December 7, 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

December 7, 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ki ; Miği, Babama husrsi ders verriez Haley, 0 muallim? Arlık benim. ve: *İ Vopamz oldu. "iç Bağa geç de yol ver kocacığım, Sy, at delisinin biri bizi geçmek Ü Bakırköyde Bakırköy hastanesi sakinlerinden bi. di bir arkadaşiyle dolaşmken arkadaşı - na teklif etti: — Yahu bana öyle geliyor ki ikimiz de artık iyileştik, Gidip Mazhar Osmanı görsek te iyileştiğimizi isbat etsek.. Bi- si taburcu ederdi . — Aman ne iyi flkiri, — Haydi gide'imi.. Müâzhar Osmanın odasına yaklaştıkla rı zaman teklif sahibi? — Dur, dedi, iyileştiğimizi isbat için bir tecrübe yapalım.. Kapa gözlerini.. Arkadaşı gözlerini kapayınca yere e ğilerek bir çakıltaşı alâr ve: — Aş gözlerini, dedi, avucumun için de ne vr?. ç Öteki tereddüt epcden cevap ver di: — Bir tramvayı, Arkadaşı hiddetlendi : pamâyip beni göretlemişsin!.. Seyhude telâş İlkmektebe, elinde bir çekiç bulur nan bir kadın telâş ve heyecanla gel di; — Bayan Cahidenin #mıfı hangisi- dir? Kadmm halini görünce endişeye düştüler. Müdür: — Benim odama gelin de konuşu lm bayan. Ortada izam edilecek bir mesele olmasa görek.. Hele böyle çe- kiçle gelip hiddetlenmeniz için sebeb yok. Çekici birakmız da konuşalmi. — Mesele olmaz olar mu? Zavallı çocuğumun pantalonu tâmâmiyle yır- — Af/elersiniz, bayan Neclânm ovi — Mızıkçılık ediyorsun, gözlerini ka. o burası mı? i Doğru sözene denir ? Fransa, Pasta hakimiyet tesis et- miye çalıştığı sıralarda bir Fransiz diplomatı Fas sultanmı, Fransa h'ma- yesini kabül etmesi için iknaâ& gayret ediyordu: — Pransa, dünyanm en güzel mem- leketidir, diyordu. Toprağı çok mür- bittir, her şey yetişir. Memleket gayet iyiidare edilir, hasılı memleketimiz yeryüzünün cennetidir. Fas sultanı cevab verdi: — Madem ki öyledir, bizim zavallı Fastan ne istiyorsunuz? Anahtar Bay Necdet, gece yarısmdan sonr#, bir arkadaşmın yardımiyle evini bula - bildi. Ceplerinde üzün uzadıya anahtar aradıktan sonra bulduğu şeyi “anahtar deliğine sokmağa uğraştı. Arkadaşı yar. dm etmek üzere yaklaşmca gördü ki Necdetin elindeki anahtar değil, bir ci « garadır, Kahkaha nöbeti geçince Nec - deti ikaz etti: — Ayol o anahtar değil, cigara. İşin farkına varınca Necdeti bir dü. şüngedir aldı; — Eyvah! Evin anahtarını cigara diye içmişim, demek! ,, Kabahatkimde? Küçük Neclâ yemek pişirmesini öğrenmek için pek heves etmektedir. Annesi ona geçen gün alâkok yumur* ta pişirmeyi havale etti. Kızkağız €pey — Sor bulunduğunuz yerden niçin whniz? - Evin Deyi beni aldatıyordu! tılmış. Çekici ben kullanmak için ge uğraştıktan sonra Top olmuş yumurta- tirdim. larla çıkageldi. il — Evet ama, çocuğunuzun pantalo- — Kabahat sende anne, diyordu. A- Bunun yırtılmasında bayan Cahidenin lakök yapmak için bir yumurtayı kay. ne suçu var? nar suda iki dakika tutmak lâzımgek — Ben de onun suçu var demiyorum (( Sroş — Karımın verdiği mektubu diğini söylemiştin. Boş tane yumurta — Aman dikkat edin, arkada — ki... Çekiçle sıradaki çiviyi mıfilıyaca- Posta Kutusuna alınağı az kalepi ünü — olduğu için on dakika kaynattım, lop (| — Beygiri oambazhaneder aldım, g “in deliği var? ğım. ; tuyordum, ” oldu, başka türlü çalışmıyor! * i 0 KAHRAMAN KIZ KARKAMAN KIZ 5m Diye bağırıyorlardı. Nihayet Sen Priyak da biraz kendisini topliyarak hayla, — İleri Ve biribirlerine karışan ve boğuk * Ölüm sesi şeklinde yükselen bu ses İİ Birdenbire, bir gök gürültüsünü Aödiran korkunç bir şes bastırdı. Bu *le bağıran sokaktı. Purisin sokağı V8 Asileri aikışlıyan bu sesi şöyle bağı iu: >— Kahrolsun muhafızlar!... Ü züman, ağır sükünun içinde bir âAlik bir şaşkınlık husule geldi. Muha- har aralarına girmek İstiyen elli Bap Behcin ağır ağır, fakat kat'i bir kaatla kendilerine doğru geldikle - a dehşet içinde gördüler. Sonra, bir bire, bir gürülü, süratle ağızdan rek sokağın bir ucundan di- kaş âtladı, İsyan büyüyordu. Fa- kaç birdenbire, ince, keskin ve tehdit- Dir ses yükseldi: ye Luvr'un İsviçreliler geliyor! iyi devirde, Fransız ordusunda, pa- Yer tutulan birşok (İsviçreli asker 3 yana, savurduğu bü valanm tesi- Yak #vlamak için, ayak ucuna basa- Ky eld Korinyan, amansız r3- ON mwikemmel bir çare bulduğunu » Ssn Priyal.da bu dahiyane b- | in dolayı Raskasa gülümsiye- aka, Yaygarayı tekrarladı. Korinyan | tak Yörndan kuduruyordu ve artık il edemiyerek bağırdı: yan! Bu herif bir yalancıdır. setler... A yalar orinyan sözünü bitirmedi. Mia birisinin Yâtasını çekerek © A tırmahmağa çalıştığını his- Ta Ni Raskastı. Cüce, muhafızla- te, hi hiç bir şey görünmeyin- o cik vücudünün verd'gi şevik- anda rakibinin geniş omuzları Tan ve tekrar bağırmıştı. #wiçrelilert İşte İsviçreliler koşa Beliyorlar1,., Raskas sevinçle çırpınıyor. Korin- yan kuduruyor, bağırarak, amuzlarına tırmarımış olan ciceyi düşürmeğe çalı- şıyorğu. Sen Priyak hâlâ bağırıyordu: — İşte takviye geldi! Bu sesler, Trankavelle iki dostu- nun yanında yer almış olan gönüllüler arasında bir panile uyandırdı. Bir lâh- zada, pencereler, kapılar, kapandı. Mu- hafızlar köşede duran üç arkadaşın U- zerine saldırdı. Monterial ve oMnbuy sola, Sen Mar ten sokağına doğru çekildiler. Trankavel de sağ vihete, Katr - il sokağına atıldı. Sen - Bris, Tereddüt göstermiyor- du. Trankavelin mücadele için Kılıç- tan başka bir silâhı yoktu. Moluy kor- kunç sırrı biliyordu. Herhalde kendisi ni öldürmek lâzımdı!,. Baron, muhaçim lerin çoğunu sola çekti. Dört muhafız İ la bir çavuş Trankavelin peşine düşmüş lerdi, Bu grupla beraber yürüyen Ko- rinyan ve Raskas tarassut yerinden in- misti, Casusların ikisi de Trankaveli yakalamak ve Kardinale: “Onu yakala» yan benim... demek istiyordu. Üstad, kılıç elinde, seri adımlarla Katr fi sokağında ilerledi, Gizlerin ko- nağının bahçesini döndü; ve Viyey Hampl sokağına doğruldu. Bu sırada, Barbet sökağından bir müfreze görün- dü. Raşkaş ve Korinyan sevinçle mırıl. dandılar, Artık herhalde muvaffak o- lacaklardı, zafer kendilerinde kalacak- &. Trankavel iki sıra arasında kalmış- tr. Herhalde yakayı ele verecekti Trankevel, müfrezenin Oo kendisine İ doğru geldiğini gördü. Bunlar muha. | fızlardı.. İhtimal vakayı duymuşlar ve koşun gelmişlerdi. Binaenaleyh, önünde sekiz muhafız, arkasında da Korinyan ve Raskasla be- raber gelen diğer muhafızlar vardı. Sa- ğında Gizlerin bahçe duvarı, ve yuka- rıda söylediğimiz iki küçük kapı bulu- | nuyordu. “Trankavel, sıçradı, ve kapıya ömuz- / ——>—ZğZ.MmMmMmMm—————————m an bessümle, Raskasa, karşısma oturma- — Feta mı? snr işaret etti, Raskas, şaşkınlıkla, Rahip de ayni tavurla tekrarladı: fakat rakibini görmekten mütevellit — Fena mı? hiddet içinde, me yaptığının pek te farkında olmadan, sadece, leziz yemek lerin cazibesine kapılarak ona itaat ett. Rahip te, içinde istihza okunan Giddi bir tavırla ona şöyle dedi; — Her şeyi duydum. /Biz Tranka- veli gözetliyeceğiz. Sen-Priyak ta, tak viye kuvveti alıp gelecek. Şimdilik, rahat rahat yiyebiliriz. Önlerindeki hafif yemekleri biran İçinde yuttuktan sonra, omlet geldi ve bu nefis omlet, iki rakibi biran içn ba- rıştırdı, Rahip: — Bugün para yiyorum, dedi. Ya- zik ki, bütün kızlar mütbakta meşgul. Bu şekilde varile görmek te boş bir Şey... Eseyy, Lüpen! Nerede kebap! Lüben muzaffer bir tavırla bağırdı: — Geliyor! İşte. Raskas sarararak kızdı, Korlnyan &özünü kırparak sandalyesin> İyice Yaslandı. — Nefis bir kebap, küçük Raska- sım, tavsiye ederim! Lüben, kokusu nefis olan ve tadr- nm da kokusundan geri kalmadığı anlaşılan kebabı iki casusun önüne koy ds.“ Sonra, ORaskas (o görebilecek şekilde masanın önünde durdu. © Korinya (o kahkehasını zor tutarak, omisafirinin tabağına O koca- tan Bİr parça koydu, bir tanesini de kendisi aldı, Sonra, bunu yemeğe baş- Kyarak, hayranlıkla bağırdı: — Ne nefis! Ne leziz bir kebab! Canım yesenize küçük (Raskasçığım, yiyin de sonra ne yediğinizi bana söy- leyin... Lüben kahkahalarını güç zabtedi- yor, rahip de ona göz kırpıyordu. Raskas, tabağını burnuna dayiya- rak: — Bu kebabın ne olduğunu söyle- memi istiyorsunuz, öyle mi? Çok feba bif şey, ben bunu yiyemem, Lüben hayretle bağırdı: ' — Evet! Çok fena! Berbad bir şey kokusundan ne olduğunu anliyorum. — Şa halde, söyle bakayım, nedir? — Korinyandan bir parçet.. Ve rahip, hayret, hiddet ve deh- şet içinde, kendisini bastıran rakibine bakârken, cüse de kahkahadan kırılı- yordu. Korinyan şarap şişesini kavriyarak onun başma indireceği sırada, salonun nihayetindeki kapr açıldr ve Melüs, Trankavel, Montaryol salonuda görün düleri Raskas: — Dikkat! , Diye bağırarak masanın altına gir- di, rahip de başlığını başına geçirdi. Trankavelle kalfası ve Molüs, iki casusu görmemiş göründüler ve salonu geçerek sokağa çıktılar. Rahiple cüce de ayni zamanda hay» di bakalım dediler. Bunun üzerine derhal sokağa fir- ladılar ve üç arkadaşın Sen-Avuay 80- koğına girdiklerini gördüler, ayni za- manda, Verröri sokağından yirmi mus hafızın başında ilerliyen SemPriyak'ı farkettiler, Jİki casusun işareti üzerine Sent- Priyak köşmağa başladı ve uzaktan, düşmanlarını görürle, sevinçle bağır dı: — Nihayet önları ele geçirdim! Yürüyün bakalım! r ; Bu emir üzerine bütün kefile ileri. ye dogru atıldı, k Trankavel, Montaryol ve Mulüs, başlarını bile çevirmeden yollarına de. vam ediyorlardı. Adımlarını s:klaştı. riyor, fakat koöşmiyorlardı. Ara sıra, Montaryol hafifçe başımı çeviriyot ve göz Ucu ile, kendilerini kovaliyanlara bakarak arkadaşların: haberdar ediyor-. du: i

Bu sayıdan diğer sayfalar: