15 Mart 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

15 Mart 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kocakarı soğuğu Allah beterindetı saklasm Rakıların şişesi Kocakarı soğuğu Meteoroloji, " * j ^ ' oloji, kozmograrya; coğrafya ve fcü'un havaiyat bnjMtri Hulâsa hiç bir sıkmtı onu bu huyunbir tarafta çocıîfcdan vazgeçirmemiştir. Eski bir teıbilanmızın ve büyükyenin kökleştirdiği İyi bir huy.. lerimizin akılleMnı Geçende gene böyle birşeyden dolayı: çele dursun güneş Allah beterinden saklasın! dediği ve arz, hava ' v e zaman arkadaşlardan birisi asılmıya gimevsim atalarımızdan gelip geçen bizim takvime uygun den bir adamın da: 1 Allah beterinden saklasm . demeolarak dönmekte ve es'nekte devam ediyor. Sonu (ji) ve (ya) ile biten fcüI sine mukabil cellâdm: Be adam aıtık bunun da beteri olur tün bu ve buna benzer ilİiEİerde adı bile geçmiyen bir takım esaslar o tak mu? İşte asılmıya gidiyorsun! derken adamcağızı kazıklamaları emri gelince, vimde vardır ve yaşamaktadır. Bak beteri var mıymış! diye mukaBu takvime göre sene evvelâ kas m ve hıdırellez olarak ikiye ayrılır. belede bulunduğunu anlattı. Kasım kış mevsimidir, öteki de yaz. Rakıların şişesi Kışm da sıralarını pek İyi bilm'yoRakıların şişesi rum, zemheri, erbain, hamsin, pasCiğerimin köşesi tırrna ayazı, cemreler, kocakarı soğuğu, Piyangonun gişesi mart dokuzu diye bir takım İç bölümleri vardır. İşte bu günler bu koca Odunların meşssı Gazete klişesi.. fakarı soğuğuna tesadüf eden günlerdir. lan filân. Efendim bu kocakarı soğuğu rumî Arasam daha da şubatla mart arasma sıkışmış yedi günbuluıum. Bcnde ara lük bir soğuktur. Üç gün şubattan alır, dört gün marttan, bir araba şikâyet de sıra böyle bir şairiik buhranı oluyor. bizden. Bereket ki kriz çok sürmüyor. Yoksa Bir kaç gün evvel havalar gür.eşli haliniz nice olur? Belâ kesilirim valiken: lahi. Çene kuvveüle, saçma da bol! Kocakarılar bize merhamet ettl! Evet efendim! diyenler olduydu. Rumî martın birinde Sayın İnhisarlar Vekillnin gazetecilebu merhametın sonu geldi ve kar düş re verdiği bir demece göre piyasadan tü. küçük rakı şişeleri kalkacakmış. Darısı Bana sorarsanız, kadının soğuğu her büyüklerinin başına! halde yaşlıları arasında değildir. Onun Bir akşamcı dosta: için bu soğuğu kocakanlara yüklemek Rakı şişeleri kalkıyormuş, dediler. doğru olmaz. Zaten her yıl bu (Koca Aman sahi mi? diye küçük dilini kan soğuğu) lâfının nereden geldlği yutacaktı... Arkasmdan: gazetelerde münakaşa edilir ve bu ve Yalnız küçük şişeler kalkıyormuş. sile, yaşlı bayanlara sataşmak ıçin vesile olur. Doğruyu söylemek lâzim Büyük şişede satılacakmış, diye söz tagelirse bu sene öyle soğuklar oldu ki mamlanmca geniş nefes aldı: Eh! Neyse onun kolayı var. Dolmuş kocakarı soğuğu onun yanında ılık kaldı. Onun için vazgeçelim ninele yaparız, dedi.. Nasıl şey o? rimize çatmaktan. Eğer çatmak istiyorsak genclerine, nihayet orta yaşlılarına Taksiler beş kişiyi ayn ayrı toplaBataşalım. İhtiyarları rahat bırakalım. yıp dolmuş yapmıyor mu? Biz de üç dört Zaten zavallılara tramvaylarda bile k.şi birleşir bir şişe rakı ahrız.. İş piyayer verrcek âdetini unuttuk. Bir de Eada rakı olsun. Şişesi ufakmış, büyükmevsim dolayısile hıryalamıya ka!k müş ne önemi var? Desene gene yahoy! mıyalım. Kış kışlığını yaparken ne Dedikten sonra şu bektaşi fıkrasmı kira gence sorar, ne kocaya! bilir kaçıncı defa anlattı: Evlilere sorarsan mevsimin en büyük Bir bektaşiye bir sofu sormuş: fııtınası genc kadın fırünasıdır, koca Yahu! Gsce demez, gündüz demez karı soğuğu değil.. içersin! Haydi sıhhatini düşündüğün yok! Lâkin A'.lahtan da mı korkmuyorAllah beterinden saklasın sun? Yarın ahirette ne cevab verecekBir dostum varsin? dır. Her şeye şükBektaşi cevab vermiş: reder, her kötülü İnkâr ederim. İçmedim yarabbi! değü: rim. Beterinden Ayol hiç ruzu mahşerde inkâr olur saklasın! diye karmu? İspatını getirecekler.. İçügin şi?e şılar. Fena huy deortaya gelecek.. ğil. İnsanı kötüm Su içtim, derim. serlikten korur ama Bre gafil! İçerisi rakı ile dolu olarak her zarran olur ortaya gelecek... mu? Tramvaydan şikâyet ederslnlz. Bektaşi yutkunarak şu cevabı vermiş: Allah beterinden saklasın! Desene ahirette de yâ hey! Et kıtlığından şikâyet edeısiniz: Allah cümlemizi ıslah etsin; Yeşilay Allah beterinden saklasm! cılara da Çörçil sabn versin! Soji'ktan şikâyet edersiniz: Allah beterinden saklasm'.. der. B. FELEK f Yazan: Sehir Yahya Kemale göre haberleri Türlc Istanbul... Bakkallarda şeker niçiıt buhutamıyor? Şeker şirketi, piyasaya normal miktarda mal verdiğini söylüyor Son günlerde şehrimizde şeker bulunamamakta veya pek müşkülâtla temin edilmektedir. Halen bir çok bakkallarda şeker bulunmamakta, bir kısım bakkallar da gUçiükle az br mlktar şeker vermektedirler. Halbuki Şekercilik şirketi tarafmdan bakkallara günlük istihlâki karşılıyacak miktarda şeker verilmektedir. Son günlerde şeker buhranı, bir kaç gün evvel şekere yapılacak zam şayiası üzerine halkımızm ihtiyaclarmdan fazla şeker teminine çalışmaları yüzünden tahaddüs ettigi de ileri sürülmektedir. Diğer taraftan şehrimizdeki alâkadar makamlar, son günlerde çıkan zam çayiasının halen bahis mevzuu olamıyacağı fikrindedirler. Türkiye şeker fabrikalan şlrketine nazaran şirket, piyasaya icab eden şekerı normal olarak çıkartmaktadır. Dün de dört vag on şeker verilmlştir. CUMHURÎYET 15 Mart 1942 İHEM Paylaşamadıkları Selânik Burhan Felek Büyük şairimiz, tarih ve iklim manzarasma uyan bir hayatın ve bir şehrin mimarisini özlüyor (Baştarafı 1 inci sahifede) Ayaspaşadaki apartımanda kim oturur? yüz senedenberi ne kadar millileştirdiği Herkes, Yakacıgın, Çamlıcanın istediği ni, ne kadar kendine benzettigini gös tepesinde, iyi havada, köy evinde, sıhhatinden kazanarak ya,şar. Tayyarenin terecek bir hükümdür. Yeryüzünde fethedilmemiş bir vatan büyük şehirleri, lüzumsuz bir hale geve hicret etmemiş bir millet yoktur. tireceği, köyde havadar yerlerde yaşaAncak, bir vatan fethedildikten sonra mak modasını çıkaracağı muhakkaktır. evlâdlarile o kadar imtizac eder ki, yal Bu takdirde «son modern» bu olacaktır, nız onlara değil, kendini seyreden ecne değil mi?. bilere bi!e sahiblerinin hüviyeti gibi göSize modernin yanlış telftkkisinden rünür. Sonra, şu görüşü ilâve ediyortîu. başka bir misal arzedeyim: Ben İzmiri Evet! Türk milleti, İstanbulu çok severim. İzmire ve İzmirlilere gönülfethçtt'kten sonra, toprağmı tamamila den baglıyım. Binaenaleyh, İzmirin en millileştirdi. Fazla olarak birbirine hiç modern usulde bir şehir olmasmı özlebenzemiyen, her birinin ayn bir hüvjyeti rim. On dokuzuncu asırda sahil şehirlerolan semtler ve köyler yarattı. Bu köyle de denizl doldurmak, şehrt limanın arrin, yahud bu semtlerin her hangi birin. kasında düz sahaya bina etmek modası de bulunan bir insan. kendini hem Tür. çıktı. Avruparun Akdeniz sahillerinde kiyede, hem de Türkiyenin kendme bir çok şehirler, bizde de İzmlr ve Belâmahsus bir havası olan muayyen bir nik böyle bina edildiler. semtinde bulurdu.> Bu modaya tâbi olarak sahiller dolduBu bahis üzerinde. bizi aydmlatmasmı ruldu, belediyeler guya ucuz ve elverişli Yahya Kemalden «Cumhuriyet» namma arazl kazandılar. Modern şehir, o düz sarica ettim. haya kuruldu. Derken, altmış yetmiş sene sonra anSüyük şair: Burada, dedi. slz bana şöyle bir laşıldı ki, bu fikir ve usul yanlıştır. Çünsual sormuş olabilirsiniz. Meselâ, diye kü. o düz sahadaki binalann yalnız ön bilirsiniz ki, tbugünkü medeniyette, mo. safta olanlan denizi görürler, arkadern olan şey, düz caddedir. Sıra apar dakiler görmezler. Bu sahll şehirlerde tımanlardır. Yani hattı müstakim esas ikamet edip de denizi görmemek yatır. Şu halde bir şehrin muhtelif semtle zıktır. rinin birbirinden farklı oluşu, birbirine Dahası var: Sahil şehirlerde sahil dabenzemezliği nasıl mümkün olur?. ima rütubetli olur. Tepelerde oturmak Bu mukadder suale, işte benim vere doğrudur. Çünkü oralan hem kuraktır, hem havadardır, hem de denize nâzırbileceğim cevab: Avrupada. da, bizde de en yanlış dır. Bir fiklr daha ilâve edeylm: Sırtfikirlerden biri .(modern) 1 sablt, değiş larda ve tepelerde inşa edilmiş bir şehmez, terakki etmez bir şey zannetmekt'.r. rin gece denizden görülmesi bâdıhava Bundan seksen, doksan sene evvel, Pa bir şehrâyindir. Ticaret mahallelerinin limana yakm risin meşhur şehremini Baron Haussemann, eski Parisi bozmuş, düz caddeler o düz sahada olmaları doğrudur. Yalnız ve düz sokaklar açmış, oradakl semt ikamet edilecek mahalleler, tepelerde. leri mahvetmişti. O zarnan. «modern şe sırtlarda olmalıdır. Hulâsa, meydana çıktı ki, eski zamanlardaki sahil şehirhir, böyle olur!» deniliyordu. Aradan epey zaman geçtikten sonra, lerinin bina ediliş fikri doğrudur. İşte ben, kurtuluş tarihindenberl İzzevk sahibi bir çok mütefekkirler, antadılar ki, Baron Haussemann'ın Parisi mirin böyle imar edilmesinl tercih eder. böyle dama tahtasına benzetmesi hem dim. Maruf yangın yerine hükumet daireleri. fabrikalar, depolar, ticaret mayanlış, hem zararlı olmuştur. ve gayriresmî Çünkü, o zatm imar ettigl semMerden halleleri, hulâsa resmî tarihin havası kalkmıştır. İnsan, bu faal hayata aid binalar yapılırdı. İkamet edllecek semtler, yani asıl şesemtlerden her hangi birinde bulım^a, kendini yalnız son kırk, elli sene içinds hir ise, çok çirkin bir yapı olan eski kışzanneder. Yani zamanın dar bir dairs lanm yeri, güzel ve geniş bir meydan hahne konulduktan sonra, onun arkasinde mahpus görür. smda, üstüste bir kaç geniş tarasa üzeŞimdi modern, neye deyelim? Elli sene rinde, tâ tepeye kadar kurulurdu. Böyevvelki fikre mi, yoksa onun yanlış olle yapılsaydı, şehir Göztepe tarafıle de dugunu iddia eden son mütefekkirlerin birleşir, cenub sahllinde derli toplu, hem fikrine mi? de asırlardanberi Türk olan semtlere Meselâ, şimdl tayyare, bir nakil vasıkurulmuş bir İzmir olurdu. tası olarak öyle terakki ettik ki. yakın Bu misall, burada bıraktıktan sonra, mesafelere beş dakikada gidiyor. Taytekrar modern bahslne dönelim: yare. tabii daha da terakki edecek, isYetmlş, seksen sene evvel sahil doltediği yerden kalkıp istediği yere kolaydurmak, modern fikirdl. Zamanımızda ca inecektir. bu modern eskidi, iflâs ettl. Şimdi sahil Demek kl. yeryözünde artık Nevyork şehirlerin sırtlannda oturmamn sıhhl şehrine ve onun bir kaç yüz katlı bina ve güzel olacagı en modern fikirdir. K a . larına lüzum kalmamıstır. Tayyare ile naatimi başka bir misalle de arzedeyim: Taksim meydanmdan Yakacığa beş da Millt ve modernin ne kadar atbaşı bekikada uçmak mümkün olunca, artık raber gittiğini söylemek istiyorum. Ben, Scnenin en büyük fılmi Yardımsevenler cemiyeti kongresi toplandı Yardımsevenler cemiyeti tstanbul merkezinin senelik kongresi dün Eminö. nü Halkevi konferans salonunda toplanmıştır. Vali Lutfi Kırdann da hazır bulunduğu kcmgreyi, Bayan Hayriye Kırdar açmış ve profesör Halide Edib kongre riyasstine seçilmis., senelik çalışma ve hesab raporlan okunmuştur. . Çalışma raporu kabul edildikten sonra hesab raporları kabul edilmiştir. Halide Edib, cemiyetin bir senelik çalışmasımn iftihar verecek şekilde oldugundan bahsederek idare heyetine teşekkürler etmiştir. Bundan sonra yenl idare heyeti intihabma geçilmiş, eski idare heystinin muvaffakıyetll çalışmasmdan azalar memnun kaldıgmdan eski idare heyeti tekrar aynen seçümişlerdir. Kongre, büyüklere saygı telgrafları çekilmcîine karar vererek dağılmıştır. ünkü Cumhuriyette, Radyo Gazetesinden naklen, Mihvercilerin Selâniği paylaşamadıklaruıa dair bir haber vardı. Selâniği Bulgarlar istiyormuş; İtalyanlar Istiyormnş. Almanlar da iki tarafı birbirine düşüren bu güzel şehirdeki askerlerini doğu cephesine söndennek üzere geri çekerken İtalyanlara da, Bnlgarlara da teslim etmiyerek oraya bir Macar birliiri getirmişler. Birinci Balkan harblnde, Selâniğe datımandan nefret ederim. Dümdüz bir so. ha evvel girmek için Bulgarlar, Yunankağın İki tarafında beş altı katlı ve pen lılar ve Sırblar, birbirierile yarış etmişcereleri bile bir hizada giden apajtıman Ierdi. Ikinci Balkan harbine de, Selânflc larm yeknasak manzarası benim içimi sebeb olmuştu. Bir tarafta Bulsarlar. sıkar. Bahçeli küçük evleri tercih ede onlann karşısında da Yunanlılarla Sırbv rim. Hele, her biri ayn bir zevkte ve lar, Selâniği bir türlü paylaşamadıklaj plânda olurlarsa, daha ziyade zevkalıIçin, nihayet boğaz boğaza gelmişlerdl. rım. Şımdi en modern olan ikametgâh Biz, Türkler de, bir kaç ay evvel, Midye odur. Pikrimce insanlar, yalnız otuz seİnoz hattına kadar, bütün Rumeliyi enedenberi, ikamet etmesini öğrendiler. limizden almak üzere, birleşmiş olan Eskiden mühendisin ve mimarm plânıBalkanlüarın bu bognşmasını zevkle na kendi hayatlarmı tatbik ederlerdi. sfvretmiş ve fırsattan istifade ederek Şimdİ ise, hendeseyl ve tekniği kendi hayatlanna ram ediyorlar. Soğuğa ve Edirnemizi kurtarmıştık. O zaman «Diisıcağa göre, Rüneşin doğuşuna ve batı veli Moazzama» denilen Almanya. Avusşma göre, şahsî itiyadlarma göre, oda turya, İtalya, Rusya, Fransa ve tnçilterenin Osmanlı İmparatorluguna kar?ı lan olan elver yaptınyorlar. kullandıklan cebbar tehdid siyaseti olMeşhur Fransız Kralı 14 üncü Lui, masaydı, yalnız Edirneyi degil; belki büo ihtişamlı Versay saraymda hiç şüphe tün Rumeliyi de müstevlilerin elinden siz, şimdi keyfine göre mcjdern bir köşk knrtarabilirdlk amrna olmadı. yaptırmış bir insan kadar rahat edemeSelânik, Ynnanistana verildl; Sırbismiştir. Eski Türk evini tetkik eden ve tan da bn limandan serbestçe istifade ediriltmek istiyen bazı mimarlanmızı gö decekti. Bnlgarlar, yagmada, Dedeafacrüyorum. Kendilerile görüşüyorum. On la iktifa etmek mecburiyetinde kaldılar. lar da böyle söylüyorlar. Diyorlar kl: Büyük Harbde, Selânik, evvelâ, Sırbis. «En modern ikametgâh olan eve dönmekle; eski Türk evine yeni bir hayat tana yardınıa gönderflen İnçiliz Fransız şark ordusnnun çıkarma limanı ve içinde dönmüş olacagız.> Demek ki, bu noktadan hareket edi karargâhı olda; sonra, isyan bayratını lirse, bir taraftan yeni semtlerin yara açan Venizelos, bnrada, Kral Kostantılması, bir taraftan da eski semtlerin tin'e muhalif ve müttefiklere müzahir bir hükumet kurdn. ihya edilmesl neticesine varacağız. Büyük Harbde, «Dortler İttifakı» deGörüyorsunuz ya, modern ile milll anilen Almanya ve müttefiklerinin ceprasınria bir bıçak sırtı fark var. Yahya Kemal, asıl büyük davasına hesi, ilkönce, burada yarıldı. Selâniğe çıkarılmış ve tedricen artırılmış olan gelmişti: Ev, vatandan bir parçadır, diye sö müttefiklerin şark ordusnndan müthi; züne devam etti. Eskiden nesillerce ba bir darbe yiyen Bulgaristan, bir kaç gün balarımızm evlerinde doguyorduk, bü içinde, silâhlarını teslim ederek dü;> yüyorduk, yetişiyorduk, vatan topragmn manlarının önüne diz çöktü. 16 mart şehidleri ihtifali 16 mart şehidleri ihtifali yarın saat 15 te Eyüb'deki şehidlikte yapılacaktır. Istanbulun işgalinin yıldönümü olan bu kara günde şehidlerimizîn muazzez ruhlarına fatihalar ithaf olunacaktır. İhtifal merasimine iştirak edecek kıt'alar yarın Köprünün Halic iskelesir.den saat 13,15 te kalkacak vapurla Eyübe gideceklerdir. Saat 14 te hareket edecck lkincl bir vapur da davetlileri göturec^ktir. çok yerleşmiş bir millettik. Şimdi ise daha elverişli ve ucuz oluyor, diye gencler Palas Otellerde evlenlyorlar. Bir genc kız, hayatının en büyük günü olan düjününü, kuracağı evin içinde idrak ederse, bu hatıra manevl varlıgında ne güzel bir temel olur. Kendi vatanımızda otelde evlenmek adeta bir göçebelik manzarası arzediyor. Yahva Kemal, sözlerinl şöyle bağladr Milll düşünen mîmarlarımızı çok bejeniyorum. Çünkü asıl modern insanlar onlardır!> Salâhaddin GÜNGÖR Sulh yapılırken Bulgaristan, harb gayelerinden biri olan Selânik şöyle durson, Dedeağac da dahil olmak üzere, bütün Ege kıyılarını kaybetti; Dimyata pirince giderkcn evdeki bulgurdan da oldu. ünümüzdeki sulhta, Selâniğin talibleri bugünkünden daha çok olacaktır: Bulgarlar, İtalyanlar, Yunanlılar, Sırblar, Almanlar. Eski Avusturya Macar tmparatorluğunun varislerinden biri olmak sıfatile. Avusturyanın daitna inmek istediü Selâniği gene limansız kalan Macarların da istemesi mnhtemeldir. Selânik acaba kimin olacak? Bn sorguya, cevab verebilmek için, zaferi Mihver ve Demokrasiler grupundan hangisinin kazanacağını bilmek lâzımdır. Eger Demokrasiler muzaffer olursa Selânik, son sahibi olan Yunanistana dönecektir. Mihver, galib gelirse, Almanyanın aslan payı olarak Selânlfi kendisine alıkoyması en knvvetli ihtimaldir. Almanya, Avustnrya Macar tmparatorlugunun en büyük ve en kuvvetli varisidri; onnn topraklanndan çogn Almanyanın eline geçmiştir: Avnsturyanın gelişme, genişleme politikasının da. bütün hedef. Ier'Ie A)m>nyaya miras kalması tabi! degil midir? Istanbul avukatları da Atina avukatlanna yiyecek gönderecek Beşiktaş SUAD PARK sinemasında YEŞİL KORSANIN KIZI T Ü R K Ç E 1Ç0 kiloluk adam fazla ekrrfek istiyor İki metre yirmi beş santim boyunda ve 160 kilo ağırhğında Bilecikli Ömer hminde birisi, dün sabah Vilâyette Dr. Lutfi Kırdara müracaat ederek, 300 gTam ekmekle kendini idare edemedigini ve ağır vücudünün gözönünde tutularak kendisine fazla miktarda ekmek verilmesini rica etmiştlr. Ömerin bu müracaati nazan dikkate alınarak anormal cüssesinin ihüyacı olan ekmek kendisine temin edilmlştir. Her hangi bir işte çalışmasına imkân olmıyan bu dev cüsseli adam piyango bayillği yapmağa karar vermiştlr. İstanbul Barosu, Atina Barosuna gıda maddeleri göndermek suretile yardıma karar vermiştir. İstanbul avukatlannın Atina avukatlanna bühassa ne gibi ylyecek şeyleri ne miktarda ve ne şekilde gönderebileceklerini tespit etmek üzere, baroda bir yardım komisyonu kurulmuştur. Komisyona, Baro idare meclisi azasından bir kaçı ile diğer avukatlardan bazılan dahildir. İlk içtima, gelecek hafta içerisinde yapılacak ve yardım esasen modern usulde eve taraftanm. Apar lan kararlaştırılacaktır. Yarın matinelerden itibaren M E S ' Ü D güzel G Ü N L E B şaheseri. A B D Ü L V A H A B ' m e n W İ L L Y O P E R E T •• F O R S T"un yarattığı Viyana Opereti şaheseri ÂLİ BABA ve 40 HARAMİLER TÜRKÇE SÖZLÜ, ŞARKILI Fevkalâde mevzu Muhteşem dekorlar Emsalsiz rakkaseler Nefis musiki. TTT İnhisarlar Vekili Ankaraya gitti Bir müddettenberi şehrimizde buluGümrük ve İnhisarlar Vekili Raif Karadeniz dün akşam Ankaraya dönmüştür. Filmini Bugün Sinemasında gorunuz. •• •• Denizyollarında yolcu navlunlarma da zam yapılıyor Umumi masraflann yükselmesi ve zaruretler dolas'isile Devlet Denizyollan İşletmesi eşya navlun ücretlerine zam yapmıştı. Yapılan tetkikler ve hesablar neticesinde 1 nisandan itibaren yolcu bilet ücretlerine de zam yapılması takarrür etmiştir. Bu zammın mikiarı bütün hatlarda mütesaviyen yüzde 10 miktannda olacaktır. Bu yeni esaslara göre zamlı tarife hazırlanmıştır. ELHAMRA ™ K A D I K O Y ™ CUMHURİYET Ntishas» 5 knrnstnr. Baş r o l l e r d e : WİLLY FORST MARİA HOLST DORA KOMAR ve Vıvana Opeıası balet heyetleri. Hoş iki saat geçirmek ve takdirle alkışlamak için müstesna bir temaşa. Bugün saat 11 de tenzilâth matine. f OPERA sinemasında MÜNİR NUREDDÎK KONSERİ YARIN AKSAM 5= KUçUk hikâye Abone şeraiti Seneük Alb aviık Üc avhk Bir avbk 1400 Kr. 750 . 400 . 150 » 2T00 Kr. 1450 » 800 » Yoktur. DEMIR. 1ASKE TÜR 2 nci 0 ^ I I I K ÇE RESEKA BÜTÜN İSTANBUL • > HEYECANDA ! . . Filmler tacı ve dürı\r.nm en büyük ebedî eseri: Anıt kabir projelerini tetkik edecek olan Jüri heyetinin Ankarada faaliyete başladığını haber vermiştik. Jüri heyeti çalışmalarının ilk günü Büyük Atatür Gazetemize eönderilen evrak ve vazıla? kün Etnografya müzesindeki muvakkat kabrine giderek Ebedî Şefimizin manevî nesredilsin edilmesin iade edilmeı ve huzurunda hürmetle eğilmişti. Resmimiz bu ani tespit ediyor. rfvaından mes'nlivef fcahtıl olunmaz nunla beraber genc kadın kocasımn öne doğru çökmüş omuzlarma, kederle eğilmis başına bakarken onun duymakta olduğu müthiş kederi, ümldsizliği hisseder gibi oldu. Sonra birdenbire yüzü soldu, kalbi duracak gibi hafif atarak, gözleri o" ölüm haberinin üzerinde: Onun ölümünü istemiştim, diye, düşündü. Onun ölüxunü istemiştim. Fakat bu müthiş, bu müthiş! Allah.m ne büyük söylemişim! Nazmi hiç bir zaman bu kadını unutamıyacak, evet hiç bir zaman. Onu daima gencligl, güzelliği, bütün meziyetlerile hatırlı. yacak. Bana gelince yanında iiıtiyarlıyacağım, çökeceğim ve her an ona öbürünü aratacağım. Beni hatal^rımla, kusurlarımla her gün karşısında görecek. Halbuki öbürü bütün sihrile ebedî bir genclik, güzellik İçinde hayalında yaşamakta devam edecek. Allahım, b . ölüm onu büsbütün benim elimden ?.lıyor!.» Dudakları titriyor, gözleri yaşlar'a yanmıya başlıyordu. Nazmi pencereden ayrılmıştı. Yaklaşarik uzak, ölü bir sesle: Haydi artık yatalım, dedi. Saat on iki. Nermin onun solgun, kederli yüzünü görmemek için başını eğerek uykuisu varmış gibi elini göz yaşlarile ıs>ck gözlerinln üzerinden geçirdi. Oliukça sakin: Evet yatalım, diye mırıldandı. Ve ölüm haberinl veren gazeteyi ağır bir hareketle kutlıyarak yerine kovdu. Karı koca sükun ijinde odayı ter Dikkat H A F T A S I Bu harikalı filmin son günlerine yetişiniz. A Y R I C A : Istanbulun şimdiye kadar görmedği muazzam film SON ŞAHİD Yıllardanberi görülmemiş muvaffakiyetle devam ediyor. AYRICA: Asnmızın yegâne dâhî bestekârı PADEREWSKİ'nin PİYANO K O N S E R İ (List, Macar Senfonisi, Bethoven) den ilâhî parçalar... Yer bulmak için tam seans saatlerine dikkat. B U G Ü N MİLLİALEMDARd? MÂRMÂRÂ da Bu salı ak.şamı SUMER sinemasmda Sinema tekniğinin en büyük ve en mükemmel zaferi... Seyircileri hayrette bırakacak, eğlendirecek ve heyecanlandıracak bir fılm... CÖR ÜNMİYEN B a ş r o l l e r d e : KADIN B A R R Y M O R E V İ R G İ N İ A B R U C E J O H N ^ O, yanınızcl?... O. sizi seviyor... O, size ıstırab veriyor... Fakat; siz onu kat'ivven sörmüvorsunuz... Parlak bir devrin... Muhteşem bir asrın... Büyük bir aşkın romanı olar CECİL B. D E M İ L L E ' i n şaheseri T Ü R K Ç E Pek KLEOPATRA yakmda L A L E KTermİn oturduğu yerde biraz daha büzüldü. Sırtındaki yün atkıya sarılarak başını elindeki kitaba eğdi. | Alnında iki derin çizgl belirmiş, gözleri kederle koyulaşmıştı. Çocukları yatırmıştılar. Hizmefçiler odalarına çekilmişti. Ev derin bir sükut içindeydi. Nazmi biraz ötede kı>l söylenmişti. Hakikati kendi kendısin rakibesini düşündü. Ondan nasıl ref bedbahüm! tuğuna gömülmüş, gazetesini okuyordu. den gizlemek için çırpınrııştı. Mademki ret ediyordu! Ölümünü temenni etüği Gözleri, okuduğu satırdan aşağıya Nermin, düşünceleri, okuduğu kitjb genc adam sükut ediyordu. Mader.ıkl zamanlar bile olmuştu. O zaman ko doğru kaydı. Kalın siyah harflerle yadan uzaklarda «beni sevmiyor. belki ds İtiraf edilmiş bir şey yoktu.. Evet, ara cası kendisine kalacaktı, her şey ko zılmış şu kelimeleri gördü: «Acı bir benden nefret ediyor, diye, düşünüyor larında hiç bir zaman o kadmm bahsi künden hallolacaktı. Bu vahşî. kor ölüm». Dudaklarında hafif bir tebessüm du. Çocuklarına da lâkayd, aramızda geçmemişti. Nazmi bu aşkı gizlemek kunc bir İstekti. Zaman zaman başını belirdi. Hangi ölüm acı değildi. B3zan insan hayatta o kadar bedbaht oluyorbir misafir gibi dolaşıyor, halbuki bir İçin elinden geleni yapıyordu. Her za döndürüyordu. zamanlar teni sevmişti. Şimdi onu sev msnki gibi evine bağh, ona, çocuklarma Bir gazete hışırtısı oldu. Nermin ki du ki o zaman ölüm.. ır.üşfik, vazifelerine sadık görünüyor tabdan başını kaldırdı. Kocasına baktı. diği gibi..» Gözleri daha aşağı satırlara dcğru Genc adam solgundu. Yüzünde bir btz gitti. Birdenbire sarsıldı. Parmaklanmn Beş sene evvel bir gün dostlarile bir du. tuttuğu gazete likte; bahar gezintisi yapmayı kararNermin, kitabının sayfalarını oku ginlik, acı, kederli bir mana vardı. titremesinden elinde Nermin onun yavaşça yerinden kslk sallanmıya başladı. Şaşkın şaşkın etıalaştırmışlardı. Nermin, kızının ateşı ol yormuş gibi çeviıiyordu. Fakat duğu için gidememiş, Nazmiyi yalnız Iar gözlerinin altında bozulup birbi tığını, pencereye doğru yürüdüğünü hna bakındı. Bu olamazdı, bu mıimgöndermişti. İşte ne olmuşsa o zaman rine karışıyor ve sanki aşağıya doğru j gördü. Pencerenin önünde hareket^z kün değildi! Tekrar tekrar okudu. FaoİT.uştu. Kocası o kadmı bu bahor kayıyordu. Gözucile kocasmı tetkik'en durmuştu. Dışansmı, geceyi seyredi kat oydu. Evet o, onun ölüm habrı!. «Daha geçen gezmesinde tanımıştı. Ondan sonra da.. geri kalmıyordu. İşte orada gnzetesinin yordu. Omuzıarı biraz çökmüş gibiydi, Heyecandan titriyerek: gün, diye, düşündü. Daha geçen gün Kitabdan başını kaldırarak kocasma arkasına saklanmıştı. Nermin onun o kolları yanlarma sarkmıştı. kısa bir bakış fırlattı. Nazmi hep öyle. kumadığını. kendi kendisine kaln 3k, Nermin elindeki kilabı kapadı, u onun yeni elbiselerinden, zarafetinden, gazeteyi yüzüne kapamış, kendini o öbürünü daha iyi dü^ünmek İçin töyîe zandı, genc adamın bıraktığı gazeteyi güzelliğinden bahsediliyordu.» Gözleri kumıya vermiş görünüyordu. sahifelerin gerisine sığınmış olduğ'inu aldı. Ve kocasının parmaklarını tutu kararıyordu. Evet geçen gün.. Fakat Genc kadın yavaşça içini çekti. Beş biliyordu. Son günlerde fazla asabl gö yormuş gibi hazla ürperdi. Bu anun bugün ölmüştü. İşte haber orada, gözdokunduğu bir şeydi. Gazeteyi çevirdi. lerinin önünde duruyordu «Acı bir ösenedir şikâyet etmeden. İsyansız hcr rünüyordu. Endişeli bir hali vardı. şeyi kabul etmişti. Çünkü ilk gün.eıde Genc kadın, İçinde bir şeylerin ka İkinci sahifede uzun bir tiyatro ten lüm.» Genc kadın korka korka baş.nı olduğu gibi onu kalbinin bütün sıcak bardığını, göğsünün ıstırabla şiştığini kidi vardı. Nermin: «Bunu okumuş o kaldırdı. Sevinc duyrrak, bağırmak, bir lacak» diye, düşündü. Kocasınm oku şeyler yapmak istiyordu. Fakat imkânhğile seviyordu. İhanetinden şürjhe hissederek: lendiği gün bir an kendisini öldürme Gitsem onun ayaklarınjn dıbins duğu satırları okumak, uzaktan oisun sız.. Her zamankinden koyu bir kcder yi düşünmüştü. Sonra çocuklarına koş otursan, diye. düifündü «Ben de va düşüncelerine karışmak. Bu acı, garib altında ezildiğini hissediyordu. muş, onları hırsla, kederle bağrma ba rım, beni de düşün, çok ıstırab jekl bir zevk duymasına sebeb oluyoriu. Nazmi, hâlâ pencerenin önünde, arTiyatro tenkidine göz gezdirdi. KeııJİ kası dönük. hareketsiz duruyordu. Nersarak: «Hayır duramam, onu terkeder vorum» diye, bağırsam. eiderim» demişti. Daha sonra da kenJİFakat bu neye yarardı? Öbürü vardı. kendine hep ayni şeyi tekrar ediyor min büyüyen gözlerle ona baktı. Biraz sini teskine, hattâ aldatmıya çalışTiıştı Bütün güzelliği, inceliği, sihrile o ka du: evvel, kendisi gibi gazetede okuyarak «Bu olamaz, Nazmi beni aldatmıyr.r. dın... Beni sevmiyor, o kadın mevcud mı öğrenmişü? Yoksa daha evvelden n... rsenı sevmıyor, o Kaaın mevcuu . aldatamaz. Bütün bunlar yalan» diye, i mi biliyordu? Fakat nasıl sakindi! BuGenc kadın, gözleri klnle karararak 1 oldukça sevmiyecek. Allahım ne kadaı 1 O kadın,. Perfde Celâl kettüe*

Bu sayıdan diğer sayfalar: