27 Aralık 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

27 Aralık 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mMabear'in tarini — Oğlunun orada olduğunu merodön büdin? — Görenler söylediler. Zaten e semt neresidir bilmem, hiç gitmediğim, geçme, diğim bir yerdir. tı? — Hayır, bütün ev rakı kokuyordu Ko- muf, — Demek sarhoştular, — Evet, hayret edilecek, hakikaten dehget duyu- Tacak bir işti bu. Kara Abdürrahman gibi Gazinin evlâ- dı, Saryanm terbiyesinde yetişmiş bir ço- cuk, hünkâr kucağında büyümüş bir ev- Mt, daha minimini yaşmda rakı içsin, zi. gildi. Konur Abdürrahmanı sürükler gibi sü- ratie yollardan. geçirerek evine götürdü. Bir odaya kapanâılar. — Çök perişan haldeyim kardeşim. Ba- na Allah hakk: için yardım eti — Leş nerede? — Evin avlusunda bıraktım. Abdürrahman nerede? — Bilmiyorum. Beik: eve döndü. Fakat belki de bu hâdise onu büsbütün bizden ayırdı, Bu bir günde Iki vaka Konur, Ve Gazinin anlettiği Çandariı erinin taşlanması kidisesin! dikkatle dinliyen , mütemadiyen: — Allah Allah! Ne arib evlât, ne aeib çocuk ? diye söyleniyordu. Abdürrahman Gazi bitkin bir halde in- ler gibi söyleniyörda: — Domuz piçini ben elimle gebertece- ğim Konur... Konuralp Gazinin omuzlarını tuttu, — Bayır. Dedi, Na öldüreceksin, ne de haber vereceksin. Bunü yapamazsam Gazi. Sarayı düşünmüyorsun, Karm kederinden belik olur. Onun sana ne büyük hizmeti, na büyük ş0fkati, na ölçülmez aşk ve mu" habbeti var. Böyle mi mukabele görek - tir? Çocuktur, cahildir, bir kusur etti. Bü. yüklere afla müsamaha gerektir. Şimdi yapılacak şey, hâdiseyi ört bas edebilmek, hünkürm duyurmamak; Abdür- rahmanı göz hapsine almaktır, Gâzi Abdiirrahman dinliyor ve müte- madiyen bıyıklarını dişleri arasında çiğ. niyerek bazan koparıyor ve duyduğu aciyia © gözlerini kırpıyor, büyük bir — Sahih, olur şey değil doğrusu! Köşlete, efendisi, karıst, iki çocuğu ile, — E, belki nefaini müdafaa için yap'| ©. Konuralp, hayretten hayrete düşüyor ve | — Hah, gördün mü ya? Artık yavaş yavaş «en de anlıyorsun... deme ki, bunda şeytan parmağı var! ” Romanı: 11 endişe ve ıstırap İçinde olduğunu gizliye, miyordu, Konur silâh arkadaşa sermiştı. Bu da bir talid, Hakikaten küçük OAbdürrab man ne babasına, ne annesine — Bu çocuk bir gerirdi ve belki de cemi- yet için büyük ve korkunç bir tehlike o- Iarsk büyüyordu. Duha bu yaşta insan öl düren, haram işliyen ve yapmadığını hi- rakmıyan kara Abdürrahman, büyüdüğü Konuralp dudaklarmı büktü, hakikaten! zaman bir âfet olacaktı, ama, ne yapalım ki Abdiirrahmanın da oğluydu. Hem Sar- yanın göz bebeğiydi, Her şeyden önce o- nu bünkârın kininden, gayzından, ceza, smdan kurtarmak lâzımdı. Konur: — Haydi, Dedi Atdlürralman eve gi na etsin, adam öldürsün, bu olur gey de-| delim. ne o ona, ne 6 ona bir tek şey söylemedi- ler, Konar zihninde yollar araştırıyor, çok sevdiği silâh arkadaşını bu tstıraptan kur. tarmak için terlipler yapıyor, beğenmi. yor, yeniden plânlar kuruyor, velhasıl etrafiyle hiç meşgul olmaksızın yürüyor. da, Kalktılar ve kol kola yürüdüler. ral Gazi dalgindı vo önünde yalniz #açlari kana bulanmış, yarı çıplak bir kizin ça- balanarak öldüğünü görüyor, oğlunu onü hançerlerken düşüLüyor, tüyleri dikerle- #iyor, âsâbr geriliyor, kan beynine yürü. | yordu. İ Konur koluna sıkı sikti sarılmış, Gazi nin titrediğini duymamış değildi, ama, hiç bir şey söylememişti, Nekadar haklıydı biçare! Onun yerinde olmak ne betbent. hiz, İ Henliş Gazinin evine gelmişlerdi. Ko-| Bur kapı tokmağına el uzatırken kögebe şadan köpan bir atlı bir hamlede yanlis». rında durarak alından fırladı ve bir tez- koreyi Konur'a uzatarak: i — Şevketlü hünkür iradesidir, Sizi çok aradık şevketlöm, i Dedi, | Terkerede gerek Konur'un, gerekse | Gazinin hemen hilnkâr huzuruna çikmasi bildiriyordu. Atir selâm vaziyetinde cevab | bekliyordu. Kontür Gaziye dönerek: il — Ne yapalım Ahdürrahman, hünkâr iradesi bu. Haydi, huzura gidiyoruz. Müsterih ol. Her ş0y hallolunur. Avdetta elbette çaresini görürüz. Gazi hâlâ sersemdi, Hemen hemen bir kukla gibi sevkedileceği yere bir çöcük mutavaatiyle gidebilecek haldeydi. Ses bile çıkarmadı, itiraz bile etmedi He hepsi beş altıya varan Yazan:Ikimım Abdürrahman söyleniyordu: Domuz piçini elimle geberteceğim men bazirianan iki ata binerek hünkâr sarayına doğru yo) aldılar, Konur durmaksızın söylüyordu: — Dikkat et Abdürrahman. Gittiğimiz yer haremimiz değildir. Şevketlü hürkir Orhann gidiyoruz. Kendine gel artık. | Ne olur, bir kahps geöbermiş, ve çıkar. Söyledik a, bunum kaydım görürüş, elbet, Şimdi mutlak ehemmi mühimme takdim gerek, Eski ve emektar bir askersin. Çok u- mur görmüşsün. Kendine gel. Aklın başma topla! Serin bava Gaziyi açıyordu. Yavaş ya- vaş sıkışan kalbinde bir inşirah duyan Abdilrrahman Gari, havayı sanki bir gu- rub içer gibi lezretle ciğerlerine doldu. rüyor ve haykırarak: — Oh, Diyordu. Konur sana minhetta- rm. Beni yalnız koma! Konur Alp konuşmayı derhal savaşma döktü. — Şu Kantoferse kâfir, devleti aliye. nin başıma bir çorab örecek diye' korka- rm Gazi? Gazi Abdürrakman saatlerdenberi bu. Tuşmuş ve ağlar gihi kıvrılmış yürünü ko- caman eliyle sivazlıyarnk cevah verdi. — Biz ölmedik henüz Konur! — Çetin bir dalaşma olacak sanırım. /Deram var) Bizans İ | — Eyvah! salatayı bayanın şakasına | dökmüşüm. Şu halde bayan salata tabe- Jim giyerek sokağa çıkmış! YAA A VE YE CE” (0 V Makineye yaklaşı, Ekrenda' bir noktayı işaret ederek Janı yanma ça- gırdı: — Lütfen gelir misiniz”. Muayene ettiğimiz adamın hayat hattı tam şu- rada kesiliyordu. Bu vöziyette netice nedir? Jan baktı ve bir an sükütu mütea- kip cevab verdi: — Tecrübe mevzuu adam bu maki- nede muayene edildikten tam allı sa at dört dakika sonra ölecek: Bu cevab hazır bulunanlardan hiç birisini şaşırtmadı. Onlar da evvelce ekrana bakarak, Jandan öğrendikleri malümat sayesinde, bunu anlamışlar- dı, Karanlık odanm kapısı açıld. Bartaz elindeki camı hususi bir çerçeveye yer- leştirdi. Jan reisa döndü: — Lütfen bir kere de fotoğrafa beki- niz. Klerjan Vodri fotoğrafa dikkatle bak. tı. Rirkaç saniya bir şey söylemedi. Son, ra arkadaşlarına döndü: — Delllih tam ve kat'i olması İçin ge- ceyi burada geçirmemiz lâzimgeldiği ka- naatindeyim. Ne dersiniz? Orada bulunanlârm hepal hayretle bi-İ ribirlerini baktılar. Bu teklife a6beb nöy- â? Komisyon relsi ilâve elti: — Birkaç saat sonra kat'i bir kanast sahibi olacağın. Nekadar gayrimnhtemel *8 İmkân haricinde olursa olsun herban- gi bir bile yapıldı”: idâlasını Selemek Ü- zöre kimsenin buradan dışarı çıkmama . Sını risa ediyorum. ü raporunda son teerbbeden şöyle bnhset- relsi profesör Klerjan Vodri delili veren tecrüböye mevzü olan adamı ben buldum. Kendisiyle anlaştım, Kendi. «i kâşifin eovins getirildi vo dört büyük İ dib #stadı tarafından müsyene edildi. Mep ayni kanaatteydi: “Sıhhatle ve sağ İsm bir uzviyet... Yakımda öleceğini işrab eden herhangi emare yok, Bu odam lhboratuvara götürülerek doktor Jan Düranm malinesinde muaye ne edildi, Bu osnada saat tam yirmi iki. yi otuz öç dakika geçiyordu. Makinenin oovabı şa oldu: “Bu adamm alti saat dört dakikalık ömrü kalmıştır! Herhangi bir hile yapıldığı Kdiasmı önlemek Için vo teklifim üzerine komls- yon ba müddetin hitarıma kadar doktor Jan Düranm lâboratuvarmılan ve onun yanından ayrılmamağa karar verdi. Malinenin teşhisinin doğru olduğu sa- Diğer köylüler de bu — 30 — Nakleden: F . VK A AI TA 303 EA TA EU zamanda, gömülmiyen kemiklerini muhafaza için nöbet bekliyo” miş. Ne olursa olsun, buranm tekin olmadığı muhakkaktır. Göllü nine sözüyle de tasdik etti ; at beşe doğra anlaşıldı. Motosikletli polis, emniyet müdürlüğünün bir ni getirdi. Komisyon âzâsma okudun , Son tecrübemize mevzu olun adami nesi Jül Linol isminde otuz dört k da biriydi. Ölüme mahküm olduğu o sabah dördü yedi geçe idam dan Düranm makinesinin doğra *öj Hi tezahür ediyordu. Fihaldka Linol, kinede musyene edildikten tam alt at dört dakika sonra ölmüştü. Profesör Klorjan Vodri, raporunun # nunda İdam mahkfimunu nasıl ikna ğini anlatıyordu. Linolun küçük bir # vardı. Dört yaşında olan Linet isimli“ kızın annesi kaçmıştı. Profesör ona r©. oluncaya kadar kendi hesabıma b taahhüd etmiş, buna mukabil (dam #o* kümunü tecrübeye razı etmiş, hükü makamlarından da müsaade almıştı. xm MUVAFFAKIYETİN AYIRDIĞI DOSTLAR Jan Düran zafer sarhoşluğu içindi Şöhreti dünyayı tutmuş, keşfi resmen nınmtş, büyüklüğü önünde bütün eğilmişti. Konsültasyon ücretinin pek yüksek masiria rağmen makineyle muayene mağa talib müşteriler akm akm gel$ lardr. Dünyanın er tarafından, hemen ber dilden mektuplar alıyö Bunların kimisinde kâsif tebrik edil baz'ımda İse begariyetin basma belâlr bir keşif getirdiği Için tahkir muyordu. Miratena bir, an, eyegl komek 58 leri ihtiyar akrsbaldrını Jan Dürer tiren adamlar oluyor, gelmişken onlsf*.. akıbetlerini bilmek arzusuna kapi muayene olunuyorlar fakat mirasm$s diktikleri adamdan evvel ölec anlıyarak dehşete düşüyorlardı. Jan Düran birkaç hafta içinde olmuştu. Şöhretiyse dünyayı tutmuş”. haldeydi, Artık Mari - Fransı düşüne hakkı olabilirdi. d Mari - Frans sevdiği adamm uzaktan takip etmekteydi, Genç kiz, basının İntiharmı mütcakip Morda KW. bir köye çeklimişti. Genç Alim, her” şam İhboratuvarı Bartaza bırakarak © zan ve Martöle İle birlikte gezmeğe © yordu. Bar bar dolaşıyorlar, Nelkentalle suyorlardı. Alman casus Janı müb K takdirlere boğmaktaydı: ir — Profesör, siz bir dâhisiniz; yeni içtima! nizam yaratılmasına sebeb © bir Mesih! (Devamı geti fikre başlarile tasdik edezek iştirak eti ç owşak, hizmetçi, ahçı vardı. Bunlardan hiç birisi kurtulamadı. Sanki eriyip gittiler, » z Güllü Nine, biraz evvel odaya girmiş, heni solraya hizmet ediyor, em de bizi dinliyordu. Lâkırdının burasında söze karıştı; — Evet, hepsi yandı. Yalnız, arabacı ile Ayşe teyze * biliyorsu- uz, hani, Melikenin teyzesi * kurtuldular. Fakat kadıncağız kurtul» du ama, ne halde? Zavallıyı İzmire hastaneye kaldırdılar.. Aylarca yattı. Aklını da kaçırmış gibiydi. Hikâyesini size geçen gün anlattı ım kız kardeşinin uygunsuz hallerine Ayşe teyzenin ses çıkarmamış olması da herhalde bu akıl noksanlığından ileri gelmişti. — Evet, evet; anlatmıştınız, dedim. Sözün bu çığıra dökülmesi” ni istemiyordum. Sordum: — Yangın yerinde, sonradan hiçbir şey bulunmadı mı? Meselâ, kemik, elbise parçası, bilezik © vesaire gibi, köşkteki insanlara ait herhangi bir iz?.. — İşte asıl aklın almaığı da buya? Hiç bir şey bulunmadı. En ufak bir parça bile".. Sanki her şey erimiş, yahut havaya uçmuş gibi. siz bundan ne anlıyorsunuz? Buna cevap veremedim, gene sordum: — Nasıl? Bu kadar ölüden hiçbirisine ait en ufak bir parça Pile Dulunamamığ mı? — Ne ölülere ve ne de köşkün eşyasına alt ufacık bir paça bile de geçmedi. Sanki köşkün her tarafında cehennem zebanileri dolaş- mış ve bütün İnsanları, eşyaları teket tekar, ateşlerile eritmişler gibi. — Çok garip sey.. Peki o ramandanberi, ne oldu? Ne olacak? Yangın yerini otlar kapladı. Dıvarlar yıkıldı. Yan yar ağaçlar çürüdü. Orada yangın olduğunu anlatacak şimdi atesle kararmış birkaç taştan başka bir şey yok... Orası köşkün insanları” n, hayvanlarına ve eşyasına mezar oldu ve öylece kaldı.. Güllü nine içini çekerek: — Ah, evlâdım, ah! dedi, Bu felâketin üstünden yirmi sene geçti. Hâlâ buraya sahip olacak bir tek canlı kul meydana çıkmadı. Çi.*- liklerin köydeki toprakların, mülklerin gelirini şimdi malikeme top yor. Bir adam tayin etmişler, Hesap'arına o bakıyor. Ama kimin için?.. Orasını Allah bitir. Neyse, bu hikâyelerle başmı ağrıtmıya" ım, oğlum. Yaşlı köylü heyecanla: — Ama, öyle hikâye ki, ibret almak için dinlemeğe değer, dedi Hayatta bak ne acıklı, ne inanılmaz şeyler oluyör!... Diğir köylüler de bu fikre iştirak ettiler. Çıbuklarını oçekiştire çekistire kaderin cilveleri, hayatın güvenilmemesi lâzımgelen bir şey oduğu, vesaire hakkında felsefe yürütmağe başladılar. Ben ise, meselenin kendi işime taallüku olan cihetini düşünüyor? dum. Acaba, bu harabelerde dolaşan birisi var mıydı? Sorduğum suale gene o yaşlı köylü cevap verdi: — Bu yangın yerinin tekin olmadığını söylerlet. Her zaman, 2 yak izleri, ezilmiş otlar, çiğnenmiş çalılar görülür, Gece, ay ışığında, barabeler aratına, hayaletlerin kımıldadığı, dolaştığı göğe çarpar, Diyorlar ki bunlar, köşkle beraber yananların ruhu imiş ve yangında kaybolan, ihtimal toprak altında kalan servetlerini araştımyor; ayni — Doğrudur.Bu yangın yeri tekin değil... Bunu herkes söy! Hiç birisinin sözlerinden vazih bir mana çıkaramanuş © beraber, bu kadarını kâfi gördüm; çünkü ağızlarından “..miş, den daha açık bir söz alamıyacağımı anlanııştım, Bu o köylülef keze “tekin değil,, dediler mi bitti, Artik onu tetkik etmeğe, tek mamasnın sanki müsbet sebeblere dayandığını, neden galat ole Du anlamağa hiç lüzum görmezler; akıllarını yormaktansa mü kuvvetlerin tesirini olduğu gibi kabul etmek daha kolaylarına 8” Çaresiz, ben de verdikleri malümatla iktila ederek, teşekkür dedim ki: — Şimdi, Vezirköşkü harabesi gözümde bir kat daha yet kazanmış oluyor, İlk bakışla buraya karşı bende uyanan #4 bu mevikiin'azameti, güzelliği ile bu hazin harahenin yaptığı tan doğmuştu. Şimdi, beni, buraların sakladığı esrar bir kat cezbediyor. Bu esrarlı hali, yapacağım resimde canlandırmak, bet yaşatmak istiyorum... Fakat korkmayın, burada dolaşan hat eri kızdırmıycağım... Çünkü, benim onların miras ile veya kente rile hiçbir alâkam yok... | Bu sözlerim üzerine köylüler, bolbol güldüler. Bu gülüş g benim ile bir parça da alay sezdim. Fakat zavallılar, ressamlığ” demek olduğunu tabit bilmezlerdi. Ve o benim bu “tekin o harabenin resmini yapacağım diye kendimi “ruhlar,ın gaza! ratmağı göze almamı alayla karşılamakta haklıydılar.Bilme: ben “köşe, min bu kdar esrarlı bir yer oluşundan ne kadar yuyordum, (Devam var), J

Bu sayıdan diğer sayfalar: