24 Haziran 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 2

24 Haziran 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ E TEPEDELEN 'ALİ PAŞA « VASİLİKİ” Kırkbeş bin beşyüzlük doksan bin kese! Bre ben bunları kolay kolay kaptırır Killiyelin lelrikası : 43 Ali Paşanın açtığı sandık zına beraber Elmas İnci ile si melenmişti, Fanüsun şavkı vur- dukça Elmaslar yılbırdayıp ya- nıyordu. Ali Paşa bir iki sandık daha açmıştı, bunlarda — irili ufaklı cins cins altınlar vardı. Mehmet Paşa az daha: — Amarnrı Sultanım, vet senden, senin çoktan ra- kulukölesi - olmağa iayız! Diye haykıracaktı, kendini zor zaptetti, nasılolsa şu hazne- ler Hurşit Paşanım eline geçe- cek değil miydi? Tepedelenli Hurşit Paşanın es- ki kethüdasının gözlerine bakı- yordu: — Burada kaç milyon kuruş var biliyor musun? Dedi, sordu, eh... Mehmet Paşa şöye böyle beş on milyon tahminediyordu: — Hâşa!. .. tahmin bizim ne haddimiz sultanım! Cevabını verdi, Ali Paşa kü- çük Mavi gözlerini açarak ta- mamladı: —Tam kırkbeş milyon ku- ruşl... Mehmet Paşa korkuyu - filan unutarak geri geri çekilip hay- kırdı: — Kırkbeş milyon mu? bi- nerlik: kırkbeş bin, beşeryüz- lük; doksanbin keset,. . — Öyle iyi tahminettiniz, ben bunları dün akşama kadar bu- — raya taşıttım, anladınız mı? ha- ni belki işitmişsinizdi! — Ali Paşa haznelerini Yanya gölüne attırdı, atılan yeri bilen Çingeneleri de boğdurdu, derler ya... inanmayın, yalandır, işte haznelerim önünüzde duruyor. Elçiler: — Haşâ... haşa â. .. Mürüv- diye mırıldandılar, Tepedelenli| - altın sandıklarından - birine bir tekme vurdu, gürrr... sarı al- tınlar taşların üzerine akıp kü- melendi: —Bire ben bunları kolay ko- lay adama kaptırırmıyım? — Ya- nya kalesi gibi bunlar da Ali ile beraber tozatoprağa karışıp gidecektir. Hurşit Paşa eğer beni mecbur ederse. .. Mehmet Paşa yerde öbeklenen sakran sarısı altınla- ra içini çekerek murıldandı; —İşşallah uzlaşılır Sultanım. Tepedelenli bütün yapmak istediği te'sirleri yapmıştı. Bu- günden sonra: — aman hazne- ler gidecek! diye Hurşit Paşa yerinden bile kımıldayamazdı. Tabii Elçiler orduya döndük- Jeri zaman iki gözlerile gördük- lerini ballandıraraktan anlata- caklar, Hurşit Paşanın gözleri- ni dört açacaklardı. 'Tepedelenli hem kendini hem de her ihtimâle karşı Hurşit Pa-. şanın eline geçen Diş Kaleyi kurtarmak niyetindeydi. — Şimdi buyurun tekrar Ce- phâneliğe gidelim. Dedi: gitmeden evel cepleri- — ni kuşaklarını istedikleri kadar altın ve Elmasla doldurmaları- mı da söyledi, cennetlik canlar aslâ nâzetmediler, öyle değilmi ama? böylesine Baykuş kısmeti insan oğlu dediklerinin ayağı- na her zaman kendiliğinden dü- şer gelir miydi? Cepleri dolasıya kadar altın- elmas aldılar, sonra gene o kor- kunç Cephâneliğe gittiler. Eli yanar Meşaleli Selim ba- Tut varilleri karşısında halâ Put gibi duruyordu. Ali Paşa avanak Elçilere son Can Kulağı ile dinleyiniz, Efen- dinize herşeyi açık söyleyiniz. Kahpece ele geçirdiği Diş Ka- leyi eğer yirmidört saata kadar| boşaltıp bana geriye vermez se: — Vallah ve şıllâ: Cephâneye mıygun ? AYHAN dar Paşa kadar cesareti yok mu sanıyorsunuz? Ben işte şimdiden Cephaneyi atıyorum, ne Hurşide ne bana.. Herşey: verip alan Allaha! Ali Paşa belindeki koca kubu- ru çekmiş çatırradak Tetigini açıp kurmuştu. Tetiği çektiği gibi: — Bovvv... hep birden bin parça olup gide- ceklerdi. Elçi Mehmet Paşa ile arka- daşları kapıya doğru atılıp kaç- mak istediler, ne mümkün? Ko- ca Fehim bir kulaç yatağanını sıyırmış Geçiti tutmuştu, dişle- rini gıcırdatıyordu. Hele yarabbi : Ali Paşa- nn gülerekten “Piştovunu” ye- rine soktuğunu gördüler: — A be canım, canmız ne ka- dar tatlıymış! eğer Elçi olma- saydınız ben buradan sağ çıkarmazdım. Haydi gidiniz, Efendinize söy-) leyiniz, Diş Kaleyi — boşaltsın, İstanbuldan af fermanımı getir- te bilirse Kaleleri haznelerimle kendi eline teslimedeceğimi de söyleyiniz ben Anadolunun bir Kaşabasına çekilip ömrümün sonuna kadar devlete duâ ede- im. Haydi Allah oğrunuzu açık- etsin! Artık gu Cehennemeden kur-| tuluyorlardı ha? Elçiler birer| birer Paşanın elinieteğini öptü- ler. Barut Mahzeninden kurtu- lacaklarına inanamıyasıları ge- liyordu. Ali Paşa Mahzende kalmıştı, Fehim ohlların gözlerini tekrar bağladı, aralarına girdi, tıpkı yeder gibi götürüyordu. Taş merdivenleri çıkarlarken yine Tepedelenlinin kalın sesi- ni işittiler o: — Yirmi dört saat mühletim var unutmayın hal. .. Diye artlarından sesleniyor-! duü. Elçiler serasker Hurşit Paşa| karargâhma döndükleri zaman Paşayı sofra başında paça yer-| ken buldular. Hurşit Paşa yalnızdı, dört kaşlı Vezir iç oğlanları hismeti- ne bakıyorlardı. Mehmet Pa: nın Gtağa girdiğini görünce ö nündeki paça lengerini - iteliye- rek merak içinde sördu: — Tez göyle Mehmet, artık Toskalık Valiliğini istemiyor ya? Kaleyi teslimedecek mi? Hurşit Paşanın silahtarı Kaptancısı cevap verdiler: Bitmedi ile —— Ka nda Ecspanmyada Yeni meclis Hükümette tadilât yapılıyor A, Paris, 23 (ALA) — İspanyâ baş- vekili M. Primo dö Rivera Ekselsiyor gezetesi mubabirinden birine şu be- | yanatta bulunmuştar? Dört yüz aza dan mürekkep olan yeni meclis hazi ran nihayetinde toplanacaktır. Hükümet meclise yeni bir esast kanun Jayihası teklif edecektir. Bu layiba kadın ve | erkeklere reyi den hakkını tekrar ver- mektedir. Meclis yalmız teşrii kuvveti haiz olacaktır. İerat kuvvet kendisine ait değildir. Kraldan ve kırk kadar azadan müteşekkil bir kırallık şörası Ihdas edilecektir. Bu şöra meclise değil fakat kendisine karşı ” mes'ul nazırlar tayin adex Roos yakayı kurtardı Besanson: 92 (CA.A) — Cinağet mahkemesi devletin emniyet ve se- lâmetini tehlikeye düşürecek —mahi- yette gizli tertibat ve muhtariyet lebinde tahrikât» yâpeakla — maznun Valkss Roos w beraat ettirmiştir. Muhakeme asnasında Roos — muühta- ziyet ve iftirek taraftarlıklarının bir | birile telifi kabil ölmadığım kar'ti sürette beyan ve Fransaya sadakatini teyit ermiştir. Celsede hazır bulunan liler b u | Tihat lehine | Marsilya Emgilterede İçki yasağı Bu yüzden kabinede ihtilâf çıktı Londra, 22 (A-A) Deyli mey- Tin siyast muhabiri içki memnu- iyeti mesclesi hakkında kabinede bir Yhtilâf zuhur ettigini haber almıştır. M. snovdeni n den gayet nüfuzlu bir sosyalist gru bu meseleyi ariz ve amik tetkik için derhal bir komisyonun teş- kilini musırrane talep etmektedir. Dahiliye nazırı M. Çiymes ise İngiliz Milletini - içki kullanmak- tan — menetmek daha mühim ve müstacel işlerin meselesinden başarılması lazım olduğu muta- lansındadır. üzzarın ekserisi ayni fikirdedirler. Başvekil Amerikaya git- miyecek mi? Londra, 229 * AA Meyil gazetesinin Nevyork mu- habiri M.Makdonaldın Müttehidet Amerika Reişi Cümhurunun bu 'e zarfında Ziyaret edemiyece- »— Deyli galiba gelecek sere vukt gını M Hoovcre bildirdigini almiştır. M. Macdonald un muhtelif hü- kümetler tarafından — tahdidi tes- bir vukvunu beklemekte olduğu ve ancak bu teşebbüsten sonra Ame- kat'i teşebbüs rika seyahatını tünmaktadır. Kendisi Washington- Ta edecegi Zanno- da Ayni mes'ele hakkında müçte- miai Amerika hariciye nazırı ile müdavelei efkârda bulunacaktır. Diğer taraftan Amerikanın Belçi- ka sefiri M. Gipsonun Londrada ki Amerika sefiri ile görüşmek üzre gelecek halta şehri mez- küra gideceği istihbar olunmak- tadır. Bir kaç Fransız İngiliz, —Amerikan, ve Japon mütehassısı tarafından tahdidi teslihaç mes'e- n dahil, lesinin hallini imk e ge- Pürecek bir formül bulmak üzre bir konlerans akdolunacağı söy lenmektedir. _üâayiüaîık.. İllâfın aleyhinde bulunulanyacak Paris, 29 (A-A.) — Dahiliye nazıtı eski muharipler - famına kendisini ziyarete gelen hey'ete börçir hakkındaki itilâfların tas- tiki - aleyhinde istedikleri — nümayişin meclisinin bu sabahki mucibince olduğunu tekrar beyan etmiştir. Amerikayı protesto Washington, 22 (A A.) — Fransa sefiri M. Clöudel hariciye nazıtı N:. Stimsona — verdiği bir notada yeni gümrük — tarifeleri hakkındaki — teklillerden - dolayi protestoda bulunmuştur. Ispanya kralı Bardo, 22 ÇA.A.) — Londra- ya gitmekte olan İspanya kralı Botdoya gelmiştir. Enstitü Paris: 22 ( Beynel- milel bukuku amme enstitüsü se- nelik içtimamı bir çok Avropa ve Amerikalı Alimler hazır oldu- ga halde akdetmiştir. 22 saaflık uçuş Paris, 29 (AA) — Bahriye kolağalarından Berr ile pilot Hi- ve teksiz memuru — Oucusl ile Cezayir arasında gidip gelme sür'ar ve mesale rekorünu kırmağa - teşebbtis için 22 saatlık bir uçuş yapmak üzre ng Timanından bir de- yarın — yapmak Nazırlar kararı memnu erel |(Bu güneş ne zaman doğacak' Hırvat çizmesinin sı | Muhakhak ki ; dilber Avust k boğaz ettiği millet bir Muslafa Kemal istiyor... aryanın vücudu nasır elli Hırvatların tazyikinden çok müleessirdir - Bu güzel ut her gün bir parçe da'a soluyor, her gün bir parça daha fazla han kaybediyor Viyana, 20 Mayıs (Milliyet). Viyanada, en müşkülpesent zevkleri bile tatmin, edecek ka- dar ince bir zarafeti san'atla| süslenmiş büyük dükkânlardan birindeyim. Camekânlar birer meşheri nefais, satıcılar şuh ve dilber, daha kapıdan * girerken İçok medeni bir terbiye ile karşı- laşıyorsunuz. Ortalık ağarnıştı. Akşamın geniş camlardan sokulan alaca| karanlığı dükkânm içinde tavan dan ve duvarlardan dökülen e- lektrik ziyalarının alevleriyle| tütuşuyor, saticı kızların kıvrak ve şakrak sesleri bu ziya ve göl ge şehrayini arasından birer ha- vai fişenk.gibi yükseliyordu. Dükkânın sahibi bir kadındı. Vakıa pek yaşlı görünmüyordu, |fakat kirti bilir kaç senedenberi bu dört duvar arasında hayat ile boğuşmaktan gözlerinin bakışı- na bir tokluk gelmişti. Yorulmak bilmiyen bir tala- katla bana mallarını beğendir- meğe çalışıyordu: —— Bakmız efendim, bu ne ka- dar şik! — Bu çeşitleri başka dükkân da bulamazsınız efendim! — Firmamız yüz seneliktir. Bizi bütün dünya tanır.... Ve ben, zevkimden ziyade ke seme uygün bulmadığım bu mal lar karşısmda'yüzümü buruş- turdukça, o, dolaplardan başka , mallar çıkartıyor, bütün — dük- kânın mevcuduna önünde bir ge çit resmi yaptırıyordu. Camlı tezgâhm üstü bir zarafet sergi- si olmuştu. Artık ikimizden bi- rinin mağlüp olması zamanı gel mişti. Ben bu malları çok paha- ı bulduğumu, kendi memleke-| timde bunları daha ucuz alabile- |ceğimi söyledim. Viyananın pa |halılığı o kadar malâm bir şeydi ki satıcı kadırı ilk önce durakla- dr; Viyanada yapılan malların en pahali satıldığı memleketin bizzat Viyana şehri olduğunu o da biliyordu. Ancak yüz senelik bir firmanm şöhretini bir yaban cı müşterinin iki satırlık mantı- ğaına kurban Yeremezdi, derhal mukabele eti — Mümkün değil efendim.. . Biz bu malları başka memleket- lere göndermeyiz ki. .. Hep ge- lirler dükkânımızdan alırlar.Siz Amerikalı mısınız? — Hayır, Türküm! — Türk mü? Elinde tuttuğu bir çanta bilâ ihtiyar camlı tezgâha düştü, du- daklarının üstünden bir raşe geçtiğini gördüm, gözlerinin i- çinde bir şimşek çaktı, yüzünde |bir alev tutuşur gibi oldu ve öl- çüsünü muhafaza edemediği bir sesle haykırdı — Evet Mösyö, siz dünyanın Jen büyük, ama en büyük mille- tisiniz, buna hiç şüphe etmeyi- niz.... Satıcı kızlar susmuşlardı.Her |keste bir dua dinliyen dindarlar |hali vardi. Dükkâncı kadın, iki dakika evef bana mallarını be- ğendirmek için sahte tavurlar takman kadın değildi. Dükkânı- nı unutmuş mallarını unutmuş, benim bir müşteri olduğumu u- nutmuştu. Hayran bir inkişaf ile açılan yüzünde dalga dalga ıztırap' dölaşıyordu. O — şimdi, |yarası kanamağa başlayan bir İni görebilirsiniz. bahtıyız. ... Biz her — şeyimizi kaybettik, siz hep kazandınız. Satıcı kadını bu kadar acı bir feryat ile haykırtan yarayı gör- memek mümkün mü? Harbı Umuminin zalim neticeleri bu kadının yüzünde bir kitap gibi okunuyordu. Bu kadın üç asır- lık, bir medeniyetiri himmetiyle imar edilmiş mukaddes ve zen- gin toptakları bir sürü domuz çobanlarına çiğneten siyasi ih- tirasların adeta yüzüne tüki yordu. Her Avusturyalının se- sinde bu hıçkıriğı duyabilir, her bu Koskocaman bir medeniyet, bütün serveti ir- faniyle, bütün asaleti cfkâriyle tıpkı hayvanat - bahçelerindeki arslanlar gibi demir bir kafes içine konulmuş, eli sopalı iki üç çobanla ayağr çarıklı üç beş, Hırvat bu arslanın - iztırabiyle eğleniyordu. Ben bu satıcı kadı- nım matemli sesini, babalarının evinden aşırılarak zengin konak lara satılan Kafkasya esirlerinin yanık şarkılarına benzettim.Bü tün Avusturyada hürriyeti sa- tılmış Çerkes cariyelerin hüznü mütevekkili vardı. Dükkâncı kadın gözlerini göz lerimin içinde dikmiş, yüzü giz- Hi bir pençenin tazzikryle sanki sıkışmıştı. Bir aralık üstündeki kâbusu dağıtmağa çalışıyor gibi elleriyle bir hayali kovdu ve bu. sefer anlattığı şeylerden hüküm| çıkarmağa uğraşan bir tarih ho- cası gibi vekar ve sükünetle; — Siz kazandınız, dedi, çün- kü sizde bir Mustafa Kemal var. Ve derhal ilâve etti: — O, bir Napolyondur! Bunu söylerken medent bir terbiyenin hiç şaşmayan bir iti- yadı ile vücudu öne doğru eğil- di: Gazinin yadı bülendini de- rin ve mütevazı bir baş inhina- siyle selâmladı. Kurtuluş yolla- rında dolaşan mahküm ve muz- tarip bir insanın bir halâskâtı hörmet ve iştiyak ile selâmlama sındaki ulviyeti anlamak için bu satıcı kadının, düa eder gibi bir huşu ile, başını eğdiğini görmek kâfidir. — Evet o bir. Napolyondur. Fakat Türkün Napolyomu Fran sızın - Napolyonunu da - geçti; çünkü Fransızm Napolyonunu esir eden devletleri sizin Napol- yonunuz denize döktü. Onun i- çin siz hep kazandınız.., Ah bizim de bir Napolyonumuz ol- sal.. Bu sözlerde bütün Avustur- n ifadei tazallümü vardı ve ün Avusturya, yavruları koy) nundan çalman bir dişi arslan gibi demir kafesinin içinde bu kafesin çenberlerini kıracak ha- lâskârı bekliyor, bütün gözler ufuklardan bir Gazi güneşinin doğmasını gözetliyor. .. Bu el ne zaman gelecek, bu güneş ne zaman doğacak? Belli değil... Yalnız şurası muhak- kak ki bu dilber Avusturyanın vücudu - nasır elli hoyratların tazzikımdan çok müteessirdir; b ugüzel vücut her gün bir par- İça daha soluyor, her gün bir |parça dah fazla — kaybediyor. |Eğer beklenilen Napolyon ya- |kında gelmezse Avusturya çok fena günlerle karşılaşabilir; bu almın insan, ön senedenberi inleyen bir Avusturya — vatandaşı idi. Gözlerinin bakışımı bir ifadei ma başr gövsünün üstüne düştü ve için için hıçkırıyor gibi bir ses- |le: | |günkü cali ve muvakkat haya- tın akibetini iyi görmiyenler ek- tem kaplamıştı. Çok geçmeden| Sik değildir. Matemini göster- vücuduna bir rehavet geldi, bo-| memeğe çalışan bu cilâlr tebes- ynu bir kırık dal gibi büküldü,| süm daha çok süremez, bu te- bessümln arkasında bir hıçkı- |rık tufanı gizlendiğini görmek için ufak bir tetebbu kâAfidir. — Evet Mösyö, dedi, slz dün |yanm hem en büyük hem en bah | dup Ben Viyanadan bu eza ile ayrıl- Şeç Yera'mek BK ENNAİĞN | karadaki Kina mekubu Yeni safh WT ueiu;ırl;ı.yıamhr Atina, 21 ( Milliyet ) — An- Yunan sefiri M. Papa aleyhine — buradaki — gazetelerin neştiyatı devam edip — gidiyor. Tabit Mübadele mürahhası M Diyamandopulos aleyhinde de bu Neşriyat yapılıyor. Bu şiddetli neşri- yat en ziyade hükümete mensup gazeteler tarafından yapılıyor. Bilhassa nim resmt Hestia ga- zetesi bu hususta pek - şiddetli gidiyor. Bu gazete sabık hariciye nazırı M. Mihalakopolosun gaze- tesidir Bu gazete M. Papa - ile Diya- mandopulosu pek yakın akrabar: n bir takım kimselerin Türk tebası olduğunu yazarak bunla- tın menaflini temin için çalıştık- larını iddia ediyorlar. Yalnız Eleftron Vima gazetesi bu her iki edememekle diplomatı — müdafan beraber bu hücum- ları pek şiddetli bulduğunu 'söy- liyerek M. Papa ve Diyâmando- yaki olan hücum- ların netice itibarile Yunan me- nafiine — dokunacağını — yazıyor. Türk - Yunan müzakeratı mese- lesinde ise Yunan — matbuatı M. Venizelosu tesir altında bırak- mak için bir çok şeyler yazı- yorlar. " Ankaradaki verilecek talimatın ne olduğunu bürada hemen hemen biç kimse bilmiyor. Bu —hususta alâkadar- Tar arasında ihtilaf olduğu söy- leniyor. Estanbuldan gelmiş olan Hum muhacirleri namına bir bey'et dün M. Venizelosu ziyaret etti. Bu heyet başvekile ve fırka reislerine birer muhtıra da birak- mışlar. Bunlar hükümetten son derece azim göstermesini Istiyor: lar. Daha ileri giderek netide itibarile M. Papa ve Diyamando- polosun tebdilini İstiyorlar. Bunu zimnen anlatıyorlar. pulosa — karşi Yunan — sefirine Bu hey'et reisi cumhur tara:- fından da kabul edildi. Verdik leri hürada Yunan emlâkine vaziyet edilmesi, tekastan İstisna edilmiş olan emlâk listesine rla- yet edilmediğini etabli - olanlara vesikaları verilmediğini, bunlara izdivaç vesikası da verilmediğini ileri sürüyorlar. Şimdiye küdar M. Venizelosun bukabil tesirat altında kalacağına dalr ortada bir alamet görülmedi. Yapılan bu tezyik çok kuvyet. lidir. Onun için başvekilin şim- diden sonra bu teşebbüsata ne dereceye kadar ehemmiyet vere- ceği anlaşılacaktır. M Papaya verilecek — talimatın, — dediğimiz gibi, mahiyeti meçhuldur. Sefir le Mübadele komisyonu mürahhası aleyhine - yaPılan hü- cumlar -derhal kesilecek — gibi değildir. Mektuba nihayet verirken şu nu söylemekten kendimizi alamı- yoruz : Vaziyeti kurtarmak - için M. Venizelosun bütün bunlara mu- kavemet etmesinden başk çare yoktar. Cenevre mesal konferansı Cenevre, 32 (AA) — Mezal konferensi müzakerata nihayet vere meden evel Çin murahhası M. Çou söz alarak Çindeki imtiyazlı mınta- kalarda beynelmilel içemat kanunla- n tatbikini istemiş, buteklif üzerine hararetli bir münakaşa cereyan et miştir. Fransa murahhası M. Arthur Fontaine Çinlilerin sulh ve müsa- lemet dairesinde terakkisine ve in- kişafına gösterdiği alakayı teyit eyle- mekle berabar siyast bir mahiyeti haiz olan bu mesele hakkında hükü- meti namma bazi İhürazi kaytler dermeyan etmiştir. M Çunun tek- fi iki defz reye könmüş ise de Taklibi hükümel .davası Daramın nakzen rüyeline başlattdı. Mrhekeme bir temmmaza talik- elildi Bursa, 23 (Mülliyet) — Tük” Hibi hükümet teşebbüsünde DU" dunarların naxzen mühaketle” sine bu gün saat onda başlandk Heyeti hâükime salona oldu. Temyiz lamma nazaran (6 | üncü maddenin ikiaci fıkrasıtiü tatbik edilmesi hadisenin ittlii tan ibaret bulunmasına kanuna mugayir bulunduğu RE isi camhur hazretlerimi elde mek hakkındaki Iddlanın da M cibi tetkik ve tamik bulundu” gundan badettahkik bir ttihazı Jâzım geldiği bey Bursa mahkemesi kararının süretle nakz olunduğunu tevi Idi. ğ Müddel umuminin de talebilt mahkeme karara ittiba etti. tenkiben af kanuniyle cezasi (f7 cil edilen Yetim çağırıldı, icabtt etmediğinden derdesii, hali /F rarda ise zabıt varakası tanilk miyle irsali hususunda mahülli” - ne tebligat yapılması k: Cezası tecil edilenlerden Tirtff Ali man da yeniden muhi edildi. Hadise hakkında malümat iddin etmiş tabat IZ muhakeme bir Temmuza edilmiştir. Şükrü Kaya beY Erzincana vasıl ol! Erzincan, 22 (A.A.) — liye vekili Şükrü fTakatlerindek! zevat ile bu gün saat 17,30da Erzl vasıl olmuşlar ve şelirla ilnde Ordu müfettişi ve kumandası paşalar, Vali kânı vilâyet ile kıtaatı ask' lise talebesi ve keslf bİr tarafından istikbal edilmi Mektepli hanım kızlar ll;'; dan vekli beye bir buket #Tyy edilmiştir. Şükrü Kaya be) C. Müfettişlik dalresine ml: muşlardır. Tali bey Bitliste Bitlls, 21 ÇA A.y — Bİfİ amumt müfettiş brahim Sürt ve Garzanı tettiş ©ĞT & $ z D ETİTEEEEESEET — —— — DEĞE LAT * * vi Bitlise gelmiştir. Tbrahit bey Oınııaı' bulundukları nada bir müddet evvel riden cenuba firar edem *i paşa oğullarının bila kaydü dehaletlerini kabul etmiştir Kattiye . tahkikdi gel Merkullardan bir kısm kanunundan istilade İzmir, 23 [Mllllyed"x:v riyeH. hakkındaki MÜT p tik kararnamesi yarıf zırlanacaktır. — Mazmufl” » bazıları hakkında I'I';:âl bir kısmi için de muhakeme talep yer gibi. bir. kısımı.da GÜ gi nunundan istifade ed' Türk-İran hudul Aıııım.In (MW İran hududumuzu! için hududa bir heyet yor. isiyen paralar abll .Ii (awnlyel y gat Maliye kâgit paralaf”| yilar eskiyecek bozul: nilmayacak d Jenlerin değişti meclisten — çıkan tatbikatına FG'::' dir. Hazırlanan fe. ahiren tadil ed""“:: gah dilât hafkın hukuk#f İ isin! ftazla siyanet dir. x_-ı_-_".",“% Murahhas K piyset”” |) Arina; 98 CAAY— Ç celiii” cl(”pl kabinesinde nacarlık daris sörbest birakil " yi - Tamirat | 4 H D yikt $ bepl | )/ 1 |

Bu sayıdan diğer sayfalar: