7 Aralık 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

7 Aralık 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 CUMHURİYET 7 Birîncikânım 1942 Meseleler Çocuk davası ^ ^ ^ = Yazan ^ Dr. Kemal Saracoğlu Çok çetin ve fakat ön plâna geçmesi gereken bir dava... Bu mesele zaman zaman gazete siitunlarında, mecmualarda yazılara konu olduğu gibi bir çok defa resmî ve hususî konıışmalara ve münakaşalara yol açmaktadır. Bu davanra esası nedor? Bizdeki önemi nekadardır? Ve nasıl halledilmelidir? meselesine herkes kendi görüş köşesinden bakarak hükümler çıkarüyor. Elbette bu davanın siyasî, içtimaî, Iktısadî cepiıeieri varFakat asıl mevzula hekimliğin alâkası büyük tür. Çocuk davası, siyasî bakımdan bizde bir nüfus davasıdr. Nüfusa muhtac bir memleketimiz olduğunda herkes bir dü şüncededir. Ancak bu nüfusun nasıl çoğalacağı işinde bazan blddetle kopüren bir muharririn hücumları, bazan muay yen bir fikir noktasından hareket edenlerin güzel ve fakat eksik göriişleri ortaya çıkıyor. Nüfusu çoğaltmak herkesin bildlği gibi üç yolla olur: 1 Doğumu artırmak, 2 Ölümü azaltmak, 3 Göçmen getirmek. Acaba memeketimizde nüfus davasına temeltaş: obnası lâzım gelen bu üç noktadan hangisi veya hengileridir? Şimdl bunlan inceliyelim: 1 Türkiyede bir doğum azhğı davası yoktur. Bunun varlığını ileri sürenler hiç bir temele dayanmadan İstanbul gibi bir iki büyük şehirde (çocuk istememek) ve (çocuk düşünnek) illeüerinin göze çarpmasma bakarak bütün Türkiyeye şamil bir hüküm çıkarmaktadırlar. Once şunu söylemek yerinde olur ki çocuk düşürtmek istiyen kadınların yarısından fazlası meşru olmıyan gebelikler içindir. Ikincisi çocuk düşürtmek veya çocuk olmasın diye müracaat eden kadınların sayısı kadar çocuk olsun diye çare arıyan kadın vardır. Daha kısa bir tablrle doğmadan bilerek öldürülen çocukların sayısı doğduktan sonra bilmiyerek öldürülenlere nazaran hiç sayılacak kadar azdır. Doktor olmıyan bazı muharrirlerin tanıdıklan muhitlerde gördükeri çocuk istememek işini Türkiyeye teşmil etmeleri çok kısa bir düşüncenin mahsulüdür. Hatta hiddetlenip de (eldivenli, beyaz gömlekli caniler) diye yapılan hücumlar davayı ne kavramıya, ne de halletmiye yaramıyan birer sabun köpüğüdür. Kadınlar çocuk düşürüyorsa sebebi nedir? Kadınlann hangi tabakası bu İşe başvuruyor? Hangi vasıtalarla çocuk düşürüyorlar? Düşürülen çocuk sayısı hakkında ortalama bir fikir eddnilmif midir? Bu hücumları yapanlar bu suallere cevab verecek durumda değildirler. Fakat çalakalera yazdıklan yazılar sağı solu rencide etmekten başka hiçbir işe yaramaz. Çocuk düşürmenin muhtelif saikleri vardır: Kültür sütunları MULAHAZALAR v Çocuğu düşüreni cezalandırmanın kifayetsizliği böylece sabit olunca onu önlemek için cezad;n daha tesirli bir çare bulmah. Bu da kadım çocuk düşürmeğe sevkeden amilleri ortadan kaldırmakla olur. Yani bunun çaresi ceza gibi menfi değil, (çocuk istememek) zaruretini gidermek gibi müspet olmalıdır. Kadonı, ölüm, hastalık ve kanuna rağmen bu işe icbar eden en kudretli amilin iktısadî zaruret ve cehalet olduğuna şüphı yoktur. Cehaleti ve iktısadî zarureti bertaraf etmek söylendiği kadar basit birşey değildir. Ama, bu sahada yapılabilecek şeyler de yok değildir. Meselâ: Bu cehaletle mücadele için çocuk düşürmenin zararları hakkında müthlş bir İstanbul Evkaf idaresi; Okmeydanıpropaganda açmak lâzımdır. nın boşaltılması isteğile beşinci asliye Çocuk düsürmeğe mâni olacak iktısa hukuk mahkemesinde bir dava açm\şdi tedbirler pek çoktur. Fak^t hemen tir. Dava, senelerce evvel Okmeydanınm yapılabilecek ve yapılması gerekenlet bir kısmma barakalar kurup yerleşmiş vardır. olan altmıştan fazla arnavut muhacir aa Memurların kaç çocuğu varsa ma leyhindedir. Evkaf, vakıf olan bu yerin aşlarına çocuk başına muayyen bir para fuzulpn işgal olunduğunu ileri sürüyor. Başlıyan muhakemede, Evkafın yekiü eklemek, b Memur olmıyanlann her çocuğu avukat Münib Hayri Ürgüblü; yerin Faİçin vergisinden muayyen bir miktar tih Sultan Mehmet tarafından «Ok atıp dua etmek İçin» vakfedildiğini anlatıp, indirmek, İstanbul fatihinin bu husustaki fermac Muayyen adedde çocuktan dahi fazlası İçin de ayrıca mükâfat ve prim nını ve Şeyhülislâm Ebüssüud efendinin feh'asını mahkemeye göstermiştir. Gevermek, rek eski ve gerek yeni hukuka nazaran d Bütün bunlan çocuk kendi ekmevakıf olan bu arazi üzerinde İktisabî ğini kazanıncıya kadar idame etmek, «müruruzaman» mevcut olamıyacağmı e Çocuğuna bakamıyan kimselere söylemiştir. Mahkemece Okmeydanmmuhtelif yollarla yardım etmek, da keşif mahiyetinde tetkik yaptınlmış, f Gayrimeşru çocukları kabul ede vukuf ehlince rapor hazırlanmıştır. Şimcek birer müessese kurmak. di muhakeme; taraflar arasmda lâyiha2 Ölümü azaltmak. lar taati edihnek safhasmdadır. Ve evBizim memleketimizde asıl dava bu rak üzerinde tetkiklerde bulunuyorlar, Evkaf. Arnavud muhacirleri buradan ^ıkarmak istiyor Buraya Fatihin büyük bir heykeli dikilecektir En doğru rota ve Okmeydam için bir dava açıldı «Türke doğru» Çoktanberi farkına varılmıştır; hem sezgin ve bilgin, hem duygua ve artist bir düşünce adamı, kafasındaki ze kâ maceralarını anlaürken, İstemiye istemiye bize bir itirafta bulunur. Yani fikirlerine verdiği düzenle okuyuculara asıl iç varlığının mizac örgüsünü gösterir. Evet, dinlediklerimiz, onda üreyen görüşlerdir, anlayışlardır ve anlatışlardır; lâkin çabucak seziniriz ki bütün bunlar, «Kosmik. şualar gibi, kendilerini saklıyarak gelen bir takım görünmez ışıklara bağlıdırlar. Tuhaf değil mi; İsmail Hakkı Baltacıoğlunun son kitabım okurken, dikkatimi ilk kamaştıran nokta bu oldu. Nitekim bundan şöyle böyle yirmi beş otuz yıl önce, onun ilk eserini okuduğum zanıan da ayni konuya takılı kaldığımı hatırlarım. O vakit Baltacıoğlu söze (Terbiyede inkılâb) diye başlamıştı. Bugünse çalkantılı varhğı, ilk davasınm son rotasını çiziyor: Türke doğru.. Bir siiriıı manası etrafında .1«,••ı Y a z a n : Faztl Ahnted Aykaç ı dur. Bunu hallettiğimiz gün nüfus artıOkmeydanında ötedenberi musevimı çok memnuniyeti mucib bir dereceye lerin mezarhğı olan meşatlıkdan dolayı yükselecektir. da Evkafca gene beşinci hukukta ayni Çocuk ölümünün yüksekliğinl biz esastan bir dava açıhnak üzeredir. Bu hekimler çok acı olarak müşahede ede yerin de öteki yer gibi vakıf olduğu biliyoruz. Meselâ sekiz on çocuk doğu kaydile; tahliyesi istenilecektir. rup da bunların dörtte üçünü kaybeden Keşif sırasmda; Okmeydaıunda Faanne pek çoktur. Bunu azaltmak lâzım. tihin İstanbuhı fethini ^ıüteaklp askerFakat bu muazzam bir iştir. Bizde eski lerine İlk zafer hitabesini irat ettiği taş bir itiyad saikile böyle bir mesele mev kürsü ve ok atılan yerlere işaret olan zuu bahsolunca akla gelen (hükumet taşlar gözden geçirilmiştir. Eğer dava yapsın) demek oluyor. Hiç şüphe yok ki istenildiği gibi neticeye varırsa, Evkaf, hükumete bu sahada bir çok vazife'ıer Okmeydanıru geniş ölçüde tanzim etterettüb ediyor. Ancak bu büyük işi, meği ve Fatihin beş yüzüncü devir memilletçe benimsenmeden yalnızbaşma rasimine kadar, eskidenberi meydanda hükumetin başarmasına imkân yoktur. mevcut kürsünün üstüne Fatih Sultan Çöken İmparatorluktan Cumhuriyetin Mehmed'in hitabe İrat eder vaziyette devraldığı sıhhî teşkilât yok denecek heykelini dikmeği düşünmektedir. kadar azdı. Çocuk hekimliği ihtısası bir iki hekime münhasır gibiydi. Bugün her Naf ıa Vekili şehrimizde yerde doğum evleri, çocuk bakun evleri, Nafıa Vekili Ali Fuat Cebesoy dün dispanserler ve Belediye çocuk mütesabahki ekspxesle Ankaradan şehr\mİ7e hassıslan gibi bir takım vasıtalarla hügelmişth. Nafıa Vekili şehrimizda bazı kumet bu muazzam derde çare bulmağa tetkiklerde bulunduktan sonra scyahaçahşıyor. Fakat acaba bu hususta halka tine devam edecektir. hiçbir vazife düşmüyor mu? Bir dakikada binlerce lirayı kolayca kazananlann Millî korunma mahkemesine a Kadın, taravetini kaybetmemek, bu memleketin bu ana meselesi içjn ver. üzülmemek, eğleııcesinden mahrum olverilenler dikleri kaç paradır? Çocuk Esirgeme mamak gibi lüks diyebileceğimiz sebebKumkapıda Şarapnel sokağınJa otuz lerle çocuk düşürür. Türkiyenin nüfu kurumları, himaye heyetleri iğne İle kuyu kazarcasma para toplamağa çalışı sekiz sayıda oturan seyyar köfteci Aksuna değil, çocuk düşürenlerin sayısına ter Dikran oğlu, fazla fiatla çkmek satnispetle bile bu sınıf kadınların adedi yorlar. Halbuki ortahalli bir insanm bır paket sigara alması kadar bile kendile maktan; Beykozda Fevzipaşa caddesinbizde endişe verecek mahiyette değildir de iki sayıda müskirat bayii İspiro Ekb Kadın, içtimaî sebeblerle çocuk rine bir yük teşkil etmeden binlerce lirayı çıkanp verebilecek eski ve yeni mekçi oğlu, fazla fiatla şarap satmaktan düşürür. Bunlar da mahduddur. Aüevî, Millî Korunma müddeiumumiliğine yolhele kocasile geçimsizlik, atisinden emin zenginlerimiz var. Bir oyun masasınm veya İçki sofrasında erittikleri paranm lanmışlardır. olamamak gibi teferruatı olan bu sebebbir kısmmı böyle bir işe ayırsalar acaba Kundura tamîrcisinin dükler de korkulacak kadar değildir. onlara hiç bir zevk temin etmez mi? c Kadın ütısadî sebeblerle çocuk kânına giren hırsız Çocuk ölümü, bilhassa İlk yaşlarda çok düşürür. İşte çocuk düşürmenin asi. Beyoğlunda Tünel caddesinde^ elli saikı budur. Çocuklara bakmak, büyüt oluyor. Bunu önlemek için ise resmî ve mek, istikbalini temin etmek güçlükleri hususî bir çok teşekküllere ihüyac var. beş sayılı dükkânda kundura tamircisi kadınla kocasını bu yolda müttefik yap Umumî sıhhî durumu ıslah, memleketin Mevludun dükkânına, anahtar uydurmaştır. Binaenaleyh çocuk doğunnak is temizliği, annelerin çocuk bakırrunı öğ mak suretile hırsız girmiştir. Hırsız. setemiyen veya çocuğunu düşüren kadınj renmesi gibi bir çok şeyler yapılması kiz çift kundura, dört kilo kösele, bir boya fırçası aşırmıştır. Salim adlı biribu yola sevkeden sebeb burada aranma lâzım geliyor. si; ayakkabılardan bir çifti iîe fırça\ı 3 Dışandan göçmen ğetirmek. Bulıdır. satarken ele geçmiştir. Acaba hangi içtimaî tabakalardaki ka nu en geniş manada tatbik eden AmeriEski Şark Demiryolları dınlar çocuk yapmamak veya çocuk dü ka olmuştur. Ancak onlar ırk ve cins şürmek hevesine kapılmaktadırlar? İh gözetmeden kapılan açmışlar ve şimdi memurlarının davası mal edilecek kadar az sayıda olan ço hâlâ göçmen kabul edebilecek durumda olmalarına rağmen, daha harbden evvel, Tasfiye halindeki Şark Demiryoilan cuktan korkan lüks kadınile fakrü zaruret dolayısile çocuk Istemiyenler bun kapılarını kapamak zorunda kalmışlar kumpanyası aleyhine eski memurlardan lardır. Ikinci sınıf da köylerde değil, şe dır. Görülüyor ki rasgele göçmsn kabulü iki jHizü ikramiye ve tazminat isteğile hirlerdedir. Köylülerden böyle şeylere mahzurludur. Bizim için vaktile bize müracaatta bulunmuşlardı. Neticede İsbaşvuranlar köyde değil, şehirde bu işi aidken ayrılmış olan ülkelerde kalan tanbul birinci ticaret mahkemesinde ayaparlar. Yani şehirleşince... Köyde doğ Türkleri getirmek mevzuubahstir. Hü çılan dava. mahkemece reddolunmustu. mamış çocuğu öldürmek hevesi yoktur. kumetimiz bu sahada tecrübe sahibi ol Bu dava için, aym on beşinci salı günü Çocuk düşünnek deyince hemen ma muş, onların yer ve yurdlannı ve çalış Ankarada, temyiz ticaret dairesicde aalesef bu Işle uğraşan, bazı hekimler ma imkânlannı hazırlamadan getirme çık mürafaa yapılacaktır. haürlanıyor. Çocuk düşürmekle iştigal nin zararlarını görmüş olduğu için önce eden hekimlerin müdafii değilim. Fakat köyler kurmuş, arazi vermiş ve bir se I^avga yemekte başladı. Dışarıda fırtına evleri, ağaçları, hattâ tophiç tereddüdsüz söyliyebilirim ki düşen nelik yiyecek ve ekecek zahirelsrini terağı sarsıyor, ağaçlardan kızıl, sarı mevçocukların kısmı azâmı kocakan ilâclan, min ve sair suretlerle yardım etmişttr. simsiz bir yaprak yağmuru dökülüyorakla gelen ve gelmiyen bin bir muar Bu yol çok külfetli, fakat en doğru ve du. vasıta ile düşürülmektedlr. Bu vasıta verimli yoldur. Ne yazık ki irısanların Ortaya çorba geldiği zaman genc çolarla düşürülen çocuklar taraamile düş şuursuzca birbirinin boğazına sarılmadudaklarını meyip bir parçası kaldığından korkunc larile doğan bu dünya harbi, herşey gibi cuh isyankâr bir tavırla venlerinden servetinin miktarını tahmlnefretle bükerek: ve hatta öldürücü ihtilâtlar başgöster bunu da güçleştirmiştir. Yemiyeceğim, bıktım bu çorbadan! ne çalışıyordu. Fakat birdeıbire kardemektedir. şinin sesile silkinerek kendlna geMi. Düşüncelerimizi hulâsa edersek: Ölü dedi. Sonra önündeki ekmeği geveliyerek Oğlan karnını İstediği gibi doyu:amadıÇocuk düşürmenin yasak oluşu, mü azaltmayı ön plâna almak şartile her ğı için duymakta olduğu çjcukça öfkeçocuk düşürmeyi önlemek değil, tahdid üç çareye de ihtiyacımız vardır. Memle sin ve nefretle öbürlerine baktı. İhtiyar adam başını çorbasma İğmiş, yi başka bir şeyden almak, bir güıültü, dahi edemiyor. Ancak iptidaî vasıtalara ketimiz şimdikinin bir kaç misli nüfusu hâdise çıkarmak ister gibı birdenbire müracaat yüzünden annelerin hayaü geçindirmeğe yetecek kadar fabiî ser tabaktan tüten dumanlara üşüyen yüzünü vererek iştahlı şapırtılarla içiyordu yüksek sesle: tehlikeye giriyor. Sigara içeni idam et vetlere maliktir. Onun için nüfusumu Yarın mektebe gitmiyorum! diye, mek, sigara içmenin nasıl önüne geçeme zu çoğaltmak meselesi bütün meselele Oğluna doğru tehdsdkâr bir bakış fırKitabları hâlâ almadmız. lattı, söfradan hiddetle kalkmamak için bağırmıştı. mişse ceza tehdidleri de bunu önliyemi rimizin başına geçmelidir. Millî müdayor. Çünkü buna karar veren anneler fasnm kudreti, iktısadî yükselme, mem cendini güç tuttu. Yavaşça homurdanır Hocalara, arkadaşlara rezil olacak değilîm. Dersleri takib edemiyorum. bir iki sene hapis korkusunu değil, ölüm leketin imarı, vTelhasıl herşey bu dava ;ibi: Ve bunu söyledikten sonra ferahla• Bunu da bulduğuna şükret, diye, korkusunu bile göze almaktadırlar. O un hallinde hisse sahibidir. mış gibi tabağına eğildi, annesinin enöylendL halde ne yapmah? Dr. Kemal SARACOĞLU Masanm ucunda oturan karısı, fırtı dişeden, üzüntüden titriyen ellerle bonanm kopmak üzere olduğunu hisseda şalttığı kuru fasulyeyi yemeğe koyuldu. İhtiyar adam oğluna nefretle bakırek yerinde kımıldadı. Gözleri kederle kocasından oğluna,oğlundan kızına doğru yordu. Tabağını geriye doğru itmişti. gidip geldi. Genc kız bütün söylenen Yüzü hiddettgn büsbütün kırışmijtı. leri duymuyormuş gibi dalğındı. Çor «Kafasmı kırmalıyım, diye düşünüyorbasmı kaşığmm ucile iştahsız, ağır ıçi du. Bana meydan okuyor! Onun için, yor, kımıldamadan, garib bir ısrarla ta onlar için neler çektiğimi, hepsini unutbağmm içine bakıyordu. Bir iki yag tular. Ben böyle olacak adam mıydım? doyurmak d mlasının yüzdüğü suyun üzerinde Senelerce onları beslemek, için omuzlarımı çökerttim. Daha düne başka bir âleme dalmış gibiydi. Işıklı, kalabalık sokaklarx soğuktan kı kadar hepsi melek yüzlerile gülüyorzarmış neş'eli yüzler, arzu, ihtiras dolu lardı. Şimdi hepsinin bakışlarında düş»8oye*« salibi bütün dünyaya yapılmış bakışlar, ipekler, kürkler ve elmaslar manlıktan, nefrett«n başka bir şey kalolan denenmiv; ifâçlar için bir g^ranti işaİçinde gülüşerek, söyleşerek karanlıkta madı.» Ve birdenbire parlıyarak bağırbir yıldız gibi parlayıp kaybolan kadm dı: retidir. »9oyc«« ilâçlarını bütün dünya dok Heplniz bana diş biliyorsunuz. Helar görüyordu. Sokakta kendisine ısrarla, ümidle bakmış olan bu erkeğin gözlerlni piniz sinirli, hepiniz şikâyetçi. Yetişir torları hastalanna vermekte vc bu ilâçlar düşünüyordu. O yabancı adamm tavrın artık anladmız mı? Sabrım tüklniyor. milyonlarca insan tarafından katîbir emniyet daki emniyeti hatırlıyordu. Onun o ba Âlıp başımı gideceğim. Halinizi o zaman kış tavn, kaygusuz halile kendisine ne gormek isterim. ve irimarla kullanılmaktadır. Karısı masanuı ucundan yüzü korkıı ler verebileceğini hesablamağa, ayakkablarından, yeni şapkası ve güderi eldi ile solarak bağırdı; Türk, en sığmdan, en enginine, en darından en ucsuz, bucak=ızına kaiar maddeli ve maddesiz âlemin bütün ufuklarma yayılabilmek için nereye yönelmelidir?. Baltacıoğlu cevah veriyor: Türke doğru!. Seçkin arkadaşın kitabı, bir genc nosil için millî bir cAmentü» dür. Esevin dış kavramlarına gelmeden önce bunun bize sezdirdiği adamm iç durumu üzerinde. biraz eğlenmeliyiz: Derinliği, duyarlığı ve sezerliği çok bir mizac.. Hem çekingen ve durgun görünüşiü, hem de atılgan ve dövüşken tabiatli blr yaradılış... Kıhcını kınında paslandırmıyan, ancak, onu çekince, havada boşuna salamağa da ahşkın olmıyan bir seciye... Doğruyu, katıyı, kuruyu aramaktan kaçınmaz, fakat en karanlık kuyuya indikten sonra, en gür ışıklı yaylaya da hemen atlamak hasreti çeken bir kafa.. İlim kontrolunu, yanında daima bir yaver gibi, bir müşavir gibi taşıyan bir Iham. Ancak ondaki tartı ve ölçü unsurlarını aldıktan sonra, düşüncelerinl donmuş düstur kalıblan içinde kötürüm tmez. Bir ilham ki serbest, rüzgârlı ve artist Bir yaradıbş ki meşhur kayakçılar gibi bir yandan en tehlikeli uçurumlardan atlamayı sevyor Öbüründen de bunun, ne sarp beden ve ruh idmanlarına mal olacağını biliyor. Şu uzatmalan sebebsiz yazmıyorum: Baltacıoğlu, Türk bugünü ile yaruumn en car.lı davasını kurcahyan bir alan üzerinde kalem yürütmüştür. Onun içindir ki, herşeyin başında kendimin bu adamı nasıl gördüğümü, görebildiğimi açık açık ;östermek isterim. Çünkü yukaııda da İşaretlediğim gibi arkadaşımızın «tezinde» kendisinin kafa hamurile ruh özünden yapma bir «sentez» buluyurum. Ve kendi inan temeli edindiğım davasınm üstünde durmak istiyorum. Pek belli, Baltacıoğlu, tereddüdü kendi zihni içinde yaşatmıyor d«jğı"; bilâkis onunla hayli çekişiyor bile. Lâkin onda bir kere fikirlerini düzenkdi mi, varacağı limana doğru, teknıil yelkenlerini birden açan bir düşünce Barbarosu göüyoruz. O vakit ne ilerleyişinde aksama var, ne de inânında bir pürüz... (Septisizrni), fikirlerinin ayarlarmı iyi anlamak için kullanıyor. Imanı ise m=am ülküye ulaştıran tek tılsım diye tanımış. İsmail Hakkı Baltacıoğlu hem milletçidir, hem milliyetçi... Onu hem inkılâba gönüllü görüyoruz, hem gelene;e vefalı... Onu hem geçmişin, tnjllî özlülüğüne dost buluyoruz, hem de gürleyici «muhafazakârhğa» düşman?.. cPeki ama, bu nasıl olur?» mu diyorsunu;: fikrimi hemen söyliyeyim; işte bu tam böyle olur; ve gerçekten ıleri adamda yalnız böyle olmak gerektir. Baltacıoğlu ötedenberi, ilmi, fenni, san'atı, felsefeyi e medeniyeti ister hem de gayet lıarektli yani dinamik olarak ister; ancsk bütün bu anlamları milliyetin emrinde ve milliyetin hizmetini göraret onu ciıazlsndırmak, kudretlendirmek kaygu mızın. dediği gibi <millet> fikri, medeniyet fikri değil kültür fikridir. Böyle ol madığı zamanlard medeniyet, tıpkı bir şişe tuzruhu gibi, devTİldiği yerin milliyet cevherini pekâlâ aşmdırır. Hatti sile sever. Hiç sevmediği şey ise, milli bazı defa da tamamile yakıp kazıyarsk yetin, hatta medeniyet pabasına dahi şu orada hiç bir som unsur bırakmaz. O saydığım anlamlara köle clmasıdır! Bu takdirde ortada kalan şey, ya boyslı bir çürük tahtadu", yahud galvanizmaü bir nun sebebleri mi?. «Türke doğru» ilk sahifelerinden baş teneke! Baltacıoğlu bunu çoktan sezlıyarak bu tezin bütün unsurlarını ayrı miştir ve yıllardanberi Avrupalı bilgin ayrı vitrinlerde gözlerimızin önüne ko ve milliyetçi sezghı içuliğile şu konuyı evirip çevirmiştir. Zira kendisi pokâlâ yan geniş bir sergidir. Müeilif pek haklı anlamıştır ki ileri anlamda bir Avrupaolarak bize şunu anlatıyor: Maddî egelılık, şahsiyetsiz ve sonuncu kerteden menlik bile ancak (manevî istik'âl) abibir teknik mukallidliği ve dış ambalâj desinin kuralı ohnakla bütün'.üğüne Henüz kübik şiir yazacak çağda bir içinde medeniyetin dümen neferi gib erer ve ancak o zam£n müspet ve yayürümek olamaz. Bu alanda onun inanı çocuk olduğu tahmin edilen bu Vehbi rarlıklı bir değer ifade eder. İnce oldumillî inkılâbımızın imanile bir yönetim Aşkun'a, ve arada bir sağda solda görüğu kadar hayatî önemde bulunan bu len emsaline, akıllarmı başlarına topladedir. nükte, çok dikkatten kaçmıştır. Onu malarını tavsiye etmek lâzım: Bu köhne (Türke doğru) yu bir kumandaya ben dünyada vicdan, namus, vatan, ulus, adeta cımbızla tutarak pertavsızımızın altına yeniden getirdiği için Baltacıoğlu zetebiliriz Müeilif burada bütün bir dostluk ve sevgi paraya inkılâb etmena teşekkürler!. Açık söyliyeyim; bu İşa milletin irfanuıı silâh başına çağırıyor. miştir; ve yeryüzü hiçbir zaman faziZira bu kitabla arkadaşımızın önümüze letsiz İnsanlann cenneti değildir. O karete ihtiyacımız vardı, «Türke doğru» bizim bugün önümüzde sürdüğü dava, millî kültürün bütümidür, dar değildir ki, bazı zayıf ve hasta bünbir ana yoldur. Müeilifin ahlâk, hukuk, Orada herkesin görüsüne yer var. Alim yeleri kötü bedbinlik yollanna sürükterbiye, mimarî, yurd içi, dekorasyon, terbiyeci, dilci, mimar, dekorasyuncu liyen, bugünün hâdiselerine ssdece o edebiyat, tiyatro vesaire gibi konular bahçıvan, terzi, filozof, ahçı ve sosyolog aşağıhk addolunan mefhumların müdaüstündeki görüşleri, bizi hep bu geniş «Türke doğru» yürümelidirler. Çünkü faası ve devamı için katlanılıyor. Bir gün gelecek; şu veya bu şekilde, bir bulvara ulaşüran yan sokaklardu. O se gerek millî yol gerek millet yolu yeni dünyaya çıkacağız. Bu dünyanın bebledir ki Baltacıoğlunun küçük kita tanedir! Bundan ne çıkar? Bundan şu dahi esası, gene ve her zaman, vicdgn, bım, irili ufaklı bir tikım çayların su çıkar ki her Türk ferdi o caddeyi açmak namus, vatan ve millet üzerine müstenid yunu bağrında tophyarak, bunlan jde zorundadır. Bu böyle olunca da hepimiz olacaktır. Şu basit sebeble ki uzck alin enginine doğru götüren duru, fakat fcu işin eski deyimle «amelei mükelle yakm hepsini vatansever, vicdanlı ve coşkun bir ırmağa benzetmek hiç de fe» sinden sayılınz Baltacıoğlunun şüp namuslu bildiğimiz milletlerin, hep bir yanlış olmaz. Benim düşüncem budur. hesi? hakkı var. Arkadaşımız, bu eseıin araya gelib ortaya bir namussuz ve vıcHemen bir iki konu üzerinde ayrıca de Türklük mihver fikri yanlarında bir dansız dünya çıkarmalarına ımkân. yokdurmak isterim; kendi yazılarmıda, var hayli düşünce billurlaştırıyor, ve kitab tur. lıklarını daima «karanhk aydmlar» keli sadeliğile, herkes gibiliğile orijinaldir Bu sözleri, farkmda olarak veya olmelerile damgaladığım İçsiz münevver Temiz dil, sarsıntısız inan, kesin ve yaller zümresi hakkında eser sahibinin ba çm üslub, hepsi var. Ustelik de açık ve mıyarak, yanlış telâkkil'ere kapılanlakısı pek önemlidir. Baltacıoğlu, bu gibi yüksek bir amaca doğru, imanlı bir akın n eğer imkânı varsa ikaz için yahakgün ötesinde ışıksız kalmış, talih yok görülüyor. Sayın müeilif, istediğini bilen zıyoruz. Fakat İş mutlaka « kı kötektir.» e dayanacaksa Cumhurisullarına, bizim cömerd geleceklerimize ve bildiğini pek severek istiyen bir ülyet müddeiumumiliğine bir hayli çalışuyar, merd bu ilgi gösteriyor ve «Aydm, kücüdür. İdeali fsthetmek için, düşünmak düşüyor demektir. bir hastadır, • soysuz değil! Onu kurtar celerini bir «muhasara» ordusu halinde D. N. konusunun dört yanından ilerletiyor mak, millî kültüre sokmak lâzımdırı Pek güzel, pek güzel! Gelecek konuşmadiyor. Ne doğru ve ne güzel! Bir yangın başlangıcı Ben bu necabetli sözlerde, kendi ina yı gene (Türke doğru) ya çevirmeği Üsküdarda Belediye mahallesinde nım kadar can dileğimin de en s;cak kendime zevk bileceğim. dilini işitiyorum. Sebebi şu: ArkadaşiFazıl Ahmed AYKAÇ cami sokağında otuz dokuz sayılı, iki katlı, sigortasız ahşap evden yangın çıkmıştır. Pencere önündeki masaya koAMERİKANIN 3 MEŞHUR RADYO YILDIZİ nulmuş petrol lâmbası kazaen devrilince petrol parlamış, masa İle sedir, yasdık yanmıştır. Yangımn sirayetine meydan verilmemiştir. Evin sahibi olan ve ayni yerde oturan Ali oğlu Münir hakkında; dikkatsizlikle yangına sebeb olmaktan tahkikata başlanmıştır. yarattlğl senenin en büyük müzikal filnıi olan Yapı mecmuasının son nüshasında (1 İlkkânun tarihli) Vehbi Cem Aşkun imzasile <Yok> başlıklı kübik bir şiir var. Şu parçasmı beraber okuyalım: Vicdan, namus, Vafan. ulus, Dostluk, sevgi Aşk'tır PARA.» Dünyamız cennet oldu Faziletsiz İNSANLARA... Vezni, mısraı, kafiyesi, beyti veya kıt'ası, hattâ sadece, zevki olmıyan bu acayip şairin zihniyeti nedir? Bu dünyada vatan, millet, vicdan, namus yani mukaddes bildiğimiz mefhumlardan hiç biri kalmamış ve dünya namussuzlara cennet olmuştur öyle mi? Memleket efkârını zehirlemekten ve memlekete lüzumsuz bedbinlik havası yaymakta başka hiç bir İşe yaramıyan bu aşırı ve elbette hususî maksadlı düşüncelere biz asla kapılmadık. M1RY MARTİN GONNİE BÖSWELL DON AMECHE'in VEDA BUSESİ Pek yakında LÂLE A. Suad Ziya Kant'ın bir çocuğu oldu Arkadaşımız avukat Suat Ziya Kant'ın bir kız çocuğu dünyaya gelmiş ve İnci Ismi konulmuştur. Yavruya u zun ömürler temenni eder baba ve anasını tebrik eyleriz. Sinemasııtda Türkiyede 10 senedenberi eşi görülmemiş bir şaheser Hastabakıcı kursları Yardımsevenler cemiyeti Kadıköy şubesi reisliğinden: Şubemiz, hastabakıcılık kurslanna Nümune hastanesine devam edilmek üzere, talebe kaydına başlamıştır. Yazılmak istiyenlerin, her çarşamba günü saat 5 te Kadıköy Hâle sineması karşısındaki Kızılay binasmda şubemiz merkezine müracaatleri rica olunur. ALTIN ŞEHİR KRİSTİNA SÖDERBAUM Renkli film tekniğinin en son zafer abidesidif. Zarafeti, değişik ve güzel tuvaletlerile gözlcri kamaştıran J O A N Sevimli artist B E N E T T GEORGE RAFT CUMHURİYET Hbone şeraiti Senelik Alb aylık Üc aylık Bir aylık Nüshası 5 fcurnştur. Tiirkiye Baric tctn tcln 1400 750 4M 150 Kr 2700 Kr, . 1450 . • 800 • Soktar. . En güzel ve en heyecanh bir filmde buluştular: TEHLİKELİ YOL Pek yakında MELEK Sinemasında Dikkat Gazetemize eönderileo evrak ve yanlac oesredilsuı edilmesln tade edifanes n rivaından «««'nÜTef ttahoi mektuba uzandu Biraz sonra öbürleri onun titrek heyecan dolu bir sesle şöyle mınldandığmı duydular: Aman Allahım, aman Allahım! Ve ona doğru telâşla koştukları zaman ihtiyarm değişen yüzünü, parlak, neşeli gözlerini, heyecandan, sevincden titriyen dudaklarını gördüler. Elinde mektubu salhyor: Cerfıal ikramiye almış, yüz lira gönderiyor, diye bağırıyordtı. Ona biraz'sıkmtıda olduğumuzu yazmıştım. Şimdi gitmeliyim, postada arar bulurum. Ve kapıya dcîğru koştu. Kansı heyecandan yüzü kızarmış, arkasmdan yün atkısım koşturuyor, yumuşamış, şefkat, muhabbet dolu bir sesle: « Bey üşüyeceksin, bunu al, bunu als diye sesleniyor. İçeride genc kız, küçük kardeşine, «babama karşı geliyorsun, zavallı ihtiyar, yaznk değil mi?» diye, söyleniyor, küçük, yüzü, gözleri neş'e ile parlıyarak: •Canım ne söyledim ki!» diye, şikâyet ediyordu. Sokakta rüzgâra, fırtınaya cesaretle göğüs vererek yürüyen ihtiyar, teessüfle: Zavallı küçükler, diye, düşünüyoröu. Onlara haksız yere çatıyorum, Ne suçlan var! Ve yanından geçen, burunlaıım kaşkollerine sakrnuş iki kişinin kulâğma çalışan muhaveresinden şu bir kaç kelime: < Yahu anlamıyor musun, bu öyle bir zaman ki, insan en sevdiklerine düşman oluyor. flayatla boğuşmaktan, mücadeleden âciz kalınca karşısmdakine saldınyor..» sözleri birdenbire gözlerini yaşarttı. İçini çekerek «ne doğru, ne doğru!» diye, mırüdandL < = Küçük Hikâye Hayat kavgası Heride Celâl lıım nekadar mes'ud olabiürdim!» diye, Bey, bey!.. Adam ona doğru dönmüştü. Tehdidkâı mırıldandı. 30 sene evvel cebindeki bir bir tavırla: kaç paraya yöni girdiği küçük memu Sus hanım! dedi. Seni de biliyoram, riyete güvenerek annesinin ısran, genc nasıl ğizli gizh' şikâyet ettiğini, kapı ar bir komşu kızın parlak bakışlan, tazelikalarmda söylendiğini, sızlanıp durdu ğile sarhoş olarak evlenmişti. Nekadar ğunu görmüyor değilim. Sen de onlar az sevişmişlerdi. Kadın ne çabuk şişdan farkh değilsin. Hepiniz bul buluştur, manlamış, kabalaşmış, arka arkaya dogetir diyorsunuz. Ama nereden. nasıl? ğurduğu çocuklarla bozubnuştu. Evden, Bunu düşünen yok, harb, sıkıuü yıiiarı, çamaşırdan, yemeWen ve çocuklardan idare edelim, sabulı olalım diye, çocuk başka bir şeydüşünmez oltnuştu. Sonra ları teskin edecegine, onlarla birük olu çocuklar büyümüşlerdi. En büyüğü bayorsun. Kızın manto ister, oğ'.unun ki şını kurtarmıştı. Anadoluda dolaşıyortabları alınmadı. Sen bir köşeye üç kilo du. İyi bir memuriyeti vardı. Ortanca olsun şeker atamadm. Ekmek yetışmi kız evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştı. yor, haydi bana hücum değil mi? Fakat bu İkisi «Beni düşman gibi görüVe soluyarak kalkıp yürüdü, penoe yorlar» diye düşündü. Bu düşünce başka renin önüne gitti. Arkasuu dönerck dı zaman olsa belki gözlerini yaşattır, kalşarısını seyreder gibi durdu. Sokakta bini üzerdd. Fakat şimdi^hiddetten, mütyağmurla savrulan kuru yapraklar gibi, hiş bir öfkeden başka bir şey duymuiçinde de birşeylerin sarsıldığını, yıkılyordu. Dönmek, onlara acı hakaretler dığmı, bir fırtınanın koptuğunu hissedietmek, hatta dövmek ve herşeyi öylece yordu. Düne kadar aziz olan karısına, bırakıp gitmek istiyordu. evlâdlarına karşı şimdi müthiş kin duOdanm havası nefret ve düşmanlıkla yuyor, bütün insanlardan nefret ediyordu. Birdenbire dairedeki gene, neşeli ağırlaşmıştı. Uzun süren sıkmtıü bir sükâtibini gıpta İle hatırladı. N^sıl tasa kutten sonra sofradakiler birdenbire u sız, hayatından memnun bir hali vardı yanır gibi yerlerinde sıçradılar. İhtiyar Enerji, cesaret doluydu, Klzlann peşin adam pencereden uzaklaştı. Kapı çalıden koşuyor, gezmeden, eğlenceden baş nıyordu. Kadın yerinden kalkarak süka bir şey düşünmüyordu. Dünyayı yan rüklenen a4ımlarla kapıyı açmağa gitti. gına çeviren harb, pahalılık hiç bir şey onu korkutmuyordu. Ihtiyar adam: «Ahp başımı gitsem ve bir daha bunları görmesem, uzaklara kaçsam» diye, düşündü. Sonra acı acı gülümsedi: <AUaBiraz sonra elinde bir msktubla geldi. Mektubu kocasmm önüne doğru atarak: «Cemalden olacak» dedi. Cemal büyük oğullan idi. İhtiyar ad*ım kaşları çatılmış, gözleri keder Ijulutlarile karanlık

Bu sayıdan diğer sayfalar: