10 Ağustos 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

10 Ağustos 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GR EA, a KE e pe NA 4 Zi T beri kütiliğine şaşmakla mezguldü. Ea. kat bu sükütlliğin kendisine karşi soğukluktan değil, ziyaretçilerin sikılgan tabiatlerinden ileri geldi harbinden edindik” | ini anlamıştı bunu biliyorlardı. | Nihayet mile reisleri içlimaların- İkrple meşgul olan | dan döndüler. Hepsi amma Ri eti adalarına gemi | metto, hakkımda verilen kararları İlrünecek miydi? Me- | anlatir Bu basli ve temiz ademle” önünde, Peter kü- ugunu ve kazaze- | Stiman içeri girdi. “0 defadan fazla | O Farfaracı ve le “Hop geldiniz, Peialeri moclisi âzâsı | kütiliğinden onda eser yoktu. *vindâ toplandılar ve | Hemen izahat vermeğe girişti: Peter Kommon'un körfezi, nden henüz dönmediğini öğrenince onun yanına gitmek is temişti. Kara yolunu bilmediği, denizden gitmesine de imkân ol - madığı İçn sahil yolundan gimeğe çalışmıştı. Fakat orasi daha ber bat bir yoldu. Vazgeçmiş ve dön - müştü. O zaman bir kadın Pete Üzere önden | kendisine haber vermişti. sebeble yüz adım Hans bunları daha kap: eşiğin. la iktifa etti; ilerliyerek devam etti: yor. Geminiz batırıldı değil N Geminiz de “City . 0! - Nevcas *reye karşı harb | te” miş değil Kam İngilin vapar. ii : arka Yabancı mi getirmiş” lr Fakat adaya nasl Me, Pok balığı körfezi, iy m vardı? İNE yeygeklei işaret ederek i- > Biş ". mz Keüeğ, i kn hemen he Mağlırdı. Somürt'- “Oy ke Gebelerin ifadesi ki kurtuldunuz. Varkley tasdik etti: — Evet, tallim varmış mi? . — Bir zırhlı, Graf Spee- — Emi misiniz? Gemiyi gördü süz mü? — Çok uzak'an gördüm. Fakat onun Graf , Spes olduğunu biliyo” du. Betti Rocers bunun bu haline Hansın dikkatini çekmeği, lâfı kr cesaret edemedi. Varkley sordu: — Siz Tristanlı değil misiniz? Hans cevap verdi: — Hayır. Hastaydım. Vapurum atı ay evvel beni buraya bıraktı. Yakmda geleceğini umuyorum. Bel. çika harpte mi? — Hayır EPİ; 2:44 ii eğildi, yalnız Kalmıştı. Sıcak çay m il kadının ikram ahali een keçi eti © kabul etti. çift beyaz çorap uzatarak: — Size bunları hediye ediyo rum, dedi. 1925 tenberi adamızda oturmağa hakiki bir İngiliz gelme mişti. İnşallah burada çök kalır ve adnmıza uğur getirirsiniz. Hans güldü: — Simdilik uğur yerine harp kavadisi getirdi. Harp ns demektir bilir misiniz? Yazan: Kadiccan- Kajlı ei Güney MULASASI A Hitinmv Mi Ön a > söküp fırlattı.,, we oluna caktır; biri kaz ii ON Mönleşiyamrine vep, | o Aslan bu sözlere şaşmadı: Da atmaca | dır ba. Öküze bile saldırırlar, Kaç dp era zin e önce gözlerini oyarlar, ate. abe gi lr öldürürler"... i yakalanır, rezil olurlar! Z i ij Heonzak göründü; dimdik yükselen rm halinden pek mütebassis olan | duvarları badanalı bir küçllk ev. Varkley teşekkür ederken Hans | de, Dışarıdan bu evi görenler, geveze halinden | şamları ocak başında tatl: tatlı Varkloy gelenin Hans Siman ol | konuşan, gündüzleri işiyle uğra. duğunu anlamıştı. Tristanlların sü, | şan mesut bir sile olduğumuza “Bok balığı | Vin tarhı çimenlik. Arka tarafı rin bir harb kazazedesi getirdiğini | bi kıpkızıl saçlarmı kıvırtmaya, deyken anlatmıştı. Yatağa doğru | lime yetişir, ben onu severek al, — Uzaktan geldiğiniz anlaşir | bir çiçek kadar taze bir mahlük, — mi? | Biribirimizi yirmi yaşında iken mi? On bin tonluk | 7105 birleik kusuru İntizamı güzel bir vapurdur. Taliiniz varmış B ak Basi bir — Geminizi kim batırdı? Bir | ağzımda otuz bir âiş var, Okur. sırhlı m, yoksa bir tahtelbahir | ken gözlük takarım. Dişlerim. rum: -Görübi, Atlnatikin. on.kadar | ta dahâ var. BI vak'adan altı vapur batırdığı herkesçe malüme | ay evvel karım Meri amcasinm Varkley çok yorgun görünüyor | mirasını kondu. Yaşadığımız sa kezmesi için, pek isterdi ama | kat bu parayı derhal harcama. Nojli Kommot lâfa karıştı. Ba | kalkmaz, çıkıp civarda göyle bir #tiyar bir kadındı. Kazazedeye bir | dolaşmak âdetimdir. Bu akşam (Deramı var) | umığtı: KEL kmh Karımı kim öldürdü? Yazan : Royer François Didelot Çeviren : MUZAFFER ESEN tacağım vak'a yıl başından bir hafta el vel oldu. Bu isi en ufak | teterrüatiyle hatırlaya, | ram. O vakitler biz, Rejinspark Civarında oturuyorduk. Basit, | bizim bir köşeye çekilmiş, ak. hükmedebilirler. Evimizin etrafı güzel bir bahçe ile çevrilidir. E, ağaçlıklı yollarla tepeye kadar çikan güzel bir bahçe... Dekor için bu kadar tafsilât yetişir. Biraz da bu evde oturan» Javdan bahsedeyim, Lüsi hizmet. gi, Meri karım, bir de bendeniz, Lösi garip bir kızdır. Güzelliği gâvur akçesiyle beş para etmez, Bu çirginliği yetişmiyormuş gi. kalkar, çok dekolte roplar giyer. Karımı anlatmak için iki ke, mıştım. Bir sabah kadar tatlı, tanıdık. Seviştik, evlendik. Ka, sevmemesidir. olduğumu bu hikâyeyi okuduk- tan sonra anlıyacaksmız. Bo. yum beş ayak, altı parmaktır. Şimdi vak'aya gelelim: Hayır, hikâyeye başlamadan evvel anlatılacak miihiim bir nok» hayatı değiştirmeye kâfi gele, cek kadar mühim bir servet, Fa. dık, Yalız evimize kalörifer koy, durduk, işte o kadar. Bugü ilkkânmun yirmi yedi. si, İki gün evvel Nöeli kutladık. İkincikânunun üçüncü gününe kadar istirahat etmek istiyorum. Bu mddete kadar başladığım To- mana tek bir sayfa bile ilâve et. miyeceğim, Her akşam, sofradan kalkar da öyle yaptım. Sisli bir akşam... İnsan yürü. miyor, âdeta katran içerisinde yüzilyor. Sis içerisinde yürür. ken birisine çarpttım. Birdenbi. re ürkerek sıçradım. Biraz ür. kek huylu bir adam olduğumu buracıkta yazmalıyım. Fakat bana çarpan adamı teniymea korkum geçti. Bu akşam gezin- tilerinde sik sık rastgeldiğim Jüle akıyor; aşağıdaki büyük dere- yi besliyordu. Şelâlenin üstü düm düz, taşlıktı; orada ot bitmiyordu vo kaya, granit manasına olarak adm Zalu koymuşlardı. Zai bu tep“ ğa bekıngı, bunun için oFitinav Mahomad'ın soy adı Zalulal'dı. Zal ile Honzuk kuvvetli bir ada. yarı haykırışı duyulsenk kadar ya” kındı, lâkln aradaki dimdik kaya- lik sandı; pençelerini batırdı. Çı- | lıkları tirmanmak mümkün olnea- karamadı. O zaman tırnaklarımı da | dığı için dere boyunca Iki saat ka” dar gitmek lâzımdı. Zai d© Avar hanlarının akınlar” ds, yaknladıkları “kul” ların otur. — Kartallarn da yamaları var | dakları söyleniyordu; Avarlar kul ları çok hakir görürlerdi. Hitinav sonra dâ | Mahomat'ın da kul olduğunu zan- etmek yanlıştır; o ancak “kul, — Bilirim; o kadar çok yerler | lara kumanda etmek üzere konul” ki uçamaslar ve © zaman diri diri | muş olabilir; çünkü kul olarak doğanlar Avar hanlarmın süt anne” Aslan da ayrıldri çok geşmeden | lzlerine almmarlardı. Hitinav Mahorat tir “eşek ke kayaların ucundan köpüklü bir şe» | fası kadar” küçük olan köyünü — Akşamlar hayır olsun Mis. — Bonsuvar. — Ne fena sis değil mi? — Evet.. Size çarpmeca de, ta korkmuştum. Polis şişman adamların neşeli kahkahasiyle güldü. Polis Os. born kanlı kanl; bifteklere ba, yıldığını, bardak bardak bira içmekten çok hoşlandığını da bilirim, — Bize kadar gidip bir bira içsek mi7 — Teşekktiir ederim. Devriye, mi bırakıp gidemem. — Vazife vazifedir ama,. bü kadar siste devriyenin ne lüzü- mu var. Buracıkta birisini öl dürseler, katil burnunuzun di. binden bile geçse yine göreme, | yiz. — Öyle demeyiniz. Cinayet ister karanlıkta yapılam, İsterse aydmlıkta, muhakkak iz bıra. kır. Pipomu yaktım, polis Osborn. nün elini sıktım. Fakat ayrılır ayrılmaz seslendim: — Saatin kaç olduğunu bili- yor musunuz”? — Döokuza iki var. ; Bu küçük gezinti hesap etti. ğimden daha fazla uzamış, der. hal geri döndüm, — Ben eve gidiyorum. — İyi yaparsınız. Bu havada gezinti olmaz ki. Ben de doğru merkeze gitmek İsterim ama, ci. varda bir takım serserilerin do. Taştığını ihbar ettiler, Bahçenin parmaklığına kadar beraber”yürüdlk. Yeniden poli. #in elini sıktım. Cebimden anah- tar destesini çıkardım. Pojis de sisler içerisinde kayboldu. Anahtarı kilide Bokmük tüzes reyken durdum, Kapı aralıktı. Hizli hızlı eve koştüm. Meri sa. londa bıraktığım yerde oturuyor idi, İş gördüğü masanın yanıba. şında, arkası kapıya dönük Sakin bir oturuş. İki omuzu ara. amda bir silihm çelik sapı gö. rünüyor. Bir Jâhze sesimi çıkar. madım. Hareketsiz durdum. Öl. müş! Zavallı Meri ölmüş, Sonra aklım başıma geldi. Ka. pıya fırladım, Kurşun kadar a. ır sis içerisine doğru haykır. dım. Kogan ayak sesleri duydum. Bir adam geliyor.. Evet poliş Osborn. Taliim varmış. — Çabuk. çabuk yetiş rım,, gavallı karım! Sözüm yarıda kaldı. Fakat polis işl anlamıştı. Bana mutad gualini sordu: — Hiç bir şeye dokunmadmız iz. Ka- ya : — Hiç bir şey. Derhal salona koşmak istiyor. dum. Fakat polis koluma yapış. dünya kadar geniş ve Cerah bulu, yordu; kendisi de farkında olmak” ızın, oranın genişliğini bir mesafa olarak değil soru gelmişen bir hatıralar korvanı halinde görüyor- di Bununla beraber Mansurun bi küm sürdüğü günlerde bu yerler daya rahattı Karşidaki ölüm kaya- ıklarının ötesinde, ufukta, penç8” derini Hunzak üzerine atmak için bağır duran, beyaz kartalları andr ran mazgal: Rus kışlalar yoktu O zaman kimse tütün ve içkl iç. mezdi; namazlarını kazays birak” mazlardı; aralarında kan duvası O- Yanlar bile barışırlardı, bir yerde para yahut değerli şeyler bulunsa kimse slip gölürmezdi; sahibinin geğip siması ve kolayca bulröası İ- çin meydanlarda direklerin uçları” na bağlayıp birakırlardı. Geçtiği köylerde kocaman ekin yığınları vardı; bir kısmı da topla" myordu. İki üç hafta sonra Ha. — Bir dakika (o beyefendi! İmızalanacak bir mektup van — Afedersiniz, on beş günden beri bir köpek klübesinde yatmak zaruretinde kaldım. — Af dilemeye lüzum yek makta yafıyorum- Ben de üç haftadanberi bir ha ben gideyim, dedi. Belki zavallı karmızın cesedini görmek sizi fazla müteessir eder, Fakat Osbornun bu sözlerine Tağmen arkasından salona doğ. Tu ben de yürüdüm. Salonun e. giğine gelince memur durdu. Ben de bulunduğum yerden, kar gıki duvara konmuş olan aynada polisin boylu hayalini ve onun arkasında duran kendimi görü. yordum. Poliş salona girmeden , evvel. keskin bakışlariyle. orayı gözden geciriyordu. Osborn hafif hafif öksürdü. Her halde muayenesin) kâfi gör- müş olacaktı, Elini cebine gö. türdü, tabkasmı çıkardı, fakat tabakayı açmadı. Bir müddet e. Yiyle oynadı, sonra tekrar cebine yerleştirdi. Görüyorsunuz Ya, bu vak'aya alt bütün tafsilât hatırımda, hiç bir şey unutmu. yorum. Polis zavallı Meriye yaklaş. mıştı. Dudakları arasmdani mi. rıldandığı kelimeleri . işittim: “Zavallı Mister Gregem... Artık hiç bir ümit vok. Katil işini 2- damaldllı görmüş.” Sonra tek, rar resimi tüvrmi takmarak iz aramaya basladı, Eldivenlerini çıkarmadan ihiyatla yara üze. rinden bıçağı çıkardı. Bu, ağzı üç köşe bir eski zaman hançeri idi. Osborn hançeri oradaki bir koltuk Üzerine koyarak uzun W. zün muayer» etti. Sonra başmı sallıyarak bana baktı ve: — Hançer üzerinde, deği, hiç parmak isi yok. zer denizini, Kuban bozrkırlarını yayarak gelecek olan karlı rüz gârlar esmeye başlyacaktı; o za“ sisn her yer; kalın bir beyazlığa bürünecek, damlar ve dereler buz tutacaktı. Bitmiyen o bharmasiların yapılmasına buzlar Üstünde yahut dağlarım (yarşaçlarma (yaslanan damlarda devam eğilecekii. O z8- man Hitinav Mabomat ayağında kalm çoraplar olduğu halde içi bol kıvırcık tüylerie dolu olan kalım ve dar kollu yocuğuna sarınacak; © cak başında hiribirinin ardından © tuz kırk çay içecekti. Hayat ve bürriyet kavgası adar rahatını da biler ve seven Avsr köylüsü, tahta pabuçlarını birkaç ay belki hiç giymiyecek; şimdi sarp dağ yollarında çektiği sıkmtıları hiç hatırlamıyacaktı; hele OFadimat doğurduktan sonra, hanlar gibi yamyacaktı. Zaten artık güzelliği. nl. hiç görmediği o kadını Kısır öl madığı İçin evde tutuyor, yahut bir 10.8.940 Cumartesi 7.80: Program, 735: Müzik, 800: Ağanın, 8 10: Ww kadir, B.20/8,50: MÜ- 20r, 18.20: 13.35: Müzik, 19.50: Ajans, 10.04: Müzik, 100/150: Müzik, 18.00: Program ve memleket saat «- * Müzik, 18.40 Müzüie, 19,15 ,45: Memleket shat ayarı ve ajana, 2000: Müzik, 2030: Konuşma (Günün meseleleri), 20.50: Müzik 3115: Müzik, 21.30: Konuşma, 2145 Müzik, 22.30: Memleket saat ayarı, Çocuk Hekimi Ahmet Akkoyunlu Taksim, Talimhane Palas No. 4 Pazardan manada hergün saat 15 ten sonra. Telefon 40127 KAYIP ERKİ ÇOCUĞU 1934 senesinde Romanyanın 'Tutragan kazasının Yenicekö- yünden Türkiyeye göğmen ola- rak gelen Mustafa Kerarın oğ. lu 12 yaşmdaki Nesimi Sirkeci istasyonunda kaybolmuştu. O zamandan bugüne kadar uraş- tırmalar yapılmışsa da bir tür. Yü hiçbir iz elde edilememiştir. Eğer gören veyahut yerini bilen varsa Çorluda Süleymanlı çifti. Zinde çalışan bahası Mustafa Kenara bildirmelerini insaniyet namma rica ederiz Bildiren ayrıca pernca da memnun edile- cektir. Babası daha evienmiyordu. Hitinav Mahomst köye girerken herkes onu hürmetle aolâmlıyordu. Birkaç çocuk onun nrdıra takılmış» ardı; kıvır kıvır uzun ctekli ve yünden şallı genç kizlarin kadın- lar müjde İçin önden koşuyorlar dı. Ev göründü; Fedimat kepi & nürde kocasına kışlık çorap örü. yordu; kendisine o seslenönleri du yunca yerindoa fırladı ;elleri göğ- sünde ve gözleri dolu dolu, koca- man karnını biç ağır bulmıyan bir hizla erkeğine doğru yürüdü; onu selâmladi- Mahomat karşılık verdi; attan indi; eve girdi. Genç kadın gimdi atı gezdiriyordu; yarım s5 at kadar geçince onu s#ulıyacsk, doyuracak, tımar edecek ve ahıra bağladıktan sonra kocasının yanı" na dönecekti; bu işleri yapmıyan yahut yapamıyan kadının şergfi ek. silirdi. (Devamı ver) ği müzmin kik li knit

Bu sayıdan diğer sayfalar: