8 Nisan 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

8 Nisan 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nakleden: BURHAN BURÇAK teyzene şimdiden teşekkürler ede am. Munakkak beklerim: Arkadaşın Jale Bu samimi daveti okuyan Mu allâ sevincinden sıçradı ve haykır” dı. Bayan Sıdıka kızdı ve sert bir gelmesi sesle: âz değiştirmişti. Ba- | — Muallâ, çocukluktan ne vakit Yeğenine Gddi bir ter : vazgeçeceksin. iz? dedi. “davranmıyor: da, — Kabil olduğu kadar geç, tey sn 'dete- zeciğim! « Çocuğun fazla | Sonra diplomatlık etmenin sıra oynamasına mü- | sı olduğunu halıriryarak ilâve et . Muallânm ser ti: “diyor ve kızı caü- | — Yanımızda dâha uzun zaman tahsil ettiriyordu. | kalabilmek için teyzeciğim. Yaşa gelince ev- | o Teyzesine mektubu uzattı. işti Bayan Sıdıka elindeki dua kita- bımı bırakarak mektubu gözden geçirdi. N — Bu kız muhakkak deli.. Gide- miyeceğinizi yazınız da mektubu yollayalım. Muallâ yerinden sıçradı: — Neden gitmiyor muşum? ne den? — Bayram arilesinde eğlenmek ve davete gitmek günahtır. — Fakat bu eğlenceli ve danslı bir davet değil ki teyzel (Evde benim ne işim var? — Hiç, benimle barber oturur sunuz. — Erken yatacağınızı söyledi- niz. 7 İl EEE 7 zi ii j ME Rİ / me zaman vaz” İLA Gülerek veya ağ- Veya bebeğin ba- 7 8 di 7 4 — Bes yatarsam siz kitap okür” sunuz! — Teyzeciğim siz de bilirsiniz ki ben siz yattıktan sonra (kitap okusam bile sizin (istediklerinizi okumam. Zİ 1 e dece: — Kâfi Müsllâ! dedi ve kitabı- nı okumağa devam etti. Muallâ çok insan tanımazdı. Fa Bİ m 7/7 ge gayet sakin ve iâkayt geçtiğini gör müştü, Arzu ettiği bir şeyi yaplır manın yegâre çaresi teyzesinin İ- çini sıkmak ve bıktırmaktı. Jale nin davetine gitmek için bundan başka çare yoktu. Bir müddet son- va işe başladı: muhayyel | — Teyze, orada kimse bulunmr yordu. yacakmış ki. ilg sın kim © | Olabilir, fakat yanımda Gül- « Hattâ esmer fem yatacak. Size kapıyı açmaya « veya zengin «| kalkınca beni uyandırır. o Sonra, e Yalmız | istediğinizi yapmak için ( günaha ve necip ola” | giremem ya! Ora Muallâ bir önle hiç hş icak ve odinle Mak, Mali <'dda onuson IE Zi değe olan mır Kalbinin vir Jale Mergle ver da hiç tanr 7) # a fi Li VE; (Devamı var) Bayan Sıdıka hiç aldırmadı. Sa” | İshiga &mirinden bir tevkif mü- Zekkeresi istedi. Fakat âmüri: — “Korkuyorum siz bu işte pek acele,, dedi, “İshiga siz iki adamı tevkif etmek istiyorsunuz... Bunla- rın suçları ise biraz iri olmaları" dır. Bundan başka hiçbir deliliniz yok. Elinizdeki delil onbeş yaşında küçük bir geisha talebesinin ikra” rı, daha doğrusu onun da şüphe sinden İbaret ki, siz bunu bir ter kif müzekkeresi için kâfi zânnedi yorsunüz. Siz de böyle bir sey dü şilnmadiğinizi, osamimi dostum, bana söylemek niyetinsesiniz deği! mi?,, Yeni müfettiş (kendisinden memmin görünerek dudaklarının üstünde hemen hemen hiç görün miyen birkaç kıldan ibaret bıyık” larını" çekmeğe başlamıştı ve de vam etti. “İshiça San, ben doğru” su zekânıza gıpta ediyorum. Si- zin bu meselede kuvveden fiile çr kardığınız işler, doğrusu (o şayanı tazcrüptür ve takdirdir. Fakat ba aâ hakiki, inanılacak bir delil gös termiyorsunuz.. o Burnun için şu tevkif müzekkeresi meselesini siz de ben de biraz daha düşünelim. Ben herha'de ne sizi ve ye de kem dimi böyle bir hareketle (gülünç ve güç bir mevkie sokmak (o İste mem.!,, * * İshiga Amiririn bu sözleri üzeri- ne âdeta soğuk bir duş (o yapımışa döndü. O âmirinin bu hususta fik rini kavrayamıyordu. Bütün gay” retlerinin neticesi bu muydu? Bi: çok günler, haftalar hattâ aylar o bu işi takip etmiş, geceleri uyu mamıştı. Bütün bu işler şimdi ha- vaya mı gidecekti? Hele bu mesele hakkında eski şayanı hürmet âmi- ri Hidekichi hrttâ hayatını - bile feda etmişti, Şimdi bütün bunların intikamı alınmıyacak (omuıydı? O nun bütün fedakârlıklarını şimdi bir adam gelmiş bir süngerle sili veriyordu. Bu adam da onun şim diki âmiriydi. — “Babamı bunlar öldürdüler. Ben hissimde aldanmam, Bundan tamamiyle eminim. O derece ki âdeta bunların (o bu cinayetini gö zümle görmüş gibiyim.,, Kiku bu düşünceler içinde yaşayamıyordu,. gözleri kıpkırmızı olmuştu. Kiku tekrar tekrar bunları İshizaya söy lüyor ve “İshiga, bana inanmız.. ben her nekadar ufak ve Obuüdala bir geisha isem de, bu söyledikle rimin hepsi doğrudur!.... diyordu İshiganın, bu adamların, Chibar nin katili olduklarına hiç şüphesi kalmamıştı. Onda da Kikunun his leri yaşıyor ve bu iki kerdeş Ha #egavaların Ryutaro Chibayı ör Çocuğunuzun boyunu, ağırlığını dürdüklerinden katiyen emin bulu muyordu. Fakat 6 Kil Ğ — “Hayır, Kiku San, sadece şüphe kâfi değil. Bize (delil 18- am!,, diyordu. Delil... hattâ hasırın altında bir gizli kapı bulunsa, bu (kapıdan girilen yerde maktulün Okimon surdaki çamurun izleri bile çikis, bunlar da kâfi delil sayılmayacak & — “Siz Kiku San, bu Hasegava ların bir kedisi olup (olmadığını tespit etmediniz, değil mi?,, — “Hayır, dikkat ettim, fakat orada hiçbir kedi görmedim!,, İshiga süküt © ediyordu. Kedi meselesi... Ortada kedi de yoktu. Onun elinde bu cinayetin sebebi de yoktu.. O bütün bu delileri ele geşirmeli, bu boşlukişrı doldurma" aydı. Belki Chiba kızı Kikuyu Gelin cikçiçeğine sattığı zaman (aldığı para daha yanındaydı. Fakat böy e “tanınmış bir porselencdi bu ka dar bir para için ka kıp Ga kız kar deşinin nişanlısını öldürür müydü? Zabrta onların hal ve ( servetleri hakkında malâmat tedarik etmiş ti. İchitaro Hasegavanın geliri yo lunda değildi, çünkü onun elleriy* le yaptığı işlerin fiyatlarını fabri kaların mamulâti düşürüyordu. Bundan başka sanatini seven, bu mağrur adamın birkaç yüz yen içir. hir cinayet işliyeceği de kabul & dilmezdi. Fakat kardeşi Ononun (nerede çalıştığı ve nasıl kazandığı malüm değildi. Onun ticareti sokaklarda yabancılara sattığı ve “Şarkın se vişmeleri,, nammı verdiği (garip garip resimli kartpostallardan iba- retti, ishiga bu düşüncelerle cesareti nin kırıldığını hisseder gibi oldu. o gene yolun bir sis içinde kayboi” duğu noktaya gelmişti. Onun elle- tini bizzat kendi âmiri bağlamak istiyordu. Bu işi meydana çıkâra" bilecekti? Birdenbire eski Amiri Hidekichi- nin hayali gözlerinin önüne geldi Onun ustası, muallimi bu işi tam heticeleneceği bir sırada ( elinden bırakırsa ona ne demezdi? O ona son hareketiyle bir misal verme miş miydi? İshiza başmı kaldır dı ve: — “Kiku San, babanızın intika- mr almıncaya kadar bu işi takip edeceğim, Her ne bahasına olursa olsun, babanızın katilini yakalıya' cağım!, "dedi. İshiganm bu sözler Adeta bir yemindi. (Devamı var) A Çocuğun zekâsı nasıl öle Suda Yazan: Guy de Maupassant Çeviren: Geçen yaz, Son mehri (kenarında Paristan Persahlarcn uzâk bir sayfiye kizalamışiın, her akşam buraya gi dip yatıyordufh. Birkaç gün içerisin. de komgularımdan birisle, (şimdiye kadar gördüğüm tüplerin en” geri olan otuz kirk yaşlarında bir adam- la tanıştım. Bu ibüyar bir kayılıçi dı. Daima suyun yaninda, suyun Üzerinde, esime suyun içinde duran yaman bir kayıkçı. Bu sösm wutaka bir kayıkla doğmuş olacak- tt ve biç şüphe yoktur ki günün bi- rinde #va bir güyretie kürek çekerken ölüp gilecek. Bir akşam Sen kenarında beraber dolaşırken Bular arasnda geçen Öl ründen bana bir kaç macera (o anlat” masını istedim. Biran içinde canla- aan adamcağız tamamen (o başkalaş- aı:şta, ööğkün, hararetli söz söyliyen bir insan belini aldı, âdeta galrleşti. Zavalımın kalbinde büyük bir ihtiras var; parlayan mukavemet edilmez »ir İhtiras: Nehir. — Yanı başımızdan akıp giden bu rnak Üzerinde bilseniz ne batırala rim var, dedi, Siz, sokaklarda gezip dolaşan insanlar, bir ırmağın ne de mek olduğunu bilmezsiniz, bilemezsi- alz. Fekst bir de bu kelimeyi bir ba- ikgınm ağzından çıkarken dinleyiniz. Balrkçi için bu kelime; esrarlı, derin, meçhti bir şeydir; seraplar ve hayal ler diyarı demektir; geceleri oOorada mevcut olmıyan geyler görünür, bilin miyen gürültüler işitiliz, İnsan gece ırmakta dolaşırken, tıpkı bir mezar- uktan geçiyormuş gibi, niçin olduğu” nu bilmeden titrer; su, mezarlıkların en sinsisidir... Ucsuz, Obucaksız bir mazarlik, tek taşı olmıyan bir mezar. uk. Balıkçıya göre yaryüzü etrafı çev- Hlmiş bir sahadır, fakat karanlıkta, | mahtapsz gecelerde ırmak © sönsuğ- dur. Gemici denizde dolaşırken içeri- sinde ayni bisi duymaz, OOeniz hır- çandır, kii) ruhludur, bunda şüphe yok, fakat deniz açık mözlüdür, me muzludur, haykırır, kükrer. Halbuki irmak sessiz ve baindir. e Köpürmez, kükremez, her vakit gürültüsüz skar, suyun bu sessiz ve ehadi akışı benim için Okyanusların göklere (fırlayan yüksek dalgalarından daha korkunç tur, Hülyayi sevenler, denizin derinlikle rinde masmavi diyarların gizlendiği ni idâla ederler, boğulan (o İnsanlar, bu diyarlarda, kocaman (o bakkların arasında, gürip ormanlarda ve bülür wağaralarda dolaşırlarmış. Irmağın içerisi simsiyahtır ve burada (o boğu- lanlar çamurlar içerisinde çürür. İr mak güneş doğduğu vakit pırıl piri yanar, mirıldanan kamıştarla örtülü kıyılarına hafif hafif çarpar. İşte ırmak yalnız bu dakikalarda güzel dir. Şair, açık denizden bahsederken: “Dalgalar, ne kadar çok hazin hi- kAyulariniz var sizin! Korkunç deniz- lerin diz çökmüş derin dalgaları med- lerie yükselirken bu hikâyeleri biribi ülür? Yazan Or. G. A, disine Üç iş birden söylenilince onlarm üçünü de birer birer dalma ! Muzaffer ESEN rine anlatırlar, alışamları (O denizdeş | size doğru gölen bu ümitsiz £ sesler, dalgaların duduk dudağa anlattıkları scıklı masallardır.,, | < Ealbaki irmak kenarlarındaki beg cik kamışların tatlı bir selo söylös dikleri masallar, kükreyen deniz dah İ galarının anlattıklarından daha dedi, daba acıklıdır. Fakat mademki benden birkaç bas | bra istiyorsunuz, size on sene evvel, | burada, bu ırmak üzerinde başımdan geçen tir vakayı anlatayım. O vakit de, şimdiki gibi Lafon se nanm evinde oturuyordum. o En iyi arkadaşlarımdan — biri oolan Lui İ Berne de od fersah aşağıda C xx köyünde yerleşmişti. Hergün berabet yemek yiyorduk, ya ben ona gidiyom dum, ya o bana geliyordu. Bir akşam yapyalnz oradan dünü yordum. Epeyce yorgundum, aitim» daki kayığı güğük'e (o sürüklüyebili. yordum, Altımdaki kayık, on İki & yak boyunda koca bir şeydi, geceleri ırmağa çıkarken dalma bu o huyığa binerdim. Bir aralık, biraz nefes si- rüslnün iki yöz metre İlerisinde dun dum, Hava çok güzeldi, ay gökyüzüm de bütün ibtişemile parlıyor, sular pırd pırıl yanıyordu; bava sakin ve #erindi. Bu sükünet hoşuma (o gitti, kendi kendime “guracıkta o bir pipo içayim,, dedim. Hareket düşüncemin arkamadan geldi, demiri yakaladım ve ırmağa attım. Aknilyle aşağıya doğru İnen ka” yık, zincir boyunca kaydı, sonra dum du; ben de Xıçtaki koyun opostu üzerine mümkün olduğu kadar rahat yerleştim, Hiç bir gey igitilmiyordu, yalnız bazan suyun sahile çarpmasına dün çıkacak duyulmuyacak kadar bis tif bir gıpırtı, Kıyıdaki kamışlara bis kıyordum. Şimdi bu kamışlar (obüna olduklarından çok uzun (o görünüyom lar, bazan da kımıldanır gibi oluyo lardı, İ Nehir tamemile sakindi, fakat sie | satımı saran bu sonsuz sessislik de | basi beyecanlandırdı, bütün hayvan | lar musmuştu, bataklıkların o sabaha, İ kadar şarkı söyliyen kurbağaları bile İ ötmtiyordu. Ansızın, sağımda bir kur bağa OLU, ütredim. Fakat o sustu, artk hiçbir şey işitmedim. Pipomu yaktım, fakat buralârds meşhur bir Uryaki olarık Ladınmış olduğum bak de bu akşam tütüne tahammül ede» edim, daha İkinci nefeste (midem bulandı. Vaz geçlim.. Şarkı söyleme &e koyuldum, sesimin aksi mtrsb ver di. O vakit sandalın dibine uzandım ve gökyüzüze baktım. Epeyce bir sö mAn sikin ve sessiz geçti Fakat bim 82 sonra sandalm (bafif hareketleri beni endişelendirdi. Bandaj sahil arg- sında çalkanıyor gibi geldi, sanki ol- duğu yerden kopuyor, evvelâ bir sö- Mis vuruyor, sonra oradan Öteki kı- yıya vuruyor; dahs sonra görünmiyen bir kuvvetin sandalı suyun dibine çek» tiğini, sonra suyun üzerinde yüksel diğin!, birdenbire bırakiverinee san- dalım su Üzerine dilştilğünü sandım. Tıpkı bir fırtına içerisinde gibi çal kanıyorduk. Biraitmdz bir o gürültü Işittim. o Bir sıçrayışta doğruldum, Sular pırıl pri yanıyordu, her gey mansiz., Sinirlerimin gerilmiş olduğunu anla ölçüp yolunda büyüdüğünü anladık- tan sonra, tabil, zekâsunmm da yolun. da olup olmadığını merak edersiniz. Bunu tamamı tamamına anlıyabil. mek için, çocuk terazisi ve boy cst- veli gibi ölçüler yoksa da, aşsüt yu- kart gösterecek vasrtalar vardır. Zekâsı yolunda açılan bir çocuk Gç yaşına geldiği vakit, burnunun, gözlerinin, ağımm yerlerini göste- rir Bir resim Üzerinde görülen şey. . leri adlarile ayırt eder. Önünde bir iki sayı #öylenilince onları doğru olarak tekrar edebilir, Altı he. celi bir cümle söylenilirse onu da tekrar eder. Soy admr öğre- neblir ve #öyliyebilir. Dört yaşıma gelince kendisinin kız veya oğlan olduğunu bi- lir ve söyler, Bir anahtarı, bir bıçaktan, bir paradan ayirt ede. rek herbirinin adou söyler. Önünde üç tayı söylerllince onlari doğru olarak tekrar eder, Bir kâğrl Üzerinde çizilmiş beska başka iki çizgiyi birbirinden ayırt eder, Beş yaşında ağırlıkları başka başka iki kutuyu ayırt eder Kâğrt üzerinde dört köşeli bir çizgiyi örneğe bakarak çizer. On heceli bir cümleyi tekrar eder. Dört onluğu birer birer sayar, Altı yaşmdayken 16 kelimelik bir etimleyi tekrar eder. İxi İnsan resminden hangisinin daha güzel olduğunu ayırt eder, E. vin içindeki bayağı eşyadan herbirinin ne işe yaradığını bilir ve anlatır, Tabii pek hususi işlere Yarsyan eşya müstesna... Kon yapabilir. Kaç yaşmda bulunduğunu bilir ve söyler. Sabahı ak- şamdan ayırt eder. ; Yedi yaşma gelince, bir resim Üzerinde bulunan eksikleri anlar ve gösterir, On pârmağını birbirinden ayırt ederek sayar, Yazılı bir cümleye baka baka aynin! yazar, Üç köşeli yahut altı köşeli bir çizgiyi tekrar çizebilir... Önünde söylenilen beş #ayı- yı tekrar edebilir,.. On Üç onluğu birer birer sayabilir... Başka a e m yebilir, Sekiz yaşma gelince... Fakat o zaman çocuk mektebe veril. miş olacağından bundan sonra zekâsının yolunda açılıp açılmadı. ğini takdir etmek onun öğrelmenine düşen vazifedir. Çocuk mektep yaşma gelmeden önce, üç yaşından başlaya- rak, srada sirada — yukarda söylediğim vaartalarla — zekâsı, sının derecesini kendinizin yoklamanız iyi olur, Çocukların bazi, ları kendi yaşlarına uygun dereceden dahs zeki olurlar, Dört yaşındayken beş, altı yaşında çocuk derecesinde görünürler. Bu- Du görünce artık bir daha yoklamaktan vazgeçmemelidir. Çün. kü bir çocuğun zekâsı yolunda, hattâ fazla ileri #ierken her hangi bir seböpten duruverir, Onun sebebini aramak lâzımdır, Fakat çocuk kendi yaşına münasip dereceden daha az zeki görünmede hemen merak etmemelidir, Gene her hangi bir se. bepten, çocuğun zekâsi yavaş'ıyabilir, Derece farkı yalnız bir yaştan ibaret olursa ehemmiyet vermeğe değmez. İki, üş yaş derecesinde fark olursa o zaman çocuğun zekâsı geri kaldığına Bükmedilebilir. i GA, dım; buradan savuşayım dedim. Zin- Giri çektim, sandal barekete başladı, sonra bir mukavemet hinsettim; daha kuvvetli çektim, çapa gelmedi; ber- balde suyun dibinde bir geye takılmış olacaktı ve kuvvetim bu meçhüi cis- mi çekmeğe MAFI gelmiyordu; yeni. O vakit, sırığıma dayanarak (osan- Gal: çevirdim ve demirin (vaziyetini değiştirmek İstedim. Bu da beybude olu, demir çok sağlam (yapıştnıştı; öfkelendim ve kudurmuş gibi zinciri hızla silktim. Kımtidamadı bile. Cesa- telimi kaybetmiş bir balde oturdum ve vaziyetimi düşünmeğe koyuldum. Bu zinciri kesemezdim, o ssndaldan Ayırmak da mümkün değildi, çünkü ön tarafta, kol kalınlığında bir tahta parçası içerisine gömülüydü; fakat hava çok güzel olduğu için biraz son- ra imdadıma yetişecek bir balıkçı ge- çer diye düşündüm. Başıma (gelen bu hâdise heyecanlarımı dindirmişti. Oturdum ve bu sefer pipomu içeki- Gm. Sandsida bir rom şişesi de var. dr; iki üç bardak ta ondan İçtim, ve bulunduğum bale kahkaha İle gül düm, Hava çok sıcuktı, onun İçin geceyi açıkta geçirmek (korkulacak bir şey değildi. (Sonu yarm) İİ şi 7 İİ 7 TE 2 E £ ğ, 7 DA Zİ ZE 4 y, İZ

Bu sayıdan diğer sayfalar: