15 Aralık 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

15 Aralık 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rMraver'in tarihi Romanı: 43 Elizabet, hırçın bir çığlık kopararak bir sedire düştü — Ne var ki paşa? k asi Bu kadın geçirip & haşmetli E in baştnı yeme-| ken Miloşun koşsvanın Osmanlı ordusuna gi- rerek şevketlü hünkürm mübarek hayat- larma kasdetmek tasav larında ve ayri- ca ben! de zehirle itlâf niyetindedir. et belki dışardan duyulucak ka dar hırçın bir çığlık kopararak bir sedire — Ne ol #ujtanım. kocamı Bra uh tahtma raftan da pasıl dedih paşa, sakın bun- da aldanmış olmıyasın, bu mesele mühlin bir hâdisedir paşa! İ — Tekâir ederim sultanım l Ve biraz ötede gerilmiş bulunan bir ipek perdeyi kaldırir. Yerlere kadar İen şeyh Buhari Elizabeti bilsbütün b reto düşürmüştü. Şeyh derhal söze baş-| lamiştı: : — Beli sultanım. Cinayatı müteaddi. | desiyle memlekette nam salan Halil ile haşa sultanım arasında da bir munsaka bulunduğunu... Henüz şeyh sözünü bitirmemişti, Eli. sabet fırladı ve elleriyle şeybin — ağımı kapıyarak: — Aman. Diye haykırâr. Yerin kulağı , Hepimize edersiniz. hassasiyetten kâfi derecede ahkâm çıkaracak adamlardan biriydi. Ya vaşladı va yine söyledi, Fakat: — Cinsyete kadar ileri varan Marya bu gece sizin firarmız esbabmı da ihzar etmiştir. Elizabet her şeyin meydana çıktığımı görmüş, fakat, işin içindeki sırri ve «| vostopolluğu da anlamıştı, Şeyhe döndü: — Halil de bu davada methaldar mi 4- fendi? — Eğer Maryanm kocası Brankoviç mel'unu kardeşiniz ve Sırb kralı Etiyenin hakkından gelemeşse bu vazifeyi Halil *da edecektir. Bu valde mukabil sizin gü yel ismetiniz kendisine veriliyor! Elizabet haykırdı: Şeyh! — Manlesef hakikat şultanımız. Elizabetin yüzü birdenbire morarmık, bir as içinde, odi paşayı, şeyki yor, dönüyor. görmüş, ayakta duramıya- rak kendini bırakmış ve parke gibi par- ryan tahtalar üzerine yuvarlanarak kö - pükler içinde kuru kenstliye- rek bayılmıştı. Or Gece haşladı. Marya misafirleri İzaz ve İkramda o kadar İleri gitti ki birçok- Tarı ters yüzü dönüp tekrar gelerek ay. nİ imazdan hisse aldılar. Kadın bu gece) m ağzını berkesin olabilecek bir 'nkişaf içindeydi En mahrem yerlerini en tatl la gösterdiği erkekleri teshir te Halil de geliyordu. Uzaktan biribiri illiştiller, Şimdilik işler yolunda gi- 8x başladı. yorlar. Kadınlar harem kısmında, erkek- ler selâmlıktaydılar. Ali paşa Maryanm erkek misafirleri karşılaması işine bir türlü akil ördireme- mişti, Binayı en güzlde ve açık göz muhafız. Sakiler hararetle çalışı - Katetin Hepbörn Katerin Hepbörn Kaçakçılıkla itham ediliyor Güzel sinema yıldızı Katerin HMepbücr Paris modasına ait çeşitleri gizlice Ame rikaya sokmak surstle güm kaçakçi" , lığı yapmış olmakla itkam edilmektedir. Yıldız şimdiye okadar Amerika muhi- tinde daima takdirle anılmış ve kiyetlerile büyük bir şöhret toplam Katerin tay âlem O rekort ler Hovard Hugesin de yakın arkadaşıdır. Kıymetli tayyar kadaşı için: “Dün;anın en ziy kadını,, deme , Fakat eri ziyade sevi len kadın, buzün Amerika polisinin hak kında takibat yapmasını — mani olamar!| muştur, | Gümrük kaçakçılığından zan o öltında! olan yıldız acaba masum olduğunu mey* dana koyabilecek mi? Amerika elkârı w mumiyesi bu hususta ümitvar görünüyor. Güzel yıldızın arkadaşı tayyareci Hovatd Hüzes ortada bir mesele olmadığmı söy” lemektedir. Bu münasebetle Amerikada büyük bir şöhrete sahip olan aktör Jak Besay da is ticvap olunacaktır. Yazan: Ikimim Ali paşa bir hareme, bir ğa koşarak ter içinde kalıyordu. du ve hattâ sarhoztu ünriesini pek âlâ biliyordu. ya» yarısı aşmıştı. Bir aralık bir gü- ü oldu, Selimi » Ne olmuş. rkaçı koşarak haremi teskin eden mlikim bir haber getirdile — Hünk ziyafeti göreflen Atım Beyazı rmoyan hükmi, ve Sekbanba Cariyelerden halde gözler kamaştıran bir heybet ve ihtişamla gelmişti. Misnfirler aysğa kalktılar ve yerlere eğildiler, Ali pasa bünkâürm ellerinden öperken ağlıyordu: — Şevketlü hünkâtım, âciz kuluna bu ne büyük iltifat ve t übtür, Alish öğ ül efzun etsin. Sen varken peyram- beri zişan efendimiz bizimledir. Hâlik bi. #imledir şevketlüm. Yıldırım mütebessimdi. Oturdu ve bir tas şarabı bir hamlede içti. Her millet- ndi dilleriyle şarkılar ta - güsni edip rakmlar yaptılar. Marya, Halil bu hale: hayret etmişlerdi. Hünkârm bu gelişinde scsba bir mana mı vardi? Bu işkili parji telâş içindoy diler. Haremden kadınlar hünkürt giz ce görebilmek için kafesli balkona dol- dular. Hünkâr hiç oralı bile değildi. lâyor, söylüyor ve bazan: ton esirler s- Bir hora! diye haykırıyor, bilhassa Bizanslı xızların oyunlarını tekrar ettiri- yor, Tatar milli şarkılarımı boyuna söy-| leniyordu. Geceyarısmı geçmis, zevk, masası gi | tkçs sızanlaria dolmuşt ünkâr hâlâ içiyor ve yerinden bile. kımıldamak niye tinde görünmüyordu, Halbuki yarın Ana- doluyn geçerek Timurla cihada yürüye - | ekti, Ali paşa hünkürin dizlerine kapa: | narak; — Şavketlüm, kuluna izin ver. Şafak | sökmeden sayende hakir bendehsnende gafak söktüreceğim. Hünkâr güldü. — Haydi bakalım, bir kadın kel bir esir ordusundan güç kesilir paşa, Ha- Til hangisi? Ali paşa gözlerini dolaşlırdı. Kapı ö- hünde dikkatle bünkâra bakan geniş; gövdeli, gözleri bir ateş gibi yanan deti- | kanlıda dürdu. Hünkâr Yavaşça söylendi: — Yazık; Aslandan kahpe çıkmaz ama, kanı bozuk Aliahünlem? — Beli hünkâr. — Haydi! ! TDetamı var) alımda, beli Yüzü buruştu Bir bın yanıma k Sonra zili çaldı. Ge- dosya çıkarıp baktı len munvf; sordu Garfield and Garficld'in adresini ba- ter misiniz? —Picadiiiy £ Bor yokken M. Kente Dününee rum, sabını ba ceğim. Az kaldi unutuyordum; yukat Sirüral gelecek. Tarafmı - yarın öğleden dilersiniz. Acele Londr: mek mecburiyetinde kaldığı döner dönmez kendisini göre-| halde 16 imc? cuma V tesi günü değil mi? Mari-Frans, tuvalet ma nm Üstünde babasının biraktığı bir pu: buldu. Löveyriye draya hareket © döneceğini bildiriyordu. gün sonra “3 yı 17 inei günü Löveytiye, öğleden evvel ya: ne girdi. itün geceyi yolculukla * geçirmişti. Yorgün Ye çök sinirli görünüyordu. O - alafca odanın İŞ de, aşağı yukarı dolaştı. © 11.. Mırildandı» muzları düşük, da — Vade g Kapıya vuruluyordu. Seslendi: Gir, Sakin turmyuştu. mu acı sikin Yazıhanesine O» çeri girdi. tavırla sordu: — MW. Kenten Lövelin kegdbı? — İki milyon dört yüz yetmiş döküz bin... Aktif mi? — Hayir efendim passif! — Vay csnms! — Ne yapmak fikrinde sormama müsaade eder misin — Bırişi tetkikle meğşzelüm. — Garfleld and Garfield? — Yeni bir avansı reddediyor. Başka yerlerde? — Hep ptenfi cevab. Fakat merak öt. meyin; meseleyi hatledeceğim. Ayağa kalktı. Muavininin önüne dikit. di: olduğunuzu size beş gün içind $t vndettiler. Bunun ves a pas LL id dır İluavininin yüzü güldü. vaffak olmuş. Fakat henüs temiyor.,, diye düşündü. 7 vab verdi — Bugün, — Ben da pazartesi Bü” böyle düşünüyorum. — Bu vaziyette Inasi gi sı gayet ta ir. — Ben sabırszlanmı©” ii > Memur kapıya yürüğü döndü: i m — Talimat vermediniz re — Talimatımı birazdan Muavini gidince LöveiTi" yi ede am s9 Wesiniz. saat baştna geçti yi Meş'ur tarih, bir KAbU* e izindeydi: “Beş günl, Fek* r Bilmişsn ? Hayır, eanlessi ys 2 yanılmadığıhı kendisinin ge ye kıpık vazi, Dakikalar böyle geçti. #ümiş olan Löveyriye Mi verdi. Önüne bir kâğ başladı Sevgili kezim.,, Mektubu bitirince masif” Jan Düran iboratuvari9” Fakat çalışmıyordu. Divapa uzanmış, birizifi ra içerek beklemekteydi makinesinin teşhisindeki ni gösterecek üçüncü * ni bekliyordu. Birinci t€' ikincisinde âmâ, teşhisin pat etmişti, Biraz sonrü Öf çüncü delili verecekti. ser açtı Jan Diran bundan er za8 duymuyordu. Enjekt* * * tecrübe hayvanı üzerindt” ve Yik eden bir âlim sakini melsizdi. 4 Bast on dört... m Soslendi: KY — Bartar. Bana bir sail Biraz sonra kekemecin Çe teyl karıştırdı. Uçdasü sy bevler sütununda bir s0” XX çekti: Borsası 1 , Üçüncü dehil de müspet” Pp müştu. 0 i ö Löveyriy* indir AE YE ZE 7 ZE VE ADI YE AE VE mpg gelin, evlenme çağında olan g ç kızlara da, birer tas 187 kendi eliyle, Oyni söyleniyor; başka bir yerde zeybek, harman dal pi bit. “e epi sunar. Gelinin elinden bu suyu içmek pek uğurlu ve kısmet yıldığından, genç kızlar bunu memnuniyetle kabul ederler,.. Bü, su” yun şifalı hassalarırdan galât, eski zamanlardan kalma, zararsız bir Adettir, ve old zevkli bir zaman geçmesine vesile olur. Çünkü mevsim müsait olduğu takdirde - düğün yemeği, bütün köyün iştira” Kile, evvelce, bu çeşmenin bulunduğu koruda bazırlanmış, kır solra- Jarında yenir. Baş yemek kuzu (çevirmesidir. Bu sırada, gelinde, sofraları dolaşarak sökilik yapar; genç kizlara, balıtlarım açacak o İan, “Muratsuyu,,nu sunar. Meşhur çeşmenin başına gelince kafile durdu. Bundan evvel bir radan geçerken, bu çeşmeyi görmüştüm, Çok kuvvetli bir Türk mi” mârı üslübile yapılmış olan ve çalısmda 1652 tarihi bulunduğuna göre, epey tarihi kıymeti haiz o'ması da lâzımzelen bu cidden nefis Abideyi, evvelce sırf sanat bakımından « seyretmiştim. Şimdi buna başka bir alâka ile bakıyordum. Şimdi, bu sanat harikasında, suyun yifalı hassalarmdan ahladın da isilade etmesini istiyen koca Türkün hayırseverliği ile #uyun nimetlerine lâyık bir âbide kurmak istiyen sanatkâr Türkün dehasını selâmlıyordum. Bu sırada gelinle güveyi, biribirlerinin elinden saadet | iksirini İçiyorlardı. Bundan sonra, gelin hemen yakmında bulunan genç kız- lara, akraba ve taallükatına da baht sâkiliği yaptı. Bu arada gözüme ilişen bir genç kız, merakımı mucip olmuş ve alâkamı çekmişti. Yukarıdan aşağı beyazlar giyinmişti. Üzeri geniş dantellerle kaplanmış, bol kıvrımlı uzun eteği, oyalı ve yollu önlüğü bileğinde darlaşan geniş kollarile çok zarif bir biçimdeki bluzu, at” çak topuklu ve geniş bağlı ayakkabıları, her şeyi bembeyaz olan bu genç kızda herkesten ayrı bir hal vardı. Yüzü de çok güzeldi. Asil dikkat ve alâkamı çeken nokta şuydu; Bu kız, geline, pek yakın olduğu halde gelinin elinden uğurlu suyu içmeğe heves göster- mediği gibi, gelin, kendisine su tasını uzatmağa hazırlanırken, belli &meden geri çekilmiş, oradan uzaklaşmıştı. Neden?., Bu bana me rak oldu; ve sebebi Jamak ihtiyaemı duydum. Acahe, anareye mi ehemmiyet vermiyordu? Yoksa...? Buna bir cevap ( bulamadım. Bir müddet, gözlerimi bu güzel kızdan ayıramadım. Düğünün merasim kısmı bitmiş olacak ki, halk koruluktaki kir sofralarma doğru dağılmağa başlamıştı. Ben, bir müddet daha, ol- duğum yerde kaldım. “Beyazlı kız, yaşlıca bir kadının koluna girmiş, ağır, ağır yokuşu çıkıyordu. Biran İçin, hareye gittiklerini anlamak arkalarmdan yürümek istedim. Fakat bu hareketim göze çar“ m. Bu aralık, köylüler de beni düğt sofralarına Davetlerini kabul ettim, İlk defa bir köy sofrasında yordum. Ne mükrim, ne candan insanlar!... Yemek bitti. Bir saat kadar ağaçlar arasında oynayıp eğlenildik- ten, bir çok genç kızlar, gelinin yanağı pnek için biribirlerile ya” rıştıktan sonra, hep birlikte, aşağı ilmeğe başlardı. Ben çeşmeyi biraz daha tetkik bahane: ei söna yazlı kızın p gelmiyeceğini görmek istiyordum. Fakat, yarım saat kadar yalnız kaldıktan sonra, ümidimi kes- tim.. Köye inmeğe başladım. Düğün yerine yaklaştığım zaman, gülen, türkü söyliyen, oyrr yan, eğlenen bir kalabalığın neşe uğultusu kulağma çarptı. Adım- Tarımı hızlandırdım. Ben de bu neşeli kalabalığın arasma katıldım. Grup grup toplanılmış; burada güreşler yapılıyor; geniş bir sa- hada cirit oynanıyor, bir çok ananevi spor ve binicilik O hünerleri gösteriliyor. ;öbür tarafta halk sazları çalınıyor, türküler, koşmalar kaldım. Be or; gene başka hir tarafta, İzmirden 4©©” türlü hünerler yaparak, etralma toplananlari gül nek hattâ başka bir köşede de, orta oyunu oynanıY bir Milli sporların, fıtri bir sporcu ruhu ve hakiki let lan türlü tezahürlerini merak ve alâka ile takip esti dansları seyre başladı. Bilhassa bu danslar pek » gi Kizlar, erkekler, karşılıklı, o kadar garif, avr yorlardı ki, bunların seyrinden duyduğum büyük w oyun bitecek diye âdeta korkuyordum. geri Bu sırada, gözüm, biraz ötede konuşan, İY ge şti. Biran, kalbimin çan di ların arasında, sabahki beyazlı meçhül kızı gor Mr Gözlerim artık oyunları görmüyordu. Bütün” yazlı kızla tantşmak arzusu dolduruyordu. Me yi yi Ari ve mukavemet edemediğim hir karari miye edim. Fakat, ne diyeceğimi, ne yapacağını ü i ii dım Bu sırada,tanbura, zurna, saz, darbuka İri e çalgı heyetinin çaldığı ve cidden kuvvetli bir 7” çi, çekti ş bir dans havası, beyazlı kızın grupunu da ken çak vozlı kız, onların ısrarlarına rağmen, oyuna işl aya stadı. Tanımadığım bir kıza, bilhassa böYİe bir köyde, yaklaşıp, damdan düşer gibi söz söY! lünç vaziyetlere düşürebileceğini düşünmeğe | halde, İstanbullu olmanın ve kadınlar nezdind* yeti bulunmanın verdiği bir serbestlik ile * ge MN kat, bütün gayretime rağmen, di — Ne için siz de oynamıyorsunur? imes” Derken, sesimde bir ürkeklik, tavrnada bir ) ettim. oem

Bu sayıdan diğer sayfalar: