5 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

5 Kasım 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ni id i, ”i “4 1 a r d g il ! da, © Uyur gibi duran ihtiyar bir- İ ei Ayka, güzel aykam il ai calar ihtiyara küfür edip ye- Daş Ğ da Balkanların bt rss1z dağım- , ty Du kulübeye tesadüf etme- İl Müyüş ph yok ki karların ve | kg ekim bizim gibi daha. dört ! iç buraya sığınmışlar, i yanan ocağın karşısın- i ramak al ,, vermeden Gayda çalıyorlar, 7 tarkı söylüyorlardı. Mei a an dar âşikeyle se i İV ne Bakir yarka güle ve coşturucuydu. Ocağın başında iki ayağı tahta #özlerini açtı, Derin bir Üsirerek, açtı in göğüs > Aykam da bu şarkıyı söyler- l ie Gece yarıları bu korkunç İl Sok kaba 177 ve kurt vurün avcılar | mi insanlardır. Nitekim işte İ Sikiy ye şişman ve sarhoş biri, | bir kahkaha attı: — Avka da kim? Sakın sevgili Mann? İhtiyar, seri örn 718 İse yeti de bir de biz > Yazık ki artık toprak oldu. © içmeğe ve şarkı söylemeğe i adılar, Ben ibtiyarm yanına ve bana hikâyesini aân- söyledim. O da anlattı: Yüdüy buralarda doğdum, bü- | kağ ve öleceğim. Tam bir Ma — On beş R ei oluyor. Ozaman, ahta ayakları yere rok | dat — ayaklarım m gü ig on sekiz yaşımda ay ka- Süzel bir kızım vardı, Sevgili | Mba b sn tar Yt o kadar seviyordum ki. anda sesi gbi ay rim olduğunu anladı- Kaman tasavvurun fevkinde , > oldum. Kendisini derhal Mm a göndermeği ka- MN Yerrmi yoğum İş Kim 2 klape ha- Yada İrem ir, Ba- akay parts günü çak Sab. Şii felâket gelip çattı. Ye hay ö7le fatma bir gecede Sizoj batı, komitesi Ni m gibi altı adam be- epi ğladıktan sonra re- ta duğunu anladığım biri ba- rin yek v yleme baba Mihayl.. al Mende den adaba bi | | ve her seyi bildiklerini in reisi göz- ! goraplarımı e eği MAHER — Mim Tahta ayaklı adam Ben artık bütün muhakememi kay betmiştim. Fakat her ne pahasma olursa olsun kızımın bayatmı kur- taracak olan bu parayı onlara ver- memeği kararlaştırmıştım. — Vakit tamam. İhtiyar kurdun Bu, Makedonya kömütesinin yap - tığı en büyük işkencelerden biriy- di. sie Derhal (ayakkabılarımı Ove çıkardılar. > Kömi- tecilerden (biri elinde bir ker- meğe başladı. Duyduğum isti - rap her türlü tahammülün fevkin- de idi. Hançeremin bütün kuvve- tiyle bağrıyordum. Fakat yüreği taştan insanlar kat'iyyen bundan müteessir olmuyorlar ve ikide bir- de: — Paraları verecek misin. diye soruyorlardı. Kendimden geğerek bayıldım. Fakat pek az zaman sonra baldırımda duyduğum deh- şetli bir acı ile kendime geldim. Hainler vücudumu kızgın demir Ayıldığımı görünce sordular: — Hâlâ söylemiyecek misin? — Hiç bir vakit, Ölsem de söy- lemiyeceğim, — Ben şimdi seni bülbül gibi söyletmesini bilirim. Sokun şunun ayaklarını ateşe! kusu feci bir şeydi. Ayaklarımdan beynime doğru müthiş bir sancı nın yükseldiğini o hissediyordum. Haykırdım: — Durunuz.. Söylyeceğim.. ” — Hah, şöyle... ” Ellerimi çözdüler. Beni ayağa kaldırdılar, O zaman büyük bir dehşetle ayaklarımın yök olduğu- nu gördüm. Dizlerimden bir karış aşağısından itibaren iki siyah kö- mür uzanıyordu. Onların yardı- mıyle ocağın üstünde iki tuğlayı söktüm ve elimi içeri sökarak, beş yüzerlik banknotları çıkardımi. Gözleri kurt gözü gibi parlıyordu. Ellerini bana doğru uzattılar. Pa- ralarr, onlara veriyor gibi yaparak bidenbire ayaklarımın yandığı ©- cağa atıverdim. Bir anda bağrıştılar: Sonra şa- birbirlerine ! şırdılar. Bir müddet bakıştılar. Hepsi hiddetinden solu yordu. Reis boğuk bir sesle bağır- dı: — Bu mel'unu ocakta yakmız. Üçü dördü beni kaldırdı. Tam ocağa atacakları zaman kapı vuru! du. Ve silâhlar patladı. Jandarma dimden geçerek bayıldım. Sonra her şey bitti, Kızımı, a- yaklarımı ve paralarımı kaybet- tim, İhtiyar gene gözlerini kapadı. Ve ben yanından yavaş yavaş w- köşeme büzüldüm. Murat Selâmi Ihsan YAVUZ Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada gi- yinirler. Her keseye ve her orada yaptırabilirsiniz. İstanbul Yenipostahane kar- Potası üçüncü dârâ hiddetle haykırdı “eğer doğruyu söylemez- sen seni diri diri mezara ;gömdüreceğim, Tabespa!,, Üçüncü Dürâ, henüz bütün debdebesiyle Persepoliste hüküm sürüyordu. Henüz büyük İsken- der Asyaya geçmemiş ve o zaman dünyanin en büyük şehirlerinden biri olan Persepolisi yakıp kül et- memişti. Persepoliste fevkalâde bir ge- ce geçiyordu. Her tarafta çıralar yanıyor, bunların ışığında kısa e- tekli askörlerle uzun etekli esir kadınlar sağa sola gidip geliyor » lardr. Dârâ oturduğu ipek sedirden bağırdı: — Talespa nedere? Cevap verdiler: — Uyuyor. Dârâ köpürdü: — Neden uyuyor? — Üç gündür durmadan raks ediyordu. Artık bacaklarında küv- vet, belinde mukavemet kalma- dı, — Çabuk kendisini uyandırın. Gelsin, raksetsin. Ben şarap içe- Korkarak yanmdan uzaklaştı- lar. Ve bir ölü gibi yattığı yerde uyuyan Talesparm yüzüne karlı şarap dökerek uyandırdılar. — Ne istiyorsunuz? — Dârâ şarap içecekmiş, senin | raksetmeni İstiyor. — Imkânr yok. Ayakta dura” mıyorum. Bu esnada Dârânm köşeli sa- kallı ve mızraklı askerleri de gel dileri — Çâbuk, Dârâ kızdı. Derhal sizi istiyor. © ©, z İki kadm Talespanm koltuğu” na girerek kaldırdılar. Talespa - nm iri gözlerinden yaşlar akıyor- du. Adeta sürüklercesine Dârâ- nın önüne getirdiler. Çalgılar çılgın bir şekilde çal- mağa başladılar. Talespa artık kendisini kaybetmişti. Bir sevki tabit ile bacaklarmı ve kollarmı sallamağa başladı. Kollarında ve ayaklarındaki porselen bilezikler hafif ince sesler çıkarıyordu. Da. râ, Talespanm bir yılan gibi Kıvrılan vücuduna bâkıyor ve por- selen kâselere doldurulan kırmızı şarapları mütemadiyen içiyordu. Talespa raksetti, raksetti, Son- ra artık tamamiyle kendisinden geçti ve yere yığıldı. Dârâ hiddetle bağırdı: -— Behras buraya gel. e Çalgıcıların arasından ihtiyar, çirkin bir adam kalktı. Topalla- ya topallaya Dârâya yaklaştı. Dâ- râ: — Al Behras!. Talespayı sana verdim. Senin olsun, dedi. Behras heyecanla Talespaya döndü. Bütün kumandanlar. bü- tün Fical büyük bir hasetle Beh- rasa baktılar. Behras ortaya doğru yürüdü. Yerde baygın yatan Telespayı belinden kavradı, sürükliye sü - rükliye sötürdü. Ve Behras o gece hayatınm en | mesut gecesini geçirdi. Kendisi- | “ni bilmiyen dünyanın en güzel| İ ni emretti. kadını Talespa ile sabaha kadar koyun koyuna yattı. ; Ertesi sabah Talespa, kendi - sini nefret ettiği Behrasm koy - nunda çırçıplak bulunca bütün ha- kikati anladı. Nefretle yataktan fırladı: — Haln, utanmaz Behras. — İstediğin kadar bağır Tales- | pa. Sen benimsin. Dârâ seni bana verdi. Sen şimdi benim ma- lumsın, Talespanm gözleri doldu. Vü- cudünün açık yerlerini uzun #aç- lariyle örttü ve hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. Tam bu esnada kapı açılarak i- geriye . iri yarı genç bir silâhşor girdi. Belinden kalın kılıcını çe- | kerek ihtiyar Behrasın üstüne a- | taldı: — Behras! Sen sevgili Tales - | panm namusunu aldın. Ben de senin canmı alacağım. | * Behras korkudan pembeyaz olmuş ve daha ziyade çirkinleş - mişti. “İmdat!,, diye bağırdı. Fakat meçhul silâhşor kılıcını şid- detle ihtiyar köhne kaburgala - rına soktu ve kalbini deşti. Behrasın göğsünden simsiyah Kanlar akarak hemen öldü. Fa -| kat bu esnada odaya bir sürü as - İ ker doldu. Onlar da kılıçları ve mızraklariyle meçhul gence hü - cum ettiler. Mücadele çok kısa, fakat çok dehşetli oldu. Biran içinde çar- pışan silâhlar müthiş sesler çıkar- dılar. Bir kaç tane kesik, fakat kuvvetli feryat duyuldu. Birden- bire meçhul gencin kolu elindeki kalıcı ile yere düştü. Bir dakika sonra sükün avdet etmiş ve ihtiyar Behrasın cesedi- nin yanımda dört yeni ceset seril- | mişti. Bunlardan biri de meçhul gençti- Talespa bu zamana kadar bü- züldüğü yerden kımıldamamıştı. su) Fakat kendisini kurtarmak için içeriye hücum eden silâhşorun | yerde ölü olarak yattığını görün- ce çır çıplak olduğunu unuttu. Sü- rünerek ölünün yanma yaklaştı. Bu hiç tanımadığı bir adamdı. Güzel bir yüzü vardı. Ağzımdan akan kanlar siyah sakalını kırmı- zıya boyamıştı. ZE | Bu esnada odaya bir çok a: | lar girdi. Bunlardan biri Talespa- yı yakalayıp aşağı kata, karanlık | ve soğuk mahzene götürdü. Ora- ya hapsetti. | Dârâya bütün bu hadiseler an- atıldığı zaman fevkalâde hiddet- | lendi: | — Ya?!. Demek oluyor ki Ta- lespa benim iken beni başkasiyle | aldatıyormuş. Başka bir askerle | düşüp kalkıyormuş, öyle mi? Ben ondan nasıl intikam alacağımı bi- lirim, diye homurdandı ve Tales- | payı derhal huzuruna getirmeleri- | Zavallı Talespa korkusundan tir tir titriyordu. | Dârâ sordu: — Bu askerin ismi nedir? — Bilmiyorum. — Ya?... Kendisini ne zaman- danberi tanıyorsun? — Hiç tanımıyorum. — Yalan söyleme Talespa. — Doğru söylüyorum. —bPekâlâ.. Beni ne vakitten» beri aldatryordun? — Aldatmıyordum. Dirânm artık tahammlü kal- mamıştı. Hiddetle soluyarak ne- İ fes alıyordu: — Eğer hakikati söylemezsen seni diri diri mezara koyacağım. — Hakikat budur. — Peki öyleyse... Dârâ askerlerini çağırdı. — Talespanim aşıkmın cesedi- ni yakınız ve Talespayı kocası Behras ile birlikte ayni mezara di- ri diri gömünüz!, Talespa bu sözleri işittiği za - man kendisinden geçti. Fakat askerler aldıkları emri infaz et - mekte (tereddüt (o etmediler. Talespayı bir tahtanın üstüne koydular ve musikişinas Behrasın tabutunun arkasında götürdüler. Halk çılgın gibi arkasında ba- ğırıyor; İlâhları Dârâyı adi bir neferle aldatan Talespanm arka - smdan yumruklarını sıkarak telin ediyordu. veli mw ef Nihayet Persepolisin şimal ta- rafında siyah bazalt kayalarını 0- yarak dağın içinde yaptıkları lah- da evvelâ Behrası, onun yanına da dünyanın en güzel ve en na - muslu kadını Talespayı koydular. Üzerine elli kişinin kaldırabidiği büyük mermer kapağı kapattılar. İçeriden Talespanın çığlıkları da- ha duyulurken mezardan çıktılar ve yüksek bir taş set üzerinde up uzun yatan meçhul delikanlmın cesedinin yanmasını seyrettiler. Ve sonra acele ile saraya dö- nerek Dârânm kendilerine ikram ettiği şarapları içmeğe koyul- Ar, O akşam bir ihtiyar, kapıcıla- ra müracaat ederek Dârâ ile gö- rüşmek istediğini söyledi. Fakat muhafızlar kendisini bırakmadı - lar. Buadami Talespanm ve Talespanın aşıkı olduğu zannedi- len genç silâhşorun babası olduğu nu iddia ediyordu. Bu vakadan 25 asır geçtikten sonra insanlar Behrasm mezarını açtıkları zaman ayni lâhidte bir erkekle bir kadın iskeleti buldu - lar. İskeletler taşlaşmıştı ve ka- dının kolları, kurtulmak ister gibi yukarıya doğru uzanmıştı. MA: Tıp Fakültesi Doöçentlerinden Dahili Hastalıklar Mr'ehassısı Dr. A. Süheyl Her gün saat 14 ten itiberen, hasta- larını, Divan Yolunda N. 169, eski Şark Mahfelinde muayene etmektedir. Muayenehane Telefon: 21422 Ev “ 1460726 | i indenmiğd ökk Sade diki Ğİ Emin e Ğİ 1 İİİ İİ ll $

Bu sayıdan diğer sayfalar: