9 Ağustos 1936 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10

9 Ağustos 1936 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tekler: — Bu müze açılalı ne ka - dar zaman oluyor? © Müze direktörü Salâhattin Kantar: © — Dokuz yıl. diyerek söze aşladı. İlk açıldığı zaman he- — En çok nerede çıkan e - pe burada ekseriyeti teşkil İtenen malümat dahi vazıhan verilir, P — Hiç unutmam burasını aç - Heketine avdetinde Ber'in gaze- lerinde buranın terakkisi hrk- kında gayet önemli makaleler pe Halbuki şimdi gelip İzmir Vüzesinde Konuşan: Cahit U'ucenk bir görse öyle zannediyorum ki, hayretler içinde kalacaktır. Şimdi Trakya Genel ispekteri önem verilmiş, ve onun başkan- lığı idaresinde “İzmir ve hava- Tisi âsârı atika muhipler cemi - yeti, nin Iütufkâr vasıta ve çalışmalariyle fransızca, türk - çe müzeler rehberi Efes, Ber - gama ve bavalisi için küçük boyda broşürler çıkmıştır. Bun- lar kâfi derecede İzmir müze - sinin tanmmasına vesile olmuş- lardır. Çünkü İzmir müzesinin zengi olmasını ve ehemmiyet kazanmasını, civarında bulunan Efes, Bergama gibi kazılara borçludur. Buralardan çok kıy- metli âsâr çıkmaktadır. Mubhatabımı bu sual yağ - muru altında tuttuktan sonra bu susuşuma bir mana verir gi- bi yüzüme baktı. Bö de artık — Bu gazetecilerde hiç in- saf yok, dedi. Ee vx içinde sordum: — Ben de güni idim. Es- kiden Efe gazetesini çıkarır - dım, dedi. .».. Onunla müzenin zengin ban- çesinde sigara içiyor, dumanla- rı halka, halka bu tarihsel yu - vadan yükseklere uçuyordu. Gözlerimiz dumanlanmış, ku - laklarımız ileride elleri kopan, zesinin bahçesi arkeoloji, ve ta- rih devrinin eski geçmişlerini öğrenmek bakımından insanı çekiyor, cezbediyordu. Yer al - tında binlerce yıl kaldıktan son- ra çıkan bu eserler arasında lar kollarını bize doğru açmış- lardr. Hele Yunan tanrılarından CZeüs) ü tanrı, (Hermesi) arat- mıyacak kadar iri vücutlu adam lara tesadüf hiçten bile değildi. (Sonu 10 uncu sayfada) ıç 5 Pp) 2 —) in A Hallon iu (EDEBİ) Akisleri Geçen hafta şair Mehmet Selimin “Atletik bir üslüp,, a S7 olarak naklettiğim yi... kârm bir yeni şiir daha orta- ya koyduğunu görüyorum. mefhum olduğu göz önünde- dir. Şair Mehmet Selim bu defa, — mana itibarile ol- sun — bunun tamamen aksi hareket etmiş ve “Yor. gün, başlıklı bir şiir yazmıştır. pusu Ölümle hayat, o konuşurlar yari mr Yatan Saklı konuşmalarını dinler onların. , Fakat Mehmet Selimin, görünüşte halsiz bir manevi uzanışa delâlet eden şiiri, içerisinde ne gibi bir dina- mizm sakladığını hemen gös- Ş teriyor. Değil ölü Değil örtülü Pirinç karyolalı bir yatakta, Sere serpe, şekli girift hutle bu adam! Onun Fikri ve duygusu AYAKTA... Yorgun, sadece Yor...gun (Uyanış mecmuasından) se. z Necip Fazıl Kısakürek, noktaya dokunuyor ve diyor ki: “Düşündürücü (meseleler dan azdır. Demek ki Türk yazıcısına düşen vazife, da- valarının ibda cehdi yanına, okuyucusunun o doğurulması ve yetiştirilmesi hamlesini de ilâve etmektir.,, © — Necip Fazıl, düşündürücü meselelerle meşgul okuyucu- larının yetiştirilmesini mev- zuu bahsederken her halde onların tahsillerini tamamla- mağı düşünmüyor. O, kendi davasının anla- şılması hususunu endişe ile yazıyor ki, bu eğer yeni ve derin bir dava ise, elbette ki karşısındakileri alıştırmak ye yetiştirmek zoruna katla- hacaktır, Necibin kastettiği bu olsa Kendi derin endişesinin sonra şu mütaleayı yürütü- yor: “Bu havadisi Journal de Yeni Adam, bu satırlarla söylemek istediğini yalnız bir misale hasretmişse, her halde fazla yeri olmadığındandır, Talihe bakımız ki, burada bi- zim de yerimiz tükendi. Fa- kat mesele bütün ehemmiye- tile malümdur. ye. virmedi. Fransız Greta Garbosu “Fransız Greta Garbö'su” taşıyan bu kontes henüz sinema artisti olmâdah evvel bir gün Amerikan acir biri gazeteler kendisinden “Fran - sız Greta Garbo'su,, diye bah - setmişlerdir. Pariste kendisile görüşen bir gazeteciye kontes de Maig- ret. macerasını-şöyle anlatıyor: “Hollywood'a elimde “silâh olarak yalnız Parisli olmak gu- şikâyeti olmıyan, paraya, şöh » $ ç iy bir genç kadın bu teklif karşi - sında düşünüyor: — Sinema bana ne temin €- decek? diyor. Param var. Şöh- retim var.. Aşk cihetinden şi » kâyetim yok... Fakat, biraz daha düşünün- ce aklına bir şey geliyor; — Macera! Evet, genç kontesin haya - t » Hol « Iywood'dan Bile? Parise ka - dar gelen bu Amerikalı ona is tediği kadar macera vaadeden bir teklifte bulunmaktadır. Ni- gin kabul etmesin? Kontes sinema artisti olma- ğı kabul ediyor ve Amerikaya bir muvaffakiyet kazanmış ve ayyy yy * Greta Garbo hiç kimseye imza vermez. * Marta Eggerth meşhur Pe Tonyalı tenor Jan Kiepura ile evlidir. * Marianne Möpbe meşhur vel evlendikten sonra film çe » Me e, & kâfi geleceğini düşünüyordum. Pek de aldanmış değildim. * Çünkü: Hollywood'a" geleli he- nüz altı ay olmamıştı; Beni en ık ködin olarak ilân öttiler. Fakat bundan'memnun ol - « duğumu zannetmeyin. Çünkü Hollywood'a yeni gelenlerin ka zandığı şöhret eskileri çileden çıkarır. Hemen sizi kıskanma - ya başlarlar. Beni kimlerin kıs- h > vE cihetten de faydalı o olmuştu: Şöhretim ilk olarak bu şekilde başladı, diyebilirim. ŞŞöhretimi temin eden şey - lerden ikincisi de mücevherleri- min çalınması oldu. Bu vak'a Hollywood'u velveleye verdi. Marlene o Dietrich'le Miryam Hopkins, yenisini alıncaya ka - dar, bâna bir iki gün kendi mü- cevherlerini verdiler. Fakat beni asıl kızdıran bir hâdise oldu. Bir gazete bir gün; resmi mi de basarak, şöyle bir haber verdi: “Sirk artistlerinden Liv de Bu haber tamamile asılsız - dır. Hele bana “sirk artisti, denilmesi o ei canımı sık - mak ayıp olur. Sinema dünyasında en şık kadın olarak ilân edilmem bir “ . .Şörli beşiz'leri kıskanıyor Kanadalı beşizler meşhur - dur. Birden ve ayni dünyaya gelen bu beş kardeş şimdi iki yaşında bulunuyorlar. Onlara bir film çevirtmek bile düşünüldü ve hemen alıp Holly © wood'a götürdüler. Burada beşizler bir film çe - virdi. Fakat, beşizlerin sinema dün. 'Temply i heyecana düşürdü: Artık kendisinin papucu da- ma mı atılıyordu? Küçük artist bunu merak et- miş ve sinema müdürüne sor - muş: — Bu çocuklar burada başka "film çevirecekler mi? Veriken cevap kendisini tesi i Fransaya ak sedince yüzlerce telgraf aldım ve yüzlerce cevap yazdım: Ha- berin yalan olduğunu kendile Hollywood o nedir? Hollywood neresidir? Bunu - ikin ir Amerikada Fakat Hollywood nedir? Bu sual artistlerden bir çoğuna s0- rulmuştur. Alınan cevaplar da şunlardır: Harpo Marks:“Hollywood bir portakal bahçesidir, Yalnız, et- rafını çit yerine işsiz adamlar çevirir.,, Varner Bakster: “Holly - rine Di bana tekrar ru bulmadım: Büsbütün rezalet çıkacaktı... Bundan sonra filmleri çevir- dim. Ancak © zaman kendi ken- dime Hollywood'da bir sevgi temin edebildim. > Filmlerimde çok muvaffak i olduğumu söylüyorlardı “Fran- $ız Greta Garbo'su,, ismini de O zaman aldım. , N Yalnız, Hollywood'dan ay « ; rılacağım sırada yine canımı $i- kan bir şey oldu: Çelik kralı ünvanmı taşıyan bir milyarder- le bilmem ne preris bana izdi « vaç teklifinde bulundular. Fa başka şey alâkadar etmiyordu.,, Ayyy ge gg Aya Rembrandt sinemada Meşhur adamların birer bi » Ter sinemaya çıkmaları devam ediyor. Şimdi oh dokuzuncu as- rn büyük ressamlarından Rem- brandt'ın hayatı filme alınıyor. Filmde ressam rolünü meş - hur artist Charles Laughton (Çariz Laftın) almaktadır. Filmde, ressamın Amster » damda bozulmadan muhafaza edilen atelyesinin ayni yapıl - mıştır. imece iie e kmnl her şeyin olabileceği bir yer - dir.,,. Gras Mur: “Cehennemdir.?” Mey West: “Kadının söy - Tediklerinin ciddiye alınmadığı yerdir.,, Şörli Templ: yan memlekettir.,,, “Kar yağmı -

Bu sayıdan diğer sayfalar: