20 Aralık 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

20 Aralık 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 20 Birincîkânun 1941 Izmir BelçflVesi «Gara j santral» i yapmakla kendi njSakası ihtiyaclarını yüz sene için karşılnföcak bir teşebbüsü başarmıştır Izmir: 15 kânapuevvel On senelik Belediye reisâğr sırasında Izmıre kazandırdığı unuiuhr^z eserleri hep bildiğimiz doktor Behçet Uz'un başardığı büyük ve çok faydah işlerden biri de «Garaj Santral» müessesesini yaratmak olmuştur. Otuz bin metre murabbalık geniş bir saha üzerine yapılan bu büyük ve elzem iş ancak uyanık ve çalışkan bir belediyenin eseri olabilirdi. Bümem neden «Garaj Santral» dan, lâyık olduğu, ehemmiyetle bahsedilmedi. Halbuki bu cidden Avnıpaî müesseseyi gezerken insanın göğsü yalnız İzmirliler hesabına değil bütün memleket hesabma pek yerinde bir iftiharla kabaryıor. «Garaj Santral> a gitmeden evvel İzniirm eski haline şöyle bir göz atalım. Izmir, mülhakatına otobüslerle bağlı büyük merkfizlenmizden biridir. Urla, Tire, Seferihisar, Bergama, hatta Manisaya bile, hergün binlerce insan otobüsle gider gelir. Bu otobüsler hususî ellerdedir. Bunlar şimdiye kadar Izmirda çarşı içini dolduran köhne hanların aviulannda gecelerlerdi. Ve meselâ Bergamaya gidecek bir kimse han han dolaşıp, avlulardan birinde kendisini götürecek otobüs buiur ve hareket saatini eorardı. Cevab: Yarım saat sonra. Halbuki bir buçuk saat, iki buçuk saat geçer ve otobüs bir türlü kalkmazdı. Sebeb malum: Boş yerler henüz tamamile dolmamıstır. Hatta bunların sık sık, dört gözle etraftan yolcu bekliyen, ilk üç dört kişiye; Ne yapalım efendim; bugün kısmet ifleğilmiş.. Artık yann sabah gideriz inçallah. Diyip, seyahati ertesi güne bıraktıklan bile vaki olurdu. işte Behçet Uz bu iptidaî ve tahamBiül olunmaz halin önüne geçmek istetniş ve belediyecilerimiz arasmda maalesef ender raslanan bir ileriyi görüş hamlesile bugünkü muazzam müessesenin temellerini atmıştır. Harbin araya girmesile «Garaj Santral» ın inşaab henüz tamamlanamamıştır. Fakat büyük bir kısmı bitmiş ve üst tarafını beklemeğe lüzum görmeden de saten faaliyete geçilmiştir. Garaj üç kısımdan mürekkebdir: 1 . Otobüslerin yıkanıp temizlenip muhafaza edilecekleri muazzam yer. 2 Tamir atölyaleri. 3 Kahve, lokanta ve yolculann istirahat edecekleri salonlar ve saire.. ki bu kısım inşa olunamamıştır. Şimdilik temelleri ablmış vaziyette duruyor. Diğer kısımlar hemen hemen tamamdır, yalnız esas garaj binası üç katlı olacaktır. Bunun yalnız birinci katı bitmiştir ve esasen şimdiki ihtiyacı ferah ferah tatmin edecek, hemen hemen küçük bir futbol sahası kadar bir yer. Belediye kararile sefer yapacak bütün otobüsler bu garajda konaklamağa mecbur tutulmuşlardır. Garajda bulunan rıe'ediye mütehassıslan sefere cıkacak her otobüsü bir defa muayene edip makiaesine, frenlerine, yedek aksamının tamam olmasına bakıyorlar. Ancak bunların müsaadesinden sonradır ki otobüsier yola çıkabiliyorlar. Her otobüsün gidecekleri yerler ve hareket saatleri ve bittabi yolcu fiatları belediye tarafmdan tespit edilmiştir. Artık doldu dolmadı, gider, gitmez, münakaşası yok. Hatta daha mükemmeli şu: Garaj Santralda telefon var. «Ben Tireye gideceğim, otobüste bir yer ayırcnız» diyorsunuz ve hareket saati de malum olduğuna göre, gidip otobüsünüze atlayıp yola düzülüyorsunuz. Izmirin büyük garajmda, yukarıda yazdığım gibi, mükemmel tamir atölyek r i vardtr. Burada mütehassıs işçiler her türlü tamiratı çabuk ve en iyi şeklinde yapıyorlar. Bu Türk işçileri geçonlerde yalnız motörü ve lâstikleri haricden olmak üzere mükemmel bir ototüs bile imal etmişlerdir. İzmirin pek zarif ve rahat olan otobüsleri arasmda şimdi bu yerli otobüs de mükemmelen işliyor. Bu bakımdan da garajm alabildiğine geniş ölçüde Inşasma başlanmış olmasmda büyük bir isabet vardır. Burada ilerisi için otomobil motörünün imaîi dahi derplş edilmiştir. Otobüsçüler evvelâ bu yeni vaziyete itiraz edecek olmuşlar. Fakat şimdi hepRi memnun. Çünkü han avlularında, açıkta, bakımsız kalan arabaları, aynen hanlara verdikleri ücret mukabiUnde, bugün belediyenin mes'uliyeti altında temiz ve kapalı bir yerde muhafaza edilmektedir. Esasen 500 bin liralık bir iş olan bu garaj böylece kendi kendine bir yandan da masrafını korumaktadır ve zamanla elbette belediyeye ayrıca mühim bir de varidat membaı olacektır. Otobüslerin fennl kontroldan geçmeden yola çıkamamaları halkm hayatile çok yakından alâkadar mühim bir tedbirdir. Asrın isükbali trende, rramvayda değil; yollarda ve motördedir. İzmir Belediyesi kendi mmtakası ihtiyaclarını lâakal yüz sene için karşılayacak böyle bir teşebbüsü başarmakla bu doğru hakikati ilk anlayan ve ileriyi gören şehir olmuştur. Ornek olacak bir müessese Sehir TÜRKOLOJt BAHİSLERİ Kadri Kaner Not: İzmirin şehir otobüslerini Belediye işletiyor. İstanbulunkiler ise hâlâ hususî ellerdedir. Bunların teker teker kâh yolda, kâh seferde kontrolu, tecrübeler de göstermiştir ki, imkânsızdır. Hâlâ ylrmi şu kadar insanm hayatım şoförün südüne havale edip gidiyoruz. Bu bakımdan İzmirin örnek tutulması ne yerinde bir ihüyaca cevab verjrdi. K. K. Halk yardımile Türk gencliğini kanadlandırmak yolunda çalışan Hava Kurumuna üye olunuz. Kurban Bayramı bunun için en güzel bir vesiledir. r OTEL TERMAL ve 25 birincikânundan itibaren açıkfır. Otel, Restoran ve Banyolarda Kalorifer vardır. Yalova îskelesinde Kaplıcalara aid Hususî Otobüs Mevcuddur. (11238) Yalova Kaphcaları TERMAL BANYOLARI Günlerdenberi bütün İstanbulun gözleri tek bîr perdeye bağlandı... Kahkahalan tek bir salonda toplandı... Kalbleri de tek bir neş'eyle çarpıyor... Bu şerefi kazanan: Bir mucize gösteren Lâle Sinemasıdır Şaheserini siz de alkışlamağa koşunuz. Telefon: 43595 Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine. YILDIZLAB KRAIİÇESİ gördüğümüz ıHatay» (Birinci M u r a d) ,•!•••••• Y a z a n : ve (Hamdullah) da devrindeki ırk tegörülen «Çin» tâbirlâkkilerini anlıyabilleri Ortazaman mürıek için «Japheelliflerinin bilhassa tisme = Yâfesçilik. şimalî ve şimaligar tarihini kısaca göz • bî Çinle etrafındaki araziye tatbik ettikden geçirmek mecburiyetindeyiz. lerj coğrafî isimlerdir ki buralarda tariEski ve yeni ilim sahalarında iki «Yâfesçilik mektebi = Ecole Japhetiste» var den sonra bu esas üzerinde ilk işliyen hin en eski devirlerinden itibaren beyaz İstanbul İkinci Asliye Ceza mahkemeırka mensub kumral cemaatler tespit edil since, Kumkapıda kömürcü Behçet, kö dır: Bunların birincisi Te\Tat etnoloji müellif, «İlhanîler» denilen İran Monsıne dayanan eski şark müelliflerinin gol imparatorlarmın meşhur yahudi ve miştir (9). Diğer isimlerden «Misek» mür ihtikânndan elli lira ağır para cesekli «Maşek» den ve «Gomari» de «Gozasına, yedi gün hapse mahkum edilmiş kurdukları sistem, ikincisi de bundan ziri (Reşidüddin) ve daha doğrusu (Reyedi sene evvel vefal eden Rus lisa şidüddevle) dir: Onsltmcı asırda İ?pan nıer» den muharreftir: Avnıpalı Tevrat tir.. Dükkânı da on beş gün kapatılaniyatçısı (Marr) ın temsil ettiği cere yol müellifi (Arius Montanus) un kır müfessirleri «Maşek» neslini şarkî Anacaktır. dolu ile Gürcistan arasında ve .Gomer» yandır. mızı ırkı (Sâm) nesline bağlaması kaEminönünde bakkal Mustafa Trabzon neslini de crta ve garbî Anadoluda yerEski sistemde düryanın bütün ırkla biünden bir el çabukluğu yapan (Reşiyağı ihtikânndan, Taksimde bakkal Şileşmiş gösterirler (10). Tabiî «Hitit» ler tıorik mercimek İhtikânndan dolayı rile milletleri (Nuh) un (Hâm), (Sâm) düddin'), Hicretin Sekizinci ve Milâdın işte bu son kısma girebilir. yirmi beşer lira para cezası verecekler ve (Yâfes) ismindeki üç oğlundan tü Ondördüncü asrmda yazdığı «Câmi'ütBu izahatımızdan çıkacak neticeye göve dükkânları yedişer gün kapalı bu ıemiş gösterirler. Bunîardan (Hâm) si tevârih» ismindeki büyük eserinde Türkyah ırkın, (Sâm) bu^ün •Sâmıîer S6 lerle Mongolların neseblerini birbirine re. gerek isrâiliyyatta, gerek isrâiliyya^a lundurulacakür. Tarlabaşında otomobil malzemecisi mites» dediğimiz millellerin ve (Yâfes) karıştırıp hepsini birden Türklerin istir.ad eden yahudi, hıristiyan ve müsPupen Eskinazi makine yağmı satışa de HindAvrupa camiasımn babası sa (Abulca Han) dedikleri (Yâfes) e çıkar lüman Yâfescilerin kurdukları etnolojik çıkarmamaktan, Kapahçarşıda düğmeci yılır. Yalnız burada dıkkat edilecek bir mıştır (6)! Bu vaziyetten anlaşılacpğı sistemde «Yâfes nesli» demek, beyaz ırKirkor ve Sultan beyaz düğme ilhtikâ mesele vardır: Tevratm be?er ırklarm gibi san ırkı temsil eden Mongolların kın bilhassa «Hind Avrupa» milletlerından, seyyar satıcı Mehmed makara dan bahs«den «Genâse = Tekvin) fas (Yâfes) tasnifine gtrmesi, neseblerinin rinden mürekkeb en büyük kolu deihtikânndan, Beyoğlunda pastane sahib lında esas itibarile yalnız beyaz ırk ela Türk ensabma karıştırılmasından mü mektir. O sisteme göre bu kola mensub leri Yorgi ve Margrit bisküit ihtikârın alınmış ve diğer rcr.kli ırklar hesaba tevellid ve muahhar devirlere aid bir milletler arasında müşterek bir ceddin dan ayni mahkemece tevkif ohınmuş katıln.amıştır (1). Fakat buna rağmen el çabukluŞu neticesidir! Yoksa yuka temsil ettiği ırkî bir karabet vardır ve yahudi, hıristiyan ve müslüır«n müfes nda söylediğimiz gibi eski şark Yâfes Türk ırkı işte bu etnolojik karabet lardır. sirlerile şarihleri gittikçe bütün ırkları çi'.erince bu tasnif yalnız «HindAvmpa» riisnzumesinin en başında gelir. Meğer anilin değil, boyalı toz (Nuh) un üç oğluna bağlıyarak hiç bir yahud «Ârî ^Ariens» milletlerine aidBu vaziyete göre şark müelliflerinin şekeriymiş ksvmi bu tasniften haric bırakmamış dir. Hatta (Reşidüddin bile «Yâfes» gruFiat Mürakabe bürosu, dün, bir ihtikâr ardır! Bunun sebebi ilimlerine din his punu esas itibarile «Türkân = Türkler, eski «Japhetisme = Yâfesçilik» sistehâdisesiyle beraber işitilmemiş bir sah lerini kanştıran eski âlimlerin Jjütün •Hâtâyân = Hataylılar», . S a k l â b ^ İs minde Türk ırkı, bugün «Hind Avrupa tekârhğı da meydana çıkartmıştır. Mar beşeriyeti (Nuh) nesli vasıtasi'.e (Adem» lâvlar», «Kıfcak = Kıpçakhlar» ve «Ru câıniası. dediğimiz büyük zumrenin esapuççularda cami içinde Yako Salamo ile (Havvâ) ya bağlpmak gayretinden miyân ^ Romalılar. yâni Avrupalılar» sını teşkil ediyor demektir. nun kilosu 210 kuruştan sattığı anilinin başka bir şey değildir. Bu halin en tu dan ibaret gösterir (7). îsmail hami DANİŞMEND fiatı fahiş görülerek tahkikat yapılma haf tecellilerinden biri Amerikanın keşfi (1) Bunun için bk.: (de Gobineau), ğa başlanmış, Salamon da bunları Tele üzerine ortaya çıkan ve itibarî olarak (Reşidüddin) i mehaz ittihaz edip «Yâfon İdaresi sokağında Lutfi ve Musevi Kırmızı ırk = Rare rouge. denilen fes» nesli hakkında biraz daha fazla iza •Essai sur l'inegalite des races huınaiMelâhatten aldığını söylemiş yapılan a insanların tâbi tutulduklan ilmî mua hst vermiş ve (Resid) İn muakkibları nes», beşinci tab'ı, c. 1, s. 120, 231 ve ramada satüklan şeyin anilin değil, bo melede gösterilebilir: Amerikanın keşfi rayılmış diger bir takım müellifler da 235. (Fr. Lenormant), «Histoire anyalı toz şeker olduğu anlaşılmıştır. Lutfi, üzerine YenİDünya yerlilerinin nesebi ha vardır: Hicretin 9 uncu asrile 10 uncu cienne de l'Orient», 18811887 Paris Melâhat ve Salamon adliyeye verile hususunda hıristiyan âleminin tereddü asrının İlk senelerinde eserlerini yazan tab'ı, c. 1, s. 110. ceklerdir. (2) (Eugene Pittard), «Les races et dünü gören Papa (İkinci Jül = Jules II) bu müelliflerden (HamdullahülKazMilâdın 1512 tarihinde bir bevanname vinî) •Tarihi güzide. sinde, (Şerefüd İTıistoire», 1924 Paris tab'ı, s. 534. (3) (Mustafa ibni Yahya) nin Hicrî Ali1Yezdî) •Zafernâme» sinde, neşrederek «Kırmızı ırk» ı da (Adem) le din Asker ailelerine yardım (Havvâ) "nesline nisbet ermiş ve niha (Hâfız Abru) «Zübdetüttevârih» inde, 851 tarihli .Taberî tercümesi», Ayîsofya tahsisatı arttı yet 1574 tarihinde (Arius Montanus) is (AbdürrezzakısSemerkandî) .Matla' kütübhanesi, No. 3150, (Nuh) nesli bahAsker ailelerine yardım miktarını ar minde bir İspanyol müellifi de işte bu ussa'deyn» inde, (Mirhond) «Ravzattırmak maksadile, beyannameli kazanc esas üzerinde işliyerek bu yeni keşfe ussafâ» smda ve (Hondmir) de •Habîb(4) (İbnülEsir), .ElkâmiL, 1303 vergisine tâbi müesseselere yüzde beş dilen ırkı (Nuh) un (Sâm) ismindeki I ssiyer» înde hep (Reşidüddin)i tâ tab'ı c. 1, s. 27. zam yapılması hakkındaki karar tatbik oğluna bağlamıştır (2)!.. kib etmişlerdir. Simdi bunîardan her (5) Ayni eser, c. 12, s. 139. mevkiine konmuştu. Hesab Işleri Mühangi birini ve meselâ Kazvinli (Ham(6) Reşidüddinilvezir), « Câmiüt«Kırmızı ırk. meselesinde eördüğüdürlüğü tarafından yapılan hesablara dullah) ı ele alacak olursak, bunda (Yâtevârih», c. 1. Arabca nüsha, Ayasofya müz garabet, ondan evvel Mi'ıâdm on göre yeni zamla aylık varidatın 220 bin fes) in şu sekiz oğlu olduğunu görürüz: lirayı bulduğu anlaşılmıştır .Bu suretle üçüncü asrmdaki Mongol istilâsı üze •Türk», .Huz •=. Guz/Oğuz», «Saklâb», kütübhanesi, No. 3034, s. 44. (7) «Câjni'üttevârih. in «Tarihi âşehrimizde yardım görmiyen hiç bir as rine .San ırk ın tâbi tutu'.duğu mua 'Rus», Misek», >Çin», •Gomari», «Mamelede de görülür: Eski (Tekvin miiker ailesi kalmıyacaktır. rih»... Müellif bu muharref isimlerden lem» cildi, Farisî nüsha, Topkapı sarayı Asker ailelerine kömür tevzii için Be c'liflerinin bilmedikl^ri bu ırkı (Yâf?s) .iMarih» şekli hakkında şu izahatı ve kü'.übhanesi, No. 2475, yaprak 2. lediye bütçesinden yapılan 10 bin lira nesline nisbet ederck bu nesli gen'şle rir (S): (8) HamdullahilKazvinî), «Tarihi lık münakale Vekiller Heyetince tasdik tenler, bilhassa müs'ümin müeılifleri< Yunâniyân u Firengân u ba'zi Rumi güzide», Ayasofya kütübhanesi, No. 3072, edilmiştir. Kararname gelir gelmez kö dir. Onüçüncü asırclan evvelki İ.^âm yân et tohmi (o) end Yunan^ılar ve s. 14. müelliflerinde Moneol bahsi yoktur: Memür tevziatına başlanacaktır. (S) (de Gobineau, «Essai», c. 1, s. 468Firenkler ve baz» Romalılar onun nesDiğer taraftan, çalışan asker aileleri selâ Hicretin 34üncü ve MHâdm 910 lindendir.» 469. (Klaproth), «Tableaux histone yardımın kesilmesi için iş müesse uncu asırlarmda yaşamış olan (Tdberî) nin türkçe ttrcemesinde «Yâfes nesli» ' Efsanevî ve muharref isimlerle yapı riques de l'Asie», 1826 Paris tab'ı, ^Kumselerinde tetkikler yapılmaktadır. lan bu târife göre «Yâfes» grupu .Türk ral ırk» faslı, s. 163. şöyle anlatıhr (3): Basm ailesinin balosu (10) (S. Cahon), «La Bible, traduction «... ve Yâfes'ten Türk ve Saklâb ve ..İslâv», .Rus», .Yunan», «Frenk = CerBasın Birliği tstanbul mıntakasının men vesaire» ve .Roraa r= Lâtin» kol nouvelle, avec l'hebreu en regard», 1845 basın ailesini toplamak üzere hazırla Ve'cuc ve Me'cuc oldu.» lanndan mürekkebdir. (Reşidüddin) de Psris tab'ı, c. 1, s. 24 ve müteâkıp. Bu fıkrada «Saklâb» dan maksad İsdıgı yıllık ba!o, 10 ikincikânun 1942 cumartesi akşamı Taksimde Belediye lâv ırkı ve «Ye'cuc ve Me'cuc» dan maksad da din kitablarında bahsi geçen ve kazinosunda verilecektir. Bütün güçlüklere rağmen balonun hüviyeti hakkmda içinden çıkılmaz naan'ane\i muvaffakiyetini temin için zariyeler serdedilen meçhul ırktır. çalışılmaktadır. Şehrimizde en geniş •Yâfes nesli» nin (Taberî) de görülen yer Taksim kazinosu olduğu halde Bir bu dar çerçevesi, Hicretin 67 ve Milikte aza olanlarm 350 yi bulması bu lâdın 1213 üncü asırlarında, yâni Monyıl dışandan davet edilenlerin adedini gol istilâsı devrinde yaşıyan meşhur çok eksiltmektedir. Arab müverrihi (İbnülEsir) de biraz Neş'eli, hahkahalı filminde Çek sahtekârları mahkum daha genişlemiştir: «Elkâmil» ismindeki büyük vakayınâmesinin birinci ciloldular dinde (Nuh) neslinden bahsederken (Ta1540 liralık sahte çek hazırladıklan berî) nin yukanda gördüğümüz ifadeGörmek üzere son 3 gününden istifade ediniz. ve kullandıklan iddiasile İstanbul ikin sini mehaz ittihaz eden bu müellif (4), Butnin saat 1 de tenzilâth matine. ci Ağırceza mahkemesinde muhakeme Eon cildinin «HurucütTatar» faslıııda edilen Nuri adlı biri ve kansı Fatma, Mongol istilâsmdan bahsederken, tıpkı dün ikişer sene ağır hapse ve parayı Türkler gibi OrtaAsya'dan çıkan ve esödemeğe mahkum olmuşlardır. kiden muhtelif Türk camiaları içinde 2 BÜYÜK FİLM BİRDEN yaşıyan bu san tsifeyi «kalabahk bir Kereste satışları Türk cinsi» dijT tarif etmiş (5) ve işte fstanbul Vilâyetinden: 226 sayılı Koordinasyon heyeti kara bu coğrafî tariften itibaren san Monnna tevfikan beyana tâbi tutulnp sa nollar da beyaz Türkler le beraber •YâLil Dagover Theodor Loose Claudette Colbert . Clark Gable tm almmasına karar verlien kereste fes» tasnifine girmiştir. (İbnülEsir) T ü r k ç e F r a n s ı z c a ler hakkmda alâkalı tüccarlara tebliNeş'eli, zevkli, hissî film Bir güzel kadmın siyasî macerası [*] Bundan evvelki yazılar 1 ve 6 gat ypılmıştır. Bu tebligat dışmda kaBu?ün saat 1 de tenzilâtlı matine. lan bütün kerestelerin satışı serbest ol birincikânun tarihli sayılarımızda çık haberleri Atalarımızın tarih İhtikâr = = = telâkkisi = == suçluları İsmait Hami Danişmend 3 [*] NALINA IHEM MIHINA! Bunda da geç kaldılar Bir kömürcü ile bir bakkal mahkum oldular emokrasiier grupu, harbin muhtelif cephelerdeki yüksek sevk ve idaresini, bir eld toplamak için, göriişmeler yapıyor. Bu dünya ölçüsündeki harbde, şimdi Avrupa. Afrika, Asya kıt'alannda ve bu kıfaları saran Okyanuslarla denizlerde, kara, hava ve deniz ordulan büyük kuvvetlerle çarpışıyorlar. Yakında belki Amerika ve Avustralyada dafilenharbedilecektir. İkinci dünya harbi, hepsi birbirlerile yakından ve uzaktan alâkalı birçok harblerden mürekkeb bir harbdir. Bir kısmı birbirinden binlerle mil veya binlerle kilometre uzakta bulunan bu darülharekâtlardaki mücadeleler arasmda bazan çok yakm ınünasebet ve irtibat vardır. Meselâ, Avrupanın doğusundaki Alman Rus darülharekâtile Asyanın uzak doğusundaki müstakbel Japon Kus darülharekâtı arasında 810 bin Idlometre mesafe bulunmasına rağmen, ba iki sahanın birbirile sıkı alâkası vardır. Singapur üssile Filipin adaları da, mesafe bakımından Vlâdivostok'tan hayli uzak olduklan halde tesir ve irtibat itibarile birbirlerine pek yakındırlar. Bn cephelerden birindeki büyuk bir zafer veya mağlubiyet, ötekiler üzerinde tesirini gösterir. Meselâ, Almanlar, Avnıpanm doğu cephesinde, Ruslara büyük bir darbe indirdikleri gün, Japocya da, Sovyet Rusyaya karşı harekete geçebilir. Şu halde, iki taraf da, harb hareketlerini, anahatlan itibarile bir elden Idarc etmek zorundadırlar. Bu lüzum, daha dagınık bir vazijette bulunan Denıokrasiler için daha büyüktür. Onun Içindir ki, Vaşington'da bir gazeteciler toplantısmda Reis Ruzvelt, Mihvere karşı çarpışan memleketler arasında askerî komutanlığın birleştirilmesi meselesinin elverişli bir cereyan takib ertiğini Amerika gazetecilerine müjdelemiştir. Fakat itiraf ermek lâzımdır ki Demokrasiler, hemen bülün işlerinde olduğu gibi, bu tek elden sevk ve idare işini başarmakta da geç kalmışlardır. İngUtere So\jet Rusya Amerika arasında, genel komutanlık işi çoktan halledibniş ve daha silâh patlamadan önce tedbirlerini almış olmalıydı. Geçen Büyük Harbde ; İtilâf devletleri zümresi bütün cephelerde değil; hatta yanyana harbettikleri garb cephesinde bile başkumandanlık işini, ancak harbin dördüncü senesinde, Ludendorffun müthiş taarruzlan başladıktan sonra yenilmek tehlikesi karsısında, halledeMlmişlerdi. Görülüyor ki Demokrasi gnıpu, geçen harbden, bu meselede dahi kâfi derecede ders almamışlardır. Uç devlet, diğer küçük müttefiklerile beraber bir tek sevk ve idare altında, tek bir ordu gibi hareket etmedikçe büyük zararlara uğnyacaklar, belki de harbden muzaffer çıkmak ümidini kaybedeceklerdir. f ALİ BABA S ARAY CASUS EDDİ KANTOR'u fi ÜSTÜNLOĞÜ ve DUŞKÜNLÜGÜ KIZLAR (Avrupanın Ikbali)] İçinde OsmanU İmparatorlujhmnn yükseliş ve alçahşı en büyük mevki t u tan bu kitab, her Türk münevverinitt dikkatle okuyacafh bir eserdir. Yenl çıkmıştır. Tevzi yeri Cnmhuriyet Matbası ve Ankara caddesinde Üniversite Kitabevidir. Fiatı 100 kuruş. Sinemasında CUMHURÎYET Nüshası ELHAMRA'da Abone şeraifi Senelik Alb avlık Üç ayhk Bir aylık CENCAŞIKLAR 5 kurustur. i ; Türkiye Harlc icin için 1400 Kr. 2700 Kr, 750 > 1450 » 400 » 800 » 150 * Yoktur. Dikkat Gazetemize eönderilen evrak ve yanlaı neşrcdilsin edilmesin iade edilmez ve zivamdan mes'ulivet kabal olunmaz. Herkesin hayranlıkla seyrettiği, dehanın en parlak zaferi olan i T A M A M E N R E N K L İ dııirı teblit olunur. nıştır. G Ü L İ V G R CÜCELER ÜLKESİNDE DEANNA DURBİN Bahar Resmi Geçidi Filminde; musikisi, şarkılan, lüks ve ihtişamlle En son ve en güzel temsili Bugün S U M E R Sinemasında Zaferden zafere koşmaktadır. Mutlâka bn filmi görünüz. Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine. I Bugün ŞARK Sinemastmn Takdim ettiği ve her seansta salonunu baştan başa doldurduğu nefis bir aşk macerasını... Biç genç kızın romanını tasvir eden A^K'ta GALİB Filmini mutlâka görünüz. Baş rollerde: Leni MARENBAGH ve A.bert MATTERSTOCK takdir alkışlan toplamakta devam ediyorlar. Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine. lardan birine gömülnüş, bir taş gibi KTihal her zamanki gibi penceresinin hareketsiz buldu. Kadm, ağır bir sesle: önünde otunnuş, elindeki işi diz Bu çiçekleri kaldır, ışıkları söndür, lerine bırakmış, arada sırada sokağa bakıyor ve kendi kendine: «Bu, hayat dedL nıi? diyordu, yaşatıaktan bıktım, bekKız: Iemekten bıktım. Oh Allahım, boğulu Fakat, misafir... diye kekeledi. yorum!» Birdenbire kapı gürültü ile açıÖbürü, sert bir tavırla: gcrüyordu. .. lınca kendine geldi. İçeri, güler yüzlü, beldi. Okumak İstememiş, bu yüzden yandı! Sana söylediğiıni yap, karşımda buVe ikisi kahkahalarla gülüyorlardı. Başı iğilmiş ,gözleri yerde: kırmızı yanaklı, gözleri hayat ve sıhhat annesi, babası tarafından hırpalanmıştı. dala gibi durma, diye mırıldandı. Bu sözlere ne lüzum, var, diye mıdolu genc bir kız girmişti; bu, hizmet Nihal onu çok küçük yaşında sevmeye Fakat birdenbire genc kız: «Kapı çaÖfke ile mutfağa koşan Leman, penbaşlamıştı £eraber geçmiş ne hatıraları ııruyor, diye arkadaşına seslendi, bizim rıîdandı, hatta seneıeıce evvel verilmış cereden arkadaşına: çisi Lemandı. vardı. İkisinin de gözlerinde o arzu, kınin beklediği n.'isafir geldi. Onu gör bir vâdi tutmamış clsan bile ne çıkar? Bu ihtiyar kıza bir şey oldu, diNihal: sevgi denen ateş daha pek çocukken n,eye gidiyorum.» Ve pencereden çe Geknen iyi oldu. Çünkü senl mera'f yordu, ne aksi, ne ölü yüzlü şey! Bu Kızım, kapıları biraz gürültüsüz cdiyordum. Bu geçen seneler zarfında nun için ona kimse el sürmerıiiş olmalı. yanmıştı. Birbirlerine bir şey söyleme kıldi, heyecanla dışan koştu. ört, diye söylendi. nıişler; fakat gözler. bakışmalar, zaman Misiıîir, uzun bovlu, güler yüzlü bir seni bir kardeş gibi sevmeicte devam Misafir bile nasıl kaçıp gitti görmeliyHizmetçi kız elindeki mektubu verdi ve odadan çıkü. Mutfakta bulaşıkları zaman susmalar ve sararmalarla, ses adanndı. Kadının kclunu tutmuş, ona elüm. Asıl sen beni affet. Hayat öyle din!.. Salonda, yarı karanhkta, Nihal sesyıkarken: «Ne derdi var bu kadmın? sizlik içinde kalbden kalbe çok şey geç doğru eğilmiş, bir şevler söylüyor; he garib ve insanlar o kadar çabuk değisiz gözyaşlarile ağlıycr: «Söylenıeliydim, diye kendi kendine soruyordu, tesbih mişti. Sonra bir gün, Nihalin babası yecan, sevinc ifade eden el harekeüeri şiyorlar ki... Önüne bakıyor, titriyordu. Adamın her şeyi söylemeliyd'm...» diye inliyordu. böceği gibi kabuğuna çekilmiş yaşıyor. ölmüştü. Zaten küçük yaşta annesini yapıyordu. Sonra Leman, on'arın ağır hayretle gözlerinın açıldığını farkettiği Ona şunları söylemek: Yemin ederim ki gencliğinde güzelmiş. kaybetmiş olan genc kız yapayalnız ka! adımlarla içeri girdikleri gördü. Içeride, Nihal, karşısındaki erkcğe, halde cesaretle devam etti: Şimdi bile biraz saç'armı taramayı öğ mıştı. O zaman yirmi beş yaşmdaydı. Seni bekledim, seni sabırla beHe Evet, sen beni affet. Bu on se dim. Senden başka hiç kimseyi sevmerense, yüzüne boya EÜrse, şu eteği sö Her şeye rağmen kaAi ümidle doluydu. heyEcandan büyümüş gözlerle bakıyorkük matem renkli elbiselerden kurtulsa Çünkü seviyordu. Fakat bir gün genc du: Hiç değişmemiş... Yalnız btraz saç neyi, o eski masuon genc kız heyecanı, dim, hiç bir erkeğe bakmadım. Müthiş adam, sakin, kat"î bir tavırla: lan ağarmış, yüzünün hatları keskin, aşkile dolu geçirmediğimi bilmelism. Bir ıstırab yılları çektim sevgilim. Değişbir şeye benziyecek belki...» Ben hayatımı yapmaya, müşkül bir olgun bir mana almı*. Nihal: «Ya ben, başkasım sevdim. Onunla ev'eıdino. Ko tim, evet çok değiştim. Değişmiyen yalNihal, mektub dizierinde, yüzü sapsan, hareketsiz dunıyordu. Mektub, şu mücadeleye atılmaya mecburum Nihal, ya ben!» diye kendi yüzünü, alnındaki, cam öldüğündenberi ise işte gördüğün nız kalbimdir. Bak, o şimdi de nasıl demişti, uzak bir memlekete gideceğim. şakaklarındaki kırışıklan, soıgun du gibi yarı ölü, bitmiş, mahvoımuş bir sıcak, canh; senin İçin çarp'yor. Ah, bir iki satırdan ibaretti: Orada küçük bir iş buldum. Fakat ye daklarını, kır düşmüş saçlarını düşünü halde yaşıyorurn. evet seni bekledim. Sen heyecan, Uıti«Nihal, sevgilim, min ediyorum ki, mücadeleden rnuvaf yordu. Erkek birdenbire derin bir nefes al ras dolu, sergüzeşt peşinde Voş.îr, her Senelerden sonra, verdiğim sözü tutaErkeğe gelince, konuşmaya, gülmeğe mıştı. Fakat kırılmış bir hali vardı. Of gün biraz daha kuvvetli ve cesur, kenrak avdet ediyorum. Beni çok değişmiş fakiyetle çıkmış olarak avdet edeceğim ve sen beni bekliyeceksin. gayret ediyor, fakat gözlerindeki inki keli bir bakışla: di kendini, hatta beni unuturken, ben bulacaksm. Eski hayıaz, aklı havada çoSonra seneler akıp gitmişti ve şimdi sarı, hayreti gizliyemiyordu. Nihayet yaburada hep seni düşündüm ve bu hale Halbuki ben! diye mırüdandı cuk değilim. Olguniaşüm, hatta ihtiyarvaşça: Leman içeri girince, ikisi de sustular. geldim...» ladım. Sana anlatacak neler var bilsen. şu mektub! Nihal yerinden kalkarak aynanın önüEvet, ona bunlan söylemek.. Fakai Beni affet, diye mmldandı, hayat Kız onlara hayretle baktı. Biraz evvel Bu akşam yemekte beraber olacağız. On sene sonra!.. Çok geciktim, biliyorum. ne gitti. Kır düşmüş saçlanna, çökmüş bir fırtmaya benzıyor; muvaffak olmak ik; sevgili gördüğünü sanmıştı. Fakst kederle bulanan gözlerini, inkisarla saFakat beni affedeceğinden eminim. Çün yüzüne korkuyla baktı. Yavaşça elleri tasavvur ettiğim kanar kolay olmadı. birdenbire aldandığını anladı. Şimdi raran yüzünü gördükten sonra bu kaÇok güçlük çektim Bazan kendimi öl karşı karşıya oruran bu iki insan birer bil miydi? Yapamsirıştı, yalan söyıekü sana, kalbim on sene evvelki gibi ni yüzüne kapadı. *** dürmiye karar veriyordum. Fak.ıt seni yabancıya benziyorlardı; kadm her za mişti... Hayatuıa n>al olan bir yalan, sıcak, sevgi dolu geliyorum. Seni seviyorum Nihal. Asım» Leman mutfağm penceresinden, öbür düşünmek beni kurtarıyor, cesaret ve mankinden kederli, perişan, erkek mnğ Ve şimdi her şeyin bittiğini, önünde bir rıyordu. İnad ediyordtım. Sefil, perişan, mum, oturduğu yerde rahatsız, bir an uçurumun, müthiş bir uçurumım açıl« Nihal on sene evveli düşünüyordu. katm hizmetçisile konuşuyor: evvel kaçmak istiyen bir misafir gibi... makta olduğunu görüyor, dehşet, kor Sorma, diyordu, bizimkine bir şey ümidsiz dönmemeye yemin etmiştim. Gözlerinden ağır ağır yaşlar süzülüyor, Biraz sonra Leman mutfaktan, veda ku içinde çırpınarak ağlıyordu. Nihal onun gözierine bakmamak istiler oldu. Salondaki eşyanm yerlerini dudakları dua eder gibi kıpırdıyordu. Mutfakta hizmetçi kız, vazolardan çiAsım, teyzesinin oğluydu. Çocukluk değiştirdi. Perdeleri açtı. Yemeği elile yordu. Çünkü onun bakışlarındaki nıer laşmıya benzer sesler, kapanan kapının ları beraber geçmişti Biraz İnadcı, hat hazırladı. Her yerl ç'çeklerle doldurdu. lıametin, ümidsizUğin, kederin h^r an görültüsünü, sonra içeri doğru sürük çekleri boşaltıyor, öfkesini unutmuş, garib bir hüzün içinde: «Şu zavallı ib.ta huysuz olmakla beraber, bakikatte Kendi^i de en iyi e'bisesini giydi. HÇTI biraz daha fazlalaştığmı farkediyordu. lenen ayak sesleri duydu. Salona koştuğu zaiıaıı, Nihali, koltuk Üyar kız|». diye söyleniyordu. , iyi kalbli bir çocuktu. Zeki, fakat tem sonra boyandi. üvet şaşılacak şey. boOııuu uğradığı büyük inkkaxı apa£iJ£ = Küçük hikâye Yalan,. Peride Celâl m

Bu sayıdan diğer sayfalar: