29 Temmuz 1942 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

29 Temmuz 1942 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Periler getirdi şekersiz gevrek) M ATBUATIMIZ şiir salgımna uğradı. Hangi Baz, tıklım tıklım şiir dolu, Bu şiir ve.şnir bolluğu karşısın- mecinuay? saçsa. ds denecek tek bir söz var: Tanrı sayılarını artırsın! "© Gençlerin şiire heves edip, kölaç kolaç manzumeler yazmalı. , pi hayra alâmet midir? Buna kendi hesabıma “evet!” diyemiye- eeğim. Fikrimce, müsbet ilimler dururken, hulya ve rüya peşinde koşmak, Ayşenin saçından; mehtabın bilmem mesinden, güneşin cünbüşlü ziya oyunlarından, denizin maviliklerinden | bahsetmek / doğra bir şey değildir, Ve nihayet, şiir, bie fantezidir. Hangi şairin iki yakası bir araya gelmiştir? Son zamanlarda Öyle şairlere rasladım ve ahbab oldum &i açlıktan nefesleri kokuyordu. Şiir diye sunular şeyler, ne yalan söyliyeyim, bana pek aylik surallı, âmiyane ve kalın görünüyor, Bunlara İnceliksiz güzeller İde diyebiliriz. Masmafıh, içlerinde, cidden nefis bir fikir nevalesi * hazırlıyacak olanlar da yok değil. Fakat, bunlara, şiir veya man- zume denilmesine bir törlü gönlüm rağı olmuyor, Çünkü. şiir veya manzüme deyince, bunların muhakkak kafiyeli ve bir ölçüye lâbi ş0lması lâzımdır. Ritmi olmıyan şiirlere. nasıl şiir diyebiliriz? Bunlara hasıl, manzume adını verebiliriz?. Bunun içindir ki. gençlerimizin, yazdıkları ve şfir adını ver dikleri şeylere, bu adı vermelerini doğru bulmuyorum, Fikrimce bunlara “mensur şiir” demek lâzımdır. Ve en doğrusu da budur. Yukarıda da söylediğim gibi, gençlerin yazdıkları şeyler için. de cidden güzelleri ve zekâ nadireleri var, Hakikaten zeki inde, kuvvetli, münevver yazılar. Fakat, eskilerin dedikleri gibi “derya. da katre” kabilinden... Keçiboynuzu gibi, bir miskal bal yemek » için, bir çeki odun yenir mi?,. Bunların dışında kalanlara gelince, berbad, soysuz şeyler. Mevzay ok, fikir yok, orljinalite yok, Basit de değil, mânasız, ber. bad nesmeler. Bu yavelerin, mecrmus ve gazetelerde rasıl bir kabul sülün bulduğune şaşıyorum. Bunlar, üstadım Ahmt Rasim'in torunu değerli sanatkâr (Osman Nihat)ın dediği gibi bir “fâciai eş'ar”, Osman Nihal, Türk musikisini çok iyi bilen bir artisitir. Zevkle dinlediğimiz ve nef)s bestelerile mestolduğumuz birçok | şarlkıları, dillerimizde ve niz nağme hâliki değildir. İlerimizde taht kurmuştur. O, yak Aynı zamanda kuvvetli bir şairdir. Eserlerinin bestelerini değil, güftelerini de kendi ibda elmiştir, Sesi de bir akar su gibi berrak, bir çağlıyan gibi seyysl ve revandir. Büyük babası gibi, mizah kudrti de kuvvetli ve orijinal olan Osman Nihadın yeni şairler ve şiirler hakkında yazdığı bir man. “memeyi naklediyorum: Kalbimdeki o çevik hisler, Serseri bir Tavuk besler, Aşkımı inkâr eden belediye müdürü; Cami duvarına pisler? Periler gelirdi şekersiz gevrek, Geçiler inledi ““i diyerek, Koca bir ömrü geçirdi fil, ferliyerek Bir sabah can verdi çizmeli eylek! Haber in bulmacası 34596789191 1 —— Abdülhak Hâmidin (Pinten) indeki meşhur şahsiyet, 2... Sıkı, Jarak ve küçülerek, 3 — Bam oyun lardaki arttırma. alfabede iki harf yanyana, vidanın girinti yeçikımtısı 4 — Bir göz tebgi, bir şartedati, muayyen usullerde hayvan vurma, 5 — Eski Alfabede bir herf, bir emir, 6 — Bugün git yarın gel seke linde hareket ötmek, nota, 7 — Pe. derin yarısı, seciye sicim, $ — im, 'dat isteyen foryatların dan, #Mabede bir harf, isyan eden. 9 — Ağlayıp bağıran, elddi, 10 — Bir hareret dervcesi, yerdeki yeşillik, — 1iZiya, yemek alâş ve erlevatından Yukarıdan aşağı: 1 — Bir cins hayvanların sürücür si — Memurları işten cıkarmaklık, parçalı, 3 — Bir cins deri, bir emir, # — Telefonda cok kullanılan tabir, çehrenin üst kısmında beyazlığı (mü. rekkep ve mavl bir tabir), 51. Bir edatın kısaltılmışı, şenlendirme ve güzelleştirme, — 6 Boş ve manasız, cilâsız. — 7 Parla kısa boyla, slatür- kada hir makam, & — Pazxısi her işl yapar da bunu belli etmez, birsayı arapça, (körlük), 9 — Uykuda seyre. dilen panorama. kâğıda sarılmış ey ya, 10 — Sinemanın meşhur gifi komiklerinden birinin ilk ismi, meş bur bir tangomur, 1i — İnsan yı. vasr, öktürtleğ bir madde , 27 numaralı bulmacamızın hatti: 1 — Karavancı, 3 Aşure, Ops. ra,—Risale, ivan, 4Ak, Mi, Ex, Ka 5 — Mala, D, P, FP, 6 — Arskiye, Alo, 7 —Ç.T. Sev, Yer 8. Alire, nab, D, 9 — İfa, İtalik, 10 —Önde, Öç, Ça, B. 11 — Po, Adelâr, 2; m mam m külle el — Nasıl becerebildim mi? — Becermek de süz mü? iler. kes sizi öyle beğendi ki Ben buza ya bir vazife ile geliyorum kızım, bir zat, muvaffakiyctinizi tebrik #tmek İşini bana yükledi. — Kim olduğunu tahmin biraz müşkil, battâ imkânsız, fakat seni üzmemek için ben söyliyeyim, va - gin... — Ümid, garib bir ses çıkardı ve uçunda bir dunla kan görünen Parmağını ağzıma götürdü, — Vah yavrum, bu haber seni pek mi heyecana getirdi? — Hakkım yok mu ya, İki se. nedir vaslınj görmemiştim ve bu akşam göreeeğimi hiç de ummu. yordum. Sabri daha fazla sabredemedi Bapıyı ça ve İçeriye girdi. Ümüd genç diplomatı görünce ona doğru atlarak çini uzattı, ve hayretten boğulan bir sesle haykırdı: — Sisi sörürerem ha, sizi, va simli, Sabri, bir taraftan uzatılan e di öperken, diğer tarıffaa Ümidin bayretinden daha aşağı kalmıyan bir hayretle genç kıza karsr'ık verdi: — Maşaallah, ne kadar boy. Tanmışamız böyle? Bu ilk karşılasmız Sabriyi âde. İs bir. parca ürkütmüştü, Simdi korşısmdaki güzel kızdan esti sü wimiliği beklemeye | İsıkkı yoktu. Hu genç kızın, bir yamanlar bab hk etmeyi teahhild ettiği çocuk ol madığmı Sabri pek âlS anlıyordn, Genç diplomat, güzel kızm mini mini ellerini tuttu ve sordu: — Nasıl, beni gördüğünüze se. vindiniz mi? Ümid, sanki dün oyrılmış'ar gi MW, tereddirisüz ve saf bir sesle cevab verdi: — Miş sevinmez olur mayum, elbette sevindim, Sabrinin dudaklarında tatl te- bessimler uçayorda: — Çık değişmissiniz Ümid. — Büyüdüm değil mi, Bilse - niz, öyle küçük kalacağım diye 5. düm kopuyordu. — Hem bilyümlşaiinüz, hem de seğer şimdiye kadar size bir başku HABER— -6- dun bekliyemem. Ben, Japon kuvvel- lerinin bu gece hücuma geçmelerini İ kararlaştırdım. — Japon söttile 23.5 e kadar in- tizar etmeniz! İstersem nasıl olur? — Bu halde Japon kuvvetleri o &- na kadar tarrurlarında devam ede- ceklerdir. Şimdi, bana bir evet yahut bir hayırla cevap vermek İster misin? — Ben kal bir cevab istiyorum ve! kayılsız şartsız bir teslim taleb ediyo- rum..Ne diyeceksiniz?... Yamaşita — İyi. Şu halde, seot 22 de “Ateş kes” emri verilecektir. Ben, şehirde nizom ve asayişi temin et. mek için, muvokkaten, bin İngiliz Gi- keri tutmak İstiyorum. Muvafakat eder, misiniz?.. Perşival —— Evet... Yamaşita — Eğer bu şartlara harfi harfin risyet edilmezse, Jupon kuv vetleri bir an kaybetmiyecekier ve şeh re karşı umuml ve kati bir taorruza ge- çeceklerdir. Kısa bir sükür... Mülâket nihayet bulmuştu. Herkes, bu tarihi mülâkatın cereyan ettiği Ford fabrikasının küçü- cük bakkal dükkândan ayrılıp giti, Ortada, yalnız , gurup etmekte olan güneş kaldı: Etrafında, İntiramsız bir j sekilde sondolyalar duran masanın Ö zerinde ziyosmı gezdiriyordu. BE “Ere” Jepen kelimesi (kahraman ruh) demektir. Singapurun teslim olduğu, 11 şu bat günü, Tekyoda İmparatorun sara yına vermeden © evvelki meydanda yüz bin kişi toplanmıştı. On binlerce Japon bayrağı, geniş sitenin her taro- fında dalğalanıyordu. Milyonleree in- Banlar, sekaklero #ırlıyorlar, kefileler, daireler teşkil ediyorlardı. Bu umumi serlik aresmde, öparlör lar “Tenno" ordularının Singapuru el- dığına dair neşredilen hususi tebliği Tüyorlardı. Gazetelerin fevkalâde nüshalar el den «le geçiyordu. Paytakt, bütün ge ce zeferi tes'id edecekti, O sıralarda idi ki, paytahin pek kalabalık olan o büyük istasyonunda, küçük bir hödise cereyan eediyordu. Bu hâdise, umumi şenliği sekteye uğra tecak mahiyette de değil, bilâkis, ona #ahid olanların o özerinde, büyük bir tesir husule getirecek bir hel örrediyor du, Köolabalık, rıhtıma toplandı. Herkes banliyö trenine binmek istiyor ve bir- birini eziyordu. Birdenbire, ortade, bir durğunluk, bi öt urondı. Herkez, bir kenara çekiliyor, erkek ler şapkalarını çıkarıyorlar ve eğiliyor ardı. Teşekkül etmekte ön döirarin örtesinde, genç bir Japon piyoda as- keri duruyordu. Yara idi. Göğsünün Üzerinde, beyaz bir mendille örtülmüş uzunca bir Kutu asılmış bulunuyordu. Bir kadın, çocuğuna kutuyu göste Terek: — Erel Sus, sesini kes! Bir söz söy- leme!.. diyordu. l Eral Bu kelimenin Japonlar üzerin. deki tesiri mülhişi. oHarbden yereli dönen siker, boyunlarına astıkları, göğüsleri üzerinde - taşıdıkları kutuda, cephede vatan için ölen erkedaşların den birinin külünü getirirlerdi. ti, durup dinlenmeden tekrar edip du.) Hısonyahı AKsanr pota», Singapur nasıl o sukut etti Yazan: M. Rasim ÖZGEN külü vardı, Çocuk 'Ere” sözünü işitince, gözle- rini, eskerin göğsündeki kutuya dikdi ve başından kasketini çıkardı. Asker yürüdü ve trene bindi. Girei| İği kompartıman kalabalıktı. Onun gir diğini gören bütün yolcular, bir sör söylemeden ayağa kalktılar. Asker, bir! sıraya ulurdu. Ötekiler, oturmuyörlar, eyekta durtuyorardı ve gözlerini da © na dikmiş bulunuyorlardı. Bir kaç İstasyon sonra, yoralı esker kafktı ve trenden indi. O, ölü arkado- sının külünü, ebeveyninin eevine götü tüyordu. O külü ki, o haftolarca, aylar co, vehşi ormanlarda, ; hücumlarda, hattâ yoralı düştüğü zamanlarda, göğ sünden oyırmamış, muhafaza etmişti. Joponyaya, ne kadar çok, böyle küçücük kutular gelmişti. Bir Japon nefe: “Kalbimde, yeşil ve beyoz bir ha- hra vor. Bizi, her torafımızdon kuşa tan vahşi ormanın yeşili ve bir çok as- kerierin göğüslerinde taşıdıkları “Ere” nin beyazı.” diye yazıyordu. “Ere” geldiği zamon, ölen askerin Kırk üç sene evvel Japon. yada tek bir tüfek bile yapılmıyordu Uzakşark harbi, Japonyada &me lenin ve İşçinin hayat durumunu hiç değiştirmemiş, Tapon #sn3yiine de de er ufak bir değişiklik bile yapmamıştır. o denilebilir. Je ponlar savaş hazırlığına çok evvel başlamışlardır. Japon fabrikaları - nın çatılarına canavar düdükleri çoktan konmuş, Japon istihsali yıl Terdanberi on misline çıkarılmıştı Japonyada işçinin çalışma saatini 1s artırmağa ihtiyaç yoktur, zira hafta öne Tokyonun, Yökohamanın, Naga * xakinin. Oyakanın ve Kelönin sira fında, üzerinde hasır yelkenli ka » yıkların dolaştığı kanallarla birbi * rinden ayrılan mahallelerde her sa balı aynı imi a #snlanır; Tulum giymis, başları kasketji binlerce 1 mele; dumanlarını sabahın sislerine karıştıran büyük fabrikaların kaps. larındadır. Japon bayrağını selâmladıktan sonra olomatik (turların. dokuimo tesyühlarının önüne yerleşen yahut yüksek kratlara koşan bu disiplin H amelenin, vaktile pirinç samanile örgü ören, porslen vaxoların Üzeri ne İnce İşler işleyen. yelpâzelerin üzerine canlı renklerle resim ya pan sunutkâr fakat tembel amelenin torunları olduğuna kim inanabilir? Zira japon sanayii çok yenidir. Rus » Japon harbinden sonra, Ja * ponyanın Avrupanın” vasiliğinden kurtuldüğu andan başlar, 1889 da Japonya tüfeklerini bile Avrupadan alıyatılu, şimdi sirhiarını kendisi yapıyor, 1889 du Japonyada 767 fabrika vardı. İ9M de bu sayı 39 bine, 1938 de 112.000e çıktı, Japon- yada 1914 de 048.000 işçi çulışıyor. du, 1938 de 3,200.090, Bu yorulmu İste, bu yaralı İzpon askerinin boy- * yen kısa boylu işciler kilo ile satis — Yanna kadar mı? Bu kadar v-Jnundaki kutuda da, böyle bir ölünün)cilesi Ivatonına dönen kohraman ruh) un etrafına toplonırlar ve onu tokdiz © derler, İngilizler Molezyoda, Singopurdo sigin, bu kader çabuk meğlöb oldu? Çünkü, sanceği o ditinda bulunan askerlerin çoğu, bankonotla kiralar- mış kimselerdi. Bu renkli askerler, harb de sıkıştıkları zaman, silâhlarnı efen- dilerine çevirirlerdi; çünkü İngiliz «5- kerinin gerilerde, ikinci, hattâ üçüncü hatlarda İstirehet ettiğini korunduğunu görürlerdi. Halbuki, Japonlar, kendileri dövi- süyorlar ve yoralandıklan ve valanla rma döndükleri vakit, göğüsleri üze- rinde toşıdıkları kutularda, kahraman arkadaşlarının “Ere"lerini beraber ge tirirlerdi. Bünden dolayıdır ki, ne veh- $i ormanlar, ne bataklıklar, ne İngilir top, bomba ateşi onların gözlerini yıl dırmadı. Hepsi de, vazifelerini, hak- kiyle yap. İşte, bu harbden, onlar, ne mües- sir bir hatıra kazandıları Yeşil ve Beyoz!.. lan santler, tanesi 40 franga veriler bisikletler yapıyordu. Japonya yıllardanberi bütün dün yaya rakiptir, Bu rekabetin kuvvet Hi tarafı ucuzluktur, zayıf tarafı Je ponyada iptidal maddelerin yoklus Budur. Japonya iptidai madde kaynakla. rını ele geçirmeğe teşehbüs etmeden evvel muhtaç oldnğu ber şeyi ken- disi yapmağa kalkmış, Mapçuri şimal! Çin toprakları sayesinde kös mwür sıkınfısından — kurtulmuştur, Fakat demir, okatçuk ve hilhassa petrol ihtiyacı, bu rddelerin Is ponyadı terkip; yoliyle. yapılmasını rağmen, şiddetle kendini hissetli riyordu. Bugün Japonya Pasifikte eli rs geçirdiği topraklardan bu ihtiya cının mühim bir kısmını temin ele miş bulünüyor. Japonya lâtin harflerini kabul edecek Tokyo lisan ölimleri, Japonednm bundan sonra “Büyük Asya”n'n res mi Hisanı olmasını İstiyorlar, Japon Maarif Nazırı, bu Mimlers — Evet, olmalıdır; ams lisanımız çok karışıktır. Evvelâ, onu sadülete tirelim, Diyor, Manrif Nazırının bu fikri, Tapon- yada birçok taraftarlar temin etmis tir, Bunların arasında Romagi is mindeki edebiyat cemiyeti de vir dır. Bu cemiyet, “İşe latin harfleri. nin kabülü #e başlamak, ondan son Ta İngilizcenin yerine lâtin memle kellerinin dillerini geçirmek ve ?p- kot merhale merhale yürümek 4 » zamlar” diyor. Bu cemiyet azalarının fikrine gö. re, böylece “Kosğo” yani “Büyük Asya dili, doğacakmış. ... EEE —— aa Nakleden: Muzaffer ESEN si söylememişse hemen haber vere yim ki saşılacak deröcede güzelleş missiniz. — Güzelleşmis miyim, İste bu abii değil., Valer eskisi kadar e'rkin olmadığımı sanıyorum, Naime de 'â&tif bir sesle söze karıştı; — Sabri bey, rica ederim kızı - mr böyle şımartmayınız. Ümid manalı manalı güldü: — Böyle iki kelime ile ymara. ami sanmak, biraz ncele hüküm vermek olmaz mı acala? Sabrinin söz söylerken sesinde acı bir ahenk var: — Eski samimiyetimizden eksi len bir çok seyler var, galiba Ü- mid, O günlerden kalmış tatlı bir kaç hatırayı düşünsek üç kadar iyi alar, * Ümid düşünmeden çevveler ha rırlanmış gibi eovab verdi: — Evet, biraz ararsak bir Şey ler bulacağımı #znıyorum. — Arayasağım,., Çünkü ben; Küçük Üm'di eldden seviyordum, — Buzünkü Ümidi de seveceği Birl Ümid eserim, Gülümserkon çehresi : kızarıyor, saçları altmlanarak pa. rıldıyordu, Bu saçlar, çok uzum; cok sık, masallarilald sultanların saçları gibi sk ,İntc ve yunusak. tı, Ve her işık parçası bu saçlar. da krermir parıltılar yapıyordu. — Saçlarınız ve gözlerinizle pe rilerl sadırdığınızı biliyor musu - “uz”. — Çok iltifat eltiyersunuz sav. gili vasim. Sizinle daha çok konus ak İsterdim, Fakat, artık giyin. EE AR meye meeburum, Yufnız rien ele - rim, benden ayrılmadan. gilzel ya tmızdan, Sü'ünden de bahssüisir. — Boğazda demirli, Sü'ün ken üisnden beklediğim bitüm feda. Mörliği yaptı, Küçük fakat sağ. lam bir gemidir. — Beyaz ipek yelkenleri de .a? deği mi* Hem İnkâr etmeyiniz ki © Üznize sgılnea sular sakinleşir, dalgalar sakin bir haleeanla an. sak çırpınarak onan Raborfalarım öpmeye gelirler, Öyle değil v1? Üm'd ba sözleri söylerken sesi Sabri genç kiza uzun uzun bak tiktan sonra: — Evet, dedi, Doğru tahmin cüiyorsunuz, Hakikaten o gerine dalğa'ır wökün bulur, deniz hir cam rüküdetiyle subillere yasla - nır, Bal ayı seyahatmızda onu size vereceğim, Genç kızdan ayrıldddan serra, Sabri bir müddet tenhalaşmaya beş * | 23 TEMMUZ — 1942 İl a EAA ARS ULAĞ (Gazetemizin birinci saz oaşlık yanındaki tarib çerçevesini SW| #yerek gönderecek okuyu tiari mahiyedi haiz olmıyan halatı parasa meşrolamurğ, Evlenme teklifleri? ' * 25 yaşmda, miltenasip vöcuti tamiz va kibar, bültk atinde, fı ça bilen lise mesunti asü bir aile yüksek tahsil görmüş, Devlet meri ru veya subay bir bayla (oevlenmi istemektedir. (Sahire) remzine mü cant, * 24 yayında, uzunca boylu, çirkf olmıyan, orta tahsilli, bir sere e kocanmdan ayrılmış temiz (bir al kizı, hayatımı kazanmış, tahsil baya evlenmek iatamektedir, (15 Tü lay) remsine müşacast, Iş arıyanlar" # Sanat okulu Biezunuyum askefi likle gâkam yoktur. Öğleden son gecörin 10 una İmdar milesaçsğ malathanç ve fabliakalarda Te samlık arryorum, Mümcaat En s0 dakikada (Adliye muhabiri * Mühtelif orla okullarda Öğ! men'i yapmış, hususi birçok taleb yetiştirmiş, bi bay; ehven © Ücreti almanca ve riyaziye dersi © verm istemektedir, (İyi öğretir) o vem müracani, *Liseyi İyi daresa ile bitirmiş, kerlikie nlâkası olmıyan (bir gi tatilde herhangi bir işte çalışmak tamektedir. (A.R.A,) remzine mi cat, * Temiz bir aileye menmap, santi onuncu sınıfında bir genç; her türf yerde, çalışmak İçin iş aremaktadı! (Si) remzine mitracaat. * Ortaokum yeni bitirmiş düzgün hesabı seri bir genç; b gi bir müemsess, emlâk alım satın ve bilümum işlerde çalışmak (— &ste mektedir. (İş arıyan) remzine mf cant, * Liseden iyi derce is misun Askerlikle hiç bir alâkası Ol bir gnç tahsiline uygun oları mi veya oObuma bir yan iş aramaktadır, (IL'T.) remzine mi rucast, * Onuncu sınıfa geçen bir İse talı bösi herhangi bir müesseside müddetince çalışmak. istemektedi, (İ.G.E) remzins mliraenat, * Ortaokul talebelerine eylerimi nruştan, İngilizce deralei , (leg remsine müracaat. Müteferrik: * 4, 10, 12 yaşlarmda anamız & çocuğu eca va gündüz evde kalara! *Z va Bümuslu biz kez | ütü rdır, Beyoğlunda, İsti caddesinde 15 numaranın Ikinci ka tında Şefik Yasaya mürkcasi, & Aldurnız; Aşağıda remteleri yanlı olan “4 | kuyucularımızı» — onmlarını o gelen mektupları nrehanemizden (PAZAR ları hariç) hergün «abahinn öğleye küdne ve sami İT Jen sonra sidir ları e (A EM. 492) (AM) (A Ayla (A.T.A,)lAkhmet Teki (Bahar)(BV (B.LM.C) (Ciddi olalım 85) (Denis 4DAS D) CE. Urah (EO) (EL (P.N.S.) (Ger) (ilassas) (H.B,S3B (H.G. K> (Hülya) (CH. Önesi (EL 43) (Hepgen) (H. 480) (EN, 324 (Kaynak) (Küre D, #7) (Krsri saçi kadm) (LE (MTA) (MMC (MERAM CN) (NN, (Neni) (R.G.S) (Sami) KER 42 (ET,) (Sevgi) (ŞEKİP) (TAŞ (TELR.Z) (Tekcan) (Talim kim (OX.B) (Yedek denizci) (Yilmaz 6 (Zümrüt) TEE yan bahçede gezindi, gözleri he taralta Üm'di arıyordu. Nihayet « nu gecenin serinliğinden istila Ya ckmx bir gurubun orta yerin da gördü, Zarif delikanlılar etratımda si yah keleboller gibi dolaşiyorler biraz evseiki muvaffakiyetini teb rik ediyorlardı, Genç kızım hası hi tifçe üns eğildi, Mavi gözlerinin zi man zaman aldığı manalarda dinlediği seylerin hoşöna gittiğ onlasıkyordu. Na'mo hanm da bu zurubun İ gindeydi, Fakat Sabriyi görür gür mez gyrildk Ve genç diplomatın ye nna geldi, Sabri ihtiyar kadına: — Kırmız, dedi, gözlüler deni zinde yaman ve fettün bir kaptan o'mus, Tebrikçderim, Naime hanım, beyaz saçları si. tmda ve tatlı Bir gülürasöme ile v4 yvap verdi: — Yaman belki, fakat fettan ol. duğunu, j ver) yu a

Bu sayıdan diğer sayfalar: