29 Kasım 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Kasım 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” kılâp ettiğine de şahit oldu. Wikir, Mizah, fmil_liy"ü 28 Teşrinisani 1020 DAREHANE — Ankara caddesi. No 100 Telgraf nüresi — Mülliyet, Istanbal Telefon numaraları, Aetanbul a9ıı, 3912, 2013 ABONE ÜCRFTLERİ | Türkiye için — Hariç için 8 aylığı — 400 kuruş — 800 kuruş B 4 T0 » ll0 . Ü e M TÜ » Gelen evrak çeri verilmez Müddeti geçen nuşhalar 10 kuraştar. Gazete ve mafbaya ait işler için vedüriyete mürancat edilir. Gazetemiz Ilânların mesaliyecini kabul etmez. BUĞÜNKÜ HAVA nçok I1 enaz 9 Bugtn #avanın poyrar Dün heraret derece di kapalı yağınurlu olması muhtemeldir. Politika Haftalık iemal Hafta arası harbi umuminin| mühim simalarından biri daha| göçtü: Georges Clemenceau| YGöorj — Klemanso).... Siyasi! hayatta muarızlarına karşı sal- dırıcılıği dolayisile “kaplan” lakabını kazanan Clemenceau, ümumi harbin sonunda Fransız başvekâletinde — bulunuyordu. Bu itibarle Versaille muahede-| sinin banilerinden — biri olmuş- tur. Clemenceau'nun hayat ve hususiyetleri hakkında ölümü günü bu sütunlarda yazdıkları- mızı burada tekrar edecek deği- liz. Yalnız haftanım siyasi ha- disatı arasında bu ölüm hadi- sesinden bahsederken bir nokta ya işaret etmeden geçmek iste- medik, — Clemenceau — dehşetli bir Alman düşmanı idi ve siya- « faaliyetinde Almanya'yı mağ lup ve münhezim etmiye çalış- tı. 1918 senesinde nihayet bu mağlubiyete tahakkuk edince Clemenceau heyecanına hakim olamıyacak: — Bu günü görmek için 40 se- ne bekledim demişti. Clemenceau sulh müzakere-| lerinde Reni ve Saar'ı Fransaya ilhak etmiye çalışmıştı. Fakat| Vilson ve hatta Lloyd George' un itirazlârı üzerine bu mmtr-| kaların*işgali ile iktifa edildi. Aradan henüz on sene geçtiği halde Clemenceau, Renin Al- manlar'a iade edildiğini gördü- ğü gibi, Saar'ını iadesi için de müzakere başladığına şahit ol-| du. Clemenceau ayni zamanda dehşetli bir Türk düşmant idi. Hiç bir Türk'ün bunu unutmıya hakkı yoktur. Çünkü bu körkö-| rüne düşmanlığı yüzünden bin- lerce Türk; gençi hayatını kay-| betmiş, memleketimizin en ma-| mur kısımları harabeye çevril- miştir. Clemenceau kendi vicdani) istirahatı nokati nazarından on| sene fazla yaşamıştır. â görmek için 40 sene bekledi hadiseye 1918 senesinde şahit| olduğu gibi, on sene içinde bu hadisenin bir hulya haline in- Bu itibarle sukutu hayale u- ramış bir adam olarak bu dü-| nyadan gitmiştir. Son on senelik hadiseler, müstakbel di harp me| süllerinden ziyade sulh mesul- lerini araştıracağına d Hasan'ı Haççanıma bıraktık- tan sonra bir sarhoş gibi, bir “Sairi filmenam” hasta gibi sendeliye sendeliye, sarsıla sar-, sıla odama geldiğimi ve aynada) şöyle hayal gibi bir def'a yüzü- İnazar yalnız bu noktadan kon- €debi tejrikası: 104 AŞK GÜNEŞİ rakmamaktadır. Bu sulh me- sullerinin başında şüphesiz Cle-| menceau bulunacaktır. ..» Londra bahri tahdidi tesli- hat konferansının tarihi kat'i o- larak 23 kânunusani olmak üzre tespit edilmiştir. Konferansın içtimama daha iki ay zaman ol- duğu halde şimdiden alâkadar devletler arasında büyük bir. faaliyet başlamıştır. Bildirildi- Almanyadan ayrılmıştır. Fakat B> Saar kömürleri kat'i olarakFran ' Ş saya verilmiştir. Şimdi Saar, arazisi Almanya'ya iade edile- ceğinden Almanya bu kömürle- i satın almak mecburiyetinde- |dir. Fransada bu günkü şemhi içinde kömürleri satmiya ra- zıdır. Yalnız mukabilinde ba: iktisadi menfaatler teminini temektedir. Fransanm eli bazı yerler vardır. ki Saar kö- ğine göre, konferansta Amerika| mürüne muhtaçtır. Binacnale- yı hariciye ve bahriye nazırları yh kömürleri satmakla beraber,| temsil edecektir. Amerika'nın iki nazır tarafından temsil edil- tiyacına mukabil mesi, bu memleketin Londra konferansına atfettiği ehemmi- yete delâlet etmektedir. Ame- rikan heyeti murahhasasının| diğer bir hususiyeti de mütehas s:s bahtiyelilerin heyette ikin- ci plânda kalmalarıdır. Ame- rikada mütehassıs bahriyeliler| âleyhine çok propaganda yap-| mışlardır. O kadar ki efkârı u- mumiye şimdiye kadar akdedi- len bahri tahdidi teslihat konfe- ranslarının inkıtaından bahriy- elileri mesul görmiye alışmış- tır. Heyetin teşkilinde efkârı u- mumiyede doğru yanlış, yer bu- lan bu kanaat amil olmuştur. Hatta Mac Donald'ın Amerika seyahatinde yanıma bahriyeye mensup müşavir almamasına sebep te bu Amerikan hassasiy-| etine karşı bir fedakârlıktan başka bir şey değildi. ..» Diğer taraftan konferans gü- nü yaklaştıkça müşkülât beli mektedir. Tahtel bahirlerin gasi hakkındaki - teklif yüzün- den Fransa ile olan müşkülâtı| anlatmıştık. Şimdi de Japonya| 5 :5 :3 nispetini kabul etmiye- ceğini ilân etmiştir. Yani İngi- itere ve Amerika'nın beşine kar gı 3 nispeti kabul etmiyor. Va- sington konferansında Japo- nya 5 : $ : 3'e bin mi ülât ile ştu. Şimdi yüzde 70'te, y 3 1/2 da ısrar ediyor- lar. Diğer ihtilâflardan sarfı feransın müspet bir neticeye yarmaması çok muhtemeldir. .. * Saar havzusının tahliyesi i- çin Paris'te Fransız ve Alman murahhasları arasında müza- kere başlamıştır. Bu müzakere- nin, Clemenceau'nun — ölümü gününe tesadüf etmesi vukuatın | garip bir tecelli sidir. Clemen-| ceau sulh konferansında Saar'ı Fransa'ya ilhak etmek itstemiş. ti. Fakat buna muvaffak olama yınca 1935 senesine kadar Fran sız işgali altında idare edilme- sini ve mukadderatının 1935'te| yapılacak bir reyi âm neticesin- de taayyün etmesini kabul et- mişti. Saar mıntıkası 1919 sene- sindenberi bu yolda idare edil- kân koşucu Besimle Raufun- mektedir. Versaille muahedesi-. ne göre, 1935 te bir reyi âm ya- pılacak ve Saar ahalisi Fransa- ya ilhak mı, Almanyaya geç- mek mi, yoksa müstakil idare)| edilmek mi istediklerini tayin edecekler. Ancak Saar havza- sındaki vaziyet bu reyi âmın Almanyaya ilhak şeklinde te-i celli edeceğine şüphe birakma-| maktadır. Fransızlar bunu bil- dikleri içindir ki Almanlardan bir şey koparmak ümidile şim- diden tahliye müzakeresine gi-| rişmişlerdir. Saar meselesinde diğer mü-| |temedim kebabı. ömüre muhtaç mıntıkaların ih| kömür satın almak hakkını muhafaza etmek| istiyor. Saar kömürlerinin hi- kâyesi gariptir. Harpten evel Almanyaya ait olan kömürleri Fransa işgal suretile alıyor. Sonra bunları eski sahiplerine para ile satıyor. Fakat bir kıs-| muınt tekrar para ile satın al- mak hakkını muhafaza edi İşte şimdilik Saar meselesi yle karışık bir kömür alım sa-| tım meselesi manzarasını irac etmektedir. | e l DT K FELEK BU HAVA! Dün kime rast geldimse: — Şu havanın rezaletini gör- |dün mü? diye soruyordu: — Neden? diyince: — E, bu Cuma Fener - Gala tasaray maçı varya. . Nasıl oyna nacak! Vakıa öyle... Lâüâkin hiç bir yağmur bu defaki kadaı met, , telâkki edileme: bu yıllanmış husumetin, spor |meydanımda nâhoş şekillere dö- külmesine mani olması muhte- meldir. Artık ne çıkacak omuz ne kırılacak ayak var. .. BİR KEBAP Sirkeci taraflarında yeni açıl mış bir lokanta. . . İçerde bir ha yü huydur gidiyor. Bir yaşlıca Mmüşteri: —Baksana oğlum bana bir ke bap söyleyiver!... Aradan 20 dakika, yarım saat geçtiği halde kebap meydanda yok... Adamcağız dayanamıyor: — Yahu dün bir kebap söyle- miştim!. pişmedi mi? Bu söz üzerine içeride bir kah kaha, kebap geliyor. . lâkin buz gibi. .. Müşteri nekre bir adam: — Oğlum ben zeytin yağlı is Neyse tekrar pişirip getirdik leri kebabı yiyerok dışarı çıkan adamcağız dükkânın ismini me rak ediyor. «Kafe Spors» değil mi? — Ha tam yerine düşmüşüz!. Halbuki mesele şudur. Budük dur, Kebap pişmiş, Besim gi rürken 1924 Olempiyadına dair Raufla münakaşaya tutuşmuş Tabii kebap soğumuş... FELEK Bütün şehir ehalisi KONT DÖ MONTE KRİSTO nun — vürüdünü — sabırsızlıkla beklemektedir. ZAYİ: Galata İthalât gümrüğün-| him bir nokta daha vardır. Ger)| nisi i mıntıka 1935 genesine kadar çaktı ve.. Aklıma o geldi: — Ne oldu acaba?. Etem İzzet MoRrsmAA yabancı geldi, korktum, ürper- dim; kendimi karyolanın üze-| rine dar attım. Sonra ne oldum bilmiyorum . Tekrar uyandığım, kendime)| bim kafesinde hapsolup çırpı- 'nan bir kuş gibi atıyordu. Ayak- mü gördüğümü hatırlıyorum.| geldiğim zaman her taraf ka-| Dedim. Başımın beyaz örtüsüyle beyaz ranlıktı ,, Gece olmuştu. Başim! ö el . dedi. Sanki, inanmadım. Yü- ta kaybolmuştu. Gözlerim bulşüm. Nerede yattığımı, nerede rüdüm, gene onun yanan başına baştan aşa beyazlık — içinde iki| aefesini bekliyen veremli yüzü;| Dir silik, titremiş, karanlık tograf benzeri yüz. Bu yüz bana| olduğumu bilmez gibi ilk önce karyolanın yığılmış kalmışım? âetlim. Birdenbi: hızlanan bir kasırganım şimşeği! gittim, Uyuyordu. Nefeslerini Hastabakıcı: — Ne oldun Hanım?. |di!.. Meraklandım, heyecanlandım|cuna basarak yürüdüm. en g üzüldüm! Gene tıpkı odaya ge-| Odama dönüp gene kıryolı—ıduzıım yapmadan çıkan: lişimde olduğu gibi bir gölgelnm üzerine oturduğum zaman halinde koridora çıktım. Saat öyle ferah, öyle mes'uttum iki buçuğu çalıyordu. Hastane| Ömrümün hiç bir ân ve.. Hiç hütün hassasiyetimi kaplıyordu. derin bir süküt içindeydi ve kal|bir devrinde kendimi bu derece Sanki onu yeni görmüştüm, ye-) dinledim. Düzgün. İçim rahat|rusu eri: etti. Bir insan ömründe ancak| kafam silindi, zihnim dımıldu.:ve öli a bu kadar rahatlık duyabilir. İ|Ömrümde bir saniye daha acaba birden bir yatak hastası olarak ne kendisine en büyük acı ve tağıma girdim. Gözlerimi bu rahatlığı bulabilecek miyim? önu karşımda görünce aklıma avu beni bilmiş. Bu an hatırıma dım, geçen sahneyi bir bile getirmiştim de-|geldiği zaman hakikaten dimi Hasan'ın — Hasan bu samana kadar|şim ve o bütün bu bir sinir buh-, Erkek, 26 yaşında, suvari mulâzimi . Kadın, 19 yaşında, aşık sözlü iyi bir kız , Yertrüd; altmışı geçkin , Sabah, İlkbahar, Saytiye . Pencerelerde bol güneş . Karyola- da kadınla erkek . Uyanırlar, bakışırlar, gülüşürler . Erkek — Ne güldün? Kadın — Ya sen? Erkek — Bu hâle güldüm. Mes'udur Kadın — Zannederim! | Erkek — Şimdi sen söyle ba- kayım, neye gülüyordun? Hay- Kadın — Hiç. | Erkek — Kuzum söyle. Kadın — Hatırıma çocuklu- ğuma ait bir hatıra ide... Tarihi edyanda, bir i; nalık ağacı vardı... Erkek — B... Kadın — Ben bu ağacı, gök-| lere dalbudak sarmış, koskoca- man bir ağaç tahayyül ederdim, Sen Roskof'un incir ağacını bi-| lir misin? Erkek — Hayır. Kadm — Bu Brötanyada Ros kof'ta bir ağaçtır... Dünyanın en kalın incir ağacıdır... | Erkek — Yarım dinler ve ö- per — Evet canım... Sen pek şeker şeysin. Kadm — Beni dinlemiyorsun. Erkek — Dinlemiyorum. gider görürüz . Erkek — İncir ağacını mı? Kadın — Evet. ri Erkek — Peki gideriz, ama Kadın — Ben bu iyilik ve fe-| nalık ağacından hiç bir şey an- lamadım,Ademle Havvanın cen netten kovulmalarına da mana veremedim . Erkek — Ben de.. Kadın — Ama artık mana ve- riyorum . , Erkek — Aferin, mes'utsun yaz | Kadın — Elbette mes'udum . Erkek — Eh, haydi artık kal-| kalım , Kadın — Daha erken, Erkek — Nasıl erken, geç ka- lacağız. Kadımn — Evelâ senden bir şey isteyeceğim . Erkek — Emret. Kadın — Vadetmiştin . Erkek — Söyle. Kadın — İhtiyar dadım Jert- rüdü biliyorsun ya? Erkek — Malüm . Kadın — Nişanlandığımız ün bana söz verdirdi. Evlendi- ran geçirirken Dedim, tekrar ayaklarımın u- ki| ğimizin sabahı, damıza elile dayken getirmek istiyor zi bir yatakta göreceki kalım, kahvaltımızı getirsin Karı koca, sırt üstü yatmışlar, gözleri tavandadır. Jertrüd tep siyi birakır, sonra onlara bakar, gülmeğe başlar .» e$i can seni alıp gidecek. Evini, an- neni, babanı beni unudacak gel- diğiniz zaman, ben toprağa gö- |mülmüş olacağım . me Trüd... ma,,. Geldiğimiz zaman, gene Welih Ta'lasekskdi Roskof'nwbmm kahvaltımızı getirirsin. | göremem . e. Jertrüd — Öpeyim ama, u- bugün değil ... E,ne diyordun? zaktasın , per, sonra doğrulur .» yorum . yi dan? nı silerek çıkar .» $ı nedir? |dıncağız! Ama hakkı da var... Bu evi, babacığımı, onu, herşeyi kaybedeceğim... — Bir sen varsın. Yer yüzünde hep beraber olalrm. Dünyada, tek yaşanamaz,. birakmıştım da...'daha heyecanlı, daha cazip ve neş'eli uğulduyordu. Onun iç-| ten gelen ve boğazında hiç bir, hvaltımızı o- etifecekmiş . Erkek — Âl: Şu halde he- men kalkalım . Kadın — Bilâkis, yatağımız- kimi- || Erkek — Pekalâ. Çal zili ba- «Jertrüd elinde tepsi girer. Kadın — Ne gülüyorsun? Jertrüd — Gülmüyorum, te- ürden ağlıyorum . Kadın — Neden? Jertrüd — Günün birinde, ko| Kadın — Böyle şeyler söyle- Erkek — Trüd, müteessir ol- Jertrüd — O günleri bir daha Kadın — Gel beni öp bir ke-| Erkek — Üstümden aş Trüd, stümden aş. «Jertriüd, kadını sıkı sıkı ö- Jertrüd — Bir şey daha isti- Kadın — İste. Yertrüd — Kocanı da öpe- im . Erkek — Öp, haydi öp. Jertrüd — Hangi yanağın- Erkek — İkisinden de. «Jertrüd öper ve göz yaşları- Erkek — Ne o... Bu göz ya- Kadım — Hiç... Zavallı ka-| Erkek — Ya ben? Kadım — Boynuna sarılarak M.M. — Hamra... Diyişinde ki ahenk, canlılık rahat, bu derece sevinçli hisset- ni sevmiştim, yeni bir aşkın medim, Yer yü: de hiç bir ke- esirliğine boyun uzatıyordum! gu aşk dere rastlamamış, iztırap keli- Emindim ki o yalnız beni sevi- mesini duymamış, acırun ne ol- yor, beni sevmek için yaşıyor,|tı da ortadan kayboldu? duğunu bir def'a bile tatmamış beni sevdiğini söylemek için, gibi idim! Bir saniye içinde a- yıldım, bir saniye içinde hafif- benim sevgime doymadığını du-| den kaçmasa buraya nerden ge- mi dinliyı im, onun 50;4.: İ rurmak için konuşuyor, Bu em-|lebilir, Başkumandanlık muha- nin kulaklarımda tıpkt tıp' İ ledim; bir saniye içinde senele- niyette ki gururu hiç bir şeyde|rebesinde nasıl yaralanabilirdi? tekrarladığını duyahild;w rin kar topu gibi yuvarlıya yu- |aramanm, hiç bir şeyde bulma-| Ya ölmüş, ya esir edilmiş olma- kimin, saadetimin he! varlıya büyültüp kocaman bir nın imkânı yoktur . küme gibi getirip ciğerlerimin - Zavallı Hasan'cık, Bir saniye| arasına oturttuğu iztrrap yum- hatırladım ve kendimden utan-|değil miydim? Hasan'cığım ... |denilen sihirbaz aşıftenin n öldüğüne inandığıra| Halbuki neler, neler çekmiş ve diplerimde diz çökt Hasan'ın: bütün sözleri kula- hiyanetini ğımda en sevdiğim bir müsiki| ğil mi?. nefesim genişledi, dım! üne acıdığım günlerde| ı_ Gündüz, 1, 3, Tİ$ ve 6 1/2, gece 9,15 de Hakikaten güzel bir film görmek ister misiniz V Bütün $ - eden, . etleri eğlendiren, teshir eden, heyecana getiren Ernest Lübiç in şaheseri TALEBE PRENS filminin mümessili RAMON NOVARO yi temaşa etmek üzre MELEK SINEMASINA Konstans Talmaç, Andre Roan, Jan Murâ OPERA SINEMASINDA İj gösterilmekte olan Fransada çevrilmiş VENÜS çok mükemmel ve fevkalâdo sesli filminde pek büyük muvalfakıyel” ler kazanmaktadır gelmektedir beseri temaşa ötmek Üzre akın aİlü 1630 ve 21,45 de EDUARDO BİANCÜ mazafferane Jerayı ahenk etmektedik Her gün ile meşhur. Arjantin Bugün ( e P RORÜLLANN H ö AT A , MULEN RUJ un Yeni proğramını gürmeğe şicap ediniz. Artistler yeni numerolarında böyük muvaffakıyetler kazanmaktadır. Salon bütün seanslarda hıncahınç dolmaktadır, Bagün sant 16 (/2 ta matine - a:t 21 1/2 SEÇİ Bugün sinemaya gilmeden evel &| Her sinemamin proğramini gözden geçiriniz. Göreceksiniz ki €tf zengin, en muhteşem ve en büyük program: ALEMDAR SİNEMASININ sast 1 şlayacaktır. svare iki büyük filimdea mürekkep müstesna programıdır; BABALARIN GÜNAHI Mümessili; EMİL YANINGS 8 büyük kısım ayrıcı; LORA ve ŞOFÖRÜ Mümessilese LORA LAPLANT © 'ELHAMRA irae etmekte BROADVEY baştan başa sözlü SİNEMASININ olduğu MELODİ ve şarkılı muazaam — filim mürhiş bir ragbet ve ŞD muyaffkiyot kazanmaktadır . | Tenamile renkli ZİEGFİELD - FOLİRS revüsü bürün seyircileri | teshir ederek hayret içinde bırakmaktadır. Bü gün sabah sazr TI de tenzilâtlı fiatla matine Tn A AMT SETONDEİ D n Künahkâr - Melek MA]I_K NANSİ KAROL Yf SİNEMASINI GARİ KOPER dolduran kibar seyirciler OLGA ÇEKOVA - ve PİYER BLANŞAR in fevkalâde bir suretre temsll cttikleri DiANA filmine hayran kalmışlardır. Een- pire de Paris den ESTERKRİEF büytk bir meheretle tagann! etziği fantezist Şarkılarında cidden mu- vatfak olmuştar. Onu bu günkü 16 1/9 ve 1B1/2 mtinelerile suarede dinleyebilirsinl. Taehmin edildiği veçhile MUJİK KALBİ GLAKS0 yu tecrüibe etmek onu kâ” bul etmek demektir. Hiç bir şey ne ona kıyaf eöllebilir me de onun yı tutabilir. Milyonlarca yâV” rular, hayat ve sıhhatleriti ona medyundurlar. JAN ANJELO KONT DÖ MONTE-KRİSTO A ranı esnasında zihnimden nerdeydi? — Nasıl kayboldu? şeyleri biliyormuş gibi sıktli” — Niye beni aramadı? utandım, kızardım af dil. — Benden mi kaştağ ” | ley e n ; — Beni sevmiyor mu? — Bana hiyanet mi etti! — Aşkı yalan mıydı? — Sözleri uydurma mıydı © anlatırken hiç bir şeyi'$ şünmiyor, Mühakeme ed,, yordum. Sadece bir ıinam_*.d yircisi en acıklı bir temsili Ç4 — Ortaya kendisinin koydu- 'rede: ne yaparça bel f felsefesi düzme miydi? |haldı Halbeki kendip — Niçin beni Düzce'de birak- gelip, onu da iyi, rah — Eğer beni birakmasa, ben-/ca malı mıydı?. İsürebildim . şardll Diyen ondan şüphe eden ben/| Hayatımda ilk delf'a üğünü Ğ bütün bu çektikleri arasında ge- göre soyundum, döküııd?% ketft ken- ha gözlerimden geçirdim İL g imi- |yeler oldu zevk guneâı_rî çDi

Bu sayıdan diğer sayfalar: