December 25, 1934 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 5

December 25, 1934 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pie PEFRIKA No: ! İmparator Saris'i dinlememiş- enn mezarını açmağa gi- ti, — Bu ölünün ruhu seni boğa- ik, delikanlı! Sana acıyorum... Diye boğma — Mabel sözünü ne “ğe mec Beni, dan kei boğarak Kuril vak İN. atına binerek yıldırım gibi Yat, Snris, zabiti takib ediyordu. ştanlılardan iki mezarcı, zabite Tan) ım mezarmuı göstermişlerdi. Mezarcılarla e toprağı ğa başlamışlar, ir bir ii ig sin- acıklı manza- Adini zor tutuyordu. "ii müdafaa eden böyle bir vi i i yap- y başl bir şey düşünme. yanındaki “askerlerle Men bir oçk köpek getirt - iğ m toprak altında kok- e kurtlanmış cebedini kö- lerin önüne atmışlardır. İşSöpekler “*. Fakatbis lokma bile ye- Te geriye çekildiler. âris dayanamadı. Sindiği A > ilemi n > Köpekler kadar e iken mu? e eğin Genç zabit Sarisi ven Dpdreloii kr tat- tim, Köpekler yem | — Satraplarınm en feda- “olan bu adamı mezarında ol. yaba lm i ye (Tan)ın başma eğil —— (Tan) m göz- üz kapanmış gibiydi. Seni Sakesizler yiüseler Ki sa muktedir değildir. Fakat iz (Ahora) onun y.tini hâlâ geğitiyak, Şu kurt- ime Mek,“ İ lüyü e mezara koyub ömer wn oluyordu. y“ (Semra) nm dizinde Kii kinekderin e örme at. mışt.. mediler. i İk lezara koy: sadece setini sal- ye bu hadiseden sonra İs- nağa baş LER rk YAZAN: ISHAK FERDİ ender, birin hançerle öldüren Sarap, zilesine teslim Çimişti | Makedonya ordusu, şimal eyaletlerine giderken, iskender, çadır derilerini samanla doldurdu ve askerini nehirden geçirdi Mezardaki ölüyü “köpeklerin ağzma attıran hükümdar, sağlığında çeşi bare zdı? Sarise İranlılar, il sü ter er sonra İskendere iyice boyu: mişlerdi. Asılzadelerin see; ar istibdadına alışkın ruhları İsken- İskender bütün İran'ın meşru bir Yerime arr olarak tanınmıştı. İskender kısa bir müddet bilde oturduktan sonra dali nun başma geçti ve uzaktan uza- ğa Makedonyalılar ehli kal- kışan Bahterlerin üzerine yürü- iü, bü hi Bu h Kısa umnmuzumzuzu' Kurun'un edebi romanı: 13 HEMENEM Şehir UENUNMENMR| aberleri m Vie ERİN Ve e e İĞİ — İspirtel üç ay siiri yapılan — kon; oi pi ör, votka gibi iğ üç aylık bir istatistiğini yapmıştı temmuz, şiki eylül üç yında, idare fabrikaları il mr” na çalışan fabrikalar 1,694,782 litre- e ir in —— verinin aynı ayla ie çi KAĞITLAR — Löâlelide an Kadri adında bir adamın kızı Lüieiğeki arsa'ardan biri: k İmuştur, Zabıta tahi maktadır. $ BİR HIRSIZ YAKALANDI — Kendisine sucu süsü vererek Ein de Bayan Müzeyyenin evinde elbise vi l tirilmişlerdir. Bunlar Şilede na ay” kırı olarak ormanlardan ağaç bikini se suç halinde yakalanmış” . KARAKÖY KÖPRÜSÜ İÇİN — fena havalarda ve akıntınm $ KERESTECİLER 8 SEZ HALI ld İm — Eski Keres > z sini a de > gok sikmkie lal 4 sile doğru yazılması için bu Kısma düşen İnk , burada, çadırlarının | arazinin istimlâkine karar verilmiş ve tersinden tileileği yaptırdı ve i- | mal sahiblerivle Bai arasmda bir çini samanlarla doldurttu.. Üzer- | anlaşma yapılmış lerine tahtalar döşeterek, ordusu- il PENÇERE KAR ELER de bi i karş imizde bulunan kafeslerin ke | çizdi. pain bakam ee Şehir meclisinin e Dârâ' hur Satrab bu havalide bir tepe- ye sığınmıştır. İskender (Bess03)'u burada XBessos) çok gaddar, fakat gok zeki bir adamdı. Onu öldüre- memişti, İskender (sade) ie Dün Dârâ'nin ailesine gön- derdikten sonra, sar birlik- de şimal eyaletlerine Soğdiyana da vardı. tepesinde bir vu yaparak bura- ya Soğdiyan ol İskendere yal eğmemişti. '— Ben Dârâ'dan başka bir hükümdara kul olamam!, di- yordu. İskender bu kaleyi almak ve Satrabı diri olarak ele geçir - mek istedi. Ordusuyla dağm etra- fı sardı, fakat kale çok yüksek- teydi ae kuşlar bile güçlükle- şıkıyorlardı ia ğa bir heyet gönderdi ve “— Harb müsli ram olur- san, seni maiyetime alacağım!I. nat ve YK edersen alimi başıma geçiririm Dedi. Satrab ida şu cevabı verdi: aratorunuzun ve askerle- rinizin, Gage çıkabilecek kanad- ları var mı? Satrab, a ve onun el- çileriyle liye İskender bu babeti e kanı tutuştu.. Askeri başına top — Şu kaleye kibilacekleri birer 2vuç talan vereceğim. Makedonyalılar kendi mem leketlerinde de yüksek dağlara çıkmaya alışkın oldukları için, hü- söz verdiler ve tepeye e 20 ladılar. e: görüşülmüş, fakat bu kararı tatbik etmenin müşkülâtı Md tü. Evlerindeki harab kafesleri tamir ettir bu suretle mevcud kafesler. tedrici su - rettt ş olacaktır. ANTAKYADAKİ HÂDİSE — göre, (o Antakyadaki derin nefre! uyandırmıştır. vermekten kati surette menedilmiştir. Son hadise üzerine şehirde va v. için büyük bir istek başlamış son iki gün i yüzlerce Türk Sela giymiştir. $ YENİ ADLİYE SARAYI — e isi elektriğe kavuşmuşlardır. YANDAN CARKLI VAPUR. — Akay idaresi yandan çarklı ini kaldırılacaktır. 935 a ve sinde Akaya iki yeni ve si süratli v Di kei lâzım gelen tahsisat ie cel ; BİRİNCİ UMUMİ nikki — KUKUN 25 ikincikanun 19534 — mmm GÜL ÜSTÜNE GÜL KOKLAYANLAR Fakat bugün çıkacak olursa şa- şalayacağını anlıyordu. Zeyneb Ag ti pıyı çalamıyordu.. Kaldırm- da bir aşağı (bir yukarı dolaşı - yordu. Tesadüf ona yardım etti. Elinde bir sepetle Zeyneb geliyordu. Ay- gen ona doğru yürüdü. Kaldırım kenarında bir müddet konuştular.. Zeyneb sırf neazket olsun diye: — Yukarı gel de oturalım, de - i, Aygen yün paketini göstere - rek: — İşim var, bekliyorlar, dedi. Fakat çingografın karısı teklifi tekrar edince, Aygen bu tekrarm pek yarım ağız (o olduğunu gördü ve fırsatı kaçırmamak için en kabul etti.. Zeyneb özür diledi: yor, ortalık darmadağın. Anahtarla kapıyı açtı, oAygene yol verdi.. Evin içi tertemizdi.. Her taraf gül gibiydi... m İliçedei girince, oda- lardan birinde telâşlı bir hareket duyuldu.. Yatak çarşaflarında bir vücudun hışırtısı işidildi.. o Eller darma dağın duran saçları düzelt- Sonra Tekinin sesi, Aygeni ürpertti: stünün karısı cevab vermeden evvel biraz duraladı.. İçinden ona tutmak, surat etmek geliyor - du. Fakat Zeynebin önünde ka- Kadını şüphelendir- dr. en bir sesle, yan odadan hay - kırdı: — Bu ne tembbellik? Hâlâ mı uyku?. Zeyneb, dizlerine bir şey almış, ispanak ayrklıyordu.. Ona dön- dü: — Bacaklarından sürükleyib kaldırsana... Zeyneb gülümsedi, bir şey söy- lemedi.. Aygen kalktı, yatak odasınm kapısından başımı uzattı. “Oda yi şe fakat ya- Hilmi 'oros, Ke ni anne çi nik & üzere yola çıkmıştır. tanıyan tek bir ma ve İskender çobanla ko; — Bu km Sülkikn Bual kimse var mı? — Tepede Sükrü bir bölük muhafız askeri ve güzel kızı (Rok zan) dan başka bir şey yok. Ahali arka dağlara kaçtı. e hayretle çobanın yü - züne bakt — Güzel kızı mı dedin? vet.. Satrabın kızma Dârâ | Pİ bile âşık olmuştu. Hayatta ve tah- tında kalsaydı, onu alacaktı. kadar güzel demek ha..?! — Rokzanın karşısında gözleri de kalbi gibi erimiyen erkeğe ras- amadım İsland kendi kendine: — Rokzan... Rokzan... Diye mırıldanarak çadırma gir- di, Ma mi (Devamı r) İğim... , ce viz karyola her gün ilan ia pırıl pırıl parlıyordu. o Küçük bir masanın üstünde diş macunu, fır- çalar, kolonya şişeleri vardı. Tekin, dirseğine yaslanmış, ya- Yazan: Selâmi Izzet Kayacan Sonra pencerenin önüne gitti, dışarısını seyretmeğe © başladı.. sesleniyordu” — Çok muişin var?. Bugün so- kağa çıkamaz mısın?. Böyle bir iki havai sözden son- ra, paketini hes gitti. Tekin, saat li buçukta, Üstü - nün yatak odasına girdiği zaman, gururla göğsünü kabartıyordu.. İşte nihayet Aygene söz geçirtmiş- ti. İstediği olmuştu. en, kollarınm arasma bü- zülmüş ağlıyordu: — Sen beni sevmiyorsun.. Ha - yır, sevsen böyle davranmazdın .. emin et, beni sevdiğine, her za- man seveceğine yemin e! Tekin ona: — ike sin?. Çocuk mi Diyor, ıyor, öpüyor, vi gibi vi içir mi du. Fakat kadının bü hali hiç de hoşuna gitmemişti.. Bu gönül oyu- nunu ciddiye (Oalmasa aha iyi edecekti. Sevda, bir kaç günlük, birkaç saatlik zevk demekti. İstiki bale dair yemin ne için? Neye ya- #ardı?. o Her haldeo emindi. Sevdası uzun sürmiyecekti.. Aygen yaşlı siyah gözlerini Te- kinin gözlerine dil ğer ben çağırmasaydım, gelmiyecektin değil mi? . — İmam Gelmememe myıdı? Seni görmeden durabilir ir miyim?. Ve güneşin bütün ıslaklıkları kurutması gibi, göz yaşlarmı ku- rutan bir gü zi Bu sual karşısmda biraz durala- dı. İntihar ederdim, kendimi öl- dürürdüm diyemezdi ya... Bir şey ... Boynuna sarrİrp öptü, a sana sözümü din - leteceğime emindim, dedi. a Aygen, kanapeye uzanmış, çıp- lak ayağımı güneşe tutmuşu. > bel embel gerindi, sonra ürpe — Ya Üstün geliverirse? . Tekin omuz silkti: — Yok canım, nereden gele- cek! Bir yim le iri unut muş Li berabe talkta çıt me Her yer sü- kün dağı masa sâ- atinin işlemesi duyuluyordu.. Birdenbire doğruldu.. Kulak kabarttı.. Tekin gözlerini yarı aç- rı oturur bir vaziyet almış gülüm- Y > i siyordu. (Açık duran pencere - e Bai sğeti Eg senle; den, aydınlık güneş vuruy — Geli ordu. Tekin, eliyle st gel işareti verirken hızlı &e: — Hoş lik dedi, Aygen, ll çatmış, kinci ir yüz takmmağa çalışarak per - vaza dayanmış e bu. Tekin parmaklarmın uciyle bir öpücük gönderdi.. Aygen dayana- madı.. oBirikiadım ilerledi: n Zeynebin yerinde olsam sizi dünyada bu saatlere (Okadar uyutmam, dedi... Ve karyolanın yanına geldiği zaman usulca mırıldandı: — Bugün seni evde bekliyece - ki Ze ai e pera dinle - — Yok canımı. — Geliyor diyorum san Evet, merdivende bir gal sesi rdı.. -—— Kolayı var, hiç ses çıkarma. Tekin, soğuk kanlılıkla bunları söylerken, dışarıki İşimi bir a- esi ği duyu A saçını Sd danm içinde deli gibi dölüüimi ba ladı.. 5 ba Tekin ezuk ter döküyordu. Üstünün sesi duyuldu: — Neredesin Aygen?. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: