12 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

12 Ekim 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam poslar R. -BirTURK piş ve Kont Feliks fon Lukner İlkinci infilak... Bir kaybolduğu zaman İngiliz gemisinin yerinde yeller esiyordu ! Dünkü kısmın hulasası Uyanmi harpte İngiliz ablaka tlas Okyanosuna çıkmağa mu | Alman korsan gemisi “Deniz karta. İ der istikametinde ilerlerken ko Mİ tnds ik "av,ma rastlıyor. Bu ir İngüiz| İİ eilebidir, Kardiften Dorros Ayrese 3000 ten| İİ kömür nakletmektedir. Alman kaptanı ev. İİ veli tereddüt edi iz şilebine hücum İİ etmeli mi? Halbuki almış oldukları emir an. eek yelkeniilere hücum edebilecikleri yö - dır, Ve silâhları dr bu sebeple o zayıf p edilmiştir, ancak fki topları var, LA, dayanamıyorlar. Doğru saati sormak ianesile şileba yaklaşı #kiki hliviyetlerini açığı vuruyorlar. İn . İİ giliz Kuptanı bu vaziyet karşımda korsan geminine geliyor. “Deniz kartal, (o eüvarisi hatıralarını anlatmakla devam ediyor; Hayret! İngiliz vapuru kaçacak f yerde meydan okur gibi İngiliz ban- 'dırasını çekti. Allah Allah! Yoksa o da bizim gibi korsan çıkmış bir vapur mu? Bir pa daha... r tesiri görüldü. B dümen kırarak £ gülle, baş tarafına da E pışlırınca aklı başına geldi: Hemen #toper ederek denize bir filika indirdi. “Kaptanı Şevn birkaç dakika sonra ya- nımıza gelmişti. © İngiliz vapurunun ismi Gladis Ru- “ayal'mış. Kardifden Bücnos Ayrese “ beş bin ton kömür götürüyormuş. Be- yaz saçlı ihtiyar kaptan yalvarıyor- du: 5 — Yapmayın. benim çürük teknemi batırmakla ne kazanacaksınız? Bita- * raf bir limana gidiyorum, Çoluk çocu- “güm var, Bırakın da yoluma devam — edeyim. Şöyle mukabele ettim: — Acaba &izin yerinizde Wir Almen in i ; | hiç ummadığı için epey şaşırmıştı. | gin olacağını düşünerek yeniden Ma- | gemisi olsaydı İngilizlerden merha-| £ met görür müydü? © Boynunu büktü, kadere rızadan bas| "ka yapacağı bir şey yoktu, verecek , cevap da bulamadı. İ İlk mermiyi atar atmaz neden kaç| “> mıya teşebbila etmediğini sorduk. Me- » ğer #aati ayar için eski usul kurusıkı ateş ettiğimizi zannetmiş. Bu sebeple | — İngiliz bandırası çekerek mukabe | bulunmuş. İkinci mermi bordası yanr-| na düşüp suları fışkırtmca ahçısı © müş ve tahtelbahir sanarak ortal, * velveleye vermiş. Bunun Üzerine kaç- « mâya davranmış. Ancak üçüncü mer- miden sonra topumuzun alevini ve bandıramızı farkederek stoper etmiş-| > ler. İngiliz kaptanı ikide bir başın: sallıyarak; — Mükemmel tuzak doğrusu! © . Deyip duruyordu. © İngiliz kaptanı, muzvinim Prays ve yle birlikte KADINLAR BENİ - ARILAR / Nakleden: Hatice Süreyya e DE © Cağaloğlunda yürüyor... Ağaçlar çi “çek açmış... Topraktan kokular yük- “seliyor... Fakat nafile.. Nafile! Bütün! © bunlar ruhunu teslim etmiş bir cent) © halini aldı... © Doğruca garaja gitti. Oradan oto-| “mobilini aldı. Motörü işletti. Fakat © eli direksiyonda düşünmeye başladı: Nereye gidecek? Maslak... İstanbulda hususi otomobili olup © dn germeye gideceklerin nadir yerle. © Tinden biri de Maslak değil midir”. — Bir hamlede köprüyü geçti. Tophane, Beşiktaş... Yıldırım silra- İ kit kalmamıştı. su sutunu yükseldi, tebatı lüzumlu eşyalarmı topladılar. 2 hassa omükemmöl Okomanyaları ,, na nakledildi. Esir et- tiğimiz gemiciler İngiliz ve zenci tam misinin, yükü hariç, sadece tek- nesi bile bizim “Deniz kartalı, değe-| rindeydi. Yalnız bu gemiyi balırmak- la iktifa etmiş olsaydık bile seferim!- 7 İaydasız oldu denilemezdi. Bu se- vinçle tekneye dinamiti yerlegtirdil ve steşledik. Tayfalarım döndükten beş dakika sonra İnfilâk oldu. On dakika sonra ise baş taraf sualra gömüldü. İkinci infilâk... Suların tazyiki altında hava tabakası kıç kasarasını patlatmıştı. Bir su sütunu yükseldi, zaman koca İngiliz şilebinin yerinde yeller esiyordu. Kaptan Şevn kendisine verdiğimiz kamarayı pek beğenmiş, mütevazı ge- mimizde böyle lüks bir yer bulacağını — Yalnız mı kalacağım? Diye sordu. Hemen kendisine temi» nat verdik, az zamanda başka eâirler slacağımızdan emindik. — Merak etmeyin, dedik, yeni arkadaşlar bulacaksınız. Sertayfamız Drayer de yeni lerden memnun olmuştu. Esirlerimiz- den tayfa vaziyetinde olanlara mut- fakta ve alt güvertede bemen işler buluverdi, Bu havalinin av noktasından . zen- ders doğru dümen kırdık. Ümidimiz boşuna çıkmadı, ertesi günü öğle Üze- ri bize amut bir rota takip psi bir vapura rasladık. Mutat hilemize müracaat ettik: Lütfen kronometre sâatini bildi- rir misiniz? Vapur hiç oralı olmadı. Çektiğimiz! işarete aldırış bile etmeğen yoluna de- birbirimize yaklaşmaya! üsademe tehlikesi başgös- termitşi. Mevcut nizamlar mucibince yelkenliye yol vermesi Tâzimgelirken | böyle yapmıyordu. Bi İse yolumu- zu değiştirmemize artık İmkân ve va- Müsademeden kurtul mak için yapabileceğimiz tek manev- ra rüzgâr Üstüne gitmekti, böyle yap- tık. İngiliz olduğunu iyice yaklaşınca anladığımız vapur bordamıza iki yüz metre mesafeden geçti. Hemen Alman harp bandırasmı çekerek bu nezaket $iz yolcuya bir gülle gönderdik.. Gene oralı değil! Bilâkis süratini ziyadeleştirdi. Bir gülle daha!... Bizim yelkenlerimizle peşinden gidemiyece- gimizi zannetmiş olacak ki bu #sefer de rüzgâr üstün Missi Roman tiyle ilerliyordu. Bügün başka hiçbir şeye taham- mül edemiyordu.. O.. Sade o.. Sanki kaybolduğu | yakmda | gelen | böyle hızlı gitmekle, onsuz benliğin- den kaçmak, saat üçü behemehal bul- mak istiyordu... Yolunun üstünde, ©- nun belirmesini istiyordu. Gerçi bir kadın çıktı. Fakat o de. gil, safran gibi sarılar'giymiş biriy Az daha ezecekti. Frene bastı. karış ötesinde durdu. — A... Deli misiniz mek mi niyetiniz? Göz göze geldiler. Murad onu tanı- dr Bir ?. Beni öldür. Hatıralarım anlatan : EFDA TALA —225 — Yazan: Ne olursa olsun, bu hainlerin memleketten kaçmasına mani Benet ayağa kalktı: — Mutabık isek derhal fa; gelim. — Mutabikız, — O halde bizim büro pasaport gibi resmi işleri yaptırsın, — Biz de onların (o harırlanmalerile meşgul oluruz. Kendilerinin eksik ge - dikleri ne İse onları hazırlatalım, Ev » lerine haber gönderelim. Buradan Sir- keciye sevkleri için tertibat alalım. — Mükemmel! Kapiten Benet ve mülâzim bu konuş ma üzerine kolonele veda ederek ken- dilerine düşen vazifeleri yapmak üzere çıkıp gittiler. Ben kararın bu kadar süratle tatbi- kine girişileçeğini ümit etmediğim için bayretten dönüp kalmıştım. Kafamın içinde kendi kendime şöy- le bir karar veriyordum; — Ne olursa olsun, o bilâkaydü şart bu hainlerin memleketten (kaçmasına mani olacağım. Onlar bu vatanın inti- kamından kaçamıyacaklardır. Onlar kaçtıkları takdirde gene mem- leketin başına belâ kesileceklerdir. Bu kadar habaset, hiyanct ve cinayetler - den dolayı onların ellerini kollarını sal- laya sallaya memleketten çıkıp gitmele rine hangi Türk razı olurdu? Ben bu acı düşünceler altında ezil - miş, ayakta duruyordum, Misafirlerini oda kapısına kadar teşyl etmiş olan Bal lar yanıma geldi ve: yete ge- Gülleleri yağdırmıya başladık. Bir ta-| Besi güverte Üstüne düşer düşmez va-| pur hemen düdük çalarık durdu. Tayfalar güvertesinde telâşla oradan oraya koşup duruyorlardı. Tik mermide durmıyarak mürette - batımı hayatını tehlikeye düşürdüğü için biz filika indirmedik, varsın onlar ayağımıza gelsinler. Yeni avımızn adı “Lundy İzland, dı, Madegaskardan 4500 ton şeker yü- kü ile Fransaya geliyordu. İlk mermiyi atmamız üzerine bütün dümenciler korkudan kaçtıkları ci- hetle zaavilı kaptan bizzat dümen kul lanmıya mecbur kalmıştı. Son mermilerimizden biri de dümen zincirine isabet edince gemiyi İdare imkânsız bir hale gelmiş, kaplan tes- lim olmak kararını vermişti. Mürettebat fevkalâde korkmuşlar, müthiş bir paniğe tutul Imuşlardı. Fili- kaları bu telâşla denize indirirlerken devirmişler, çoğu denize düşmüşlerdi. Zavallılar o kadar fena yüzi ki hallerine acılık, bir filika göndere-| rek hepsini topladık. fölrmim var) — — Ay, Biz rai Z Jale”... Sahiden eziyordum... —bBuson zamanlarda size cidden bir şeyler oldu... Artık bizim muhiti- mizden de alâkayı kestiniz, dünyadan da,. Gözlünüz ortalığı görmüyor. Ne oldunuz? Omuz silkti. Fakat hayli güzel o- Jan bu kadm tarafından aranmış, 60- rulmuş olmak hoşuna gilmemiş de- gildi. Jale,. İstanbulun sayıl güzel kadınları arasındaydı. Maçka civarındaydılar. Yol tenha idi. Konuşmaya başladı- lar, — Hava da ne güzel değil mi, Mu rad bey.. Ne yaman bir nisan. Uçmak arzusunu veriyor.. Süratle sarhoş ol mak istiyor insan, değil mi?.. — Evet... | | — Uçurumlardan atlamak, bulutla ra siçramak... Meviliklerde yüzmek İşte bu hisle uçuyordunuz... Önünüze ben çıktım... — Kuş gibi.. Uça uça... — Haydi bakalım, sen de sıva! Evvelâ yukarı çık, misa paçaları erimi» ze kendileri hakkında verdiğimiz kara-| rı tebliğ et. Onları memleketten dışarı| çıkaracağız. Çünkü bu lüzumlu bir ted- birdir. Artık burada serbest yaşayamaz lar. Fakat şunu da ilâve et: Eğer içlerinde, şehirde asayişi ihlâl edecek şekilde hareket etmemek, halka gözükmemek, hiç bir meslee hakkında tahrikâtta bulunmamak kayıt ve şartile istanbulda kalmak istiyenler varsa bü- rada kalabilirler, Biz kendilerini zorla götürmeğe taraftar değiliz. Haydi, bun ları güzelce anlat. Aldığım bu kat'i emir üzerine bir da- kika bile beklemeden odadan çıktım. Daha sabahın erken saatlerinde idik. Yukarı çıkıp onların toplu bir halde o- turdukları salona girdiğim zaman an - cak birkaç kişi gördüm. Diğerleri henüz odalarmdan çıkmamışlardı. Nöbetçi hizmetçiyi çağırdım: — Bütün misafirlerin oda! birer dolaş. Hepsine kendiler da beklediğimi, acele giyinip gelmeleri: ni tenbih et dedim. Biraz sonra bu bamiyetli! Vatandaş-| lar birer birer gelmeğe başladılar. Hep si bu &ni davetten şaşırmış, telâşa düş-! müştüler, Bu on dakika içinde hepsi büyük sa- londa toplanmışlardı. Kimi, uykuya henüz doymamış gözlerini uğuşturarak kimi tiryakilere mahsus bir — itiyatla sigaralarını acele âcele tüttürerele bir- az hayret, daha çok merak içinde söy- liyeceklerimi bekliyorlardı. Odalarında kimse kalmadığını öğren dikten sonra, ortadaki masanın kenarına ilişerek va- ziyeti orilara şöylece haber verdim. salonun kapısını kapattım — Beyler! Sizin ötedenberi başta İn- gilizler olmak üzere itilâf devletlerine karşı gösterdiğiniz büyük (o hizmetler, katlandığınız fedakârlıklar bittabi unu- tulmıyacaktır. Onlara karşı olan sadi- kane merbutiyetinizden ve hüsnü hiz- metinizden çok memnun kalan İngilte- re hükümeti sizin, içinde bulunduğu - müz son vaziyet dolayısils mukadderat ve istikbalinizle de alâkadar olacaktır. Bir şansızlık eseri olarak Yunan Or- dusu mağlöp oldu, Bu memlekete ait büyük bazı ptojelerde bu mağlübiyet yüzünden kıymetini kay'etti. İngiltere nin ve dostlarınm istedikleri olmiya - cak, Binaenaleyh, siz kendi memleke - tinizde şimdiden sonra bir düşman gibi görülecek ve daimi surette halkın hu » sumetine maruz kalacaksınız. Entelji - cens Servis, İstanbulu tehlikede gördü gü için, sizin bir ecnebi memlekete linizi münasip görüyor. Çünkü bur kalamıyacaksınız. süzü.! — Düşünmeden.. Eriesi meşgul olmadan, yarını meden.. — Ben de ayni rum... “günle hiç, hiç düşün- arzuları duyuyo ona doğru iğildi.. Oto-| mobilin kapısın öğsü taşkınlığı görül — Haydi öy beraber.. Beraber mi?.. Kiminle? mi beraber?.. Cümlelere Şairane sözler söylemi; Jaleyle takılmıştı. Bunların i, doğrusu aklma bile Şapı işte, Jrle, bundan me mânalar çıkar mış... Birdenbire, ondan kurtulmak arzu: sunu duydu: — Allaha ısmarladık! — Ay. Demek ki benimle alay et- tiniz?.. Utanmıyorsunuz!.. — Affedin 'böni, Jale... Doğrusu, sersemlik ettim. Fakat elimde de; elimde değil, Sebebini Ge anlata-| müm... olacağım netle dinliyen kalabalık Kalabak karıştı. Artık meclis, kadınlir haf na dönmüştü. Her kafadan bir lâf yozdu. — Demek Kemalistlere İstanbuliği teslim edeceksiniz. — İngilizlere kalsa etmek istesiiğiği ler, — Zorla mı alacaklar? — Orasını ne bileyim, Fakat ii kak olan bir şey var İstanbulda B* listlerin hâkimiyeti altına gireceği Bu takdirde siz burada nasıl kalı! — Bizi nereye götürecekler? — Hangi memlekete götürül, ai bilmiyorum. Çünkü bu hususu tutuyorlar. — Ne zoman gideceğiz. — Yarın, — Yarın mı, bu kadar acele olur — İş tahmin ettiğinizden çok him ve müstaceldir. Derbal © giti lâzım. il Ailelerinizle görüşmek, kısaca darikâtında bulunmak için ne yaf lâzımsa yapınız. Arzu ve ihtiyaçlsffğ bana bildiriniz. Ben de size yarda : | rim, Heriflerde panik başlamıştı. neye karar vereceğini, ne rr ne yapacağını bilmiyordu. korkaklıklarile meşhür zel iel ğim haberden ziyadesile sevi: Çünkü, bir kâbus gibi gi ! n famıyan birkaç muhteris ise bu keti terk işini memnuniyetle kal mamıştı. Çünkü, onlar artık bütü dızlı, mutantan ve muhteşem hâl ve bu hayalin arkasında gizlenen © leri ilelebet kaybediyorlardı. Bir iki dakika onların konuş dinledim. Biribirlerine ne yapı , zımgeldiğini soruyorlardı. Eks mek taraftarı idi. Bir kısmı, Eği ilâfiye mümessillerile bir kere görüştükten sonra bir karar ver dolaytsile daha ihtiyatlı olmak # lardı, Onların bu münakaşalarınıf! ) yacağmı bildiğim için lâfa müdal tim ve dedim ki: — Bence şurada derhal karar niz iyi olur. Sakin ve makul bir çi ve konuşma ile bu iş buradi e geçerek üyeli hi rmekten kurtulacaklardı F gözü hâlâ çöplükte olan, hâlâ bir kii ikbale konmak hülyasından $ di Birisi atıl — Hepimiz gitmeğe mecbur (Devamı — Bulutlardan, mavi © sems birdent're toprağın katı hakiksiği rine düştünüz demek ?.. Aklmısii geldi. i — “Öteki,, mi?.. O da ne def — Ne demek olduğunu bari vın.. Kendiniz pek iyi biz tün İstanbulda çalkan;vor sin dilindesiniz.. Âlem alay ediği yor.. Zavallı Muradcığıra! Derhal makineyi harekete Araba yürüddü. Kadm sol tasında kaldı, Fakat intikam ye, berrak, uzun bir kahkahs di. Bu kahkaha, bir istihza gibi, delikanlınm kulağından giden yolu delmişti... Ve kalbi ortasmı deldi, Murad: “— Bir düşman kazandın” müthiş ağza düşürecek! diye di, (De

Bu sayıdan diğer sayfalar: