6 Kasım 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

6 Kasım 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURlYET 6 lkinciteşrin 1941 Şelıriıı ieinden âzım Nami Duru üstadımız, bir yurd gezisi yapmıs, gördüklerini Ulus'ta anlatıyor. Son yazısı Cumhuriyetin büyük eserlarinden biri olan Seyhan rekülâtörö üzerinedir. Azia arkadaşım yazısının bir yerinde şöyle diyor: alnanım judur ki kulaktan dşıfc olma, masallarda görillür; En sağlam ve deliklerinin ne kaHaftalardanberi ruhu diriitici aşk, gözle görülen aşktiT. dar yüksek oldugutekrar edile edile şu v Mücerred bir îuatan. muhabbetiy her nu biliyor musunuz? torik bahsi, adeta Meselâ TriyestedeBu sene Ziya Gök( yılan hikâyesine dön ou şahsın tesiri ol vakit içimi yakmıştır. Fakat vatanın bir kl konserve fabridü. Davanın hulâalpm ölüm yıldönümaksızuı, yakından çok yerlerini kari§ kan§ gezmeğe, en kalarında bir işçi, 25 s a s şu: Çok çıkar, mune matbuatırruzın tstmin etmeğe çalış gizli köşelerint görmeğe, cevherinin çok denize dökeriz. Az çıkar, pahalı yeriz. kuruş gündelik alır. Bizde ise yüz, yüa hususî bir ehemmi \ mıştır. Dr. Nebioğlu zengin olduğunu anlamağa başladıktan Bunun ikisi ortasını ne vakit bulacağız? elli kuruş isterler. Sonra, bunca emek yet verdiği görüidü. j bu noktaya işaret sonradır ki bu muhabbet, jentyete daİnsan kursağma ginneyip tekrar gel ve masrafla kuracağınız fabrikadan çıetmek suretile ilimle yanan bir atef haline oİTTnijtir.» Ün yed: sene evvel dikieri yere dönen babatoriklerin, hem kacak malı, kime satacaksınız? İşte bir Üstadın bahsettiği gözle görünen vatan aramızdan çekilen mütefekkır için 1941 niş bir yer ayırmış, zengin istaüstiklere politıkayı hem de beceriksiz surette birkendi hesablanna, hem bizım hesabı ayrı mesele daha... Memleketimizde, de gösterilen alâkalaıı bir başka vesile dayanılarak Jktısadî serpilmemizin tab birine karışüTaniara güzel bir ders ver işkı, bcnim fikrimce, vatana gözle gömahdud bazı meraklılardan başka konpııza nedir bu acıklı macerası? rünür, elle rutulur hizmetler edildiği zai'e tsnıtmağa çalışacağım için bu musa losu çizilmiştir. •nektedır (6). Dün, İstanbulun tanınmış balık ih serve bahgın klmse yüzüne bakmaz. habemde yalnız bir nokta üzerinde duDr. Nebiogiu Osman, eserinin iki ye Büyük adamlan, ölümlerinin yıldö man, gerçekleşen, var olan aşktır. Onracatçüanndan bir kaç zatla konuş Taze istavrite elli kuruş bayüa bayıla racağım: Ziya Gökalpm iktısadcılığı. rinde Ziya Gökaipın iktısadcı cephesine nümlerinde bir takım hasret nidalarile, dan ötesi kuru sözden ibaret kalır. Vatum. Anlattıklannı burada huiâsa e verir de, meselâ yaglı zamanında kuSon seneler içmde biri sosyalist zavi ve bu cephe ile alâkadar neşriyatms te teessüf avazelerile gelisigüzel yâdetmek laaımı, milletimi seviyorum, demek kâfi rulmuş bir kutu uskumruya kırk kuruşu yeden, diğeri iktısadî sosjoloji istikame mas ediyor. Türk iktısad tarihinin mer kâfi değildir. Böyle bir yâdediş, ayni değildir. Bu sevgiyi, eserle ispat etmek, Balığın bugün içine düştüşü vazi kıyamaz. Konservelerimizi en normal tinden îıareket eden iki muharrire göre halelere bölünmesi ve her merhalenin zamanda o büyük adamlann da nıhla bu ispatı da şunun bunun için değil; zamanlarda bile harice sevketmek imyette Avrupa harbi bajjlıca âmildir. Türk Alman ticaret anlaşması filen Ziya Gökalp, iktısadi meselelere karşı seciyelendirümesi işinde müellıf, Türk rını şadetmez. Müstesna ölüleri memnun kendi vicdanımızı tatmin eımek için Bizde toriğin toptan ahcıları üç kıs kânını bulamadık. Çünkü bunları, ma işlemeğe başlamıştır. Almanyadan yola ya alâka göstermemiş, yahud bazı ik sosyologundan mülhem görünmekte, ve eımek için onların fikrî ve harsî izle yaprnak lâzımdır. Yoksa bu aşk, eski bir ma aynlabilir: 1 Büyük tuzlayıcılar, mul ve hatta lüks eşyadan sayarak.'fa çıkarılan çeşidli maddelerden mürekkeb tısadî görüşleri yanlış anlamıştır. Sos onun tarihî maddecilikle değil, doğru rinde yürümek, ytldünümleıinde bu yü tabirle «kavli mücerred» de kalır. Meh(bunlar, memleket dışına göndermek hiş gümrük resmine tâbi tutuyorlar büyük ithalât partileri memleketimize yallst zaviyeden düşünen muharrire ba dan doğruyâ «iktısadi» ile, bilhassa iş rümenin mahsulü olan eseıleri ncşıet roedciğin hiç şahsî bir emel ve mükâfat için balık tuzlarlar). 2 Küçük tuz Bugünkü şartlar içlnde ise, ihracat yap gelmek üzeredir. Bunlar meyanmda de kılırsa Marxizme temas eden Ziya, ta bölümü ile alâkadar ve şimdiye kadar mek, bu suretle Dr. Nebioğlunun eseri bcklemeden vatan için kanını ve lanım layıcılar, (yerli istihlâke arzedilen ba mağı hiç aklımıza getiremeyiz. mir, çivi, makine ve yedek alât, boyalar rihî maddecüiği kavrıyamadı ve Marxa I tecrübesi yapılmömış iktısadî izahına işa gibi teliflcrle millî kültür hazinesini zen vermcsi, işte böyle ispat edilmiş, gerçek İç pazarda rağbet yok, dış pazar ile eczayi tıbbiye, kimyevî maddeler ve lıklan tuzlayıp perakende olarak satan sadece ekonomicilik atfeyledi (1). Di ı ret etmektedir (4). Yazık ki bu dikka ginleştirmek lâzımdır. Keza bu gibi neş bir eşktır. Onun bu fedakârlığı, vatan lâkerdacılar). 3 Harice taze balık kapalı... bir miktar mensucat vardır. ğer muharrir ise Fransız sosyolojisinin te şayan izah, bugüne kadar Göka.ptan riyatı yaparken daima ölmüş mütefek sevgisinin en yüksek örneğidir; fakat bu Nasıl ve neye gtivenir de, böyle bir gönderenler. Türk . Alman ticaret anlaşması hü müessisi olaıı Durklıeim'in «iktısadî» ye bahsedenlerce meçhul kalmıştır. Bu 'zah, kirler için kalemlerimizden mutlaka tak sevgiyi gostermek için, her zaman harb Verdikleri izahata göre, memleket fabrikaya sermayemM kapatabiliriz? kümlerine göre, gelecek partinin derhal :cab eden ehemmiyeü vermedığini iddia ayni zamanda kendisinden sonra yeti riz ve takdirlerin çıkması da icab et meydanmı bekliyemeyiz; onu başka tür Şu halde? haricine balk gönderenlerin, bugün elmemleketimizden karşılanması ve anlaşmez. Elimizden geliyorsa ve fikrî kabi lü deliller ve eserlerle de isbat etmekle Şu halde. Harbin bir an evvel bi manın bu suretle Işlemesi lâzım geldi edeıek dolayısile Z. Gökaipın çok nok şecek Türk iktısadcıları için bir rehJerl tamamen baglanmıştır. Malı haliyetlerimiz elverişliyse onları tenkid ve mükellefiz. Bu delilleri ve eseri her yurdtlp yollann açılmasını beklemekten ğinden bu hususta hazırlıklar yapıl san, eksikli bir sosyoloji görüşüne sahib ber olabilirdi ve gene de olabilir. Nitearlamak kolay. Fakat, mahreç hanl, kim İktısad Fakiiltesinin genc eleman red dahi edebiliriz. Bilfarz Z. Gökalp daşın barış zamanında da vermesi gerekolduğunu düşünmektedir (2). nerede? Şlmdlkl halde balık çeken bir başka ortada alınacak bir tedbir göre maktadır. lan bahseden her muharririn mutlaka tir. Hayatın her alanında her hangi tam Ziya Gökalp, içtimaî hâdiseler arasm larından Prof. Omer Lutfi, bu sahada Bulgarya var, bir de Fillstin. Sonra en mlyorum. Denlz ve kara yolları açılDün, Ticaret Vek&letinden verilmiş Gökaipın «Türk iktısad tarihi» davası sistem ve iman mevzuu itibarile bir bir çalışma, her hangi bir barışma, ben mühimmi: Balık, ne kese kâğıdına ko malı. Frlgorifik tesisatlı vagonlar gel olan tebliğ üzerine İstanbul Bölge Ti da «iktısadî». daha doğrusu «iktısadî Gökalpçı olmasına hiç lüzum yoktur. vatanımı seviyorum, sözünün bir ispatınulur, ne de pakete sarüır. Üç adım meli. Bol miktarda buz temin edilmeli. caret müdürlüğüne bir çok müracaatler teknik» olanlara ehemmiyet veren Karl nı toprak meselelerine ilisen veçhesinden çok iyi kavramış ve neşrey'edigi Şu kadar ki büyüklerden bahseden mü dır. Hele, şu günlerde, her işte, sarfedilen Ve ancak ondan sonradır ki...» yere bile gönderilecek olsa, fıçı tedarik yapılmış ve lisans için izahat alınmış Marxı gerçekten an'.amamış mıdır? Bu nekkidlerin kendi bitaraflıklan ve ilmî bir misli fazla gayret, vatan sevgisinin etmek şart. Bahkçılar cemiyeti relsi Yusufu, tuz tır. Her tacire, kendi iş bölümü üzerin sual etraiında garbda sarfedilen fikrî araştırmalarla şimdiden temayüz etmişkabiliyetleri, bilhassa ilim ahlâklan haktir. bir delilidir. Önümüze çıkan bütün nıalayıcılannuzdan daha nikbin buldum; de lâzım gelen izahat verilmiştlr. faaliyet bir gazete sütununda işaret bile Pıçı da malum ya, çembersiz olmaz. kında bize şüphe teikin etmemeleri lâ Dünyanın, diyordu, en zengin banialan tımaklarımız ve dişlerimizle tıredilemiyecek kadar çok ve dağınıktır. Türkiyede iktısadî devletçilik fikri ne zım dır. Rivayete göre koca tstanbulda, topu Piyasaya gelen malumata göre, Almanarak aşmak, vatan aşkınıu en kuvtopu ikl çember ustası kalmış. Haydl lık memleketinde yaşıyoruz. Tıpsı Ka manyadan gelmekte olan bazı mallar Kaldı ki mesele, sosyoloji davası olmak zaman ve hangi tesirlerle başladı? Dr. vetli bir tezahürü olur. Istiklâl harbi çemberclyl ele geçlrdik, fıçıyı bulduk nadada buğday, Brezilyada kahve, ne Simdiye kadar başka memleketlerden tan ziyade ideolojilerle alâkalı bulun Nebioğlu, her türlü gelip geçici siyasî (1) Bk. K. Sadi: Ekonomicilik Efsa böyle mucizeli gayretlerin kazandığı bir Balıkları da içine istif ettik. Fakat sıra, ise, torik de bizde o... Nasıl fiatları dü tedarik edilmiş olanlara naazran ucuz maktadır. Marxı sevenler, ona belki dü telâkkilerden uzak kalan bir ilim adaml bunlann sevkine gelince, tekrar ve dahl şünnemek lçin, birl buğdayıru, öteki dur. Meselâ İsveç ve Slovakyadan alı şünmediği, aklmdan geçirmediği tcfsir sıfatile meselenin başlangıcını, Gökalpa nesi, 1938 İstanbul. Bu risale hakkında zaier olmuştur. O zaman kucağındaki kahvesinl çayır çayır yakıyorsa, biz de nan çiviler, yollarda da kalıp ayrıca leri atfederek «iktısadî» yanmda diğer bağlamaktadır. Bu hususta Almanyada Dr. Halidin yazdığı etraflı bir kitabiyat yavrusunu emzirerek sırtında cepane duralar. Çünkü çemberin memleket dışına çı teessürümüzden içimiz yanarak, aynl nakliye masraflan yükseldiğinden ma içtimaî amillere de ayni derecede ehem yapılan neşriyattan da istifade ettiği «İş» in 19uncu sayısmda intişar etm'.ştir. taşıyan Türk anası, yurd sevgisini, işte (2) Bk. H. Nahid: Varlık mecmuası, böyle isbat etmiştir. karılması yasak. Çembersiz fıçı da ta tedbire başvuruyor, bln zahmetle tut liyetlerl 70 kuruş iken yeni gelmelste o miyet verdiğini, bu suretle ilmî wsyo Sörülüyor. Genc iktısadcının eseri, bil bir işe yaramıyor ve bu yüzden, tuğumuz torikleri kendi elimizle denize lan çivilerin 32 kuruşa mal olacagı an lojinin görüşüne yabancı bulunmadığını bu itibarla, bütün Ziya Gökalp münkir 1940, sayı 176177. (3) Bk. Dr. Nebioğlu Osman: Die AusKâzım Nami Durunun yazısında bahmeselâ. şu «balık. .> diye ağzı sulanan döküyoruz. Fakat bu hal, bizl ümidsiz laşılmıştır. Bu vaziyet, piyasada elle izaha çalışıılar. Hakikatte Gökalp, me lerine verilmiş bir ccvab addedilebiBulgaristana, lâkerdaya can atan Fi liğe düşürmüyor, sadece intibaha sev rinde büyük stok tutanları çok telâş seleyi dogmatik Marxçı olmıyan bütün lir (5). Hatta içtimaî meselelerm doğu wirkungen der Kapitulationen auf diesettiği İsmet İnönüniin demiryolu siyalistine bile kâfi derecede mal gönderi kediyor. mütefekkirler gibi kavramıştır. Marxı şunda olduğu gibi devamında da mo Türkische Wirtschaft, Jena, 1941. Bu seti, sulama siyaseti de işte gözle görülandırmıştır. Çünkü, bir gün bizde de bauğın kıyiemiyor. almancasmdan, yani aslından değil, dern içtimaiyatın gösterdiği «devamlı eser hakkında son ay içinde iki kita nen, elle tutulan bir vatan aşkıdu. Hebiyat intişar etti. Bk. İktısad Fakültesi elbette böyle büyük eserlerle Türkiyenin meşhur balık tuzlayıcı meti takdir edilecektir. Gayet şümullü İmtihana girmiyen musiki Fransız müfessirlerinden öğrenmiş bu iık continuite» için parlak bir nümu Mecmuası, sayı 7 ve İş mecmuası, sa pimiz,sevgimizi ispat edemeyiz; fakat heyurd lunması, ka\Tayışmda herhangi bir eklarından olan muhatabım, taze balık bir buhran karşısmda bulunuyoruz. Başka memleketlerde, şlmdi sineğin sikliğe meydan vermiş değildir. Zaten ne teşkil eden bu noktayı Türk sosyo , y l 28 pimiz, kendi işimizde, gücümüzün yettiihracı meselesinden bahsederken: san'atkârları ya&ını hesab ediyorlar. Karl Marxı !üzumundan fazla bir sevgile loğuna karşı beslenen fazla sempati te Napolyon hikâyesini burada da (4) Bk. Ayni eser, sf. 37. Müellifin ğinden fazlasını yaparak bu sevginin Geçenlerde imtihana tâbi tutulan Biz ise. her biri birer yağ hazinesl osirile Gökalpla başlatmak bile doğru bahsettiği bu neşriyat fransızca hulâ delillerini verebiliriz. Bunu yapmadığıtekrarlıyabiliriz. diye söze başladı. Taze musiki san'atkârlarımn kontroluna ele alarak onun içtimaiyat metodolojibalık ihrac edebilmemize mâni olan bir lan toriklerimizden istifade etmekten başlanmıştır. Kontrol neticesinde imti sinde «üstyapı» yı teşkil eden din, hu olamaz. Bizzat Z. Gökaipın, Dr. Nebi salarile birlikte 1917 de İstanbulda neş mız takdirde, ben vatanımı, milletimi çok sebebler var. Bunların en basında göz göre mahrum kalıyoruz. kuk, san'at ilâh... müesseselerine sırası oğlunun işaret ve istifade eylediği ik redilen İktısadiyat Mecmuası» nda çık severim, sözü kuru lâftan ibaret kalır. Yaptığımız hesablara göre, on fc'.lo hana girip vesika almıyan on yedi ki düştükçe ayni zamanda birer illot ve tısadî yazılarında da görüldügü gibi, mıştır. Bir kısmmın tarafımızdan yapıcbuz», daha doğrusu buzsuzluk geliyor. şiye tedasüf edilmiştir. Bunlar hakkmNapolyonun dediği gibi. bilmem, diğer torikten bir kilo yağ çıkabllecektir. Bu amil olmak rolüııü tanıdığını Ziya Gök geçen asırlann Türkiyesini iktısadî göz lan fransızca tercümesi için «Ziya Gökda takibat yapılmaktadır. sebebleri birer birer saymağa lüzum yag, sanayide, derilerin terbiyesine yaaipın kat'î surette inkâr ettiği de iddia lükle araştırmak suretile Yirmınci asra a!p et sa sociologie, 1936 Paris» isimli var mı? Malı hazırlıyoruz, vasıtayı te radıgı gibi. tasfiyesi halinde balık yaYüksek tahsil talebesi için edilemez. Yalnız, iktısadi illetin anlaşıl yaklaştığımız zaman bir takım iktısadî eserin lâhi!<alarına bakılabilir. min ediyoruz. anlaşmayı yapıyoruz. Fa ğının yerini de tutabillr! masmda başka'jklar olabilir. Yoksa siyaset endişelerinin kendiliğinden or(5) Dr. Nibioğlu, bu hususta rr.üsteşyurd Taze balık ihracı işinde, Balıkçılar kat yetecek kadar buzu bulamayınca Durkheim gibi Ziyanın «iktısadu yi in taya çıktığı anlaşılıyor. Gökalp. 1915 rik A. Fischerin 1922 de neşrettiği «Aus Yangın yerinde yol kesenler cemiyeti reisi de ötekilerle ayni fikirde «Jerhal hepimizde hoşafın yağı buz keFatih medreselerinde oturan yüksek kâr eylediği nasıl iddia edilsin ki şim Türkiyesinds bu endişelere kâh şiir di der religiöse Reformbewegung in der mahkum oldular , ,, idi. Bütün balıkçılar, şu nokta etrafın tahsil talebesinin, senelerdenberi çek diye kadar kenarda kalmış, unutulmuş lüe, kâh ilim lisanile tercümsn olmak6iyor. Türkei» den istifade etmiştir. da birleşiyorlardı: tiği sıkıntı gözönünde tutularak Vi bir makale serisinde adeta geniş ma tan başka bir şey yapmadığı gibi, 1925 Hanefi ve Fethi adlı iki genc, iki se Bari, dedlm. bir konserve fabrikası (6) Bk. Dr. Nebioğlu Osman, ayni eser, Buz olmayınca balıkçılık âlemin lâyetçe medrese binalarının tamirine nada anlaşılan Marxist bir zihniyetle Türkiyesi de ayni endişeleri, şu veya ne evvel bir akşam Sultanahmedde Akyamlmış olsaydı!. sf. 82, not 4. de hlç bir müspet İş yapılamaa!» karar verilmişti. Medrese odalarından Türk iktısad tarihinde takib edilecek bıyık yangın yerinde Mustafa adlı biMaruf tuzlayıcımız, başım sallıdi: risinin saatini ve parasını zorla almakbir kısmının tamiri bitmiş, elektrik ve usulü aydınlatmış bulunuyor. Bu mesele üzerinde de çalışmamış Demek, bahis dönüp dolaşıp gene su tesisatına başlanmıştır. Bu suretle tan muhakeme ediliyorlardı. İstanbul değiliz. Fakat yaptığımız tetkiklerde Aşk Cennetinin öldüren bir mejrvası... birinci Ağırceza mahkemesi, dün her yakında 25 oda tamamen hazırlanmış Filhakika Z. Gökalp, «iküsadî» yi ihbir konserve fabrikası kurmak için en meşhur atalar sözüne geliyor : At bulunur meydan bulunmaz, mey ve talebenin oturmasına elverişli bir mal eden, ve tam manasile spritüalist ikisinin de üçer sene, sekizer ay ağır az bir milyon liraya ihtiyac olduğu neSevda dünyasının günah teranesi... hapse konulmasını kararlaşünnıştır. ticesine vardık. Çünkü böyle bir fabri dan bulunur at bulunmaz. hale gatirilmiş olacaktır. Talebelere olan bir mütefekkir değildir. 1941 de San'at âleminin eşsiz bir filmi olan îşte, Istanbul balıkçüannın bugünkü karyola ve saire gibi eşya da verilecek Ziya Gökalp ile alâkadar olmak üzere kanın bütün iptidat malzemeslni, tenskesini, lehimini, tahtasını, mahallin durumu... tir. Tahsisat bulunduğu takdirde, ile memleket içinde ve dışında yapılan neşMillî Piyango 15 sonteşrinde de temin etmek lâzım. Bizde isçi günSalfchaddin GÜNGÖR ride yemek de tevzl edilecektir. riyat arasuıda gördüğümüz bir eser, çekiliyor Askerlerimize kışlık hediye adeta Ziyanın iktısadla alâkasızlığı hususunda ortaya Etılan iddialara da ceYılbaşı, 30 ağustos, 29 ilkteşrln gibi Askerlerimize gönderilen kışlık hedivab vermek istiyor. Eserin müellifi olan ayın son günlerine raslıyan fevkalâde yelerin toplanması için Yardımsevenler ( Disputed Passage ) ve 1939 cihan fırünasının koptuğu bir piyangolan takib eden aylık Müll Picemiyeti hazarlıklara başlamıştır. Haldevrede Almanyada tahsilini yapan Dr. yango çekillşleri bu ayların 15 inde çekevierinde, kız enstitülerinde ve akşam .Avrupanın serin iklimlerinden güzelliğini . . . Nebioğlu, sanki 193941 sıralarında Z. kilmektedir. kız san'at mekteblerinde, geçen yü olAsyanın yakan güneşinden ateşini alan güzel Gökaipın iktısadcı cephesi etrafında ileri Bu itibarla Millî Plyangonun 8 lnc! duğu gibi eldiven, kazak örülecek, başsürülen iddialara karşı çıkmaktadır (3). tertib 1 inci çekilişi 15 sorrteşrln günü lık ve yelek dikilecektir. îstiyenler heEserin türkçeye tercüme edilen ismi Ankarada yapüacaktır. diyelerini hazırlanmış olarak verecek«Kapitülasyonlann Türk İktısadiyatma lerdir. Milll Piyangonun bu çekllişlnde de Tesirleri» dir. Üç fasıldan ibaret olan bol ve çeşidli ikramiyeler vardır. 1 tane gibi 2 büyük ve dehakâr yıldızın yarattıkları Sinema önünde bir cerh eserde sırasile kapitülasyonlann tarih20.000, 2 tane 10,000. 4 tane 5.000, 40 I yarattığı büyük aşk ve ıstırab filmidir. çesinden, tesirlerinden ve yeni Türkivak'ası tane 2000, 40 tane 1000, 80 tane 500. 400 yeden bahsedilmektedir. Tarihçe kısmı, tane 100, 400 tane 50, 4000 tane 10 lira Beşiktaşta Gürel sineması önünde ile 80.000 tane 3 liralık ikramiye vardır. evvelki gece bir genc 9 yerinden yara zannedildiği gibi kapitülasyonlann «PaBu çekilişte yüz bilette 21, 24 bilet lanmıştır. Beşiktaşta oturan Hüsnü dişah lutfu» olmadıgını, Bizans ile Balmuhakkak surette ikramiye kazanaAşk ve ihtiras Blminin ilk iraesi münasebetile Somer ismindeki bu genci, Tekin ls ya arasındaki iküsadî münasebetlerin, Bütün İstanbulun kalbi birden çarpacak ... caktır. minde sabıkalı birisi yaralamıştır. İstanbulun fethinden sonra da devam Hüsnü Somer hastaneye kaldırılmış. ettiğini anlatıyor. Son kısım, CumhuriLutfen az kalan yerlerin erkenden kapatılması. Telefon: 43595 Bu çekilişteki satış hasılâtının %80 ı yet Türkiyesinin iktısad politikasına gecarih yakalanmıştır. halkımıza ikramiye olarak ödenecektir. Balık derdimiz s Yazan : Balıkların denize dökülmesi faciası karşısında hakikat şudur: Buz olmayınca hiçbir müsbet iş yapılamaz İHEM Sehir = haberleri Ziya Gökalp'm iktısadcı cephesi > Meseleler ve kitabtar NAUNA MIHINAİ Gözle görülen yurd sevgisi Almanyadan yapılacak Salâhaddin Güngör Memleketimiz için birçok maddeler yola çıkarıldı Büyük adamlan. yıldönümlerinde gelişi güzel yazılmış makaleler içindeki hasret nidalarile yadetmekten ziyade. onlara aid tahlilî eserler neşr etmek suretile millî kültür hazinesini zenginleştirmek lâzımdır Ziyaeddin Fahri Yazan: • ^ • Ellerinde stok bulunan tacirler telâş etmeğe başladılar YÂRIN akşam MEMNU AŞK DOROTHY LAMOUR'la JOHN H0WARD AKIM TAMIROFF'un Sinemasında OLGA TCHECQWA ve BRIGITTE HORNEY İKİ ASK ARASINDA Mevsimin 2 nci GALA MÜSAMERESİ San'atta ve aşkta rakib... İki kadının kalbinde san'at ve aşkın mücadelesi... Bu hareketü ve kuvvetli filmde: BERLİN FİLARMONİK ORKESTRASI tarafından çalınan BEETHOVEN'in 5 İnci senfonisini de dinliyeceksiniz. Yarın akşam için yerlerinizin evvelden aldırılması rica olunur. Bu aksam LÂLE'de J ÇEMBERLİTAS SİNEMÂSI Bugün matinelerden itibaren : Mevsimin en kıymetli filmlerinden iki şaheseri takdim ediyor. IGüller Dihenler GINGER ROGERS JOEL Mc. CREA IIKARA ALTIN MÜCADELESİ JACKIE COOPER FREDDIE BARTHOLOMEW r Tarafından oynanmış heyecanlı bir şaheserdir. MERLE OBEREN ve LAURENCE Tarafından harikulâde bir tarzda yaratılan OLMER ÖLMEYEN AŞK Emsalsiz Aşk ve thtiras filmt BUGÜN S A R A Y 3 üncü ZAFER HAFTASINA Sinemasında BAŞLIYOR. Heniiz görmemiş olanlarla tekrar görmek istiyen binlerce kisi bu fırsattan istifade edebilirler. D a z ı hatıralar, insanın dimağmda, ne Diye haykırdıkça, lçerdekilerin korkadar sağlam yer tutuyor. Aksak kusu ve telâşı artıyordu. Nihayet, deEmineyi tanıdığım tarih o kadar uzak likanlı, Çakır Emineyi tartakladı. Öfki ve o zamandanberi öyle acıkiı. öyle kesini gizleyemiyen bir fısıltı ile: müessir hâdiselere şahid oldum ki, o Haydi, çabuk ol, diye söylendL hâdiselerin, pek uzak bir mazide kaSaklan, yoksa. mahvolacağım. Babam lan bu hatırayı nasıl olup da silemediişl anlarsa, sana bir şey olmaz, beni kafamda, kâh bir facia, kâh fevkalbe Seslerinden, babamla annem olduklarını I münasebetile dillerde bir hayli dolaştığı öldürür! ğıne şaşmaktan kendimi alamıyorum. l J. . . . . . . . , 1 şer bir hikâye kılığma sokar, beni gün anladım. V.. 1 Yabancı ! : adamla ,konuşu I için. şöhreti, onu tanıyanları susa durbir 1 1O zaman, Çakır Emine yerinden Sekiz yaşmda var, yoktum. Her hafyorlardı. Çok geçmeden, bu yabancı ada duruyordu. kalktı. Hiç tereddüdsüz, açık duran ta, çamaşur yıkamak için evimize gelen lerce tesiri altında tutardı. Evde çamaşır yıkanacağı günler, be mm doktor olduğunu hissettim. Odaya Aksak Emineyi, o zamanki halüe ayEmine o zaman, adı Çakır Emine idi pencereye doğru yürüdü. Yahıız, ftşıkınen tahayyüi etmek için gözümü kapa nim için bayram günleriydi. Çamaşırın girmeden ev\el anlatmağa başladığı bir çiftliğe gelir gelmez, çiftlik sahibinin nın yanından aynlırken tenbih etti: Baban gittikten sonra, gel beni amağa bile hacet yok. Uzun boylu, sa bitmesini dört gözle bekler, sonra, Ak lâkırdıya devam ediyordu. Can kulağile genc oğlunun nazan dikkatini celbetti. kallı, bıyıklı bir kadındı ve bu sakal, sak Emine, bir elmde, ufarak bir yo dinlediğim o sözleri, şimdi tekrar işitir O da çok yakışıkll bir delikanlı idi. Ba şağıdan al! Bunu söyledlkten sonra, kendisinl bıyık, o kadar şayanı hayret, o kadar ğurt kâsesi iriliğındeki kahve fincanı, gibi oluyorum: bası, nasılsa, oğluna fazla itimad ettiği manasız ve lUzumsuz bir şekilde rıkmıştı ötekinde kalm bir sigara, yorgunluk çıiçin, delikanlı, hareketlerinin kontrol pencereden aşağı bıraktı. Çiftlik sahibi Aksak Emine diye anılan bu kaki, sanki delinin biri, onun, etekük giy karırken, ben yanına sokulur, dizinin dın benden gencdir. diyordu, ben bualtında bulunmamasından bilistifads, odaya girdiği zaman, içeride oğlundan mış bir erkaği andıran yüzüne, bu tüy dibine oturur, onun sakallı yüzüne hay kasabaya hükumet tabibi olarak geldi güzel Emine ile, rahat rahat konuşup başka kimse yoktu. Çakır Eminenin, ikinci kattan avîuya leri, rastgele serpivermişti. Bembeyaz, ran hayran gözlerimi diker, ağzından ğim zaman, o, on sekiz yaşmda bir kız anlaşmış, kızı baştan çıkarmıştı. gür, diken diken ayaklanmış kaşları, dökülecek cevherleri dinlemek için ku dı. Dinc, sapsağl.un, güzel, hem gayet Emine, efendisinin oflunu, saf kal düşen vücudü bereler içinde, bacağının yanlışiıkla gözünün üstüne oturtulmuş iak kesilirdim. güzel bir kızdı. Onu bu yaşta, bu çir binin bütün samimiyeti, bütün harare biri parça parça idi. Yaralarını ben bıyığa benziyordu. Bir gün, gene böyle, masal dinlemek kinlikte tanıyaniann inanmasına kat'iy tile sevdi. O kadar ki, delikanlı, onu ni sardım. Aylarca yattı. Yataktan kalkTopallayışı da kendine mahsus bir to için pürheyecan çamaşırhğa girdiğim za yen ihtimal olmıyacak kadar güzeldi. hayet bir akşam kendi odasına çağırdı tıktan sonra da, çiftliğe avdet edemlpallayıştı. Ölü dalgaiı bir limana demir man, Aksak Emineyi, ocağm başında, Ayağı kınldığı zaman onu ben tedavi ğı zaman, kız reddetmedi ve el ayak yeceği için, topal ayağile çamaşırcüığa çekildikten sonra, gürültü etmemek için başladı. atmış gemi gibi geniş yalpalarıa yürür, yüzükoyun yere uzanmış buldum. Elin ettim. yalınayak. aşağı kattan yukarı çıktı ve Sevdiği erkeğin hayatını kurtarmak uzun gövdesini sağlam ayağının üstüne deki sabun kalıbı, tâ kapmın önüne kaVak'ayı, herkesin bildiği şekilde bil âşıkınm odasına girdl. için kendi hayatını verecek kadar feyasladığı zaman, kocaman bir daigayı dar yuvarlanmış, yemenisi bir tarafa mem dinlediniz mi? O şeklin, hakikatle E\'ln içinde tam manasile bir müste dakâr ruhlu olan bu kadının sırrına aşmağa hazırlanarak hız alır gibi yük çarpılmış, takunyeleri ayaklarmdan fırhiç alâkası yoktur. Aksak Eminenin to bid olan çiftlik sahibi, geç yatan. er hürmet etmek bir vazife idi. Bu vazlselir, sonra birdenbire, sakat bacağma lamıştı. Avaz avaz haykırarak çamaşırdayanarak uçuruma yuvarlanır gibi yere lıktan kaçtım. Keryadıma koşuşan ev pal kalmasına sebeb olan vak'asa, ka ken kalkan. geceleyin bir kaç defa kal feyi yaptım. *** doğru dalardı. O, fırtınaya tutulmuş bir halkından, az sonra, Aksak Eminenin, sabada, benden başka kimse bilmez. Bu kıp evin içini dolaşan, vesveseli, her güne kadar, buııu bir sır olarak sak şeyden şüphe eder. korkak bir adamdı. tekne gibi, bö.'le orsaboca yürürken, öldüğünü haber aldım. Doktor hikâyesini bitirdiği zaman. ladım. Şimdi. söyliyebilirim, artık. O gece, iki gencin bütün ihtimamına annem ağlıyordu. Kalktılar, odadan başmdan hjç çıkmiyan oyalı yemenisiBu haberin, çocuk kalbimi paralıyan nin sivri ucu da, ensesinde, ayni haEmine, o tarihte, civar çiftliklerden bi rağmen, sofada bir ayak pıtırdısı oldu çıktılar. Evin sessizliği içinde, uyumuş reketi, sağdan sola, soldan sağa, daha dehşetini tarif edemiyeceğim. Evi bir rinde hizmetçilik ediyordu. Allahtan ğunu duymuş, sonra, oğlunun odasm kalmısım. P,üyamda, hep, ayak sesleri denbire kaplıyan derin sessiziik orta başka kimsesi olmadığı için, boğaz tok dan dışarı ısık sızdığını görerek gelmiş. küçük mikyasta tekrar ederdi. işittim. sında, ayaklarımm ucuna basa basa, yu luğuna çalışmaktan başka çare bulama kapıyı açmak istemişti. Kapı killdli idi. Ben. bütün çirkinıiğine rağmen, AkErtesi gün, Aksak Emineyi sormağa karı kata çıktım, bir odaya sindim. mış, hizmetçiliğe girmişti. Çiftlik sahi Seslendi. Cevab alamadı. Bir kere daha cesaret edemedim. Onu, geceden alıp sak Emineyi çok severdim. Bütün çoseslendi. O kadar korkmuş, kendimden geçrriş bi, ismi lâzım değil, çok iyi bir adamdı. cukluğumda dinlediğim masallarm en götürmüşlerdi. güielini bana o anlatırdı. Kendi köyü tim ki, ortalık karardığı halde, gece Fakat bazan, öyle zalim olurdu ki, en O zaman, delikanlı, korkudan benzi O zamandanberi, çocukluğumun bu nün daracık muhitindeki masum hâdi korkusu beni yerimden ayıramamıştı. gözü pek insKnları bile korkuturdu. Bil atmış bir halde, Emineye: çok keskin çizgili levhası akhma gelOrada, odaıun en uzak köşesinde bir hassa, namus meselesi mevzuu bahsolselerin, onun saf yürekli köylü kadın Çabuk, bir çare bul, dedi. Bir yere dikçe, Aksak Eminenin sakallı, bıyıkll lisanmda aldıgı eda, bende öyle derin kanapenin arkasına sinmiş, oturuyor duğu zaman, kenjinden geçer, elini ka saklan, kapıyı açacağım. hayalinin gerisinde, açık bir pencereDışarıdan, babasıbir tesir yapardı ki, en basit vak'aya, dum. na boyamakta tereddüd etmiyeceğini den aşmağa hazırlanan uzunboylu. daAksak Eminenin. mahdud görüşile verBir aralık oda kapısı açıldı, içeriye, gösteren azgın bir hal alırdı. Epey za Ne yapıyorsun odada? Kiminle ko ğınık saçü, yalınayak bir kadın şekli diği hükümler, o vak'ayı, benim çocuk ellerinde lâmba ile birkaç kişi girdi. man evvel, ismi, böyle kanlı bir vak'a nuşuyorsun? Kapıyı açl görurüm. , = Küçük hikâye Aksak Emine n R n Nakleden : Hamdi Varoğlu

Bu sayıdan diğer sayfalar: