28 Eylül 1947 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

28 Eylül 1947 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

C'UMtUiKlYUl 1S47 ııınnmıiiiıııııınıııııııiinıiinıııııiiiiiiisüiiımiii; AMERİKÂ NEKTUBLÂRI İKT İ BÂSLAR Şetıir bütşesinin tetkikı sona erdi Daimî Encümen, açığı 12 mUyona indirdi tstanbulun Beîediye ve Hususî İdare bütçesinin Daimî Encümence tetkikı dün akşam ikmal ecilmiştir. Bütçe yarm Şehir Meclisi başkanlığına verilecek ve çarşamba günü toplanacak olsn Şehir Meclisinde ruznameye alınacaktır. Evvelce de yazdığımız üzere yeni sene bütçesi geliri 26, gideri 45 milyon lira idi. Bu suretle 19 milyon lira kadar bir açık göze çarpıyordu. Daimî Encümen, bazı incelemeler ve bedeli behemehal bu sene ödenmesi icab etmiyen masraflardan ve bazı tasarruflardan istifade suretile bu açığı 1012 milyon liraya indirmeğe muvaffak olmuştur, Bu suretle mütebaki açık hükumetin her ay Belediyeye bir milyon lira yardım etmesi veyahud bu miktarda gelir temin etmesi suretile kapanabilecektir. Şehir Meclisinin bu defaki toplantısı mühim' olacaktır. Görüşülecek meseleler meyanmda Meclisin tatili esnasmda toplanıp çalışan ve Istanbul Belediyesine yeni gelir kaynakları teminile meşgul olan komisyonla İstanbul Belediyesinin yeni statüsünü hazırlayan komisyonun raporu, ekmek ve süt fabrikalarınuı tesisi işleri, Tramvay ve Sular İdaresi bütçeleri dolayısile bu idarelere aid elektrik fabrikası siparişleri ve otobüs mubayaası işi gibi şehir işleri vardır. Bu defaki toplantı 45 gün sürecektir. Şehrimlz Millî Egitim Müdür muavinlerlnden Baha, Çapada açılan enstitü müdür muavlnliğine tayin edilmiştir. NALINA Bir kahraman emekliye ayrıldı u kahraman 1903 eylulünün 25 inci günü doğmustu. JS47 eylulünde emekliye ayi'üciığına göre, henüz 44 jaşındadır. 44 senfclik hayat, emekliye ayrüacak bir jaş degildir ama, o çok yorulmıış ve yıpranmıştı. Çünkü bütün ömrü savaşmakla geçmLşti. Balkan harbinde, Karadeoizde, azkalsın hayatma mal olacak kadar ağır bir yara aldığı zaman, henüz çocuk denilelcek bir yaştaydı. 10 yaşına bile basmamışlı. Bu yaras» tedavi edildikten son ra, karanlık bir gecede, Çanakkale Boğazından çıktı ve düşman donaumasına gorünmeden denize açıldı, Yunaııiılarııı Şira adasında bir nakliye gemisini ağır yaraladı. Akdenizde dolaştı. Sonra, Süveyşe gitti. Oradan Akdenize çıkarak bu defa Adriyatikte dolaştı, Bazı düşman gerailerine hücum etti. Tekrar Süveyşe dönerek Kızddenize geçti. Balkan harbi bittikten sonra, İstanbula geldi. Yorgundu, bir müddet Halic kıyılarında is(irahat etti; tedavi edildi. 1914 te Birinci Dünya Harbi patlayınca tekrar hizmete koştu. Karadenizde vazife aldu Bir Rus limanınn hücum etti. Arasıra Boğaza geliyor; biraz din. lendikten sonra tekrar denize çıkıyor, Rus kruvazörleri ve muhriblerile çarpışıyordu. Bir kaç defa biiyıik tehlikeler atlattı. Fakat öyle cesur, öyle kalıramandı ki gene denize cikinakf.au, gene savaşmaktan geri kalmıyordu. Ne mayinler ne Rus zırhlılarının ağır topları, ne de Karadenizin müthiş flrtınalurı onu korkutamıyoıdu. Nihayet 1918 de muzaffcren Odesa ve Sıvastopola girdi. Birinci Dünya Harbile beraber, onun da bâ hnrbdeki dört yıllık savas hayatı sona ermişiL Mütarekede İstanbula gcMi. O kara ve karanlık günlerde, Halic kıyılarında, yorgun hasta, bitkin, yüreği yaralı bir halde yatıyordu. Bütün fedaknrhkları unutulnıuştu. Mütarekede Istanbıılda iktidar mevkiine gelenler, onun yüzüne bile bakmıyorlardı. O, kendi perişan balinden ziyade, memlekeün başına gelen felâketlere üzülerek, ilk fırsatta. gene dövüşmek üzere, emir bekleyip duruyordu. Artık onun ocağı tütmüyor; fakat tstiklâl marşının Korkma, tönmez bu safaklarda yüzen al tancak; SöTimeden yvrdumun üstünde tüîen en son ocak. Nylon'un mazisi, hali ve istikbali Yazan: Hulki Sanar özelüklerini şöyle bir cetvelle gösterebiliriz: Sun'î Nylon Pamuk ipek Yün Metanet 10 6 2 2 Aşınma mukavemeü 10 4 2 3 Yıkanmada hacün eabitliği (çekmezlik) 10 6 8 1 NewYork, eylul Amerikanın meşbur (Dupont) fabrikasi 1938 senesinin •onlarına doğru piyasaya Nylon isminde bir madde çıkarttı. O zamanlar, yalııız diş fırçaları imalin<le fcullanılan bu madde üstün özelükleri dolayısile bugün her sehada istifadeli kullnılıs şekilleri bulmuş ve nylon, ipek, pamuk gibi tabii mensucat maddelerinin olduğu kadar »un'î ipegin de en büyük rakibi olarak tanınmaya başlanmıştır. Nylonun keşfi ve mahiyeti Son yarım asır zarfında Ame'ikamn kimya sahasında dev adımlarile ilerlemesinin en büyük sebebi şüphesiz kl (araştırma laboratuarlari) denilen teSekküllerdir. Bunların vaaifesi genis. kadrosu ve »engin bütceeile sadece yeni çeyler bulmak lçin ilmî araştırma. yapmaktır ki bugün Amerikada btitün fabrikalar ve hatta Ünlversiteler kendi 11ml araştırmalanıi! kendi lâboratuarlaruıda yaparlar. İ»,t« nylonun hikâyesi de Dupont fabrlkalannın genlş laboratuarlarında muhtelif uzvî maddeier üzerinde yapılan çahşmalarla başlar. 1930 senesinin sonlarına dogru, Dupont kimyagerlerinden bir grup ipek, pamuk .kauçuk gibi tabi&tte bol bol bulunan (Dev MolleMUü) maddelerin bünyelerinl tebkik lçin yaptakian tecrube1er M T I » ^ " ^ yeni bir madde elde ettiler. Bu madde, küçük moleküllerin zincir jeiilnde birbiri arkasından dizllmesinden meydana. gelmiş olan büyük moJeküllerd«n lbaret uzvl bir cisimdir. (Linear polymer.) Henüz hiç bir üoarl kıymetl olmaınakla oeraber lyl bir mensucat lpliği haline getlriiebilmek lBtidadını gösteren bu yeni madd« üaerinde çalısmalaj setıeleroe devam ettL Bu çalışmalara (230) kadar tecrübe sahlbi kimyagerln iştirak ettlil düşünülürse Amerikada araştırma Işlertoe verüen ehemmlyet belli oiur. Fak&t, sarfedilen mllyonlarca dolar ve o kadar emek boşa gitmemlş, nihayet mensuoat lpllgi olmaya elverişll ilk sentetik (dev mollekülü) dsim elde edilnüştir. Burada çunu da tebarüz etürmek lsterim ki, her ne kadar nylondan çok evVel sun.l ipek yapmak suretile tabll lpeğln büyük molekül bünyesl taklid edilmişse de. bu, selliloz glbi gene tablatte bulunan büyük moIeküllU bir maddenln şeklinl değiştirmekle oluyordu. Halbuki, nylon doğrudan doğruya küçük moleküllü maddelerin bırleştlrllme8i (polymerizaüon) lle elde edilen llk kullanılışiı ve sağlam mensucat ipliğidir . Hnsosirctler ve knllanışı Nylon, fevkalâde metanett dolayısile bu harbde bühassa agır bombardıman tayyarelerinin lâstiklerinln iç örgülerlni lmal için uygun bir madde olarak çok kullanıhyordu. Her ne kadar, lpek ve pamuk ipligi bu maksad için kullanılabilirse de bombardıman tayyarelerinin ağır olmasindan ötürü, iniş esnasında lâstigin üzerine binen büyük yüke tahammül edebilen en uygun madde nylondu. Nylon bumaşlann en mühim hususlyetlerinden blrl çabuk kurumasıdır. İpliklerinin mesamatsız olması dolayısile kumaş yıkandığı zaman gayet az su emer ve çabuk kurur ki bu sebeble nylon kumaşlar şemsiye, kotra yelkenl, deniz mayosu v.s. glbl daima su lle temas eden maddelerin Imallnde çok kullanümaktadır. Türkiyede nylon lsminl meşhur eden çüphesiz ki kadın çorablarıdır. Kadınla rımıa (çorab kaçması) îelâketinden nisbeten koruyan nylon çoratılarm dayanıklılıgı her şeyden evvel nylon ipliğinin elastikl olmasindan ileri gelir. Eğer her hangl bir şey çoraba takılırsa, Iplikler derhal kopmayıp bir miktar uzar ve sonra eskl vaztyetlni alır ki bu da çorabj kaçmaktan kurtarmaktadır. Nylon lpliğinln mukayeseli bir şekilde Bizim eve arılar üşmüş. Nasü üş müş? Nereden üşmüş.. bir türlü keşfedemedik ama, eve an doldu. Habire ö'ldurüyoruz. Gelen gldenler « Aman uğurdur> diyorlar. Bu mübarek uğur da hep böyle münasebetsiz şekilde ken dini haber verir. Kâh kuş tersi olup başımıza konar, kâh a n olup evimlze (işer. Vaiide de böcekten hiç hoşlanmaz. Hele bu arılar için affedersiniz, sözüm meclisten dışarı eşek arısı diyorlar. Ne yapsın? Almış eline süpürgeyi, rasgele vuruyor. Bir taraltan da arıların üşüştüğü balkona filit sıktırıyor. Ben seslendim: Anne! Sen bu işi bırak! An sokar, başimıza iş açarsın! Sss etır.edi. Ama ben patpattan^ a n katüâmmın devam ettiğini anlıyordum. Sonra ben işime daldım ve unuttum. Telefona çağırdılar. Bir kat lndim, ne göreyim; vaiide ayağım uzatmış, üstüne de bir şey sürmüş, oturuyor. Ne oldu? An soktu. Hayır, çorabın Ustünden nasıl soktu, şaştım!. Ben demedim mi anne! Bir de... Uzatma! Oldu bir kere. Ne ise amonyak falan filân. Lâkln eşek arısı ay affedersiniz, sözüm meclisten dışarı! zarph oluyor. Kadınm ayağı aman affedersiniz! şlşti. Hâlâ da öyle! Ve bu hâdise bana bundan şu kadar zaman evvel Fifi ve Mimi ile birlikte git tigimiz bir misafirliktekl acayib vakayı hatılattı. Efendim, tanıdîklarımizxian bir aile btd Adaya davet etmiştl. Ada lyidir, güzeldir, günü birliği gitmeğe deymez. tkl saat gitme, iki saat da gelme, dört saat yol eder. Gece yatısma da benim gözüm yok! Otelleri pek iyi degildir. Onun lçln ben Ada davetlerine daima pas! derim. Ama bu seferki öyle olma Demek ki yukarıdaki cetvelden kolayca anlaşılacağı üzere nylonun nıetanetini (10) rakamile gösterirsek yününki ancak (2) dir. Yanl nylon yünden beş defa daha dayanıklıdır. Gene cetvelde gösteriidigi gibi nylon kumaş yıkandıktan sonra yünden (10) misli daha az çeker. Bundan başka adi alevde tutuşmamak, yüksek bir erime noktası, elektriğl nakletmemek, asid ve alkalilere karşı mukavemet v.s. gibi özellikler dolayısile son zamanlarda nylon yalnız mensucat maddesi olmaktan çikmış, gerek elektrik tellerinin tecridl, gerek sanayl aietlerinin yapılması gibi degişik yerlerde kuHarulmaya başlanmıçur. Nylonun birdenbire bu kaıdar yayümasının en mühim sebebleri muhakkak kl Amerücan halkımn yeniliğe karşı alâkasıdır. Tabil bu alâka büj"ük reklam vasıtalarile daima desteklenir. İki ay evvel Amerikada yaptığrm bir seyahat esnasmda büyük şehlr muhitinden bir hayli uzaita bulunan bdr evde geceledim. Odamm perdeleri nylon kunıaştan yapılmıştı. Aynı şekilde geztilğim her yerde nylonun her türlü maksad İçin kullanüdığını gördüm. Bugün Amerikada çofe az lnsan lpek çorab kullanır. Çünkü nylon daha dayaruklı ve ucuzdur. Nylon klmyası Yukarıda da bahsettigim glbi nylon her şeyden evvel biiyük moleküllü bir clsiındir. Daha llml bir tablrle zlncir moleküUU sentetik blr (polyamlde) dlr. Istihsal İçin e^elâ Adipik aslt lazımdır ki bu maden kömürü katramnda bol bol bulunan benzenden elde ediür. Teamül: Benzen, benzen sülfonlk ftslt, phenol, cyclohexanol, cyclohesmone, adipik aslt yolunu taktt» eder. Böylece elde edilen Adipik aslt amonyakla münasib şartlar altında muamele edilirse, (Hexamethylene dismlne) elde edüir. Teamül: Adipik aslt, amoniunı adipat, adipamlde, adipanitrile, hexamethj'lene diamlne yolunu takib eder. î?te bu hexamethylene dlanüne ve Adipis asit bSrleşmesinden adı sofra tuzu özelllklerlnde bir ci&lm elde edilir kl, buna (Nylon tuzu) deniz. Klmyaca ismi (Hetlamethylene diamonium adi pate) dir. Nylon tuzu Dupont fabrikasının Belledekl geniş fabrikalarında hazırlandıktan sonra suda eritilerek büyük tanklar içerisinde Dlawerd«ki esas plastik endüstrislnln bulunduğu Seaford çehılne nakledillr. Burada mahlul bulunan nylon tuzu evapörlers gönderilerek suyunun bir kısmı uçurulur. Artık madde polymertzation için hazardır. Şimdl otoklavlarda esas ameliye başlar ve (Hexamethylene diamonium adipate) dan bir mol su çıkarılarak moleküller zinclr hallnde birleşir ki ijte asü nylon maddesi budur. Ameliyenin buraya kadar olan kıamı lle lpek yahud pamuk gibi tabil cisimlerin molekül bünyesi taklid edllmij olur Bundan sonra madde Iplik haline getirilmek lçin eriülerek küçük delikli levhalardan geçirilir ve teşekkül eden lpllkler bobinlere sarılır. Görülüyor kl nylon istihsall lçln knllanılan lptidai maddelerin esas menşel hava, su ve kömürdür. Çünkü lâzım olan benzen maden kömürü katranının terkibinden meydana gelmekte, amonyak lçln lâzım olan hidrogen, su ve kömürden, azot lse havadan elde edilmektedlr. Fakat bu demek degildir ki (hava ve su her yerde bulunduğuna göre) sadece kömürü olan memleket nylon elde edebllir. Nylonun lstihsaJinde bütün kimyevl lstihsallerde olduğu gibi büyük blr endüstri ve her çeyden evvel genlş dı. Dostlanmızdan îSuad Bey adında kalantor bir zat var. Hareml de Şahende Hamm. Gönlü gani, mezhebi genlş yüreği açık bir çift! Kaç defa çağırdılar gidemediydik. < Biz'slzl otel köşesinde bırakmayız!» diye de teminat verince artık reddetmeye yüzüm kalmadı. Glttik. O akşam orada kimler vardı, doğrusu pek hatırlayamıyacagım. Böyle toplantılarda bulunanlardan bir kaçı insanm hatuında kalu". Ya çok güzellerl, ya çok çirkinleri, ya çok zseki veya çok hımbılları.. Ne ise orası blze lâzım değil. Davetli olduğumuz bu Ada köşküne de bizimkl gibi a n üşmüş olduğunu ögrendik. Bana ne? Arı benden ne alır? Ben çiçek miyim? Lâkln bizim Fifi yok mu? An gördü mü deli oluyor. Aman benim ödüm kopar andan! diye şikâyete başladı. Onun yüzündsn caaanım balkondan içeri girdlk. Ne imiş, bir kaç a n görmüş. Ayol gece a n dolaşmaz, dediysek de lnanmadı ve bize anlattı. < Ben bir kere blr arkadaşın motosikletine binmiştim. Giderken^ giderken yüzüme şap! diye bir şey çarptı. Ben aldırış etmedim. Derken yanmaya başladı. Ama nasıl yanıyor. kavrulmuş gibi. «Aman yanıyorum yahu!> diyorum. Bizim arka.daş kendinl sürate vermiş, Işitmiyor bile.' <Ayol yüzüme btr şey oluyor, baksana!> diye bagırdım. Güç belâ işittl. Motosikleti şöyle bir kenara çekti. İndik. Yüzüme baktı. Başladı gülmeye.. Ben: Gülmenin sırası mı yahu! Alnıma bir gerginlik geldi, yanıyor. Ne oluyoruz? dedikçe. o katılıyor gülmekten. Haydi bin de eczaneye gldelim! dedL Tekrar motosiklete bindik. Hâdise Alman çiftliği civannda olmuştu. Oradan Osmanbeye geünclye kadar benim yüzüm gerildikçe gerildi. Fena halde de canım yanıyor. Eczaneye geldik. Bizim arkadaş eczacıya dedi kl: Alman çiftliğinin önünden geçsrken oradakl arılardan biri bizim arVrsdaşı soktu. Biraz... Ben o kadarını biüyorum. Oradaki aynaya bakarken alnımm sağ tarafmda oeviz kadar blr şiş görünce birdenbire içime fenalık geldi. Bayılmışım. Sonra Maarifte bir tayin Fındık piyasası Fındık plyasasındaki durgunluk devam etmektedir. Fındık Ihracatçılar Birliği unuımi kâtibl Haydar Emiroğlu fındık piyasasımn durumu etrafında gu lzabatı vermiştir: « Memleketimlzin fındık ihrac vazlyeti gayet ümld verici bir durum arzetmektedir. Şlmdlye kadar memleketimizden fındık ithal eden memleketlerden ayrı olan bütün Cenubî Amerika devletleri bizden iındık lstemektedlrler. İtalya ve Ispanya piyasalarının Türk fındıklarına rekabet etmelerine Imkân yoktur. Çünkü mahsullerimiı dünya piyasalarının en üstün kalite mallarıdır. Üstelik mah6ulümüz de bu yıl boldur. Pıyasada görülen flat temevvüclerine gelince, bu da sun'i bir mahlyet taşımaktadır. Fmdık Tarım Satış Kooperatiflerinln elinde bulunan fındıklar istenildlği zaman piyasayı tanzim edecek miktardadır.» Edirnekapıda bazı tadilât yapılmak mak«Edile Sular İdaresi dün aksam Eaat 19 dan 24 e kadar Edirnekapı lle Sultanahmed arasındakl iemte su vermemlştir. Terkos sulan 100 bin çift palamut Dün Balıkhaneye 100.000 çift palamut gelmiştlr. Bir Yunan motörü 45.000 çift palamut almış, götünnüs. diğerleri lse toptan 34 kuruşa esnafa «atılmıştır. Palamut Gürüleri bilhassa Boğaz ile Ereğli arasında dolaşmaktadır. Balığın fazla gelmssl halinde maktne yağı istihsal etmek üzere halen üç fabrika tesis edilmistlr. Bunlardan gübre istihsali için de bir fabrika çalıjmaktadır. 1930 senelerinde Stalin. Sovyetler sl yasetinl Izah eden bir nutkunda şoyle demişti: < Bir kanş topragımızı bile başkalarma vermeğe rüyetlmiz olmadığı gibi başkalarının da bir karış topragında gözümüz yoktur!> Bu sözlerine §unu ilâve etmesi lâ zımdı: cYalnız doğu Lehistan, Iitvanya, Letonya, Estonya, Petsamo, Karelya, Besarabya; Königsberg; doğu Çekoslovakya, Kuril adaları, cetnubî Sahalin; Port Arthur ve S. Mostesna...> Hakikaten, Sovyet hükumeti, yabancı devletlerle olan münasebeüerinde, onlarm itimadlarmı kıracak bir çok hareketlerde bulunmuş, veırdiği sözlere pek güven olmadığını göstermiştir. Amerikanm eski Moskova büyük elçisi William Bullitt «Şu Koca Dünya» isimli eserinde, nazi liderlerinin Nürnberg mahkemeısinde, milletlerarası taahhüd ve muahedeleri 26 defa bozmuş olmaktan suçlandırıldıklarım, Rusyanm ise şimdiye kadar ayni mahiyette olmak üzere, tam 28 defa sözünden geri dönmüş olduğunu işaret etmcktedir. Işte, Amerika ile Rusya arasmdaki münasebetin düzelmesine ve dünyamn halen içinde bulunduğu ihtilâfm halledilmesine mâni olan sebt'blerden fairi, Rus siyasetine karşı haklı olarak duyulan bu şüphedir. Lenin'in gösterdiji yol Fakat, diğer sebeblerde ondan daha az mühim ve haklı degildir. Meselâ, bunlardan bir diğeri, Sovyet hükumet adamlarmın, komünist dünyasile, komünist olmıyan diğer dünya arasında enüıde sonunda, muhakkak bir harb olacağma dair besledikleri kanaattir. Lenin'in şu sözlerini Stalin sık sık tekrarlamış ve kendisinin d« ayni kanaatte olduğunu söylemiştir: «Sovyet Cumhuriyetinîn uzun müddet emperyalist devletlerle yanyana yaşamasına imkân tasavvur edilemez. En sonunda, bunlardan birinin ötekini mağlub etmesi ve kendi hâkimiyeti altına alması mukadderdir. Bu en son neticeye varıncıya kadar da Sovyet Cumhuriyetile Burjuva devletleri arasmda müteaddid feci çarpışmaların olması pek tabiidir.» Bu sözlerdeki «emperyalist de^'letler» tâbirile kasdedilen memleketlerin başmda Amerika gelmektedir ve nite kim Çindeki, Fransadaki, Yugoslavyadaki, hatta Amerikadaki; hülâsa bütün dünyadaki komünistler Amerikanın başdüşmanı olduklarını göstermişlerdir. Stalin'in, Amerikaya itimad vermek maksadila sö'ylediği sözler vardır; fakat bunlara da güvenmemek lâzımdır, çünkü Lenin, komünist gayelerine varmak için <her türlü hileye, yalana, kaçamak yollara, gayrimeşru bütün vasıtalara başvurmanın caiz olduğunu> söylemiştir. Dünya Rusyadan niçin korkuyor? f YAZAN: ¥AZ,AN; V her teklif ve teşebbüsü Rusya reddetmiştir. William Hanry Chamberlain Tanınmış Amerikalı muharrlr Sovy«<t hududları dışında 12 milyon azaları vardır. Dünyamn hiçbir devcinde, istilâcı bir devletin, kendi hududları dışmda bu kadar kalabalık bir müzarıir kuvvete sahlb olduğu görülmemiştir. Muhtelif memleketlerdeki komünist partiierinin faaliyeti, yerine göre değişmektedir; fakat hepsinde müşterek olan bir taraf vardır ki o da Mosko vanın emrine hizmet etmektir. Sovyet askerî kuvvetinin derhal erişebüeceği yerlerde, meselâ Lehistan, Rumanya; Yugoslavya; Macaristan ve Bulgaristanda, komünistler Moskovanın birer "r/ekçisi halindedirler ve bu memleke'Üerin Moskovadan aldıkları emirlerin dışına çıkmalarına imkân yoktur. Fransız komünist şefi Thorez ile ttalyan komünistlerinin başı Togliatti gibi, Moskovanın nisbeten uzak memleketlerdeki adamlarına verilen vazife biraz daha başkadır. Bunlar, görünü}te sosyallst ve katolik partilerile işbirliği yaparlarken, vazdfeleri; Moskovanın arzusuna aykırı her türlü hareket v« teşebbüsün önüne geçmek ve yan kanunî, yan gayrikanunî yollarla; yani Hitlervarl bir şekilde; iktidan ellerine alabilecekleri günü yavaj yavaj haıırlamaktır. Komünisüerin, Amerika ve Kanada gibi, parlamentolara iştirak edetniyecek kadar azlık teşkil ettikleri yerlerde de üzerlerine düşen bazı vazifelar vardır. Meselâ, Sovyet elçiliği onlan casusluk işlerinde kullanır. Kanadadaki casusluk hâdisesinde, komünistlerin Sovyet elçiliğile beraber çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Bu memleketlerde komünistler, işçi birligi gibi teşekküllere girerek; bir takım cemiyetler kurarak ve halkın fikrini karıştıran propagandalarda bulunarak da Moskovaya hizmetten geri kalmazlar. Beşinci kolun bu faaliyeti gözönünde bulundurulursa: «Vaktile Çarlık Rusyasile pekâlâ yanyana yaşıyabildik; bugün de Sovyet Rusyasile beraber niçin yaşıyamıyalım?> şeklindeki iddianın ne kadar çürük olduğu anlaşılır. Çünkü buna verilecek cevab şudur: «Çarlık Rusyasile beraber ayni dünyada rahatça yaşay&bildü, çünkü Çarlık; bir ihracat metaı değildi.> Rusya ile dünyamn diğer memleketleri ve bilhassa Amerika arasında, fikir ve kültür sahasında bir anlaşma; bir yakınhk tesisine mâni olan başhca âmil; Rusyadaki sansürdür. Bir Sovyet muharriri Amerikaya geldiği zaman istediği yere gider, istediği kimselerle görüşür; istediğini yazar. Cenub devletlerind« zencilere meşakkat yapıldığını Sovyet muharriri İlya E renburg'a söyledi diye hiç bir Amerikalı hapse atılmamıştır. Fakat bir Amerikah gazeteci Rusyaya gitti mi, hemen arkasına polis takılır, kendisvni göz hapsine alırlar gideceği yerler tahdid edilir ve yazılan sansüre tâbi tutulur. Görülüyor ki, Rusyaya karşı dünyamn : it mad hissedebilmeBİ için, Sovyet siyasetinin d«ğişmesi lâzımdır. Aradaki ihtilâfın Ameraka tarafmdan arttarıldığı iddia ediîemez; çünkü Amerika dünyaya hâkim olmak için komünizle çarpışması lâzım geldiğini, Rusya ils eninde sonunda muhakkak harbe girismesi icab edeceğini söylemiyor. Kuvvete ve hileye başvurarak 270 bin mil murabbalık bir araziyi topraklarma ühak eden de Amerika degildir. Yabancı memleketlerde Amerikan beşinci kolu yoktur. Kültür münase'betleri kurulması için Amerika daima en samimî arzuyu göstermiştir. İhtilâf harble mi neticeleneeek? Bugün, Sovyet yayılma siyasetine mâni olmak ve icab ederse bu yayıimayı geri püskürtmek, Amerikanın başhca gayesi olmuştur. Nitekim, Başkan Truman, Türkiye ile Yunanistana yardım projesini ilân ederken, maksadın, komünist yayılmasma karşı bir tedbir olduğunu açıkça söylemijtir. Bu gergin vaziyet karşısında insa nın aklına, pek tabiî olarak, şu sual geliyor: Amerika ile Rusya arasmdaki ihtilâf, muhakkak bir harble mi neticelenecek? Bence, bu ihtilâfın muhakkak bir harbe müncor olacağmı kabul etmek doğru degildir. Bir çok bakımlardan, Sovyet devlet adamlarının, üçüncü bir dünya harbine sebeb olabilecek hareketlerden çekinecekleri düşünülebilir. Çünkü son harbde Rusyanm insan ve mal kayıbı son derece büyük olmuştur. Sovyefler Birliğinin deniz kuvveti pek mahduddur ve muhakkak ki harb kabjliyeti bakımından Amerika ile boy ölçüşmesine imkân yoktur. Sovyet kontrolu altında bulunan doğu Avrupa açlık ve memnuniyetsizlik içindedir. RUÖyanm elinde atom bombası yoktur. Sovyet propagandacılarının ileri sür dükleri gibi, Kızılordu, batı Avrupavı istilâ etse bile Baku, Magnitogorsk. Çelyabinsk gibi Sovyet sanayi bölgelcrinin mütemadî bir Amerikan hücumuna maruz kalmalan herhalde Rusya nın pek lehine degildir. Bu vaziyet karşısında, Rusyanm, batı Avrupayı veya Boğazları ele geçirmek için, dogrudan doğruya taarruza geçmesine ihtimal verilemez, çünkü o zaman üçüncü dünya harbi başlamış olacakhr. Bu itibarla, Türkiye ile Yunanistanı iktisadî ve askerîî bakım dan kuvvetli bulundurmak, Sovyet emellerinin gizli bir şekilde tahakkukuna mâni olacak ve bu iki noktaya el atmadıkça Rusya daha uzakları hedef tutan gayelerine ulaşmaya teşebbüs e demiyecektir. Hülâsa, Rusya ile bugünkü vaziyeti muhafaza ederek yaşıyabilmenin tek şartı; komünist olmıyan dünya ile komünist dünyası arasmdaki hududları muhafaza etmektir. (The New Dealer'dcn) Mısralarına iman etnıişti. Kararnıış, solmuş al sancağına bakıyor ve bekliyordu. Çünkü İstiklâl marşı, tiiiıin ıuillete ve arkadaşlarına olduğu gibi ona da, DoğacakUr tana vâdettiği pünler Hafckın... Kimbüir belki yarın... belkı yarından da yakırt. Otomobil altında Harblyede Orduevinin önünden karjı tarafa geçmek istiyen Aya Canikbaş. joför Tahsinin idaresindeki 2120 plâka sayıh taksinin çarpmasına maruz kalmış ve muhtelif yerlerinden yaralanarak Beyoğlu Beledlye Hastaneslne kaldırılmıştır. Pendikte yangın Pendikte Doktor Ali Vasfiye ald kimyevi sanayi fabrikasında bir yangın başlangıcı olmuj. içeride bulunan birçok esya ve alet yandıktan aonra güçlükle söndürülmüştür. teşkllât lşidir. Bundan başka, her ne kadar istihsal prensip ltibarlle baslt bir kaç kimyevi ameliyeye istinad etmekte lse de organlk teamüllerde en mühim rolü oynıyan reaksiyon şartları malum degildir. Tablatile bunu. sır olarak saklamak keşif lçln mllyonlarca lira para sarfed'n fsbrikanın hakkıdır. Halki SANER Yüksek kimj'a mühendisi Onun için, silâhlann tahdidi gibi meselerde veya Birleşmiş Milletler Kurulu karşısında tuttuğu yolda Sovyetler Birliğine itimad edip etmemek bahis meviuu olurken, bolşevik zühniyetini gözönünde bulundurmak lâzımdır. El bette ki Stalin,; Amerikah bir gazeteciye demeç verirken, Rusyanm Amerikaya karşı hiçbir fena niyeti olmadığını söyliyecektir; aksini söyliyecek olsa yan resmî blr şekilde harb ilân etmis olmaz mi? Stalin, yahud Molotov nutuk söyle12 milyon kişilik beşlncl kol diği zaman sözleri Amerikan basmma. Rusyayı dünya için bir tehlike yapan âmillerden biri de, bütün mem aynen geçer. Fakat Sovyetler Birliğink'ketlerdeki komünist partilerinin, Rus de ve Rus nüfuz bölgesinde yaşıyanlar; emperyalizmi emrinde çalışan birer batı demokrasileri devlet adamlannm teşkilât mahiy«tinde olmasıdır. Zira, mühim sözlerinden haberdar olamaz Stalin'in beşinci kolu yanmda HitieT'in lar. Aradaki kültür münasebetleri kurulo meşhur beşinci kolu pek küçük kahr. Komünistlerin bildirdiklerine göre, Jması için Amerika tarafmdan yapılan Pazar tatilinizi CANLI BALIK'ta SARIYERDE Muhteşem bir dekor, nefis balık ve yemekler ve canalıcı bir müzik havası içinde geçirirseniz önümüzdeki hafta daha iyi çalışır • ve daha iyi iş yaparsmız. • odadan çıktık. Aptesaneye gittik... Ne görelim.. aptesanenin deliğinden arılar çıkıyor». Allah Allah! Deraek dirilmişler!.. Şaşılacak şey bu hayvanlar» Bırak lâfı da^ biriniz emin! Neden? Ayol kalçamı soktu an. H Vay anam! Aman ne yanıyor yarabbi... Öleceğim muhakkak!. Aman ağabeyciğim! Böyle fena şeyler yorma üstüne! Sen ölürsen biz buradan seni nasü götürürüz?.. Bak aptala! Oldüğüme acımıyor ^ Yahu! İnsaniyet namına be!!.. Nah şurası! Ben kat"î cevab verdim: Kusura bakma, ben yapamam M Mimi, sen bari... Aman bey ağabey! Ben kolunuzu ememedim, nerede kaldı.. Ayol göz göre öleceğinu. bak işte.. i fenalık.. ay bayılacagtm... Hemen eurahiyi ahp başına döktüm. İçini çekerek biraz açıldı... Telâş etme! Dadıyı uyandırahm da bir çare arasınl Ama vakit geçiyor yahu!.. Ben şimdi şişmeğe başladım.. işte bak.. O söylenirken ben koştum.. karşı odanın kapısını vurdum.. Kimo? diye seslendi.. Dadı kalfa! Biraz kalkar mısmız! Bizim arkadaşı a n soktu... An mı soktu? Evet! Nerede soktu? Ayakyolunda... Ne geziyor ayakyolunda?. Hava almağa çikmış da.. aman dadı kalfa lâfın sırası değil! Çocuk şişiyor.. ayakyolunda.^ Aman dur, tersim döndü.. kapı nerede... Hah!. dedi ve kapıyı açtı... Başmda bir kırmızı yemeni, üstünde uzuuun bir entari, ayağmda terlikler... Kuzum dadı kalfa! Ne olursa senden olur.. şu çocuğu bir emseniz. Ayol namahremdir o! Ben erramam! Canım onun namahremliğinden ne olacak? Bakmız^. Demişti. Nihayet o günler dosdu, Memleket, millet ve istiklâl kuıtııldu. Zafer günlerinde o da yepyeni bir a)sancak çekti. İstanbul kurtıılduçu gün de baştan aşağı donandı. Bir giflı beklediği emir geldi. Kendine biraz çekidüzen ver, tekrar denize çık, dediler. Aldığı emri hcmen yerine getirdi. Tekrar donanmada""1iizmete Rİrdi. Kendisine verilen bütün vazifeleri çerefle yaptı. Deniz Harb Okulundan yetişen gene Türk denizcileıini sinesine basürdı. Onlarla beraber çahştı. Savaş içinde geçen uzun yıllarda çektiği mcşakkaüerle ciğerleri bozulnnış, nefesi daralmıştı. Fakat, gene arkadaşlarınm yanından ayrılmıyor, onunla beraber çalışıyor, koşuyor yoruluyordu, Türk denizcileri onunla iftihar ediyorlardı. Ona bütün millet daha Balkan harbinde «Kahraman» sıfatını vermişti. Nihayet doğduğu güniin 41 iincii yı>dönümündc emekliye ayrıldı ve istirahate sevkedildi. Bu kahraman Hamidiye kruvazörüdür. Hamidiyenin Halicde toplan sökiilerek bir romorkör yedeğinde hazin ve mahzun Gölcüğe götürüldüğunü oğrenince içimde bir hüzün dııydum. Oııun adi «Kahraman Hamidiye» olarak Türk denizcilik tarihinde yaşiyacaktır. Fakat isterim ki teknesi de bir müze olarak muhafaza edilsin. ŞEYHİJLİSLAM E1E\Dİ GİBİ Mİ? kendiml evde buldum. Doktor geUrmlşler. Meğer bende a n sokmasına karşı mukavemet yokmuş. Onun lçin de bayılmışım. Doktor söyledi. Şimdi nerede an görsem... Ay ay^ bak çurada bir şey var. O a n değll. haber anası. Hay anasmın da Allah cezasını versin, kızınm da. Ayol bu sizin ev ne tuhaf yer! Haşerat yuvaa. Siz de varsınız yal. Palan diye şakalaşüdı. Evln blr bac'sı var. Yaşlıca bir kalfa. Reftar kalfa. Hanımı o büyütmüş. Hatta bir rlvayete göre süt de vermiş. Slyah mı slyah! Abanoz renginde. Şirin de bir kadın. Fifinin andan korktuğunu görünce katıldı gülmekten. Ayo noolur andan. O blze bal yaplyo! Aman dadi! Balı da senln olsun, yağj da. Bir kere soktu mu insanm clğeri yanıyor. Onun kolayı var. An sokunca.. emmell ağnadınız mı? Meme gibi emmeli!. Gülüştük. Lkln çocuğun rahatı blr kere kaçtı. Muttasıl etrafma bakıyor. Biz takıldıkçA: Yahu! Beni an sokarsa bayılıyorum. belki de ölürüm. İşin alaya tahammülü yok! Atma! Sen an gibi adamsın! Andan korkar mısm? diye işi alaya vuruyorduk.. Derken Fifi: Ayyy! Vallalü soktu. Kolumu blr şey soktu.. diye bağırdı. Tslaş, kıyamet. •Hemen ceketini, görnleğini çıkardı. Batan yere baktık. Küçücük bir kan.. O. İşte! Allah aşkma.. Mimi şunu bir em! Öleceğim yahu! diye rica ederken.. Mimi de: Yapamam a^abey. Ben anamın Yazan: Burhan Feleh memeslnl bile emmemişlnı de bana Nestlc sütü içlrmişler. Benün içim fena olur. Hem bana yazık degil ml? Annm zehrini yutayım da tnidem şişsin! Doğrusu slze yakıştıramadım. Onlar böyle görüşürken ev sahlbl şahende Hamm gülmekten çatlıyordu. Fifi acıyan yerl uguştururken.. birdenbire durdu. Allaiı aşkına yapmayın! Blr şey mi batırdmız? Gülme devam edince anladık ki çocuğu ignelemişler. Oh meheldirl Kadın önünde andan korkulur mu? İşte böyle yaparlar ve ev sahibesi anlattı: Efendim, balkonla kapmm arasına blr yuva yapmışlar. Filit sıktık. Sersemlediler. Hepsl yere serildl. Süpürge lle topladık.. attık. Ayol onlar tekrar dirilir gelirler. Atılır mı? Gelecek yere atmadık. Pardoııayakyoluna attık. Üstüne de su çektik. E, artık bunlar da balık değiîya ağabey.. gelmezler. Keyfini bozma! diye Mimi cesaret verdi.. Yedik Jçtik. Bir sürü daha alay ettik. Saat lklye doğru artık yataklara dağılma zamanı geldi. Zaten doğrusunu söylemek lâzım gelirse, meclisin de tadı kaçtı. Ev sahlbi Suad Bey adamakılh sarhoş oldu. Kontrolunu kaj'betü. Şuna buna: Sen beni bllir mlsin? glbl matlz //• kabadayılığı etmeğe başladı. o n u yatırmaya götürdüler. Biz de aşağı indik. Efendim, köşk kath. Bize zemin katta bahçeye bakan blr odada üç yatak hazırlamışlar. Şahende HaniTn: Kusura bakmaym Allahaşkına! Siz yabancı değilsiniz. Üçünüzü bir odaya koymak istemezdik ama.. yerimiz dar... Yoo! Bilâkis! Pek iyi olmuş.. yalnız olursam uykuda benim' canım sıkıkr! diye de lâtife ettiydim» Hanım; Bir sey iktiza ederse karşıki oda.. dadımın odası.. onu uyandıruo. Hizm«tinize bakar.. gecenu hayrolsun! dedi ve bizi yalnız bıraktı.. Bu Fifinin yataklığı bir âlemdir. Yatmadan evvel bir kere ayaklannı, vücudünü, elini, yüzünü yıkar... Ondan sonra da yalnız bir kısa donla yatar. Bir rivayete göre Ali soyu başka bir rivayete göre de ayı soyu olduğu için vücudü kıllıdır. Üşümez. Üstelik yatmadan evvel iki elini tepesinde birleştirip bir kaç göbek atar.. bu hem neşeye yardım eder, hem de bir nevi jimnastik olur. ondan sonra yatağa girer. Gözünü kapar. Beş dakika sonra uyur.. Gene böyle oldu.. Ben de bir küçük hap aldıtn ki; yatak değişikliğinden dolayı uykum kaçmasm diye.. ne kadar uyuduğumuzu bilmiyorum. Birdenbire Fifinin sesini işittim» Kalkm çocuklar... Felâket.. İnsan ne fena oluyor... Uyandık. Ne oldu? Felâket! Soktu.. Fe'âket kimi soktu, ağabey! Bırak aptalhğı.. kalkm da gelin! Bakm ne gösterecegim,. Zaten ^alkmışük, Terlikleri giydik, O esnada Fifi de habire kalçasını uğuyur. «Of! Ayyy! Vay vay vay vay!> diye inliyordu. Gelsin benim Odaya! Hadi siz de gidln! Sizin yanınızda olmaz. Pekl! Haydl.. Fifi! Bak dadı.. seni lstiyor.. dedik. Onu bacuım odasına attık. Kapıyı kapattık. Biz de odamıza döndük.. aradan beş dakika geçmedl. dışarida bir takım lrl sesler oldu.. kulak verdik.. ev sahibl Suad Beyin sarhoş sesi: İnsan utanır be! Hem evimize misafir.. hem bacımıza göz koymak... Ve Fifinin sesi: Öyle değil beyefendi! Affedersiniz.. halâya.... Ve baci: Aaaa! Beyefendi! Siz kaçırmışsmız.. ayo o benim evlâdım.. a n soktu da.. Bu a n dalaveresi değil, karı dalaveresi... Hay Allah.., Patırdıya bütün hane halkı uyandı. Hanım indi.. ve beyi bin müşkülâtla yukarı çıkardı. Sabahleyin mahmur ve mahcub ev sahibinden öğrendik ki; dadmm odası, onun odasmın altındaymış.. dadı, Fifinin an zehirini emerken sesler olmus.. Fifi de biraz tabansız,. bağırıp çağr. mış. Suad Bey uyanmış.. yavaşça inmiş ve bacıyı Fifiyi tedavi ederken yaka'amış.. ışık az.. adam sarhoş. neye yoısun!.. Biz ayrılırken, bir taraftan özür diliyor, bir taraftan da:' Hayır, şeyhülislâmlardan birinin bir de siyahî haremi varmış derler.. acaba sizde de bu merak mı hasıl oldu.. zehabına düşmüştücn.. diy e de ilâve etti.. Şimdi ne zaman a n bahsi olsa bu acayib macera aklıma gelir.. B. t ELKK V.l//

Bu sayıdan diğer sayfalar: