16 Aralık 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

16 Aralık 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu mevzu üzerinde hemen)| tir; bunu yazmak kolaydır. Bu, her yazı yazan ayrı bir fikir sö- hikâye veya roman için bir mab- yler ve ortaya ayrı bir iddia sü- zeme olabilir, fakat şiir için ha- rer. Bu itibarla, şu yazı, benim yır... Esasen nazım, hikâye ya kendi intibalarımdan başka hiç kimsenin tercümanı — olamaya- caktır. O, kusuru varsa bana, £ aresiyyel vuma yine ba- Na aitür... maz. Nazım, “Ahmet kolunu ir çok iddiaları dinledikten kaldırdı, Hasan bacağını oynat- ve bir çok nümuneleri okuduk-|tr ” cümlelerini söylemek için *tan sonra bende şöyle bir ka-|değildir. Manzum — hikâye dai-| maat hasıl oldu: şair, her şey-İma şiirin hududu haricindedir... den evel şiirin mevzuunu tayin| — Her şiir, ilk doğduğu an, bir daha doğrusu tahdit etmelidir.|silüet şeklindedir, müphem ve Şiir telâkki edilen, hem de|karanlıktır, İşte şuurun vazife- güzel gür diye gösterilen bir|si bunu iyice aydımlatıp ortaya Çok yazılar befiim çerçevemin) ilk intibala hiç alâkası olmayan içine girdikleri zaman dökül-|kaskatı, ayan beyan bir madde| meğe başladılar. Ben diyorum|koymak değil; belki onu ilk do- ki: Şiir yalnız gayri meş'urun |ğduğu gibi ve hiçbir şeyini de- #fadesidir... Fakat — bununla| ğiştirmeden öyle gölge hali: *“Şiir başladığı zaman şuur su-|de aksettirmektir. Şuur yalnız Bar” demek — istemedim. Hayır,|bunu yapmaya, sonra da bunu bunu kastetmiyorum. Belki de-|ne derece yapıp yapamadığını mek istiyorum — ki: Şair, gayrı| kontrol etmeğe memurdur. .. —meş'ur bir hadiseyi şuur vasrta- Çünkü şiir haddizatında gayrı! giyle tenvir etmelidir.. . vazıh bir unsurdur; ona vuzuh İçimizde yabancı ve muz-|vermek demek, onu maddeleş- lâm bir erazi gibi uzayıp giden|tirmek ve aslından uzaklaştır- bu “gayrı meş'ur” denilen yer, mak demektir... ölçülere malik başka bir Burada Vuzuh ve İbham bah- , orada başka hadiseler| sma temas edeceğim. .. telâkkiler vardır. Şii-| — Gün ışığı içinde her şey va- mevzuu işte yalnız #elerdir. Şuurun altında karan-|bittir. Fakat ay ışığı böyle mi-| bir deniz gibi duran bu meç-| dır? Ay ışığı içinde seyyayl ol- &l dalgalanır|mayan bir hat var mıdır?... O- sathına bir (rada her şey yarımdır vı temas eder. İşte biz bu|Sey teferruattan tecrit edilmiş- esiyle kaybolması bir|tir. Onu, biz, kafamızda bütün- olan şeyi yakalayabilmeliyiz;|leriz. Ay ışığmdar. € İhakiki şiir yalnız buradadır. Biz| yelkenli, şekli mevhum bir ka- ona, bu meş'ura — bazan da ruh| diyoruz.. Şimdi bu fikri daha teşmil i-| de şiirin mevzularını ayirabili alet olmadığından, pek tabiidir SSEKSES ÜrNE F | güzeldir. İştae bunun içindir ki, ben, ikinciyi birinciye tercih e- riz: deirm... © — Mebdei ruh olmayan her han| Tamamlarmamış her eser bi- gi bir his, şiirin mevzuu haricin|ze daha mir ve daha fevkalâ- * dedir.Meselâ Açlık(ferdi açlık)|de görünür, İşte bunun içindir| * ve Şehvet denilen iki teessürü|ki kolsuz Venlis en büyük eser Dalalım. Gerçi, yeknazarda bun-| yarım biş minare harikülâde bir ların her ikisi de uzvidir. Fakat| irtifadır; yine bunun içindir ki, dikkat edilecek olursa görülür| ortasında kesilen söz, daima mü ki, bir tanesinin mebdei ruh ol- essirdir, Bu itibarla, bütünün duğu halde, diğerinin — mebdei| haşmeti, yarımın tevazuu karşı- tamamen uzviyettir. Bu itibar- sında soğuk ve sevimsiz kalır... la şehvet şiire müsait, açlık ga-| — Çıplak bir kadın vücudu, ne yrı müsattir, meşhur: |kadar güzel olursa olsun, biraz | — Karnım sçüir, karmım açtır, kar.|kaba hattâ çiğdir... Manası y M aç müphem bir şiiri halletmek, ba-| Muasrar şiir olmaz. na, bir bakirenin gömleğini çı- Açlığını bastırmak için ce-| karırken duyulan hazzı verir ve " binde on kuruşu bile bulımmı—:o derece büyük bir zevk içinde yan bir kimse, filân yerde şam-| kalırım... | panya içen adama karşı elbette| — Burada, keHmelerin mühim | bir hiddet hisseder, Fakat bu bir rolü vardır... Kelimeler, fa- i alelâde, müptezel, basit bir his- zla yüke tahammülü yokmuş gi aanset Sir DD (HAFTANIN HİKÂYELERİ n Yıldızlara koşan süvariler Kenan Hutusi mu, nerede İki süvari ; vücüdünü — kat'iyen| istomiyordu. yermemck isin inat eden vahşi veı—' da — söylemek İstiyordu ki, hiç bi bedevi Aptullah ibni V ıMansur, bu kahileye on santlik bir | sanız, © benim... Yoksa, sahipsiz çimesafade çadır kaurmuştu. Ve Leylâ çöllerin yegânc kahramanını tamımı- y ıba kabraman şöhreti mutlaka avla- | yorum. İmak istiyordu. Na Ü Tücüdünü göstermek lâzim. Hiç bir! | göre ufack bir ibtimal bile verme- | f bu daveti nasıl yapacak? .. “Ay-' velşabaş yi Prrrt eç Tt GA T E zmak için kullanılabilecek bir ki hikâye ve romanm mev-| dir. zunu kendi çerçevesi içine ala- : Don Juan şair Lord Byron ve karısı Byron - şürlerinin kaymeti — kadar maceralariyle de meşhur bir şeirdir. Şimdiye kadar hakkında çok şey ya-|liyen karısınat: “İki sene evvel be- | şini Zalmaş, Buna rüğmen onun yaz- makla biler tükenir nevinden değil- meraklı bazı malümat veriyor. Lord Byron salonlarında devam et tüği Milbanke ailesinin kızı genç ve güzel Annabella'yı seviyordu. Ona izdivaç teklif etti. Kız önce razı ol- madı, Fakat sonradan fikrini değiş- tirdi. Şöhreti ve aşıkane — muvaffa- kiyetleri ağızdan ağza gezen koca bir Byron'un karıst olmak az şeref değildi. Nihayet kendisi için büyük felâket hazırlıyan bu izdivaca mu vafakat etti. Fekat Byron fazla itimada lüyık bir adam değildi. Daha evlenmedemn geçimsizliğe h.lııııılı-:îî ınI:;: asabil hırçın ve kavgacı ileşiyor, L eNE N' vi bu hadi-|zıh ve tamdır ve her çizği sa-| d..Dahası ı-ı—.ııı.ıı.ııııhinm-;_._-_n...ı,_.ı. görülen bir|bi, taşıdığı bir tek manayı attık yatakta yatmaktan nefret ederim. tan sonra mısram içinde Çlrdr" raltıdır. Fakat bu nâtamam ciz-|çıplak bir vuzuhla kalırsa mu-| gilerin çevirdiği şey harikulâde|hayyele ne yapsın?... Ve böy- | ler. le mısralar, biraz da, yükünü at kalmamıştır ve o derece kaba- dır... kelimenin manasından çıkarmaya , uğraş- mak, yaşayan bir adamı parça- layarak içinde ruhunu aramağa benzer. Halbuki, rüh, o adamın sesinde ve kımıldanışında idi ve mana mısram ahenginde, enin mevkkiindedir. Göz, başa merbut kaldıkça görür; kelime, mısram içinde i- iken manidardır; o, mısraa ma- na vermez:; belki, mısradan ma- na alır... Kelimeler boş ve mas nasız kalıplardır, . onları mana lile biz doldururuz. ve şiir, bir bardak içindeki şeffaf sular gi-| bi, bakılımca görünmez, fakat i- çerken '"nissedilir. .. kabul ediyor musunuz? — Sahibiniz çok uzakta mıdır si- yalvarıyaruz efendim. söylemeğe mezun değil ibimizin davetini kal bir e gitti; l kadın karşısında iradesi — küçük bir/raher, kim olduğunu da — kat'iyen çöllerin hu-| görmenizi istemiyor. Kabul odiyor musnuz bu daveti? hiç bir hareket yapmıyan gayri ira- di tefekkürü ile cevap verdi: —.__—üe’hhm.püıı Vakıt gece. ; , Beni Özre kabile- sinin her ferdi uyuyor. — Aptullah| üçüncü defa olarak ge- , iıı:.—nditiıı takdirde — Leylâ, hayatı- min Leylâsı, bunları ” söylemediğin rde — kalbinden ayaklarım di- - 'a bir fevvare ki ylâ yemin ediyorum, yemin e- onu içtiği zaman | CEVDET KUDRET oluyor; bir erkek vücüdü sarsıla Sahibiniz mademki bir kadın- | şeyi Ş orum ki Leylk — en mesut daki- Alarını, yaşıyacak-| Yı moydana çıkardı. | Kendisinden buse ve muhabbet bek hayatı birçok muharrirler ta-| nimle evlenmeye nedan razı olmadın, du, “Mesat olmak gayesiyle rafından ayrı ayrı tetkik edilmiştir.| diyordu. O zaman belki üzerimde bir balie Baeelli tesirin olabilirdi. Fakat şimdi — hiç; ümit etmel,, Karısından adeta nefret ediyordu. kastiyle mi onunla evlenmişti. *1 bir sır olarak kalacaktır. Annabella gelin araba: f Hi zaman yüzü o kadar miyordun, demiş İ sonra ilâve etmiştir Bir kadınla ayar zaman ne kadar saf ve iyi kalplidir. İcesinde seviyordu. Garibi şu ki saflı |iğma onun tarafından halâ sevildiği- |Ni ümit odecek derecede ileri götü- İrüyordu. Byron yalnız karısını — ih- |mal etmekle kalmıyor aynı zamanda |hre yerde ondan şikâyet ediyor felâ ketisi, yesâne müsebbibi olarak o- nu gösteriyordu. Bu suretle hayatı- 1 ücamın sağdetine vakle- ipli Annabella - halkın letine rönruz kalıyordu. | iyron bir şairdi, güzeldi, meş | hurdu. Şüphesiz ki herkes onun söz| lerine inanacak ve onun işaretiyle, masum da olsa, bir kadmı tel'inden! çekinmiyecekti. risı isteseydi bu baksızlığa kar| susmaz,huşunete hüşünetle muka- bele ederdi. Fakat © her şeyi terak- külle kabul edenlerdendi. Bahusus- | ki kocasını da çek soviyordu. Anna-| , bellanm üstüne titrediği bir de kın vardı. Byron karısından olduğu için : kızın yüzünü görmek istemiyor. Byron'un karısı me kadar iyise o derecede fena ve müşır vuhlu bir de Fakat sonva, birdenbire bir şey sar- ağlr ' Gi sıla, bir kalıraman toemem, diyordu, dudakları- mın verdiği bu tatlı hararetten sonra | hiç bir şey istemom Leylâ. .. Haya- u İA HLt îfği? t t f | â-l İ E t Kimdir bu adam?... Kasırga ha- Kilo kanatlanmış atın gözleri bu ka- sırgadan geliş içinde, — şimşeklarin mütemadi parıltıları gibi esrarengiz derilen | lünceye kadar Leylâ ile Aptullah ib- . Allahın ezeli i ibai ni Mansur, namı elleri duada yemin — ediyorlar: Hiç bir zaman, biç bir — tehlikeye karşı| katiyca — ayrılmıyacaklar. Sahipsiz çöllerin yegâne sahibi olan rabbımız; O halde acaba sırf intikam — almak | dan mü- | söylesinler. . .. kız kardeşi vardı. Augusta —ahmek fakat muhteris bir kadındı. Karde- çılgınca ve şehvani bir aşkla sevi yar şeyin meşru olduğuna ka- «i olan bu kadın kardeşiyle cinsi mü nasebette bulunmaktan bile mişti. Byron bu münasebeti karısın- gizlemeye hiç lüzum görmemiş, yalaız bırakabilirsin,, demiş ve onun anlamak istememezliğine karşı: İşi- diyor musun? diye ısrar © her hususta senin yerini tutabilir. bendendir demiş ve rihler sayarak kız kaldığı sıralarda ta bulunduğunu ispata çalışmaştı . Mamafih Byron'un izdivacından sonra kız kardeşinin one. teslim ol- maktan daima imtina etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bu hale kızan şair hiddetini ondan ziyade karısın- dan alıyordu. | Zavallı Annabelin halh kulaklarına haykırılan hak'kate inanmayordu . alan ve ıslah olur fikriyle kapatıldı- #ı manastırda bile doğuran kızı Me- dorayi ve batta görümcesini daima sevmiş ve onları himaye etmişti. — | 1815 te karıtı gebe kaldığı zaman Byron ona “doğururken - öleceğini ümit ettiğini söylemckten çekinme- i- | mişti. Ve bir kızı olduğunu kendisi- me haber vermeye gelenleri de “in- şallah ölü doğdu,, kelimeleriyle kar. | Çocuğu üç haftalık olduğu zaman Byron hı“ıııı evini terke' mesini bil dirmişti. Onu idare edemiyeceğini, ber gidip başının çaresine mı söylüyordu. Annabella kızile beraber ailesi yar mına çekildi. Ve oradan Byron'a w zun müddet muhabbet ve sevgile do- hu mekt-plar yazdı. Sonradan nekadar fena bir surette aldatıldığının farkıma vardığı zaman kendi bile bu mektupları nasıl yaz- mış olduğuna hayret etmişti. Bu hadisedeni sonra kocaamı hiç görmedi. Fakat ölünceye kadar onu sevmekte devam “etti. Byron'un ölümünden sonra efkâ- vi umümiye karısının aleyhine döm dü. Şairin bütün felâketinden onu mesul tutuyorlardı. Zavallı Annabella'nın masumiye- tine karşı bütün bir matbuat, şai- rin dostları — ve karileri vardı. Ne | yapabilir, hakikate onları nasıl inan- dırabilirdi ki. . Byron ölürken bile — kız kardeşile ondan olan kazı Medorayı düşünc- vek meşru kızı Ada'yi mirasından malıram etmişti. İşte kiymetli — mizraları ağızdan ağıza dolaşan büyük bir şairin ruhu. Ondan iğrenmeyiniz. Eseri yaptığı fenalkları affettirmeğe değer. Ve ansızın, çadırların hududunu | mubayyel bir karaltı harikulâde bir | sür'atle geçti. yetle n Şebirlerin u- ganniyeleri, caddelerin kaldırımları | Üstünde, seslerinin billür iştikâsile Olgun bir gül bap metile açılan fecirden sonra, bir âş- kın nefeslerinden — parçalar taşıyan » haflf “Ah. . .. y eder 'dün gece bu yollar ür kanatlanmıştı.. İ t Hi İi l İ BH $ ü yak lnlırıyıhhtulııü'yvnînıl-lı“ı macera kahramanıydılar: — Ölünceye kadar sen ve ben; ö Venedikte bir akşam n İçi mermer döşeli bir evin üst katında Ben camlara bakarken akşamı görmek için, Akşam indi vurulan bir kuşün kanadında... Yavrum, böyle düşeriz ortasına biz hiçin; Sular karardı ruhu gam nâsıl doldurursa; Bu sular değişmiyor aktığı.halde niçin?... Baba, nası) kıpkırmızı yollar gibi durarsa Bileğinden kesilen bir elin parmakları, Kanallar öyle durur suya akşam vurursa... Saçlarına çizmeden yarın aklar akları, Pencerenin önünde ağır ağır gerin de, Seyret parmağım gibi incecik sokakları; Seyret ki, ellerimi duyasın üzerinde. .. CEVDET KUDRET MİNARELER Rabbim, ben ba sabah ta, Rabbim ben yine sağım Derim çürüdiyse de yüzümde sızan terden. Farkım yok artık benim deli bir peygamberden: Bütün hayvanlar gibi ben de çırıl çıplağım; Rabbim, seni son dela ben selâmlayacağım, On iki şerefeli uzun minarelerden. Minareler semaya açılmış kuyulardır. Madem ki tasımızda su yerine kum vardır, Gelin, bu yalana da isterseniz kanalım. Her deliğe baş vuran iri böcekler gibi, Yarın başka bir güne erişecekler gibi Ş Uzun minarelere bu gece tırmanalım!.., ZİYA OSMAN BENİM NESİRLERİM Bulutlar Neden? mi dedin? bu gebelerin bir ebesi yoktur da ondan. — Bükülmüş boynunla ahmak leylekler gibi hilka- fün sırrını mı düşünüyarsun? Sen bu işi çıplak kafalı filozoflara bırak. ü yaş, — damarlarında Bahrı- muhitlerin tayfonlarını dolaştırırken Yaşar Nabi son damla yaşı bir: kanatlarına sil ve kurlacıgıcın keskin kaldır başını. Bak, Gökte yuvarlanan şu beyaz bulut 'ili dakika ayni şekilde duramı- Ve kim bilir şimdi kaç bin mar- narin gazaları bir cinayetin ka- nıyla kızarmaktadır. sen, İ ğ . | VEY KAHRAMAN, — Neden Enginlere doğru / koşmalk . : Bir baharda ağaçlar gibi — yapraklarını D S L olursa | dökmekte srar ediyorsun? O ağaç- Olsun, enginlere oemak.Kahe | Go a - kabaleretta iklelerini arkanıdan ver | Haka aa SaRİĞA in TOlAsARİ Başın neden öyle zelzeleden sonra çöken damlar gibi göğrüne düşmek-| Mademki yukarda asılacak bir halka to israr ediyor? bile yok, onlar ergeç kafana sıkık Budala, =;ıır=ı yumruk pi Yoksa sen de olgun başakların ye- ümdurlar. Geceler gebedir — diyorlar. Fakat| dığın sesini satırların arasına göm. sen dikkat etmedin mi ki bütün bu | — Ve, geniş hançerenle kahkahaları- gecelerin doğurduğu ucubeler veya| nın en azununa fırlat. vrulardır. Bulutlar senindir. ğ&u_wm—mmmwuı—ım ikd vücüdün aşkını, bütün tehlikele-| kölelerinden birile gezerken yolunu sen, ey sahipsiz çöl-| birdenbire onun mezarına — çevirdi. aahibi olan, yalnız sen,| Ve önüne geldilderi zaman Aptullah ibni Mansurun kölesi: £ | | . i

Bu sayıdan diğer sayfalar: