4 Mart 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

4 Mart 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gi Pek ender gördüğü bu iş, © Sermede kalan o yegiac » © zaman bile olgun- Yaılarını aşmış olan teyzosi- e Yeğenine anlattığı ma. Sermet bu masallardan ip 19 memnun kalmış ve ge kurtulduğu bir — Güle tey «iz Yanıkda - b Beldiğiniz zaman ben size e, “demin bağından tzüm top- Dn Fakat Sermet bu vas- Yerine getirmemiş, çünkü hir bahar Yanıkde. iy JPSAİ üç göce kalmış ve or kocanı ölen hersşiresinin ya- geçmişti, O zaman bir daha Güzide miş dinlemiş oldu- Şen teyza seebn siwdi nere 18 yordu, Aceha Bsireden Sökeye mi geçmişi? Veys- a aesba yaşıyormuydu? niş Sevmiş olan bu pek ba. Sİ verdiği karar kari idi, 90U bu topraklara bağlıyan MY yoktu, Allesi mi? Ar İK Daye etini tanımıyordu mm Kaça #ilosoflarıan biri sende, a bayale veya »ri vazifeye et » diye tarif eder. Gündüzün mecburiyet te. bi duran tabancanm tetiğini çek, mezden evvel Yanikdereyi bir de. fasık olsun daha görmek, kumla- rm üzerinde dolaşmak, Gönülbağı, na gitmek, Aşı: dedenin kiiçik klübes'ni, eğri öğüdü tavaf et. mek, bütün çocukluğunu geçirdiği küçük kuleli odayı uzaktan olsun bir dahe görmek, küçük büyük an- genin gözleri gülen çehresini bir az daha onun havası içinde düşün- mek istedi, Cemil Sermötten sonra yeniden hir üşlüncü «lo satılan çiftlikte şimdi yabancılar oturuyordu. Cemil Sermet bu yabancılardan, çocukluğunun geçmiş olduğu yer , leri ziyaret etmesine müssadele , rini 'etiyeeek ve hayatta 'atıramı zı taşıdığı yegâne toprak parçası- nm bar köşesine gerip uyuyan bütün hotıreları (o canlardırdıklan sonra, bktığı hayata, İstanbula yan masatinm başma dönecek ve kületir #abancasmı mahfazasından çikaracaktı z “ Yasomin kokularmm havayr a, ğmrlaştırdığı, baygulaştırdığı bir yaz gecesiydi. Cemil Sermet Yanrkdere çiftli, inin yarı açık kapısmdan bir br. sız, daha doğrusu bir âsik gibi a- yaklarınm ucuna basarak İçeriye sözülmliş, emektar bir çmarın ka, İn gövdesine dayanmış, yaprakla, rmm gölgesine sığınmış, mehtabın âoruk bir sarya boyadığı çiftlik binasmı, kuleli odayı seyre koyul- muşta. Saatlerdenberi tenhn (yollarda direksiyonunu koştururken ateş - İer içinde yanan başında çakan simşeklere mani vermeğe çalışı yor, dlişünüyor, aer bir hayretle; “e Bense ölümü çok daha &o, lay zannederdim...,, Diyordu. Çünkü ölümü birçok kereler kurşsında görmüş ve en müşkül zamanlarda bile bu ge - ceki sıkmuyı çekmemiş, bir ıstı * rsp duymamıştı. Mezar başına gelmiş olduğu bu sırada arkasma bakiyor ve E€£. | miş seneler ona “ulnzca insanla. ra ve bizzat kendine karşı duymuş olduğu nefreti söylüyordu. Artık hiçbir ümidi yoktu, fakat... Fakat buna reğmen içinde bulunduğu havayi tenaffiln etmekten müte- vallit hir sevinç duyuyordu. Bu bir sevinç miydi? Hayır, belki bü- tün hayatmda olduğu gibi bir kere daha aldanıyordu, Bir şair: “Hayattan daima saa, det istenmez, bir lâhzanın bile &adzini bilmeli... demişti. Evet, bu bir Jâhza!,, Çocukluğu, nun sössiz şahidi Yanıkdereye ka- vaştuğu bu bir lâbzanm verdiği sssdet!... (Devamı ver) T Bağırdı: “Biraz daha ileri (o gider. sen buşını yakarım, sinyor! sokak tan geçen yeniçerilere, padişahım gözdesi burada, Greçyonun evinde mahnustur! derim.. O zaman mah vo'ursun!,. dedi. Lukreçya bir ateş parçasına benziyor. Onunla oyna mak tehlikeli olacak Sinyor Greçyo gider gitmez, — Genç, yakışıklı bir Çelebi ge lip gidiyor o-eve. Bazan arkadaşla" rı da geliyor. (o Eğleniyorlar. saz çalıyorlar, içki içiyorlar. o Sonra dağryorlar — Kadın da getiriyorlar mı? — Evet, Her gelişlerinde Pire; dım çengi reliyor. — O balde ck tehlikeli bir sos amed Ge mavi gözlü, Kostiye benziyen büyükleri sevmedikleri sebepler. den dolayı sevmiyorlardı. Her iki hususta yalnız yaş farkı vardır. Fakat sevilmemek bedbahıtlığı şekil itibariyle ay, Çocuklarm (OKostiye karşı duyduklar! hoşnutsuzluk umu, midir. Erkek ve kız çocuklarının kümesine yaklışmıya görsün, hemen her taraftan umumi bir beğirışma ve haykırışma başlar: — Gitl Defol! Çek arabanı! İstemiyoruz O, biraz durduktan sonra, içi, ni çeker, cesaretsiz ve yavaş ses. le-söze başlamak ister: — Dün bizim kapıer, ağaç dik, mek içinb abçedebir çukur kazmak istemişti. Elindeki kü, rek sert bir şeye çarptı. Bakt,x bir de ne görelim: Çukurda ke, mikler, kafatası ve kocaman bir demir sandık... Açtık, sandtzta... — Çek arabalarını Defol, iste, miyoruz! İstemiyoruz, dedik, ne sokuluyorsun... O, itaatle, tekrar İçini, çeker ve bir kenara çekilir. Parkın gü, neşin (ısıttığı bankoya otu, rur ve düşlinceye dalar. Aynı bankoda oturan ve ço. cuğun düşünceli haline acıyan işsiz güçsüz bir elendi onun yu. murta kabuğu kadar gevrek ka, fasıma ağır elini koyar ve alâka ile sorar: — Adm ne, oğlum? — Cim... — Ya, öyle mi? Sen Rus değil misin ? — Hayırji Londra'dan ta. — Kaçtmız mi? Ne. diyorsun! Kaçmak ta neden icabetti? Çocuğun düşünceli gözleri gök yüzüne dikilir ve çok yüksekler. de yüzen bir bulutu takip eder. — Ah, bu çok acı bir vak'a, dır, Sir. Mesele gu: Babam birini öldürmüştür. Efendi korkudan titrer ve, hiç bir helecan duymadan böyle dehşetli şeyler söyliyon düşün. celi çocuktan, bir parça, şöyle yarım karış kadar, öteye çekilir. — Adam mı öldürdü? Sebep? — Siz, Siti'nin no olduğunu bilirsiniz, Sir? — E, peki?! — Siti'de “Holanda Birleşik” namiyle tanınmış bir bankı vardı, Hoş şimdi de var ya! Ba, bam orada kâtipti, sonrada, namuslu bir insan olduğu için. ELİ e İD TopKâpisSarayına gren CASUS.LÜKREÇYA fear a TİE YAL Mi ii Bvalyes , ŞAİR veznedarlığa terfi etti... İşte bir gece, biraz karışık o hesaplarımı intizama koymak için, bankays geldiği zaman bir gölgenin, al, anlarım muhafaza edildiği mah, mene doğru ilerlediğini görür. Babanı gizlenir ve tarassus et. meğe başlar... Ne tahmin edersi, niz, bu kimmiş? Bankanın di. rektörü! O mahaene girmiş. çan, tasını altın ve kâğıt para le doldurmuş ve tam mahzenden çıkıp kaçacağı sırada babam o. nun boğazma sarılmış, Eruz kaçacak © lursa İabil bütün şüphelerin ken di üzerinde toplanacağını anla, miş... Tesssür ona kuvvet ver. miş. Mücadele başlamış, ve ba, bam. haini boğmuş!. Ayn gece gizlenerek eve geldi, beni aldı, küçük bir kayıkla Taymisi geç. ti ve Rusyaya kaçtık. Mütecssir olan efendi çocuğun omuzunu okşıyarak: — Zavallı, çilekeş yavru! der. Peki annen nerede? — Yandı, Sir, — Nasıl yandı?! — Birdefa Londra çocukları sokakta büyük bir fareyi gaza buladılar ve yaktılar. Bu esnain ânnem, Oradan, pazara gitmek için, geçiyordu. Dehşet içinde kalan fare annemin paltosunun altına geçti, ve bir dakika sonra annem yanan bir meşale halini aldı... Çocuk, tessür içinde, başımı eğer ve susar, yufka yürekli e, fendi, bu fdiketzede zavallı öksüze o kadar acımıştır ki göz Aİ güçlükle zaptetmekte, kr Haydi gel, ben seni evime görüreyim, yoksa başına genebir felâlet gelir. Cim hafif gülümser: — Ah, hayır, sir. Bana hiç bi gey olmaz. Siz bu hamaili görü. yor musunuz? O beni her, şey. den korur. Yavrucak cebinden ağaç bir düdük çıkarır ve büyük bir em. niyetle yol arkadaşma gösterir. — Bu ne biçim hamal? — Onu Kırımda bana ihtiyar bir Tatar kadım verdi. Biz o, nunla denizin tam kenarında bir uçurumun önünde duruyor. duk. Ne tahmin edersiniz: O bu. Du verir vermez biraz geriledi, ayağının altmdak! taş kaydı ve 6 uçurumdan denize yuvarlandı. — Harika! Harika vesselâm! Demek sen bürada oturuyorsun ?— Haydi. Allaha tsmariadık. Cim, taliin açık olsun, sevimli çocuk. Cim çevik adımlarla merdi, venleri gıkâr, efendi de bu acaip RE SERTELL 102- tutarken, buralarda kimlerin otur” duğunu soruşturmadı mı? Hizmetçi kadın, o Lukreçyanın yanına sokuldu: — O eve kimse el ve dil uzat” maz, yavrum! Oraya gelen'er ara sında saraya mensup biri (var. Aynı zamanda defterdarın da da" marlı imiş. Ço nüfuzlu bir adam. Lukreçya defterdarın damadını duyunca, adını sordu... Hizmetçi kadın: . — Cemal Çelebi diyorlar, yar” elmali Çöz pi bir. kers penoere'len görmüştü, O, ya. kışıklır bir erkekti. Fakat; ne olur” sa olsun, onlârın kendisine bu de rece yakın bulunması ber zaman için tehlikeli olabilirdi. Hizmetçi kadın.' Lukreçyanın kim olduğunu bilmiyordu. Hattâ Greçyo ona; “Lakreçya kız kar. deşimdır., demişti. Bir'şabah, Greçyo henüz gelme” — Sana hir gey söylemek ise çocuğu uzun müddet dalgın ba, kışlâriyle takip eder. O bu vaziyette o kadar çok durur &i .etekliğinin bir kenari. ni beline sikişliran kapıcı kadın ona yaklaşır ve sorar; — Kimi arıyorsunuz? — Hiç kimseyi... Lütfen 8öy. İer misiniz, şimdi merdivenler den koğarak çıkan çocuk kim. dir? —Bu Çerepitsinlerin oğlu, Kostı. Bir sey mi var? — Nasıl?! O İngiliz değil. mi? — Neden İngiliz. olacakmış? Basbayağı bir Rus çocuğu. Yok. #a, gene bir yalan'mı kıvırdı? Bilseniz annesi bunun için onu ne kadar dövliyor! Fakat nafil,, — Onun annesi var mi7 Sağ mı? — Elbette, var. Sağ. Ancak bu haylaz yalanlariyle onu mezarı sokacak ,İşte şuraya yazıyorum. Bu ne biçim yalancı çocuk. şa, gilacak şey doğrusu! Bütün ima, hallede böylece Lanınmiştır. eğer yalan sövlüyorsan, Allah cena, nı versin, 7 Kostinin famlarz zilçalışma öde hizmetçisi İlyasa kapıyı *. çar. — Kosticiğim bu vakte kadar Derelerde dolagtınız? — Sokaktaydım. Bizim kapter İstapanı otomobil çiğnedi de ona baktım. Bak bakalım ayakkabı. larını topukları kana bulaşmış mı? — Nasıl çiğnedi?! İstapanı?! Öldü mü” > Evet, Şöyle oldu! Kuduran atlar güzel bir hanının arabası, DI uçurmağa başladı. İstapan Aman, Kosti, yagi söylüyor. sunuz; Kâh atlar, kâh otomobil. Daima bir martöval atarsınız. — Hayır, martava! değil. Bu Kontes ded! ki: Eğer kendisini tedavi ederlerse ona varacakmış, yani bizim İstapan'a, — Peki, yeter artık, Bunları külâhrma anlatmız. Yemek ; . ğudu. Anneniz gitti, büyük ha, nım sizi bekliyor, Kost!, incecik bacaklarmın &. zerinde sallanarak, esrarengiz bir tavır takmır ve yemek odas), na girer. Büyük hanrm çikişm: — Niçin geç kalıyorsun Nere, deydin? — Bir saat evvel! kapıva kadar gelmiştim ama geri dönmek iabetti. Herhalde bir vak'a... — Gene ne olmuş ? — Anlıyor musunuz, kayi yaklaşıyordum, birde baktim ki Servet Lünel tanımadığım iki adam orada durmuş anahtar deliğini karış. iriyorlar. Bunlardan biri: Bal, mumu çok sert, iz çıkmıyor, de. di. Öteki, daha kısa boylasu, ce, vap verdi; — Daha kuvvetli bastır, çı, kar, Büyük anne; kollarını iki ya ama bastırarak, inler; — Kosticiğim Yalan söylüyor. Sun?! Gene yalan?! Kosti acı acı gülümsiyerek: — Peki öyle olsün, peki yalan söylüyorum, dedi. Eve girip her gevimizi aşırır ve hepimizi bo. Zazlarlarsa o zaman yalan mi sahih mi olduğunu anlarsmiz Bana göre hava hoş: Benim va, zilem söylemek... Büyük anne telâş içinde oda, da dört dönmektedir; — Kosticiğim, yalan söylü, yorsun Bu yalanı şimdi. şu daki, kada uydurduğunu gözlerin söy. lüyor!, — Kosti, insana dehşet veren bir sesle, teker teker söyler: — Uydurdum, ha? Ya MM. #İZ€ O0-balmumunun . parçasını gösterirsem... O zaman da m uydurdum? — Balmumunun #en dene İşi var? — Gayet .basit: Onlar arabaya bindiler, ben onların arabasına takıldım, şehir haricinde bir yere eglince kisa boylusunun ya. nından koşar:..: geçtim, sanki yanlışlıkla onu dürttüm, ve bu“ esnada cebinden balmumunu â. sırdım. Nah, İstet.. Cepten aynı düdük çıkarılır ve gözleri pek iyi görmiyen bü, yük anneye uzaktan gösterilir. Büyük annenin kalbini şüpbe ezmektedir: Tab! yalan *söylü. yor, ya doğru ise?.. Böyle vak'a, Jar az'mt oluyor: Anahtar delik. lerinin; şeklini “#hyor, içeri giri, yor ve öldürüyorlar... Daha dür. böyle bir vak'ayı gazetede oku. muştum... Ne olur, neolmaz Ul, yaşa'ya söylemeli, geceleri kapı. sınıri zincirini de takmayı unut. masin. — Git Ulyaşa'yı çağır! Kosti itaatle hole koşar ve te, lefonda birile konuşan Ulyaşa'y2 korku dolu birisesle bağırır: — Ulyaşa!: Mutbaktaki 5s musluğunu gene âçık birakmış, sın! Mutfağı su basmış, bütün eşyalar yüzerek pencereden dı, garı gidiyor... Telefon ahizesi gürtütü ilede... vara'garpar, Ulyaşa, “yolun? tesadüf edeh her şeyi devirerek mutfağa koşar , Bir dakika sonra müşkül /âr vaziyet: —Kosti! Siz gene yalan söy. lediniz? Gene uydurma ? İşte ya, , min ediyorum. hemen bugün hesabımı istiyeceğim, artık bura sda çalışamam... Kosti. hiddet köpüren kız (Lütfen saylay çeviriniz) rim, dedi, fskat sakın bana kızmı” , yacaksın! Lukreçya, bu kadının ne demek istediğini önceden anlamış gıbi ür pardi: — Söyle bakalım. o kizmiyaca. ir Ek Hizmetçi kadın gözlerini süze rek anlatmağa başladı: — Şu yanımızdaki eve gid'p ge len çelebi seni pencereden bahçeye hakarken görmüş.. Dün gelirken. beni sokakta çevirdi.. Seninle bir dakikac*- olsuri konuşmak istedi. ğini söyledi. Kalbinde hiçbir kö tü'ük yokmuş Bana o kadar yal vardı ki. dayanamadım. söylerim, dedim, Çelebi, çok kibar.. çok ter- biyeli bir erkek, Karısile geçinemi- yormuş. Fakat. onu sarara'koyan kaympederi imiş. Bu sebeble ka” yınpede-ile bozuşmak İstemiyor. , muş, Saravdaki mevkii çok vülsek miş. Allah bilir ama. seni almak istiyor, yavrum! Senden bahseder” kın, gözleri. öyle parisyordu ki. Lukreçya daha fazla (dinlemek istemedi; — Yeter artık, Ben hiç kimse i- Je görüşmek istemiyorum. Yakında “ vapiır ge'ince *babamm yatma Venediğe gideceğim. — O hade ağabeyinizin koskoca sailhanesinde neden . kalmadını; dâ burada şu küçücük — oturu. yorsun. ? — Sana hesap vermeğe mecbu- değilim ama, hakikat, şudur: Ağa Deyimin karısı beni çök kısimndı Bir arala oturamadık.. Anladı muz Smd? Hizme şu cevabı o verdiktes sora sustu; —TMA Öyle ölun. Pâkat tekrar edrim ki çe tam size lâyık bir erkektir. Yeryüzünde ©” Bun kadar iyi bir koca bulamaz, nız! (ücün var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: