May 26, 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

May 26, 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Sİ, konuşulanları duymu- Kk, > yastığı takallus etmiş fe * Yüzüne doğru çekmişti. İh, *VVvelâ onu nefesi tıkanıp 85 sandı. Omuzlarındar e irkâ üstü çevirdi, kadın “rakmavor, vüzünü giy- We © Zavnlir. kimbilir ne ks» çilap çekmekteydi? Kalbi a Üs burkuldu. Artıko iş karşısında bir hâkim, Pa, Merhametli bir hâkim de Dance müşfik bir evlüddi. Mei N anlattıklarını düşün akaga etmedi. İki e dokundu. Yastığı |. exmeğe muvaffak © İlini elbisesinin üzerin konuştu: lasciğim! Zavallı anneci- bak!.. Krill,» bütün vücudunda geril- ihtizazı gibi bir titre- hasaydı ölmüş sarıl” Türk devam etti: Arne! Anneciğim bana Beni dinler, Anlattıkları yi dn ” İK. Doğru olmadığını yy A . Sonra sinirleri ha, Serili adaleleri yumuşa- ) iri yastığı bırakarak i Meydana çıkardı. İ a, Spsariydı. Kapalı göz Uk, Yeş damlaları süzülü. CİA, ona sarıldı. Yanak- a Öptü; Ka eciğim! Benim zavallı , Üzülme, yalan ok ' Yatakta doğrulup otur e ii eti, Ydam atını kesiyor. Biraz İk anı rica ediyoruz, a, Slim. çoluk çocuğumuz f My, yüzü görmedi, Bize |,“ €t verl,, diyoruz, Hep- iş SR Yapıp küplere basa e Naz pü kadar tamahkârlık © a (8 ka, 0ç gezelim... onlar her Wi < sı yesinler, Buna ala, ”€ de kul razı olur. a €ski sözlerini tekrar e, Yandan da adamları" İ dağı etleri tepsi tepsi “e N iye sokuyordu. > © güne kadar hiç ni, Yiyecek o hususunda e kavga m biri. ) Sima mr gelmişti? ğ taksim etseler “Anneciğim! yö NAKLEDEN; Phi Kardeş İAsk, Istırap ve hisromanı .25» du, Oğluna baktı ve insana bazı cesaretle: Yirmi sene sonra Yazan: MUZAFFER ACAR Alay kumandanı emir zebülün! —Skibj taburun bulunduğu | vaziyetlerde kendisini öldürmek | mevkie telefon edin, bütin zahit guyreğini verebilen nevinden hir | ler 8 numara elperde toplansın. lar, göce yarısı saat tan 12'de — Hayir yavrum! dedi, söy- kendileriyle beş dakika konuşaca, ledikleri yaln değil doğru! Karşı karşıya 8es8iz durdular. Leylâ nefes almasına hemen he- men mâni olacak derecede 'kuv- velli hıçkırıklarla gene ağladı ve sonra tekrar kendis'ne hâkim olarak konuştu: — Evet doğru yavrum! ne dis ye yalan söyliyeyim ?.. Evet doğ» ru!.Yalan söylesem bile bana inanmayacak olduktan sonra yalanı söylemem neye yarar?... Deli gibi bir bali vardı. Tarık dehşet ve korkuyla, yatağın ya- nma diz üstü düştü. Mırıldanr yordu: mi arel, Süs. — Zaten artık sana söyliyecek Ve kapıya doğru yürüdü. Tarık haykırarak onu ellerir- den tuttu: — Nereye gidiyorsun anne?.. Anneciğim! — Bilmiyorum! Nereye gis deceğimi ben de bilmiyorum! Madem ki haystta yapayalnı- zım, gidecek yerim var mı?., Ellerini kur'ormak için çaba- İsyor, Türik ise onu alıkoymak için ellerini tutmaktan ve aynı kelimeyi tekrarlamaktan başka bir şey yapamıyordu: — Arneciğim!,. . Anneciğim, ken: — Heyır! dedi, ben artık se nin annen değilim! Ben kimsenin. bir şeysi değilim, kimsenin!.. Artık senin ne baban, ne de an- ven var zavallı çocuğum! Tarık annesini gitmeğe bıra- kırsa bir deba i i anlayarak onu kollarından tutun bir koltuğa doğru götürdü, z0r- la oturttu. Sonra önünde diz çökerek: — Buradan çıkmayacalesın an» ne,. dedi, Ben seni seviyor ve yanımda oalıkoyuyorum. Sen benimsin. Leylâ bitkin bir sesle dandı: — Hayır oğlum. Artik bunun isikâm yok. Bugün bana acıyor ve ağlayorsun fakat yarın (beni sokağa alacaksın ve affetmiye- cekan! — Ben mi anne? Meğer beni hiç de tarımıyormuşsun! öne - D ae) miri çok meyus olmuş, fakat halkı te- selliden başka elinden bir şey gele memişti, Hayvan sahibine: — Çok yakında Yıldırım Beyas zıt nizi hu sıkıntılardan kurtara- cak, diyordu, baydi, hayvanın dörtte birini kendine ayır, diğer kısmını istiyenlere para ile sat, onların ot yemeğe ihtiyacı vardır. Zaten Doğan bey, hayvan sahi- bine bu öğütleri vermeseydi bile, komsular eve hticuma hazırlanmış bir viziyette bekliyrlardı, Doğan bey, Rüsteme döndü: — Halkı bu süraptan kurtar- mak için, yarın Senin atını kestir rip etini çoluk çocuğa dağıtma» yız, Etrafı dolaşmak için ikimize bir at yetişir. dedi, Rüstem, evlâdı kader söv- diği sarı ceylânından nasıl ayrılas caktı? Rüstem atına çok (düşkündü. Sarceylânı o kadar duygulu bir öm... Gece bastırınca harp hızmı kay, betmişti, ancsk tek tük mitralyöz- lerin takırlıları geliyordu. Miralay ormandan çıktı, atmdan indi ve bir hendeği vücuduna si- Por ederek 8 numaralı sipere göl. İ di, Vazife başında olanlardan maa, da bütün zabitler kumandanlarını bekliyorlardı. Alay kumandanı hiç mukadde- İ meye llirum görmeden söze baş- | adı: selimeti için Bozboğa tepesindeki , düşman faaliyetini kontrol et. İ mek lâzem... Bunun için de ik iş İ olarak Eğri derenin sol sahilinde, ! ki ileri mevzileri tutmak gerek, | Biliyorum, bu çok müşkül bir İ is, Bu mevzii düşmen iki yandan mütrsiyöz ateşine alıyor. Bir gün zarfinda mastteesslf bu uğurda İ dört takım kaybettik, dört zabiti. miz şehit düşü. Düşman siporden başını kaldıran asierimizi derhal vurabiliyor. Fukat her ne pahası. na olursa olsun Bozboğu tepesini kontrol etmeliyiz. Bunun için f6, dakârlık İâzrm, sizden beklediğim bu... Bu işi görecek gönüllü var mı?.. Bütün zabitlerin ağzımdan aynı cümle çiktr: — Hepimiz emrinize hazırız, Ve bir zebit ileriye atıldı: ““ 5 Müsaade buyurursanız komu. #anim bu işi be nyapmak istiyo. rum., Bir manga askerle yarın #6. €akla beraber harekete geçerim, Bu genç bir ihtiyat enbitiydi. Tecrübeli miralay bu fedakâr gen, ce uzun uzun bakir ne kadar A. sinir bakışları, ne temiz hatları, ne asil bir yüzü verdı, — Bu işi ben yaparım.. Diyen ağzından yenilmez &ner- jinin, kırmaz azmin hekiki bir i- fadesi okunuyordu. Kumandan he, yöcanlanmıştı; genç sabiti dostça omuzundan tuttu: — Evlâdım, dedi, vatan İ gibi fedakırlara muhtaçtır. Göğ. İ sümüz sizinle kabarıyor. Ne mutlu İ senin gihi evlitlar yetiştirenlere.. | Vatan seninle iftihar etsin. İ Bile bile ölüme ablan bu gese, slay kumandanında derin bir ya. kinlik yarslınmştı. Nihayet ku - mandan da bir insan, bir aile baba, #ydı, O da böyle boyu kadar ev. Mitler yetiştirmişti. Atınm üstün. de karargâha dönerken maziyi, mi- le hayutmı düşünüyordu, — Yirmi senin seye evvel mesut bir yuvası vardı, Boş senede Genç bir mülâzundi. vatana iki evtât yetişiirmişti. Ço. cuklarımı ne kadar severdi, Karı, 81? Onu da sevendi, fakat Nadide ondan kaçmıştı... Aile yuvası yıkıldıktan sonra da onun bütün zevki meşgalesi kaşla- daki askerlerle uğraşmak, cephe- den cepheye koşarak dövüşmek ol, muşta. Çocukları,.. Onları bir daha gör. rik imkânmı bulamamıştı. Yalnız bir tek sile hatırası, otu teselli 6- derği,, Evlemmelerinin dördüncü ydımda karısı ve iki çocuğuyla çı. kardığı hir resmi saklıyabilmis, bu kartpostalı bir an için olsun çan, tasmdan ayırmamıştı. Karargâha döndüğü zaman res, mi çaytasından çıkardı, İimbanm sarı ışığı altmdn bu sararmış kar. tıtekrar tekrar tetkik etti. Ka. rsi bir sandalyaya ourmuştu, Kendisi soğında syakta durüyor - du. Karsmm kucağında henüz 88. kız aylık bir masum vardı, kerdi, si de il; yaşmdali büyük oğlunu elinden tutuyordu,. Gözleri dola dolu oldu., Eer, çocukları, sile saadeti: o, bu bilyük zevkleri çek kısa bir zaman tatmeaştı.., Bu sırada kapı vuruldu, içeriye girdi: — Inci tabur kumandanı gel, di efendim., Dedi, Miralay o zaman kendisi. nin bir asker vo vatanm en büyük, en Kıymeti aile ocağı olduğunu tekrar hatırladı, elniin tersiyle gö- zünün nemini aldı: — Gelsin., Dedi,. Sabahleyin şefakin beraber ha. posta cokâ* büğlemişti. Teplür kökreyör, mitralyöz takırtıları kulakları bır. palıyordu. , Saat dokuza doğru emir zabiti, alay kumandanın odasma (gir. di: — İkinci tabur kumandanlığın. dan şu raporu aldık. Dedi ve okumıya başladı. “Eğri derenin #ol sahilindeki mievzileri işgal etmek Üzere gö. nüllü olarak bir manga askorte bir, likte asbeh saat 4/30 da 14 numa- ralı siperden çıkan ikinci tabur Ü- güncü bölük ihtiyat zabitlerinden İstanbullu 325 doğumlu Azmi oğ. lu Kâmil araziye uyaruk Eğri de. renin sağ salöline kadar varmış ve 8iğ bir yerde suya girip sol sa- hile geçmiye teşebbüs etmişler. üir. Fakat bu sırada düşman ateşi küçük grupu yakalamıştır. İhtiyat sabit Azmi oğlu Kâmil ve dört ker yehit düşmüşlerdir, Diğer as. kerler geri çekilmiye muvaffak ol- muşlardır...” Raporun okunmasi bitince emir zabiti alay kumsndınınm önüne büyük bir zarf koydu: — Bunlar da şehit ihtiyat zabi- 23 Yazan: İskender F. SERTELLİ 24. hayvandı ki, sanki o dakikada Do Allah lütfetse de muhasara daha o başlangıcına tesadüf etti, İki kü- Zan deyin bu kararını anlamış gi» fazla uzamasa... bi Rüstemin altında kişnemeğe, huysuzluk göstermeğe başlamıştı. Rüstem amcasına: — Ben kıtlığın bu derece artir Kanun iarkında değildim, oamcal böyle olduğunu bilseydim, kale mubhafızlarıma bol bol yiyecek dâ- ğıtmazdım. —Kabahat bende oğul! Ambar- lardaki saman çuvallarını da buğ- day sanmışım. Yanlış hesap etti” imi bugün anladım. Neye yarar bu anlayış? Erzaksız kaldık şimdi. Doğan bey tekrar atını sürerek: — Haydi Rüstem, buradan uzak laşalım. dedi, varsın herkes kendi işihi kendi görsün. Basin bir sokağa saptılar. Rüğstemin atı bir türlü yürümek istemiyordu. Rüstem acı bir tebessümle; İ Çikolata mayonezi Yağsız, gekersiz bir tatlıdır, Yapılması pek kolay, yemesi pek leziadir: Kilo ile satılan çikolatalardan beş çubuk almalı, makineden ge- girmeli, yalvıt rendelemeli, Bir çorba kaşığı su ile hafif setşte İ ezerek pişirmeli. beş sone sonra iki çocuğunu almış, | Beş yurmurtanın akları ile sarılarını biribirinden ayırmalı, yalnız sarılarını kaşıkla ezerek, içerisine Wrk pişmiş çikolatayı Hâve etmeli, Mayonez gibi daima ayni tw rafa çevirerek karıştırmalı, Ka» lan beş yumurtanın aklarmı telle vurup sertleşinciye kadar kö pürtmeli, ve çikolataya ilâve et- meli, karıştırmalı, Derin smça tabaka, yahut ayrı ayır dondur ma kadehlerine dökerek bes altı saat gerin bir yerde, yahut iki üç saat buzdolabmda (bırakma indır. Bu çikolata mayonezi, bisküi, Üzerine mar Ba, ğim annem ve ölen zavallı ağabe. yim İle çıkarimış olduğumuz ilk resim, ilkve son pile hatıram...” Alay kumandanı kartı çevirdi ve biraz evvel gözleri yaşararak seyrettiği alle fotoğrafmın bir kop, yasını gördü... . IZAVFEK ACAK yor. — Hayvana malüm olmuştur, o Gul! ne yapalım? Halkı açlıktan kurtarmak için, icap ederse, yarın öbürgün kendi atımı da kesip hale ka dağıtmağa mecbur olacağım. Yavaş yavaş surların arka kıs- mma yaklaşmışlardı, Doğn bey buralarda de kıtlık çük çocuk, yerde buldukları kuru bir kemik parçasını kemirmek i- çin biribirlerini itip kakıyor ve kemiği bir türlü paylaşamıyorlar» dı, Rüstem bu manzarayı görünce: — âtımın kesilmesini istiyenler haklıymış, dedi. Hele şu çocukla” rın kemik kemirmeleri unutulur — Amca! dedi « benim Sarıcey- (o şey midir? N Yanım yarm kesileteğini | hissöte Doğan bey çocuklardan birine miş gibi huysuzluk yapıyor, yürü sordu: müyör... ve mütemadiyen kişniye rek beni üstünden atmağa çalış” — Nedeh kavga ediyorsunuz? — O büyük parçayı aldı. Bana; Bulanık likör nasıl şeffaf yapılır? Bulanık bir likörü şeffaf yap- İ mak için içerisine yumurta akı İ live edilir. Beher litre Hkör, yani şişe için bir yonurta akı kullanılır, Yumurta akını şişe içerisine atınız, ağzımı kapayınız. Kuvvet- ie ve oh dakika kadar şişeyi sallaymız, sonra serin bir yere bırakınız. Beş altı saat sonr tekrar on dakika sallamalı. Er | tesi ve daha ertesi gün birer defa onar dakika çalkaladıktan İ sonra likörü filtre ediniz. Gayet berrak olacaktır. Fasulyenin tazesi Kuru fasulyenin bir kap seneli Çocukların olduğu kadar büyük“ i lerin de hoşuma gidesok hir ge “ kerleame yapmasını öğretelim: Portakal şekeri... tarda, pek ince rendelenmiş por takal kabuğu ilâve ediniz. Buna, koyu bir hamur halini slmeiya kadar toz şeker katını: tınız., Hamur sayi haline o gelineç bundan bir kaşıkla alıp soğuk bir tabak üstüne büyükçe damlalar ve ayrı ayrı damlatmız.. Soğuduk rlınca rakmalı). Bu (oçekirdekleri tartmalr, ayı miktar ince toz şeker almatr. İki yumurtanın yalnız akım, tartılan gekerte ve bir tutam vânliya e karıştırarak telle vurmalı, Köpüre. Birinci sınıf mütehassıs doktor NURİ BELLER SİNİR ve RUH HASTALIKLARI Ankara Caddesi No, 71 Muzyene saatleri; 16 den itibaren küçüğümü verdi. Bu ufacık kemiği ben ne yapayım? — Kemik yenir mi, oğul? Kar- nın çök mu aç? — Üç gündür ot yiyoruz amca, kemikleri annem döğüyor, un gibi kavuruyor, çorbasını yapıyor. Es. kiden çok kemik bulunduk, Şimdi hiç rastlamıyoruz, Röstem sur kenarlarını dolaştık ça, muhtelif sefalet sahneleri kar» şısında kalıyor ve söyliyecek söz bulamıyordu. —Neğer biz, ne korkunç bir felâket içinde bunalıp O kalmışız, amca! Son günlerde halka içinde ki halkın maişetçe bu kader da- raldığını, zannetmiyordum,. Şimdi gördüğüm bu vaziyet çok tehlike» dir, Halk açlığa mahküm, Kale muhafızları bol bol yemek yerken, ben, yerlilerin de bir şeye ihtiyacı yok sanıyordum. Aldanmışma,, (Devamı tar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: