15 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

15 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam Postası Osman'lıcadan Türkçeye Söz 15 NİSAN — 1835 * klavuzunu neşrediyoruz 20 1 — Öz türkçe köklerden / gelen tözlerin karşısına (T. Kö.) 5"";::; (alâmeti) lımıııuıtıı;. Bi biri hakkında sırast sın (mütehassıs) yazılarını gazele - lera vereceğiz. ;3::':;“" d;î'ıl""" ayrıca Ör » ulmuştur. ş uk;"—dğğxîı türkçe olan lı'clı'ııınl;,; ü ünkü işlenmiş ve kullanı! M:;;mı;w: Aslı ak olaıı.lıaı'r. aslı ügüm olan hüküm, türkçe “çek.. eT ekil gibi. J kölünden #eken L KA — () , mal Do.;:h!ltzelllm olmak — Elemlenmek, acılanmak, içi sızlamak — (Fr.) A -| volr mal, se chagriner, «'affliger Yeis — Umudsuzluk — (Fr.) De - Bespolr _î Örnek: Ye'se düşlüm — Umud . suzluğa — düştlüm — Je suln tembi dans le dösespoir Meyus — Umudsuz — sespâre Örnek: Meyus bir adam —- Umud- suz bir adam — Un homme dörespere Kelâl — Usanç — (Fr.) avoir as- sez, İnasitüde Örnek: Bana kelât verdi — Bana usanç verdi — J'en ai üsser. Mihnet — Çile — (Fr.) Penitence, (Fr.) De - epreuve , | Örnek: Hapyatta çok mihnet çek -| Lxy — Hayatta çok çile çektim — J'ai çu'becycomp Möpremces dana la ric. Mate — Yas — (Fr.) Devil | çocur est plein de ehagrin Endişe — Kaygı, düşünce — (P _)[ İnguldtude, sovci Örnek: Büyük endişe içinde idi —1 Büyük kaygı (düşünce) içinde idi — | l &tait dans une grande inuiludej Gam — Gam (T. Kö.) — 'Fr.ıl Chagrin, afflietion Örnek: Gönlüm gam dolu — Mon| Keder — Keder (T. Kö.) | Gussa — Tüsa — (Pr.) Peine, pri-; occupa tion, souci | Örnek: — İçimde tarif edilme bir | gussa var — İçimde anlatılmaz Mr[ fasa var. Kasavet — Bunalma, — sıkıntı -! (Fr.) Suffocatlon, serrement de cocur | Mütecessir — Üzgün, — kederli —| (Fr.) Triste, ehagrine, afflize | Örnek; Ne için bu kadar müles - sirsiniz — Neden bu kudar üzgünsiü -| nüz (kederlisiniz)? — Pourguoi öter- | vous tellement triate (chagrine, aff .! Hab)? Müteessir olmak — Üzülmek, ke- derlenmek — (Fr.) Etre touchâ, âtre| peindt, A'attrister, se ehagriner | Öynek: Bu halinize çok mütecasir | oldum — Bu Halinize çok ütüldüm (kederlendim) — Je suis trös touche | (peinâ) de votre &tat. | Mükedder — eKderli | Örnek: — Dün çok mükedderdi — Dün çok kederli idi. Meraret — Acılık — (Fr.) Amer - BORJUYA yet verilmeden aile toplantılarında bulunmuştu. Adeta o ailenin bir ferdi Örnek; — Ruhumda çok meraret| Nocud, regret var — Ruhumda çok acılık var — Jai beaucoup d'amertume dans Vüme, Fütür — Bezginlik — (Fr.) D& - couragement, dösespolr Örnek; Fütur içine düştü — Bez- ginlik içine düştü — İl tomba dans le döcouragement (dösespoir) Meftur — Bezgin — (Fr.) Decou- | ragâ, dösesşpöre Istirab — Göynü — (Fr.) Souff . rance Örnek: Çok kere gönül vstırabı be- dan tstırabına galebe eder — Çok ke- ve gönül göynüsü — cisim göynüsünü bastırır — Souvent leş — souffrances morales sont pires gue Tes soulffrance physigucs. Muztarib — Göynülü, göynük — (Fr.) Çul souffre, souffrant Örnek: — Muztarib bir insan — Öynük (göynülü) bir adam — Un homme gul soulfre Muztarib olmak — Göynümek — (Fr.) Souffrir Örnek; Bugün çok muztarib olu - yorum — Bugün çok göynüyorum — Avfourd'hul je sotuffre beaucoup Vecâ — Ağrı, sancı — (Fr.) Dou » leur, crampe Örnek: Mide vecar — Mide sancı- « — Grampe destomac. İztırar — Sıkınç Örnek: Iztırar içinde — Sıkınlı i - çinde. Ükde düğüm — (Fr.) Wlnti, ı l ; lerle ortalığı altüst ederek kendileri- birden büyük ve süslü saraya girdi- Örnek: Birçok kişiye ukde oldu — "“Oldu çok kimseye bir gizli düğüm,, - Yahya Kemal. <e Şa | Iktifa etmek — İzdemek I Örnek: Emrinize iktifa etmek be- | nim için hem vazife, hem de fahır - dir — Emrinizi izdemek benim için hem ödev, hem de kıvançtır. İktifaen — Uyarak Örnek: Bu emirnameye iktifaen, bundan sonra doğrudan doğruya Ve kâlete yazılacaktır. — Bu Buyrultu . ya uyarak bundan sonra doğrudan doğruya Bakanlığa yazılacaktır. Tilmiz, Şakirdi marifet — İzde » men ÜÖrnek: nzaJpuz füyH Oetded Örnek; 1 — Etlatun, Sokrütin til - mizidir, — Eflatun, Sokratın izdeme- nidir. 2 — Bakonun şakirdi marifeliyim diye temeddüh edenler — Bakonun izdemeniyim diye övünenler. Trk « Uruk, 1rk Örnek: Irklar derilerin renkleri - ne ve kafa taslarının şekillerine göre ayrılır — Uruklar (ırklar) derileri - nin renklerine ve kafa taslarının şe - killerine göre ayrılır. Irz — Tez (T. Kö.) Is'ad etmek — Ağıtmak Örnek:? Onu bir mertemci âliyeye wad etmek İsterim — Onu yüce Bir BORJLYA Ü yaşamaya ağıtmak isterim. Isaga — Döküm Örnek:; Topların ısagası, zamarı- epi müşkül bir iştir — Bu kadar büyük çapta top dökmek epi güç bir iştir. Isdar etmek — Çıkarmak Örnek; Bu mesele üzerinde bir & » mirname isdar etmek muvafık olüur — Bu sorum üzerine bir buyrultu çıkar mek uygun olur, Sudur etmek — Çıkmak Örnek: Ba iş hakkında sudur eden kararnameye tevfikan — Bu'iş hak » kında çıkan karara uyarak. Sadr — Göğüs Isfirar — Sararma Isga etmek —- Dinlemek, kulak vermek, kulak asmak - Örnek: 1 — Nasayihinizi vga et - mek islerim — Öğütlerinizi dinlamek isterim. ? — Sözümlü — isga etmiyeceksön benden niye nasihat istedin — Sözü - me kulak verimiyeceksen benden niyer öğül istedin. 3 — O, hiç bir sözü ga etmez — O, hiç bir «öze kulak asmaz. Iskat — Düşürme, düşürülme Örnek: 1 — FPransız kabinesinin "W (Lütfen sayıfayı çeviriniz) 9A53 madığını yelsle gördü. Bu, telâfisi im- kânsız kat'l bir mağlubiyetü! — Bu, ; Tivolide . İsterseniz ben! Lomdisini göreyim Mnn—ınyör_'.' j ben kendim Tivoliye gi- hemen Romaya dönü-| müddet halka nuz4 Daha ne kadar karşı koyabilirsiniz? ; a —[;lr kaç gün.. Fakat, bahsettiği rür meselenin husul bulacağına lı::ı. nıraam küvvet ve ümidim artar, Şe- hirde mahirane bir suvette çıkırıl.:'ıı havadisler işin rengini qu , — Üyle ise gidiniz!'.. Ve lıı_)n NUZ- | la istikbalinizin benimkine bağlı :ıldıı-W gunu unutmayınız azizim Mlırkl.ı;.r :| — Bu ümidimiz boşa çıl::ım D ya döneyim mi Monsenyör: “ Bu sözü söyler söylemez Rokozan- izin alarak derhal yolu ta Sezardan çıktı —3 — PAPAS ANJELO Sezar Borjiya, askerlerinin kuman- dasını malyetinde bulunan kuıı::—ç danlardan birisine bıvıhırık bir muhafızla Tivoliye dönmek üzere yo- Ja çıkıp süratle mesafe katederek er- lk'll oraya yardı. mxıİ’llıll'" oturmuş olduğu daireye girince hemen Papas Anjeloyu :âırb tı. Ve kendisini merakla tetkik ç Andele Şi Sarisi yaşından fazla : t rındaydı. İı:: Cd Si pi falr, düzgünlü, Yürzü be ve toyca :;:İİ" için görenlere tekiin ederdi. Sezar hir kol — Gel bakalım tenler hakkında nt söyle! ğ tredi. Şimdiye Anjelonun vücudu ti kadar Sezarın ağrından w söylenmiş böyle bir söt BN Binlerce kere mevcudiyetine oturarak ; b? o! Bu elan bi- duııiyırıııı'!. Sir ü hai — a gibiydi. Kızarmamağda calışarak cevap ver- ü di —Monsenyör, böyle mühim bir sor- güyü.. Kölenize. Mühterem pederin zavallı okuyucusuna.. Aman — yarabbi ne büyük bir şeref! —İster şeref olsun, ister olmasın.. Ben sana düşünceni soruyorum, Zeki, anlayışlı adamlar bu esnada pek az bulundukları gibi sadık kimşeler de azalmıştır. Siz ise pek zeki ve akıllı- sınız.. Önün için düşüncenizi çekin- meden söyliyebilirsiniz. Bu anda iyi bir tavsiye kazanılan bir harpten da- ha çok'ehemmiyetlidir Papaz kendisini toplamıştı. Evyelâ ummadığı bir saadetin neş'esiyle ken> dinden geçmiş iken, sonradan Tivoli- de kendisinden daha akıllı Kardinal- lar ve bulunduğu halde Sezarın bilhassa kendisini seçmesin- deki sebebi düşündü. Herhalde mü. him bir işe âlet olacağını anlamak- ta gecikmedi. Ve onun için ilkönce — takındığı tavırları bir yana bıraka- yTak ciddi bir sesle söze başladı: — Monsenyör!. İşte düşüncem şu- dur: Mühim ve kat'i tedbirlerle işin önü derhal alınmazsa vaziyetin çok fazla kötüleşeceğini tahmin ediyo- rum. Bulunduğumuz halin en fena tarafı ordunuzun bozulmuş olması değildir Monsenyör. Bu gibi mağlubi- yetlerin acısı çıkarılabilir. Hayır, en büyük felâket Papanın bütün ümitle- ri kırılmış olarak Romadan Kaprera adasına kaçmış olmasıdır. — Ne kadar zeki bir adam olduğu- nuzu biliyor musunuz Anjelo?, Söyle- miş olduğunuz sözler çok doğrudur. Daha evvel düşüncelerinizden istifa- de etmediğime acınıyorum, Sizin gibi bir adamın böyle adi bir memuriyette kalması büyük bir hatadır. Peska- ler. Bu anda Pernsesin baş nedimesi o- lan yaşlı bir kadın bunların önüne doğru ilerledi. ve: —Senyürler, size pek fena bir ha- ber yereceğim! Sözlerini söyledi. Yüzü elinde olmıyarak sararan Şö- valye: — Prenses için mi?.. diye haykırdı. — Prenses Manfredi kayboldu. Sen- yörler! —Kayıp mı oldu? —Bu gece saat ikiye doğru, Kont. Ia prens gittikten sonra bunun farkı- na yarıldı. Bütün gece ve bütün gün her yer arandı. Prensesin İzine rast-! gelmek mümkün olmadı. Yalnız kale | kapısında nöbetçi olan bir zabit, Pren- sesin gece kapıdan çıktığını görmüş ol duğunu, fakat hangi yolu takip - etti- ğini bilmediğini söyledi. | Bu sözler üzerine herkesi derin ve müthüiş bir sessizlik kapladı. Ragas- tan bir saniye kudar şaşkın bir halde durdu. Sonra kolları çaprasvari - ka- vuşmuş olduğu halde birdenbire, yıl- dırım vurmuş gibi. bulunduğu yere düştü kaldı. zz PAPANIN OĞLU Aradan bir kaç gün geçmişti. Se- zar Cehennem boğazı bozgununu ba- basına haber vermek üzere — Tivoliye bir atlı gönderdikten sonra ordusunu derhal Monteforteden iki konak öteye çekti. Ülenler bin, yaralılar üç — binden fazlaydı. Fakat bu, askerleri bürüyen fazlaydı. Fakat bur askerleri bürüyen korkuya nisbeten hiç bir şeydi. Deh.- şet o kadar büyüktü ki bir çok alaylar tamamen kaçtılar. S—dr .!orjlyı bu. karı Tücati durdurduktan sonra üç bin neferden fazla Hm Fransa Kralı on ikinci Lui gibi kuv- vetli ve meşhur hükümdarları bile korkutan askeri meharet ve - iktidarı- nn sukutu idi. Bütün emelleri mahvoldu. Son de- rece hir azap ve tereddüt içinde ge- çirdiği sekiz gün içinde pek ziyade korkan ve umumi bir. ihtilâl haberi alan Papanın 2: Kaprera adasına kaçtığını öğren, Bundan iki gün evvel Lükresin ma- iyetine yerdiği adamlardan - birinin geriye döndüğünü gördü, br adam © na bir mektup getirmişti. Bu iki sa- tırlık bir pusla idiz “Monteforteyi zapteder etmez he- men Kapreraya gel!.. Sana pek güzel bir şey hazırladım.,, Sezar homurdanarak: Monteforteyi zapteder etmez he- men Kapreraya gidecekmişim!.. Hay budala kadın! Başıma gelen belâyı daha duymadın mı? Uğradığımız fe- Tâketin ne kadar büyük olacağını hâ- Tâ anlıyamıyor! Sözlerini söyledi. Hakikaten Romadan aldığı haber- ler pek Cfena idi, Ahali isyana hazırla- tiyor, ve yakında umuml bir ihtilâlin kopması muhakkak görünüyordu. Bir akşam, gene böyle kara düşün- celer içindeyken, çadırmın önünde bekleyen zabit, Rema polis müdürü Rokozanta'nın geldiğini haber verdi. Bu menfaatini gözeteni yükselmek isteyer bir adamdı. Felâket ile serve- tin nasıl mahvedileceğini ve nasıl ka- zanılacağımı pek güzel bildiği için bü: tün zekâsını felâketten uzaklaşmak Ve Zengin olmak için kullanmıştı. 0- nun için her halini bilen Sezar, böyle apansızın gelişinin hayıra alâmet ol madığını hissetti. Hemen çadıra geti: rilmesini emretti. Rokozanta Sezarın huzuruna çıkar çıkmaz : Forma: 30 BT ĞĞ ĞAAi ĞÜÜD

Bu sayıdan diğer sayfalar: