28 Nisan 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

28 Nisan 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeni Va lk EA . Sösas İl enleri 4. Mengham — a? Diye kekeledi, - da inni Ku tüyü tarlarız - # aldırıp da ne olduğuna lüt. Pakmadınız 02? <> Baktım. Karanlıkta ışıklar 9 Bir binanm birdenbire ha» Wetağunu gördüm! . Gördünüz mü7 Alâ. De - 5 © otnada bu infilikm apan- 5 patlamasından ileri gel Duydum, duymaz olur mu - — Rfendim ?.. “İ Die kekeledi. © İnaç Sok alâ, Çok âlâ! Pefi, i- i zaman ne yap- | “Yere N we Yere mi kapandımız? Çok bı. iy Deratk o anda birdenbire İİ 2 geldi!. z , yüzbaşının bu acı ve 26 di Enalarını anlamıyormuş gibi * #âşlım bakmıyordu. ,. Ürtayı birdenbire, bir saşırt - miiracaat ederek: mu, B8> değirmenci!.. dedi. Siz — dârpte askerlik ettiniz mi? 5 Nerede? Yani hangi cephe e. Avusturya ordusunda! 5 Tamam!,. Hiç bomba gör - > mü. O Tabir, 0 Küllardmız mı? Boraba mı? > Rvati, ri Z Tabir. İl — Tamamt, 7 Mzbaı, sonra seytan! bir gü. " #gülerek : “0 sirada birdenbire karşıma. tm görünce bunun bir i olduğunu derhal anla * eg, bir tavla uzatarak — Bi, âlâ, bay Stefan Ropek!. n Ayasofyaya doğ asitler: Viz Olsun valde sultan, İy, | “lsun kaptan paşamız.. N Dağryorlar ve sarayım ö “in, * Ve saray arabası Âya- «4 din, Seçerek, Recebin Topka- “ng: Civarındaki evine doğru vi : REİS KARISININ INI AÇINCA, 7. smenei Btafan Ropokt., Hopsi Al. | Cevaplarmız cidden takdire lâyık ve hakikaten de mantıki!,. Veli - kin, şu adelâ dilimiz tutulacak ka. der hisseltiğinizi görterdiğiniz kor kunuzun sebebini de lütfen söyler misiniz? Acaba bu derece infilâk- tan mi korktunuz?7., Köylü kıyafetli adam gayet ci di bir yüzle başımı salladı: — Hayır!, — Hayır mı? O halde tuhaf... Tem pek tuhaf! Şu halde neden geçtik bu deröce korktunuz. Yakalar, maktan mı? N < Köylü yine ciddiyetle başmı sal ladı: 4 — Haytr!.. — Ya? Aesip!i, Demek böyle mi İ Onun Nakleden : (Dünkü nushadan devam) Kapıya doğru giden bir cismin vücuduma temaş etmiş olduğunu söylersem, belki de benim çıldır . Evet den de bilmiyorum. Kimbilir bel- ki de bir şeytan, bir hayaleti, Ben bu varlığı çok yakınımda hisset - miştinı. Fakat bu etten ve kemik. ten Yapılmış bir mahlük değildi. Yanımdan oeçti gitti, yalnizca yollârda güzel bir koktı'bı. raktı.' vahşt ormanlar birçok ko- kularla doludur, Fakat bu kokula- mü hepsi insanın başımı ağırlar. ancak bü koku, bir hayaletin br - raktığı bu koku insana hafifik ve bir şeyden da korkmadımz, Sie ) TY fan Ropek,.. Şu hakie'neden'kork | tunuz?.. Köylü birdenbire, oturduğu in » kemlenin üzerinde titredi, Tekrar yüzünde beliren müthiş bir korkuyla etrnfina bakmarak kupkuru ve titreyen eliyle biribi- ri peşine haç. çikard, Dudakları oynuyordu, Ayakta, köylünün bu gerip haji- ne derin bir hayretle bakmaktan kendini alamıyan yizbesi bağır dr: — Bay Stefan Ropek!,, Ne bu. rası kilisedir, ne de biz papaslâ. rz!.. Sofuluk düalarmızdan vaz « | geçiniz de cevap veriniz” Neden | bu derece korkmuş görünmeye lüzum gördünüz?. i Köylü yüzbaşıya doğru ellerini | kaldırdı, Boğuk, ürkek bir sesle: | — Onu söyliyeceğim,, diye ke- | keledi. —— Pek âlâ!.Söylesenie?,. . .. Köylü “yüzümü “sözünü” garip bir. ürköklikle oynatarak: — Ben, dedi, Evvelâ ağrılardan gözüme hayaller görünüyor zan - nettim. Fakat sonra, Biron on beş dakika geçtikten sonra infi » lâk olduğunu görünce büsbütün karktum?.. Yüzbaşı hayretle köylünün yü » züne bakmaktan kendini alamıyor du. Birdenbire: yaller mi gördünüz? Dedi, — Öyle sanneltim, — Ne görmüştülnüz?.. »— Sancılarım biraz hafitleğiği için arkası ülstü dönmüş, biraz din lenmeye çalişyordum. Fakat tek, rsr sancılarm başlamaması için de hiç kıpırdanmadan duruyordum... Tam o esnada,, Karanlıkta., ha, vadan gayet büyük, siyah kanat bir kuşun... Evet gayet büyük bir kuşun benden yüz metre kadar ileride yere konduğunu gördilm!.. — Gayet büyük bir kuş mü? — Evet! Büyük... Gavet büyük. Simsiyah kanatları $ . 10 metre büyüklüğünde... — Tuhaf!.. (Devamı var) bir evin önünde durdu. Haremağa sı Lekroçvayı «rabadan indirdi ve kendi eliyle Recebe teslim etti: -— Bana bir emriniz var mı, Re» cep reis? p — Hayır. Buraya kadar met ettin. teeşkilir ederim. — Vade sultanın emrile geldim. Başka bir arzunuz varsa, kendile zah- hayalin, senin sevginle ( yaşıyor” dum, Lukreçya! meden saraydan ayrılmak istemiyordum? Lukroçya masumane bir hicap i- sinde gülümsedi: Derhal bir kibrit çakıp lâmbayı i yaktım.. Kreston sırtüstü hare , ketsiz yatıyordu, gözleri kapalıy-” dı, Derhal etrafıma bir göz attım ve o zaman sandık Üzerinde duran fotoğrafın tersine kapatılmış oldu- Zunu gördüm. Bu resim annesine aitti, Her zaman sandığın üzerin de faxardik olarak dururdu. Kreston gözlerini açtı, dudakla. rı oynadı; — Ne oldu? Diye mırıldandı. — Hiç, yerli kadınlar şarkı söy- iüyorlardı. — Fakat benim kulübeme kim girdi? . — Hiç kimse, ben kapıyı zin - cirle sarmış ve kilille kapamıştım. Anahtar yanımdaydı. Kimsenin girmesine imkân yoktur. Birkaç saniye sustu, sonra tek- rar konuştu: 5 — Birisi, yahut de Mİ Şe girdi ve bana bir seyler idi. - Ne söyledi? — Bana hayattan, Yaşamaktar bahsetti, — Hayattan bahsetmek güzel şey.. Hayat çok tatlı. Tam bu sırada sandık üzerinde fotoğral nazarı dikkatine çarptı Resmi başaşağı görünce hayret et. ti. Uzun uzun resme baktı. Fakat bir ey övlemedi. Bir sual sor « madı. Ben de merakalnmıştım. Fotoğrafı Krestonun çevirmemiş olduğuna dair içimde bir his var. dı, Fakat o değilse, bunu kim ya. pabilirdi? Benim büyük bir dik - katle kilitlemiş olduğum kulübe - nin kapısmı benden başka kim açabilirdi? Derhal nazarlarımız küçük pen. cereye gitti, Fakat bu delik o kas dar dardı ki, küçücük bir çocuk bile buradan içeriye ogiremezdi. Bir ar için sustuk ve yine Kreston bu sükütü bozdu: — Evet, dedi. artık iyileşete - Tim, bunu hissediyorum.. Beni te. davi etmiş Olduğun için bilsen sana ne kadar minnettarım Ka - ramut... hotel a e gile opkâpı için yaradılmış Muzaffer Acar ?TESİ sabah büyücü gelip Krestonun sıhhatini sordu. Külübenin kapısından içeriye bir göz attıktan sonra derin bir ne . tes aldı ve: — Artık iyileşecek, dedi. Çünkü ilâhlar onun sevebileceği bir ka dın buldular. — Bu kadın nerede? Diye sordum, şöyle cevap.ver - di: , — Herhangi bir yerde, Simdi bunun ehemmiyeti yok.. vâhlar onun sevebileceği serbesti bir ka. din aradılar ve bu kadını buldu . lar. Büyücü o vahşi ormanlarda çı- kan iki yabani meyva verdi, sonra, dönüp gitti, Giderken de arkasma bakıyör, Kendisini gözlerile takip edip etiritdiğimi öğrenmek İstiyor. du. Gözden kaybolunca vermiş ol. duğa yabani mâyvalara bektim ve orları Krestona göstermedim.. günkü Bü” meyvalarm üzerinde ince kadın tırnaklarının izleri var- dı. Bi tirmak izleri bana garip £ö- rünmüştü. Meyvaları kimseye &ös termeden toprağa “gömdüm. Krestonun sıhhati günden güne düzeliyordu. Hayatımda hiçbir za man bu hastanım. bu kadar sürat le şifa bulduğunu görmemiştim. Daha iki gün evveline kadar ö - lümle arasında iki parmak mesa - fe kalmış iken o kurtarıcı âyinden tam üç hafta sonra tamamen İyi. leşmiş ve yola çıkabilecek vaziye- te gelmişti. Tam hareket elecği- miz gürbüyücü'tekrar geldi ve bu seler o yabani meyvalârdön dört lane getirerek ban verdi: On — tar ona saadet getirecek. seferkileri' vermeği UkutmuştUNUz değil mi? Bur sefer-unutmayın. Bu ince çizgiler de onun için Allaha yalvarmış olan kadınlarıriinde tir. nakları ile yazdıkları dualardır. Meyvaları aldım Krestona ver» dim, Bunların iki tanesi üç hafta evvel benim toprağa" gömmüş ol. duğumdu,. Bunları derhal tanı - muşluan: Fakat meyvaların üzerin- de haftalarca toprakta kaldıkları. 91 gösterir hiçbir iz yoktu. O kadar taze ve temizdiler ki. Keeston bu meyvaları aldı ve halinden çok memnun göründü. Sahile kadar indik.“ Kreston. Penanğâ geçmek ve Neksvel Hilin 1500 metre irtiftandaki valışi or - marlarma çıkmak arzusunu çös - terdi.. Bunun üzerine Ponçi kadar beraber gittikten sonra ay- rıldik, Üzerinde Yerli kadınların timaklarile yaptıkları izler bulu. nan myvaları da yanma almıştı: — Nden bu meyvaları muhafe- 74 ediyorsun? diye sordum. — Ben de” bilmiyorum, dedi. Öyle zannediyorum ki, bu mev - valar Dana saadet getiriyor. ein ER KREÇYA (Venedik. çövalyösinin. kiz m ama, biribimiz yüzünü görme mştik. Ben padişah gözdesi olduk. tan sonra; rikfhımız. feshedilmiş» ti, Sen beni boşamıştın? Recep reis, karısını odasına çı kardır; —Mikâlun feshini onlar hazırla» mışlardı, Lukreçya! Benim bir şey den haberim yoktu. Seni uzaktan, bahçedeki hzvuzun başında Otu yan etürdi. Ölümü göze | aldım. İlk önce valde sultan» seni bana teslim etmemek için » cellâdı yanı» ma göndermişti. Baltasmı çıkarıp beni'türacağı Sırada, ben ordan önre davrandım.. arkadaşlarımın RADAN bir sene geçti. Kre& tonu hemen unutmuş gibiv - dim &i, Singapurda Rafl oteiinde birisi omuzunma vurdu.. Döndüm. o idi; Merhaba, yahu, diye bağırdı. Seni bana Allah mı gönderdi. Be. nım de aradığım adam serdin, sana verilecek mühim bir vazile var, Önümüzdeki hafta evleniyo. rum. sen belim hayatımöe büyük rol oynamıştır. Şimdi de evlenir- ken sahidim olacaksın. Ve beni alarak zorla Vanjik ote. ine götürdü, orada ikamet etmek. te olan müstakbel karısı ile ta - nıştırdı, İsmi Adeldi. İtiraf ede - yim ki, bu Adel hoşuma: gitmedi Mülcakip günlerde . kendisie ne kadar temas ettiysem hoşnutsuz - luğumı da © derece arttı, Bu ka - dm Beni sinirlendiriyordu. Öyle zannediyorum &i, Kreston da bir hafta sonra evleneceği bu kadin - dan hoşlanmıyor, hareketlerine si- nirleniyordu. Bir kaplan kadar meri ve cesur olan Kreston, müs- takbe! karısı ile bir cemiyette bu: iunduğu zaman âdeta endişeleni yor, huzuru kaçıyordu. Bu kadın- Ga bütün erkekleri aptal “ yerine koy'an bir kal vardı. Evlenme merasimlerine iki gün kala Krestön bir ziyafet tertip eti, Bu ziyalette birçok kimseler sardı, fakat büyük kalabalığı A- delin ahbapişrı teşkil ediyordu, Bu de miuhakkak'vekin; dedi Bun “Kocası zamanmdan , ahbahr olan geçen <işman birzalda bulunuyordu. Bu zat, arkadaşımın müstakbel, karısile biraz. lâubali konuşuyor ve her bardağını kaldırışında da A del cömert bir tebessümle muka- bele etmekten geri kalmıyordu. Krston bu çirkin vaziyt karyı - sında bir şey söylememekle bera. ber, olup bitenler de gözünden kaçmıyordu. On ön beş viski: yuvarladıklan * sonra bu şişman zat, çekilmez .bir hal aldı, hiç dehos görünmiyen hazr el şakalarma da * başlamıştı. Kreston bir an daha tahammül etti, nihayet yerinden kaldığı gibi sarhoşu kolundan yakaladı ve-ka- pıya doğru sürüklemeğe “bâşladı. Bu vaziyet be: halde Adetin eski dostusun pek boşuna gitmemiş ©. İacai ki, tereddüt etmeden Kres. tonun. vüzüne müthiş bir vumruk indirdi, Kreston bir an için Ser - semlediyse de derhal kendine gel. di ve. mütecavizi dışarıya çekerek yer? vurdu, Dostunun teryatlarına koşan A. dal, sayânı havret bir soğwükah - ıişela Krestoru tahkir etmeie t sti, Kieton p tbel kd. kından görmemişti: — Sultan Muradın hakkı var muş, sevgilim! dedi - Seri melekler“ den daha güzel bir kadınsın! Ba- şından da bin türlü felâket geçti.. gene Lukroçya: — Allah aşkma, Recep reis, eski şeylerden kiç bahsetmiyelim. de- di - bundan sonra geçecek hayatı» mızdan bahsedelim. — Hakkın var, güzelim! oG&i «kapım yanında - bulunuyorlardı. «Bir sehpa üzerinde ağırca bir va. * i, yeni boyanmış tan biz hiribirimizm, « Padişahı bekliyordum. Sen, rurken görmüş ve sevmiştim O de bilirsin ki, vaktile.velde o sule gündenberi içine tırtuşan bir ateş nikâhlamıştı vardı. Ve nihayet bu ateş beni is üz dik misin yardimile melün herifin kanını ye (soyler can sıkıcı vakalardan, tksin re akıttım, Bundan. sonra da sul.. dirici mevzulardan ibarettir. Bun tan tehlikeyi yörmüş olacak ki, see dan sonra bu mesut yuvada yaşi» fil bans»tetlim etmekte gecikmedi. oyacatız. Padişah gelse bile, süade- Rezep'reis dethal karısinın bes timizi kimse bozamıyacak. Çür- şmdeki Jeton ve Yasmağı çıkar kü, artık seri, bütün milletin gö. mıstı. O Dükreğyayı bu kadar yâ zü önünde valde sultan bana çi- risinm-bu. vaziyetine o kadar hay ret etmişti ki, mütecavizi bıraktı © ve karışma döndü. Tam bu sırada 20 vardı, Krestonun hayretinden “» istilağe eden kadın bu vazoyu al dığı ibi Krestonun kafasına in - dirdi, vâzo ( pifçaalndı, “dostum baygın bir halde oraya yıkıldı ve © 9İ size çok garip birsey liyeceğim. Belki buna i. * mantıyacaksınız.... Vaka hemen kapının o yanında cereyan ettiği için daha birkaç kişinin Yardımils Krestomü Vesi -” bara kadar götürmüştük. Bunla - rın <im olduklarını bile bilmiyor. “© dum, Bunların arasında Kresto'- “ nün davetlileri ve otelin diğer Müşterileri vardı. Bu yabancılar arasından bir kadın Krestonü te. davi için bana yardım ediyordu. Krestonun basını muayeneden ge- çirdikten, temiz su ile bir havlu tedi ve bana dönerek sordu: Bu müsyö bu otelde mi otu- Tuyor? — Evet, diye cevap vreğim. — Şu halde kendisini hemen yatağına yatırmak icap eder. İşte tam bu sırada burnuma bir” koku geldi. Müthiş bir hisli bu.“ Derhal tanımıştım.. Ben bu koku. yu hir kere daha Kapuas ırmağı - » min kenarda hrestonun fakir hu... JJübesinde duymuştum. Krestod © ... şaman da fena.halde hastaydı . Genç-kadın Krestonu odasına nakletmem için-bana yardım etti. Odada, Krestonun yatağının ya- nırdaki -masa Üzerinde “annesinin küçük'resmi duruyordu, Genç ka. -. dm bu portreyi görünce olduğu -. yere muıhlandı, kaldı. Ne bir adım ileri, pe de bir adım geri atabil - di, ili elini göğsü Üzerinde sıkı - © yor, Er tek kelime bile söyliyemi. yordu: # — Ne oluyorsunuz? Ne var? Diye Kreston kırık bir sesle sor. du, ksâm bocahyordu: ' — Bu kadın, evet bu kadım, ben onu rüyamda gördüm. Fakat” kendisini değil, bu resmi, hem dex tıpkı bu' vaziyette; . Bu sözler üzerine odamızı bir. » navası kapladı. Boğazım ku Bir tek söz bile söyl - esrar yenç kadm bize çök garip” Bir küçük vaka anlattı: Malezya. *” ya kardeşinin evini satmak -için,,. gelmişti. Bundan bir sene evvel müthe bir: hastalık “geçirmiş vee İ* nasuilik * sırasında çok garip (üitfen sayfayı çevirinis) rağ etli, Simdi Yeniden nikâh tas” zeliyeceğir. Bu esnada slt kattan bir takım sesler aksediyordu. Resen Reis; İşte, imanı geldi... şahitler. ,, davetler de gelmiştir. diyerek, Lukreçyanım yanımdan bir âhza ayrıldı, evin alt Okatımi sindi. Gerçekten burada bir o hazırik vardı, Recep rcis daha sabahtan bu işleri düsünmüs, okavarlaştır” ŞI: “ , Eğer Lnkreçyayı — saraydan ölmağı muvaffak olürsam, evime getirir getirmez yeniden nikâh kıy- ttracağım, -demieti. , Reten reis imamr görünce yanı. “28 sokuldur (Devamı var) “

Bu sayıdan diğer sayfalar: