1 Kasım 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

1 Kasım 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e e ie ke AN »bhat YILDIRIM'IN Haber'in tarihi Romanı: 4 Yıldırım büyük kumandanlarının zaferi karşısında mesut olan Timürtaş Yıldırımın kulağına eğil di: — Şevketlim dünyayı saran şöhretli avcıdır. Yıldırım güldü; — Ama Timiirtaş, hiç bir av böyle sarıp sârmalanıp âvcinin kucağına düşmez. — Hünkârım seferini öbürgüne te. hir edecekler değil mi? — Hele dur bakalım, Belki bu ka- rıdan bir şeyler öğreniriz. Timür Manoclie bir tatar zevkedip Asaişehir üzerine selerim olduğunu ha- ber versinler, Bir kıtai askeriye ile ha > a bulunun. — İrade Hünkârmin | » -—Sanca Paşaya bir (ahir hil'at ve bir de hançer gönder. ' — İrade Hünkârımın! Akşam eman: okunuyordu. Senenin en kisa ginleri geçiyordu. Karanlık yâvaş yavaş siniyor ve halk evlerine dağılıyordu. Yalnız âsker ocağında bir gayret verdı. Palalar, bıçaklar, satırlar bileniyor, atlar timar- Tanryordu, Çavuşlar kan ter içerisinde oradan oraya koşarak hazırlıklara nezaret €. diyorlardı. Yarm Hünkâr arkasmda Bizans kuvvetleri üzerine sefer vardı. Heri tarihte alınmaz, ele geçirilmez diye şöhreti olan Alacaşehir (2) üzeri- ne harp kolay şey değildi. Yıldırım Bayezit bugün bâreme biç uğramamış ve bir tas şarap içerek Sa- rTizanın takdimesini beklemişti. Dört atla sürülen bir araba arkasın. da ve önünde altışer süvari ile muha- faza altında saray kapısından girdi. Yıldırım hayatında bu kadar heyecan duymamıştı, Ele geçen kadın belki de İş işten geçmiş acuze bir prenses ola- bilirdi, Belkide ona karsı güzel Germiyan bâkimesini unutturacak ka" dar güzel olabilirdi, Fakat her şeyden önce bu ökseye kendi düşen prenses kimdi ve ne maksatla Kastamonu ve Sinop bâkimlerine yardıma gidiyordu? Yıldırım bir taş şarap daba İçerken kapı açıldı ve önce Timürtaş diz çöke- rek Yıldırımın ayağını öptü; — Hünkârım, izin verirsen Sarıca kulun hâkipâyine yüz sürecek! — Buyursunlar| Sarıca Paşa sirmalı üniformaları i- ginde korkunç azametile huzura geldi 2 1 9 YY RE BN ENE bir adamdı ve ağır ağız diz çökerek Hünkâr â. yaklarına uzandı, Padişah Sarıcayı kollarından tutup kaldırarak: — Yok, dedi, Estağfurullah, Kalk bakalım öpüşelim. Hünkârla Sarıcanın kucaklaşması: geyredenletin gözleri yaşardı. Sanki yularca biribirini görmemiş iki kardeş gibi sarıldılar ve Hpüştüler. Sarıca Pa şanın yağ sakallarına sızıyordu. Hün. kâr da ağlıyordu, Yıldırım büyük ve kahraman kuman danlarının her zaferi karşısında böyle mest olün bir adamdı, Osmanlı tarihi | bu kadar Körp zafer seven padişah göt memiş denebilir, Bu kadar mağrur bir Osmanlı hükümdarı doğmamıştı, — Asker nasıl Paşam? — Hünkârma dua ederler. Allak seni başımızdan eksik etmesin Şevket- Yazan: Ikimim yük fatihi olmuş, dünyaya şöhret sa- lan Yıldırım ömründe bu kadar nefis ve güzel bir kadın görmemişti (4). —Dil biliyor mu Paşa? — Hayr Hünkârm. Tercümanla an” laştık, Bir genç esir yerlere kadar kapana. — Padişahım, dedi, Kulun tercü- mazlık ettim. Benim babam bir sipahi- dir, Doğduğumdanberi buralara hasret çekerim, — Sor bakalım, adı nedir? Kadın bir kelime bile söylemiyordu. Ne vatanıüı, ne adını bildirdi (5). Yal tuz İmparator Manoel'in nişanlısı oldu ğunu esirler söylemişlerdi. Fakat im- parâtor bu güzel kadını nereden bul- muş, kimden almıştı. Burası meçhul kaldı, Ve çok şayanı dikkat bir hâdise. dir ki Yıldırım Bayezit bütün hayatın” Yü Yıldırım. Hâkipâyine hediyelerim | ca bu meçhulü çözememiştir. var. — Paşa! Sarıca Paşa el çırptı. En yeni elbi- — Hünkârım. selerle süslenmiş genç esirler omuzla, rında baha biçilmez eşyayı yavaş yavaş Hünkârın önüne serdiler. Keselerle sari altınlar bir kenara boşaltıldı. Sara Paşa elpençe duran asker ve esirlerine bağırdı; — Burası Emirülmümininin buzu. rudur. Diz çökün!, Timürtaş, Sarıcanın bu siyasetine, bayran olmuştu. Yıldırımı kalbinden vürmanm yollarımı ne güzel biliyordu. Paşa ayağa kalktı: — Hünkârim, dedi. Bu nihayetsiz gecede hünlrârma ay doğacaki Yıldırım güldü: — Kimlerdenmiş Paşai — İrparator Manoel'in nuşalsr bir Avrupah prenses hünkârm (3) ve bir asker paltosuna sarılı esiri hünkârın yanıma getirdiler. Kadın şaşkın ve yorgun kir haldey- di. Ürkerek bu heybetli padişahın ya- mında diz çöktü. , ” Yıldırım Prensesin yüzündeki kalm siyah tülü kaldırdı, Timürtaş kendini tutamıyarak hay. kırdı; — Hey yaradana kurban olayım. Fakat utanarak odadan kaçtı. Haki- katen yaradana kurbân olacak şeydi bu, Yıldırım elinde peçenin bir ucu hay- retle döna kaldı. Binlerce sefer etmiş ve Avrupanm Balkanlara kadar en bü. — Hâreme götürslnler. İzaz ve ikram etsinler, Esirlerin hayatını prensese ba- ğışladım, Kimsenin kılma hata gelmesin! Prenses tercümana titriyerek bir şöy- ler söyledi. — Ne diyor? — Hünkürmdan bir ricası var. — Söyle! — Kalyonumu memleketine iade elme- nizi diliyor. Ondan sonra Htorseniz ken- disini dam etseniz de gam yemiyedek. wi. (Devamı var) (1) Müvemih Engel (Sırbistan ta. rihi) eserinde bu bâdiseye mütim yer ayırmıştır, Fakat bilhassa tarihçi Pa- şimers bu vek'adan dolayı Yıldıran Ba- yezidi itham ve silâlısız bir gemiyi ele geçirmek suretiyle korsanlık yaptığı. nı iddia etmektedir. Hammer döğrusu- nu söylemekten çekinmemiş ve vakayı anlattığımız gibi izah etmiştir, (2) Bütün seyyahlar bu şehrin adm (Allah şehri) diye kaydodiyorlar. Halbuki ber deveenin (Kalabtus) diye adlandırdığı şehrin €n eski adı (Uluşar) dır. (Alacaşehir) de denilmiş, fakat bugüne (Alaşehir) halinde intikal etmiştir. Helvası çok meşhurdur, (3) Hammer tarihi cilt 1 altıncı fasıl (4) Müverrih Düka, (5) Hammer tarihi cilt 1 sahife 306 Yazan: Rokur bağırdı: — Alıy mı ediyorsun benimle! na- muslu üdam da kim? sen mi? söyle ba kayt bu ig için ne istersin, kaç para istersin? Söbertin güzleri parladı. Bir rakam teklif etti. Biraz pazarlıktan sonra mu tabık kaldılar. Komiser ayrılırken: — Peşini brrakacağımı sanma, de- di, Doğru çalışırsan ne âlü, yoksa ka- rışmam! — Bana itimad edebilirsiniz. 'Teh- ike altında bulunduğumu biliyorum. Pariste yazadığıma göre sizden kor- kum daha fazladır. Şimdi ben İki ateş arasında gayılırım. — İki sağmal inek arasında desen dzha doğru söylemiş olursun! İki ta- raftan da para alacaksın. Bir daha söylüyorum: kendine dikkat et! Komiser gider gitmez Söbert mem- autiyetle ellerini oğuşturdu. Rokur, koltuğunun altında bir ga- zete kâğdma sarılı paketle sokağa çıktı. Söbert ile anlaştıktan sonra ca- susun üstünü başımı, eşyasını aramış ve bulduğu evrakı yanma almıştı. Dışarda Leonar beklemekte idi. Re- kor ona emretti; — Sen burada bekle, İçerideki heri. fi takip edersin. Gittiği yerler, hare- kâtı hakkında rapor isterim. Akşam üstü Matiyö senden nöbet zlacak. A- raba nerede? — Sokağın köşesinde, — Alahatsmarladık. Bu sırada Söbert odasında masa ba. şna geçmiş. Veltere makine ile bir mektup yazmakla meşguldü: “Bu mektubum size fevkalâde vazi- yetlerde kullanmak üzere bildirdiğim adresle gönderilecektir, Böyle yapmağa mecbur oldum, Sebebi de şu; Gietzin. geri arayorlar. Biraz evvel polis evi bastı, Rolrur isimli bir komiserle iki si. vil memuv sabah dokuza doğru geldi- ler. Beni birisi ele vermiş olacak ama acaba kim? Bunu öğrenmeğe çalışaca- ğrm. Gietzinzer ve bu defaki vazifesi hakkında bir şey söylemedim, esasen bir şey de bilmiyordum, Benim evimde bir müddet oturduğunu, fakat kendisi. ni yirmi dört sattenberi görmediğimi söyledim, Tevkif edilmek tehdidi İrarşısında verdiğiniz talimatın dördüncü madde- sini tatbikle onlara hizmet teklif ettim. Hüsnüniyetime delil olmak ve itimat- larını kazanmak üzere Betlinle muha. berede kullandığım dört adresi, sizin İsminizi verdim. Yalnız bu mektubu MATMAZEL R'Robe Düma — 106 — Çeviren “«— Yeni talimat istiyorum, sız zabıtasına ne mahiyet” malümat vermeliyim ? Ni yi N göndermekte kullandığı” | yaptık, Anlaştık. Şidü: niz veçhile şimdi nywi rın da hizmetinde bulun tarassut altına alameca Fransız zabıtasına ne meat vermeliyim? çek 4 — Şimdiki vaziyeti? * sa ls tehlike altına girinis 5 Masrafın da artmıştır. sa nisbette arttırılmasını! Söbert mektubu bir dt sonra zarfladı. Adresi yasi taya verilmek lüzere P” gazetenin arasına koyu? bine soktu, Şapkasını s4?” ti, Z On adım atmadan farkına vardı. Esasen evvel gördüğü için kendine “Peşimi takip eminim,, dedi. “Fakat 9 ha kurnazmış?,, Mağa nünde durarak baktı. ne çıkmış bir adam tav? posta kutusu önüne çeliği zeteyi cebinden çıkarr#k Bu arada parmaklariyl€ mahkaretiyle, mektubu g den çıkararak gazete De” ya atmıştı. li Leonar bir şeyin farlar? Karnesine not aldı: “pop bir gazete attı.,, €e şefiyle görüştükten * tan ve hudut karakol maya telgraf gönderileri Paristeki sahte ismi ğ i telgrafa bu malümat iLâv EEE O NEDENSE Fakat... paramız suyunu çekmeğe başlamıştı. Diğer (taraftan, sıcaklar öyle bastırmıştı ki öğleden sonra evimizde kalıyor, karyo” İamıza uzanıyorduk. Bereket versin ki İstanbuldan bir sürü kitap getirmiştim; yüksek sesle okuyordum. Güya Aliye de dinliyordu. Ona, okumak aşkını aşılamağı o kadar istediğim halde bir tür Ii muvaffak olamıyordum. Nihayet şöyle bir hile kullanmak mecbu“ riyetinde kaldım: — Aliye, dedim, senin mutlaka edebiyatla meşgul olman lâzım. Vaziyetimiz, ilerde daha parlak bir şekil alacak. Yüksek, maldmatlr kimselerle münasebetimiz olacak, bir çök kadınlar, kattâ erkeklerle görüşeceksin, Şayet bir şey öğrenmezsen, mahcup olursun; herkes nazarında cahil kalır ve eline su dökemiyecek çarpık O çurpukların istihzalarına hedef-olursun! Sözümü henüz bitirmiştim ki, Aliye beri çok makul bularak he- men elimdeki kitabı çekti aldı: — Ver bakayım şunu! Aliye kitabı okumuyordu fakat — bıçakla çatal nasıl tutulur ve yahut misafire kahve nasıl verilir? Bunların kaidelerini öğrenirmiş gibi — kelime kelime tetkik ediyor, cümleleri âdeta zihnine nakşedi- yordu . O günden itibaren karım çok okudu, İlk zamanlar bana soruyor du: Ve: — Kitap okumanın faydası olacağına emin misin? — Eminim! Cevabım üzerine, kitabın satırları arasına dalıyordu. Bazı bak lerde olduğu gibi, yavaş yavaş höcasını geçiyor; canlı, hareketli he“ yecanlı ve neşeli romanlardan daha ziyade, üzün bir tetebbü mahsu- 18 felsrff, ictimaf ve rğır ar okuyordu, Aliye fazilet sahibi bir kadındır. O, yalnız “zevk, i bilmemekle kalmaz; üstelik ondan nefret de eder. Benim ikazımdan evvel kitap denilen şeye metelik vermezdi. Halbuki sonra kitapları yangından mal kaçırır gibi almağa başaldı, Her neyse, daima çalışıyor, elinden kitap düşmüyordu. Her işte birinci olmak isterdi. Sular soğumuştu; burunla bera" ber yüzmek öğrelmemi istedi, Mer sabah erkenden kalkıyor. henüz sahile kimseler gelmeden denize giriyorduk. Bunu, hiç kimsenin gör“ memesi için yapıyordu. Fakat yüzmesini ve dalmasını iyice öğrendi- Ki zaman, kendisine bir ecnebi süsü vererek herkesin içinde denize girmeğe başladı. ... Şayet daha kurnaz, daha açık göz olsaydım. bu temayüllerden stifade edebilir, kendimi sevdirir, hiç olmazsa gururunun önüne g€ çebilir ve ben de, kendi hesabıma onun benimle meşgul olmak husu” sundaki endişesini, kıskançlığını tahrik edebilirdim. Kimbilir? Sakin bir kadın vücudunda ekseriya bütün kıskançlığı, hırçın (o tabiati ile ebediyven değişmiyen başka bir kadm gizlidir. En (ona ihtiraslara en maddi hesaplara kendini kaptırmış olan bir o kadında da belki gizli bir aşk ve alâka kegledileb bilememiştim. Biraz kendimi çekmem, gelen geçen kadınlara arzu eder gibi bakmam, ateşi biraz körüklemem ve evine çok sadık bir koca olmaktan mam lâzımdı. Aliye, okuduğu, anladığı bir kitabi ye içini çekerek kapatır. Kimbilir, belki de, ve anladığı bu müşterek fakat cinsi hayatımızda pir olduğunu seziyordu. Heyhat ki, bende, ondan gl Ben, anlaşılması öyle kolay bir kitaptım ki, Aliye ”. ve atarak okumuştu; bir daha bu kitabı eline almıysÖ f esneyecek, uyuyacaktı. İki ay sonra, aldığımız bir telgraf, bizi hayret ş “Çocuklarım, siz gittiğiniz gideli çok ir bir oda tutunuz, Perşembe günü geliyorum.., imza* 7 Karım ellerini çırptı. — Görüyor musun, kocacığım? Bir türlü bizdft Hemen cevap ver: “Sizi bekliyoruz. Hürmet ve ve Ali... Onun gelmesi senin canını sikiyor, piiye gi f #ene orun geriki olmanı istiyorum, Yüzüne gülmeği V KN Vaadettim. Lâkin Aliyeyi de adım adım taki? © dim. Beni korkutan şey karımın hisleri değil, onu ©* ye ra sevketmek ihümali olan ihtirasıydı. Bunu keşfedi kendime itiraf etmeğe cesaret edemiyordum. Nihayet Haydar bey geldi. Rengi her akik” >. zıydı. Sıcaktan şikâyet ediyordu: ger” — İnsan sıcaktan ölecek yahu! Ne akla niz? “Sonra Cahitten bahs açılınca kısaca anlatir: — Geçen gün bir mektup aldım; annesile müsazde #dersem eşiililde gelecekmiş. Ah! ya me o kadar memnunum ki! (Devamı 0” :

Bu sayıdan diğer sayfalar: