17 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

17 Kasım 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

x—âmw MMUthış tütün yasağı karşısında ezar içinde çubuk - İçen derviş ! pa..Piponun da tarihi vardır aristeki pipo Müzesinde bir eok büyük adamlarin pipoları HABER — Aksam bostası Bunları Biliyor musunuz? ——— Soğuk kanlılıkta rekor ! Dünyanın en soğukkanlı insanı kim- dir, biliyor musunuz? Belki sizin de bil- te Yani bildiğimiz çubukları. bi. İatası Avrupaya ilk defa 16 u..1 W::ı'nnyol tiryaki tarafından ir. Pipa, . Tz P A —u_" Kibi, patates, domates ve ka. , **4 tütünde Amerikadan gelmiş h(x'i'“l Kolomp): Küba adasına a- Yerli *'îr_iı zaman sahile koşup gelen ı.,_:'lmln muz şeklinde sarılmış bir İiraç bulunduğunu ve bunun düman- ği Sâvururken gö'zlerini süzdükleri. Ük <: Üüştür. Bu, bildiğimiz püro yap- Siğarası (di. ı.:“ (Celte) ler zamanında da ma- İdi. (Galo —Rumen) müzesinde bu 'îlı'u; :' demiz bir pipo vardır. Bununla ,çm,“dîfıl. kokulu otların yapraklar: & tlk tÜütün pipoları, topraktan veya o- Zerleri Yapıkyordu. Porselenden ve ü Yü Tesimlerle süslü olanları 18 inci !ıh;.îl Mamulâtındandır. Sonra, Eaki. Cikan lüle taşlarından yapılma- ı,(::h"dx. Bu taşlarla yapılan pipo - Ve _l'hmr denilecek kadar güze, g“:: ütkârane yapılmış olanlar pek İlk çi En makbul pipolar - bunlardır. hı'— » kilise müntesipleri tütüne Oı,.:'—"" göründüler. Papa 8 inci » tütün içenleri afaroz edeceğini Gm'“' 13 Üneü Lui tütün satışını kal tÜne ,:"l"tm Kralr 1 inci Şarl da tü. Te Dör "' Vaziyet aldı. Rivayetler> gö- li“"ı'e““'“ Murat; tütün istimalini İlüğ * Menetmiş, içenlerin ya kellele ı;";:""'"": yahut ta burunlarını kes, TMUüş.. L:u :NG göre Lir gün tepdil gezer . den Biz Tararleekn anleramaame M l Hman çıktığını görünce yak * "'ulıı:;'" tiryaki dervişin biri ciğı, Kerisine ' dayanamamış, bir mezarın Mönm, V Dİş, çubuğunu yakmış, du. a Savurmaya başlamış ıı.m_m'“"“ yaşık ettiğimi bilmiyormu . « dün * bağıran padişaha, istifiai bozma- x" S€Vabt vermiş: d e':dîwım sizin iradeniz yer yü. "hu,n" içindir. Yeraltında hükmü ı h* Buraya Tanrı hükmeder. Ve geç dÜncü Mürad, “bu söze gülmüş Tyakiyi affetimiş. _:f!. Fransız maliyesindeki açığı için çareler düşünürken aklı. * Mıumlıuh de etmek geldi. Ve Tene, altına aldı. İhtilâl zama - —uh.w“h satışına — serbesti verildi. Üa B::u::polyon tarafından yeniden u Na & Ümda Pa * hatıralarında diyor ki: di.u_ Fatorun emrini yerine getir - ı.mğı"hh doldurdum, yaktım, eline N ye çe İmparator derin bir nefes çek. :’“lm tütün içmezdi. Mısırda *erübe etmek istedi. Ve İran şahı 'N hediye gönderilen murzssa dolan dumanları yuttu. Az ğ'n,.“muılır burnundan çıkmaya TÜyerg, Gözleri sulandı. iŞddetle ölcsü. u. Hiddetle: —;.:' Hünu, dedi, gözüm görmesin. KON . Nasıl içiyorlar bu- M Tek m:'* (Galliera) müzesinde geçci da e :"Polym, Kattoya, Horasa, jorjat farihi pipolar teşhir olunmuştur. 5M Sİgara içen muharrilerden Alired 'Sse. Lümartin, Teofil Gotye, Bod. MEtb Pransuva Kope Bibi meşhur N Pipoları da sergiye konulmuz. Üncü Luinin sarayında cigara iç- adma Büvari) yi yazın Flober, alerdr. içez ve “üzünelerle pipo satıı “îıeıl: ir, Torjsanla Madam Pompedorun pi. * hir olunuyor sın: uşağına emretti. | bir Pipo sergisi açılmıştır. Bura | kadınlara zit pipolar da var. | ı Bir pipo tiryakisi ve pipo müzesinde teşhir olunan tarihi pipolardan biri po içtiklerini gösteren tablolar da bu müzede bulunuyor. Kolonya suyu | nasıl yapıldı ? Kolonya suyu icat olunalı yüz sene | olmuştur. Bunun — mucidi, bazılarına göre (Jan Piyer Farina), bazılarına gö- re de (Jan Piyer Femini) dir. Bize ka. lırsa birincisi olsa gerek... | — ÇJan Piyer Farina) nımn bu formülü serinlik venmek için, yürek varlığına kargşı kullanılıyordu. Birz bardak suya Hu ei AA lll Ai o, ş (Jan Piyer'Fârina)y ölürken oğlu Po- | Tu yanma çağırdı ve formülünü anlat . tı. Pol, fakir bir üniversite talebesi idi. Beyhude uğraştı ,fakit para bulup ta babasının keşfini tarıtırtmağa muvaf - fak olamadı. Delikanl: o sıralarda tanıdığı bir ai- lenin kızına gönül vermişti. Sevgisini itirala cesaret edemiyordu. Bir gece sevgilisinin evinde iken genç kızın üzerine fenalık geldi, bayı - ler gibi oldu. Anası, misalirler telâşa düştüler.. Pol,. derhal cebinden küçük bir şişe çıkardı, kızın yüzüne, ellerine sürdü. —Piyasada bulamazsınız. — Bu, ba. bamın bir keşfidir. Bende de yalnız bu şeşe kalmıştı. — Tabii formülünü biliyor sunuzdur. Niçin yapıp satmıyorsunuz?. Çok para kazatırsınız?, Misafirlerden bir madam: — Ne güzel kokuyor, dedi. Güzel biz | tuvalet suyu., Parise giderken bundan bir kaç şişe götürmek isterim. Nereden aldınız bunu, mösyö.. Delikanlı sıkılarak cevap verdi: — iPyasada bulamazsınız. Bu, ba- — Şüphesiz madam, fakat bunu yap . mak için sermaye ister.. Bunu bulmak müşkül,, Parisli madam bir an düşündü, ve: — Parise geliniz, dedi. Sizi bir levan tacı ile tanıştırayım, sözüme itimat edi- niz, Sizi zengin yapacağım.. Pol, bir çok tereddütten sonra Pari. *e gitti. Kadın, sözünü tutmuş, kendisin! büyük bir levanta Yabrkiasınım sahibine tavsiye etmişti. Az zamanda, kolonya suyu büyük bir rağbet kazandı. Fakir delikanlı zengin oldu, sevdiği kızla da evlendi. diğiniz pek çok soğukkanlı adamlar var dır, Fakat size anlatacağımız vakanın kahramanı, muhakkak ki, soğukkanlılık- ta bir rekor kırmıştır. Bu adam Tomi adını taşıyor. Ailenin oğlu Jakson, bir sene seyahat- ten sonra vatanma dönmüştü. Hirmetçisi, istasyonda kendisini bek- liyordu. Tomi vagondan indiği zaman, matem elbisesi giy'nmiş olan hizmetçi yanıma yaklaştı, meyus sir tavırla kendi- sini selâmladı.. Tomi, hizmetçiye sordu: — Ne var Tomi? Galiba bana fena bir haber vereceksin?, — Evet, mösyö,. Ne yarzık, karganız öldül.. — Ya.. Ataba neden öldü?. — Çok beygir eti yemiş te.. — Beygir etini nerede bulmuş? — Ahırda., ” — Demek beygirler de öldü? — Evet, mösyö., Yangında öldüler... — Hangi yangında?, — Eviniz yandığı saman.. — Evimiz ne vakit yandı?. — Cenaze kalkacağı gün.. — Cenaze mi? Kimin cenazesi?. — Valdenizin cenazesi.. — Yât, Zavallı valdem ne vakit öl- : — Korkudan öldü.. Babanızın ölü- sünü getirdikleri gün pek korkmuştu da... — Eyvah! Babamı da mt öldü? — Evet, hileli iflâstan sonra yüreği- ne indi. 4 4 rakamı ve 4üncü şarl Denilebilir ki, #rakamı, Almanya im paratoru Dördüncü Şarlın hayatına hâ. kimolmuştur. Dört sarayı vardı. Her mevsim birin- de otururdu. Bu saraylarda 4 hususi da. zesi/vardı. Her dairesinin 4 kapısı, 4 penceresi bulunuyordu. İmparator günde 4 defa, dört kap yemek yiyordu. 4 türlü şarap içiyordu. Tacının 4 köşesinde 4 büyük inci vardı, Elbisesi 4 renkli idi. 4 lisan konuşuyordu: Almanca, Fran ilizce ve İspanyolca. Arabası dört beygir koşulu idi. 4 defa paytaht değiştirdi. 4 İlkteşrin 1378 da vefat ettiği zaman yanın'da 4 doktor bulunuyordu. AKŞAM POSTASI İDARE EVİi; Istanbul Ankara Caddesi VPusta kelusu: İstaebul 214 Telgratf adresi: Istanbul. HABER Yazı işleri telefOnu: 23872 ldare, Hâan 1243710 ABONE ŞARTLARI Fürkiye Ecnebi 1400 Kr. — 2700 Kr. 730 » 1450 , 400 » — B00 2 150 » — 300 £ Sesvlik V aylık Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Başıldığı yer (VANIT) Matbaası l Baldız Yoazan: Mustara Niyazi Gözleri çağta, , defa baldızı Şerbaninin | üstünkörü bir soruşturmadan Sonra lük Kâmlil | tütün kır O “Tabakbazarı,, Solak oğlunun tarlasına mak için bir araba dolusu kadın | götürdü. Yarı yoldan sonra, — uyku mah- murluğu üstlerinden akan — kızlar, sallama köy türkülori — söylemeğe başladılar. Duha yaşlılar, nezleli — neblerile, deveboğan azımağında (1) iki gün | evel gene bir manda boğuldulundan yalancı şahitlerle yaş büyütülüp zor- la zengin, fakat İhtiyar bir — kocaya | verilen yaşmaklı Kozbandan bahse- diyorlardı. Kâmil dizginleri tartaklarken, llk sesindeki kayak, yüreğe dokunacak kadar ya- nık ahengi farkedeblidi. Baldızının öteki kızların — sesine benzemiyen bir türkü söyleyisi var- dı. Şerbani eniştesinin hemen arka- sındaydı. Arabanın bozuk yollarda | her sarsılışında, yumuşak vücudun- dan bir — parça eniştesinin sırtma kollarına değiyor, Kâmll başını ara sıra arkaya çevirdikte, kızların öpü- eük kadar buğulu arzular — getiren nefesi — bir yalazı halinde — yöüzü- nü yalayıp geçiyordu. Bu sık sık oluyor, Sülüğün damar kablolarından bir arzu cereyanı akıp | gidiyordu. Şerbani kızın vücudunda — küzgin bir ütü altındaki nemli — tülbentler gibi — sıcak buğusunu, en kalın ku- maş parçalarından içeri işleten ha- rikulâde bir hassa vardı. Kâmlil bu buğulu hazzın lirizmi i- çinde erimiş kavrulmuş gibiydi. Ne | reye gittiklerinin, nerede oldukları- | mnın pek farkında değildi, bir haz kül | çesi balindeydi. Serin esen rüzgâr, alev alev tutu- | şan yanaklarına, buğulu arzular an- latan nefesli bir kadın ağzı halinde soluyordu. vire j Bu hal, tütün taflağına varıncaya kadar sürdü. Eğer, tarlayı bilenler- den bir kaçı: —Hey KâmilElfe TALAYI geçi- yoz be.. Uyuya kaldın — yalrm? diye koendisini dürtüklemeselerdi, tarlaya geldiklerinin — “hiç mi hiç,, farkına | varamıyacaktı. Yalancıktan ösner- ken: “— Vayranasının, uyuya şım be,, diyebildi. Çıra ve fenerlerin — uydınlığında, Şerbaninin yanı sıra dolaştı, durdu. Kızın kokusunu, teneffüs edildik- çe zehirliyen, 1lık, kavurucn bir tü- kalmı- tün kokusu gibi, genzi yana — yana ciğerlerine dolduruyordu. Şerbani bunlardan — habersiz bir karıkdan ötekine geçiyor, yanında fri Iri soluyan eniştesine; “— Göçtün gayri iniştecik.. solu- gan ata döndün!,, yollu takılıyordu. Nihayet gün doğdu, Ve sıcak git- tikçe şiddetini arttırmağa başladı. Tarla küçük olduğundan “esıcak e. çene kızdı,, diye, işi yüzüstü bırakı- verdiler. Kızm elleri tütün “zifiri,, i- | çindeydi. Bir iki kopçası çözük del- meszinden (2) koynu — görünüyordu. Şerbani daha dün bir pleşte (3) bir gide (&4) kadar körpeydi. Böyle ne çabuk koküsu, — tütün kokusu gibi | — genzi, cikerleri yakan kavurucu bir yaban gülü oluvermişti?! Kâmil bu değişikliği basit, fakat lirik bir düuygu manzumesi olarak ancak histediyordu. Şerbaniyi, bu, “Hidreller,. Horoz köyden çöplü Kr e€eba yavuklu etmişlerdi Düğünleri hemen önümüzdeki har | man yapılacaktı. — Ercep — (Recep) | Horozköyün varvarlık zenginlerin- den bir ağanın oğluydu. Kız tarafı “donur,, gelir gelmez. razı — olüvermisti. İşle — mal mey- dandaydı, uzun boylu soruşturmafa Tözüm yoktu ki., Böyle yağlr bir nasibi kaçırmanın | yakışığı var mıydı ya? Babasıtım de diği gibi “Şerbanicik, üstelik dön se nin tarlada çapa Kendinl bağla; Kostaksa “BALDIZ?.. benim tütünü kırmaktan daha doğ rusu sürünmekten de kurtulacaktı.., Kora dediğin — adam da, bundan daha Alâ olamazdı ya.?! Par: de- sen bol, malı mülkü vardı.. B0 caya varacak kızın rahatı, hani hey lerde,paşalarda bile olmüzdı. Anası: — Allah son gürlügü verdi. Neme lâzım yahu, diye sevinmişti. Böyle halkvakti yerinde — bu da sÖzmMüÜ ya — bir güveyinin, — yoksol kaynanasına elbet yardımı dokuna- Herif yapmak istemese bile, kız- Jarı zorlıyabilirdi pekâlâ,. Bir kiy- mağin bile bir ilgisi — olurdu. Deği! ki insan kısmının anasına, babasına yardınır olmıyacak? ! < Oğlan evi, söz kesilmeden sonra geldiklerinde, kızın eline bir dobrin altmm vermiş, kurban da kurbanlık koç yollamışlar ve üstünü başını düz müşlerdi. Doğrusunu söylemek lâzımgelir- se, bu İşe Şerbani de sevinmiyor de- glldi. Yalnız bülün köyü şaşırtan bir |- natla, hâlâ çapaya tütün kırmağa gidiyordu. Kimbilir, düşündüğü bir şey var- dr. Belki, k, bak ağa zadeye yavuklu olur olmaz, İşten kayıddan elini, eteğini çekiverdi.. Görmedik nekbet dedirtmek İatemiyordu. Her kesin düşündüğü bilinmez ki! . * O günden sonra Kümll, düğün ak- şamına kadar kendi kendini yiyip durmuştu. Ve düğün günü akşamı, bu büsbütün arttı. Üç ev ötede otur- ma yapılırken, o sokaklarda başıboş bırakılmış delibaş bir manda — gibi dolaşıyordu. Naler geçmiyordu kafasından? Kendini öldürmeği kurdu. Fakat bu, neye yarıyacaktı” Gidip kızı ölk dürmeği tasarladı. — Bunu da, boş buldu. Büğün-bunlay, — İslediği şeyi temin etmeklen o kudarz.Hğak geyler di ki?! Bir ara “kaçırsam onu,. diye düşündü ve bu kafasında — yerleşti, kaldı. Fakat nasıl kaçıracaktı? “Nasıl,, mr hatırlar — hatırlamaz yüreği burkuldu. Ama, bunu da hal- letmek de gecikmedi.. Düğün alayı geçerken ayıboğan bataklığının yak nrada bekliyecek, baskın — yaparak yaylı içindeki gelini kaçıracaktı. Bu hal çaresi hemencecik - Kkafasın- da bir fikri sabit haline geliverdi. En aşağıdan yüzlerece atlr elinden ge lin almanın imkânsızlığını kayrıya- Mmiyordu. Don Kişot gibi kendisine çılgın bir güveni vardı. Ve bu çılgin-cesaretle imkânsızlıkları imkân içinde görü- yordu. Şerbaniyi “yabaner,, 'a bi- rakmıyacaktı. Ona kalırsa avulu- sundaki yemişten ilk — tadacık ev sahibi olmalıydı. Şerbani de bir ye- mişti. Ve bunu evvelâ kendisi tatma- lıydı. Derin bir iç rahatlığına böylelik- lo nihayet kavuşabildi. Yalnız daha şimdiden Şerbaniyi Barman! ayecanı içinde eriyor, bi- tiyordu. Ve bütün bu düşündüklerine olmuş, bitmiş nazarile bakıyordu. : .u Kâmil ertesi sabah, daha — alaca karanlıkta, grayı sirtlima vurarak, ata atladığı gibi, “Yallah babam,, Deseboğan yolunu tuttu. İkt üç gün evvol başlayıp sürekli rFürekli yağan — bereketle çay yata- ğından taşmış, "Doveboğan., batak- lığmı geçilmez bir hale getirmiş bu- Tunuyordu. Zaten başka — zamaunlarda da bu bataklıktan geçmek imkünsızdı. zi yolunu şaşıran yolcular, hayyan- Yarile beraber bu katil çamür derya- Bi içine gömülür, kalırlardı. “Deveboğan,, denilmesinin sebebi gok eski zumanlarda bir deva boğma sından başka bir şey değildi. — “Doöveboğun,, üç yolun çatındaydı, Horozköye giden yol bir kurşun a- tımı soldan geçerdi. Onun için, dü- Bğün alayının mukakkak bu yoldan , Beçmesi lâzımdı. Heyecandan yerinde duramaz bir kale gelmişti. x Birkaç kere köyü gören — tepeyo Bğar Devamı V1 inetde Musta'a N yazi (1) — Azmak — Bataklık (2) — Çaprazlı yelek. (3) — Tütün tehumucun ekildikten sonra ilk devreleri. (4) — Küçük fidan. | ) 4 4 ğ ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: