22 Kasım 1934 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10

22 Kasım 1934 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. EĞLENCE BABA? Mini mini yavrusunun, bir de- fa olsun “Baba” demeyip hep “Anne,, demesi, Halim Beyim ca: nını sıkıyordu. Buna sebep te, her halde karısı idi,” Çünkü, çocuğu hiç mi hiç kucağına vermiyor, bo- yuna kendi kucağında ( tutarak “Hanimiş annesi, maşallah!” di - yordu. İçin için öfkelenen Halim Bey, günün birinde adamakıllı kızdı. karısına şöyle çıkıştı: — Çocuğun babasını tanıma - sr, bana “Baba” demesi zamı gelmedi mi daha, hanım? Zülfende Hanım, kocasının bu çıkışmasına karşı homurdan - dı: anı — Hayır, buna daha taham -- mül edemez. Hele biraz daha bü- ini meheğmin de! demek, hanım? — Öyle ya! Benim gibi güzel bir kadının annesi olduğunu öğ - rendikten sonra, senin gibi çirkin bir erkeğin babası olduğunu öğre- nince, ği kim bilir ne kadar üzülecek! “Sesle le Tehdit! Misafirleriyle birlikte otur - muş, dedikodu yapan Nazlı Ha - nımefendi, içeriden çocuklarının yaygarası arttıkça sinirleniyordu. ocuklar, şimdi de öyle kıyasıya bir ağlama tutturmuşlardı ki... “Hanımefendi, nihayet adama- kıllı sinirlenerek, mürebibyeyi ça- Zırdı: Le! ca ederim, susturun şu ço- Burada birbirimize söy - ' iz! cukları.. ediklerimizi işitemiyoru: — Çok uğraştım, hanımefen - di. Fakat, kavganın, yayğaranın, ağlamanın bir türlü önüne geçe medim! Bunun üzerine, Nazlı Hanıme- fendi iye dedi: önder onları bana da bir şarkı ieiğerici Mürebbiyeden şu cevabı aldı: o$şuna zahmet edeceksiniz, hanımefendi. Ben, onları bunun- la da tehdit ettim, lâkin bu tehdi- dim de tesirsiz kaldı! Bankadaki Para — Baba, bankaya para koy - ne demektir?... Sen paranı si Dz koyuyorsun? ocuğun babası içini çekti ve şu cevabı verdi: — Annen mütemadiyen alıp terziye ciro etsin, diye! — Bu yarı çıplak resim, sizinçocukluk resminiz demek. Böyle k mu? çekilmiş şimdiki resminiz yo ÇARE —— “Hayatta muvaffak olabilmek için bin bir çare,, isimli bir kitap neşrolunmuştu. Hayati Bey, bir ki- baktı. lerini kitabın kabından, daha doğ- rusu kabı üzerindeki yazıdan bir türlü ayıramıyordu: “Hayatta mu- vaffâk olabilmek için bin bir ça- , Hayatta muvaffak olmağı kim istemez? Herkes ister, Fakat, ih- timal hiç muvaffak olamadığı için Hayati Bey bunu herkesten fazla istiyendir. Muhakkak öyle, her - kesten fazla! O, hayatta muvaf - k olamayıp ta muvaffak olmak istiyenlerin başında gelir! Bu işi ahrete bırakmak niyetinde değil - dir! v Dolayısile, Hayati Bey, gözle - ri bu kitabın kabındaki: yazıda, bir müddet dalgın dalgın'durduk - tan sonra, kararını verdi. Kitaptan bir tane alacaktı. Fiati ne olursa — Uzağı görmek, uzağı gör - mek, bu fevkalâde ai — Bence, yakını mi da- ha iyi rağ Sini tahsildarı Dünya BesbedavaDönüyör! İskoçyalıların meşhur olduğunu cet var mı? Bu, binin dünyada bilinen bir ali Aşağı yukarı öyle! a h Şu bir kaç satırla bu cihete bir kere daha işaret (ettikten sonra, İskoç hasisliğine dair dilden dile dolaşan fıkralardan . birini dal anlatalım. an birinde, İskoçyaya bir elmiş, bir meydanın orta- sına Mi, A kurmuş. İskoç ço- cukları, bunun etrafına tolanmış- lar, devamlı dönüşü seyre dalmış- ar. Bu dönüş, o kadar hoşlarıma Ben, mukayese meraklısıym da! # km 2 kA ) im — Senin Mey Veste benzediğin muhakkak. Ya ben? Ben de Mailen Ditrihe Benzen? — Onun gibi erkek kıyafetinde gezerken, evet! F akat, soyunduğun zaman, annesine dahi si — Öyle mi?. olsun. Bu, onun için mühim rar, büyük bir fedakârlıktır. a kü, hasistir! Dükkâna girdi. Kitabı eline al- dı. Bir hayli evirdi, çevirdi. Fiatı elli kuruş!.. Az para değil. Bari bu parayı verdiğine göre, kitap i- şine yarıyacak bii Aman, elli ku- TUŞ min Bari tapçıya so: u en ilm) yarıyaca - ğından emin olabilir miyim? — Geçen gün salonda Cev - detle konuşurken, ük karde »- şim ne dese beğenirsin?" “Eğer olmasaydım, . Cev - det sez öperdi, dedi. — Sen,'ne dedin? — çık dışarı, dedim! gitmiş ki, beni e vin a Ve kalmı müddet sonra da adi e koşmuşlar, bir kısmı an- nelerinden, bir kısmı babaların - dan atlıkarıncaya binebilmek i - çin para koparmak o maksadiyle sızlanmağa başlamışlar. Tabii çocuklardan o hiç biri, üz bulamamış. Bunlardan birine babası sormuş: — Nasıl şey bu atlıkarınca? Çocuk, dili döndüğü kadar an- latmağa çalışmış. Baba, bir şey e m a Son Sür'at! Hâkim, kazaya sebep olmak - tan suçlu bir şoförü sorguya çeki- yordu. Bir aralık sordu: — Otomobili son süratle-sür - düğün doğru mu — Doğru, efendim! — Demek itiraf ediyorsun? — Evet, yalnız bir mazeretim var. Son süratle sürmemin sebe - ls. — Nedir? — Arkamdan gelen otomobil de çok süratli geliyordu. Eğer ben dığı âkıbete, uğrıyacaktı! benim oötomobilim Anası kızından daha genç ve güzelmiş, diyorlar! in tavsiye yollu, şu sözle- ri söyled — Ekin olabilirsiniz, efendim. Bu emsalsiz bir kitaptır. Herkes kapış kapış satın alıyor. m her- kesin işine yarıyor. ha- yatta muvaffak olabilmenin bü- tün çarelerini öğreniyor !- Kitapçı, sözlerini bitirir bitir - mez, Hayati Bey kitabı elinden bı- raktı; — Sahi! Bak, ben bu noktayı — Senin milyarder Rokfeller kadar paran ge ne yapar - dın? Bunu hiç düş — Ne diye Gi düşüneyim? Rokfeller, benim kadar parası olsa ne yapacağını düşünüyor anlamamış ve meraka kapılmış, ocuğunun elinden tutmuş, ikisi birden atlıkarıncanın bulunduğu yere gelmişler. aba, atlıkarıncanın dönmesi- ne uzun uzun bakmış. Bir taraftan da çocuğu “Ben atlıkarıncaya bi- nip dönmek istiyorum, baba!” di- ye sızlanıp düruyor. Nihayet babasından. para de- gil, cevap almış. o baba » nın verdiği cevap, — Oğlum, üstelik. Para verip te dönmekte mana Zaten | dünya dönüyor. Hem parayla de- gil, besbedava ! düşünmemiştim. İyi eşekkür ederim! Müşterinin kapıy# “. nu gören kitapçı, haj”” dan bakıyordu: — Nasıl? Kitabı maktan caydım! — Fakat, beni Hayati Bey, izah e tanım lerse gelsinler, ları terzileri tanın değil, tam yüz altmış yedi kilo geldim. Ml Yarabbi, ben müthiş mini şişman

Bu sayıdan diğer sayfalar: