23 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

23 Ekim 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ | k i “ It ” İ “fasya tulumba ba “Deniz kartalı” nın süvarisi Kont Feliks fon Lukner —1B- Müthiş bir dalga güverteyi silip süpürdü, altı tayfa ile #şçı denize gitti. Birisinin kafası parçalandı, benim de bacağım kırıldı Maamafih vaziyet düzelmiş de de Zildi. Fırtma gittikçe artıyordu Bü- tün noel gecesi ve ertesi günü durup! dinlenmeden çalıştık. Daha ertesi gü- nü öğleden sonra ağır arsenik yükü yalpa ile tazyik yaparak üst anbarı çökertti, Birkaç civata da yerinden oynadığı için gemi su yapmağa başla- dr. Yeniden istif yapmak için koştuk. Fıçılarm birçoğu kırılmıştı. Tekrar! fıçılara doldurmağa çalıştığımız arse-| niğin bizim için nasıl bir tehlike oldu- Bunun bilmeden can'mız dişimizde çabaladık. Bu yüzden birkaç gün öğe) ra vücudumuz yaralarla doldu. l Gemi baştan gittikçe suya gömük mekteydi. Endişelerimiz arttı. Maran- goz sondaj yaptı: İ — Üç kadem $u var! Süvari bunun Üzerine emir verdi: | — Tulumba basına! Santlerce bilâ- , şöyle dursun bi - lâkis çoğalmakta idi. Her geyi göze Şa alarak uzun müd- det tahammül et- mek icap ettiği de mütemadiyen ispirto o İçiy duk. Bir aralık büyük bir dalga güver- te üzerinden geçti. Ayaklarmı ocağa dayayıp ısıtmağa çalışarak bir yan - dan bize kahve hazırlamakta olan ahçı bu dalgayla denize slüprüldü; kuzinası, kömlir kovası da beraber... Zavallı can hevliyle kozinanın ayakla- Tmt kavramıştı, lâkin dalga kuyinayı sürükleyince adamcağız bağıra çağı- Ta denize gitti. Yardım etmemiz, hele kurtarmamız imküânsızdr. Kend! hali- ns terkettik. Kırk sekiz santtenberi tulumba ba- şmaydık.. Maddeten mahvolmuştuk: bü feci manzara maneviyatımızı da mahvetti. Tulumba basmak neye ya- rar? Ambarlardaki suyun hakkmdan gelemiyorduk ki.. Nasıl olsa ölecek ol- duktan sonra ne diye Üstelik kendi. mize bu işkenceyi yapalım? Artık is pirto da para etmez olmuştu; İspirto değil, neft yağı içsek tulumba basa- cak halimiz kalmamıştı. Kaptan tehlikeyi kavrıyarak elinde bir zapkın üzerimize : — Tulumbayı ii bununla karınlarınızı deşerim! 'Tam bu sırada kıçtan birisi bağır- âr; — Dalga geliyor, dikkat! Biz ambarda tulumba başında oldu- umuz için bir şey görmedik, fakat dalganın müthiş gürültüsünü işittik Acemi tayfalardan altısı sürilklendi, gitti, bir tanesi de direğin tel halat » tân çarmıhlarına çarparak bir kolu koptu, ikinci bir dalgada ise (denize süprüldü. Bir başkasının kafası par. çalandı. Bu arada ben de felâketten hissem! aldım. Güverteye çıkar çıkmaz bir dalga beni kaptığı gibi kırık bir direk le tulumbanın dişlileri arasma it, bacağım kırıldı, Direk parçası sıkıştığı için ayağımı çekip çikaramı- yordum. İkinci kaptan imdadıma ye- iyice tişti, bir manivelâ ile dişliyi kaldıra. râk bacağımı kurtardılar. Süvarinin emriyle yemek salonuna nakledildim. KurAurayı kesip çıkardılar, Kaptah bacağımı dikkatle muayene etti, son- ra: — Dokuz adam kaybettik, dedi, bu kadar kurban yeter! Bacağımın etrafma ucunu bir ma- karadan geçirerek ilmikli bir halat sardı, diğer ucunu da büfeye bağladı. Sonra ikinci ile marangoza emretti. — Yavaş yavaş çekin! Kırk yıllık çikikçıymış gibi ameli- yata nezaret ederek bacağımı böyle bir müddet çektirdikten sonra: — Tamam! deği, bacak şimdi yeri- ne oturdu. Çözer var) KADINLAR BENİ AMA AE / Missi Roman Nakleden: Hatice Süreyya mesi İLİK, el Sabırsızlığına, son derece acele et- mesina rağmen aynada bir kore kendi- ne bakmaktan nefsini alamadı. Kulak- ları hâJA penbe penbe, yüzü al aldı. Saçlarında altm yaldızı gibi dalgalar uçuşuyordu... Emin oldu ki, fena de- ğildir ve İsmetin hoşuna gidecektir. — İsmetoiğim! Canımm içi! Geldin demek? Kollarımı açtı.. Artık buna hakkı var. Ve artık hiç bir endişeleri kalmamıştır. İsmet geldi işte.. Dün onu 6 kadar üzen, saadetle- rini tehdit eden korkular hep zail ol- du... Fakat... İsmet, açılan bu kollar arasına ken- dini büyük bir heyecanla atmadı, Oda- nın ortasında, câmit, duruyor. Eldi- venli ölini âşıkıma uzattı. Sırtında yeni bir seyahat elbisesi vardı. Başmda kü- çük bir bere. Haline pek orijinal bir gekil veriyor. Gözleri kırmızı da değil; heyocanlar da uksetmiyor içlerinde,. Yüzü hafifçe pudralı. — Bonjur, Murad.. Delikanlı, yaralanmış gibi durdu. | Fakat, bütün coşkunluğile yine 1s! metin üzerine atıldı.. Hayır, hayır. Bu! soğuk karşılamaya tahammülü yoktu... Dudaklarını aradı. İsmet, bir an tereddütten sonra: — Evet, gülünç halleri yok değildir. Fakat, ivi tarafarı da var. O.da, akta- ba olmaları. İnsana, en fena zamanın- da Hızır gibi yetişiyorlar, Murad, enşırdı: — A... Pardon... Demek ki - benim bilmediğim yeni vaziyetler var?.. a kk il sibinezniinmetezdn e Hatıralarım anlatan * EFDAM TALAT — 236 — gfervif ! aes'BirTURİ Yazan: 1H Kapiten Benet, muzaffer Tür vatanına yeni bir kundak hazırlıyordu. Bu onun artık son kozu idi Ben ses çıkarmadan herifleri tekrar saydım ve Benete tekmil haberini ver- dim. Kapiten 6 zaman vügona sıçradı ve bize: — Olrayt! Siz artık aşağıya ininiz!,, dedi, Baş çavuş yere atladı. Arkasından ben inmek üzere iken Benet omuzuma dokundu. Bu wrada kompartımanın lâmbaları da yakılmış bulunduğu için birbirimizin yüzünü görüyorduk. Casus zabitin yüzünde şeytani bir tebessüm dolaşıyordu. Elini büyük bir samimiyet le bana uzattı: — Bugün sizi yorduk, Teşekkür ede- rim, — Vazifemi yapıyorum. — Bu sizin için bir vazife değildi. — Maiyetinde bulunduğum âmirlerin emirlerini yapmak vazifemdir. — Fakat bu sizin için hayli sıkıntılı hir vazife oldu. — Hangi iş kolaydır ki Kapiten? — Çok zekisiniz. Size tekrar teşekkür terim. Allaha ısmarladık, — Ne o, siz dönmiyor musunuz? — Ben dostlarımızı Türk toprakları- n dışına kadar selâmetlemek iatiyo- um. — Güle güle! Diyerek vagondan aşağıya atladım. Asabiyetten tir tir ttriyordum. İşin bu tarafı da aklıma gelmemişti. Ben şaşkın şaşkın baakrken Benet gülerek ilerledi. KR Me piril par yanmakta EK vayona geçti, Maksadı aşikâr idi: Hainlere, fesat ve riya kumkumalarma son direktifle. rini verecekti. Onlara &on zehirlerini dağıtacaktı. Kapiten Benet, muzaffer Türk vatanına yeni bir kundak hazırlı- yordu. Bu onun artık son kozu idi, Onu da oynuyordu. Ya kazanacaktı, yahut da bütün taraftarlarile birlikte kafasını hakikatın sert kayasına çarpacaktı, Ne- tekim öyle oldu. Ben bu acı düşünceler içinde iken üçüncü kampana çaldı. Biraz sonra kâ- tar hareket etti, Önümde bir hailenin perdesi kapanıyordu. Gözlerim vagonla-; ra dalmış yağmur altında öylece duru- yorum, Şuursuz bir halde nazarlarımla gittikçe uzanan treni takip ediyoryum. Nihayet o uzakta bir dönemeci dönerek gözden kayboluyor. Bu sırada omuzu- ma bir el dokunuyor. Başımı çevirip ba kıyorum, Baş çavuş Rayt tuhaf tuhaf gülüyor: — İnsan dostlarından ayrılınca mü- teessir olur, Olmaz değil ama sen nere- de ise linki Kadn; delikanlıya, gene iki elini u- attı. bediyyen uzaklaşıp gitmesinden korku lan kuşlar gibi, sımsıkı tuttu. Keder, kalbini burkultuyordu. Dün nasıl sev- gilisini kendisine yabancı İisslediyor- Ba, bugün ayni tahassüslere kapılıyor- du. Lâkin, İsmet, dün ağlıyordu! Da- ha âciz, hayata dahs yakındı. Bu- günse, sâkin... Gözleri, sevimli bir tebessümle gülümsüyor; fakat, Mura- dım bası üzerinden beşka nfuklere bakıyor... Öyleyse niçin hu derece gıklaşmış güzelleşmiş de sanki azabını deşmek için yanma gelmis? Biraz yorgun biraz örselenmiş bir Beli var.. Bun- lar, onu cazipleştiriyor. Kalbi daha derin, daha sıcak bir İsmet olup çık vermiğ,.. Berbere gitmiş, masaj yap- tırmış, boyanmış... Hem de ne ilina İ- le... Kokular da sürürmüş... Jâkin... Murad, bunun farkına vararak 'fe- Dalaştı: Chypre değil. Yeni, biberli, uçuşan bir koku... A- Murad, bu iki #”, uçmasından ve el — Müteessir filan değilim yahu, n: reden ç'kardın bunu? — Benden sakitma! Yakında başka bir yerde sen de otlara kavuşurdun. — Bu da nedir? — Bu gidişle senin de İstanbulda dur man doğru değil! — Haydi gidelim. Kendimi topleyorum: | Baş çavuş koluma girdi. İstasyondan çıktık. Ve biraz ötede bizi bekliyen oto- mobile bindik. İngiliz polisleri de arka- ya atladılar. Kafilemiz yine eskisi gibi yalnız Benet ile diğer mülteciler hariç olduğu halde Yeşilköyden şehre gitmek üzere hareket etti, Krokere döndüğümüz zaman beni sa- bırsızlıkla beklediği anlaşılan. Kolonel Ballara işimizi hiçbir hadise olmadan sükünetle gördüğümüzü ve misalirlerin Yeşilköyden trenle hareket ettiklerini Kapiten Benetin de huduğa kadar ken- dilerine refakat etmekte olduğunu an- lattım, — Ee, yükün bir tanesini attık. Şimdi rahat bir nefes alabiliriz, dedi. Sonra birden hatırlamış gibi: — Az daha sana söylemeyi unutuyor- düm. Yarın anneni mutlaka buraya nak- Tetmeli, sen de burada kalmalısın. Çün- kü şehirde hadiseler gittikçe fazlalaşı- yor. Adeta tehlike baş gösterdi. Halkın bu taşkınlığı karşısında cesaret filân pe ra etmez, dedi. Evvelce esasen bu teklifi kabul enli bulunduğum cihetle kısaca şü di! verdim? — Alâkanıza teşekkür ederim. Müsa- ade ederseniz, bu gece eve giderek ha- zırlanayım? — Ölt, fakat çok ihtiyatir davran, — Merak etmeyiniz! — Ücce geç vakitlere kadar sokaklar» da kalma! — Kalmam. Kolonel Balların bana karşı gösterdi- ği bu alâka beni çok mütehassis etmiş- ti. Odama döndüğüm zaman hep bunu düşünüyordum, Şu ihtiyar askeri üç senedenberi alda tiyordum. Eğer bu meşru bir maksat uğruna yapılmış bir hareket olmamış olsaydı bu şefkati karşısında büyük bir vicdan azab: duyacaktım, Odanın içinde bir aşağı bir yukarı do- laşıyorum. Şimdi ne yapmalı? Bir aral'k elimi kilot pantalonumun ön ceplerine sokuyorüm, Sağ elim cebimde küçtük bir deftere iişiyor. OÇıkarıyorum, Mahut Tahsinin Ri eektende Mhp ve benim; rajarnda bir mani i gibi me teşkil e 0di-) yor... — Otur bakayım buraya... Tam kar şıma geç... Fakat dur, o koltuğa de- gül... Ezeceksin pâketlerimi! Dönüp bakti ve bir sürü küçük kü. çük paketlerin koltuğa kosulmuş ol - duğunu gördü. Renk renk beyaz, per be, mavi paketler. Hepsi de yaldızlı sicimlerle baf#lanmış! — Hediyeler #ldim.. Sen fikrini sivle bakayım. İi intihen edebilmiş mivim” Çünkü erkek esveamdan pek o kadar anlamam. Dünkü mektup meselesine dair f£- lân tek lâf etmiyor, Halbuki, bu mek. tup'la, hayatları pek veni bir sahaya girmiş değil miydi? Zavallı. Murad. bu vaziyet karsısmda söyl'yecek tek söz kulamıvordu. Perfsan olmuatu bis care! — Kuzum, bt aldığım esya arasınd haşa gitmivecek bir şey varsa hemerj zum söyle de ona gi're davranavım! Bern.| ber wider de”istiririn. Bu isleri der - hal bifirmezsem »atra vaktim Giray -İ yacaık, Zarif küçük paketleri, çabucak çöz- sl çabükluğile cebime attığım i İlk sayfasını açarız şöyf zezdiriyorum. Hayret! Evet ret edilecek bir şey,. Beni RAY din anlatılmaz kislerine boğan * satır gözüme çarpıyor: , Müdüriyetteki İngiliz muh Müdüriyetteki, yani polis # Xi tindeki İngiliz müuhipleri.. Anadoluya, Kemalistlere, 2” milli kalkınmaya muhalefet © i ni, bütün Türk milletinin Ge Satırları helecanla takip “& Okudukça hayret ve'sevincifi! Gözlerimle satırları takip 1 sinin polis müdürü bulunduğl orada vücuda getirdiği İngil” ri teşkilâtını, bu teşkilâtın 5 nı, mensuplarını ve onların birer birer öğreniyorum. B v çoğu bilinmiyordu. Birçoğu ti, Bu küçük defter ize, işte b renç hakikatları önüme seri bey daima şikâyet ederdi, — Bütün gayretime ve bü! rıma rağmen şu Tahsin haini ğu şebekenin bütün efradını çıkaramadım. Bu sebeple pö yetini bu menhus heriflerden miyorum. diyordu. Şimdi, ben, bu küçük defi larını çevirdikçe onların eipee üre yeniye ear Elimdeki vesikanın k nil Defterde yalnız teşkilât ve hakkında değil, onların yapti buna karşılık aldıkları mükâ”” | kında da notlarla bulunu; Defterde isimleri yrulm$ çoğunu tanıyordum. Bunlari? 4 okudukça hayretler İçinde Çünkü benim yaln,z benim larının ötedenberi militei ols İ: birçok kimseler de > burMöi muhipleri teşkilâbüda varife 2 rak gösteriliyordu. Bu, bİf © Çünkü Tahsinin mahrem hiçbir za'nan bu defteti adamın eline geçeceğini bunları yazmıştı. Demek &i içimizden aldatanlar da vâ kıf olduğum zaman kaçan tin dosyalarını ne diye alm pişman oldum. Alabilir mi iö de bir teyebbis bana kısmefi muvaffakiyet temin edebilirdi (DOS 4 dü. Birtakım ipekli, EN vatlar, ipek boyun atkılar ei yününden büyük atkılar, / venler... İsmet, bu eşya varam heyecan duyuyordü yl, ade leşiyordu. — Güzel şeyler, değil mit olur mu dersin? Bunla” şamları için. Bu k buluyorsun? Murad, parmakların? ğa kerşi tutarak bakti diye —iyi! Çok güzel * dalgın söylendi. Ne yi Velevki fena olmuğ © #fe? Zile bastı. Erde” ei paketi yeniden yaj İsmet, nezaketle, B' — e beraber © çğti - diye tenbih 2 nn — kapandı. Bunu, d yacağım. e Murnd, kakeledi?” | gsf — Bavullar kaya

Bu sayıdan diğer sayfalar: