29 Ekim 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

29 Ekim 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cumhuriyet Sehir haberleri Cumhuriyet Bayramını Fikrinin tarihçesi Prof. Ziyaeddin Cumhuriyetimizin Ondokuzuncu yıldonumünü, cumhuriyet fikrinin umumlyetle geçirdiği buhran arasında idrak ediyoruz. Bu buhran, ikinci Dünya Harbinin sonunda ne gibi devlet ve hükumet şekilleri yaratacak? Bunu bekliyedururken şlmdillk hâdiselere bakalm: Sovyetler Cumhuriyetmi, Fransız içtimaiyatçılanndan J Vılbois'nın da pek güzel ispat ettiği gibi, 1917 den evvelki rejımden ayıracak büyük farklar mevcud değildir. Mevcud farklar lse zamanla silinmiş ve sillnmekte bulunmuştur. 1919 da ilân edilen Alman Cumhuriyeti, 1933 te tarihe karıştı. Gerçi hukukî şekiller bakımından Vaymar anayasası resmen henüz kaldınlmış değildir, bundan dolayı nazarî olarak Almanya Cumhuriyeti belkl devam ediyor. Fakat mevcudiyetini gösteren hiç bır nişaneye Bahib değülz. Keza 1871 de kurulan üçüncü Fransa Cumhuriyeti, İkinci Dünya Harbinde kökten bir değişiklü geçiriyor. O kadar ki meşhur 1789 tarihl, bu tarihe bağlı hukukî ve siyasî inkılâblar, hugünkü mağlub Fransanın bazı mütefekkirlerince tenkid bile edilmektedtr. Bu tenkidler, Fransanm lç bünyesinden gelen ihtiyaclarla mı yapılıyor? Mağîubiyetin ve haricî tesirlerin eserl midlr? Yoksa bütün kalbile 1789 tanhine, dolayıslle 1871 vukuatma bağlı olan Te çimdi göt hapsi altına alınan Herriotnun, geçenlerde gazetelerimize de akseden davranışı, hakikî Fransayı daha mı çok temsil ediyor? Bütün bu buhranlı manzaraları bir tarafa bırakarak, bitaraflık ve büyük dünya fırtınasına nlspetle kıymeti çok mühim olan bir tulh T» sükun devresi içinde, Ondokunıncu Cumhuriyet yılını idrak eden Türklyemizle başbaşa kalalım ve bu kısa tarihl, biraz daha gerllere götürmek imkânınm mevcud olup olmadığını düşünelim. Böylece günlük telâkküerimizi, İmkân nlspetinde gerilere gStürülebllen blr tarih şuuru içinde canlandırmak faydah olsa gerektir. *** Bizde cumhurlyet fikrlnln, yahud daha şamil olarak halk hakimlyeti düşüncesınin vakit vakit ortaya çıkması, başlıbaşına bir araşurma lşidir. Dinamik ve heyecanlı anlarda zamanımıza malettlğimiz bir çok fikirler" soğukkanlı re vakur ilmin rehberliği altında gerilere götürülebllir. Böylece Türk gencliğmin tarih şuurunu kuvvetlendirme bakımından da terbiyevî hareket edilmis olacağını zannediyorum. Ferdî hafıza için ortadan silinmiyen fikirler ve yaşıyan hisler, nasıl en ilk ve en eski olanlar Jse kollektif hafıza için de mesele aynl. Hatta bütün sahalarda romantlzmin mucib sebebleri arasında bu psikolojik sebeb de gösteriîebilir. Bugünkü cRus ruhu» nu inceliyenler, komünizmin ezelî Rus ruhu ile nasıl anlaştığını, cAlman ruhu» nu araştıranlar, nasyonal»osyalizmin köklerini Alman tarihinden aldığını iddia etmiyorlar mı? Bizde de vaktile parlamantarizm ve feminlzm har«ketleri doğarken, cTürk ruhu» nun esasen demokrat, feminist olduğu, modern parlamentolarm nümunelerinin Avrupada değil, orta Asyadakl eski «kurultay» larda, «hakan. lar yanında yer alan blr «hatun» telâkkisinde mevcud olduğu ileri sürülmemiş miydi? Hatta ayni romantizmi islâmî bakımdan güdenler, meşhur «Şura» esası ile bu esası ihtlva eden ayeti kerime üzerinde dururlardı. Bu nevi iddialar, ilkln bir ilim problemi, ionra bir terblye meselesdir. Kana atimoe meselenin ilim adesesile değil, terbiye gözlüğile ele almması daha nıuvafıktır. Tanzimattan 5nceki tarih devresi İçinde Cumhuriyet fikrini andıran veya ona yaklaşan içtimaî ve siyasî kımıldamalar, fikrî tezahürler var mıdır? Çok güç, blr bakıma göre de belki lüzumsuz olan bir sual. Bu «güç» ve «lüzumsuz» hükümlerinden birincisinl tercih etmek fikrımlzce daha yerindedir. Meseleyi CUMHURIYET 29 Bfrfadleşrfn Ey Türk gencüği? Ey Türk gencliği! «Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temeL, senin, en kıymetli haztnendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden, mahrum etmek istiyecek, dahilî ve haricî, bedhahlann olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağm vaziyetin imkân ve feraitini düşünmiyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsaid bir mahiyette tezahür edebilir. tstiklâl ve cumhuriyetine kasdeceke düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmis, bütün tersanelerine girilmiş, bütün ordulan dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil isgal edilmi? olabilir. Bütün bu şeraiüen daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahib olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde buîunabilirler. Hattâ bu iktidar sahibleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin »iyasî •m«llerile tevhid edebilirfer. Millet, fakru zaruret içinde harab ve bitab «lüşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! tste; bu ahval ve serait içinde dahi, vazifen Türk igtiklâl ve cumhuriyetini kurtarmakhr! Muhtac olduğun kudret, damarlanndald asil kanda, mevcuddur.» Yazan : Fahri kültür tarihiınlzi eşeleyecei ilim adamlanna brrakıp, Tanzimat sonrası drvreaine baküğımız zaman bu pek dinamik tarih halkamızın bize daha yekden ipuclan verdiğuü görürüz. Türkiye mattraatında iki sene evvelki Namık Kemal, geçen seneki Ali Suavi merasimleri vesilesile bu ipuclarından bazılarına temas edildi. Hatta radyoda kıymetli Maarif Müsteşartmızın mlâhiyetli lisanından, şu anda tekrar gözden geçirıp istifade ettığım bir kaç hitabe de dinlemiştik. Fikirlerle tıadlseler arasında esasen her zaman İçin esrarU kalan bağlar, bizim henüz incelenmemıs olan medeniyet 1 ve tefekkur tnrihiTniT nhffyn ^* büsbütün esrarlı Te karanlık bulunmaktadır. Bu gibi yıldönümlerinde karanlığın bir köşesini olsun aydınlatmak, kalem «ahibleri için ilmî oldugu kadar millî de olan bir vazifedlr. Sene 1868! Namık Kemal, her zaman ve her yerde oldugu gibi Londrada da kendi lfadesile «cumhur» prensiplerini düşünüyor. Karfisında blr itiraz yükseUy O r : « Halkın hakimiyeti tasdik olundugu takdirda cumhuriyet ilânma da hakkı olmaz mı?» Bu itlrafı kim, ne maksadla Te nered» yapmiftır? Âmme iukuku tarihçlmlz bu >uale cevab versin. Bizi al&kalandıran daha ziyade Namık Kemahn eevabıdır: «Halktn hakindyete hakkı tasdik •famdnğo raretto cumhur yapouya da istihkakı itiraf •Innmak lâzun fetmez mi, •• deraek? O hakkı dunyada kim takâr edebilirT. Ayni neviden bir başka itirazcıya büyük Türk mütefekkiri, derin ve çok manalı olan muhtevan kadar aade ve açık türkçeaile d* inaana hayranltk telkin eden yu tözlerl föylüyor: «Hele ftir kere meydanı httrriyet olan meclisi hürriyet açılsn; görflrler ki kimsenin hayal ve haürma (elmiyen efendilerden, ağalardan nlce.. ezkiya ruhur eder. Hasılı bu zatın lisanında anlasılan kendi Ister ki kanun yapmak tiç dört zatm elinde kalsm. İcra etmek gene onlara, harlciye gene onlara, maUye fene onlara, mebakim gene onlara, kendi lslerine neıaret gene onlara. Bari evlerimizin vekilharclığını da onlara havale edelim. Biz sabî olalun, onlar vasi. Böylece altı yüz yıllık koca bir devlet harab olsun gitsin. *** Sene 1870! Zrya Paşa, her zaman olduğu gibi Londrada ve Cenevrede Türkiyeyi düşünürken «ldarei cumhuriye» üzerinde şoyle diyor: «İdarei cumhurlyede bir Millet Meclisi olur. Bunnn azasmı ahaH intihab eder. Yani ahalinin en hamiyetli ve malumatlı olanlan KçiHp bir müddeti muayyene için aza nasbedilir. Gene ahaliden hamiyet ve malumatta üstün olan bir zat daM ımrvakkaten bu meclisin rlyasetine intihab olunur.» Ziya Paşa, Cenevrede Rousseau'nun heykeli önünde cumhuriyeün izahını yaparken onu bir de aksi olan rejimle karşılaştırıyor: «Amma hükumett şahslyeler tamamile bu idarenin hilahna olup onlarda p«dl?ah reya imparator namile umum idarenin dizginini eline almış birer adam bulunur.. Guya memleket bunların ecdadından mevrus çiftlik ve ahali dahi çiftlikteki damızlık gibi milyon milyon halkı çalısünrlar, toyarlar, ellerindeklnl alırlar. Bu aatnlan. naklederken eumhuriyet hâdisesinin on dokuz yıllık tarıhi yanında, cumhuriyet Teya halk hakimiyeti düşüncelerini bizde maziye doğru derinligine kavramanın yannki Türklyede i* başına geçecek olan gencliğin ahlâkî ve «iyasl terbiyesi içüı faydah olduğunu düşünüyorum. Bu kavrama ameliyesini, birkaç fikir lşçial sistemli surette «le akr, Cumhuriyetin yimhıci veya yirmi beslncl yıld8nümleri içfa» «dün» ü llznn geldiği kadar iyi bilmiyen bugünkü Türk gencliğine küçük bir tarihçe «uInarsa çok hayulı blr i» görülmuş olacaktır. Nahkum olan hırsızlar idrak ederken... ^* Yazan: Sadece tabiat ve Dün dört hırsız hak cemıyet raruretlemkında muhtelif hapis rini düsünenler yalsanın kaderini nız bu kuvvetlerın cezaları verikdi tayin ettığine ına• Eyubsultanda oturan esii Daiııliye Müsteşan Etemia evtnden gümUg taJomljurı ve ıpeitil kumaşlar çalmaktan İstanbul yedınci aslly» ceıa maiıkemesinde muhakeme edilen Ali, blr sene, ikı ay hapse maiıkuın olmuştur. >|c Emiaönü Belediyesinde evvelce tahsUdarlık eden Mehmedin, 106 lira adiyen ztmmeUoe geçirmekten muhakemeii, Istaabul altıncı aslıye ceza mahkemesınde bir sene hapse mahkumiyetle bltmütir. mrlar. Prof. M. Şekib Tunc ) yesine gore duzenler.dığını gosterır. O halde ana duzentn butiın tarih boyunca bir 1; düzeni olduğu anlajıhyor. Ana düzen diyoruz. Çunkü diğer butun duzenleri ancak bu düzen doğurabilır. Tarihte geri kalmış cemıyetlere bakpcak olursak asıl »akatlığın bu duzende olduğunu görürüz. Büıyoruz kı Spenrer mılletleri «askerU ve «sınai> olmak uzere ikiye ayırarak ileri miUetleruı sınai mıUetler olduğunu »oyler. Yalnız ana duzenin ehemmiyetini tebaruz etUrmek ıtibarüe doğru olan bu tasruf bır kısım milletlerın askerl, bir kısmının da sınai olmaktan baska bir kaderi olmadığı iddiasıru da tazammun etmek isterse bunun doğru olmıyacağını bir çok tarıht misallerl* gostermek kabUdir. Nerede kaldı ki askerhk çoktanberl sınaileşmıs ve bu ıınailık gitgıde artmif olduğu ıcin * bugün sınal olmadan askert olmanın imkânı olmadığı bedahet kesbetmistir, Bununla beraber askerlığin tınailıkten »yrı olarak fnesleki bır disiplin ve an'anesi olmasının ne kadar mühim ve sadece sınailıkle telfifi edılraesi kabil olmadığı da bedahet kesbetmis hakıkatlerdendır. Bu suretle tam manasile askerliğm her ikısini birlestirmeklt kabıl olacağı şuphesiı olduktan sonra milletlerın mukadderatı yaratıcı ve yapıcı bır iş düzenlne dayanan bir korunma teskılâtın» bağlanıyor demektir. Mevcud tabiat ve cemiyete sadece intıbak hayvanların yaptıkları bır şeydır. Ve onların yaşamaları içın bu kadarı kâfi gelmektedir. Halbuki insan boyle değüdir. Bir çok hayvanlara nisbetle insıyakları ve fizık kuvveti zayıftır' üremesı az buyumesi güç ve uzun olduğu için uzun zamanlar en âciz bır hayvan oltrak yasamıstır. Bu ajağılıktan kurtuUnasında bslıca Te hatta yegane 4mü, ruhl ktbllıyetlerinln felifme irnkânları oimustur. En iptıdaî kalmış in *•* En mütekâmıl bir varlık olan bu telâkkıde kendi irade, gahaiyet ve dehasile oynıyabileceği bir rol yoktur. Ya tabiate veya cemıyete tercüman olmağa, daha doğrusu bunlara uyarak çalışmağa mecburdur. Muiııte ıntıbak zaruretmden mülhem olan bu hukmun bir hakıkati ihtıva ettiği güphesızdır. Yalnız bu hakikatin bır ölçüsü ve hududu olacaktır. Çünkü muhıte ıntıbak bühassa iasanlar icin, türlü türlü, olabilir. Muhiti olduğu gibi karsılayıp ona gore ıntıbak etmek mümkün 41 Beyoglunda Osrnanbeyde âort ya olduğu gıb. muhiti azım ve irademize «ında Melahate çarpıp kızın ölümüne ram ederek zekâ ve dehamızla ifleyip sebeb rfmairtjı.n İstanbul altıncı asliye ülkülerimize erifecek bir hal« getirmek ceza mankemesinde muhakeme edilen de mümkündür. Bunların birmde olana şoför Cemal, bir sene hapse TÖ Olenln gore olmak, diğerind* «olanı üikülenvartslerine bes yüz lira tazminat öde dır'mek» gibi büyük blr fark vardır. însanlarm tabil temayüllerl daha çok bimeğe mahkum edilmlşlir. rinci şekıldeki intıbaka uygundur. Çun* BeyaKdda, Simkes hanı sebillnden, kü yapımızın esasında mevcud olan hay. kapı küıdinl kırarak içeriye girip kur vanlık bizi muhitımızde mevcud olanşun boru aşırmaktan İstanbul yedinci larla iktifa etmeğ* ve ancak bunlardan asliye ceaa mahiemesinde muhakeme e istifade edecek kadar dolanmağa sevdilen Taşann İki Bene, bir ay, on güa keder. Nıtekim iptidal insanlarda n u . hapse konulmaa karar altına abnmıştır. hite intıbak seviyesi daima bu hudud* Kasımpaaada muhtelif ahırlardan larda kalmıstır. Fakat bu «evıycden çı&tebert çaldıgı kaydlle Istanbul yedinci kıldığı gün insanlarm blr ttlkuye gort asliy» eeza mahkemesine verilen Kadri <çahştırılması> hadisesi ile karşılasılır nin on fiç ay, bej gun hapslne hütme ki; ayni zamanda içtimal düzenlerin buna göre taazzuv ettikleri görülJr ki dilmlştlr. medeniyet juurunun evvelâ buradan basladığı, hakikî ve yürüye» ülkülerin lthalât v« ihracat faarlikleri buradan doğduğu söylenebllir. Eski zaIthalât ve ihracat birllkleri reislerin manların medeniyet duzenlerıle bütün den murekkeb bir merkes knmitesi tu derebeylık duzenleri ülkülü ve guurlu rulmuştur. Bu komlte ithalat ve ihracat çalıştırma düzenleri oldugu gibi bundan birlikleri arasında çalışma ahengl ve sonra gelen bütün düzenler dahi hep bu ımüşterek hareketin temıni ite meşgul karakterde devam etmiştir. Eski medeniyetlerm •esir» lerı çalıştırmaları, deolacaktır. rebeylıklerın esaretı «servaj>' lığa kalBir mahkumîyet betmeleri Te yeni zamanlarda bunların Patıhte aeyyar börekçi Ali Gündogan, yerine cproletarya» denilen ücretll l|bugday unundan börek yapUgı için İs çüerin kaim olması şuurlu ve llkülü tanbul ütlnci mllll korunm» mahkeme tarihin bajtan başa bir çalıştırma gasıne gönderilmış #e kendisinin yirmi beş lira para cezası ödemesine karar veril sanları bile hayvanlara üstün kılan şeylere bakarsak bunların hep işin kuvvet ve tesirini arttıracak zekâ mahsulu bir takun vasıta ve aletler olduğunu görürüz. Eşya üzerindeki tesirimizi hududsuz denebilecek bir surette artıracak vasıtalar bulmakla temayuz eden bir kab'Lyetirr.iz olduktan sonra acizden kurtulmanın tek çaresi onu islemek ve işletmek zaruretinde olduğumuz anlaşılıı. İşlemek ve İşletmek diyoruz. Çünkü her fonksiyon gibi zekâ da ancak ıslemekle gelişir. Midemizn normal faaliyeti onu çalıştıracak gıdayı vermekle olduğu gibi zekânın da normal bir halde kalması İçuı mütemadıyen çalışması lânmdır. Butün medeniyetlerin bir iş düzeni üzerinde kurulması ve bu düzen sayesirıde verımlı olması bu hakikati teyid eder. On dokuzuncu yılını idrak ettiğitniz Cumhuriyet bayramında bizı bu düşüncelere sevkeden seb^b iş hayatının en çok ve en şuurlu bir surette bu rejimde idrak edilmeğe başlanmış olmasıdir. Bundan evvel, geçirdiğimlz bütun rejimlerde iş hayatını ülkülii bir düzene koyacak gibi teşkilâtlanmak şuuru pek zayıf kalmış görunüyor. Eğer b.öyle olmasaydı bugün baştaabaşa kalkınmak gibi çok ağır bir yük altında kelmıyacak, çck daha büyük ve geniş içler görecektik, Cumhuriyetin her bayramı bizi kuvvetlerimizin bir muhasebesini yapmağa davet etmesi Itibarüe de ayrıca mühim olduğu için vazifesi düşünmek ve düşündüğünü aöylemek obnların bu bayramlarda yapacaklan en iyi İş bu muhasebe üzerinde faydalı olabüecek noktalara İsaret etmek olacaktır. Niteklm Türk Cumhuriyetinln büyük kurucuları da bizi bu muhasebeye teşvik etmektedirler. Çünkü bir milleti kurtarmak ve yetiştırmek ülküsile Işe sarlmak «uretile hepimize en yüksek bir örnek olmuşlardır. Bize düşen vazife bütün milletçe de örnek olabilecek bir hale gelmektir. 1 Salâhaddini Eyyuhi hakkında Ordinaryüs Profesor üstad tsınail Hakkı jzmırliden şu mektubu aldık: 27/10 '1942 tarihh gâzetenizde Hasan Adnan Gız tarafmdan yazılan kıymetli bir makalenın not kısmmda SaJâhaddıni Eyj'ubı Turklu^u hakkında kuwc:li delıl bulmak şerefinı Dr. Bay Rıza Nurun ıhraz ettiği kaydolumıyor. Bay Rıza Nur, bunu türkçe olarak kaydetmek itıbarue bu serefı ihraz etmış olabilır. Fakat Kazan Turklerinden Mehmed Murad Elremzı ürenburg matbaasında bastığı Telfıku1ahbar ve Telkıhulftsar adlı kitabının birmcı cıldmde 252 ve 253 üncu sahıfelerınde Salâhaddini Kyyübinın Turk olduğu hakkındakı kLvvetü dehllermi zıkredij'or. Kadı Saıd bın Sınanm Salâhaddini Eyyübiyı methettığı bır şıirde 5 1 me1 alde bır beytı vardır: «Turk devleti sayesınde Arab devleti şan ve şeref buldu ve Eyub oğlu haçLlar ordusonu hor kıldı.» Kadı Mahmud Şehabeddın, Eyyubilerden Melık Eşreı Halılı methettıgi bir kasıdesmde dıyor kı: cAllaha hamdolsun ki Turk sayesinde salıb ordusu hor oldu, hakır oldu, ıslâm dını san ve şeref buldu.» öyle sanıyorum ki Mehmed Murad Elremzi, Rıza Nurdan evvel bu hakikati yazmış olacaktır. Bu vesıle :1e derin hurmetlerımı sunarım. M. Sekîb TUNC Duvardan düşen çocuk Ferıkoyünde Barathane caddesinde oturan Serkisin 8 yaşlarındfikı oğlu Artın, Dolabdere caddesinde oynamakta olduğu duvardan düjerek yaralanmıs tedavi altına alınmıştır. I Tramvaydan düştü Kıztaşında Âşıklar sokağmda 10 numarada oturan 21 yaşlarında Remzı, Fatih caddesinde basamağa asılı olark gıt. tiği trmv&ydan düjerek b&sından ağır. CB yaralanmıı, Cerrahpasa h&stanesine kaldırılmıstır. Kömür ve odun geldi Komür getirmejc üzere Bulgaristana gidecek motorlere mazut temin edilmistır. Mahrukat Ofısine dün 2* motor komür ve 160 ton odun gelmistir. Kömür tevzl müessesesine «vvelce parasını yatıranlarm komürü önılmuzdeki ay verılecektir. Müessesenin depolarında kömur kftlrr.adığından yeniden beyanname kabul edilmemekte idi. Bu vazıyet daha bir müddet devam edecek; henüz kömür alamıyanlar beyannamelerini ancak birincikânunda vereceklerdir. Batın Birliği azalarına Basm Bırlığince ucux gıda msddesi tedarıki içın çalışacak bır tesekktil vücude getırilmesi esaslarını hazırlıyacak komısyon vazıfesıni bıtirmistir. Arkadaslarımıza duşundüklerini izah edecek ve alınacak mutalealar uzerine Xurulacak teşekkül çalışmağa başlıyacaktır. Arkadaşlarımızın 31 birinciteşrin cumartesi günü tam saat 13 buçukta Eminönü Halkevi salonuna gelmelerini rica ederiz. Ziyaeddm FAHRİ I Zaferler diyoroma sergisi dün açtldı j Altın fiatı Dün bir Reşad altını 3645 ve külçe altınm gramı 507 kuruştan muamele görmüştur. 19 yıl önee ilân edilen Cumhuriyetin en parlak eserlerinden biri de bugün arbk vatanı uğrur.da gerekhği zaiıan silâhla çarpışacak çağa gelmiş olan gencliktir. FİLhakıka 19 yaşını bltiren bu delikanh Cumhuriyetin büyük şefleri tarafından kendisıne çizılen neşvunema şartlan içinde mütemadiyen gelişmls ve bugünkü, halde ve istikbalde yegâne dayanağımız, güven ve inanca unsurumuz o^lan varlık halini almıştır. Ona verllen büyük önem, sevgili Atamızın Türk tarihinin en muazzam eserini kendisine emanet etmesile başlar. Cumhuriyet ilân edıldiği gün bir zaman gellp mukadderatımm eline alacak oran neslin ne suretle yetiştirlhnesl lâzım geldiği, halli sür'atle gereken en büyük bir mesele olarak idarecilerimlzin karşısına çıkmıştı. Herşeyden önce o zamana kadar islâm ve ortaçağ kültürünün köhne ve dogmatik telâkkllerüe gerek dimağı, gerekse bünyesi âtıl kalmış olan Türk çocuğuna yeni bir terbiye, yeni bir ruh, bir milll seciye ve enerji aşılamak zarureti vardı. İşle bu raruret memlekette ayni ramanda cehaletle amansıı blr mücadeleye girişmek üzere en ön plâna koyduğumuz maarif davasının temelinin atılmasmda en büyük hlssesi olan amildir. İlk cezrî ıslahat 3 mart 1924 te medreselerln kapatılmasile başlar. Bu sadece tedrisatın mahiyet ve muhtevasl bakımından büyük bir inkılâb olarak kalmamıs, öğretimin bütün Türklyede tekleştlrilmesini de sağlamış ve Türk çocuğunun yetiştirilmesi gene Türk maarifine tevdi edilmiştir. 1928 yılında cumhuriyet rejiminin ana inkılâblarından birini teşkil eden yeni harflerin kabulü, yurdda cehaletin kökünden kaldırılması yolunda en büjoik adım ve yetişecek müstakbel nesillerm irfan ve kültur sahasında raslıyacaklan zorluklan bertaraf eden en büyük eserlerden biri olmuştur. İkinci ve en büyük haraket şehir ve kasabalarda İlk öğretlmi çocuklprımjz için mecburî kılan kanunun çıkanlmasi oldu. Okuyan kütleleri genişletmek maksadile tatbikına geçilen bu kanun kaynağım »ilk öğretimin maanf davamızın temelini teşkil ettiği» düş.ünce?mde bulmuş ve şimdiye kadar verdiği neücelerle en büyük memnuniyetimizi mucib olmuştur: 1923 te ancak 4000 İlkmekteb varken bu sayi bugün 10 0O0 1 geçmiş, öğretmen adedi 8000 den 20000 e yükselmiş ve talebe 35,000 iken bugün 100 bini aşmıştır. Bu büyük tedbir diğer öğretim alanlarında da müspet tesirlerini göstermis, ortaokul, liseler ve ür.iversitede gerek talebe, gerek öğret Cumhuriyet Maarifi 19 yılda yaratılan Türk irfan ordusu men ve profesör adedi bakımından gözle gdrülen bariz artmalar müşahede edilmiştir. Maarif davamızın tahakkukunda her biri başhbaşına bir hâdise olan İstanbul Darülfunununun <Üniversite» adı altında j'enlden ve baştan aşağı tanzimi, hemen bütün fakulteleri meydana geürihniş bulunan Ankara Üniveraiteslnln teşkili, ortaokuî ve liselerde tedrlsatm teksif edilerek bu meyanda askerlik dersleri ve beden terbiyesine büyuk bir yer ajTilması gibi geniş tedbirleri burada kaydetmek bir vazıfedir. Fakat asıl bu davanın tahakkukunda müstakil iki safha teşkil eden meslek ve san'at okvıllannın ıslah ve mevcudlarırm çoğaltılması için meclisin son içtima devresinde kabul edilen kanunla köy enstitüleri üzerinde durmayı bir borc sayıyoruz. Bir tayin Deniz Bank, Inhisarlar Umum Müdürlügü ve Eti Bank fen heyetlermde bulunmuş olan deniz İnşaiye mühendisi Osman Sezai Devlet Limanlan İşletmesi Umum Müdürlüğü fen heyeti reisliğine tayin olunmuştur. 1939 harbi bütün milletlere hareket ve makinenin yurd müdafaası İçin temini elzem iki unsur haline geldiğini sçık bir surette ispat ettl. Hâdiseleri daiml bir teyakkuz ve itina İle takib eden hükumetimiz millî müdafaa kadroları arasında mükemmel surette yetiştirllmiş bir teknisyen kütlesinin sür'atle yer almasmı zarurî görmüş, Meclislmız de bu maksadla Maarif Vekâleti emrina 3 milyon liralık bir tahsisat verilmeslni kabul etmiştir. Meslek ve san'at okullannın çoğaltılması ve Türk teknlsyen OTdusunun bban önce vücude getirilme3İ yolunda girlşilen bu son teşebbüsün muvaffak neticelerini sabırsızlıkla bekliyoruz. Kooperatifler ana mukavelesi Ticaret ve Iktısad Vekâletleri muştereken bir kooperattl ana mukavelesi hazırlamışlardır. Bütün kooperatifler heyeti umumiyelertni yaparak nizamnamelerini bu ana mukaveleye uyduracaklardır. lerini tasvir eden dlyaromadan başlıyarak, Çanakkalede, Anafartalarda Mustafa Kemali, Birinci Inönü meydan muharebesinde İsmet Pasayı, erkânıharbiyesini, sırtlarında ve kağnılarında cepane taşıyan Türk kadınlarını, Lausanne sulhunun imzalanışmı, Atatürkün yeni harfleri millete bizzat öğretişini ve yurdun büyük bekçisi Mehmedciği canlandıran sahneleri takdirle görmüşlerdir. Sergiyi Birinci Ordu Müfettişi Fahreddin Altay da gezmiş ve bizzat bulunduğu iki sahne üzerinde izahat vererek san'atkâr Vedad Ar'ı tebrik etmiştir. Sergi bir hafta açık kalacaktır. Köy enstitüleri İnönü zaferini tanztr eden canlı levha Memleketlmizde ilk defa olarak kurulan «Büyük zaferler ddvaroması» sergisi İstiklâl caddesinde Tokathyan oteli karşısmda güzide bır davetli grupunun huzurile açılmışür. Eminönü Halkevi reisi doktor Yavuz Abadan davetlilere hitaben bu serghıin kuruluşundaki gayeyi izah etmiş, memlekeümizde şimdiye kadar meçhul olan bu harekete önayak olduğundan dolayı Eminönü Halkevinin bahtiyar olduğunu ve bu fikri ortaya koyup tatbik eden san'atkâr Vedad Ar'ı tebrik etmeği bir borc bildiğini Eöyliyerek serginin açılmasını C. H. P. Atatürkle bizim kadar insanlık da övünsün. vilâyet heyeti reisl ve Kayseri meb'usu Suad Hayn Ürgüblüden rica etmiştir. Parti reisimiz, açı$ merasiminden evvel büyük Türk zaferlerini, yaşıyan ve gelecek nesillere nakledecek olan millî zaferler sergisinin ehemmiyetini tebarüz etnrdikten sonra demiştir kl: < Bu sergi ile mühim bir adun atılmış oluyor. Bundan dolayı Partimiz namına gene san'atkâr arkadaşımızı tebrik ederim. Eminönü Halkevinl de bu basarısından dolayı tebrik eder ve ayni yolda daha büyük başarılar dilerim.> Parti reisi sergiyi açmış ve devetliler Fatih Mehmedin kumandasında Türklerin İstanbulu zaptetmek için Halice Okmeydanı sırtlarından gemileri indiris Köy kalkınmasının birinci şartı köyde okulun kurulması olduğu artık inkân kabil olmıyan bir hakikattir. Bugün her memlekette milll ahlâkın, beşerl ahlâkın, ticaret ahlâkmın, umurai yaşama seviyesinin muayyen bir ölcüde kültüre bağlı olduğu anlaşılmıştır. Bizde "de millî hayatımızın ldamesi uğrunda her vatandaşın mallk olması gerekKği as^arî bilgiyi sayısı mahdud olan şehir ve kasabalarımızın yanında miktarı 10 binleri bulan köylere kadar eriştirmek Cumhuriyet hükumetlerlnin en büyük kaygularından biri olmuştur. Fakat bu halli hiç de kolay olmıyan bir dava idi. Blr çok köylerimiz coğrafi dunımları ve nıünakale vaziyetleri bakımından okul tesisine müsaid değildi Diğ»r taraftan teşkil edilen köy okullarına öğTetmen temini büyük müşkülâta yol açıyor, şehirden gönderilen öğretmen »cöyün hava ve psikolojisine intıbak edemiyor ve bu sebeble verim düşük oluyordu. Zorluklan yenerken feyzalan cum huriyetin dehası bu davaya da çare bulmakta gecikmedı. 17 nisan 1940 tarıhinde Buvük Millet Meclislnde kıbul edilen «Koy Enstitüleri Kanunıı» ile binlerce köy ve milyonlarca köylümüze iktısadî ve içtimaî bakımdan kalkınma yolları tespit edihniştir. Tam devreli koy ilkokullarını bitirmiş, sıhhatli ve müsaid köylü çocuklan 19 bölgede açılan koy enstitülerine alınnniflardır. Bu enstitülerde bir köye lüzumlu en mukemmel öğretmen ve köye yarıyacak diğer meslek erbabı olarak yetlşmek üzere tedrisat görmüşlerdir. Okul binasmı kendisi inşa etmek, tedrisat için gerekli maîzemeyi kendisi imal etmek gibi köylüyü bir yapıcı unsur hahne getirmek zihniyetinin en ön plâna ahndığı bu mües=eselerde şimdiye kadar kız ve erkek 6 binden fazla talebe okutulmuş, 5000 dönüme yakın arazi sürülmüş ve ekilmiştir. Bu iş yılda 1500 ile 2000 eğitmen yetlştirecek surette teşkilatlandırılmış olup 5 senede 8000 köy öğretmenine malik olmak suretile köylerimizde maarif işi halledilmiş olacaktr. Köy enstitülerinin memleketimiz için mevcud hayatî ehemmiyetini belirtmek için cköy enstitülerini cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi ve en sevgilisi» sayan aziz Millî Şefimizin bu müesseselerin faaliyetine candan ve yakından gösterdiği alâkaya işaretle iktifa edij'oruz. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel de köy enstitüleri kanunumuzun Meoüîte kabulü dolayısile şu sözleri söylemiş+ir: < Büyük Millet Meclislnin bu kanunu tasvib ettiği tarih Türkiye Cumhuriyetinin feyizli hayatında başlıbaşma bir mefcdedir.» Sıhhiye Vekilimizin nazarı dikkatine Saniaun Ceaıd manallesınde İsa'oaba sokağında 52 numarada Hasan Özbulut yazıyor: «Biz, tam on kardeşız. Babam bic kaç gun evvel oldu. Een 339 doğumluyum. Askerlik vazıfemı yapmak üzere aüenın başmdan ajrılmak üzerevua. Çok çocuklu aılelere yapıian yardımdaa şimdiye kadar ıstıfade eaemedlk. Babamın sağlığında bu muaveneti çormekliğımız belkı bize pek tesır etmıyordu. Fakat şımdl çok müşkul vazıyetteyı*. Sıhhi ve İçtimaî Yardım Vek&letımızın bir an evvel kardeşlenmm kanun daıresınde haklan olan yardımdan istifade etmelen ıçln Samsun Sıhhiye mudurluğune acele emir vermesini dilerım.» Asker aileleri ve Universiteliler Asker ailelerinın bır çotundan ve Üniversiteye devam eden genclerden aldığımız mektublarda yeni ekmek dagıtma işifıde kendilennin unutulduğn bildirıln.ektedu. Elbet de ötedenberi hükumet ve vilayetler tarafından yardım gormekte olan asker ailelerıle şu pahalılık devrinde memleketlertnden aynlarak ilım merkezlerimize geçilmelerini bü yük güçlüklerle temin etmekte olan Üniversitelilerin resml fiatla ekmek tedarik etme hakkmdan mahnrm edilmiyeceklerini ümid ederek biz de alftkadar makamlara hatırlatmayı bir vaziTe bildik. Bedii KARABURÇAK /irjinia tipi tütün yetiştiriliyor Ankara 28 (Telefonla) Amerikan ve İngiliz birliği sieara yapılmasmda kullamlan virjinıa tipı tütün fıdeleri înhisar idaresince yetiştirilerek ekiplere daeıtılmıştır. Bu fidelerden bu sene 100 bin kilo kadar tütün alınabüecekOkuyucularımızdan Dr. tir. Bu tip tütünlere dış piyasalardan şimdiden alıcılar çıkmıştır. İyi vasıfta Kadri Kalfaoğlu'na tönbeki yetiştirilmek üzere de çalışılMektubunuz ilgili makama gönderilmaktadır. mlstır. g Ereğli limanı temizleniyor Ankara 28 (Telefonla) Ereğli Umanındaki batık 24 gemiden 16 sı çıkanlmak suretile limanın temizlenmesi İşi sona ermek üzeredir. Bu kış mevsiminde sefere çıkacak gemilere blr melce obnak üzere limanda bir saha hazırlanmaktadır. CUMHURİYET flbone seraili Senelik Altı aylık Üc avlık Bir aylık Nflshası 5 hurnstuı. 1400 Kr 2700 Kr, 750 . 1450 . 800 • 400 . Tofctur, 150 . Asil Türk Milleti Türk genciî Atafürk Cumhuriyeti sana emanet ettıî Tarih kadar eskiyiz. Tarihin en genciyiz. Ulusumuzun büyük bayramı he . nesredilsm edilmesln lade edilm» ve pinüze kutlu olsun. (»aTptpmire eönderileo evrak ve razılat M. NUBİ ÇAPA 1 nramdan mes'nüyet kabul olunmax. D ik k at

Bu sayıdan diğer sayfalar: