28 Ağustos 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

28 Ağustos 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Istanbutun (Baştarafı 1 inci sahlfede) , Türklerin Bizansla ilk münasebetleri daha 8 ncı asrın ortalarında başar. 5!"S de, İstanbulda, Türk elçileri gorünüyor. Bundan sonraki tarihlerde, Şarkî Roma Bizans İmparatorluğunun, İranlılarla olan harblerinde, buniarı arkadan tehdid edebilen Türk2erie hareket birliği yapmaktan kaç kere faydalandığmı görüyonız. ^ss^^sr^^^j^^s^^^^=> <=^~ = Fethi BİBLİYOĞRAFYA Sadeddin, Hoca Mehmed. Tacüttevarih. C»d: I. The Historians' History of the World. The History of the Eastern Empire. Vols. 78. The History of the Turkish Empire. Vols. 23.24, 1936. Propylâen = Weltgeschichte: 5. Band, 1932. Schaeder, H. H. Der Osmanische Staat. 3 Band, 1932. Heisenberg, Angııst. Das Byzantinische Reich. Schaeder, H. H. Ausbereitnng nnd Staatengründungen des İslâm. Ilammer. Geschichle des Osmanischen Reiches, I. Band, 1834. Lane . Fool. Stanlcy. Tnrkey. 1908. Yorga N. Geschichte des Osmanichen Reiches 2. Band. 1909. Sehir haberleri Tevzie tâbi tutulatı maddeler Ticaret Vekâleti, bir çok idhalât malların serbest olarak satılmasına karar verdi CUMHURİYET 28 Aguslos 1942 SOHBET Üzerinde benim adım da bulunan bir kitabdan söz açarsam ayıb mı olur?. Neden eyıb olsun? Onu ben yazmadım, K^^^t ben dilimize çevirdim. Sevdiğim bir kitab olduğu için dilimize çevirdim, sevdğim bir kitab olduğu için sözünü de ediyorum. Çeviren değil, yazan ben olsam gcne ne çıkardı?. İnsanm kendini söylemcsi değil, kendini övmesi ayıbdır. Kendimizi övmeden söyliyemez miyiz? Montaigne'e bakın. Koca Montaigne! Kitabında hep kendini söyler durur, ama övündüğü, böbürlendiği yoktur; Montaigne denilen insan oğlunda gördüklerini anlatıyor. En iyi bildiği insan o değil mi? Elbette ki en iyi onu söyleyip anîatacak. Andre Glde'e: «San.tta hiç ben dememeli, cher!» diye sıkı sıkı tenbih eden Oscar Wi!de'ın y,;zılarııîda ise, hemen her satırda, bizlerin, o'ların arkasına gizlenmiş bir bencilik vardır. Okuyanı rahatsız eden bir bencilik. Oscar Wilde ben diye değii, o diye övünür. •Dorian Grey'in resmi'ni okumuşsunuzdur, Sir Henry'yi bir düçünün, onun her sö'zünde Oscar Wilde böbürlene böbürlene hep kendini söylemez mi? O kitabı ne zaman açtımsa içimden Sir Henry'yi tokatlamak geldi; sıkıldım, sonuna kadar okuyamadım. Ama kendilerini övmeği, böbürienmeği en sevenler Oscar Wİlde'a da, onun gibilere de bayılırlar. Keyifleri bilir, dünyada zevk bir türlü olacak değil ya!. Ben gene kendi sözüme döneyün. Serbest fikirler Çok çocuklu ailelere daha da yardım * etmeliyiz Hükumetimizin çok çocuklu ailelerin geçimini biraz ferahlandırmayı vaktile düşünmüş olması hiç şüphesiz takdire ve teşekküre lâyıktır: On dokuz yaşını geçmemiş üçten fazla çocuğu olan ailelere üçten fazla beher evlâdı için ayda iki buçuk lira veriliyor. Normal zamanlarda bu muavenet muhakkak ki pek de azımsanacak bir miktar değildir. Fakat hayatın bugünkü gibi fazla pahalılaştığı, yenecek, içilecek, giyilecek, yakılacak maddelerin fiatlarının bir kaç misli arttığı devirlerde devede kulak mesabesinde kalıyor. Hepimizin uzaktan yakından tanıdığımız çok çocuklu eileler vardır. Bunlaruı kimisi dört beş, kimisi altı yedi, kimisi de sekiz dokuz evlâdı besleyip büyütmek, giydirip kuşatmak, okutup adam etmek mecburiyetindedirler. Bilhassa şehirlerde oturan az maaşlı memurlar için bunun ne çetin bir iş olduğu pek kolayoa tasavvur olunabilir. Böyle bir aile efradı, baştaki erkeğin kazancına llâve edilecek yardımla birlikte topyekun eline geçen para ile vücudlerine lâzun olan gıdayı alabilmek, üstlerine başlanna yeni şeyler yapabilmek şöyle dursun ekmek, sovan, domates yeseler, daima eskileri yamayıp giyseler gene daimî bir yokluk ve imkânsızlık içinde çırpınıp durmaktan kurtulamazlar. Çünkü bir ailenin esaslı masraCarı sade bunlar değildir ki. Ev kirasından tutun da durup dururken akla gelmiyen, fakat o ihtiyacla karşılaştığınız zaman muazzam bir heyulâ gibi gözünüzün önüne dikilen müteferrik binbir masraf vardır. köşk ^^^^g^^ Nurullah Ataç Gene görüyonız ki 6 ncı asrm baçından 8 inci asrın sonuna kadar, Ortaasyada büyök Türk devletleri ku.an, ve Mançuri kıyılarından Transoksaynaya (Maveraünnehir), İndusa, ve KHTpatlara kadar uzayan memleketlere kumanda eden Ortaasya Türkleri, ve Uygur Türkleri, 9 uncu asırda, ana yurdlarmdan, ve Transoksaynadan, dalga dalga taşarak, cenkçi ve yapıcı kuvvetlerle, durmdan, Lran ve Hindistana, lrak ve Arabistana, Suriys, Mısır, ve | Anadoluja yayıhyor, uzak şahaiarda, j İslâm toprağı üzerinde, büyük Türk •lifeyi himaye etmeği kabul eder. Ölüdevletleri kuruluyor, ve istikbal ken münden sonra, yeğeni Alparslan, Seldilerine aiddir. çuk devletini şarkta genişletir, ve garb Türkler tarih sahnesine yeni bir rrullî unsur çıkardılar: Ücretli Türk askerlîği, Türk devlet idaıesi, Türklük ve fTürk kültürü. Buruar o zamanın ikl büyülî islâm devleiinin, İranın ve Arab halifeliğinin mukadderatmı tayin etti. İranda Samatıiler gibi, Irakta Abbasî halifeleri de, varlıklarını korumak için, tarihin bu yeni kuvvetine daynnmak zorunda kaldılar. ve şarktan gelen Türk kıt'alannın, Türk kumanc'anlarınm himayesini ve hlzmetini aradılar, ve Türk âlimelrini saraylarma topladılar. Bu saraylarda siyasî ve askerî bütün nüfuz «Sultan», «Emirülümera», «Atabey» lâkabını alan bu Türk kumandanlarının ve devlet adamlannın eline geçti. Orduda ve devlet idaresinde hakikî hâkimlyet bunlarda idi. Halifelik yalnız dinî otoriteye inhisar ediyor, devlet idaresine, halifenin karerlarma, ve ölümünden sonra halef tayinine bu sultan kumandanlar, ve emirler kanşıyordu. Böylece «Arablığmı kaybetmesi Abbasî saltanatının farık va;fı oldu Becker». «Askerî kudret ve disiplinde olduğu kadar, siyas! kavrayış ve enerjide, ve kültür kabiliyetinde, daima tekrar tekrar, Arablardan da İranlılardan da üstün olduklannı isbat eden Türkler Shâder» bu yeni islâm devletinin yerine geçtiler. Askerî Türk liderlerinden Alptekin Efgan Gazn?sinde yerleşti, halefi Sebüktekin Hindistana atladı; bunun oğlu Gazneli Mahmud Samanilerin yerine geçti, ve cihan tarihinde büyük başarısıru yaptı: İslâmlığı Hindistanda yerleştirdi, ilk İslâm fatihi olarak, Gange nehrini aştı, '1025 te Gucarat yanmadasını fethetti. Hâkimiyetini şimale de götürerek, Harzemi işgal etti. Hemen de aynl zamanda, ' Transoksaynsda çıkan bir Türkmen kabilesi garba doğru yayılarak, İslâm toprağmda ilk büyük Türk devletini kurar, bu devlet kabile reisinin edına izafetle Selçuk adııu alır. Oğullan, 1037 de, Horasanda yerleşirler ve garba doğru saldırırlar, on yü içînde Kafkas dağlannın cenubundan Azerbaycana, ve Medyaya nüfuz ederler, ve İsfahanı kendilerine merkez yaparlar. Bunlardan biri, Toğrul Bey, Bağdad (İkinci makaleyi pazartesi günü oku> halifesinln ricası üzerine, 1055 te, ha yacaksınız.) Ticaret Vekâleti, ithalât mallan satış ve tevziatına aid yeni prensip kararlanm vermi^tir. Yeni vaziyet şudur. Yünlü mensucat, pamuk ipliileri tamamen serbest bıra. kılraaktadır. Eskidenberi perakendeci teşkilâtı olanlar, getirttikleri pamuklu mensucatm yüzde yetmi^ini satabilecek. lerdir. Dığer i'.halâtçüara yapnklan ithalâtın yüzde ellisi serbest olarak verida Bizans hududlanna dayar. Bundan i lecek, diğer yüzde ellisi bir ay zarfmda sonra, Bizanslılarla muharebe, Selçuk tevzi edilmek üzere birlikler emrinde ka. larda millî an'ane olur. 1071 de Melaz lacaktır. gerdde muazzam Bizans ordusunu pe ı Bir karamame i!e tevzie tâbl tutulmuş rişan ederek, Bizans İmparatorluğunun | olan ikinci hamur kâğıdlar ve mekteb Küçükasya hâkimiyeyine son verir, ve ! defteri imaline elverişli kâğıdlar müs. muhteşem Rum Selçuk İmparatorluğu j tesna, diğer bütün kâğıdlar yüzde elli, nu kurarak, İznik ve Konyaya dayanır; ambalajlık kâğıdlar ve kartonlar ser. böylece Selçuk İmparatorluğu, 11 inci besttir. asırdan 13 üncüye kadar, halifenin Çuval, kanaviçe, bllcümle makine, ülkelerinden büyük bir kısmında sal motör, ve ma'iina aksamı yedek parça. tanat sürer, islâmlığı Anadolu dağla lar tamamen serbesttir. rına ilerletir, ve halefleri Osmanhlara Hef türlü demir, çelik ve saç levha yol açar. Bu zamanlarda halifenin İm ve telin yüzde ellisi serbesttir. Diğer paratorluğu Türklerle dolu idi. Önce yüzde ellisi bir ay zarfında tevzl olunücretli kıt'a olarak, sonra askerî aris mak üzere birlikler emrinde kalacaktır. tokrat olarak, ve nihayet Selçuk sul Her nevi çivi, çinko ve variller yüzde yüz tanlan olarak, Türkler, her tarfatan i serbesttir. lerledi, ve bir vakitler Arablara ve İranlılara aid olup da Oksus kıyılarından Mısır kenarlarına, ve Bizans İmBuğday ununa bakla ve paratorluğunun Asya hududlanna kanohud unu karıştıran dar uzayan kuvveüni aldı; ırkdaşkrı ve meşnı varisleri Osmanlı Türkleri de fırınlar cihangir Osmanlı İmparatorluğunu kurFırınların ekmek imali için kendilerine du. verilen unu pastacı, simidci ve börekçiTürk :rkınm nasibi Akdeniz kıyısın lere verip ekmeğe bakla ve nohud unu daki memleketlerin sahibi, efendisi ol karıştırdıklarını dün yazmıştık. Evvelki maktı. Bu denizin bütün çark ve ce gece İstanbul tarafı fırmlarında yapılan mıb sahillerini aldılar, ve Karadenizi sıkı bir kontrol neticesinde Beyazıdda bir Türk denizine çevirdiler. Hulâgu Alehmed Emin, Şehremininde Mustafa, nun merkezi Bağdad, Selçuklann ül Aksaray Yusufpaşada Uüseynin fırmlakeleri, Salâhaddinin İmparatorluğu, rından çuvallarla bakla, fasulye ve noMemluklerin vadisi Nll hep Osmanlı hud unu bulunmuştur. Türklerinin eİlne geçti. 400 karne yakalandı Ortaçağ boyunca, şarktan, şimalden, ve garbdan Bizanslılarm üzerine salBelediye İktısad müdürlüğü Tahtakadıran o zamanın büyük devletleri, ba lede bir şahsın karne sattığını öğrenmiş zan da müttefik ordulan, Şarkî Ron.a ve bu şahsı yakalamıştır. Bunun üzerinBizans İmparatorluğunu küçültmüş, fa de 400 ekmek karnesi bulunmuştur. Bu kat büsbütün imha edememiştir. karnelerin Tahtakalede bir fınn vasıtaOsmanlı Türkleridir ki, bir vakitler sile sürüldüğü anlaşılmaktadır. Balkanlara, Akdenize, Küçük ve ÖnasKızkulesi tamir ediliyor yaya kumanda etmis olan Bizans İmparatorluğunu dünya haritasından sileMünakalât Vekâleti, Kızkulesinin tarek, ordulannı, orta Tunaya, ve Viyana miri için Devlet Limanlan işletmesi uönlerine sürmüştür. mum müdürlüğüne emir vermiştir. MüÜkönce Ortaçağm «onunda, 1453 te, nakalât Vekâleti ayni zamanda lâzım geŞarkî Roma Bizans İmparatorluğunun len tahsisatı da göndermiştir. başşehrl Kostantaniye, bu bin yıllık Devlet Iimanları işletmesi umum mükudret, hâkimiyet ve medeniyet mer dürlüğü Kızkulesinde dalgıclar vasıtasile kezi, Fatihin zorlu yummğile düştü. keşiflsre başlamıştır. Odun fiatları anlaşıldı Mahrukat Ofisinin depolara teslim odun satış fiatı dün kararlaştırılmıstır. Depoya teslim fiatlan sigorta ücreti de dahil olduğu halde meşe odunu kesilmemiş çekisi 780, kesilmiş 820, karışık odun kesilmemiş 720, kesilmiş 790 kuruştur. Kömür fiatları Bulgaristanda müzakerede bulunan heyetin alacağı netlce ıle tsayyün edecektir. Bulgarlar bugün heyetimize fiat teklifini yapacaklardır. Fakat Bulgarlar kömüre mukabil kepek, balmumu, üzüm, incir ve fındık istemişlerdir. ÇOCUK ESİRGEME KURUMU Beyoğlu kaza kolu menfaatine: Yarın akşam M A K S I M Alaturka kısmmda ' Saat 3 e kadar büyük müsamere Bu gece için 25 klşllik muhteşem SAZ HEYETİ, ayrıca kıymetli sanatkâr MÜZEYYEN SENAR seanslarl ve büyük muvaffaklyetle devam eden ŞARK RÜYASI REVÜSÜ. Ayrıea muhtelif numaralar ve sürprizler: ' ^ ^ ^ ^ ^ • ^ ^ ^ BU AKŞAMDAN İTİBAREN ' Anadolu Adliye Vekili Üsküdar adliyesinde Adliye Vekili Hasan Menemencioğlu dün sabah Üsküdar adliyesine giderek tetkiklerde bulunmuş ve Üsküdar müddeiumumisi İzzet Akçal ile birlikte Üsküdar cezaevini ziyaret ederek cezaevi ve mahkumlarm durumu ile meşgul olmuştur. Vekil bilhassa cezaevinde mahkumlarm çahşması üzerinde durmuş ve elde edilen neticeden dolayı Üsküdar müddeiumumisi İzzet Akçala memnuniyetini bildirmiştir. Bir haftadanberi Klzlltopraktan Bostancıya kadar bütün yakasl halktnl bir mlknatıs gibi çeken, Suadiye NUR PARK'ta Beynelır.ilel san'atkârlmız ilüzyonist, manyatizör Prof. ZATİ SUNCUR rSatılık Mühim 1 2 3 4 un bilhassa en cazib ve en fazla rağbet bulmuş hünerlerinden mürkkeb olan 3 üncS ve VEDA PROGRAMI başllyor: Kıjmetli san'atkâr muhteUf angajmanlarl dolaylsile Suadiyedekl temsillerinl bitirmek mecburiyetinde bulunduğundan, BU SON TEMSİLİ KAÇntMAYINlZ: Dumlupınara giden heyetler 30 ağustosta Dumlupmarda yapılacak büyük merasime, şehrimizden Vüâyet, Parti ve Üniversite namına iştirak edecek heyetler bugün sabah saat 11,15 te Afyona hareket edeceklerdir. Diğer vilâyetlerden gelen heyetler de cumartesi günü Afyona varmış bulunacaklar, geceyi orada geçirdikten sonra pazar sa. bahı hususî trenlerle Dumlupınara gide, ceklerdir. Atelye Torna tezgâhl az kullanılmış uzunluk 1,80, irtifa 35 Makkab tezgâhl, ayaklı mengene ve aynalı orta halde 15 beygirlik motör, mazot ile işler manyatoludur, Transmisyon uzunluk 11 metre, kallnlık 5,5, beş yatak iizerinde kasnak ve kaylş, 5 Demır makasl 7 çift ağlzll yeni elle çallşlr, E 6 Örs, 105 kilo oıia halde, 9 7 Seyyar demirci ocağı, demircillğe aid alât, I 8 Dökümcülüğe aid pota, derece ve teferrüatı, I 9 Alâtl Tiraiyeye a?d yeni yapmak ve tamir etmek Için alâtlar. I 10 İki aded mer.gene, eğe, muhtelif anahtarlar, ^ J Müracaat adresi: Burdurda Nafıa Başmakinisti Şükrü Gülcü'ye müracaat, Bakırköy Hava Kurumu balosu Türk Hava Kurumu Bakırköy şubesi 29 ağustos cumartesi gür.ü akşamı saat 21 de Florya Plâj kazinosunda bir balo verecektri. Elbise serbesttir. Balonun çok eğlenceli ve neş'eli geçebilmesi için bir çok sürprizler hazırlanmış, ezcüır.Ie günlerce İstanbulu neş'elendiren festival heyetinden dört mutena grupun baloya iştiraki temin edilmiştir. Şehrin seçkin bir zümresini toplıyacak olan bu nezih toplantıya iştiraki okuyucularımıza bilhassa tavsiye ederiz. B^lo mehtablı bir geceye de tessdüf ettiğinden davetliler mevsimin en güzel goccsini geçirmiş olacaklardır. Dönüş için saat 3 te tren temin edilmiştir. Yüce Millî Şefimizin dedikleri gibi: (Türk Hava Kurumu, çetin bir millî ihtiyacın bütün milletçe hissedilmesinden doğmuştur. Türkiycnin temiz, engin havasını masun bulundurmak İsteği... İşte milletin yüreğinde yerleşen budur. Her Türk, bu istekte birlik ve sebatlıdır.) Türk Hav a Kurumunun yannki çahşma'.armda da dayanacağımız bu birlik ve sebat sayın halkımızın güveni olacaktır. Büyük Bir Fırsat Tanmmış bir aileye mensub 14» ilâ 3 kırala kadar 6 aded pirlanta taş, 25 ağustos sall günündcn itibaren 29 ağustos cumartesi gününc kadar Eminönu meydanında Vaşeron ve Konstanten Acentası mağazasuıda üç günde satılacaktır, Bu fırsattan istifade edilmesini müşterilerimize tavsiye ederiz, " [ 'Saçmız dökülürse, Başınızda Kepek Varsa ^ ^ >îAJİR S\( I KSİRİ I kullanınız. Tesirİni derhal gorursunuz Alain Fournier'nin «Le Grand Meaulnes» adlı romanmı «Adsız Köşk» diye dilimize çevireli iki yıl oldu. Okujanlar bilmem beğendiler mi? Bir kaç kişi bana: <Pek sevdik» dediler ama bu belkl de sırf İltifat içindir. Ben gerçekten beğenir, severün. Onu dilimize çevirdiğim günleri düşünüyorumr Bir haz içindeydim. İnsanm büyük ümidleri, bekledikleri olduğu zaman haz içinde olduğu sanılır; hiç de öyle değil, en ümidsiz anlarda bile insan saadet duyuyor. Gonlünde sanki bir bahar başlıyor. Sebebsiz, anlaşılmedık bir bahar. İki yıl önce ben de işte öyle bir 'haldeydlm, «Adsız Köşk» e işte o sevinc içinde çahftım, çalışmama o sevinci kattım. Bugün o romanı biıaz okumak için açınca sahifeleri arasmda o kaybettiğim günleri bir an için bulur gibi oluyorum. mi bir hulya diye görmeğe çalışu:. Adım Dilimize bir kaç kitab çevirdim. Eun hatırlamıyorum, bir fikir adamı «huîya ların içinde «Kırmızı ve Siyah» gibi dünyanın en büyük romanlarından biri de vardır; onu düzeltebilsem, İstejğime biraz olsun yaklaştırabilsem, bana en çok şeref verecek elbette o is olacaktır. Balzac'ın «İki Yeni Gelinin Ha(Baştarafı 1 İnci sahıfede) tıraları», öteki romanları kadar t3nınmış değildir ama bence en çekicilerın Pe'tain'in yeri. Son uykusunu silâh arkaden biridir. Alain Fournier'nin ki'abı daşlarile beraber uyumak isüyen Veronunla da karşılaştırılamaz, çok küçük, dun'ün büyük kahramanı, şimdiki vicçok sönük kalır. Ama bizim bir kıtobı dan rahatlığını herşeyden ziyade şüphesevmemiz için ötekilerden üstün o!du siz günün birinde bu imkânın tahakkul: ğuna inanmamız mı gerektir? Biliyo edeceğini düşünerek buluyordu. rum ki «Adsız Köşk», bir Stendhal'in, • bir Balzac'ın, bir Dostoyevski'nin roVerdun'ün en meşhur kalelerinden manları kadar güzel değidiir. Düşündü Douaumont'u da gezdik. Bir gün önce ğümü doğruca söyliyeyim: O kitabın gördüğümüz 505 numaralı tesislerin yagelecek yüzyıllara kalabileceğini sanmı nır.da çok daha basit, çok daha elverişsiz yorum. «Le Grand Meaulnes» çok o olan Douaumont kalesi, Almanların her kunmuştur, gene de çok okunuyor; bir çapta toplarla ve üstün kuvvetlerle yapçok tenkidciler ondan hayranhkla bahUkları hücumlara aylarca dayanmış, gesettiler, Alain Fournier romanda bir niş dalgalar halinde birbirini kovalıyan çığır açtı. Bütün bunlar doğru; ama bir kitabın ölmez eser sayılması için Alman akınlarını püskürtmeğe muvaffak yetmez. Zamanımızın, yazıldığı zamanın olmuştu. Bu harikanın sırrma ermek için Mabir isteğini karşıladı, bir çok İnöanlar ginot betonile Verdun betonu arasmda onda kendilerini buldular; bunun için okundu. O istekle birlikte bir gün o terkib fark!arı aramıya kalkmanın makitab da geçer, bir zaman çok okun naşızhğım anlamak için diplomalı mümuş, ama bir daha pek açılmıyan ki hendis olmıya herhalde lüzum yoktur. tablar arasına giriverir. Böyledir diye 1870 harbi için hazırlanan, sonradan biz bugün ondan alacağımız zevki ai 1914 te ıslah edilerek, üzerine kalın mıyalım mı? Onda kendimizi buluyor bir beton tabakası geçirilen Douaumont sak üzerine eğümiyelim mi? Bu su ya kalesinin bir çok Maginot istihkâmlarınrın bulamr, bu ayna yarın kırılır diye dan daha dayanıklı olduğunu mütehassıs ondan kaçalım mı? Alman subaylarmdan işittik. 1930 Fransssında bir çok İhale dalaverelerine giÇok kimseler «Le Grand Meaulnes» un bir sergüzeşt romanı olduğunu söy rişen müteahhidlerin göz boyayıcı çilediler. Sergüzeşt romanı diyince ak mento nispetlerile memleketi nasıl aldatlınıza muhakkak kötüleme gelmesin. Bir tıklannı gözlerimizle gördük. Fakat Verçok edebiyatçılar romanda bilgiyi, ger dun harikasını yaratan, şüphesiz kaie çeği anlatmayı pek övdükleri için ba duvarlarındaki çimento nispeti değil. fazılan sergüzeştv romanı yazmağı açağı Otomobiller için geceleri bir iş saymağa başlamışlardır. Neden öyle olsun? Homeros'un iki büyük desnöbet usulü tanı, «İlias» ile «Odysseia», bir bakıma Taksi otomobillerinin bilhassa geceleri birer sergüzeşt romanıdır. Her deslan yolcu taşımakta gösterdikleri müşkülât bir sergüzeşt romanıdır. Geleneğinde ve vâki olan şikâyetler üzerine emniyet öyle büyük eserler bulunan bir yazı çığırını aşağı görmek doğru oiur. mu? altmcı şube müdürlüğü taksiler arasında Sergüzeşt romanlarının da çok güzel bir nöbet usulü ihdas edecektir. Bu gece leri vardır: İşte İngiliz romancısı Jo nöbet sıra ile yapılacaktır. Gece nöbetin. seph Conrad'mkiler. Yirminci yüzyıl de kalacak şoförlere günlük benzin is. başlangıcının verdiği kitablar arasmda tihkakımn bir misli fazlası verilecek ve en çok yaşıyacak olanlar belki onlar gece seferleri için ayrı bir tarife hazırdır. Ruh incelemelerine giriştikleri, kılı lanacaktır. Gece nöbetleri bilhassa müs. kırka yardıklan için kepdilerini bir tacel ve anl vak'alar için lüzumlu bir şey sanan romancılann yazdıklan çck servis olacaktır. Şehir harici için de şoförü ve müştetan kapatıhp unutulduktan sonra da Conrad'ın kitabları okunacaktır. Hayır, riyi koruyacak şekilde bir tarife yapüsergüzeşt anlatan romanlar, aşağı gö ması düşünülmektedir. rülecek kitablar değildir. İyisi de oiur, İthalât malları için verilen kötüsii de... Ama «Adsız Köşk» bence bir sergüzeşt romanı sayılmaz. Anktyeni bir karar tığı İnsanların başlıcası sergüzeşti seİthalât mallan için fiat kontıollan viyor diye bir romana sergüzeşt ronıa ve satışlarda menşe memleketlerden venı denir mi? Zaten Augustin Meaulnes rilen faturaların esas tutulmasına kaİçin sergüzeşti seviyor demek de doğru rar verilmiştir. Ancak menşe memledeğildir O huîya âleminde yaşıyan bir ketlerden alınscak faturalann muteber adamdır. Augustin Meaulnes sergüzeşt olması için oralardaki ticaret mümesaramaz, gözü önündeki hayatı, içinde silliklerimizden tastik edilmiş bulunrnayaşadığı hayatı anîaşılmaz, güçiükierle sı esas tutulmuftur. Bu şekilde olmıdolu bir sergüzeşt diye göriir. yan faturalar muteber olmıyacsktır. Almanya ile aramızdaki 55 milyon Ne demek istediğimi, romanı biraz üzerinden yapılccak olsun anlatmadan söyliyemiyeccğim: liralık anlaşma Augustin Meaulnes adır.da bir çocuk, ithalât hususiyeti dolayısüe bu kaokuduğu köy okulundaki öğretmPnin yıdlardan haric tutulmuştur. kayın babasile kayın anasını şimendiPencereden düşerek fer istasyonundan alıp getirmek üzere ölen kadın bir arabaya binip gider; yolunu kaybeder, soğuk kış gecesini dışarıda geFatihte Malta çarjısında oturan 70 çirdikten sonra gündüz uzakta bir köşk yaşlarında Hatice, dün sabah evinin görür; içinde kimseler yok sanılan bir balkonundan sokağa bakarken muvszeköşk, harab bir güvercin yuvası... O nesini kaybederek 8 metre yükseklikraya doğru gider. Meğer orada insan ten yere düşmüş, ağır surette yaralanvarmış, hem de bir düğün oluyormuş mış ve Haseki hastRiıesine kaldırumışMeaulnes da düğüne karışır; evlene sa da yapılan bütün tedavilere rağmen cek delikanhnın kız kardeşi Yvonne de ölmüştür. başka bir âlem yaratıp insanı gerçeğln dışmda yaşaür> der. Alain . Fournier'nin bize aşılamak istedi. ği hulya ise gerçeGalais'ye gönül verir. Düğün bozulur,: ğin dışmda değildir, o, gerçeği bir hulya Meaulnes döner. Ama artık hep o kızı j gibi görmemizi ister. Bir çok büyük şair. düşünmektedir. Onu bulmak ister; köş ler, romancılar bize gerçefi göstermiş. ke nereden gidileceğini bilmez, yolu a [ ler, onun şiirini sezdirmeğe çalışmışlarrar... Aradığı doğru mu? Bence değil; dır; sanki: «Bakın şu dünyaya; anla. romancı da bunun doğru olmadığını yın, duyun onun güzelliğini. Ona olsezdirmek istemiştir. Augustin Meaulnes duğu gibi bakın. Sevilecek bir şey değU yolu harita üzerinde bulmak İster, kim mi? İşte insanlanmn iyi yönleri, işte seye sormaz. Romanın bir yerinde, Au kötü yönleri. Ama insanlar iyi yönle. gustin'in hiç sevmediği, kendisine hiç rile olduğu gibi kötü yönleri de sevilme. benzemiyen okul arkadaşlarından biri, ğe lâyıktırlar. Onları sevmek için anlaonun başından geçenleri öğrenince; nıak yeter> derler. AlainJFournier boyle «Ya! Bu muydu? der; bize sorsa o dü söylemiyor; o bizi hayatı olduğundan ğünün nerede olduğunu söyler, oraya başka türlü görmeğe, anlamağa çağıngiden yolu kendisine gösterirdik. Köyde yor. Öyle bir hali var ki: «Siz bu ftlemhepimiz biliyorduk...> Bence ^Adsız de kendinizi tek başına kaJmış bir varlık Köşk» ün özü bu sözdedir: Augustin saymız. Anlajnb de ne olacak. Anlar. Meaulnes hayatta bir çey aramaz, güçsanız belki bu dünyadan kalkıp gitlük arar. Köşkün bulunmaz bir yer, mek istersiniz, anlamayın daha iyi, Sev. sevgilisinin erişjlemez bir insan oMumek İçin anlamayın !> der gibidir. Böyie ğuna inanmak ihtiyacındadır; zat;n yaşamanın bir takım kötülükleri olsevgilisini bulup onunla evlenince de duğunun kendi de farkında değil mi? hemen, çocukluğunda içtiği çocukça bir and yüzünden onu bırakır, çıkar gi Romanın bir yeri vardır: «Frantz'ın der. Augustin Meaulnes arar, ama, na evi> nde bir başlanna bırakılmış, bakıl. sıl söyliyeyim? Bir şeyi aramaz, &ra mamış, unutuinuş piliçler ölüverirler. Bu, hayatı anlamamanın, anlamak lstemağı erar. memenin sonuçlarındandır. O sahifeler «Adsız köşkt ün başlıca kişileri, sevi. sanki Frantz ile, ona benziyenlerle bir len kişüeri hep Augustin Meaulnes gibi alaydır. Augustin Meaulnes'un hayatı hayatı olduğu gibi görmiyen kimseler anlamak istememesi ise daha kötü bir dir. Ç.evrelerini düzeltmek mi isterler? sonuca vanr: karısı, o güzel, şirin, tailı Daha güzel bir hayata kavuşmak mı is. Yvonne de Galais ölüverir. Ama bütün terler? Hayır, yaşadıkları hayatı sever bunlara rağmen Augustin Meaulnes'un ler, ondan menınundur'.ar; gözlerinde da, kendisine benziyen arkadaşlarmın da pek büyüttükleri bir takım derdlerinden, yaşamasında bizi imrendiren, çfeken bir acılarından da memnundurlar. tşte Au. hal vardır. gustin Meaulnes,' işte Frantz de Galais, Hayatı kolaylaştırarak se\Tnek değil, işte Ganache, hattâ işte masalı anlatan hiç bir kolaylığmdan faydalanmaksı. Prançois Seurel. Bunlann hepsi de haya. zın, güçleştirmeğe çalışarak sevmefe. A. tı bir hayal âlemi di5e, bir masal diye lainFcurnier işte bize bunu teklif eder gören insanlardır. Onların çevrelerinde gibidir. yaşıyan lnsanlara bakıp aniıyoruz <\ o Bütün kitab bir şiir havası içindedir. köydeki hayat da gerçek hayattır: gün Yeni tercüme ettiğim günlerde: «Acaba delik ihtiyaçları olan, onları yoluna ko. ben de o şiir havasını verebildim mi?» yan, kendilerinin ne olduklarmı, ne ara diye düşünüyordum. Yazdığım önsözde dıklarını bilen lnsanlann yaşadığı ha. şöyle demi$tim: «Ben ki hiç şair deği. yat.. Ama Alain. Fournier bize onlan lim, o havayı biraz olsun sezdirmeme sevimsiz diye göstermiştir; hayal içinde, imkân var rhıydı?> Bu tasamın yerinde anladım; «Le hulya içinde yaşıyanlan sevdirmek ftter. olmadığını sonradan Grand Meaulnes» un şiirl dilinde de«Adsız köşk> bir hulyaya davettir; ama yaşadığımız hayatın dışırda bir hu'.ya ğildir, anla'tıkîarındadır; o şiir «Adsız âlemine değil; içinde yaşadığımız âlj Köşk> te de elbette kalmıştır. Yazan: Almanya: 1942 kat bu duvarları çepeçevre sulayan, bu duvarların terkibine giren insan kanı idi. 1800 mevcudlu bir alayın dört gün içinde 3500 zayiat vererek yok olduğunu o tepelere dikibniş bir mermer levha üzerinde okuduğumuz zaman bu hakikatle adeta çarpıştığımızı duyuyor gibiyiz. * Yağmurdan sonra açan bir havanuı üşütmiyen serinliği içinde Douaumont kalesini geziyoruz. Tafsilâtlı bir Fransa baritasını açarsanız orada Douaumont ismini görürsünüz. Fakat Douaumont köyü bugün yeryüzünde mevcud değildir. Daha tafsilâtlı bölge haritaları, Douaumont kelimesinin altında iki parantez arasına bu köyün (artık yok olduğunu) içaret etmişlerdir. Fakat Fransayı, Jeanne d'Arc'ı ile XIV Louis'si ile Descartes'ı, Balzac'ı ve Baudelaire'i ile her zaman yaşıyan, Avrupa yaşadıkça yaşıyacak olan ölmez Fransayı görmek için yağmurdan sonra, uysal bir yaz günü bu tepenin havasını koklamalı, çamurlu topıağı yahyan serin rüzgârm ağzmdan: VTe pembe sislere bürülü Diğer taraftan köy ve kasaba çocukları ekseriya küçük yaşlarda müstehliklikten müstahsilliğe geçebildikleri halde şehir çocukları hayatlarını kazanabümek için mutlaka ya tahsillerini ilerletmek, yahud da bir san'at öğrenmek, bir meslek edinmek ıstırarındadırlar. Bunun için müstakbel neslimlzi ruhl ve bedenî inhitattan vikaye etmek, onları boş yere helâk olup gitmekten alıkoymak istiyorsak çok çocuklu ailelerden bilhassa sabit gelirli olanların yeniden himayesini temin edecek b a a tedbirler almalıyız, Artık bu yardım miktarını arttırmakla mı, yoksa diğer bir takım kolaylıklar göstermekle mi olur, orası mütehassısların kestirip atacaklan bir şeydir. Zaten sabit gelirli | ailelerden çok çocuklu olanlaruı sayısı Nurullah ATAC zannediyoruz ki pek de fazla değildir. Lise öğretmenlerinden Binaenaleyh bütçeye büyük bir yük teşkil etmiyecek bu küçük fedakârlıkla yetişmekte olan yeni neslin mühim bir kısmı heder olup gitmekten kurtarılacaktır! Bugün yapılacak atletizm seçmeleri Muhtelif bölgelerde iyi dereceler kazanmış atletler arasında tertib edilen Türkiye ferdî atletizm birinciliklerinin seçmeleri bugün saat 16 da Fenerbahçe stadında yapılacaktır. Zonguldakta kurulan kampta on beş gün iyi bir şekilde çalıştırılmış olan seçme atletler arasındaki müsabakalarda mevsimin en sert çarpışmaları olacağuıdan yüksek dereceler elde edilmesi beklenmektedir. Nihaî müsabakalar pazar günü Fenerbahçe sta dında yapılacaktır. İlk defa olarak bu müsabakalarda Ankara, İstanbul kız atletleri de yarışacaklardır. Müsabakalar için duhuliye yoktur. Bu hafta yapılacak at yarışları Yarış ve ıslah encümenl tarafından balkondaki tertib edilen at yarışlarının sekizinci akşam lar! hafta koşulan, pazar günü Veliefendi yaMısraını dinlemelidir. rış mahallinde yapılacaktır. İstanbul yaMaginot tarihin sahifelerinde öldiyse, rışlarının sona yaklaşması dolayısile gitcanlı bir varlık olan tarih, içinde sakla tikçe artan bir alâka ile takib edilen kodığı bir çok kahramanhklarla beraber şular bu hafta daha ziyade yeni yetişen Verdun'le de yaşıyacak, Verdun'le de taylara mahsus olduğu için pek cazib bir şekil almıştır. Dört yaşından yukan olmezliğini koruyacaktır. saf kan Arab atlan arasındaki koşuda NADİR NADl Sava ile Tomurcuk arasındaki mücadele İlk mekteblere talebe kayıd dolayısile mevsimin sayüı bir yanşı olacaktır. Birinci koşu: Üç yaşında yerli yarım kan İngiliz erkek ve dişi taylar arasında 1200 metrelik yanştır. Yanşa; Kader, Tirj'aki, Meneviş, ve İkbal gireceklerdir. İkinci koşu: Üç yaşında saf kan Arab erkek ve dişi taylara mahsus 1200 metrelik koşudur. Yanşa; Rint, Can, Dabi, Hızır, Vecize girecektir. Üçüncü koşu: Dört ve daha yukan yaşta saf kan Arab at ve kısraklan arasında 3000 metrelik bir yanştır. Koşuya; Sarıyer Halk Partisinin Tuna, Sava, Bora, Tomurcuk, Bahtiyar, balosu ve Tarzan girecektir. Dördüncü koşu: İki yaşında yerli saf Sarıyer Halk Partisi Orgeneral Fahreddin Altaym refikalarınm himayesinde kan ingiliz erkek ve dişi taylara mahsus 29 ağustos cumartesi akşamı Tarabyada 1200 metrelik yanştır. Yarışa; Varat, Tokatlıyan salonlarında bir balo vere Hümayun, Destegül, Zehrimar, Pınar, Hasba, Nilüfer girecektir. cektir. Beşinci koşu: Üç ve daha yukan yaşta saf kan İngiliz at ve kısraklan arasın* Marcel Prevost Mflıri Geray ' da 2000 metrelik yanştır. Koşuya; Komisarj 60, Dandi 60, Karabiber 47, Heybeli 47, Çobankızı 45.5 kilolarla gireceklerdir. Somerset Mongham Nuri Ersen İkili bahis; 2, 3, 4 ve 5 inci, koşularda oynanacaktır. Çifte bahis; 2 4, 4 5 inci Bu romanlarln tanesi 100, cildli koşulardadır. 135 kuruş İlk mekteblerde talebe kayıd ve kabulü 31 ağustosta başlıyacaktır. Bu ytl ilk mekteblere 936 doğumlular alınacaktır. Maarif müdürlüğü, her ^ocuğun girebileceği mektebi gösterir tabloları hazırlıyarak alâkadarlara göndermiştir. Taşradan gelenler, ancak oturdukları semtlerdeki mekteblere yazılabıleceklerdir. ve kabulü BÂKİR ADÂM RENKLÎ PEÇE Ahmed Halid Kitabevi P MUNEKKİDLERİMİZE i* çıktı' Hayattan allnmlş sosyal durumumuzu inceliyen ilk roman CUMHURİYET Nüshası 5 Abone şeraili Senelik Altı aylık Üc ayhk Bir aylık Önümüzdeki hafta çıkıyor Yazan: SEVDA kunıştut, Türkiye Haric için icin 1400 Kr 2700 Kr, 750 400 150 1450 > 800 • Yoktur, TURAN AZtZ BELER ^ H İnkılâb Kitabevi Dikkat Gazetemize eönderile;ı evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin iade edilmez ve ziyaından mes'uliyet kabul olunmaz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: