1 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

1 Mart 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sek gözlü opal obüs, köhne bir Forttu. Kar Md Sıranm altında zayıf, iğ eğ bir domuz vardı. o Otobüsün sından mesulmuşum gibi ya danarak fena fena bana ba 'du. Ben hayvanları severim ve m beraber bulunmağı — birçok m meclisinde o bulunmağa . Fakat riyakâr bakışı, Kipi garaj sahibi iy, fazla hatırlattığı iç "ani tekmelemek, “kuyruğuna ba Cıyak cıyak o bağırtmak, bo- ik hi titriyordum. O ; “Onun yüzünden değil miydi ki ta ben bu berbat arabada bulu- yi dum? ? Garajcnın yanndan vga €vvel ayrılmıştım. Kovmak ai *tila etmiyerek benimle alay et- Si on bin de kasabaya git, #i. Oradaki otelde kendine bir rin Bu takdirde bol bol Gg $ alabilir, belki de günün bi- * patronun kıziyle evlenirsin. vii bakalım çek arabanı! b ye ime ile bile cevap verme" m. zül etmeden yanından İş Miş ve otobüsü beklemiştim. Fidi burada, iki köylü kadr- katında, sarsıla sarsıla ve bun mn aki domuz kadar da şi" | ©meksizin kasabaya gidiyor- Ra kendime “garajdan kovul- ta 3 hakkında iyi oldu., diyor” İ Kasak — erhalde iyi bir sem tertemiz, bo” lm he a nı hemen yeni, bavu İaz eski ama her tarafı meş lerin etiketlerile dolu... Müş âziyetten kurtulmak Üy icelerime rağmen bir türlü Min kavuşamıyordüm, Canımın b an için sebebler pek çoktu. yi “in bağırsaklarımı » ağzıma arm sarsıntısı, Oturdu Ki inin iği, iki yanımdaki kadınların sinirime dokunan & çine süsleri, bara fena fena ba- iş, muz ve nihayet tek gözlü & t i an adam biraz ileride o Bayi Bir yumrukta kapatmak Miş duyduğum sarı orenkte eye tek gözüyle bana bakmak- te büse, garajdan o evvelki Say binmiş olacaktı.lerkes ken Miz görünüyordu. Bir di- di herhalde Ceketi ve panta- R Saki Püsküydü.Elinde sopamsı bin vardı, Sakalı kızıl renk- Gn güneşten eşmerleşmiş” a iki halka sarkıyor” Ne korkuluktan çalmış olduğu" Tai in ettiğim yırtık o şapkası ir, tamamile kaybetmişti İka ile konuşmuyor, sağ gözüy NASA bana bakıyordu. Adela me de orada, kendisinin karşı” ar iş olmama kızmış görü" * 4 * Buna bir çeyrek saat ka ğe ül edebildim ve miha- 5 K m: Vie bana öyle tuhal tu- arsunüz? | Sam baktı; bir kısmı kay- tak tatsız geçen otobüs yol- We heyecanlanacağını ümit My kimi ise hayretle... son” ÖRlü adama döndüler. O, ses N işi. Sapsarı ve (İğrenç a eydana çıkaran milstehzi taş vümle dudakları gerilmişti: ii titriyen bir sesle hay- Kimseye müsaade edemem dr? DE! Tanımadığı ğın adamlara hitap «diyorsun? Suratına kere! Mazmafih senin Üşeceğimizi umârım. Vermeme vakit: kalmadan etini bağırdı: vi İtiş kakışa arabadan inr ç ei adamı takipet * Yolcuların arasından s1y* faynasına ilişi ( korkunç bir hale gelmişti. ELYEE Nakleden: m K. Acaba daha uzağa mi git“ m? ni zamanda düşündüm: “Bu benim olsa çabucak adam eder dim ya! evvelâ pencereleri genişle- tirdim. Işık, hava lâzım. Şimdi her kes böyle istiyor. Sonra cepheyi a- çık bir renge böyatırdım. Şuracık» taki bozuk çeşme yerine — fiskiyeli bir havuz yaptırırdım. Pencerelerin altında güller yetiştirirdim. Bahç* N ai yi tanzim ederdim. Yer çok güzel Otel direktörü Bornü rılmcaya kadar o çöklan arabadan inmişti. Sopasına dayana dayan Ji ordu. Topalladığına ve beli bü ine dikkat ettim. Bu sırada gözüm şoförün i. Hiddetten dikiz Zavallı bir sakat adama karşı duyduğum bu hiddetten utandım ve kendisi ni takipten vazgeçtim. ... Otobüs “Grand Hötel des Bains, önünde durmuştu. Yolun ortasında bir wiükidet mülereddit kalarak bi- rinci kat hizasında binayı baştan başa kaplayan otelin ismine bak tım. Kendi kendime bü bina bir © telden ziyade kışlaya © benziyor. diyordum. Otelin isntini teşkil eden tahtadan kocaman harfler sender denberi boya yüzü görmemişti. İ çeride müşteri olmadığı — besbelli anlaşılıyordu. Burada pata kazanı- 4 ye kasketinin evrımın: güzel. yüzüm | AMA, Bir şeye veya bir kimseye baktı” İm zaman kusurlarını görmek iti yadındayım ve bu benim diyebiji-| rim ki yegâne meziyetimdir. Bu o çok kusurlar görüyordum. ya birçok adamı, mmtakanm yeryü- zü cenneti olduğuna ikra ederek ge bildi. Reklâm ne mucize” Adam sen de! otel benim değildi ya! Bahçe kapısından girerek ayluda yürüdüm. Hey delikanlı! Ne istiyorsu- nuz? nereye gidiyorsunuz? Döndüm. Bana mı hitap ediliyor” du böyle.? Otelin sağ tarafında, ga” raj olduğunu tahmin ettiğim bina” nm geniş kapisı önürde, pipo, elleri cebinde bir adam duru yordu. Bana hitap eden buydu. Ba: | şYulumu yere bırakarak ona doğru yürüdüm, geliyorsunuz? | p me geçen zarim üzerinde gördü - 3 ,İ vet, kendi kendime sorduğum bu rajın tamircisi mi? - Bahçıvan mı? Sırtında koyu renk bir iş gömleği vardı. Fakat elleri tertemiz ve mun tazamdı, Bu adam çok çalışkan biri değildi herhalde. — Patron siz misiniz? Suallme şaşırmış göründü ve gül- dü: — Ben mi? Yok canım! Patronu: arıyorsanız burada patron çok. Hem patrondan ne İİ nuz? Haber vereyim ki o da yok. Ötele mse kabul edilmiyor, — Otel dolu mu? Omuzlarını silkti ve bomurdandı Fareler cirit oynuyor ama ki seyi istemiyorlar, (Dapamı var) KAHRAMAN HAYDUD ağzında | t İ Bana büyük bir heyecan veren bir mektiip al MV Zarfın üzerinde “müstaceldir,, kelimesi yazılıydı ve mektup pul- suzdu.. Bunu her halde sabahle- İyin erkenden biri bırakmıştı, Gençliğimde en iyi dostum © lan Piyerden geliyor. Sonradan hayat şeraiti biri biribirimizden ayırmıştı. Piyer evlidir. yatı kolaylaştıran iyi bir izdivaç yaptı.. Biribirimizi (o görmekten hoşlanırız. fakat eski samimiyeti. mizi idame ettirmek artık imkân- O büyük bir cemiyet adamı i sız. oldu bir hüsnü kabul görüyor. İçtimai işlerle uğraştı ve bu sa- hada bir şahsiyet oluverdi. Şimdi €n mühim içtimai yardım ve hayıı müesseselerinin idare heyeti aza- ları arasında sık Gık ismine tesa- düf etmek mümkündür. O artık fazla Parisli bir şahsiyet oldu. Bütün bunlar beni bilmecburi- ye ordan biraz uzaklaştırdı. Fa. kat bir arada geçmiş olan gençli- ğimizi de büsbütün unutmadık. Böyle sabahleyin erkenden eli- | güm ve acele ile ve biraz da asabi ca yazıl açıkça belli eden yazı- #r beni oldukça şaşırtmıştı. Zarı açmadan heyecan içindeydim. U- zun zamandanberi Piyer. bana mektup yazmak itiyadını bırak” mıştı. Acaba bir felâket mi vardı? A- tele bir işiçin mi benden yardım istiyordu?. İşlerinin iyi gittiğini biliyordum. “ Karısının sıhhati ide mükemineldi. Güzetelerde “enbit- yük bale ve eğlencelerde bulunduğunu hemen her gün © kuyordum. Onlar kelimenin bü tün mânasiyle tamamiyle mes'ud bir aile teşk4 ederler. Bütün bunları (o düşünürki garfı yırttim ve büyük bir suku' hayal ve hayret içinde aşağı Şüphesiz bu da bir satırları okudum; şeydir.. Mon. Yazan : Henry de Forge gelip kapıdan | O ha-j « Gittiği her muhitte büyük| hazir | “Aziz dostum, “Seni böyle erkenden rahatsız ettiğim için kusurumu affet. Bü- yük bir buhran ve işkence içinde- iyim ve beni dünyada anlayacak ve belki de yol gösterecek yegâ- ne İnsan sensin.. Sen benim bü. tün mazimi bilirsin. Yorgun ve bitkin bir halde ma- sanın başındayım. Bütün gece | kendime hâkim oldum. Hiç bir şey söylemedim. Yüzümün sakin ifadesini muhafazaya (o çalıştım. Dün gece çok nejş'eli bazı arka - daşla heyecanlı bir Amerikan fl mi seyretmek için sinemaya git- miştik.. Oradan sonra Monmartı- de yemek yedik.. Banabu gece ihiş bitmiyecek gibi geldi. Boğu- luyor gibi oluyordum. Eve dön- düğümüz zaman karıma, * yazıla- cak mektuplarım olduğunu ve hiç uykum olmadığını söyledim. Allahtan olacak o hemen yattı ve uyudu, Ve işte ben şimdi ma- samın başında şaşkın bir halde sana şu satırları yazıyorum, Ba» na kafam patlıyacakmış gibi geli- yor. Sana acımı, ıstırap veren endişe | mi anlatmak için yazıyorum. E. sual hakikaten :s#trap veren bir endişeden başka bir şey değil... Biraz da sinemada, lüks içinde yaşayan milyonerlerin hayatına ait olan filmin ortasında, bir an için unulamıyacağım bir şey, bir | hayal gördüm. Filmde vak'a Amerikanın şehrinde geçiyordu. Gösterilen bir süvare sahacsinin arkasından bu sahng ile tezad teşkil etmek ü- zere bir sefalet sahnesi gösterili- yordu. Bu sahnede dondurucu bir kış günü biribiri arkası dizili, miş ve ellerindeki çenaklarla, fi- karalâra dağıtılan çotbayı almak jisin nöbet bekliyen zavallı insan- İlar gözüküyordu. Bu cidden fr, fi bir levha idi; O şehirde sinema makinesinin. gizlice (o yâkaladığı Mişel Zevako bu güzel roma: Sinemada gördüğü yüz! Çeviren : SUAT DERVİŞ hakiki bir selalet sahnesi. Bil hassa kadınları halleri, selalet- leri tahammül edilmez derezedey. di, Bu sıra bekliye sında makineye bakmak iç ye dönen birinci plinda bir ka. dm vardı. Bu hayal kimin hayali idi biliyor musun? Bu hareketi ben evvelinden biliyordum. Ara- dan geçen zaman, dekorun değişi- şine rağmen onu tanımıştım. Bu Luizin hayali idi. Luizi hatırlarsın değil mi? Yir. mi yaşındaki halimizi, O benim ilk aşkımdı.. Gençliğimin en gü- zel saatlerinin sevgilisi... Luiz o kadar neş'eli, o kadar sarışm, © kadar canlı idi ki. Onu üç sene sonra evlenmek için terkettiğim zaman nasıl ağlamıştı! , Fakat biz biri mize, evvelden bu müşterek hayatışuzın ilelebed devamedemiyeceğini açıkça söyle- miştik. İstikbal için hayallerimiz yoktu. Bu hayatlarımızın ilkbaharında geçirdiğimiz güzel ve geçici bir sergüzeştten başka bir şey değil. di. Lüizin göz yaşlarının şok kı- sa zamandan dineceğini düşün müştüm.. Bundan emindim.. O da benim gibi, ayrıldıktan sonra ha. yatını yeniden kurabilindi. Ben onun hayatını tekrar ku- rabilmesini bütün kalbimle te- menn İetmiştim. O da sesinde en ufak bir acılık olmadan bana mu- vaffakıyetler temenni etmiş ... Yalnız gözlerinde derin bir tessür vardı . Ona vermek istediğm parayı kabul etmek istememişti. Bera- berce kahramanları olduğumuz hatırasını İeke- siz bırakmak istediğini ve beni u- nutmak için seyahât edeceğini $ylemişti.. Onun Amerikada ak- sabaları vardr. Anlıyor musun ?... Amerikada... (Sonu yarın) tirken murıldandı; — Niçin ben olmıyayım? Kı- lığım, kıyafetim yerinde. Oldi ça da gösterişliyim.. Vatanper- ver de değilim.. Esasen şimdiye kadar gelen büyük engizitörlerin i vatanperverdi?. Yalnız * mi? Ya reisicümbur- Ya piskoposlar? Hepsi de öyle değil mi?, Bâmbo nedir? Bir hiç.. Cenâ. trol Fırsat tam bu fırsat.. Burdan istifade etmeğe bak., Geniş bir koltuğa gömüldü. Bir kadehi ağıma kadar İspanya şarabı doldurdu. Bir iki bisküvi- yi şaraba batırarak kahvaltısını ediyor ve düşüncelerine devam ediyordu: — Biraz kuvvetlenelim.. Yal- idızii hülyalarımın hakikat olma, $ı için girişeceğim işlerde mu- hakkak kuvvetli olmam lâzımdır. Şarabın: içtikten, bisküvileri ni yedikten sonra ayağa kalktı, Tekrar aynanın önüne geçti ve kendi kendine mırıldandı: — Şimdi, katşımdaki aynada görünen adam bizzat reisicum. hur olsaydı ona çekinmeden der- dim kiz Monsenyör! Siz fena bir vaziyette (bulunuyorsunuz hükümette büyük bir tekli maruzdur, Ben neşim? yetin sadece bir polis mi senyör, bir polis müdürü nedir ve nedemektir biliyor musunuz? Sessizliklerin üzerine doğru eğil- miş açık bir kulak, karanlıkları delen keskin bir göz, boşluk'la arayan kuvvetli bir el, gecenin karanlığı içiride gölgeleri takip eden diğer bir gölgedir, monsen- yörl Benim için gizli kalmış hiçbir şey yoktur ve olamaz. Sözlerimi dikkatle dinleyiniz; Siz Kandi. yanoların ailesini devirdiniz, alt üst ettiniz ve ihtiyar bükümet isinin gözlerini çıkarttınız. Şimdi nerede ve ne olduğunu yaltız şeytanlar bilir. Bunlar çok güzel şeyler ama, maalesef ihti. yar kurd arkasında bir yavru biraktı ve bu yavru da bü- yüdü! Ona dikkat ediniz mon. senyör, çünkü dişleri keskindi. Saltanatınızın en büyük hata sını size arzetmekliğime müsaade buyurunuz.. Siz ihtiyar Kandi- yanönun yerine öğlu Rolanm gözlerini çıkartacaktınız., O za. man ihtiyar Kandiyano kedderin- den ölecek ve (Rolan) da âciz, ve kure bir hale gelecekti. Fakat insan her şeyi evvelden keşfedemez. Rolan Kandiyano- nun, zmdandaki o kalm duvarı deleceği ve Ecel köprüsü üzerin. den kollarını salliyarak, tıpkı Kahraman Haydut ikinci cilt Bu eser Haber garetesile forma forma her güm okuyucularına ve, rilmiştir. Ayrıca kitab halinde intişar etmiş değildir, Mişel Zevako'nun tarihi macera eserlerinin en meraklılarından birinin ikinci ve son kıs- mudır, HABER gazetesi neşriyatı 1939

Bu sayıdan diğer sayfalar: