2 Aralık 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

2 Aralık 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DAYİ YE Sine kli ekli tar| DAY nl dei S5 Lâterna sesleri yaklaşiydr. Oğ- lân duruyor, sokağı dinliyor, son- ra belinden teiieke kilıcını koparıp atmağa çalışıyor, avazı çıktığı ka- dar bağırıyor: “Ben lâterna isterim... Lâterna isterim... Selim paşa sıkıntıdan ter içinde. Bu şımarık oğlanı niçin susturmü- yorlar? Niçin kendi bu arsız ağı- Za iki şamar atamıyor? Lâterna sesleri kesildi. “ Güneş zaptiy& nazırının başmı yakıyordu. Gözlerini açtı, alnındaki: ter tane- leri yanaklarına damladı. İçinde fena bir sıkmtı vardı. Yari uyku- da, yârı uyanık rüyadaki çocuğa: “Bü sefer senin cezanı ğim...,, diyordu. XXxIV Rabia, dört gün babasından Kâ- ber almadı. Rakım, Tevfiğin Ka- dıköyünde oturan eski arkadaşla- rını birer birer ziyaret etti. Tevfik onlara kadın kıyafetiyle dört gün evvel gelmiş miydi? Hepsi ba- şinı salladı, cücenin yüzüne garip garip baktı. Onu biraz kaçırmış addettiklerini Rakım anladı. Fa- kat en acı gelen şey dükkânm ka- pısmda onu bekliyen bal rengi göz lerini Ki'alev gibi yanan ümit işi ğıni her akşam söndürmek öldü. Sinekli Bakkal gene Tevfiğin macerası ile yeni bir hayat yaşı» yordu. Gene bir drati hayatı. Her gün komşular dükkâna uğrayıp ha- ber soruyorlar, her evde, sokakta ve çeşme başında Tevfiğin kay. bolması konuşuluyor. Mahalle ço- cukları, “Tevfik amcayı dağa kal- dırmak,, oyunu oynuyorlardı. Rabia eğer o kadar şaşkın ol. mâsaydı Sabiha hünümin - tavrını pek şüpheli bulacaktı, Her za. mân Tevfiğe taallök eden şey- İerle alâkadar görünen bu dost ka- din şimdi adetâ lâkayt bir tavır al mıştı. Kız ona derdini yanarken, paşanm Tevfiği buldurması için bir köpek gibi yalvarırken o, göz- lerini 'tavana dikiyor, cevap ver. müyordü. Ve dört gün paşanın oda. #ıma koşan Rabia kapıyı sıkı #iki kapalı'buldu. Halbuki Sabiha hanım Tevfi- ğin tutulduğunun ertesi günü Ra- biânın başına gelen felâketi öğ- renmişti. -Paşanın kendisine bu haberi Rabiaya vermemesini ten- bihi pek 6 kadar gayri tabit değil- di. . Fakat “şeriklerini öğrenelim de sonra söyliyelim,, diyince şüp- helendi. “Şerik,, derken paşanın gözleri neden birdenbire karısının gözlerinden kaçmıştı? Ve kadın derhal anlamıştı. Pa- dişah, devlet, vazife diye bir sürü kuru lâfa bağlanan bu adam ken- di oğlundan şüphe ediyordu. Ah paşanın bu şüphesini Sabiha ha- aze eğer paylaşmamış olsa neler, verece- neler yapacaktı! Fakat şimdi için» | de öyle bir korku vardı ki... Beş vakit hanmemda 'Tevfiğin “şerik- | (Wakil, terdlme ve iktiboy hakkı mahfüzdu. Terini ele vermeden ölmesi için... Dili tutulması için ne derin bir ih- tirasla Allaha yalvarıyordu. Ra- bia haber alırsa, babasını görürse belki bu şerikleri ele vermek için babasını ikna ederdi. Rabia ha ber almamalı... Ta ki Tevfik... Konağın felâketli Kavasr dört gün sonra sokağa da sirayet «| hattâ bütün İstanbulu sardı. Bü- yük ölçüde tevkifat başlamıştı. Ku- laktan kulağa bu haber fısıldanı- yor, kulaktan kulağa Selim paşa- nm İstanbulun en meşum, en Za- lim siması olduğu söyleniyor. Öy- le ya, iki gözüm padişahım hiç böyle şeyler ister mi? Hep etra- fındaki adamlar onun evhamını körüklüyor. Kimbilir ne dalavere- leri var? Gözlerini toprak doyur- sun, nerütbeye, ne nişana, ne pa- râya döyüyorlar! Sinekli Bakkal halkı bu tethiş havasında fırtmanım yaklaştığını sezen hayvanlar gibi sinmişti. Kö- şe başında bazan yığılıp bu mese- leyi fısıldaşırken, herkesin gözü etrafr kolluyor, bir ayak sesi du- yar duymaz, herkes birderi süsu- yor... Hele Selim paşanm arabası- nm sesi köşede işitilince çeşmede $u alar kadınlar düvarlara sürüne sürüne sıvışıyorlar. Rabiadan başka herkese Tev- fiğin mevkuflar arasında olduğu- na kanaat geldikten birkaç gün sonra Sâbiha hanım ona babasmın başına gelen felâketi haber ver- di: “Paşa, masum olduğuna kani... Yaptığı işin ne olduğunu anlama- dan sürüklenmiş olacak. Merak et- me Rabia. Paşa elinden geleni ya- pacak. Daha henüz gösterirler mi bilemem amma, sen yarın sabah zâptiyeye biraz tütün ve çamaşır götür.,, Ve ertesi sabah erkenden Rabia, koltuğunda bohça zaptiye nezare- tinin kapısında belirdi. Rakım, yeldirmesinin eteğine sımsıkı sarıl mıştı. O, mahalle kahvesinde, maz- nunlara yapılan işkenceleri, hattâ mübalâğa ile, hattâ “Göz patla- tan,, t bile işitmişti. Bunlardan Ra- biaya hiç bahsetmemişti. Fakat onün dizleri, içi boş iki lâstik bo- ru gibi göçüyor, çeneleri çarpıyor- du. Bun rağmen sarığı perişan, gözleri evlerinden fırlamış, pabuç- ları bozuk kaldırımlarda sürçe sürçe Rabianın peşinden gidiyor- du. Zaptiyenin koridorlarında eli bohçalı, gözleri korku içinde, çe- neleri kısılmış bir hayli kadın da- ha vardı. Kimse bu servi gibi uzun boylu, çocuk yüzlü genç kızla, ete- ğine yapışan zavallı cüce ile alâ kadar olmadı. Hademeler ellerinde kâğrtlar- la, yahut kahve tepsileriyle odala il ra girip çıkıyor, fakat biri durup Rabiaya ne istediğini sormuyor- (Devamı var) ile konuşurken, bir tokat yapıştırdı: Tevkifhanede bir tokat hâdisesi Aslan Turgud o gün saat beşte polis müdüriyetinde Cim ile bu luşmuştu. Neclânm on gün önce bir kaçakçı gemisile Parise kaçtır ğını söyliyen yatın aşçısı yakın dan görmek elbette çok faydalı gön dermek istemezdim. Fakat tah - kikat evrakımızı okuyan muddei- umumi tevkifine lüzum gördü. Ge. mi aşçısı haydutlardan bir çoğunu tanıdığını söylüyor. — Bunları nerde tanımış..? — Limanda dolaşırken, ka - bir kaç erkek görmüş. Peşlerin - den gitmiş.. Konuştuklarını işit miş... — Gemiye girdiklerini gördü- ğü halde, neden polise haber ver- memiş? mm bire şaşaladı: —-Bu ciheti sormayı unut: tum. Kafam o kadar yorgun ki, dostum. ! Tomsomun ölümü benim fikrimi de işlerim gibi altüst etti. Evet.. Ba, çok mühim bir buluştur. Şimdi tevkifhaneye varınca, maz- nuna ilk sualimiz bu olsun. Sen ya man adamsın vallahi! — Hakkın var, azizim! Zabıta meseleği, en keskin zekâları bile çabuk söndürür. Aslan Turgud içinden gülüyor W becerikli, tenbelleri çalışkan, ap- talları zeki yapan bir meslekti, Fakat, Cim gibi meşhur bir polis hafiyesini kırmak Aslan Turgu - dun işine gelmiyordu. Sustu.. Yürüdüler. Tevkifhaneye varmışlardı. Geminin aşçısı 7İ numaralı hücrede yalmız yatıyordu. Gardiyan demir kapıyı açtığı zaman, aşçının yeni uykudan u - yanıyormuş gibi esniyerek ayağa kalkması Aslan Turgudun gözün den kaçmadı. Cim içeriye girer girmez sor -! V du: | — Uyuyor muydun, salça kra- 1? Yat aşçısı gemide bu adla anr lurdı: Aşçı pos bıyıklarını bükerek güldü: — Bu adımı da nerden öğren diniz? — Gemideki odanda bulduğu- muz bir kaç mektuptan. Cim, aşçıbaşı ile şakalaşırken Aslan Turgud bu adamın bakış * larım daha ilk görüşte beğenme - miş ve gözünün ücile bütün hare- tu, ketlerini tetkik etmeğe koyultruş | aldatıyorsun ?,, Cim, merakımdan çatlıyordu. Aslan Turgudun üzerinde dur- duğu noktayı kurcalıyarak: — Ey, söyle bakalım, salça kra Ir! dedi. (Neclâ) şimdi Parise var mış mıdır? Aşçı safiyane bir tavırla başmı| Turguda bakması, maznunu salladı: — Şüphe yok. İki göndenberi | Pariste bulunuyorlar demektir. — Nerden anladın? — Çünkü kaçakçı gemisi Fran saya yedi, sekiz günde varır. Bu- gün onuncu gün... — Peki. Sana bir noktayı sor- mayı unutmuşum: O gün onları gördüğün zaman, neden en yakın polis karakoluna haber vermedin? Zabıtanm bu kadını aylardanberi aradığını bilmiyor muydun? Aslan Turgud busualin son cümlesini Jüzumsuz bulmuştu. Fa- kat, ne yapsın ki, bir kere Cimin ağzından çıkmış bulunuyordu. “—- Zabıtanm bu kadmı arâ- dığını bilmiyor muydun?,, leyi söylememiş olsaydı, mazmun ilk sual karşısında birdenbire şa- şalıyacak, bucalıyacak ve müsbet bir cevap vermek imkânmı bula- mıyacaktı. Aslan Turgud sorgularda işte bu kadar ince eleyen bir zabıta memuruydu.. Görüşlerinde, buluş Aslan Ml tevkihanede yatan (Salç akrali) birdenbire adamın suratınâ “ Alçak, bizi neden larmda o akdar isabet vardı ki.. | Salça kralı, Cimden aldığını yine ona satmakta hiç de güçlük çekmemiş: — Hayır. Ben bu kadınm za - bıtaca takib edildiğini bilmiyor - dum. Diyerek, çarçabuk kendini top- layrvermişti. si Artık bundan sonraki sorularm EN : Canbazhaneden kaça aslan iki kişi Ee Canbazhane Jen kaçmış olan azık bir aslan! sabı, makta olan köylülerin gözleri ö- nünde parça parça etmiştir. Ayni canbazhaneden kaçan i- kinci bir aslan da bir çiftçiyi ağir- ca yaralamış olmakla beraber. çiftçi hayvanın yüzüne karşı elek- trik cep fenerini yakarak kaçır- mış ve böylece canını kurtarmış- tır. Her iki aslan da polisler tara- fından öldürülmüştür. 37 yaşlarında evli ve çoluk ço- cuk sahibi olan kasap Lamardien sabahleyin dükkânma giderken sokakta kendisine doğru (koşan Fransanm Bag -| korkudan! titreşerek o pencerelerinden bak-| -) Kan kokusu hayvanım y8' hiç bir değeri yoktu. Maznun “* halemesini kaybetmeden ber 7 ale menfi cevap veriyor, herne inkâr ediyordu. Üstelik Cimin, bu rasında manalı bir tavırla ham hür” bütün şüphelendirmişti. i 4 Fakat, aslan Turgud, çok kurnaz ve azılı azman söyletmesini bilirdi. Bursde kendisini göstermek istedi, HE pi türlü mesuliyeti üzerine alıP umulmıyan bir dakikada #979 suratına bir tokat indirerek: nl — Neden inkâr ediyor” dedi. Sen o kadımı tani Zabrtayı şaşırtmak için e ğun bu hikâyeye inanıyor? sandın? Haydi, söyle baka haydut arkadaşların e Nevyof?” hangi deliğe saklandılar? « Aşçı tokadı yeyince rengi V€ si değişti.. Hainane bir baki Aslan Turgudu şöyle bir süzdük” ten sonra: — Sen kimsin? dedi. Biz po” lisle konuşuyoruz. Sana n€ ha? Halbuki m bir 9 Sü yiyen Amerikalınm v zi e vap bu değildi. Bu sözler mücrim bir adamın ağzında #* kabilirdi. Cim birdenbire" Aslan gesi dun hiddetlenmesini hoş $i ri rek, onu birlikte getirdiğin İ man olmuş bir tavmla şa! başına geçirdi: a — Bugünlük bukadar yar Ben yarın tekrar gelirim. a Ve bir adım geri çeki kadaşının kulağına fısıldad"* — Şu adamcağıza vurdu tokat - eğer dava ederse » geni Pi Haydi ay hapse sürükdiyebilir! “Hi gidelim... Dam ii bir aslan görünce korku çığlığı basarak bulunduğu yıkılmış, aslan da üstüne rak onu parçalamağa baş aba damarlarını büsbütün ks için zavallı kasap didik didik çalanmıştır. Çığlıklar bütün 1 lüleri pencerelere koşturmu$” kat kimse sokağa “ei edememiştir. Pikolet adlı adam ves | zere bulunan kasabın Y8" koşmak için dışarıya ram Aslan bu sefer avını akin * J Pikoletin üstüne atılmış, damcağız büyük bir soğuk ta lıkla kendini hemen yere * Ar ölü gibi hiç kapar damada lan onu bir iki defa kel yy ve ölü sandıktan sonra i ararcak için uzaklaşmış V9 ey üzerine yetişen etmişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: