biri Türklerin bu «... Berlinde on bir ay süren ikametikıt'ada işgal ettikleri mevkiin kıymet ve miz esnasmda bizi eğlendirmek için kıehemmiyetini bu Kral kadar yakından şın derunu şehirde ve Kral sarayında tayin ve takdir edememiştir. Takib et baloz tâbir olunur cemiyetlerine ve opetiği siyasete «Tarih hükümdarların mek ra komedya dedikleri hayalhanelerine tebidir» formülünü serlevha ittihaz eden ve yaztn derun ve bîruni şehirdeki bahBüyiik Frederik Slâvların şarktaki ih çelerine davet edip biz de olveçhile emtiraslarına karşı Türkleri Cerraenlerin ran evkat eyledik.» tabiî bir müttefiki addediyor ve her şeyMaamafih yalnız şu saürlara bakıp da den evvel Babıâli ile bir ittifak muaheAzmi Efendinin bir çok emsalleri gibi desi yapmak istiyordu. bütün günlerini eğlencelerde, zıyafet Fakat Baıbıâli o zaman atalet ve lerde ge^irdiğine hükmetmivelim. O tezebzüb içindeydi. Evvelâ Rus poBerlinde kaldığı bu bir seneden daha litikası, sonra Fransız sefiri Verjen'in az zaman zarfmda Prusyanın idarî ve çevirdiği dolablar uzun zaman arada iktısadî vaziyetini ve bilhassa Prusya fcir anlaşma husulüne mâni oldu ve ilk ordusunun terakki ve tekâmülünü yaTürk Alman ittifakı ihtiyar Friç/in kından tetkik etmiş ve yazdığı sefaretölümünden sonra ancak c30 İkincikânun nameye muhtasar, fakat o zarnana göre 1790» tarihinde akdolundu. her halde pek istifadeli bir zeyil ilâve Be$ maddeden ibaret olan bu anlaşetmiştir. (•) ma bir Rus Avusturya tecavüzüne Hasan Adnan GİZ karşı karsılıklı yardım esasına dayanı yordu. Sefaretnamesi ile meşhur olan (•) Cevdet Paşa. Cild V Babıâlinin ilk Berlin elçisi Ahmed Resmi Efendi, kaynı Azmi Efendi ile beraber bu anlaşmadan 27 yıl önce Büyük Frederik zamanında Berlini ziyaret etmişti. Üçüncü Selim tahta çıküktan sonra baSinemasında basının isrine ittiba ederek Azmi Efendiyi ikinci defa Berline gönderdi. İlk Clark Gable Türk sefiri Rumanya ve Lehistan yoHedy Lamarr lile tam beş ayda Prusyaya vasıl olmuş ve altı ay Berlinde kalmıştı. Hicrî Spencer Tracy 4 rebiülevvel 1204 tarihinde İstanbuldan Claudette Colbert hareket eden Azmi Efendi bu sefer çok daha çabuk davranarak 74 günde Prustarafından şahane bir surette ya hududuna vasıl oldu ve hududda bir varatılan senenin en nefis filmi müfreze asker ve ahali tarafından hararetle selâmlandı. İlk girdiği «Beobes fcütz» sehrinin kapısmda büyük bir tak yapılmış ve üzerine < Osmanlı devleti ile aramızdaki uzun mesafe dostluk sayeeinde kısaldı» cümlesi yazılmıştı. Artık Azmi Efendi Berline kadar geçtiği her şehirde çok büyük tezahüratla kaışılanıyor ve bütün Prusya ahalisi Osmanlı «eflrinl görmek için yollara dökülüyorÜmidin üstünde bir muvaffakiyetle du. Hele Berline girişi çok büyük bir hâdevam ediyor. dise olmuş, havarun gayet fena olmasına rağmen ahali onu dört, beş saatlik bir mesafeden karşılamıştı. Azmi Efendi o günlerin hatırasını şöyle nakleder: «... Otuz senedenberi tarafı saltanaü seniyeden Berline elçi gelmediğinden aSİNEMASINDA halisi Berline vüsulümüze sabredemeyip kışa, kara bakmadan kadın, erkek araba ve beygirlere binerek gelip bizt temaşa ve gene Berline avdet ederlerdi. Berline varıncıya kadar yolların iki tarafı seyircilerle maiamal olduğundan başka, derunu şehirde geçtiğimiz sokaklarda ve hane pencerelerinde o kadar kalabalık vardı ki bir kaç kere izdihamın şidEmsalsiz bir muvaffakiyetle detinden bindiğimiz araba beygirleri yol devam ediyor. bulamayıp durduklan görülmüştür.> Evvelâ başvekil ile görüşen Azmi Efendl, iki gün sonra Kral İkinci Frederik Vilhelm tarafından kabul olunarak na• ınei hümayunla beraber padişahm pön f Sinemasında derdiği kıymetli hediyeleri takdim etti. O gün kabul resmi pek parlak clmuş, TÜRKCE Sozlü ve TÜEK Musikili ayağa kalkaıak namei hümayunu alan Kral, gayet dostane sözler söylemiş ve Azmi Efend! de buna münasib bir şe kilde mukabele etmişti. Üçüncü Selimin gönderdiği hediyeler arasında 70,000 kutuş değerinde olan 19,5 kratlık şahane bir yüzükle, on bin kuruşluk hükürrıdarlara mahsus bir sorguç mücevheri Vardı. Berlin hükumeti, Türk elçisine hiç bir Halkımızın coşkun tezahürlerile sefire gösterilmiyen büyük bir mihmanalkışlanmaktadır. nüvazlık göstsrdi. Zaten Azmi Efendi M U SİK İ: başvekille hükumet erkânından çoğunu MÜNÎR NUREDDtN tâ 27 sene evvel eniştesile beraber geldi Pİ zamandan tanıyordu. SADEDDİN KAYNAK Sefaretnamesinden aldığım şu satır MÜZEYYEN SENAR lara bakılırsa. onun Berlinde geçirdiği on bir ay zarfmda bu eski dostlarla be (Suâvi) nin Türklüğe ve türkçülüğe ait eserleri bir kaç kitapla bir takım etüdlerden ibarettir. Kitap olarak bugün elde yalnız .Hîve» ismiyle Hicrî 1290 ( = Milâdî 1873) tarihinde Pariste neşrettiği küçük bir eser vardır: Gene Pariste fransızca nüshası da neşredümiş olan bu eserin Türkçesi 1326 tarihinde 134 sahife olarak İstanbulda tekrar tabedilmiştir. Fakat (Suâvi) nin hiç basılmadığı için elde nüshası kalmıyan eserlsrinin Türkçülük tarihimiz itibariyle en nıühimmi •Taharriyâtı Suâvi alâ tarihi Türk» ismindeki kitabıdır: «Türklerin mesâii rihniyyeleri» ismindeki etüdünde kendisi bu kitabın bir Türk tarihi olduğundan bahseder (1). Bundan başka Hicrî 12831284 (=Milâdî 18661867) tarihlerinde Kastamonuda menfi bulunuren şark ve garb kültürlerini mukayese ve Osmanlı kültürünün ehemmiyetini tespit için yazdığı «Kaydül mevcud» ve «Saydül mefkud» ismindeki iki cildlik bir eseri daha var ki bunun ikinci cildine zeyl olarak dil, yazı ve imlâ ıslahına aii mülâhazalarını eklemiştir. Bu gayrimatbu eserlerin yazma nüshaları meydana çıkacak olursa, Türkoloji tarihimiz için çok büyük bir kazanc olacaktır. Şimdiye kadar bizde umumî Türk tarihine aid İlk eser olarak Şıpka kahramanı Müşir (Süle>man Paşa) nin Hicri 1293 ( = Milâdî 1876) da yalnız ilk cildi neşredilen «Tarihi âlem» ismindeki eserinin 382 inci sahifesinden 543 üncü sahifesine kadar 161 sahife tutan «Tavâifi Türk» serlevhalı yedinci fash gösterilirdi: Suâvi'nin Türkçülüüü İsmail Hami Danismend nıetül Luğateyyin» ine istinaden Acemceye karşı Türkçenin üstünlüğüne ve tasnifi esasına istinad eden bu yeni te bir taraftan da Amerikan ve İngiliz lilâkki karşısında (Suâvi) .Ulum gazete saniyatçılarının tetkikatına istinaden i b nin ilk nüshasmın ilk sahifesinden Avrupa dillerine karşı Türk dilinin fâbaşlıyan «Türk» ismindeki makalesinin ikiyetiîe isbata çalışır. Bilhassa (Arthur daha ilk cümlesinde «race» kelimesiyle Lumley Davids) in «K4tâbülilmin«trk» meselesinden bahsediyor: nâfi» ismile ingilizce neşrettiği Türk «Avrupada (ras) meselesi var: Yâni gramerinin (4) methal kısmındaki mubir kavmin kabiliyyet ve istidadına kayeselere büyük bir ehemimyet verir: hükmetmek için mensub olduğu şubeye (Davids) e göre Türkçenin «sevişdirmenazar eylemek itikadı var.» rnek» kelimesi ingilizcede tam on kelitGobinisme* esasını bu İki cümle ile me ile ve «sevişdirememek» kelimesi de hulâsa ettikten sonra da «Gobiniste» on iki kelime ile ifade edilebilir (5)! lerce Türk ırkının nasü telâkki edildiğiBir taraftan da arabcanın «i'râb» müşne geçiyor: külâtmdan vesaireden dolayı Türk dili «Bu ehli nazardan bâzı meşâhîr Arab diline de faiktir. Lugat serveti baTiırkleri mesâii zihniyyeden âıi, yalnız kımmdan da en zengin dil, Türk dilidir. bir kaba kahraman gibi mütalea ediyorBu vaziyette türkçe dünyanın en mülar: Ben bu mütaleanın yanlış olduğunu kemmel lisanı demektir. göstermek isterim!» 3 (Suâvi) ye göre arabca hakikat(Ali Suâvi) işte bu maksadla ilkönce Türk» ün ne olduğunu târife ve bunun te Arab dili değildir: İslâmın intişarıniçin de Çin menbâlarına kadar çıkarak dan sonra bu dili Türklerle Acemler ve Çin hiyeroglifleriyle ikinci asır Lâtin tedvin edip bir «İslâm dili», yâni müsmilletlerin müşterek külmüelliflerine istinad ederek «Türk» is lüman minin eskiliğini gösteriyor. Yalnız Türk tür lisanı haline getirmişlerdir (nüsha ırkı tarih sahnesinde muhtelif isimlerle 3, s. 124125). Tıpkı bunun gibi, islâm rol oynamıştır: İskitler, Hunlar, Tukıu'.ar kültürü de Türk »seridir (s. 125): «Arabhep Türk câmialarıdır. «Türkten nice dan hâkî zuhur etmiştir, âlim yok gibüyük batınlar gelmiştir»: Hazarlar, bidir»! «Türklerin mesâii zihniyyeleri» Uygurlar, Osmanlılar bunların en meş ismindeki etüdünde (Suâvi) nin müdahurlarındandır. Askerlikçe eski dünyayı faa ettiği tez işte bu tezdir; hattâ İranülke ülke fetheden bu büyük ırk bugün lılar bile Türklere nisbetle ikinci derede bir takım kollara ayrılır: Bunların, cede kahr (nüsha 1, s. 6): «Uluma büen mühimleri Türkiye. Türkmen, Özbek, yük hizmet eden Hârizm ve Horasan uleması Fürsden değildirler»! (Fârâbî), Kugız, Yakut ve Çuvaş kollandır. Eski Mısırlılardan daha eski olan bu (tbni Sînâ), (Buhâri), (Mâtürîdî), (Mermuazzam ırk (Ali Suâvi) ye göre yalnız ginânî), (Gevheri), (Gazalî), (Tusi), askerlik itibariyle değil, kültür itiba (Zimahşerî). (Teftâzânî) vesaire hep riyle de dünyanın en büyük ırkıdır. Türk âlimleri ve Türk yetiştirmeleri(Suâvi) bu hususta bir İngiiz âliminin dir. Bu vaziyete göre müslümanlıktan vardığı neticeden bahseder (S. 3): evvel yazının icad ve tâmimile beşer «Türkler âsârı ilmiyyede birinci dere kültürünü yapan Türkler, müslümanlıkcedendirler. İngiliz ulcmâsı beyninde tan sonra da islâm kültürünü yapmışâllâme vasfını kazanmıs Mister (Beli) lardır. (Ali Suâvi) Türklüğün bu cepEflâtun üzerine ta'likatında der ki:hesine askerî cepheden fazla ehemmi(Dünyaya ulum ve sanâyi ve medeniyet yet verir. ve tehezzüb veren kavm Türklerdir)». Şimdiye kadar bu sahada ilk tetkikat Bundan sonra da kendi tetkikatını şöyle hulâsa eder (S. 3): «Biz Türklerin terbiyei hayvanat ve hafri enhar ve nıaâdin ve tarih ve kitabet gibi şeyleri dünyaya neşreden birinci âkvamdan olduklarını sühulctle ispat edebiliriz.» Bu fıkradan anlaşılacağı veçhile, yazının icadına varıncaya kadar en mühim kültür ve medeniyet esasları bile (Suâvi) nin tezine göre «Türk* ismindeki mümtaz ırkın eseridir. yapan (Bursalı Tahir Bey) merhum zannedilirdi: Hakikatte ise (Tahir Bey) 1314 tarihinde «Türklerin ulum ve fünuna hizmet'eri» ismile neşrettiği kıymetl eserle (Suâvi) nin açtığı yolu tâkib etmiş, ona hayırlı bir muakkib olmuş demekti. Zaten (Tahir Bey) bu eserinde (Suâvi) yi, me'haz ittihaz ediyor ve hattâ bâzı ibarelerini aynen tekrarlıyordu. Fakat (Abdülhamid) devrind' (Suâvi) nin büyük adı anılmazdı: Her halde (Bursalı Tahir Bey) işte bundan dolayı me'hazmdan bahsedememişti. Fakat onun bahsedememiş olmasına rağmen, Türkçülüğün ana yollarını işte bv adı anılmaz Türk açmış demekti. İ H F M NALINÂI | I İ E 1 İMIHINAI Ismet İnönünün vecizeleri üyük Millî Şefin, 20 senedenberi Cephe Kumandanı, Hariciye Vekili, Başmurahhas, Başvekil, Devlet Şefi olarak söyledikleri nutukların kuvvetli ve vakur belâgati çinde, her biri bir makale, bir risale, bir itab mevzuu olacak güzel vecizeler vardır. Bunlar, ferdî ve millî hayatımız itibarile pek kıymetli düsrurlar, prensipler olmalanna rağmen, şimdiye kadar, merhum arkadaşımız M. Agâhın toplaıp bastırdığı «Gazinin Vecizeleri» gibi ir araya toplanmamıştı. Gerçi Cemal Kutay «İsmet inönünün seçme sözleri» dile Büyük Şefin 19201939 arasındaki nutuklarından parçalar alarak bir kitab halinde toplamışsa da, bu da, vecize şeklinde değildi. Türk Hava Kurıımu da, Millî Şefin havacılık hakkındaki sözlelini ve nuruklannı bir küçük broşür halinde neşretmişür: fakat onlar da, yalnu havacılığa aiddir. Son zamanlarda, Cumhuriyet Kitabevi cİsmet İnönünün Vecizeleri» adile 60 sahifelik bir eser neşretti. Hacmi küçük fakat kıymeti büyük olan bu broşürün kapağı Cumhur Reisimizin, Münif Fehimin san'atkâr elinden çıkmış renkli bir resmile süslenmiştir; içinde de Büyük Şefin güzel, vecizelerinden bir kısmı toplanmıştır. Büyük Şefin vecizeleri, millet hizmetinde ağarmış saçların çerçevelediği o büyük ve olgun başın, uzun tecrübelerin muhassalası olan, güzel ve kuvvetli fikirlerile doludur. Bir kaç misal: «Dünyada Tıer harikayı değil, insanlar yapar.> vasıtalar Muntazam şilep seferleri tanzim ediliyor İskenderundan itibaren İzmire ve icab ederse İstanbula ve Hopadan itibaren gene İstanbula kadar haftanın muayyen günlerinde muntazam şilep seferleri yapılacaktır. Bu şilepler portakal, mandalina, limon,, muz ve diğer yaş sebze ve meyvalar elma, armud ve İstanbulun kasablık hayvan ihtiyacmı karşılıyacaktır. Şilep seferleri icab eden süratle yapılacaktır. Demiryolları da bu progTamın tatbi. kında müzahir olacak ve yaş meyvalar seyruseri tarifesile naklolunacaktır. Bir Rumen ticaret heyeti gelecek Türkiye . Rumanya ticarî münasebatını yeniden tanzim etmek ve yeni bir anlaşma yapmak üzere bir Rumen heyeti ikinciteşrinin ilk haftasında şehrimize gelecektir. Heyetin kadrosu hükumetimize bildirilmiştir. Çivi satışı serbest bırakılıyor Ticaret Vekâleti çivi satışlannın tamamen serbest bırakılması için yaptığı tetkikleri ikmal etmiştir. Memleketimize gelmek üzere yolda daha 700 ton çivi vardır. Slovakyadan 300 ton çivi yola çıkmıştır. Şimdiye kadar yapılmış olan talebler, halen mevcud ve gelecek çi\i miktanndan çok as.agıdır. Bunun için halka kolaylık olmak ve küçük inşaat ve halk ihtiyaclarım karşılamak üzere şehrin muhtelif yerlerinde tevzi merkezleri açılacaktır. IHELEK Murakabe teskilâtı kadrosu KARA SEVD A SARK Balıkçının Karısı I P EK, İstanbul Fiat Murakabe teşkilâtynın yeni iaşe teskilâtı içinde, alması lüzumlu görülen vaziyet hakkında bir rapor tanzim edilerek dün Aniaraya gönderilmiştir. Şehrimizde vukua gelen Türklüğü ve Türk tarihini yalnız ihtikâr hâdiseleri alelekser bütün mem. Osmanlılarla müslüman Türk devletlelekette akisler uyandıracak mahlyette rine hasretmeyip tıpkı (Süleyman Pabulunduğundan bu hâdiseler üzerinde şa) gibi muhtelif kollara ayrılmış büyük daha fazla durulacaktır. Bunun 'çin bir câmia şeklinde tetkik eden (Ali yeni teşkilâtın en ehemmiyetli kısnıını Suâvi) nin bu husustaki fikirleri «Irk>, yeni tetkik bürosu teşkil edecektir. Bu «Dil» ve «Umumî kültür» sahalarına aid büro, ihtikâr hâdiselerini Adliyeye in üç ana teze ayrılabilir. Bu tezleri şöyle tikalinden evvel tetkik ederek ele alıhulâsa edebiliriz: nan vak'anın ehemmiyet ve şümulüne 1 Türk ırkı askerî, siyasî ve medegöre İstanbul veya di&er vilâye;lerde nî rolleri itibariyle bütün ırklardan üsyapacağı tesirleri tespit edecek ve butiin ve eski bir ırktır; na göre tedbirler alınacaktır. 2 Türk dili dünyanın en zengin ve Şimdi 21 kişiden mürekkeb olan Fiat Murakabe bürosu kadrosu 40 kişiye en mükemmel dilidir: Avrupanın en büyük dilleri bile Türk diline nispetle çıkanlacaktır. gcridir; 3 Türk ırkı dünya kültür tarihinde Teşekkür en büyük rolü oynamış ve bilhassa isHalen 60 sayılı günırük motörü ku lâm kültürünü Türkler vücude getirmandanı, sabık Deniz Lisesi, Deniz mişlerdir. Gedikli Erbaş okulu ve Yüksek Dz. TiŞimdi bu uzun tezleri kısaca gözden caret mektebi gemicüik öğretmeni zevgcçirelim: cim, babamız deniz binbaşısı Nifli Nur 1 Meşhur Kont (de Gobineau) nun Hepaydımn rahmeti rahmana kavuş. Antropoloji ve tarih telâkkilerinde «Gomasile giriftar olduğumuz SCHISUZ acılarımıza iştirak etmek ve merhumun binisme» İsmiyle yeni bir çığır açılmasıcenaze merasiminde bulunmak lutfunu na sebeb olan «Essai sur l'ineîialite des gösteren başta İstanbul Deniz Kuman races humanies» ismindeki eserinin İlk danı B. Mehmed olmak üzere bil tab'ı 1854 te intişar ettiğine göre, (Ali cümle akraba ve dostlanmıza derin Suâvi) Pariste «Ulum gazetesi» ni neşre şükran hislerimizin iblâğma yüksek ga başterken bu yeni cereyan on beş senecıir Avrupanın muhtelif memleketlerinzetenizin tavassutunu rica ederiz. Zevcesi: Safiye Hepaydın, çocukları de akisler yapıyor demekti. Sabahat, Necdet, Talât Irklarm medenî kabiliyetlerine göre günkü ŞükrüileBey, her arasındagibi Harbiye Taksim dolaşmaya çıkrruştı. Meydar.da birdenbire üşüdüğünü hissetti. Kendi kendine: Ecvedin apartımanı şuracıkta. dedi, biraz uğrar dinlenirim. Fakat ansızın tereddüd etti. Oğlunun evine ilk defa olarak habersiz gidecekti. Geüninin daima fazia .nazik fakat teklifli davranması aralarmda samirr.î bir münasebet teessüs etmesine mâni oluyordu. Yürüdükçe nefesini güçlükle alıp veriyordu. Gene hafiflen kalb ağrılan tutmuştu: Adam sen de, diye düşündü. Sabriye kapıyı suratıma kapayacak derecede kabalık gösterecek değil ya... Saat dörde geliyor... Belki de sokağa çıkmıştır... Oyleyse ne mutlu... Ecvedle karşı karşıya geçer, birer bardak sıcak çay içeriz. Tam asansöre gireceği scada cesareti yeniden kırıldı. Şükrü Bey, kısa boylu, silik, mütevazı bir ihtiyardı. Karısı, çocukları, dostları hep onun yumuşakhğından isüfade ederek böbürlenirler, zavallıya hiç bir fikir dermeyan ettirmezler, lâkırdı söyletmezlerdi O da mümkün olduğu kadar evden uzaklaşmaya çal^ır, vaktini kahvelerde, sokaklarda geçirirdi. Lâkin. son zmanlarda doktorlar, Şükrü Beyin fazla yorulmasma ve havasız yerlerde oturmasına mâni oluyorlardı. Asansör birdenbire durdu ve Şükrü Bey kendisini oğlunun apartımanınm yeşil boyalı, yaldızlı çerçeveli kapısının dnünde buldu. Zile büyük bir ihtiyat, Halbuki (Ali Suâvi) nin yukanda bah settiğimiz eserleriyle Pariste çıkardığı «tlum gazetesi» ndeki etüdlerinin bilâislısnâ hepsi (Süleyman Paşa) nin •Tarihi âlem» inden senelerce evveldir. Bu vaziyete göre bizde umumî Türk tarihi hakkında ilk yazı yazan (Süleyman Paşa) değil, (Ali Suâvi) demektir. (Süleyman Paşa) ile (Ali Suâvi Efendi) nin Türk tarihini görüşleri arasın da da büyük bir fark vardır: (Süleyman Faşa) nin nazarmda Türklük demek, •kıtaâtı cihanın her cihetine intişar ve isâli nüfuzu iktidar eylemiş bir cemiyyeti zîsarvet» (2) demektir: Yâni Faşa merhum mehaz ittihaz ettiği (de Guignes), (Duruy) ve (Pauthier) gibi Avrupa müelliflerinin noktai nazarlanna tâbi olarak Türkün dünya tarihindeki rolünü sırf eskerî bir hareketten ibaret göstermiş olduğu halde, Efendi Türk tarihini bu askerî manzarasından ziyade medeniyet ve kültür bakımlarmdan tetkik etmiştir. Bu hususta Medrese telâkkisine olduğu kadar Avrupa telâkkisine de muârızdır. •Taharriyyâtı Suâvi alâ tarih1 Türk» ismindeki gayrimünteşir eserinin zıyâına mukabil «Ulum Gazetesi» koleksiyonlarındaki kıymetli etüdler elimizdedir: Bunların en mühimleri «Türk», «Türklerin mesâii zihniyyeleri., .Osmâniyânın uluma hizmeri», «Lisan ve hattı Türkî^, «İslâmda resim ve fasvir ve timsal» isminöekilerdir. *Çeküğimiz sıkıntı açık nanasile parasızhk değildir; çektiğimiz stfcıntt bilgi sıfcınttsıdır.» Büyük Şef, günlük hayatımızda sık sık lasdik ettiğimiz bir hakikati pek veciz olarak şu şekilde ifade etmiştir: «Bin yarım adam, bir tam adam değildir.» «Bir cemiyette en jnuzır adam, ehliyetsiz olduğu halde salâhiyet sahib. olandır.* «Miüetin murakabesi idare üzerinde hakikî ve ftlt olmadıkça ve böyle olduğuna milletçe kanaat edilmedikçe halk idaresi vardır, denilemez.» Bu vecizelerin hepsi birbirinden güzel, doğru ve kuvvetlidir. Bunların hepsi hakikî hayattan ilham almıştır. E<;erin eksiği, Millî Şefin daha bir çok kıymetli vecizelerini ihtiva etmemesinden ibarettir. Meselâ ^ «Tiirfc milleti olarak var olmak ve büyük insan. ailesiv.de yüksek bir cemiyet olarafc yaşamak; Türk inkıldbımn got/esidir> <HayaUn cemiyet için tehlikeye ması bir vazifedir.» atıl 2 «Ulum gazetesi» nin ikinci ve üçüncü nüshalarmda 6978 ve 115131 inci sahifeleri işgal eden «Lisan ve Hattı Türkî. ismindeki etüdünde (Ali Suâvi) her şeyden evvel bir kere Türk dilinin istiklâlini müdafaa eder: Arab, Acem, îsmail Hami DANtŞMEND biraz Çin ve bir miktar garb kelimele(1) «Ulum gazetesi», c 1, nusha 1, s. 12, rinin Türk diline girmiş olması onun (2) «Târihi âlem», 1293 İstanbul tab'ı kanaatince büyük bir mahzur değildir: Çünkü dünyada kanşık olmıyan dil yok «Tavâifi Türk» fash, s. 383. tur; islâm telâkkisince en mükemmel dil (3) Cumhuriyet'in 8 ve 14 ağusto sanılan Arab dili ve hattâ Kur'an leh 1941 nüshalarında çıkan «Kur'andak cesi bile karışıktır (3). Onun için (Su Türkçe kelimeler» e aid etüdümüze baâvi) «Osraanlıca» tâbirine itiraz eder kınız. (s. 120): «(Osmanlı lisanı) iinvanıııın (4) (Lumley Davids"» in annesi mamânâsından bahsolunduğu yok: vâkıâ dam (Sarah Davids) bu eseri fransızbahse de haret yok: Çünkü politika ef caya tercüme ederek 1836 tarih:n<î< kârınrtan münbais bir ünvandır: politi Londrada basürmıştır. ka ünvanlan ise ekseriyâ mânâsız olur.» (5) Seviştirmemek = To cause tha Onun için bu dil »Lisanı Osmani» de we do not love an another murually» ğil, «Lisanı Türkî := Türk dili» dir ve ve «Seviştirememek = To cause that dünyanın en mükemmel lisanı olan bu it be impossible for us to love anoiher dilin Oğuz efsanelerine karışacak kadar mutually». eski bir yazısı vardır: (Suâvi) ye göre bu yszı «Uygur hattı» dır. Fakat bu Kalb sektesinden ölüm etüdünü 1869 da yazan (Ali Suâvi) «OrSamatyada Sancaktar Hayreddin hon yazısı» ndan henüz haberdar değildir; çünkü büyük Türkolog (Thomsen) mahallesinde 66 sayılı evde oturan Ah in «Oıhon» yazısım halle ait ilk neşri med c^lu 52 yaşında emekli yüzbaşı İh yatı o tarihten yirmi dört sene sonra, san, dün sabah evinin balkonunda ölü yâni 1893 tarihinde «Danimarka Ulum bulunmuştur. Muayenesinde, kalb sek ve Edebiyat Akademisi Bülteni. nde tesinden öldügü analşılarak, Adli he kim Enver Karan tarafından ceseciin çıkmıştır. (Ali Suâvii eskiliğini ve eski yazısım gömülmesine ruhsat verilmiştir. Ya müdafaa ettiği Türk dilinin bütün dil pılan tahkikatla, İhsanın hareminin de lerden üstün olduğuna da kanidir (nüs bundan bir kaç ay evvel bir kaza ne ha 3, s. 116): «Türkce lisan sair lisanlaı ticesinde Haseki hastanesinde öldüğü üzerine vücühi adîde ile tercih olun öğrenilmiştir. Ölenin ceketinin cebin' mak meselesinden taaccüb ctmemelidir. de bin küsur lira bulunduğu tespit o (Suâvi Efendi) bu kanaatini bir ta lunarak, para varislerine teslim edil raftan (Ali Şir Nevayi) nin «Muhake mistir. «Tiirfc Için en muhterem varlik, hW' şeyden evvel, Türk milletidir.» Bu ve emsali kuvvetli sözler de broşürde yer bulsaydı, daha tam bir eser vücude getirilmiş olurdu. DOĞUM Dün, Başmuharririmiz Yunus Nadi. nin küçük k m Bayan Nilüferle değerli gene avukatlanmızdan Niyazi Kemalin bir kızlan dünyaya gelmiştir. Yavruya uzun ömürler diler, annesile babasmı ve ikinci defa büyük baba olan Başmuharririmizi tebrik ederiz. Bir arabacı mahkum oldu Lüleburgazda arabacılık eden Hüseyin Koç, Edirnekapıda kafayı çekmiş ve Abdullah 'isminde birisile kavga e t . ıniştir. Abdullahın arkadaşı Mehmed Yılmaz araya girmiş, buna kızan Hüseyin Koç, «sen neci pluyorsun da karışıyorsun» diye Mehmed Yılmazı bıçakla sol kolundan yaralamıştır. Hüseyin Koç, bir ay, beş gün hapse mahkum ve tevkif edilmiştir. Çuval ve kanaviçe geldi İhrac mallanmızın kolaylıkla arnba» lâjlanması için bir müddet evvel sipa. riş edilen çuval ve kanaviçeler gelmiştir. Bunların tevziatı için İthalât va İhracat Birlikleri umumî kâtibliğl tetkikat yapmaktadır. /?= Küçük hikâye SÂLÂHADDİNİ EYYUBİ ve BOZ ASLÂN Babalık derdi •^^™ MİLLÎ ŞEFİMİZ İSMET İNÖNİJNÜN VECİZELERİ: «Inkılâblann kıymet ve azametini takdir etmek için zaman zaman maziye rücu ile mukayese etmekte fayda vardır.» 1914 T E N SONRA (Türkçe Sözlü) 25 senelik dünya siyasetinin geçid resmi. EBEDÎ ŞEF ATATÜRK, MİLLİ ŞEF İSMET İNÖNÜ Umumî Harb İstiklâl Mücadelesi... Herkesin merak ve heyecanla aöreceği film. Bu filmde: 25 sene dünvada geçen siyasî, iktısadî, içtimaî en mühim vakayii göreceksiniz. Bugünü iyi anlamak için dünü gösteren film. BU AKŞAM saat 9 da E LH A M RA Sinemasında Biletierinizi evvelden aldırınız. fakat ayni zamanda gizli bir gururla Keşke doktora uğrasaydınız! bastı. Yüzü pek nadir gülen hizmetçi Bu gün arük hiç bir yere kımılkadın gayet diplomatça konuştu: danacak halim yok. Eve kadar nasıl uza Bakayım, hanımefendiye sorayım, nacağım diye düşünüp duruyorum. beyefendi evde mi? Maamafih siz bu Bu kısa konuşmayı uzun bir sükut yurun efendim. devresi takib etti. O sırada Sabriyenin Asrî hayat ne garib şeydi! Oğlunun zihninden şu mülâhazalar geçiyordu: Hasta olan adam yatağına girip isevine hizmetçisinin müsaadesile giritirahat eder... Böyle sokak sokak dolaşyordu. Küçük salona doğru yürüdü. Ampir tıktan sonra başkalarının başına ekşimez! camekâmn yanındaki koltuğa oturdu. Şükrü Bey ellerini dizlerine dayayaİçindeki küçük antika eşyayı seyrederak inledi ve son bir gayretle ayağa rekten kendini oyalamaya gayret edikalkti: yordu. Birden gelinini karşısında görün Affedersin kızım, dedi, seni race hafifçe titredi. Simsiyah saçları, çehatsız ettim ama, dinlenmek çok işime kik gözleri, koyu renk elbisesile kibirli yaradı. Şimdi kendimi oldukça iyi hisadımlar atarak yanına yaklaşmıştı. Zo sediyorum. Allaha ısmarladık! raki bir tatlılık ve aşikâr bir müraiŞükrü Bey yavaş yavaş kapıya doğru Ukle: yürürken babasını gitti zanneden Ec Babacığım, dedi, Ecved evde bu ved yazı odasından fıflamış haykırılunmadığı için pek müteessir olacak... yordu: Ne zamandanberi gelip sizi görmek is Neyse ihtiyarı atlattın, değil mi? tiyordu. Fakat iri o kadar çok ki sorSabriye kızarıp bozularak sitemli simayın... Gene bir münakasa varmış, temli söylendi: galiba oraya gitti. A... İlâhi Ecved... Ne zaman gel Zarar yok kızım; zaten fazla ka din de oraya kapandm? lacak değilim. Yalnız, kalbim sıkıştı da Baba, oğul, gelin, üçü de o anda çok biraz oturup dinleneyim dedim. Malum müşkül ve sıkmülı saniyeler geçirdiya, havası tilki ini gibi bulanmış kah ler. Ecved, karısına göz kırparak: Halbuki zekâ ve istidadın müsaid velere arük gidemiyorum. Yahu, dedi, ben sana bu usulü ya babacığım... Neden bu işe büsbütün kendini vermedin? Neden mi oğlum? Bu bahse fazla derinden temas etmek istemezdim ama, mademki sırası geldi, söyliyeyim: Senin yüzünden yavrum. Çünkü sen, yirmi beş sene evvel mevkice olmadığuı kadar, sıhhatçe de bugünkü gibi değilbancılar için tenbih etmiştim... Babam din... Ben de henüz şöhret kazanmaya başlamıştım. Fakat senin biraz yüzün için değil. Sonra Şükrü Beye dönerek ilâve etti: sarardı mı kalem elimden düşüyor, her Biliyorsun işim çok... Tıraşçılardan öksürüğünü duyuşumda, çekmeğe çahşkurtulmak için başka çare bulamadım. tığım çizgi istikametini şaşınyordu. Çols zayıf ve hastalıklı bir çocuktun. Vak« Haklısın yavrum. timi muntazaman masamın başrnda geOnlar konuşurken Sabriye fırsattan çirmeğe imkân yoktu. Çünkü sık sık istifade ederek ortadan kaybolmuştu. rahatsızlanıyordun. Yatağmın kenarın Babacığım otur da iberaber çay dan ayrılamıyordum. Böyle olmasayd!, içelim! belki ben de bir Yeni Postane, bir Vakıf Şükrü Bey, nazikâne bir hareketle bu Hanı yapacak, hem isim, hem de para teklifi reddettikten sonra, her şeyi göze kazanacaktım. Hayır, ben seni kurtaralan bir insan tavrını takınaraktan içini mayı tercih ettim. Sıra ile kızamık, kıboşaltmak ihtiyacını duydu. Karşısmdaki zıl, tifo geçirdin... Ben de başucunda negeniş omuzlu, iri kemikli, çatık kaşlı, feslerini sayarak sabahladım. O halle uzun boylu delikanhya hem gurur ve ertesi gün çahşmama imkân var mıydı?, iftiharla, hem de acı bir istihza ve isSıhhatimle beraber şöhretimi ve servetihfafla bakarak: timi de uğrunda feda ettim. Bugünkü Seni beyhude yere niçin işgal ede kalb rahatsızhğım o anlarda uğradığım yim oğlum? diyordu. bir an evvel gi heyecanlann tabiî bir neticesidir, hiç deyim, sen de rahat rahat çalış. Ben şüphesiz. Lâkin pişman değilim. Sen, böyle girintili, çıkmtılr geniş bir apar gürbüz bir delikanlı, hayatım en geniş tımanda oturamadığım için gelen giden şekilde temin eden bir san'atkâr oldun den saklanıp kendimi lâyıkile mes'e ya... Benim için kâfi. Haydi yavrum, ğime hasredemedim... Senin gibi meş vaktini kaybetme. Yazıhanenin başıntt hur ve zengin bir mimar olamsdım... dön... Çalışmaya. kazanmaya bak. Ben Ancak bir ustabaşı derecesinde muvaf ağrr aksak, fıstıkî makam eve kadaf fakiyet gösterebildim ve onun kadar giderim, korkma! para kazanabildim. Hadiye lclâl Hadiye İCLÂL

Bu sayıdan diğer sayfalar: