5 Şubat 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

5 Şubat 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sehir ÜNÜN MEVZUU y Güzel san'atlara dair haberleri Sahte ekmek. Pasifigin cenubunda yeni bir eser San'at ve Hayat adamının bu sahaGüzel san'atiar daki otoritesıne şamevzuunu gemşlehid olmuştum. Hour terek, yayarak kulticq'ın bir kusjru, tur hayatımıza, dabelki bir dereceye ha doğrusu sadece kadar skolastik, da. hayatımıza sokacak bir «tenkıd. ın henuz vucud bulmuş ol I ha doğru tâbirile Akademik oluşu, yaşıaıamasını gççenlerde yazdığım ve gene yan san'ata lâyıkile ehemmıyet vermeme bu sütunlarda intışar eden makalelerden sidır. Fakat billıassa Fransız sen'atiie Ro Ekmek karneleri üzerindeki sahtekârbırınde teessüfle kaydedıyordum. Ger nesans hakkındaki tetkıkleri onu, san'at ılmı sahasında beynelmilel bır şahsıyet hklar hakkında alâkadar makamlara ıhçı, nadir bir takım ferdi çalışmalaıı, son ramenlarda bazı genc edebiyatçı ve şa cılarak tamtmıştır. Yukarıdaki kusur barlar j'apıldığmı yazmıştık. Bu mevzu irlerimızde tebellur eden resım sevgisini iarı Hourticq'te arayıp bulmak içın etrafında Vali muavini Ahmed Kınık bir muharrırimize demiştir ki: »emnunıyetle karşılamak ve bu hâdıse ckuyucunun evvelâ san'at tarihi hak« Şehrin hakikî un ihtiyacı bızce kında mufassal malumat sahibi olması de jlerisi ıçin büyük umidler görmek o teessufe zeyl olacak ve onu hafiflendı ve bu sahada şu veya bu muverrihi ter malumudur. Her fırınm ne miktarda ekmek çıkardığı, muhıtinde kaç k şiye ekrecek kadar muhımdi. Fakat ben bura cıh edebilecek bir olgunluk devresine mek dağıttığı da toplanan karne fişlerida memleketın bılhassa münevver ta gırmiş olması lâzımdır. Kaldı kı biz, nin mıktanndan bellidir. Hemen hemen bakası arasmda yıldan yüa artan bir boyle bir tenkidi ıleri sürecek vaziyette değişmıyen bu hesabm haricinde, üç beş aiâkadan değıl de, neşriyat sahasındakı değiliz. Sarıh ve «vulgarisatıon», yani kişinin gizlice karne ticareüne kalkışumumî terbiye ve yayma bakımmdan ttkemmülden ve bilhassa bir eserden ması, sadece yapılan suçun mahiyet» ıtlbahsetmek istiyorum. sok az eser ıhtiva eden Fransız nsşriyatı barile bizi alâkadar eder. Nitekim vâki Guzel san'atlar şımdiye kadar bizde arasında tercüme edilmek üzere intihap şikâyetler üzerine ışi telkik ettik. Vartncak mütehassıslara inhısar eden, «an rdilebilecek nadır eserlerden biri de bu aığımız netıceye göre bir kısım fırıncıElie Faure'dan, E.ıgenio lamıyanlar» sımfmın zerre kadar alâ kitabdı. lar, sattıkları ekmeğin miktarını ek^ik kadar olmadığı sanki özel bir dünya İGİ. d Ors'dan ve hatta 1880 de basılarak gostermekte ve sayılması zaten güç olan Bunun sebebmı kesfetmek kolaydır. Bir terbiyevî bir mahiyet arzeden Charles hşlerın yekunu üzerinde sık sık taljriftaraftan, sergı, umamî galeri, muze gı Blanc'm meşhur «Grammaire des Artsi. ı ler yapmaktadırlar. Bunun önüne geçbi san'at eserlerm^ teşhır eden muesse hile bizim okuyucular ve bilhas^a çalı mek içın, fınncılarm, bundan sonra topselerın heraen hemen yok denecek ka şan gencliğimız ıçin fazla muğlâk, girıft ladıkları fişleri zamkh ve matbu bir kâder azlığı, diğer taraftan da güzel san Tietinler olurdu. ğıda yapıştırmaları usulünü koyduk. Bu • San'at Şaheserleri» sade. açık bir kâğıdlar matbaada basılmaktadır. Her fıatiara aıd neşriyatın şayam teessuf fakirligi. Böylelıkle halk, bir yandan san :fade ile tertib edilmiş bir san'at pano rıncı fisicrı tarıh sırasile kâğıda yapış•t eserıle hıç bır temas tesıs edetııyor, ıamasıdır. «San'at güzellıklerinde bc tıracağından, arada ekslk fişbr var=;a öte yandan da bu eseri velev nazari bır şcriyetin çehresini aramktayız, birbiri derhal meydana çıkscak ve böy'ehkle, şekılde olsun anlatmaya yardım eden arkssından gelen medeniyetlerin en bü yapılan sahtekârhğın önüne geçilmiş olaviık endiseleri bütün bütün ölmemek ve caktır. Dığer taraftan karne alıp sataııedebiyattan da mahrurn kahyordu. San'at terbiyesının temeltaşını teşkıl et bıraktıkları sbıdelerın sayesinde yaşa lar, ele geçtiklerj halde çok ağır cezamesı lâzırn gelen «san'at tanhi» ıse şım maği devam etmekür.» diye soze baslı lara çarpılacaklarını bilmelıdirler. Şüpr helenilen kimselerin ellerındeki karnediye kadar Turk kutubhanesınde esaslı yan Hourticq, bütün ese boymca okuyucunun önüne beseriyetin zaman za ler derhal nufus kâğıdlarüe karşılaştırıbır yer aiamamıştı. Vahıd Bey tarafınlacak ve ihtiyacından fazla ekmek aldan bugün bir çokları içın anlaşılmaz man deeMirdiöi çehrenin muhtelif şedığı, yahud karnesini başkasına sattığı bir lisanda tercume edılerek yıllarca killerini sermiştir. sabit olanlar derhal mahkemeye verileGarb san'atı bahsinde çetin şeküler evvel Arab harflerıle basılan Salomon ceklerdır.» Reinach'ın Apollo'su, okuyucunun şaş gosteren lisanımız, Buıhan Toprağm lun gozleri onunde bir şımşek sür'atüe elmde elâstıkıyetini bulmuştur. Esasen geçen bır kaleidoskop'tan başka birşey kendisi tercümede reslanılan güç'.ükleri Be» yagon mangal kömürü değıldi. Şimdi hıçbir şekilde ıstıfad? te itiraf ediyor: «Plastik san'atlara aıd min edemiyan bu kitaba bir de Maarif ilim ve tenkıd dilimiz kâfi derecede ışdaha geldi Vekâleti tarafından tercurae ettirilen lenmedıği için, ıstılah yokluğu veya Dün de Sineklıden beş vagon marıgal Bayet'nin «Precis d'Histoire de l'Art» atıarşısı bir çok zorluklar ıhdas etmektekömüru gelmiştir. Bunun muhım bir kıs• Uırnlı eserıni ilâve edersek mıllî kutub dır » Hakiki bir başarı olan bu sadık fa mı Aksaray ve civarına tevzl edılmistır. hanemizde mevcud san'at tarıru listesini kat manalı tercumesi yanında Burhan Dun, nark fiatından fazlaya kömür satüketmıs oluruz. Esasen gerek bu iki ki Toprak denebılir ki Hourtıcq'le bir nevı tan otuz kömürcu yakalanmış ve haktab, gerek lısanımızda yazılmış ve güzel işbırlığı yapmış ve çok yerinde ılâve larında takıbata başlanmıştır. san'atlar mevzuu ile alâkadar bütün di lerle kitabı herhangi bır şekilde tağyır Dün Beykoz ve Yalovadan da bir mikğer kitablar on beş, yirmi cildı aşma etmek şöyle dursun, esas metnin istik tar odun geimiş. şimdılık aile başma elli mfcktadır. Bunlar da tabıi olarak prog lâ;ne zerre kadar dokunmıyarak bir kat kilo olmak uzere dağtılmıştır. Dığer taram ve sıstemsiz, hangi okuyucuya hi d?ha zengin kılmıştır. Yunan san'atı raftan beledıye. şehre odun temin; iç^n tab edeceğı kararlastırılmadan yazılmış bahsinde mimari kısmı biraz genişleül bütün civar limanlara motörler göndervey« tercume edılmıs eserler oldugun miş, islâm san'atları müellif tarafından miş'ir. dan, guzel sanatlar hakkındaki bu mm pek muhtasar ve tarafgirane yazıldığınMahallebicilere yapılan yatür bıbliyografyada ınsicamdan eser •Jan buraya da Louis Massignon'un bir metni ılâve edilmiştir. Kitabm ilüstrasyoktur. zam yon kısmı da, Turk, Arab ve İran san*** Son şeker zammı dolayısile muhalleatlarına eid elli kadar eserin ilâvesile Guzel San'atlar Akademisi müdüı ii zenginlenmiştir. Yukarıda işaret ettığ bicllerin vaziyetlerini tetkık eden beleBurhan Toprak, Louis Hourticq'm «Les rniz Akademik anlayışının neticesi ola dıye, bu gıbı yerlerde satılan sütlü madChefs d'Oeuvre de l'Arts. ısımlı eserıni rak Hourticq'in ihmal ettiğı modern delerin her ufak tabağtna yüz para zamtercume ederek «San'at ŞaheserlerU edı san'at bahsine de Bürhan Toprak ayrıca mı muvafik görmüştur. nltında ve üç cüd olarak neşrettırmıştir bır ehemmiyet vermiş ve bugünkü sanSinemacıların zam talebi Herşeyden evvel, Bürhan Toprağm ata üçüncü cildde genl? bir yer ayırtercume için intıhab ettıği müelhfı ten rııştır. reddedildi kid edenlere bir cevab olarak, bu ıntiHayat pahalılığını ileri süren sinenıaHassalarını kısaca tehlil ettiğim .Sanhabın bilâkis pek yerinde oldufunu cılar, beledıyeye mürscaat ederek zam kaydetmek isterim. Paris Güzel San'atlar at Şaheserleri» bibliyografyamızın bü taleb etmişlerdır. Beledıye bu talebi redraektebinin eski bir talebesi olarak yük bir boşluğunu doldurmakta, Turk detmlştir. Hourticq'in san'at tarihi derslerini üç okuyucusu için hakikî bir kazanc teşkıl Denizyolları, Şirketi Hayrîye yıl muntazaman takib etmiş ve bu ilim etmektedir. CUMHURIYET 5 Şubat 1942 IHEM NALINA MIHINA! Işıktan tasarruf nhterem Başveldl Dr. Refik Saydamuı, millete yaptığı son açık hitabede, millî korunma için sö> lediklerini şu dort kelime ile hulâsa edebiliriz: «Âzamî istihsal, asgarî istihlâk.» Bu dört kelimelik prensipi gerçekleştirmek için. her işte çok çalışmak ve her şeyi «z harcamak gerektir. Biraz geç kalmı? olmakla beraber. artık darlıklann zorile istihlâki azaltacak b a a tedbirlere baş vuruluyor. Komür tasarrufu için, havagazi ve elektrik sarfiyatını kısmak da hunlardan biridir. Devlet dairelerinde ve yarıresmi müesseselerde, yakacak ve ışık baknnlarından bir hajli tasarruf temin edilebilir. Kaloriferleri, sobalan az yakmak, elektrikleri kısmak, bir bakışta ehemmiyetsiz gibi göriınürse de, bakikatte çok fayda verebilir. Bu cümleden oUrak İstanbul belediyesinde ve vilâyetinde muhterem valimizin emrile alman ban tasarrui tedbiılerini bütun devlet dairelerine teşmil etmek yerinde olur. Belediye ve vilâyet, az elektrik yakılmasuıı temin için şunların yapılmasmı emretmiştir: 1 Gündüzleri ya ihmalden veya bozukluktan dolayı kapaü kalan oda ve salon perdelerini açmak, 2 Pasif korunma maskeleme perdelerini numaralattıktan sonra kaldırıp saklamak, 3 İçeri iyi ışık girmesine mâni olan bazı kirli ve tozlu camları muntazaman sildirmek, 4 Pencerelerden uzak masalarm yerlerini, iyi ışık alabilecek surette değistirmek, 5 Gupegünduz luzumsuz yere ve bol bol elektrik yakmamak, » 6 Her âmir ve memura, elektıiği evlerinde ve kendi paralarüe yakıyorlarmış gibi tasarrufla kullanmak lürunıunu sık sık hatırlataıak ve bojle yapıp j apmadıklarını ikide birde teftiş etmek. Belediye ve vilâyetin bu tasarrnf tedbirleri, dikkat ve itina ile tatbık edildıği lakdirde, hem cereyan, hem de ampul bakımmdan elbette faydalı olacaktır; fakat bu tedbiri, yalnız Belediye ve VIlâyet dairelerinde değil; bütun devlet dairelerinde, yanresmî müesseeslerde, bankalarda, şirketlerde, hatta evlerde tatbik etmek gerektir. Bizim, elektriği pek bol ve gayrifennî bir şekilde kullanarak israf ertiğimize şüphe yoktur. Elektrik duğmesini çe\nrivermekle »önen bir ısık olduğu halde, dairelerde ve evlerdc buna dikkat eden pek azdır. Bir odadan çıkarken bu zahmete katlanmayıı da bir çok kuvveti bosuna israf ederix. Yazan: karneleri Nurullah Berk . . " i ^ I î ^».. r\ ^ ^ ^ ** * > .^.A T 1 lz*. ... ı.! ı ^ ^4^ «*«^A ıı ı ı **«£ v T A V I M I3^T^ Û Vali muavini. bu hususta alınan tertibatı anlatıyor boğazlar muharebesi Japonıar. Büyuk Okyanusla Hınd Ok yanusu arasındaki Demokrasüer gru « puna aid toprakla • ra karşı, tıpkı çok J ^ " ^ ^ ^ ^ * " ^ " ^ geniş bir kara meydan muharebesindekı gıbı, iki kanaddan kuşatıcı ve ayni zamanda merkezden yarıcı geniş bir manevra ile taarruz ediyorlar. Bütün bu yelpazevarı hareketın mıhver ve mesnedi kendilermin Formoz adasıdır. Japon sağ cenalu Birmanyada, sol cenahı, Malenezyanın (Yenı İrlanda) denilen adaJanndadır. Merkezden yapılan yarma ise Filipin takımadalannı alarak SingapurBorneo Seleb Moluk hattını muhtelif yerlerinden zorlamaktadır. r Abidin Y a z a n : •••••••• m********** Daver KARA YILDIZLAR MADELEtNE Böylec» Doğan Güneş İmparatorluğunun kuvvetıerini Formoz adasına oturmuş, koskccaman bir deve benzetebilıriz. Bu dev bir kolunu doğuya, bir kolunu batıya uzatmış; Hindistandan Avustralyaya kadar uzanıp giden bütün toprakları ve dcjıizleri kucaklamağa çalışıyor. Bu ıkı kolun ortasında cenubî Çın, Hındıçinî, Sıyam, Birmanya, Malezya, Filipin takımsdaları, Bornco, Sclebler, Molukler, Yenı Gine, Malenezya adaları ve başı Sumntra, karnı Cava kuyruğu Tımora kadar uzanan tufandan evvel yaşa7 Son gelen habe'rler, Japonların mış acayib deniz hayvanlarına benziyen Amboine adasına da asker çıkardıklarını Sond adaları ve nihayet AvustralyT da bildırdıler. Bu ada, Moluk adalanle Ye\ ardır. ni Gine arasındaki Seram adasının batı Japonla' batıda Sincapuru alırlar va cenubunda ve ona bitişık gibi bir adadır dnğuda Yeni Gine adasını tamanııle iş ki orada Holandahların mühim Amboine gal ederlerse, devin kolları, avım iki ta c""*niz ve hava üssü vardır. Amboine'nin rafından i>"ice ve sımsıkı kucaklam. 7,.ptı, adı kulağa sihirh bir ahenk fısılolacaktır. Ondan sonra, kollannm ara dıyan Halmehara adasile ayni ismi taşıjında kaianlan bırer birer tnplamak vo ya\ boğazın hakimiyetini Japonlara vesol kolunu biraz daha uzatarak pençe recektir. sini Avustralyaya atmak kalıyor. 8 Amboine hakikaten bir deniz ve *** hava üssü yapılmağa lâyık bir yerdir. Bir kolu Birmanyada, bir kolu Male E\\elce de sevkulceyşî önemine dikkati nezyada olan bu çok geniş olçudekı sar çektığimiz bu üsse dayanarak Moluk ema taarruzu içinde, merkezden yapılan dalarile Tımor adası arasındaki Banda yarma hareketi Cavayı hedef tutar go denizine hâkim olmak kolaydır. Banda rünuyor. Borneo'nun garbmdakı Ponlianak ile Molük adalarından Amboine'ye Kahkahalar suvaresl... Bu akşam yapılan yeni çıkarmalar, bunu gostenZe\k ve neş'e tufanı... yor. Geçerlerde, Seleb ve Borneo adaları arasmdaki Makasar boğazında yakaB A H T S I Z L I K... ve Halic tarifelerinde tadilât lanıp ağır zayiata uğratıldığı büdirılen Aşkın ne büyük mucirclcr yarattığmı... Kıskançlığın nasıl ölüm ve ™ Sinemasında Nereye kadar gidebilir ? Denizyolları, Şirketi Hayriye ve Halıc asker yüklü büyük Japon gemi kafilesiates saçhğını gosteren haldld biıs hayat romanı vapurlarında kömür tasarrufu dolayısile nin de, Cavaya gıtmek istediği haber veKIRILAN BİR ATNA... BİR KADIN KAPRİSİ... tarifelerinde tadilât yapılacak ve sefer riüyor. ve K A H K A H A KRALLARI... ler azaltılacaktır. Denizyolları yenı taJaponlar, bu bölgedeki bütün boğazrifesini hazırlamış bulunmaktadır. Taları ve hassaten Holanda Hindistamnın rifelerde sabah ve akşam seferleri aşağı şimal kısmmdaki ada'.ar arasından geçen yukarı normal olarak bırakılmakta, bu ve Holanda Hindistanının cenub kısmını | iş saatleri haricinde seferler de çok mahleşkil eden Sond adalarına giden boğazdud bir nısbete indırilmektedir. lara hâkim olmağa çalışıyorlar: : Şirketi Hayriye de yeni tarifes nJe Füminde en eğlenceli sergüzeştleri geçireceklerdir. 1 Malaka yarımadasının Sin^apura Üsküdar seferler.ni normal olarak bıraDOUGLAS FAİRBANKS Jr. TULL1O CARMİNATİ MEVSİMİN KAHKAHALAR FİLMİ kacak, Boğaz seferlerini sabah ve ak kadar zaptı, Japonları şimdiden Malaka gibi 3 büyük yıldızm yarattığı. asktan hayat... Mücadeled^n heyecan alan şam olmak üzere üçer vapura indirecek boğazına kısmen hâkim kılmıştır. Sıngaen güzel filmdir. Lutfen numaralı yerleriniri evvclden kapatmıı. Tel: 43595 puru da ele geçirırlerse bu boğaza tam tir. Müjde: L Â L E ' d e Disney renkli Mikelerine başlıyor. bir surette hâkim olacaklardır. Filibe sergisi için hazırlık 2 Filipin adalarından Mindanao ile Bu akşam Hollywood'da Yıldızlar Resmi Geçidi a Fılibede açılacak sergiye iştirak edece şimalî Bo^neo'nun işgali Jolo adaları agımizden nümuneler hazırlanmaktadır. rssından geçerek Jolo denizinden Seleb İnhisarlar İdaresi de zengin bir koleksi denizine giden boğaza hakimiyeti, temin tstanbuiun bütün sinema meraklılan BUGÜN matinelerden itibaren etmistir. yon göndermektedir. 3 Seleb batı ve Borneo doğu kıyılarınm tutulması, Makasar boğazını J a ponlara açar. 4 Borneo garbındaki Ponti^nak'ın işgali, Bomeo Sumatra arasındaki Kanmata boğazına hakimiyeti temin etmektedir, Û vakıt, Singapur kalesı mukavemet ederken de onun tesir dairesi dışından geçerek Sumatranın doğu cenubuna ınmek Banka ve Billiton adalarını ele geçirip Sumatranın merkeza Palembang'ı zaptetmek mümkün olur. 5 Makasar ve Karimeta boğazlan ele geçirilerek Cava denizine hakimiyet temin edıldikten sonra, Sumatra cenubundan bu ada ile Cavayı birbirinden ayıran dar Sond boğazını tutmak kabıl olur. 6 Japonlar, Seleb adasının doğusunda bazı yerlere asker çıkarmakla bir kolu kırık bir gamalı haça benziyen bu ada ile Moluk adası arasından geçen, Moluk boğazına hâkim olmak gayesini takib etmişlerdir. hakimiyet, tufandan evvel yaşamış acayib bir deniz hayvenına benzettiğimiz Sond ada« larının kuyruğunda kı Tımor adasını tehlikeye koyar. Timor adası Japonlann eline geçerse Avustralya ile bu ada arasındaki Timor denizine de Japonlar hâkim olur. 9 Yeni Ginenin cenub kıyılannın işgali, Jsponları bu buyuk ada ile Avustralya arasındaki Torres boğazına da hâkim bir vaziyete sokacaktır. Görülüyor ki Japonların merkezden yarma hareketleri, butün boğazlan ele geçirerek Singapurdan Avustralyaya kadar uzanan sahaya karada ve denizde hâkim olnıaktır. Bu boğazlar tutulunca Japonlar, düşman deniz kuvvetlerinin akın ve baskmlarına karşı kendi muvasala hatlarını ve nakliyelerini daha iyi koruyabiİFcekleri gibi bırer birer bütun adaları da ele geçirmeğe çalışacaklardır. Bu Japin hareketlerıne karşı mudafaa bakımmdan Batavya ve Surabaya üslerinin bulundıığu Cava adasının bü>uk sevkulceyşî önemi vardır. Demokratların Cavada toplanan deniz hava kuvvetleri, bütün bu bölgenin mudafaasında mühim ro! oynıyacaklardır. Japonlar da bunu bildıkleri için, merkezî bir vaz;yette bulunan Cavayı ele geçirmeğe çaBaşka bir esaslı tedbir de, bir kaç gün hşacaklardır. Buna muvarfak olurlarsa artık Derrokrasiler grupu için, Avus sonra jaz saatini tatbik etmektir. Getralya doğusuna çekilmekten bSşka ya çen yıl, >az saati, kışın ortasında kabul edilmişti. Artık geceler kısalmağa, günpacak bîr sey kalmaz. düzler uzamağa başladığı îçin, yaz saatini tatbik zaraanı gelmiştir. Senenin en muazzam filml İstanbul Belediyesi ve Vilâyetl dalrelerinde tatbik edilen elektrik tasarrufu usulünün hemen umumileştirilnıesinî alâkalılardan bekleriz. Bütün bu küçuk tasarruflardan büyük faydalar elde edileceğine hiç şüphe etmemeliyi». JOAN BENNETT LOUTS HAYWARD DE9IİR MASKE Rektör Ankaraya gitti İJniversite Rektörü Cemil Bilsel, muhtelif işler etrafında alâkadarlarla temaslarda bulunmak üzere, dün akşam Ankaraya gitmiştir. Rektör bilhasa, muhtac talebeye esaslı bir yardım temini ve Edebiyat fakültesinin nakil işile meşgul olacaktır. ŞARK Bu Akşam L A L E Sinemasında THEO LİNGEN ve H AN S MOSER WOLFF ALBACH PETTY CA ROL L 7 SENE BEDBAHT SARAY SİNEMASINDA 11 şubat ÇARŞAMBA akşamı CUNHUR1YET Nfishası 5 krırnstur. Abone şeraili T ÎS V 8 S Senelik Alb avlık Üc avlık Bu avbk 1400 Kr. 2700 KP. 750 > 1450 » 400 . 800 • 150 » Yoktur. r İMÜNİR NUREDDİN KONSERİ I^IH Dikkat Gazetemlze eönderilen evrak ve ranlaı nesredilsin edilmesin lade edilmeı ve rivaından me«i'ıılivet kahııl olnnmaz. ken zihninden şu düşünce geçti: Ne iyi etmlşim de doktoru eldeB kaçırmamışım, yoksa taksi bile bulamyacak, tramvaylarda mahvolacaküm! *** BAYAN KOMSUM ( La Maibon d'en Face ) da toplanacaklar. Parisin şuh muhiti Zevkli maceralan En sevilen Fransız yıldızlarının şaheseri. ELVİRE POPESCO ANDRE LEFAUR £ L H A M R A Sinemasında Butün utırablann toplandığı büyük bir film... Niçin bu adam, bir cinayetle ittiham ediliyor?... Onun kurtarmak istediği kadın hangisidir? IBülün bu muamma ve bu sualler CAM1LLA ^^ Sinemasında ve MARİA ANDERGAST HORN Bir Dokforıııı Romanı tarafından fevkalâde bir tarzda yaraülan ı Fransızca sozlü fılminde halledildığini göreceksinir. YARIN AKŞAM Saat 8,30 da İBRAHİM ÖZGÜR ve ATEŞ BÖGEKLERİ'nin . CAZ ve TANGO KONSERÎ TYRONE P0WER'in LÎNDA DARNELL ve BASİL RATHBONE SARAY ile beraber yarattığı ve bu hafta Sinemasında DAHA gösterilecektir. ZORO'nnn İSARETİ Süper filmi; BİR HAFTA Emsalsiz muvaffaklyetler kazandığı güzel ve hareketli menı, Musevi oimak uzere, bırı »kıyı degıl, yarım duzıneyı bıle oulmuştu. O zaman Elenının başında bajka bir hava estı. Bır tanesıne bağlanıp kalmaııın manası var mıydı? Bu, iedakârlıgı luçın yapacaktı? Vakıâ bırıne ıesmen, beşıne de gızlıce el koyabilirdi ama, tercıh çok ienadır, gen kalanları cesaretsizuge ugzatabıhr. Onun içın hepsım oyalamak, lıepsini peıvane gıbı etraiında dolaşürmak, hepsini kabıl olduğu kadar yolmak.. Madam Eleni bu siyaseti daha muvafik gordü. Mesele, onları ayrı ayn ustaca ıdare etmekte ıdı. Gunlerini, gecelerini ayırdı, seçti. Hiç bıri ötekınin yuzunu gormuyor, varlığını sezmıyor, fakat başka başka zamanlarda ayni taYoksa, bu hayat devam etseydij Ele baktan yemek yıyor, ayni kadehten ıçki ııinin hali o zaman busbutun berbad ve ıçıyor, belki de ayni pijamayı gıyiyor, perışan olacaktı. Çunkü genc kadın ayni yatakla uyuyor, ayni iluiatı gorükendısınde zuğurd bır koca ile yaşamak yordu. istidadı bulunmadığını pek iyi biliyorİçlerinde ikisi ya fazla anlayışh, yadu. Şımdi bir yenisıni, daha kalsnto hud da fozla saf olduklarından bu korunu buimak ıçin meydan serbest kal mediye tahammül edemediler. Ansızın mıştı. çekildiler. Öteki dördü köşekapmaca oyİşte bir takımlannın içyüzünü bilmi namakta devam ettiler, Pertev meşhur yerekten Rir felâket zannettiklen bu hâ bir doktor, Mihalâki zengin bir komisdıse, Elen'ye gore bir saadetti. Todora yoncu, Serkis göbekli bir zahire taciri, kiyi göme'i henüz bir ay bile olmamıştı David de tanınmış bir müteahhiddi. BiGenc dul mıras kırıntısıle «Kurtuluş» ta çare Todorakinin gece gündüz çabalayıp kı apartımanında çaylar veriyor, davet temin edemediği şatafat, gösteriş, debler yapıyor, yeni bir kurban anyordu debenin eir an eksilmemesi, durmaması Aılah şa..Kınları eksik etmesin, on beş ıçin ddrt erkek birden bütün kuvvetlerigun içinde namzedler, Turk, Rum, Er !e çırpınıyorlardı. Elenıye bazılan acırlardı: Zavdllı duştu! Derlerdı. Bu «duştu!» nün manasını tabıi anlıyorsunuz. Herhalde balkondan, merdıvenden degıl.. Bır bakıma da merhamet olunacak durumda idi. Yırmi dört jaşında ık; senelik kocasından dul kaımıştı. • " Borsanm önemli simalarından Todoraki Efendı, varını yoğunu bu genc, güzel karısma yedırmış, sonra borca girmış, nihayet iflâs etmiş, siniri bozulmuş, şakağına bir kurşun çekerek yuvarlanıp gitmıştı. Eleni kusursuz bir Rum güzeli, lâkin yoksul bir aılenin kızıydı. Evlenmeden evvel hıç gun gormemiş, safa surmemışU. Todorakıye varır varmaz bütun o luks ve sefahet hasıetinin acısım çıkarmak isıemış, takat bıçare adamın mutevazı serveti beş on ay içinde erıyıp bıtiverince daha daj anıkhsını seçmediğine pişman olmuştu. Bereket versin, parasmın pulunun arkasından o da yokluğa karışmıştı. « = KUçlik hikâye Istifçilik Eıenı bu dort esırın omzuna yuk.enen • tahtırevan> içinde etrahna tebessumler saçarak hayat yolundan geçıp gıdıyor, ayda uç dort kat elbıse ısmarlıjor, heı mevsımde mobııye degiştırıvor, koşede uucakta kalmış nekadar nadır tuvalet eşyası ve Itvaiimaü varsa buruarı aratıp bulduruyordu. Dort âşıkın hıçuıri: Yahu, azıcık ını»af et, şu zirzopluğu, ınusrıfliğı bırak! Dıyemıyor, bu gemi azıya almış çılgın kısrağın ııerede yavaşlayıp soluk alacağim bilmeaen peşınden suruklenıp gıdıyorlardı. Nihayet, hepsinin ocağına büsbütün incir dıkıltcek gun, Elenınin doğum yıldonumu geidi çattı. Tabıî takdım olunacak hedıye hakkında evvelâ Madam cenablarının reyini almak, fıkrıni oğfenmek lâzımdı. Pazartesı Pertevin gunuytiü. Sıkıldı, büzuldu ve sordu. Eleninin verdiği cevab şu oldu: Çok dikkatsızsin dostum.. Geçen gün Beyoğlu caddesinden beraber geçerken en fazla hangi camekânın onunde durdum. Farkında değil misin?. Affedersin, son zamanlarda biraz dalgınım, yorgunum da.. Canım, şu köşedeki kuyumcunun camekânının önünde adeta mıhlanıp kalmamış mıyım? Ha.. evet, hatırladım., Hanj sana da bahsetmiştim.. Gece Ahmed Hidayet tuvaletlerınm uzerınde fevkalâde duracak bir iğne.. Elmaslarla yakutlan o kadar guzeı ımtızac etmiş ki tıpkı bir güneş gıbı parlıyordu. Salı gunu Mihalâki, çarşamba günu Serkis, perşembe günu de Davidle aralarında ayni konuşma geçti. Dort es'T, eskı peri masallarmdakı şehzadeler gibi Eleninin arzu ettiğı hedıyenın Daıasını tedarık içın dort yana saldırdılar. Pertev viziteden, ameiij'attan kalan alacr>klarım toplattuıyor, Serkis kenara bu.ağa sıraladığı altınların dızisıni bozuyor, Mihalâki bıran evvel hakkını ele geçırmek için tuccarı, esnafı kasıp kavuruyor, Davıd daırelerdeki ıta âmiılermı sıkıştırıp duruyordu. Bir sa\Bş ki, deme gıtsin, dört esir. birbirinden habersiz ayni dibsiz kuyuyu doldurmaua uğraşıyorlardı. ~^ Eleni ıse gecelerın uykusuzluğunu çıkarmak içın, küçücük köpeği koynunda, yatakta, sabahtan akşama kadar mışıi Siz tüccar değil misinlz? dedi, ben mışıl sekerlemeler yapıyordu. de ticaret muamelesi yapıyorum. Üç deOh.. Cuma gunü serbestti.. Dört orfalık parayı bana vereceksıruz, dördüütaktan hıç biri gelmiyecek, tıraş etmiyecüsu de sızde kalacak! cek, ruhunu sıkmıyacaktı. Yalnızbaşına, açık bir rihin, sağlam bir kafa ile şu Kuyumcu güldü: meşhur ıerevi görebilecekti. Anladım madam, diye cevab verHer vakitkinden fazla süslendi. O mu di, yalnız etraftan duymasmlar. Sımdl tena mücevhere lâyık bir müşteri olmak ıstifçihk yesak malum ya. Halbuk. siz affınıza güvenprek söylüyorum sada lâzımdı. Pertevin arabası kapuıın önünde bek para istifı değıl, ayni zamanda erkek liyordu. Ona kibir ve azametle biner istifi de yapıyorsunuz" Kuyumcu, caddede husus! bir otomobil durup da içinden çıkan mukellef kadın dükkâna doğru yürüyünce hemen kapıya koştu: Buyurunuz efendim, emrlniz? Diye ellerini oğuşturdu. Eleni sağ kaşını kaldırıp başını bır yana eğerek ca~ mekânı işaret etti: İğneyi, dedi, görmek istiyorum. Başüstüne madam, Genc kadın mücevheri e\rirdi çevlrdi. Fiatını sordu. Taşlarının her biri, aıum hakkında uzun uzun malumat aldı. Biraz çekingen ve mütereddıd: Çok mukemmel, tam istedığim gibi, diye ilâve ettl, yalnız anlaşmamız icab eden bır nokta daha var... Bu ayni iğneyi dört beyle ayrı ayrı gelip dört defa satın alacağım. Kuyumcu pişkin bir adam olmakla beraber gene biraz afallamaktan geri kalmamıştı. Eleni o zaman teklifinde bir gayrıtabulik bulunmadığına adamı inandırmak için mumkün olduğu kadar kayıdsız ve kaygusuz:

Bu sayıdan diğer sayfalar: