13 Haziran 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

13 Haziran 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir şey yapmam, kati - * fakat arn sıra görmezsem “Yamam, ölürüm. Yalvarırım onu benden. Avukat, birkaç saniye süküt: sonra, owwap verdi: > Merak etmeyin, ben düşü, “im, bir care buluruz. >> Demek onu benden ayırma. Saksmız? |, Kim © güzyeşlerile (islak | © minnetle ışıldadı, nemli #klarmı Feridin eline değdir. “Bu yumusak, nemli temas, Mide gerip bir ürperti verdi. bir hareketle elini çekti. N onun bu ürperişini hisaet. < #ibi geri çekildi ve birden, ni > Bir şey dinler gibi. Nefe. i tarak, durdu ye derhal e. düğmesine uzanarak, o. karanlığa boğdu. Kemen aynı dakikada kapının »İduğunu duydular. Ferit, mda duran kızın korku. karanirkta daha dehşetle a “İlyordu. Kendiside ürk. Rİ. Gelen, kim olabilirdi? odama cevattan başka İn #slmez., demişti. O halde, yi bu gelen? Kapı bir daka, İki vuruldu. Genç kadının ne. » Peridin kulağıma çarptı: p— Ya Cevat geldiyse, kapıyı i lâzım. odanın en kuytu köşe. A, ; duvara yaslanıp durduğu kızın kapıyı açtığını, ve in icinde, bir elektrik fe- İk, 9 ince ve uzun ziyası do. «© pek iyi tanıdığı bir ses: Affedersiniz. sokak kapısı p,, miştı, ortalık kararınca aI kapak (o tutmalısınız İİ ahım, kapının önünde bir Memuru, hem de kendi dik, i Mırıldandığını, ve polisin uzaklaştığını duydu. ÖZ yine yanma gelmisti. Oda Rüstem çok güzelve yakı. vi bir gençti.. aynı İşe duygulu bir erkekti. O- Yerinde başkası olsaydı - , “a kaçmağa teşebbüs ettik- #on ve tekrar yakalandık. Sonra « Onun yüzüne ba pmiydı? , | at, Rüstem ilk defa af- 4 RE lüzum görmüstü. h nu Vu da hemen ilâve ede - i, Rüstem, Martayı can- k“Yiyordu. Uca Âhmedle ge e o: İri he da kaba ve sert konuşur, ta karşı nazik davranma- panası olmaz ve “kadın len mahlüık, bildirem eti , Yemeğe lâyıktır!,, derdi. © nazarımda bıldırrın. na» vi lezzetli bir kussa, kadın idi. Rüstem onu, bu Ve sacma fikirlerinden ö- defa ozarlan isti Ahmedin bir meziyeti eğ“ yarı » MK BER — Alişim posts Nakleden: İLHAN TANA ayık, yüzünün gümeliği ie hissediyordu. Zaten bu kadm, lar daima biribirlerine benzemes ler miydi?” Bir tülü hakikati söyliyemezler. Sert bir sesle: — Sesini tanımadrklarmı söy, lemiştiniz, dedi, halbuki bu po- lis, #İzi tarırmasa, Kapınızı kapa. manızı ihtar etmeğe lüzum gör. medi, Sesi, fısıldar gibi hafif, ve tit- rekti: — Bilmiyordum, efendim, ta. mmazlar zannediyordum. Ceva, dı tanıdığımdan beri o kadar çekingen yaşayordum ki: Bn sözlerin üzerine, avukat Ferit, büsbütün köpürüyordu. Kardeşi, kendi annesinin, o te, miz, o melek annesinin öz evlâdı rasıl olurda böyle âdi sokak ka. âmlarmın hayatına karışır, a ğızlarını düşerdi? nasıl ruhan ve bedenen bu yalancı kıza ait ola, bilirdi? Ona şimdi hemde na. sıl kopmaz bir bağla, cinayetle bağlanmıştı. Kız, elektriği Yakmıştı, Ka- ranlığın kendi aleyhinde çalıştı. ğını insiyaki olarak hissetmişti galiba. Evet, bu tatir, bu yumu. şak odudekleriyle (gözlerinden başka bir renk taşrmayan bu ço. -cwk ve iyi yüz, güzeldi. Ferit: — Ben, şimdi gidiyorum, de- di. Unutmayın, ne o buraya gel, sin nedesiz ona gidin. Yarm onu söylediğiniz kadar çok sevi. yorsaniz, dikkat edin. Kız, “şüphesiz şüphesiz” di- ye içini çekti. Pildişi matlığında. ki yüzünde daha koyu görünen gözleriyle, şapkasını alıp, ses, sizce çıkan avukatı takip etti, Bu gözler “bize inanın, biz yalan söylemeyiz, bir bakışta her sar. rımızi okuyorsunuz... diyor gi, biydi. Ferit, kızm oda kapısmı ka. payıp çıkmea, diş kapıyı açma- dan, biraz durdu. O polisle tek, rar karşılaşmak istemiyordu. Herhalde artık başka sokaklarda devre baslamıs olacaktı. Demir kapıyı ihtiyatla, gürültü çıkart. mamağa dikkat ederek açtr. Görünürde kimseler yoktu. So kakta durarak, ne taraftan yü, rüyeceğini kararlaştırırken, sağ omuzzundan soğuk bir rüzgâr gibi bir ses, hiçte yabancı olma. dığı bir ses, kulağına çarptı: (Devomı v r) vardı: Yalan söylemez, olduğu . gibi görünür, ve insanı arka. sından vurmayı düşünmez, bu. nu yapanların suratma kahpe diye tükürürdü. Koca Ahmedin bu meziyet. leri, Marta gibi ince ruhlu bir kadını kendine çekmeğe kâfi gelmiş miydi? Bunu kimse bilmiyordu. İşte şimdi onları « bu gece ilk defa . basbaşa görüyoruz. Kapmın kenarina hafifçe parmağile vuran Koca Ahmet: — i kapıyı aç, Marta! Diye seslendi. Kapı açıldı... Kapıyı açan ve onr karşılı. yan Martanm alnmda renkli bezden sarılmış bir çatkı var. dı. Koca Ahmet: — Ne o? dedi - hâlâ bu bezi alnından cıkarmadın mı? — Hayır. Başım çok ağrı. el yimliğe kadar yükselmiş, maaşı 200 kuruştan 30 lira asli maaşa kadar çıkmıştı. Bir miktarcık pa rası da vardı. Alacağı teksüt — Ne oliyoriz be!.. Bir arzı - hâlci diikkâni açsam bundan da. ha iyi!.. diye kafa tutardı. Fa -” kat onu hemen teskin-ederlerdi. Hattâ o mağrur muavin Tahsin Şaşmaz bile, hatırmı alır, onu tekrar masasının başma otur - turdu. Çünkü o giderse dairede işten anlıyan adam kalmıyacaktı. Gerçi bu daire öyle ihtisası icsp ettiren bir daire değildi, ama, isleri elbette bir çok okanünlar alâkadar ediyordu. Bu kanunları kim okuyacak, okuyup kim an - İyacak 7 Kâtipler kendilerine not ettirilen şeyleri yazmaktan âciz. diler. Hele hiç birinin okunur bir yazısı ve doğruya yakın bir imlâs yoktu. Bir kalatalık, bir giren çıkan... Eshabı mesalih ko ridorlarda bekliye dursun!.. Bir düşmesin, Yandı gitti. Hani, bu arap sacının içinden vekâlet müs tesarı dahi kolay kolay çıkamaz. Kâtiplere 1⣠etmeğe de <elmez. Bir defa her birinin bir tutan vardır. Sonra maaş nedir Ki. Ya 10 Tira, yahut 15 lira asli Her birinin başında kalabalık bir aile var. Yazan: Kütip Cemil Tozkoparan, mü . meyyizden sonra bu dairenin en kıdemli memurudur. Ayni zaman da dairenin maaş mutermedidir. İşi' gücü, bordro tanzim ederek, bunu dairedeki memurlara imza ettirmek ve ayın birinde gidip paraları almaktır. Maaş günleri dairenin bayram günüdür. Cemil Tozkoparan hankadan bir pörsük çantaya doldurduğu paralarla da ireye dönünce, etrafını kâtipler sarrverirler. Fakat o ilkin mü - dürün yanıma girer. Tabii herke. sin alacağı omalümdur. Büyük paraları, elli Jiralıkları falan mü ,* dür beyin avucuna sayar. Mü - dür bey, bazan şu on liralığı u - faklık yap der, o zaman, liralık, elli ve yirmi beş kuruşlukların bulunduğu torbanın ağzı acır va ortaya çil paralar da çıkar. Müdürden sonra muavin, mü . meyiz ve sıra ile diğer kâtiplere paraları dağıtılır. Möaş mute - medi biraz geç kalsa, kimse öğ- le tatiline çrkmaz, dört gözle pa. ra beklenir. Paralar ele geçince de, bunu bir an evvel harcamak için, sabırsızlanırlar. Zaten ka- pıya bir kaç alacaklı da gelip da- yanmıştır. Çok defa, odacılar Ya. sıtasile, aranılarkâtip için, o çık tı, şimdi burada değil, falan de- dirtirlerse de, tabit alacaklı kur- razdır, Aradığı kâtibi, musluk - ta yakalar. Cemil 'Tozkoparanın eline 40 ira kadar bir para geçer. Karısı babasıdır. Yanımda ofatalak bir anadan başka bir de dul hemşire vardır. Defterdarda oturur ve, ayağnm hafifçe aksamasına rağ men, oraya, her gün yaya gidip, gelir. de şu: Naci Göralın evinde bir kümesi vardı. Burada tavuk bes- lerdi, tabii yumurtası için. Bu yumurtaları hastalıklı ve zayıf çocuklarına taze taze içirtmek isterdi, Fakat karsı kışın yedi buçuk kuruşa kadar yükselen ta» 26 yumurtaları çocuklara. yuttur maz, bunları komşu apartman . da oturan bir aileye satardı. Pa- rayı kendisi saklamaz, kocasının eline sayardı, Naci Göral, canım niye bunları çocuklara içirtmi - yorsun, diye karısma biraz çı . kısırsa da, idareli kadınm bu hareketi hoşuna da gitmez deği|- di. Evde kaynamasiyle beraber otururlardı. Ev kaynatasınındı. İhtiyarın bir tarafına nüzul in - mişti, Bu haliyle, sol bacağını sürüye sürüye, meğer, Gizlice İskender F. SERTELLİ e yor, Ahmet Dağı! Karşılıklı birer mindere 0- turdular. : Marta sözüne devamı etti: — Bu baş ağrısı beni öldü. recek, Ahmet dayı! Koca Ahmet birdenbire hid. ietlendi: — Oboof. Sana dün de söy- ledim ya.. Bana hâlâ (Ahmet dayı) diye hitap ediyorsun! — Nasıl dememi istiyorsun? tap et. Rüstemi de kendi adiy. le çağırmıyor muydun? sın! Ben sana nasıl isminle hi. tap edebilirim? — Ben böyle istiyorum. İş. te o kadar... — Peki, mademki öyle isti. yorsun... Bir daha Ahmet di. ye hitap ederim sana! Ahmede bir bardak ayran verdi. Ahmet bardağı eliyle geri çevirdi. . — Ben çocuk muyum be? Haniya şu evvelki gece getir. diğim Macar şarabı nerede? — O şarabı benim için ge. tirdiğini söylemiştin, Ahmet! simdi, bana getirdiğin hediyeyi .dum. Yarin "kilmese giriyor, bulduğu yumur. taları "cebine saklıyarak dışarda bunu satıyor, bü suretle kâhve parasını çıkartmıyor mu İmişi,. Artık her gün evde bunun lâf; muhakeme ve muhasebesi yapı - lir, sonra bu, daireye kadar inti- kal ederdi. Her sabah daire ar - kadaşları ona sorarlardı: Nasıl, ihtiyar gene yumurtaları ana - forlamış mı? Naci Göral, dairenin en kurnaz en şeytan kâtibiydi. dehşetli de alaycı ve şakacıydı. Müüdr Hur- git beyin, muavininin, mümeyyi. sin taklitlerini yapar, arkadaşla. rmi güldürmekten kırar geçirir - di. Hem mümeyyizi huzurunda taklit eder, onun telâffuziyle ko. Buşurdu. Giritli miümeyyizin ba hoşuna gider, ama lâf olsun di- ye, yapma bre, yaşıma da sây - gm yok mi? derdi, Naci Göral resmi muamele hariç, her işin üstesinden gelirdi. Yalnız kayna. tasıma bir çare bulamıyordu... Bütün kâtipler gu Salih Zorlu- erin aklına şaşarlardı. Evet, ne akı) bu... Salih, zengin bir adam- dı, Lilelide bir apartmanı, Fatih çarşısında iki dükkân, ayrıca karısınm Emniyet Sandığında parası vardı. Hiç iş yapmadan paşalar gibi geçinebilirdi. Fakat o gayet hasis yaşardı. Aldığı kira ları belli ki, biriktiriyordu. Ge çenlerde Akbiyikta bir arsa al - maya kalkmışlı. Neredeyse, de- mek, ikinci bir apartman yük . seltmek niyetindeydi. Bütün bu servetine rağmen, 10 lira maaş siçin, her gün bu daireye gelir, bu güneşsiz, havasız kalem oğasın- da, bu fakir arkadaşlar arasında ömür tüketirdi. Anlaşılan'parası için, cigara bile $#emezdi. Arka « daşlaşı ona kac dolaş Yalın da pe işin var, istifa et, daş- Ka fakir yerine gelip ekmek pa - parasmı çıkaram, demişlerse de © bunları hiç duymamazlıktan gelmişti. Bu haline bakmadan bir de bari bir işe yarasa... Yok... Gün olur ki, eline kalem kâğıt al. madan paydosu bülur Neyse, ha &ılı çok cimri, hesabi bir adam... Fakat o da Naci gibi dertliydi. Salih Zoriverin karısınm bir ih- tiyar halası vardr. Her 10 - 15 günde bir, bir çıkın telkadayifiy. le müsafirliğe gelirdi. Al sana bir masraf kapısı... Bir kilo tel. kadayifiyle iş biter m! ya. Buna yağ lözrm, ceviz lâzım, şeker Jâ- zim... Koca bunak hala hanm, bu bir kiloluk telkadayifiyle iş olup bitmis gibi. baş köşeye ku. rulur, yemek vaktini, yutkuna yutkuna beklerdi. Salih Zorluere kalsa hala hanımı bir tekmede kapıdışarı ederdi ya.. ama, karı sından çekinirdi. Hoş karısı da hasislikte kendisinden geri kal - sen mi içeceksin? — Ben onun membamı bul gene getiririm. Koskoca testiyi sen ancak bir haftada bitirebilirsin! O zama. na kadar ben etraftaki köyler. den gene getiririm. Bu akşam içimde bir sıkıntı var.. Hele ge. tir şu zıkkımdan bir bardak Vana bakayım! Marta istemiyerek “ayağa kalktı... Bir dolap açtı. Şarap testisini devirdi: — Dibinde biraz kalmış... onu da sana veriyorum, Ah. met! , * Koca Ahmet gözlermi aça. rak, hayretle genç karima bak. b —Ne diyorsun, Marta... Testinin dibinde biraz mı kal. miş?.. « — Öyle ya, Çoktanberi şa. rap irmiyeti bir karma bir testi sarap teslim edklirse, onu bir muzda. fakat kadın, akrabaları. çu karşı küçük düşmemek igin, vuna katlanındı. - Dairenin en azadeser kâtibi Şevket Yurtsevendir. Bir sene evvel, Hilmi baba dedikleri ihti yar bir kâtip ölmiş, onun yerine müsabaka ile birini almak iste - mişlerdi. Bu Şevket Yurtseven, nereden haber almışsa almış, bir büyük adamdan bir tavsiye mek. tubu getirerek, hiç müsabaka fi lân açılmadan bu yere tayin o - lunmuştu. Güya üniversiteye de. vam ediyormuş... Öğleden evvel- leri, gene o zatın tavsiyesiyle, hiç daireye uğramazdı. Hakika - ten üniversiteye gider mi, gitmez mi, belli değil.. Yalnız elinde şim diye kadar kitap gibi bir şeyler gören yok... 20-22 yaşlarında, pi po içen, böbsiyi kırması bir genç... Bir tahriratın iki satırmı doğru dürüst yazmaktan âciz.. Bu nası! üniversite talebesi... A- kıl alacak şey değil! | ASKERLİK İSLERİ | Dslürenülüğn evini mezunları çağrılıyor Eoninomu askerlik şübesindem: 940/941 ders devresi tabbiye, veteri. Der, fen fnkültelerile © eczacı ve diş miş olanlar 28. temmuz 941 pazartesi günü sevk edileceklerinden son yol. lamalarımı yaptırmak Üzere 1 temmuz 04i tarihinden 15 temmus DI tarihi. mi geçen okullardan mezun oldukları. baziran ayı zarfında şubeye mliracant ederek yoklamslarını yaptırmaları &..... Munyene saatleri: 15 den itibaren heykel gibi karşısına alıp uzak. tan bakmaz ya. Elbette başı. na oturup içecek, İşte bende öyle yaptım.. Her saat içtim. Koca Ahmet gülmeğe başla. dı: — Doğru. Kediye peynir tulumu teslim edilirse, böyle” olur. Ben bir daha işimi bili. rim. — Ne yapacaksın? Eline şa- rap geçerse, saklayacak yerin var mı? —Elbette var. Koskoca ka. le içinde yer mi yok?! — İyi ama, beni sevdiğini nerden anlayacağım? Bir testi şarabı sevgilisinden esirgiyen bir adama ben kalbimi nasıl ve. rebilirim? Koca Ahmet elindeki şa rap kadehinden birkaç yudum içti: sean e)

Bu sayıdan diğer sayfalar: