29 Haziran 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

29 Haziran 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© HAZIRAN—IMI i Büyü >. li >> Onu ben di a üşündüm de öyle Senin karşıda i :da ihti le yar bir tey: malin sözü ağında yarım Hah. Babanm canma rah, e de düşünüp dur Ni Hem sade onu saklayacak 5 Biz de beş on gün ortalar. ,, Sörünmiyeceğiz. Faaliyet bi, Hele saksağanlar ortalık r dağılsmlar.. İlksan. bir gece evvel sabeba rı “Karrğaç” da çalışmış ve aramirsele” gidacek 3 yelken “âh taşımıştı. Hâlâ omuz ye ETİ ağrıyordu... Mbisesini giyerken kendi ken- mi lu... —— Bu işte bir gammazlık var 3. hele dur bakalım. Bu kötü M Üctür tekrarlanıyor. Tuh k oldu Refik beye.. Kabada, zabitti.. Şimdi <ağlam SAY! boyladığınm resmidir... 1, BİNİ taşhıkta bekliyen Ke İN Yanma geldiği zaman: 0 Haydi bakalım hazırlandık. İ ğız? Söyle. z sen şimdi iskeleye sin. İcerisinde sandalcısı bü- «Yan bir kayığa atlarsın. *bin arkasmdaki sahile ya. Biz de Necmiye ile biraz oraya geliriz. Onların evi uzakta deği zaten. Valtaz dikket et. Gürültü. pö- Yapma. Kayıkg falan w , EMA, Sandalmı yemiyece. b, Yarım karşı iskeleden se iy bulur verirler... > iu arkadaş kapı önünde av- “ar. İhsen İskele yanmdaki | Xular kahvesini uzaktan Ye biz kolaçan etti, Yorgun iYfalar çoktan derin ve sakin Uykuya dalmışlardı. Kapıyı açtı. Peykenin altma u- iMuş kirçift küreği usulca D aldı. Ve sahile beğli bo$ , alandan birisine atlayarak <Stikleri yere yanaştı. Biraz sonra uzaktan İki gölge İd. Evvelâ Kemal sandala 3dı. Ve elini siyahlar giyinmiş © kıza uzatarak: >> Buyurun dedi. Yarım ay, Eyüp sırtlarında tan kaybolmuştu. Yere seril. » Bümlş bir gemi gibi uzanan “A ve dalyasiz denizin sırt. küçük yılan adaları siyah'bi. kablumbağa sırtı gibi görü Yö, Bahriye £ bastahamesi- Pencerelerinden tek, tük 8. N donuk ışıklar söhile ,Cansız © Ümitsiz. uzanıyordu.» karışması 1 lığında nasıl kapan'P ve » Belliydi ki, onu da bu #97e ve Br düşkünü göyalyeler n çıkarmıştı. ğ y Sinyor Graçyo girdi bU a dşkümü adamların YE ia Yer almağa utanıyordu bir İm kirve yoktu. Nere attılar İM orada tutunup kam SARICA BEYE ATILAN BIR OK k anca ense kedi mİ 22 ii Kizil bey bir gün Niğzel Jiyet, duygusile k HABERA — Avesm postam istiklal k Mili Roman Yazan: MAHAUT ATTİLA AYGUT Kesik bir hıçkırık sesi düğüm. lenmiş ağızlarm bir anahtarı oldu: — Ne o. Ağlayor musunuz? Yüzünü göstermek istemiyor. muş gibi başmı yana çevirmiş genç kız cevap verdi: rinlere daldırdı. Kemal, yumu. şak ve inandırıcı bir sesle: — Bu hak hepimizin dedi. Yalnız biz dalmı ümitlerimizi hakikat yapmağa muvaffak ol. muş insanlarız. Refik beyi kur, tarmak için çalışacak arena. | larrmız var, Öyle değil mi İh. san? — Evet muhakkak. Belki bu işi bizzat biz yapacağız. Bun esnada uzaktan bir 8es duyuldu.. Konuşmayı yarım bı, raktılar. — Uzaktan «bir sandal bize doğru geliyor. Kemal de küreğe geçti. İki ar. tek küreklere sarıldılar. Bir motör hrziyle gidiyorlardı. “Reşadiye” mektebinin yan. daki kumluğu sandalı oturttu. lar. Uzakta gördükleri sandal halâ olduğu yerde görünüyordu. Üçü de biribirine bakıştılar. — Bir balıker kayığı imiş... Ve gülüştüler.. Sahile atlayarak sür'atli adım larla uzaklaştılar. ..ş Haitoe teyzenin ağzını on gün ona: 2 der konuya komşuya bir gey anlatırsan va, lahi evini, barkımı çatır çatır yakarlar, Seni de bu ihtiyar ha, önde hapislerde çü de mişti, O günderberi zavallı ka, âmeağız ağzımdan bir lâf kaçı rerrm diye konuşmaz Olmuştu. Fakat: Bugün artık sabrı ve ta. hammülü tükenmişti. Gece geç vakit Kemalle, Ihsan eve geldik- leri zaman içini ortaya döktü. — Bana bakın çocuklar. Hani burada kalıyorsunuz diye sizden bezginlik getiriyorsam iki gözle rim önüme aksın. Lâkin bügün müezzin o Ali efendinin karsı Zeynep hanım ağzmdan bir lâf kaçırdı tövbeler olsun az daha günahkâr olacaktım. O rcuşmula suratlı kadın bana ne dese beğe. nirsiniz?! — A.. Komşucuğum bu yaş- tan sonra evinimi taşlatacaksın demez mi!., Güya müezzin Ali efendi götmüş ben evime genç, genç kadınlarla delikanlıları top- luyor her gece çengi çağnak cün, biliş edip kıyametler kopartıyor- MUSUZ... kenarından bir ok vızlayıp geç. ti. Sarıca bey birdenbire şaşır. dı. Okun geldiği yere baktı, fakat kimseyi göremedi. Yıldırım o gün kale içini ge- ziyordu. Kaleye giren mühtedi asker. ler arasında bir Macarm bulun duğu hiç kimsenin aklına gel. memiş, gözüne çarpmamıştı,. (Kızıl Mehmet), adin taşıyan bu adam vaktile Tuna boyla. rından Hüdavendigârm ordu. suna iltica ederek, bir müddet göz hapsine alındıktan sonra, kendisi devşirme sipahiler aras sma almmiş, ve orada bir çok yararlıklar göstermişti. Bu suretle padişahın kadar girmeğe iağeaffak olan Kızıl Mehmede, saçları kırmızı olduğundan kinaye olarak Kı. zil aca nihayet, mil. dür bak açmıyordu. İhsan|: Çocuk ruhiyatı PARANOYAK ÇOCUKLAR Yazan : HALİS ÖZGÜ Bazı çocuklar dilnyaya kendi lerini muhitlerine intibaktan mea eden garip. orjinal bir karakter. Ie birlikte gelirler, Paranoiyak ismi ile anılan bu çocuklar do - Zuşta kibiriidirler; almgan olur. lar, kimseye İtimat etmezler, kendilerine yapılan veyâ yapıl. dığını zannettikleri hiç bir fena. lığı unutmazlar, kinel ve intikam cadırlar, Yaşadıkları dünyadan uzak kalılar, dalma hayal ik 8- vunurlar. Bunlar: yalnız kendi menfaatlarmı düşünenler, yani © nırlar ve sıkı bir surette bağir kalılar. Bundan dolayı hayatı gilç hattâ çekilmez bir hale ge tirirler. “Tekâmüileri ekseriya konuşmağı, temizliğe geç taşlar lar, muhtelif fonksiyonni ve fizyolojik, ilh... Karışıklıklara reslanılır. Burlarm genel durum yetler arzederler. Başkalarıyla münasebetleri amirsne ve ciddidir, soğuk ve sert bir. bal alırlar, suratları âsıktır. Kes - Yazan: i 'ıldırım da ma- tuğu bir sırada Yi a geçerken, Ya- iyeti ile kaleden a nigeni ve m beyin kulak yumu- sağını koparıp geçmişti. Ortalık birdenbire karışmış» şahede sltma konuluyor. Günün birinde (çocuk meoşguliyetinin gayesini soran doktora dünyayı uçurmak istediğini işte bu mak, satla patlayıcı mâddeler imal etmek istediğini söylüyor. Kaygisiz, mağrur, etrafmda olup bitenlere hiç aldırmıyan ve hiç bir kimseyi beğenmiyen 13 yaşında bir çocuk aklima geleni yapıyor. arzularından başka bir şey tanımıyor, Annesini, babasını zamanla tam manasile nufuzu âitına alı, yor. Onları adetâ gelip geçici he, ves ve isteklerinin oyuncakları yapıyor. Bir gün ebeveynine ar, tık devam ettiği mektebe gitmek istemediğini söylüyor. Anne ve ba bası da onu başka bir mektebe veriyorlar, Fakat orada da dur. müyor. Kendisi çok zekidir, fa, kat ruhf durumu onun bundan is tifade etmesine mâni oluyor. Ço, cuk zaman zaman şiddetli hiddet buhranları geçiriyor, böyle an, larda da ebeveynine kendisini pencereden atacağını söyliyerek tehdit ediyor. Hayatın mânasız bir gey olduğunu söylüyor ve buna nihayet vermek için de ba, zan garip çarelere baş vuruyor. Meselâ bu maksatla çok sesk sularla yıkanıyor, tifoya tutul, mak için pis sular içiyor, ilâh... Çocuk sabahleyin, uyandıktan sonra hemen dışarı çıkıyor, bir müddet odasında kalarak duvar. lardaki kâğıtları koparıyor, 2 man zaman sabit fikirlere ve meraklara saplanıp kalıyor. Bazı zamanlar: oluyor ki sinemaya üç yüz milyon dolar para alıyorlar. mz. Gene bu rapora yazılanlara bakılır. sa Ameriknân obirmeme © içerisinde 740.000 dolar kazanan dilenciler bile varış. İskender F. SERTELLİ kb 48 İl kulağından kan akıyordu. Yıldırım, Sarıca beyin kula. ından kan aktığını görünce ensesinden yar ğini zan. nederek: — Sarıca... vuruldun mu? Diye bağırdı, yanma koştu. Sarıca bey: — Ok kulağımın dibinden yaram zararsızdır.. canım aci- madı, şevketlim! dedi. Kargaşalık çok sürmedi. Biraz sonra Kızıl yakalayıp padişahm huzuruna Bir be B dbaht Nakieden:L.k. manrtr'da bir artistle safa sür. mek niyetile karısını ve biricik evlâdını terkettiğini duyunca hiç hayret etmedim. Esasen aynı arkadaşımın, birkaç sene evvel köşe başındaki kahveci. nin kıziyle evlendiğini öğrenin ce de gene, hayret etmeyi lü. zumsuz görmüştüm. Karakter. lerimiz uymadığı halde Lâku. ru çok severdim. İtiyatlarımız, meşguliyetlerimiz O biribirine benzemekten çok uzaktı. Ar. kadaşım muharrirdi, yani şu. nu demek isterim ki, geceleri « ni muntazaman, Monmartrın birahane ve buna benzer eğlen ce yerlerinde geçirir, gün ağar. madan evine dönmeyi, bekçi « lerle, taksi şoförlerile, çöpçü. lerle kavga etmemeği namus. suzluk telâkki ederdi. Evlandiği vakit,aşkla evlen. diğini bana ifsa etmekten çe « kinmemişti. Karısını tan'maz. dım. Yalnız kızın babasını çoktanberi tanırdım. Hattâ ken disile birçok defalar, Brezilya ve Moka kahveleri arasındaki kalite farkı vebuna benzer mevzular, ticari meseleler ve siyasi davalar üzerinde saatler- ce münakaşa ederdik. Vijinya ile nikâh günü bele. diye dairesinde tanışmak fırsa. tını bulmuştum. Güzel kızdı. Yalnız bir omuzu ötekine mü. tenazır görünmüyordu. Sağ o- muzu mu soldakinden yüksek. Ü, yoksa sol omuzu mu sağda. kinden alçaktı? İtiraf edeyim ki bu ciheti, durup inceden in. ceye tetkik etmek istemedim. Ne zunnettiniz? Ben öyle vek. dan değilim! Lakurun mesut nikâmmdan sonra Parise gittim ve üç sene orada kaldım. Geçen gün Pa. risten dönünce Lakurun, yukar da zikretmekle, şeref duydu » ğum parlak muvaffakiyetleri » ni öğrendim. Dün kibar bir toplantıda “Ehlisalip seferleri devrinde İsviçre meteliğinin kıymeti,, i- le alâkadar bir konferanstan sonra beni tebrik etmiye gelen. ler arasında arkadaşım Lakuru da görünce hayretimi tasavvur edebilirsiniz. Elimi sıkmağa gelenlerden kurtulmak için aziz arkadaşımın kolundan tutup birlikte bir birahaneye iltica et. tik. Birinci dubleyi yuvarladık tan sonra ons merakla sor. dum: — Ne düydum, Lakur? Ka » rını boşadığın doğru mu, Al lah aşkıma? Arkadaşım Lâkurun, Mon. | getirdiler. Yıldırım Beyazıt hiddetten ateş püskürüyordu. Doğan bey: — Kale içinde bu alçaklığı gösterecek kimse yoktur, padi.. şahım! z Diyordu. Nihayet, Kızıl Meh medin bir Macar mühtedisi ol. duğu ve Macarlarm mağlübi. yetine dayanamıyarak intikam alınak hissile okunu attığı an. Yüdırm: — Bre melün! dedi . beni öldürmekle eline ne geçecekti? Adamlarım gene seni parçala. yıp geberteceklerdi. Kızıl Mehmedin kollarını bağladılar, Ke'enin yüksek du. varlarına çıkardılar. Yıldırım: — Onun başını cellit vur- sun. Devnişti. Etraftan toplanan halk: Lakur başını eğdi yanağın. dan iri bir gözyaşı düştü ve bi. ranın köpüğüne karıştı. Kısık sesle: — Demek sen de biliyor. sun? — Tabii! Ama nasil oldu, söylesene? Geçimsizlikten mi, yoksa karın, tahayyül ettiğin gibi değil miydi? — Yok be, birader! Virjini melek gibi kadındı. Fakat ben alçak, vicdansız bir adamdım. Evlendikten sonra da progra. mmm eski temposunu boz - mak istemedim. Gene geceleri eğlence yerlerine gidiyor, an- cak şafağa doğru evime dönü. yordum. Hiç olmazsa işimden kazandığım parayı ona bırak- saydım... Halbuki ben hepsini içkiye ve kadmlara veriyor. dum; karıma ve oğluma yalnız dayakla küfür kalıyordu... Tabii bu hayat böyle devam i di. si tımızdan bir tek hatıra bile bı. rakmak doğru değildi. Bundan sonra arkadaşım olan ve Mon. martrda artistlikle geçinen bir kızın misafirperverliğinden is- tifade ettim. Ne yapıyım? Te. selliye muhtaçtım. O kadar acmacak vaziyelteydim. Eh, a. zizim, eğer bütün kötü kocalar benim gibi hareket etmiye ce. saret etselerdi, dünyada bed. baht kadın kalmazdı. Diyerek derin derin içini çek İtiraf edeyim ki ben de ar. kadaşımın acısma iştirak edi. yordum. Heyecan ve teessü- rümden konuşamıyordum. Bir müddet sonra hararetle arka. daşımın elini sıkarak... iki dub le daha ısmariadım. ti. Danimarkalılar niçin şişmandır? Danlmarkada nesilin günden güne Alimlerin sazart dü. kutini celtetmiş, ve bu mesala tra. den çok müteessir olmuştu. Kl nma istiyen ini isi yüzdürülee yeri vardı. Kızıl Mehmedin başı biraz sonra kalenin burçları üstünden yere düsürüldü. Nöbetçiler ke. sik başı bir kazığa saplayıp bü. yük kapmın önüne diktiler. Mühtedi Mehmedin başı bura. da bir hafta kaldı. Onu bütün köylüler nefretle seyrettiler. Yıldırım, Niğbolu kalesin dolaştıktan sonra, nakli müm kün olmıyan ganaimin bir kıs mmm kale muhafızlarma dağ tılmasını emretmişti. (Devamı var

Bu sayıdan diğer sayfalar: