April 6, 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

April 6, 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER'İN . TARİHİ — Şeyh Edebali geliyor! “Zühdütakvası ve ilim ve irfanı halk arasında pek ziyade göh . ve hürmet kazanan (1), şeyh ebali Ertuğrulu ziyarete geli - :du. Osman zaten haftalardanbe- soyunmadan yatıyor, uyumak de ROMANI: 15 1281 — 1282 Sik dokunmuş bir bürümcük gibi bütün köşkün pencerelerini kapa- yan kafesler yıllar varki biriken tozlar ve örümeek ağlarile büsbütün dolmuş, güneşin odalara girmesine bile mani olmuştu. . dinleniyordu. Hiç babası ölüm, selnlakkda Ölmesi gözüne Ve gene yıllardır köşkün bu sından o odasına giden Ve kendisine ku girer miydi? Fırladı ve şeyhe karşıcı çıktı. E- bali, bu kahraman yiğidi kucak. ken gözlerinden iki damla yaş yaz top sakallarını yuvarlandı: — Osman, Gazi nasi? — Ezmanetini hâlike tevdi üzere, yhim! — Yazık, çok yazık, Ve artık hiç konuşmadan Ertuğ- tlun oğasma girdiler, Koca hakan, hi görünce doğrulmak istedi, a. a, mecali olmadı, Edebali hünkü- & omuzlarmdan öptü, hünkâr uza an eli öptü, Edebali Osmans dö. erek; — Sen çık! dedi, Biz Gazi ile aivet konuşacağız (8). Bir saat kadar bonra yüzü sol- un bir hâlde çıkan şeyh, kendisi, I bakliyenlere: — Cenabihak sizlerin ömürlerini fzun etsin. Hakan Ertuğrul Gazi rtihsl eyledi. Metin olup, devlet murunu yüzüstü bakmayınız. Ve bir haykırış, sanki dalga da)- ma büyüyerek, artarak, daha kor .! cunçlaşarak, bir miltenavib core . san'gibi evler, dağlar, yardlar âşa- rak bütün ve memleketlerini sar, Ir. Türk ulusu ağladı bu kahrama- an ölümüne! (4) Şeyh Edebali küçük bir yer is- «emlesine yükselerek büyük ölü vün kapımı önünde göz yaşların suklamağa Tüzum 'erini açıp dua etti ve dönüp ora.! dakilere: — Merhum ve mağfur Gazi Er- tuğrul Han, kendisine vekil ve “-! müruna vâris olarak Osmani İnti , zab eyledi, Ben biat ederim, Siz de | ğını ve mühimce bir ziyaretle karşı. İmtisal ediniz! Diye haykırdı ve bir saf halinde Gündüz ve Saver ve bütün kahra- manlar, gaziler, süvariler ve kim varsa, ölüm haberini duyup sokak. | göstermişti. Harem dairesinden iri. ları taşıran halk, boyun büküp biat ettiler. Eski müvetrihler Ertuğrul hak- kında “gayet dindar ve namdar ve gecaat ile maruf kimseydi, Zühdü- takva ve ealâhta ol o zamanın meşahirindendi,, dediler, bu dört duvar arasında eğlence ve neşe arıyan güzel bir genç kızın, he- müz kaymaklaşan bir süt gibi bembe yazlığı, bir damlacık güneşle bile es. merleşip lekelenmemiş, altın saçları kararıp kıvrtimamış, ıslak mavi güz- leri cilâsını kaybetmemişti, Genç kız, ana ve babasının da söy lediğine nazaran, artik mürüvveti görülebilecek bir yaşa ermiş, serilip serplimiş, daha güzelleşmiş ve nem) de daha olğunlaşmış ve pek âlâ bir erkeği, bir evi ve çoluk çocuğu çeri. rebilecek hale gelmişti, Ama, kime vereoeklerdi ? Talip çoktu, O istiyor, beriki isti- yor, İmam İstiyor, tacir istiyor, es.| maf Istiyor, asker İstiyor, Fakat hiç | birisi müşkülpesend babanm gözüne | hoş görünmüyordu. ! Zengin bir adamın halinden nasıl belli olursa, sanki bu köşkün ve sa- | kinlerinin halinden de İçinde karto. pu gibi göz kamaştıran bir genç! kızım yaşadığı biliniyordu. Her gün kapı çalındıkça, baba ve anası güler, genç kız utanarak oda sma kaçardı. Öyle ya, kim olabilir? Şeyh Edebaliy!'bu vakitte bir görü- görmeksizin el-| * resmi sayılabilen elbiselerini giyerek cüden başka kim ziyaret edebilir? Ve gene büyük âbani sarığını ba- şına koyup geniş kollu cübbesini geçirip görücüyü — atlatmağı giden Şeyh Edebali bir sefer hay. retler içinde kalrvermişti. Kapınm önünde yüze yakm süva- bir hürmet safı kurmuşlar ve önlerinde pırti pırıl elbiseleri içinde Edebali bunun bir görücü olmadı. aşacağını sanarak bayağı Ürkmüştü Öyle bir zaman, öyle bir tarihti ki ne şeyh dinlerler, ne kahraman, Evde de bilyük bir heyecan baş. Ni ufaklı kafalar, ilk defa örümcek tutan kafesleri bir az kaldırarak bu kalabalığı dehşet içinde seyrettiler. Kapı tekrar hızla ve giddetle vurul. du. Şeyh Edebali önhâ yeni ve daha | bir adamdı. Korkardı, korkmuştu, Yazan: Muzaffer Genç kızın islak mavi cilâsını kaybetmemişti sararmış benzindeki korkuyu teski. ne çalışarak ve dudaklarına sahte bir tebessilm #indirmeğe uğraşarak kapıya koştu ve bizzat kendisi açtı, İri yarı bir adam baykırdı, — Şevketlü Eskişehir hükimi, şeyh ile görüşmek isler 1, Şeyh Edebali eğilerek, hürmet gösterip : — Buyursunlar, Fakirhaneme te- rezzülle geref bahşettiler, Diye cevap Yermiş, fakat bu zi- yaretin manasın! bali kavramadığı için dili ve çeneleri titremişti, Hâkim benüz pek genç de değil. di. Yüzündeki kırişıkiklar biri sert tabından geliyorsa diğeri de yaytan geliyordu hiç şüphesiz. Şeyh önde hâkim arkada ve iki İsbandut gibi| süvari daha arkada yürüdüler. Mer- | divenleri çikip misafir odasma gir- diler, Şeyh ikramı seven bslük, fazıl ama, en büyük korkusu önce aliah- tandı ve ön çok güveadiği de önce allah ve sonra Ertuğrul oğulları idi. Karşılık oturdular. Şeyh sü- İ kütu bozdu : — Devletlâ beyin, âcize bir ira. delerimi var ? — Estağfurullah şeyh efendi, Bu gün sizin ve kendimin mukadderatı- Çapraz eğlence : Soldan sağa: 1 — Vefa semtinde ismile meşhur bir nevi içecek nesne, 2 — Tahafri #tmek - ser, 3 — İciğini cıcığını çi” karma - eni iyi, 4 — Pratik - sert, 5 — Siz (frenkçe), 6 — Hâkim (öz türkçe), 7 — Emeller * bir nevi uzun çelik ki sporu meşhurdur, 8 — Bir şeyi mâzuf görme > Lütlet- me, 9 — Avrupa nehirlerinden biri » Tasarruf edilen neme, 10 — Ki- tap sahibi bir peygaraber * üçüncü İşaret zamiri * Erkek, gözleri / mukadderatenı konuşmuş olacaktır | odada oturup vücudun bir kısmını Neden Muhittin / Birçokları cereyanda durduk -; na tanllük eder bir hadise hakkın. | arı için nezle olduklarına emindir da görüşmeğe geldim. ler. Yine birçokları hava cereya- — İradenize muntazırım, nının nezle ile hiçbir alışverişi ol- Hâkim 'yutkundu, Dilinin altında- | madığını iddia ederler. Bazıları &i şey, pek korkunç bir iş olmasa ge | soğukalğınlığına mikropların se * vakti, çünkü onunda benzine bafif | bep olduğunu ileri sürer ve mik- bir kırmizilik yayılmıştı, Zeki şeyh, |ropların ciğerlerine gitmesinden bunu farkedebilmiş, bir ax geniş) korkarlar. Yine bazıları vardır ki, nefes almıştı. soğuğun ayaktan alındığını iddia — Buyrun efendimiz, dedi. Buy-| ederler ve ayakların sıcak tutul . run. duğu takdirde nezle olunmıyacağı nâ inanırlar. Kimisi kat kat fani- Yâlarla, kimisi üstüste giydiği ce encümeni « | ket ve paltolarla nezleden korun »; Osmanlı tarihi, sayfa 572. mak ister, Nezlenin perhizle evden (8) Tarih oObu hâdiseyi | uzaklaştırılacağın: söyliyenler de gizler. Seyh Edebalinin, Kara Os- | çoktur. Bunların âcaba hangisi doğ manı damad etmeği düşündüğü!/rudur? muhakkaktır» Ertuğrulan ölüm dö-| Evvelâ hava cereyanlarınadan şeğinde yapâyalar kalmağı istiyen | soğuk alınabilir. Bunu, İnanmıyan şeyb, daha fazla Osmünla kızınm|lara ispat pek kolaydır. Sıcak bir (Devamı var) (4) Tarihi Osmani diye düşünüyoruz, » İbir suğukhava cereyanına maruz Müverrihler bunu bir rüyaya at. | bulundurmakla hemen bilâistüsna federler. Sırasında göreceğiz. herkes soğuk alabilir, Hele bu 80. (4) Tarihi ali Osman, Behcetüt- | ğuk hava cereyanı boynun yan ta“ tevarih, İbnlkemal târihi Ertuğru. | rafına şarpıyorsa nezle muhakkak tun 93 yaşmda (vefatını yazarlar, | tır. Halbuki insan dışarda, rüzgâ- Hayrullah efendi 98 yaşında vefat | rın en fazla estiği bir yerde oturur etti der, Hayati, Karamani, Murad-| da, ekseriya nezle olmaz. Hattâ name, Tenkihüttevarih 687 de, Nİ. | içerde bile, vücut soğuksa cereyan sani, İbnisalâh tarihi 680 da vefa. tanı kaydederler, Yukardan aşağı: 1 - Doğup büyüdüğümüz yurt - okuyan dini sizler **2 — Dullar - Afrikada Fransızların bir müştem- lekesi, 3 — Sıçan * Evet (almanca) 4 — Emeller * Bir Türk erkek adı, 5 — Fazla menfaat gözeten bir ne- vi komisyoncu, 6 — Yayın arkada» şt * Elcezitdde yaşamış büyük bir; Türk ulusu, 7 — Geri kalma * alev, 8 — Çocuk (eski türkçe ve tatar dilinde) - Hedef, 9 — Vakti bildi- ren âlet * vazih (frenkçe), 10 — Sıçan (öz türkçe) * lâmbadan çıkan kokulu duman » Sanat (frenkçe ve üz türkçe, İ olarak gaze tahavvülüdür. Naza da oturulabilir. Bâkan bunun sebebi nedir; Vü. cut sıcakken cilt bir dereceye ka- dar terle nemlidir. Cildin bu ku muna çarpan bava cereyanı bu ne min derhal tebahhur etmesini in - tâç eder. Nemin böylece tebahhür edişi'de 6 kime söğütür ve'dön - durur, Ter, vücudun hararetini tan zim için tablatin bahşettiği bir lü. tuftur. Terin tebahhur edişi vücu- du serinletir. Hilkaten fazla terle- miyenler bu sebepten sıcaktan çok müteessir olurlar, Bugünkü elektrikle buz yapmak işinde kullanılan usul maylin âni riyat bakımından, ıslak bir ense - ye mütemadi şekilde eten bir rüz- gâr oradaki eti dondurmağa kâ . fidir. Maamafih tatbikatta böyle bir esintinin cilt üzerindeki tesiri orada adalelerin takallüş etmesi ve vücudun o noktâyı ıtmâk için oraya farla kan sevketmesi yü * zünden bir konjesiyon vücude gel“ mesidir. Bu adale takallüsü ve kan birikmesi burun ve boğazdaki asa- sık sık nezle oluyoruz Pis boğazlık etmemek, fazla tatlı yemek suretile nezleye daha az tutulmak mümkünmüş yahut da burumlarında et bulu * nanlar bu sebepten en ufak bir mü“ dahaleden müteessir olurlar, he * men burunları tıkanıverir, İşte böy lece soğuk algmlığı vücüğle baş göstermiş olur, Burün normal bir vaziyette İis€ onu tıkamak için fazla bir tazyik liztmdir. Onun için bu gibileri da hâ az nezle olürlar. Yine ayni şeyden bademcikleri olanlar so * guklârdan daba çok mütcestir o- Tur. Ufak bir tazyik derhal boğaz larındaki asabın nörmal olarak ça“ lışmasına mâni olur, Binnetice ba demcikler şişer, mikroplar orada toplanıp çoğalmağa başlar, Söğuk alğınlığına mikroplar da sebep olür, Nezle ve grip salgın “ ları ve bu salgınlar sırasında te sağdüf edilen hastalıkların hep bi - ribirine benzeyişleri ancak böyle izah edilebilir. Fileski şimdiye ka» dar'nezlenin kat'i olarak mikrobu bulunmuş değilse de nezleli bir a- dâmin burnunda ve boğazında ta - bit bir adamın burun ve boğazın” dakinden çok daha fazla mikrop bulünmuştur. Doktorların kanati. ne göre, nezle ve grip mikropları burun ve boğazda daima mevcut - tur, Onlar, ancak teneffüs edilen hava ile temasa geldikleri müddet- çe atıl kalmaktadırlar, Cereyanda oturmanın, fazla yemek yemenin veya fazla yorgunluğun neticesi olarak burun delikleri tıkandığı vakıt bu mikropların hava ile te- masları kesilir ve onlar bömen in- kişaf edip çolğalmağa başlarlar. Bazan da bir salgın sitasmda fa. al bir mikrop vücuda geçer ve bu öyle kuvvet'i bir mikrop olur ki burnün tikasımasma mahal kalma dan, nisbeten normal olan bir kı - sım eti tahrip ederek nezleyi tev- lit eder, Giyinme tarzı da mühim bir me- sele teşkil eder. Bundan on beş, yirmi sene evvel kadınlar Üstüste &teklikler, yelekler, biüzlar giyer- lerdi, Çocuklar yün fanilâlara bü- değildi. Bugünün kadınları kanu nu ve ahlâk kaidelerinin müsaa- de ettiği hududa kadar soyunuyor lar ve bu çıplaklıkları yüzürilen eski kadınlardan daha fazla nezle olmuyorlar. Muhakkak olan bir bın tabii olarak çalışmasına mu- vakkat bir zaman için müdahöle edebilecek bir tatyik vücude geti- rir. Burun deliği küçük olanlar, $ey varsa o da farla giyinmenin soğukalgınlıklarını tevlit ettiğidir. Bilhassa çocukları fazla giydir - (Devamı 14 üncüde) Mp Edebi Romanı (4 e giyen en pahalı lâvantalar sürü nen, bir çok kadınlardan daha ma hirane makyaj yapan, çok kıymetli mücevheri ve çok kibar tavırları o lan bu kadınla beraber bulunmak” tan, mükemmel bir sofrada votka içmekten ve bu sofranm — etrafımda çok kere iyi balalayka çalan güzel mevleket şarkıları okuyan sanat kârlar görmekten ve buradan ay- rıldığı vakit cebinde, bakarada ra hat rahat kaybedeceği kadar bol pa“ ra bulmaktan çok memnundu. — Siz durunuz. du. Genç hizmetçi kız ilerledi. Kar deki kapıya vurdu: — Giriniz! Hizmetçi kapıyı açtı. Mavi geniş ve alçak abajur, yalnız sofranın bir kısmmı aydınlatıyor, o gözleri bu kuvvetli ışıktan koruyordu. Masanın üstüne billül kadehle rin güzel pörselenlerin o nefis hor d'ötuvres'lerin kalabalığı görünü Sa. voşlukla, kumardan — serbest kalan vakti olmadığı için İclâle faz yordu, v Kapı açılmea, İclâl, küçük hiz metçi kizın omuzunun üstünden A Onların ayak setlerini düyür duy» | mai mevkii ve elinde bir sanat mek | ken hiç olmazsa bir dakika konuşur yeşil tüllerin üstüne parmaklarile iiskeler vurarak güya onu düzeltme” ğe koyuldu, İdül elbiseyi gördüğü zaman ona şamimi bir sirette hayran oldu. Bu Tüzel elbisenin kendisine nasrl yakı sacağınt anlamak istiyen bir kadin merakile a'biseyi ellerine almıs, kar daki endâm aynasının önüne koş müstu, Şimdi onu göğü (Üzerinde tutarak: — Enfes. Enfes! diyordu. şiir veztx harikat, Eteklere bal sola dö İ nüyordit: — Azizesiğim, şekerim. bunu şer | « Azize koridorun nihayetinde dur | maz hemen pencereden ayrıldı. Ve | tebi diploması vardı. İdâl, genç kızın yüzünde bütün bunları oküdu. O bütün bunları par rasız, pulsuz kaldığı günlerde hisset" mişti, O kendi eski » arkadaşların: para mukabilinde elbise dikerken Azizenin gu anda kaşlarını çattıran V vissi birçok kereler duymuştu. Bunun için Azizenin itiraz etmesi ne vakit bırakmadan: — Leylâ, dedi. Sen hemen elbi- yi kutuya yerleştir. Elbiseyi sen taşırsın. Sen götürürsün. Azize ha- ram eğer bir kusuru varsa Orada düzeltir. Anlıyor o musun? Malâm ya Azizeciğim tek prova ile diktik. (eN |la ihanet etmezdi. dizeyi gördü ve onu görünce arları: ” Yalnız çok sarhoş olduğu günler | — Bitti mi? diye seslendi. de Beyoğlunun yan sokaklarının | — Evet, , çine doğru dururp bekliyen zavallı| —. Geliyorum. —15— kızlara mukâvemet edemezdi, Onla"| Sonra sofradaki misafirine tati: | Prens Osmani tanıdığı gündenbe |" evine götürür İclâlden aldığı beş- | bir yüzle: ri kararı buydu. Prens Osman bü münasebetin nasıl neticeleneceğini bir kere bile düşünmemişti. Hattâ diyebiliriz ki o İclâlin güzel yeya gikin bir kadın olup olmadığının bile farkında değildi. Omun yanımda bulunmaktan ev kalâde güzel çamaşırlar ve elbiseler likleri, onlukları sonların ortası şiş eski çantalarının içine doldurur du. Azle hizmetçi kıza: — Tuvalet bitti, dedi. Kendisi “bitince gel bana haber ver,, diye tenbih etmişti, — Bir dakika bekle, dedi şimd dönerim. Ve dışarıyâ akti İki kadın birlikte atölyeye girdi- ler. Leylâ henüz ütüyü bitir 'mişti,, Pencerede idi. Avniye: "şir di geliyorum. diye anlatmak istiyer bir işaret veriyordu. İsendi elinle gider Kevsere giydirir | Sonra Kevser bugün fazla &i ün? Malim ya düğündür. Bir ku* | nirlidir. Ufak bir kusuru olursa pek suru vârsa senden başka kimse dü | üzülür, Kuzum onu bugün üzme: seltemez. Olur mü canım? “Pek yakışmış falan, de olur mu? Azizenin kasları çatıldı. e Evve'$ Zaten geç Merdik vakit çok geçti. Sonra da esvap gör | Leylânın yüzü değişti mi değişme türen bir terzi çırağı olmak, (terzi İdi mi diye İdâl bakmadı bile. Asıl “ırağırın da böyle en âdisi olmak | “eğişen çehre Levlânın çehresi idi. “iline dokunmuştu. Kalbi bürkulmustu. Şimdi ne ya- Ne de iss eski maliye nezaret! | pacaklı. Avni resmi nişanlısı Olsa kâtinlerinden birinin kızrydı. Yeti İ açıktan azığa Söyler, kapıdan çıkar du. Şitndi Azize hanımın yanında ona söz söylemek hiç de münasebet almiryacaktı. Halbuki bu kadar ve İ nin muhakkak ona söyliyecek mü- İ vin bik sözü olmalıydı. Şimdi Rebeka buradaydı. Hay melün kaz: Ne zaman böyle orta dan kaybolacak vakit bulmuştu. İstemiye ietemiye? — Peki efendim dedi, Başka bir söz söylemesine imkân yoktu, İdlâlin bu tatlı diline rağ- merhametsiz olduğunu bilirdi. Emirlerine muhalefet edildiği 22 man bu hareketi yapmağa cesaret eden işçisini en ufak bir merhamet hissetmeden İşten çıkarırdı. Hattâ bu işçi kendisine en lâzım olan biri de olsa. Leylârım hiçbir iş becerdiki yoktu. Şimdiki halde bütün yaptığı şey teyel sökmek, teyel dikmek ve ütü yapmaktan ibaret kalıyordu. Bunu hargi kız yanmaz! En a0 misi bile bunu becerirdi, (Devam var) rarla kapının önüride dolaşan Avni rünürdü, Bura rağınen bu insan . | larm arasında nezle ve grip eksik |

Bu sayıdan diğer sayfalar: