1 Kasım 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

1 Kasım 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 1 tkinciteşrin 1941 l [ Hayati bir nokta Istihsali artırırken Müstahdlf tatmin etmek ve fabrikalarımızın h i i bir çarkını âtıl bırakmamak lâzım olduğunu unutmamalıyız Radyo proğçaşıpruzda bir müddet Yazan : Mutavassıt tüccar ve . tenberi iki hkfuSla bir akşamları saat 7,45 ile 7,55 arasmda iaşe işleri hak kasablarla mücadele kında konuşmalar yapılıyor. Bundan Ö M ÜR üç hafta kadar evvel ayni saatte yapılan iaşe musahabesindeki sözcü ayşekli değiştirilecek denin ziraatini gelecek yıl daha da ar San'at ve edebiyatta nesil davası, daha doğrusu müteakıb iki neslin «benlik> iddiası, yeni ve yalnız bize mahsus bir münakaşa mevzuu değildir, Birincisinde «düşünces hâkimdi; ikinciGarbda; dünün ve bugünün san'al ha sinde «şeklin> bertaklığı var: reketleri bertaraf, tâ eski Yunan teŞehrin müvezzileri elinden îekküründe bile mücadelelere, tarizleCelirse, bir haber gelirse re, ithamlara raslanz. Eflâtun'un baYırtacağın zarfm içinde, biî fci zı Dialogları meselâ «Ziyafet> teki Ben varım! nen şöyle demişti: Sokrat ve Sofistler bahsi gibi bürün«Mahrumiyetlı/re düşmeksizin şim tırmasına müessir olacak bir raddede Fiat Murakabe bürosu, et meselesi dükleri felsefe ve tefekkür manasına Saçlannı örerken elin diki hallerin ve şartlann müsaadesi olup olmadığını gayet iyi hesablamak nin son şekli üzerindeki tetkiklerini rağmen, bir nevi nesil münakaşası deDuyarsa, bir zorluk duyarsa nispetinde rahatça yaşayabiimek için, deyi yetiştiren müstahsili teşvik edici ikmal etmiş ve raporunu Piat Mura ğii midir? Hisset ki, saçlannın a.rasında muthaç olduğurnuz şeylerin müşkü bir kazanç nispeti gözetmek istihsalâtı kabe komisyonuna vermiştir. Fiat MuBen varım! Bizde de «Serveti Fünun. hareketinin lâtsız tedariki icab eder. Bunun için de tezyid etme külfetine katlanmaz. rakabe komisyonu, pazartesi günü top«Tanzimat» edebiyatına; «Fecri Âti»ilk hatıra gelen tedbir istihsali arttırBu mütaleayı burada serdedişimize se lanarak bu mühim meseleyi tekrar müGünahlannla derdîejfiğijı aynadc nin «Serveti Fünum a hücum'.arı, zinmaktır. İstihsalin tezyidi meselesini iki beb, bu me\zu üzerinde bir çiftçi İle zakere edecektir. Görürsen, bir partltı görürsen cepheden mütalea edebiliriz. Birincisi: aramızda geçen muhaveredir. 3000 döÖğrendiğimize göre, Fiat Murakabe cirieme usulile zamanımıza kadar daAnla ki bu parıltı üstunde İthalâtımızı koruyarak lüzumlu mevad nüm kadar arazi sahibi olan Çukurova bürosu tetkiklerinde şu neticeye var yandı. Oyle ki, bugünkü nesil kendinBen varım! den evvelkini; dünkü nesil bugünkünü dın tedarikini teminat altına almak; i zürramdan biri 194041 mevsiminde ye mıştır: kincisi: Memleketimizin bütün ziraî tiştirdiği pamukları deposuna boşaltürKendinle kalmak için, kimsesiz.. 1 İstanbula kasablık hayvan gön şiddetle itham etliler. Ben de, birkaç ve sınaî istihsal vasıtalarını tam kuddığı sırada yanına yaklaşarak «Bereketli deren mmtakalarda bir darlık yoktur. zaman evvel, bu gazetede yazdığım iki Örtersen, kapını örteTsen retlerile çahştırarak dahilî istihsalâtı olsun, inşallah geleeek yıl daha bol mahBu kaptntn dışında unutma. ki 2 Fiatlarm şimdilik değiş.mesini tenkidle gene nesli haksız bu'muştum. Hbksız bulmuştum, çünkü gene nesJi mızı azamî hadde çıkarmak.» Ben varım! sul ahrsınız» diyecek oldum. Bana şu mucib bir sebeb yoktur. 3 İstanbula et gönderen, et tica temsil ettiklerini iddia eden bir kaç Celâl Silay Arş'ın ve kâinatın sırrını Hakikaten, ihtiyaç maddeleıinin te cevabı verdi: «Gelecek yıl bu sene ekdarikinde gidilecek, bu iki yoldan baş tiğimin yarısını yapmıyacağm, 69 lruru retinde tavassut yapan tacirlerle pe delikanlının, edebiyatta «nazım> de arayan «şüphe» idi. Fazıl Hüsnü Allaka çare yoktur. Bu yollardan birinci şa pamuğu alıyorlar. Bizimle başbaşa rakendeci kasablann ekserisi ihtikâr dii|imiz nevi ile hiç alâkası olmıyan ha, aramadan inanan; yaradılışın ona mısraları .şiir» sanmalan, «klasik» teki hediye ettiği iman ve sükunun şairidir. einin yani ithalâtı korumamn anahtan verip, hesabm nedir, kaça roal ettin? yapmaktadır. Fiat Murakabe bürosu, sıkı kontrolla yenilikle, cgarabet» teki tuhafîığı karış Bazan Tanrı mefhumu, inancında bir su itiraf etmeliyiz ki elimizde değildir. Bi diye sormadılar. Hamallığım edecek olze bugün muhtac olduğumuz malları duktan sonra gelecek yıl daha az yük rında bir çok kasabı narktan çok fazlaya tırmak demekti. Halbuki tyeniliğin» bile helezonu gibi dağılır. Fakat Fazıl Hüset satarken yakalamış ve Müddeiumu klasik esasa müsfenid bir usulü, tarzı seve seve vermeğe razı olan memle taşımağa çalışacağım.» nü gene ona ulaşır ve sırrını çözer. Belketler mevcut olduğu halde; muharebe Maliyet unsurları üzerinde burada tah miliğe vermiştir. Fakat kasablar top ve çerçevesi vardar. Kafiye ve vezni ata ki kendince çözer; belki bu sır hakitancüardan gene yüksek fiatla et al biliriz; fakat fikir, ahenk ve nefsi olmıyüzünden yolların kapanmış ve tıkankatte değildir. Ne çıkar; demek ki, haliller yapacak değiliz. Buna benzer şi makta ve halk, eti narktan 10 15 kumıs, olması buna imkân bırakmamakkâyetler bir çok ziraî istihsal şubelerin ruş fazlasına yemekte devam etmek yan yazıya «şür» diyebilir miyiz? Aksi kikati hayalin sembolünde görebilmiştir! tadır. Hal böyle olunca dahilî istihsade işitilmektedir. Bizzat müstahil olan tedir. Bunun için mücadele şekillerinln takdirde nazımla nesri tefrik eden hu Onun İçin Fazılın tazallumden münacata limizi arttırmağa bütün kuvvetimizle giden sesinde çocuk sadeliği ve çiçek çiftçi doyurulmadıkça istihsalâtın art değiştirilmesi lâzım geldiği kanaati susiyetler nedir? çahşmak zarnretinde olduğumuzu kasafiyeti var. Fazıl Hüsnü için AUah, tırıbnası muhal olur. Bunun için her mevcuddur. Fakat gene şairlerimiz hakkındaki bul etmeli ve ona göre her tedbiri ithangi bir maddeye fiat vaz'ında o madmenfi düşüncemi değiştiren ve müspet insan, çocuk, dünya; akideyi bir etika tihaz etmekten geri durmamalıyız. sisiemi olarak yalnız rasionel adeseden deyi yetiştiren mystahsili teşvik edici Dahilî istihsalâtımız ziraî ve sınaî o bir kazanc nispeti gözetmek stihsalâtı 34 üncü okulda hayırlı iki bir san'at hareketinin bizde de varlığına gören birer mevcudiyet değil, fakat mubeni inandıran şair Celâl Silay ve Fazıl larak iki müstakil şube halinde mütalea tezyid için en doğru yoldur. Hüsnünün şiirlerini kendilerinden din hayyili hakikat yapan birer semboldür. açılış töreni edilebilirse de; her iki istihsal membaı lemek oldu. O zaman anladım ki, gene İmanlarm en güzeli de bu değil midir? feirbirine bağlı, birinin ataleti diğerinin Sınaî istihsale gelelim. FabrikalanmıBoğaziçinde Anadoluhisarında 34 ünFazılın aşeğıdaki mısraları, nekadar faaliyetile sıkı sıkıya alâkadardır. zın bir çoklarmda küçük teknik ku cü okulda Cumhuriyet Bayramı müna nes:in hakikî şiir mümessilleri de mev çocuk insanın, büyük Tanrıya yakmcuddur; ve onlar da. zamanında bir FıkBugün yurdumuzun ziraî membala surlar yüzünden işlemiyen tezgâhlar ol sebetile güzel bir müsamere verilmiş, laşabileceğini sade ve temiz bir ifade ile rını işleten köylüdür. Onun da bütün duğunu, bu kusurların büyük himmet Profesör İsmail Hakkı Baltacıoğlu kaza ret, bir Orhan Seyfi, bir Nazım Hikmetin Türk nazmının şekil ve dilinde yap anlstıyor: insanlar gibi muharrik kuvveü, gayret lere hacet kalmaksızın düzetilmesi, tez ve nahiye erkânile çocuk velileri hazır tıkian müspet yeniliği ayni hcves ve is Kapilar açilır ardına kadar lerinin raüvellidi kazancıdır. Köylünün gâhların tekrar işler hale sokulması im bulunmuşlardır. çalışmakıadırlar. kazancı ne kadar büyürse onun zer kân dahilinde bulunduğunu söylüyorlar. Kuşlar uçar haUralar içinden! Müsamerede temsil ve millî oyunlar tidadla başarm.tğa kudret ve kabiliyeti de o nispette bü Ziraî, sınaî her sahada rastlanacak en oynanmış ve marşlar Eöylenmiştir. Mü Altsıalarında «ayrı» ve €baska» bir go Çocuğum! Şarkı söyle sokaklarda Sesin güzellıgini kaybetmeden. yütülmüş olur, Her ne denirse sensin; küçük bir ataletin bile millî iktısadî ha samereden sonra Halat Fabrikası sahibi rüş sezilen bu iki şair; orijinal edebiya9** tın şekil garabetinde değil, fakat iki bin ne kadar ideallerden, parlak fikirlerden yatımızda mühim zararlan vardır. Bugü İbrahim Arının okula hediye ettiği çok fcahsedilsin, çıplak hakikat daima şuzengin çocuk kütübhanesi Profesör İs scnelik ayni fikir ve görüşleri yeni bir En uzak gemileri, korsanlann nün ihtiyaclarını karşılamak için bütün dur: İnsanlann maddî ihtiyaçlarınm mail Hakkı Baltacıoğlu tarafından kü tarza sokabilmekle kabil olduğunu idrak Seyretmek yıldulann tılinmesini istihsal unsurlarımızın, tesisatımızın, şad edilmiş ve bunu müteakıb Kızılay tatmini endişesi bütün çalışmalann, ettikleri için bugünkü Türk şiirinin Çocüğum! Sor neden afcjom oluyor gayretlerin, didinmelerin muharrik teçhizatımınn tam verim kudretils ça odasınm küşad resmi de nahiye müdü varJıkları arasındadırlar. Zoi'aki «yeniAyıblamaz kimse seni! kuvveti olduğuna aslâ şüphe ve tcred lışürılması hepimizin emniyeti, huzuru rü Haldun Menteşaoğlu tarafından ya Iik> olmaz. Kolay şöhret gayesile meyiçin en birinci şarttr. pılmıştır. Bundan sonra davetlilere mü düna gelen eser bir <edebiyat nüktesidüd edilmemelidir. Unutulnuyan ilk demet İstihsalâtın artırılması davamızda pa kellef bir çay ziyafeti verilmiş ve güzel dir». Fakat o kadar. Şiirimizi «edebl Binaenaleyh, çiftçinin emeği olan biı Çocuğum! Sana yalvarıyornin bir hava içinde tören nihayet bul rükle» den hakikat ve müspete götürmaddeye kıymet koyarken o kıymetin rolamız şu olmahdır: Müstahsili tatmin £nerin çirkinleşmeden dua et. meğe çalışan Celâl Silay ve Fazıl Hüsköylüyü tatmin edici bir derecede ol etmeli, fabrikalarımızın hiç bir çarkını muştur. Allaha, çocuğa, tabiate mümia' Fazıl masına dikkat etmek. hatta çiftçiyi tat atıl bırakmamalı. Şehir Meclisi bugün açılıyor nünün şiirle'rinden şu mısraları ahyo Hüsnü yalnız ölümün hırçın ıstırahını min ettikten başka teşvık ederek o madrum: Celâl Silayın «SuaU şiirinden: ÖMÜR defedemiyor. Kâinatta yalnız ölüm maİstanbul Şehir Meclisi bugün saat kus talihtir. «İyi» nin içindeki «fena>Zincirlerle çekiyor, işçiler 10 da açılacaktır. İkinciteşrin devresidır. Ve her zahid gibi müspet Fazıl da, Havagazi şirketi hakkında Giineşi, yatağımın başıaa! nin ilk içtimaını teşkil eden bu toplanmenfi bir mevcudiyete inanamıyor. OBen nasıl ç\karım bu kirli yüzle tıya Vali ve Belediye reisi Dr. Lutfi tahkikat yapılıyor nun «Ev içinde düşünce» şiiri, bütün Kırdar riyaset edecektir. Günejin kargısına? ? r * f i » l İstanbul Havagazinden dün Piat Muömrümüzün varlığıru bir anda hiçs kalSinemasuıda Şirketi Hayriyenin yeni Kuşlar baş ucuma t o p î a n m i | rakabe teşkilatına bir çok şlkâyetler beden, hayatımızın huzurunu kaçıran ve Perdeleri açıhyor, sabahm. Bütün İstanbul halkının beğendiği. yapılmıştır. Bu şikâyetlere göre şirket, bizi buhranın mücerredinde ölmeden tarifesi Ben nasıl sokarım bv, tetnbel vücudü, evvel öldüren adem kâbusunun nekadar İstanbul halkına az tazyiklı gaz veralkışladığı film Şirketi Hayriyenin yeni sonbahar ve Bahçesine, AUahın? mekte, bunun kuvvei haruriyesi az olsade ve kuvvetli tas\nridir: kış tarifesi bu sabahtan itibaren tatbik masına mukabil saatleri bir misli fazla Bu mısralar, •karanlık insanın», *ayKtm aldatmif bu kadar insanı olunacaktır. Bu tarifenin başlıca husuçevirmektedir. Aybaşı tahsilâtı dolayıKimsecikler aldırmıyor ölüme siyeti bilhassa mekteblerin 8.30 da der dınlık Allaha» kâinatın sırrını soran sile kendilerinden mutaddan fazla paÖlüm, ey o'ökten büyük se başlıyacakları nazarı dikkate alma sualdir. Bu sualde «dünya soytarısının» ra istendiginl gören aboneler Fiat MuStğdıramıyorum seni gSnlümc' rak Köprüye sekize beş kala ve on ka kahkahası var. Öyle bir kahkaha ki, rakabe teşkilatına ve Mıntaka Ticaret la iki postanın mektebler talebesini ge onda arayan ve bulamıyanuı yeis sorBaş rollerde: Nasü, yasamağı bırakmak mt, nasıl tirnıesi, memurin için de 8,30 ve 8,40 ta gusu, kâinatm haşmetiru sezen ferdin müdürlügüne başvurmuşlardır. SPENCER TRACY Bir elbise mi bu, bir memleket mi îci? iki postanın gene Köprüye gelmesidir. zi'leti ve biraz da âleme ve kendine güBu müracaaUerin çokluğu karşısında Ben nasıl yok o'urum, anlavuyorum iüş var. Allahtan utanan şair Allr.ha CLAUDETTE COLBERT Ara mekteb ve memur postaları da îstanbul Belediyesinden şirket tesisatı Dünya yok olabilir belfci. iskelelere bu şekilde şamanında .vâsıl inanıyor mu? Bilmiyoruz. İnanmıyor CLARK GABLE ve verdigi gazin tetkik olunarak netinıu? Onu da bilmiyoruz. Berzahın geçiolmaktadır. Celâl Silay ve Fazıl Hüsnü bana; fikir cenin büdirilmesi istenmiştir. Eğer tahHEDDY LAMARR dindedir ve Berzahın ıstırabını çekiyor. ve üslublarının sadeliğindeki deha ile kikat neticesi, şikâyetlere uygun çıkarGramer davası Dev şairler tanırız ki, objektif olabil damgalarını asrımıza vuran iki büyük Bugün seanslar: 2.15 4.30 6.30 ga Havagazi şirketi gaz yerine hava ile Tefeyyüz kütübhanesi tarafından o dikleri için eşyanın ve insanın üstüne garb ve 9 da, saat 1 de tenzilâtlı matine şairini hatırlattı. Fransızların saatleri çevirerek ihtikâr yapmak sukul müdürlerine ve öğretmenlerine (Açık çıkabilmişlerdir. Celâl Silây sübjektif Ftancis Jammes ve Almanlann Rainer çile Adliyeye verilecektir. mektub) başlıgı altmda neşredilen bir olduğu İçin duygularının ve davasınm Maria Rilkesini. Bilhassa Rilke'nin beyilânda, bu küîübhanenin çıkardıgı gra esiridir. cBüyük imana» kavuşmadı; fa neimilel ehemmiyetine misal olarak İsmerden başka bu yıl okullara hiç bir kat ondan uzakta da değildir. İman ve viçre hükumetinin büyük saire gönSan'atta eşi. kudrette benzeri olmıyan büyük Rejisör eser tavsiye edilmediği ileri sürülmüş şüphenin, huzur ve vehmin çocuğudur. derdiği şu davetiyeyi aynen kopya ediCECİL B. DE MİLLE ' in yarattığı tür. Halbuki Maarif Vekâletinin 83 '9060 Keyecan ve korkudan sonra emniyet ve yorum: «İsviçre Federal hükumeti, büsayılı ve 20 ilkteşrin 1941 tarihli ka sükunun bahçesini bulabüecek mi? Buyük şair Rainer Maria Rilke'yi İsviçre rarile Peyami Safanm (Cumhuriyet Ki lamasa da ne zararı var! Hepimiz, devletinin misafiri olarak, İsviçrede tabevi) taxafmdan neşredilen (Okul tbaşlangıcdan» beri o bahçeyi aramı,jor yaşamağa davet ve emrine Muzot şatogrameri El kitabı), bu sene için bümuyuz? Celâl Silayın •Soran insanı» nı, stınu tahsis etmiştir. Bu suretle hür ve tün okullara tavsiye olunmuş ve bu kabizim kadar büyük ve zavallı olduğu san'atsever İsviçreliler, asrımızın en rar 144 numaralı tebliğler dergisinde de için seviyoruz. ve daha beş büyük yıldızın hayat verdiği R E N K L İ büyük şairinin kendi topraklarında yaçıkmış olduğundan, Cumhuriyet Ki1 tabevi, ceza ve matbuat kanunlannın Celâlin diğer güzel bir şiiri var. «Su şadığını bilmekle iftihar edecek erdir.ı sarih maddelerine uyarak bu kütübha aL> fikrin davasıydı. «Kapının dışı> selis Şimdi iddiam şudur: Celâl Silay ve ne aleyhine dava açmıştır. ü^lubun ve ahenkli türkçenin akışıdır. Fazıl Hüsnüye Ri'.ke müessir olrmıştur Sehir haberleri Yeni Et satışlarında yolsuzluk Tetkik ve tenkid NALINA İHEM MIHINAİ Bu, harb değil de nedir ? neslin varlıkları Ceîâteddin Exine Yazan:' harbde, Amerikanın vazidemiyorum, hayır. yeti hakikaten garibdir. Bu, Her ikisinin de Rilif bi bakımdan garabetler diyan bir ke'yj okumadıkla telâkki edilen Amerikaya uygundur da. rını biliyorum. Rilke Fakat doğrusunu isterseniz, bu harbin ayarmda şairlerdir kendisi de, bu sütunlarda bir kaç defa hükmünü de vere tekrarladığımız acaibliklerle dolu olducek değilim; hayır. Bu fuzuli ve yersiz ğu için, Amerikan siyasetinin garibebir methiye olur. Fakat sadece, yalnız lerine şaşamıyor, onlan adeta tabiî buistidadlarına güvenmezler ve kültür se lujoruı. M. Ruzvelt, çoktanberi Almanyaya fiviyelerine de çok, pek çok ehemmiyet verirlerse bir gün Türk şiirinin Jammes len harb ilân etmiş bir vaziyette olduve Rilke'si olabilmeleri çok kabiidir. O ğu ve aldığı tedbirlerin hepsi, Amerikakadar Rilke'yi andıran ve ona yakia nın bu filî harb vaziyetini teyid ve takviye ettiği halde, o nutuklannda, şan nazımda sade fikir ve dil istidadına hâlâ, biitün bu tedbirlerin Amerlkayı maliktirler. Bu iddiamı ispat için Rilke harbden uzak tutmağa matuf oldnğnnu nin «Saatlerin kitabı» ndan tercüme et söylüyor. Bir Amerikan muhribinin bir tiğim iki şiirinden şu birkaç mısraı nşa Alman deniz&ltısına su bombalarüe hüğıya yazıyorum. Birincisinde Celâl Si cum etmesi, bir Alman denizaltısınut layın .SuaU; ikincisinde Fazıl Hüsnünün bir Amerikan muhribini torpillemesi ve «Ölüm» şiirlerile adeta bir ikizlik kara onun mürettebatından bir kısmını ölbeti var. Bu hakikati en haşin münek dürmesi harb değil de nedir? E|er, mesele sadece mcrasimden ibaret olan kidler bile teslim edeceklerdir. «harb ilânı» na kahyorsa, bu «acaib Allah; sen büyüksün! harb» de, esasen, o usulün modası çokO kadar büyüksün ki, ben artık tan geçmiştir. Bu harbde, harb nota•mereud değilim, lar veya ültimatomlarla değil, tayyare Senin yakmına gelebilecek bile 61 bombalarile filen Uân edümektedir. Şu sartı; halde, geçenlerde bir Alman denizaltıO kadar karanlıksın ki, benim ujak sile bir Amerikan muhribi arasında TUoydtnlığtm, kua gelen muharebedenberi Almanya Eteğine beyaz lekesini sürse de ma ile Amerika filen harb halinde bulunos» yoktur. nuyorlar demektir. Fakat işin henüz kıvamı gelmemiş olduğu için, iki taraf • *• da, filen harbettikleri halde, nazariyat Ölüm gene orada; dkşamm mavili itibarile kendilerini harb halinde teğinde lâkki etmiyorlar. Bu hal, iki kişinin Tobafcsız bir jincan gibi. birbirlerile sille tokat dövüştükleri halVe fincanm Jculpunda bir çatlak var de, «blz kavga etmiyoruz» demelerine Çatlakta eskimif ve tozlu bir yaz\: benzer. Ben dünyantn ümidiyim diyor Bu iki devlet arasmda bir kara huFazıl Hüsnü kahraman ordumuzun dudu bulunsaydı, harb gemileri arasınmuvazzaf bir subayıdır. En şerefli vazi daki çarpışmalann böyle mahdud ve münferid vak'alar halinde kalmasına fede bulunuyor. Fakat Celâl Silay hususî bir şirketin pek İmkân yoktu. Şimdilik Alman . A«tadad bürosunda» ayda kırk lira maaşla merikan harbinin bütün şiddctile alevlenmesine iki tarafın başka başka seçahşmakla beraber Üniversiteye devam beblerle harbden çekinmeleri kadar, etmektedir. «Tadad bürosunda» ve ayda Atlas Okyanusunun engin sulan da kırk lira ile bir insan ecnebi dil bilgisini mâni olmaktadır. Fakat Amerikan tive san'ata lâzım olan kültüıü güç edine caret gemileri silâhlandıktan ve Almanbilir. Şuraya buraya talebe gönderiyo lar tarafından harb mıntakası Uân eruz. Şiirimizin hakikî istidadı olan bir dilmiş olan bölgelere girdikten sonra, Türk gencini «tadad bürosunda» çürüte bu münferid vak'alar çogala çoğala, cek miyiz? Memleket gencliğinin istik iki taraf da harb ilân etmeden iyiden bali vazifesini deruhde etmiş olan ehil iyiye harbe tutuşmuş bulunacaklardır. ve erbaba soruyoruz. Celâleddin FZİNF SİJMER v TAKSİM e Sinemalarırun vâsi salonlan, koşuşan halk kütlelerini istiab için dar gelmektedir. Cünkü; EÖstermekte oldukları dünvamn en muazzam. en zengin ve en muhteşem süper ulmi olan VİCTOR HUGO'nun ölmez eserj MEIEK Notr Damın Kanburu ( N'OTRE DAME de PARİS ) 5imdiye kadar bütün gördükierinizi unutturmaktadır. KARA SEVDA Orijinal kopyası Türkçe kopyası S Ü N E R'de T A K S İ N'de Basrolde: CHARLES LAUCHTON Suareler için yerlerinizi mutlâka evvelden temin ediniz. Yarınki PAZAR: Matineler saat 9,30 da baslar. f B U G Ü N Büyuk Millî Şefimiz İsmet İnönünü İstiklâl Harbinde Mondros mütarckesinde Lozana eiderken Lozandan dönüşü Moskovada Atinada göreceksiniz. GARY COOPER MADELEINE CARROLL . PAULETTE GODDARD PRESTON FOSTER 1914 ten SONRA ELHAMRA Mütemadiven Sinemasında alkışlaruyor. Zafer Ordusu HILDE Büyük Bugün LÂLE Sinemasında Hakikî bir zafer gibi yeniden alkışlanacak. Ucuz matineler: Cumartesi 13 ve Pazar 11 13. . 25 seneyi iki saatte sösteren TÜRKÇE sözlü büyük film. tâveten : TÜRK SAZİLE İSTANBUL HATIRALARI Matineler 11 de başlar. KRAHL'in güzelliği askının heyecanh, merakh esran İ S A B EL Filminin harikulâde ihtişamı içinde yüreklere tutlı bir helecan veriyor ki : öyle Sineması Her gün, her gece hıncahmc doluyor. B U AKSAM Şehzadebaşı TURA.N \ ^İNEMA Sinema Tiyatrosunda TİYATRO VARYETE San'atkâi* N A Ş İ D ve Arkadaşları G Ü L ile F İ D A N Komedi 3 perde C İ N VARYETESİ 1 ve yeni VARYETE Numaralan. 2 film birden: Sinemada: 1 Unutulmaz ZARAH LEAN'DER Bir Balo MABİKA RÖKK Gecesi İntikamı 2 Görünmiyen BELA LUGOST. Adamın 10.30 dan itibaren devamh matineler. D i r sonbahar akşamıydı. İri yağmur damlaları camlardan süzülüyor, dışarıda ağacların ve rüzgârın çıkardığı uğultular duyuluyordu. Sobanın yanına sokulmuş oturuyordum. İclâl içeri, ıslanmış, yorgun girdi. Bununla beraber neş'eli görünüyordu. Mantosurum. Aşk fırtına gibi deli bir şey ol lerdenberi ağır, sıkmtılı bir hava var. nu çıkarıp karşıma oturduğu zaman ince mahdır değil mi? İnsan onun müthiş Ona kendimi, kolaylıkla, şikâyetsiz veruzun ellerini ısıtmak için sobaya doğru bir dalga gibi çarptığıru ve kandisini diğim halde daha ne istiyor? Onu mesuzatarak: bırakırken tazyikmdan ezilip kırıldığını ud etmeye gayret ediyorum. Gene de Ahmedle beraberdim, dedi, bir yerhissetmelidir. Evet, ben işte bir gün birbirimize yaklaşacağımıza, her an de oturup çay içtik ve bana gene izdiböyle bir şeyin başıma geleceğini sene uzaklaşmaktayız. Ah, sana her şeyi vac teklif etti. lerdir ümid etmekten usanmadım. Fa açıkça anlatmak isterim. Bazan «Acaba Ahmed çocukluk arkadaşıydı. Gene kızı kat artık, bitti. Çalışmaktan yoruldum. fena mı yaptım?» diye düşünüyorum. senelerdenben her yerde takib etmiş, Kendimi yakıız hissediyorum ve sonra Belki daha beklemeliydim. Ahmed büspeşini bırakmamıştı. Sık sık izdivac tek Ahmedden de geçemiyeceğim. Bu garib bütün durgun, çekingen, hatta soğuk bir lif etmekten usanmıyacak kadar da bir ruh hâleti. Fakat onu ümidsiz, bedadam oldu. Bana her şey bitmiş gibi inadcı ve sabırlı bir âşıktı. İclâle ge baht görmeye tahammül edemiyorum. geliyor. Evle de meşgul olamıyorum. lince, bu uzun boylu, durgun, derin Yüzüme acayib bir tebessümle bakı Garib bir tembellik içinde akşama kabakışlı adama karşı lâkayd olduğunu bi yordu: dar oturuyor ve kendi kendime gene o liyordum. Onun beklediği başka bir şey Demek! diye mırıldandım, gene kızlık hülyalarıma dahyorum. Bazı vardı, başka bir aşk... Yahıız geçmekte Başını salladı: geceler, sanki beklenmedik, harikulâde olan hayati içinde zaman zaman bir teselli gibi Ahmede koşuyor, onunla ko Evet, kabul ettim. Onu mes'ud et bir haber vermeye gelmiş biri, omzumnuşmaktan, beraber olmaktan hoşlanı meye çalışacağım; dünyanın en iyi ko dan dürtmüş gibi, kalbim deli gibi çarparak uyanıyorum ve bazı geceler, vüyordu. Fakat bunun aşk olmadığım bi cası olacağma eminim. **• cudümü şiddetle kavrayan kollar, renliyordu. Bir müddet sonra evlendiler. Şehir gini bilmediğim ateş gibi gözlerle garib Yavaşça: den uzakta küçük bir eve yerleştiler. bir yangının içine düşmüş gibi oluyo Tabiî, gene reddettin, dedim. rum. Gözlerini cHanm bir köşesine dikerei: Burasını zevkle döşediler. Bahçelerine çiçekler diktiler. İlk zamanlar ikisi de Sonra birdenbire ellerini yüzüne ka Hayır, dedi, bu sefer öyle olmadı. mes'ud görünüyorlardı. Bununla bera payarak, mütereddid: Çok uzun konuştuk. sonra Ahmed bu gün ber, bazı şeylerin farkına varmamaya Yapamıyacağım, dedi, galiba ondan o kadar iyiydi ki... Onun büyük bir kalbi imkân yoktu. Ahmed, karısına deli gibi ayrılacağım... Ah, halbuki bunu düşünvar. Ben bu kadanna lâyık bile deâşıktı. Fakat hareketlerinde, bakışların mek beni nasıl mustarib ediyor! ğilim. Ona evvelce her şeyi söylediğimi da, insanı rahatsız eden garib bir em Ve bir iki ay sonra, gürültüsüzce biliyorsun. Gene ısrar ediyor. Daha tuniyetsizlik, bir endişe farkediliyordu. aynldılar. Ahmed seyahate çıktı; İclal, hafı, otomobilde, gelirken beni öptü. İclâle gelince, keiidisini tamamen evine gene eski işine girerek çalışmaya başSonra öyle yalvaran gözlerle bakıyordu vermişti, ve bu halile sıkıntısını avu ladı. ki, ne oldu bilmiyorum, ona: «Seni setan bir insana benziyordu. Şimdi daha mı mes'udsun? diyorviyorum» dedim. Fakat aşkın: o şefkatle, İzdivaclarmdan beş altı ay sonra bir dum. muhabbetle uzanmış kollarda, öyle rahat, sakin kalmak, ıhk bir tem?sla uza gün bana, dalgın bir tebessüm içinde: Bilmem? diye boynunu büküyordu. nan dudaklara kendini rastgele bir şey Her gün, «Beni seviyor musvn?» Fakat şu muhakkak ki, her zamankinyapar gibi vermek olmadığını biliyo i diye soruyor, dedi, aramızda ilk gün den çok daha bedbaht bir hali vardı. « = KUçUk hikâye Aşkı arayan kadın geçirdi ki birkaç gün onu yanımda alıkoymaya mecbur oldum. Gözlerindeki ölüm. ümidsizUk gölgeîeri beni korkutuyordu ve ona artık, Ahmedden bahsetmekten çekiniyordum. Nihayet bir gün, çok zaman sonra, hiç beklemediğim bir anda bana her Yuzü daha solgun, iri gözleri kederle karanhk, akmaya hazır yaşlarla doluy şeyi itiraf etti: Bunu söylemek şimdi bile güç; fadu. Kendi kendisini ikna etmek ister gibi: kat ondan başka kimseyi sevmemiş ol Başka türlü yapamazdım ki! diyor duğumu anlıyorum. Aşk yanımdan gelip du, hem o da bunu istiyordu. Aramız geçtiği halde ben, çocukça hülyalarla oya daki uçurumun pek çabuk farkına var lanarak, bunun farkına varamadım. Eğer ona kendimi samimiyetle, tam bir şedı. Fakat evlenirken, kendisine âşık kilde vermiş olsaydun, rüyalarıında ve hülyalarımdaki o kuvvetli kolların, ateşolmadığını biliyordu? ten gözlerin ne kadar yakmımda oldu Zamanla bunun, kendiliğinden olağunu görecektim. Oh, bütün olanlardan cağını sanouşü. Çabuk inkisara uğradığını da itiraf etti. «Benden uzaklar ben mes'ulüm. Onu nasıl sevdiğimi, kaydasın, diyordu, bir rüya âlemindesin bettiğim anda anladığım gibi, aşkla doyavrum. Kendini, bana bağlamak için lup taşmakta olan kalbini susturan, onu uğraşüğını, hatta eşyaları bir vasıta gibi öyle çekingen, durgun bir insan yapan kullandığını, bütün imkânlara başvur şeyin benim yüzümden uğradığı inkisar, duğunu görüyorum. Kendini ev isleri ümidsizlik olduğunu da şimdi anhyone, bahçeye hevesle verirken, bunlarda rum. Oh, onun yıllardanberi bana karşı hep bir teselli aradıgıru hissediyorum. beslemekte olduğu aşkı, budalalıkla ölHalbuki ben, yalnız seni istiyorum. Ev, düren benim.» Fakat inan bana, çocukbahçe, eşya, hatta bütün dünya umu luğumdanberi yalnız onu sevmiş oldurumda değil.» Aramızda sık sık bu mü ğum hakikattir. O, o kadar benimdi ki, nakaşalar oluyordu. Onun endişe dolu hiç bir zaman benden vazgeçemiyeceğire gözlerini her an üzerimde hissediyor inanıyordum. Onu sevmediğime kendirrı dum. Nihayet gideceğimi söylediğim za budala gibi inandırmama sebeb biraz d% man, evlendiğimiz gündenberi her an bu emniyet, inanış değil midir? Ah tekbunu söyliyeceğimi beldiyerek müthiş rar onun olmak, onun kalbine emniye., korkular geçirdiğini söyledi ve rahat huzur verebilmek için neler feda etbir nefes aldı. mezdim, büir misin? Peride Celâl İclâl bunlan anlatırken, yavaş yavaş ağlamaya başhyordu. Sonra, Ahmedle beraber geçmiş olan çocukluklarından, müşterek hatıralarından bahsediyordu. Seyahatte bulunan gene adamı uzaktan takib ediyor; ondan bahsederken şefbir gün uzakta yabancı bir kadmın evlendiğini duyduğu zaman öyle bir kriz Fakat bu imkânsızdı. Ahmed küçük evine yeni kadınını getirmişti, ve onun mes'ud olduğunu söylüyorlardı. İclâl de bunu biliyor olarak ki, sözünü bitirdiği zaman, sessiz gözyaşlarile ağlamaya başladı. Söyliyecek şey bulamıyarak, hayretle ona bakıyor ve insanların ne acayib mahluklar olduğunu düşünüyordum,

Bu sayıdan diğer sayfalar: