20 Eylül 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

20 Eylül 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mişti; babama gelince o da eski bir deniz kurdu idi. Fakat kendir lerini (Osaydırmak (hususundaki prensiplerine, rağmen bize müthiş surette yüz veriyorlari. Benim annem yoktu. Vun'un kızlarmın da keza. Annesiz büyüdük. Ve bunun terbiyemize tesiri oldu. Vazifelerimiz biter bitmez bizi başıboş bırakıverirlerdi. Babaları mız bize doğrudan doğruya arka- daş muamelesi yapardı. Hayvan beslemek, hayvanlara bakmak ve sair hususatta ne gibi alümat lâzmmas bize höpsini öğretiyorlar. dı. Bundan da maksatları, bizi, gü rün birinde, yerli hizmetçilere em, # 1f Pi izi ss bilecek hale getirmekti. Bize düşen işlerden biri de içkilerin hazırlan, masıydı: Bu iş hizmetçilerin hiç birisine emniyet edilemiyordu. erir iğ öldü. makı zleri sislendi; hale geldi. dağıtmak için kaldırdı. Filha” | r kovboy şapkası uzun namlula taşıyan bir ka Bözyaşı yakışmıyor. İYİŞ 5 f ğ LL Atlarımız iple tutmak ve eğer lemek işi uşakları ve seyislere düşüyordu. Fakat icabmda, biz de pek âlâ bunu yapabilecek haldey lek © RM NE e Gö bir İF. 7 Z E Şeldon sordu: — Iple tutmak, vani? # 7 i.m — Kement atarık yakalamak, bir defa kementle yakaladık m, i, hikâversi baştan / en kısa zaman zarfmda eğerlemek Olacak. | Sizrmdi. “Von" ye hacim bu me. anlatmağa başla - | se'ede katiyen tersddit göstermi- ay maa ” | yorar ve hiç hmal ER işi. 2 Tiğg Hârın en güşeli ve | mezi inceden inceve tetkik ve tef. id, CR Mavayda Hiloda | tş ediyorlardı İk Vocukuğumu orada ii —— Su ar Rovelverlerimiz ve tüfeklerimiz K nm Tap OETSE | icin do aym bal valid. Umur. ta dem, Orada ker ece, usaklar silâh açımızı yağlar hay, Farlar: Geniş | çe temizlerlerdi. Faxat mdamlarımı, iç Pa serpilip bü. | 2 yantrol edebilmek için kendi ba- y* altznm kaş €- | grama bu işin de altından çıkmak Ma iv evvel Yüzme abodiyordu. Tik defalar kaç ke. re, çeliğin üstünde ufacık bir pas unuttuk diye, sekiz gün silâhmmuz | elimize vermidiler.. Ayp: zamanda kamp kurup, geceleyin bir yerde konakladığımız vakit ateş yakma, sını da öğrendik. Yağmur sağnağı irmek için vâ' altmda ıslak odunlar yakmaya VE en hiye ari | mecburduk. Gramex dersleri İsLİN. m“ Hokcnada em 0 İ na edilirse, ömrimd> yağmur al. keçilerini ayin » | *ında 863 yakmaktan daha giç hiç yda benek- | bir şey bilmiyorum. KA (| tezle mesini bilirler. EŞ böyle İN yi öğre, büyüdüm. Ke ve, eye EM ilanı | Ki dee biliyer any eden ovvel eğer ve “in, atin ve denizle hi » —, birçok ada” a va Yetişti, Gl), Babam ve “Von” bizim hakiki! wü rebbilerimiz oldular. Babam bize fransızca, “Won” da almanca öğret, td çiftliğin mü , iki mı vardı. Saların yanında ge- “efan, da onları ya. il nl YÜ kaldım. Üçümüz, | Maamafik bu sanlardaki bilgi, Hint v İ mizi ileriletmedik. Şöyle böyle öğ. V tai Timi a röndik. Onlarm at üstünde veya » dolaşma A GİS | kampta verdikleri dersler odada masa başında mürebbiyeleşimizin verdiği derslerden çok dahu faydalı iy Plelerimiz edi; Fakat bizi evde Vo Ki Pİ, dlkiş biçki ve sa- l Se, e abilmek için ye- p Ha Maaadç Uzun bir at ge ti Ml RR m dört » bazan da deği. lar, çiftliğe getirir. a m bime Pi ren NYRAGIMINASILI| KURTARDIM illi Roman Azan: İskender F. Sertelli e yakalayıp içeriye tıkarlar.. Haydi, savuş git buradan!,, dedi, Ben de sağa sola başvurmanın faydasız ol” duğunu anlayarak köye döndüm. — Valiye gidip yalvarmadın mı? — Devam ediniz. Devsm ediniz rica ederim. — Mevsim serinlemeye başla « yea “Von" un kızları “Helyo” da bize misafir gelirlerdi. Babamız 6. rada iki evi vardı ki biri sahildey. v di Olur muyum? Biziri biri dostumdu. der, Ahmedin, dağa çe ” kan ya Onu ir kerecik ya » iy muhtarı acı aci güldü: — Vali de padişah taraflısı miş.. Yapılan işlere (göz yumdu” ğunu söylüyorlar. Böyle bir ada ma gidip yalvarır mıyım hiç? Şeytanlar görsün yüzünü diyerek, oğlumu Allaha emanet ettim. “Aman ho” laşma! Ahmedin arlarlarsa seni de redebilecek, ve çiftliği idare ede -| abm — Akşam Fusts Hiç LAKIRDI SÖYLEMEDEN YAŞIYAN INSAKLAR Bunlar çekildikleri manastırlarda ömürlerinin sonuna kadar tek kelime telâtfuz etmeden nasıl yaşarlar ? Saçların beyazlaşması Saçlar niçin beyazlaşırlar. Bir çokları bunu başımızı tezyin eden kılların renklerini kaybettiklerine hamlederler. Evet, renklerini kay- Dünyada muhtelif mezhep | at sürer, Öğleden sonra beş saat | bederler amma, neden dolayı bili ve tarikatlere mensup papaslar birçok manastırlar kurmuşlar, genişletmişlerdir. Umumiyet iti” bariyle bunlarm bir maksadı da dünya gürültüsünden uzak ya. şamaktır, Fakat bu manestır- lardan “Trapıst” tarikatini be nimsemiş papaslara mahsus 0. lanlar, dikkate şayan hususiye- ti haizdirler. Daha doğrusu, bu tarikate mensup olanlar, yaştı” Yışları itibarile muhitlerine hu. Busiyet vermişlerdir. Trapistlerin en büyük husu- siyasetleri, lâkırdı söylememe, leridir. Akidelerinin esasmı bu teşkil etmektedir. Meramlarmı biribirlerine muayyen jestlerle anlatmak, hariçten kimseler ta. rafından tevcih olunan suallere de tebessümle mukabele etmek- tedirler, Dünyada tam 100 tane Tra pist manastırı vardır, ki bunlar. | dan dört tanesi Almanyada, mühim bir kısmı Avrupanın di- ğer kısımlarında bir çoğu da Amerikada, Japonyada, Filis. | tinde, Çinde, Ki i eğil, | miştir, Bunların içinde İlk tesiz | olunan Normandiyada Solinyi" la Traptakidir. Burada Ranse ismindeki baş papas, 1664 senesinde bu tari- katin esaslarını canlandırmıştır. Bu adam, meşhur Bossienin ta lebelerindendi. Ranse, 1700 se. nesinde öldüğü vakit, maksa- âmda tamamile muvaffak olmuş bulunuyordu. Halefleri on izinde yürü” müşler, bu garip tarikatin mün. tesiplerini çoğaltmıslardır. Trapistler 1798 senesinde İ Pratisddan Kaç: mecburiye- | tinde kalmışlar, Rusyaya iltica etmişler, bütün tazyiklere rağ” men lâkırdı söylememek husu, sundaki ahtlerini tutmuşlar, nihayet 1815 senesinde tekrar, zuhur ettikleri yer olan Solinyi la Traptaki manastırlarına dön- müşler, buradan zaman zamân dünyanm dört bir tarafma ya” yılmışlardır. Trapistler, (o manastırlarmda konforlu bir rahat sürmektedir ler. Elektrik, kalorifer, banyo, alüminyom kaplar içinde besle- yici yemekler, şarap ve saire” den İstifade edebilmektedirler. Hattâ manastır dahilinde bir peynir imalâthanesi ile bir çu. kulata fabrikası da mevcuttur. Yuşadıkları muhit, görülüyor gene ibadetle meşgul olurlar. Mütebaki altı saat iş ve pek kr- Sa süren yemek zamanı olarak ayrılmıştır. 'Trapistler, Normandiyanm mili içkisi olan Sidr şarabmm imali için de çalışırlar. Elma u Saresinden çıkarılan bu iyi şa- Tap, papaslardan biri öldüğü va” kit onun yemek yediği yere, ma. sa üstüne konur. Her papasın ber gün içtiği şarabın miktarı üç libredir. Yemek vakti, balik, yumurta ve başka ne yemek varsa, birer kap getirilir, masa- da kara bir haç işaretile tespit olunan ölenin yerine konulur, Papaslar sofradan kalkınca, ö lünün yemeği de kaldırılır, ru, hunun istirahati için fakirlere verilir. Traplstler, kukuleteli beyaz cüppeleri içinde dolaşır, yatar, kalkarlar ve ölünce de aynı cüp- pe sırtlarında olarak gömülür ler, Ölü, üç gin açık tabutta du. rur, papaslar karşısmda sira ile nöbet beklerler, Lâkırdı söylememek sevap işledikleri, en büyük mertebeye iriştikleri itikadını benimsemiş olan Trapistler her manastırda altarış tanedir. Kadın Trapistler de vardır, Bunlar ayrı manastır larda tıpkı erkek 'Trapistler gibi yaşarlar, Hiç ağız açmadan elle rinde beyaz mumlâr hayaletler gibi mâbet dehlizlerinde süzl. Türler. Onlar da öbürleri gibi ör meden dünya kelâmmı dudakla. rından düşürmüşlerdir. Böyle bir günah işlememek endigesin- Tr, Meclis-i Meh'usâ i 1293—1877 Hakkı Tarık Us ilk Devrenin müza- kereleri : 400 büyük sahitalk bir kita Her kitaberda bulunur şan emma. Peğiamma Çocuk Hekimi Ahmet Akkoyunlu taksim, Talimhane Palas Na 4 Pazardan mnada bergün onat 18 ten sonra, Telefon 40147 a) yor musunuz? Yaş İleredikçe saç. İsrm tellerinde tabiatile gözle gö- rülemiyecek derecede küçük boş - Yuklar açılır, oralara hava dolar ve bu hâva dolgunluğu onların boyaz görünmesine sebebiyet verirler. Beyaz bir saç teli mikroskop altr ba konulup bakılacak olursa tipki bel petekleri gibi delik delik gö- rünür. Paraşüt kuleleri Bizde olduğu gibi dünyanm her memleketinde sivil tayyareciliğe ve paraşütçülüğe çok ehemmiyet veriliyor. Sovyet Rusyada #on 70” manlarda tam bin tane paraşüt kulesi yapılmıştır. Bu kulelerde paraşütçülük tatbikatı yapan ka . dım, erkek gençlerin sayısı bir mil. yon kişiyi bulmaktadır. Gülüşten karakter anlaşılır mı? İnsan gülüşüne de çeşit çoşit manalar verildiğini ve gülüş esna- #ında çıkarılan seslenlen İnsan ka” rakterinin anlaşılmasına çalışıldığı. Bi duydunuz mu? Amerikalı bir ruhiyatgı, insanla, rin karakterini gülüş tarzlarından anlamak kabildir diyor ve ilâve e- diyor. Meselâ: “Ha! Hal” diye “a” yı uzatarak gülerseniz muvazenesi yerinde, ak- lr başmda, büsnüniyet sahibi bir insan olduğunuz anlaşılır. “A” kısa ve sert, tiz çıkarsa, kötü soyluluğa delildir. Tok, kaba "A” sayhası bu dalalarm gülüşüdür. Zayıf ahlâklı kadmlar “Hi! Hi" diye gülerler. “He! He” diye gir i ay! Hay” THE” coş. atldir. “Ho! Ho!" diye can ve gönül ler, hayatta can ve gö. nülden eğlenenler, hayatlarmdan memnun “olanlar, hayattan zevk 3- lanlardır. ” Aman öpüşmeyiniz! Öpmenin gayrisrhht bir şey oldu. Bunu bilirsiniz ama bu kadarını layca tasavvur edemezsiniz. öpme meğer me korkunç şeymiş: Amerika tib âleminin pek iyi tanıdığı beş on profesör garip bir tecrübe yaptılar. Sinemada figü — ranlık eden on kız İle satıcılık eden on kadını bir araya topladılar. Bu kadmlarla bu kızlar güzellik mü - sabakalarına girip kazanacak ka - dar güzeldir ve hepsi de muayene” ye tâbi tutulmuştur. Sıhhatleri ye- ki, lazım olduğu kadar konforu | "a marammmmmmamummım | rindedir. havidir. Yalnız, bu, sade bir ş€& kildedir. Süs, alâyiş yoktur. Manastırda Trapistler, 24 ax atin 17 sdatini uyanık geğirir. ler. Gece saat ikide yatakla. rından kalkarlar, aksam yedide yatarlar. Uykudan kalkma işa" reti olan çanm çalmmasındaş # â) rilize Göz Hekimi Dr. Murat R. Aydın 2. Tel: Mumyene ve ber türlü göz arneliy: i Doktorlar bu yirmi güzele ste. edilmiş kauçuk eldivenler giydirdiler ve ellerine sterilize e- dilmiş tabaklar verdiler: — Öpünüz! dediler. Güzeller tabakları öpünce, ta - baklar derhal Los Angeles lâbora- tuvarına gönderildi. Tahlil neticesi tabaklarda yirmi Uâ beş yüz cins Köyde ilk hazırlık Mehmet Çavuş, Salih hocanın men hemen kimse ile konuşmuyor gibiydi, Mehmet muztaripti.. Küskündü., Canından çok sevdiği Ayşesini bile sık sık göremiyordu. silâhlarını kapıp dağlara çıkıyor güveni vardı. O, büyük dünya se" Oğan vaşında Çanakkalede akılları dur Mehmet çavuş da eli silâh tutan duran yararlıklar göstermiş ve top" Bursadan döndüğü gündenberi he yiğitlerden biriydi. Vatanın tehli" çu başçavuşluğuna kadar yüksel keye düştüğü böyle bir zamanda miş, çok becerikli ve kabiliyetli bir Mehmet Çavuş gibi yurtsever bir delikanlıydı. yiğit, eli böğründe köy sokaklar” * da nasıl dolaşabilirdi? Melimet bir sabah evinden kah” — Senin gibi bir aslanın bura larda dolaşmasına gönlüm razı de gil, Mehmet! dedi - Eğer sen öteki aslanların yanına gitmek istiyor Elmalı köyünün en cesur ve * veye giderken, yolda Salih hocaya san, bensana (yol gösteririm. ve tılgan delikanlısı olan (o Ahmedin Burs. O hapishanesine atıldığını duyduğu gündenberi Mehmet Ça" vuşun içinde müthiş bir intikam hissi uyanmıştı. — Ahmedi kurtarmalı.. nasıl? Mehmet. çavuş her dakika bunu düşünüyor Ve düşüncelerini * bü tün dertleri gibi * kimseye açamı" yordu. Fakat rastladı: — Uğurlar olsun dayı! — Eyvallah, Melimet. muhtarı sakalını srvazlıya” rak ilâve etti: — Sen hâlâ burada mısın, Meh” met? Mehmet Çavuş, köy muhtarının ne demek istediğini derhal anla dı: itmek istiyorum, Salih dayı... Kulaktan kulağa yayılan şöyle Fakat nereye ve nasıl gideceğimi bir haber duydu: “Bursada bazı eli silâh tutanlar, bilmiyorum. Köy muhtarının Mehmet çavuşa eşimi Di nereye, kimin yanma (gideceğini Söylerim, Fakat, bir şartla... Mehmedin birdenbire (gözleri sulandı: — Ne yapmamı, nasıl hareket etmemi İstersen, öyle hareket ede" dü, : Öplüzn yerin bir mikrop yuvası haline girdiği böylece tesbit edil- miş oluyor Aşıkları ürkütecek bir netice Fakat muhakkak öyleleri vardır ki buna omuz silkip: — Aşkım ateşine mikrop mu da“ yanır! diyeceklerdir. Bütün taksitler böyle ödenseydi! Umumi harp senelerce süren Ya- man bir fktısadi buhran doğurdu. Yeni harbin no doğuracağı da he" nüz belli değil. Bu buhranm neti- cesi her memleketis taksitle alış, veriş aldı yürüdü. O kadar ki bu- gün bir taksit devri yaşıyoruz des nilebilir. Taksitin ağırı, hafifi ve muhte- BE çeşidi olduğu gibi hayli garip © Janı da vardır. kuk mahkemesi o kadma bir öde. me emri gönderin Çünkü kadın sx” tinaldığı bir cigara bükme maki - nesinin son taksiti olan 27 ingiliz lirasmı ödemekten istinkâf etmiş, tir. Çünkü makinenin işe yaramı - yacak kadar eski olduğu ve kem disinin kandırıldığı fâdiasmdadır. Mahkeme makine sahibinin sla- cağmı tasdik ve kadın: öğdemeğe mahküm eder. Ancak, bu hükmün doğru olmadığına sonradan kanaat getirir. Yaptığı haksızlığı tamir etmek için tuhaf bir çareye baş * ödemesini karar altına alır. Fart- hing İngilizlerin bizim metelikle- rimiz gibi Oe©n ufak paralarıdır. Mahkeme bu suretle adaleti yeri- ne getirdiğine kanidir. İşte muta zarrır olan sırf makine sahibidir. Çünkü bu kadar ufak bir taksitle 7 lirası tam 2160 &önede ödenecektir. 4100 senesinde maki. ne sahibinin shfadınm ahfadınm ahfadı hâlâ taksit slmakla meşgul olacaktır. Taksit ödeyenler göyle düşüne” ceklerdir; — Bütün taksitler böyle öden- seydi, ne iyi olurdu! Doktor da deli mi? Bir asabiye mütohassısı dostla- rından birinin ziyafetine gitmişti. Yemekte blihassa kadmlar âsip bozukluğundan, sinir hastalklarım- dan ve delilikten bahsederek dok. tora birçok sualler sordular. Müte” hassts hepsini tstmin ettikten son- ra son sunle de göyle bir eevap verdi: — Hayntta emin olanlar ancak delilerdir; aklı başımda olan bir in- #âu hiçbir zaman emin olamaz; a- kült insanda dalma bir şüphe, bir tereddüt kalir Sordular: — Muhakkak böyle midir dok. dan sonra bizim eve gel.. konuşa" hım. Ve yavaşça kulağına fısıldadı; — Şartım da şudur: Köyden, kimseye görünmeden (ve kimseye bir şey söylemeden sıvışıp gidecek sin! Hattâ Ayşeye bile bir şey aç miyacaksın.. anladın mı? Mehmet itaatkâr bir tavırla ba şını salladı: — Dediğini yapacağım, Salih Dayı! ne anama, ne nişanlıma bir şey açarsam, dünyanın en alçak kahpesi olayım. Yavaş kahveye doğru yürüdüler. Salih hoca etrafına bakındı; — Kimseler yokken rim, Salih dayı! ben artık buralar da başıboş dolaşmaktan usandım. Anadolunun her köşesinde eli si” lâh tutanlar milli orduya © koşar ken, ben burada kalabilir miyim? Köy muhtarı, Mehmedin yanma sokuldu: — O halde bu gece yatsı ezarım- ındır. Ona kısaca Bur saya gittiğini söylersin, İşte o ka" dar.. İnsanı anasından başka kin” se merak etmez. Kahveye giden yolun cinde ayrıldılar. döneme (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: