8 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

8 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 NİSAN —- 1935 i Osmanlıcadan Türkçeye HABER Akşam Postası — dü l Söz klavuzunu neşrediyoruz — Öz türkçe köklerden — gelen aö:!ları'n karşısına (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her biri kakkında sırası ile uzmanlarımı. sın (mütehassıs) yazılarını gazete - ere vereceğiz. k I "zl— Ydeni konan karşılıkların iyi nyird edilmesi için, — gereğine göre, jransızçaları da yazılmış, ayrıca ör » nekler de konulmuştur. 3 — Kökü türkçe olan kelimele - rin bugünkü işlenmiş ve kullanılını şekilleri alınmıştır: Ağlı ak olan hak. aslı ügüm olan hüküm, türkçe “çek.. tökünden gelen şehil gibi. Feshetmek — Bozmalı, — dağıtmak (Parlamentolar terimi) Örnek: 1 — Almanyonun asker » liği yeniden kurması, Versay muu - hedesini feshetmelstedir. * Alman - yanın askerliği yeniden kurması, Ver- say andlaşmasını bozmaktadır. “2 — Fransız kabinesi parlamen - toyu feshetmek istedi — Fransız ha- binesi parlamentoyu dağıtmak iste - di. Infisah — Bozulma, dağılma Örnek: ! — Aramızdaki anlaş » manın infisahi yüzünden * A.. » maızdaki anlaşmanın bozulması yü- z nden. 2 — İngilterede — parlamentonun infisaha — İngilterede parlamento - nun dağılması. Mütefessih — Bozulmuş, çürümüş, kokmuş Örnek: Mütefessih bir cemiyet * Bozulmuş (çürümüş) Bir sosyete — Mürefessik etlerden yemek — yapma - da Kokmuş etlerdan yamek. Tefessüh etmek — Bozulmak, çürü-| mek, kokmak Fetret (fasılal saltanat anlamına) -: Kargaşa devri (Fr.) Anarchie, İnter- rögne Fettan — Oynak Feve — Bölük, takım Örnek: Fevc feve * Bölük, bölük, takım takım. Feveran — Fışkırma Fevvare — Fışkırık, döner fıskiye Fevk — Üst Örnek: Kısmı fevkani * Üst hu » sim Fevkani tahtani — Altlı üstlü Fevt — 1 — Kaybetmek, kaçırmak, elden çıkarmak 2 — Ölüm. Örnek: 1 — Fırsatı fevt eden son- ra dövünür * Fırşatı kaçıran (elden çıkaran) sonra dövünür. Fevza (Bak: fctret) (Fr.) Anarchie Feyezan — Taşma Feyz — Gürlük Feyzdar — Üregen Feyz bulmak, feyzdar olmak — Gü. relmek Feyyaz ©- Gür, bereketli Fezleke (Bak: icmal, hulâsa). Kargaşa Fıkra — Bölek — (Fr.) Paragraphe| Örnek: Yazınızın üçüncü böleğin- de (fıkrasında) — Dans le troisöme yaphe de votre article Fıkra — Anlatık (Fr.) Anecdote Örnek: Nesreddin Hocanın anla- tığı (fıkrası) * L'anecdote de Nas - reddin Hodja Fıkra (terim) — Boğum — (Fr.) Vertöbre yaFışka — Parli (T. Kö.) Fırka (askerlik terimi) — Tümen — (Pr.) Divislon Fırka kumandanı — Tümkomutan — CEFr.) Commandant de division Fırka kumandanı mirliva — Tüm - general Firka erkânı harbiyesi — Tüm kur. may — (Fr.) Etat - major de division Fırsat — Fırsat (T. Kö.) Fıtrat (Hilkat, cibillet) — Yaradı - lış Fıtri (bilki, cibilli) & Doğumsal (Doğunsal'in sonundaki “1,, ince okunur). Örnek: Kendisindeki anlayış ve çabuk kavrayış sonradan olma değil, fıtridir * Kendişindeki anlayış ve çabuk kavrayış sonradan olma değil, doğunsaldır.. Fiat — Paha, eder Örnek: Bu defterin Fiatı kaç pa - radır — Bu defterin ederi kaç pa » radır. Fidyei necat — Kurtulmalık Örnek: Haydutlar yakaladıkları zenginden büyük bir fidyei necat is - tediler * Haydutlar yakaladıkları zengindlen büyük bir kurtulmalık is. tediler. Figan (Bak: feryad) — Haykırı, * figür — « yaralı Örnek: Dilfigâr ” Yüreği yoralı Fihrist — Bulmaç Fikdan — Yokluk, bulunmazlık Fikr — Fikir (T. Kö.) — (PFr.) Pen- söe Fikr — Düşünce » (Pr.) Avis Örnek: Bu işte benim fikrim şu » dur * Bu işte benim düşüncem şu - tça) — (Fr.) İdte Örnek: Fikir, dimağın işlemesin - den doğar * İde dimağın işlemesin - den doğar. Fikri — Düşünsel, ideyel, fikriğ Örnek: 1 — Fikri mesainin verdi. ği yorgunluk — Düşünsel çalışmala - rın verdiği yorgunluk, 2 — İnsanların fikri kudreti ” İn- Fikri takip — Güderge Örnek: O, fikri takip ile hareket eder bir gençtir * O, güderge ile ha roket eder bir gençtir, Filhakika — Gerçekten Firamuş etmek — Unutmak Firar & Kaçma i döşek Firak, firkat (iltirak — Ayrılık) Fitade « Düşmüş Fitne (fesad anlamına) — Bozut — (Fr.) Corruption, söditlon, perturba . tion Örnek Ortalıkta fitne alâmetleri görülüyordu Ortalıkta bBozut bel - yordu. ma Örnek : Aramıza fitne soktu — *4. ramtza bozdu. Fitnocu (Bak: müfsit) — Bozutçu (Fr.) Balaurd Örnek: Bilmezsiniz, o ne filmecu bir adamdır * Bilimnezsiniz, o ne bo- zutcu bir adamdır. Fuzuli — Boşuna, haksır, yersiz Örnek: 1 — Bu konuşmaya fuzu- Ti müdahale etmenize ne demeli? — Bu konuşmaya boşuna (yersiz) ka - 2 — Bu parayı fuzuli olarak aldı lar * Bu parayı haksız olarak aldı lar. Füceten * Ansızın, birdenbire Örnek: Füceten vefat etti & Ans zın (bridenbire) öldü, Fürce — Aralık, delik Füru — Aşağı Serfüru etmek — Başeğmek Füruht — Satma, satım Fürumaye « Alçak soylu Füruş «« Satan Örnek: Malümat füruş * Bilg satan Füshat *& Genişlik Fesih -— Gen, geniş Fütur — Bezginlik Örnek: — Görüyorum Ti, fitar uğramışsınız * Görüyorum ki bez ginliğe uğramışsınız. Fütüvvet — Akılık, cömertlik Füzun — Çok, artık G Gabavet — Kalın kafalılık, manka falık Örnek: Tembelliğe çare bulunur gabavete bulunmaz * Tembelliğ: çare bulunur, kalın kafalılığa (man kafalılığa) bulunmaz Gabi — Kalın kafalı, mankafa (Fr.) Balorud Örnek: Bu çocuk okuduğunu an| Tamıyan bir kalın kafalıdır — Ce enfani est un balourd gul ne com prend pas ce gu'il lit. Gabgab — Gıdi Gabni fahiş — Aşırı aldatma Örnek: — Bu satışta gabni - fahi: ü v ae o'4 BORJ İ —e z ıqu hayret içinde bırakarak oda- sına çekildi. O zaman nefret ve dehşet — içinde kalan Şöyalyenin dudakları arasın” dan gayri ihtiyari bir kelime dökül. dü: « Sezarle — b — BORJİYANIN İÇ RAHATLIGI Papaz Anjelo Kaprera şatosuna geleli bir kaç gün olmuştu. Lükres de hususi bir haberci gönderdiği Sezarın gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Ihtiyar Borjiya ölüme mahkümdu. Papaz Anjelo bu husustaki pllıuı_ı Lükrese anlatmıştı. Bu plâna göre si- hirbaz karıyı şatoya sokmak — lüzim geliyordu. Bir kere şatoya girdi mi urtık Maga işe başlıyacaktı. Lükres, Maga hakkında, genç pa- paza bir çok gsualler sorduktan sonra buna razı oldu. Anjelonun — sihirbaz karı hakkında bildikleri çok az - oldu- Bu için fazla malümat verememişti. Tik anda bütün çalışmalar Papanın korkusunu gidermek yolunda harcan- dı. Gerçi Papa gene her akşam odası: w değiştiriyor ve üç kat kilit altına ka- panıyorsa da yavaş yavaş emniyet getirmeğe başlamıştı. Hattâ şatodan dışarıya çıkmağa kadar cesaret edi: vordu. Bazı akşamlar deniz kıyısın- daki kumsala inerek ağır ağır gezin: meği bile göze almıştı. Bu sırularda | Papa aldığı mektupları ve haberleri düsünür, oğlu Sezar ile Marki dö Ro- kazanta'ya yazılacak emirleri karar- laştırdı. Z Bu sırada Romadan da iyi hava- disler geliyordu. Sezarın mağlubiyeti ile başgösteren isyan, kendi kendine yatışmağa yüz tutmuştu. Altmer Aleksandr, şimdi artık Ro maya girebileceği tarihi hesaplıyor: | du. « Papaz Anjelonun Kapreraya geli-; İYA şinden bir kaç gün sonra, bir akşam kumsalda gezinirken ihtiyar Borjiya Romaya dönüş hakkındaki fikrini pa- paza açmış ve onun bu husustaki dü- şüncesini sormuştu. Bu esnada Papa- nn önünde ve arkasında bir takım muhafız askerler kendisini uzaktan takip ediyorlardı. Bir aralık Papa Anjeloya dedi ki: — Azizim, sayfiyeyi değiştirdiğim- den dolayı çok memnunum, Tivolide canrm sıkılmağa başlamıştı. Burada ise gayet güzel bir deniz — manzarası var. Buraya geldiğimden beri kendi- mi on yaş genç hissediyorum. — Muhterem pederimizin -vücutce bu kadar iyi olduklarını şimdiye ka- dar hatırlıyamıyorum, — Doğrudur. Deniz havası insana yarıyor Anjelo!. Bir kaç günden beri kendimde büyük bir iyilik duyuyo- rum. Buna hep kızım sebep olmuştur. Ah Anjelo onun ne kadar hayırlı bir evlât olduğunu bilemezsin. Hiç bir vakit telâşa ve heyecana kapılmamış bana her zamen için kuvvet ve cesaret vermiştir. Herneyse şimdi Lükresi br- rakalım da başka şeylerden bahsede- lim! Ben buraya vardığım zaman (- siler hakkında çok büyük bir hiddet duyuyordum. Lâkin şimdi bunlara bir ceza veremiyeceğimi anlıyorum. Hepsini affedeceğim.. Bütün hapisha- nolerin kapılarını açacağım! Bu mer- hamet ve şefkatim dünvayı hayrette bırakacaktır. Ve bu suretle her zaman hayırla anılacağım. Af kadar iyl mu> kabele yoktur Anjelo.. En büyük - ce- zaların uslandıramıyacağı azılı cani- leri af kuzu gibi eder. Papa bu sözleri söyledikten sonra kendi kendine: — Ben affedersem, belki beni de affederler!.. Kelimelerini mırıldandı. Tam bu esnada idi ki deniz kryrsın- da hayal gibi siyah bir insan gölgesi raşmanıza ne demeli? BORJİYA Zavallı Maga, bütün ömrünce Rod- rik Borjiyanın aşkıyle yaşamış oldu- &u halde şimdi ona karşı çok büyük bir kin ve nefret duyuyordu. Dünyada bir tek emel ve düşüncesi, — Altıncı Aleksandı'dan intikam almaktı Rod- rik Borjiyayı mutlaka öldürmek isti- yordu. Görzü bundan başka hiç bir şeyi görmüyor, hiç bir şeye ehemmi- yet vermiyordu. Onun için henüz var- dığı balıkçı kulübesine Ragastanın da girdiğini görünce hiç şaşmamıştı. Ragastan ile İspada Kapyayı ku- Tübesine alan balıkçı Şövalyeyi tepe- den tırnağa kadar süzdükten sonra: — Giakomoe tarafından geldiğinize göre sizi adada kimsenin görmemesi Tâzım olduğu anlaşılıyor! Öyle de &il mi?.. dedi. Ragastan sihirbaz kadının nazarı dikkatini celbetmek için ona baka- rak: — Evet, beni adada kimsenin gör- memesi fevkalâde lâzımdır, dedi. — Öyle ise burada bulunduğunuz müddetçe emniyette olacağınızı vade- derim, Hiç kimse sizi rahatsız ede- mez.. Odanızı şimdi gösteririm, Şayet s&izi arayacak olsalar bile hiç kimse bulamaz. Odanız tamamen gizli bir yerdedir. Tâkin sizden bir ricam ola- cak, Lütfen Glakomoya emirlerini ta> mamen tuttuğumu, ve tavsiyesi üzeri- me hareket ettiğimi bildirin.. Hakkım- da iyi şahadette bulunun. — Bu hususta kusur etmiyeceğime emin olabilirsiniz.. Hem de yakında kendisini görüp emirlerini tamamen tuttuğunuza şahitlik — edebileceğim. Çünkü buraya gelmek üzere yola çık: tığım sırada Giakomo da gemiye bine- rek bu adayı ziyaret etmek üzere Ro- mayı terketmişti. Şövalyenin söylediği şu son sözler Üzerine Roza başmı kaldırdı. Telâşla vordu: — Giakomo buraya mı gelecek? <— Evet Madam! 9261 -D — Pek âlât. — Beni tanıdımız mı Madâm?. — Evet tanıdım, Hattâ sizin büyük bir derdinizin olduğunu da bilirim. " Ragastan hayret etti: — Nerden biliyorsunuz Madam?. — Aniyo mağarasında sizi gördü- ğgüm zaman yüzünüzden anlamıştim. O sırada hakkmızda samimi bir sevgi duymuştum, Sizi evlâdim gibi sevi- yor, mes'ut olmanızı diliyordum. Fa- kat maalesef görüyorum ki bu İyi te- mennilerim yerini bulmamıştır. Ragastan bir müddet sustu. Maga- nn sözleri ona çok tesir etmişti. Ya- vaşça dedi ki: — Hakkmız var Madam! O zaman da bir derdim vardı. Lâkin bugünkü gibi değil! — Evet, 6 zaman seviyordunuz ve sevgilinizin sizi sevmediğini sanıyor- dunuz! Bugün ise sevildiğinize emin- siniz, lükin bu sefer de sevgilinizi eli- nizden kaptılar. Bu ikl cins derdin hangisi daha acıdır?. Bunu tayin ede- medim. — Siz söylediniz!. — Ben mi?.. — Evet, siz! Gerçi ağzınızdan bir Şşey duymadım. Lâkin haliniz ve ha- reketleriniz bana her şeyi anlattı. Siz Kont Almanın kızını seyviyorsu- nuz! Hani şu Beatris denilen genç kızı.. Aniyo mağarasına geldiğiniz za. man sizi pek bedbaht gördüm. Kalbi- nizi yakan ümitsiz bir aşkın ateşi ile istirap çektiğiniz halde derdinizi - ka- yıtsızlık ve neş'e perdesi altında giz. lemeğe çalışıyordunuz. Bu kayıtsızlı- Binız aşkınızın bir humma nöbeti idi. Beatrisi hakikaten seviyordunuz. Se- zarın Monteforte kalesi üzerine yürü. yüşüne, ordusunun kaleye yaklaştığı- Te ĞRİZ Mülâmat âlmkas Üzera Şicim diğiniz çalışma, sizin bu kaleye husu. Sf bir ehemmiyet verişinizi ispat et- mekteydi. Sezar Borjiyanın hareket- lerini bilmek hususunda — benim de

Bu sayıdan diğer sayfalar: