2 Ocak 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

2 Ocak 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrım Üradesi “Milliyet” tir 2 Kânunusani 1930 İDAREHANE — Ankara enddesi No, 100 Telgral adresi: Milliyet, Is-| anbul Telefon numaraları: Tatanbal 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 » 1400 — ,, #2700 Gelen evrak geri verilmez füddeti geçen nushalar 10 kuruştur. Gazcte ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. ç, Gazet;miz ilânların mesuliyetini kabul etmez. aylığı BUGÜNKÜ HAVA Dün bararet en çok 10'en az$ A Gerece idi.Bugün rüzgâr mürebavvil aç Hava bulütlü olacaktır. t ve Bibliografva x GÜNEBAKAN Hamdullaâh Suphi'nin “Güne- ikan” ünvanı altında topladı- yazıların her biri başlrbaşına r eserdir; öyle ki, bize her biri ( rayrı kitap mevzuu teşkil ede Birdi. Lâkin Hamdullah Suphi n kalemindeki münakkahlık t Ylara bu veciz şekil kısalığını ! gedi. Bu kalem daha yeşil ve Ze bir kamışken, bundan yir- Ü ibir, yirmi iki sene evvelden “ti, Türk milletinin veya in- hılığın mükadderatile alâka- #İir,ne mühim, ne çetin ve ne *dar kapitâl mes'elelere dâva- y a, ernel ve ideillere temas miş, ve nasıl olmuş ta bu ?g:vrek unsur, o sert, acı ve ya- ,i:ı şeylerin arasında bükülüp gkulacağı yerde, sonuna ka- -& hep ayni tazeliği ve yeşil- b;i' hep ayni bahar kokusu ile <Ghafaza etmiş?... nidenç Hamdullah Suphi, bu B yük millet ve insaniyet mes'- r erine karıştığı sıralarda yo- |) tun Üstünde vahşi ceylân ba- 1 İrgenç kızlardan, kızıl karan nzdudaklı genç kadınlardan e- 10 yok mu idi? Boğaziçi kıyı- jEam renkleri solmuş, koku- ;Sı kaçmış mr-idi? Oece vakti, ı:ıîxı korularda, gümüş sesli ; Püller ötmüyor mu idi?Niçin ;faşta bunları ve bunlara ben- a Seyleri terennüm etmek var adı, Hamdullah Süphi, daima meya Rumelindeki ırk ve m;zhep kavgalarından, ya To- :rj:ıy'un ölümünden, ya açlık sefalet kavgalarından, ya yanık Anadolu köylüsü- sarp ve yaman sergüzeş- len bahsetmiş! Acaba bu a- hiç genç olmamış mı? Ba- kadma dair yazdığı va- bile, cinsiyet lerzelerinden uzakta kalıyor! Ka- bir bakış, bir gülüş, bir z vait istiyeceği yerde, bir onun için hürriyet istemek- 'Or; zira onun gözünde yoktur; bir Türk ka- ıı;'“m e teklat :l » Bu Nâzımı, Şadiyenin Sa- ;&1hdaki arkadaşı Seniha ha- »f icat etmiş. Beni kıskandı- ;îğışîiyeyı daha fazla bağ- , için böyle bir telgraf 'niş. Amma ben bunun böy- ! U'duğunu çok sonra öğren- Fi İmiha hanım, maksadında affak olmuştu. Nâzım be- *|nevcüdiyetine inandım , NMizah, HMikâye.|HRtoman- vardır; bir Türk kadını dâ- a ardır . Hamdullâh Suphi, bu yazıla- rın bir çoğunu otuzundan evvel yazmıştır. “Kırık — kiremit”, «Tolstoy'un ölümü» gibi dört beş parça var ki daha uzak genç Tik devirlerine âittir. Buna rağ- |men bu parçalar okunduğu va- |kit - muharririn kalemine mah- sus daimi taravet ve ruhuna mahsus daimi çoşkunluk müs- tesna olmak şartı ile - kemale ermiş bir insanm vakarından, olgunluğundan ve derinliğin- den başka bir şey hissedilmez. Bu vaktinden evvel erginliği, Hamdullah Suphi yalnız bir kaç kuşaklık intelektuel cetler sa- yan âilesine, yalnız kendi ide- Alci hamuruma değil, ayni za- manda mensup olduğu nesle ve yetiştiği devrin havasıma borçludur. O, neslin ruhunda birbirine dit bir çok fikirler, ga- yeler ve düsturlar, Kahotik bir âlemin içindeki unsurlar gibi, yordu. Başımızın üstünde, bir- birine düşman idealler, yalın du. Meşrutiyetin ilânı Türk ce- miyetinin üzerindeki ağır me- zar taşma benziyet kapağı kal |dırmca, onun altından bütün gçürümüş, kokmuş şeylerler be- raber (Yarım) ım mayası da azami tahammür halinde mey- dana çıkmıştı. Bunu öbür çürü- |müş şeylerden ayırmak husu- sunda epeyce müşkülât çeki- İ yorduk. Bize iyiyi kötüden, sağ lamı çürükten ve halisi hileli- den, faydalıyı tehlikeliden a- yırt ettirecek rehberlerden orta da henüz eser yoktu. Her biri- miz, kendi ellerimiz, kendi tır- naklarımızla, o karışık, o külçe halinde maddenin içinden “doğ ru”"nun, “güzel”in ve «iyimnin has unsurunu kazıyarak çıkar- mak mecburiyetinde idik. Bu kazdığımız ham gülçeden daha manki rejim, bize bu hususta kuvvet ve cesaret vereceği yer- de, bilâkis, türlü türlü dalâlet- lere, zâflara düşürüyorndu. Ki- mimizi |Müslümanlık, kimimizi bir ne- |vi mağşuş liberallık peşinde yoruyordu. Bazılarımıza sade- ce Balkanlı çetecilik ruhunu a- şılryordu. Âdi sokak politika- her köşeden yolumuzu kesiyor- du. Çok defa fikirlere kurşun- lar cevap veriyordu. Ve bütün bunlar şimdiki nesillerin tahay yül bile edemeyecekleri bir ka- ranlık, bir fırtımalı çöküş ve ba- tış, bir inhizam, bir yas ve fe- lâket havası içii Hamdullâh Suphi' i bu hengâmenin ortasında vaktin- den evvel kavrulmuüş - olan bir bu sahipsiz ve âvâre neslin için den, şayani hayret bir hamle Çile, kendiliğinden hakikata ilk eren oldu. Onun içindir ki bu gün, onun kınk üçlük çehresi bize Türkçülük mezhebinin ak- sakallı mürşitleri arasından gö- züküyor. y On Temmuz inkılâbi Türkçülük dini yolunda çok şe- yini kurban verdi; hattâ bir ço- ğu tatlı canını feda etti. Ham- dullâh Suphi bu yolda candan daha tatlı olan gençliğini verdi. Yakup Kadri ee aa ması lâzımdı. Eğer kendinde böyle bir hak görmeseydi, bu telgrafı yazmaz, Bursaya - gel- mek arzusunu izhar 7 Eşyalarımı yangından mal ka çıran bir insan telâşı ve şaşkın- Trğrile valizime yerleştirdim . Yerleştirdim diyorum, yani kar Mmakarışık attım. Valizimin içi kadar, aklım fikrim de altüsttü. Garsonu çağırdım: —$Şimdi İstanbula hareket etmek istiyorum . 'apur yok efendim , ;! yenin üstünde bir hakkrol-| — Nasıl yok, Mudanyadan erimiş bir ateş halinde kaynı- | kılmçlar gibi çatışmış duruyor- | karışık ve bulanık olan © za-| Osmanlılık, kimimizi | cıliğı, âdi sokak kabadayılığı | nesil idi ve Hamdullah Suphi, | nesli, | , vapur olmaz olur mu? | a | FELEK YENİ SNEYE NASIL GİRİLİR Artık bizde de âdet oldu; Ye- İni seneyi karşılıyoruz. Bereket |versin ki her yeni senenin her birerlerimize ne hazırladığını ev velden bilseydik, yılbaşı eğlen- tilerinin şekli ve kahramanları çok değildi. Bu yer, içtikleri içki ve sıktıkları el nakadar değişik olursa olsun bir şey vardır ki değişmez. Hepi- miz, geçen seneyi ayık iken bıra kırız,yeni seneyi mestolarak kar şılarız. Bu sarhoşluk tam bir sene sürer tam ayıldığımız za- man yeni sene girer, Seneler bi- rer kadehtir, hüner bu kadehten “zehrap,, değil “şarap,, içmektir. Dün, bizim gibi vefasız dost- larını yoklamak üzre matbaaya gelen Übeydullah cfendi üsta- dımıza geçen sene ne yaptığını sordum: Beyoğlu nikâh memuru olan üstat, gülümsiyerek. | “— Geçen sene 1500 çifte kıy muşum! dedi, ve briaz sonra ilâ- ve etti | e->... Nikâh!.. . Sene başımı nasıl tes'it ettiği sualine de şu cevabı verdi. — Vallahı âlemin başını bağ |lamadan kendi başımı bile kaşı mağa vaktim yok! Yalnız gece 12 ye kadar bekledik... Nihayet |düdükler çalımdı ve onu işittik- ten sonra uyuduk!.. Düdük! Ne müthiş alet! Her şey ona bağlı! Zaman bile! | KADIN POLİS OLURSA! | Ben bu isimde Vedat Nedi- min yazdığı çök güzel komediyi gördüm. Ve pek çok güldüm. Dünkü gazetelerde kadımlar Bir bir piyeste kadınla alay edil diği için onu men'e teşebbüs et miş olduğunu okudum.. Tepem attı: Evvelâ kadınla- rın hiç olmazsa bir komedi mev güldürmesine neden tahammül edemiyorlar? Mutlaka kadın ağlatır mı? Birlik reisi H. fendinin. Biz her şey olduğumuz gibi- |zuu olarak bizi diye tahammül etme! |lidir ki bu iddiaya külak asabi- Jelim, yoksa bu sözün Halepte atlanan adımdan farkı kalmaz! FFELEK I Kulak misafiri l 48 TiR top... Yılbası gi leri kan |uzamış, cibi buruşmuş bir halde içeriye giren bir arkadaşa hahı; göz kta düşecek gi- mdan belli idi.Maama ze cevap verecek kud- reti kendinde buldu. Yalnız bu cevap, iflâs eden iccarın nevmidane ellerini oğuşturmasını temsil ediyordu: Monşer, dedi, ben topu at- Hiç temkinini bozmadığı hal- de geceyi öteki gibi uykusuz ge çirdiğine şüphe - olmryan diğer bir arkadaş: — Topu attın ha. . diye tek- rarladı, bu top mutlaka iflâs to- — Vakti geçti efendim. — Hay allâh belânı versin! Kücü Küçük çay masasının başın- da oturmuşlar konuşuyorlardı. Beria dert yanıyordu. Nişan- lanmak üzere olduğu adam sö- zünü geri almış, başkası ile ev- leniyordu , Sacide: — Beria, dedi, ben sana mü- kemmel bir koca buldum, varır mısın? — Kim? — Caferbey .. ; Kırk yaşında ikibar, zarif, zengin bir erkek Beria'nın gözleri önüne, kadaşmım tarif ettiği zarif, ki- bar çehne geldi. Cafer bey, ya- şını başını almış, tam koca ola- cak bir adamdı. — Ona varırım, dedi, fakat o alır mı, beni tanımıyor ki... — Ben seni tanıştırırım . — Olur. — Bu hafta bir davet yapa- rım. Yalnız biraz fazlaca dekol- ta gel Cafer bey sıkılgan bir adamdır. Onu sen avlamalısın, — Peki : «** Beria, dört gözle davet ge- ;©esini bekledi . | Yeni tuvalet ismarlamıştı. Süslendi ve Sacideye gitti. Salon kalabalıktı. Piyano ça- lınıyor, gramofon - çalmıyor, dans ediliyordu . 2 Beria etrafa göz gezdirdi . |Meydanda Cafer bey yoktu. Geç kalmıştı. Sacide misafir- daşıma bir şey soramadı. Yarım saat daha geçti , Beria'nın sabrı tükenmişti . Yanına, çocukluğunu tanıyan ihtiyar bir hanım gelmiş, eski |günlerin hatıralarmı, bozuk bir hafiza ile sayıp dökmeğe baş: lamıştı. Beria, ihtiyar hanrmın sözle- |rini dinlemiyordu. Mazi ile alâ- kası yoktu;Yöhâlk düşünüyor, gözleri ile Cafer beyi arıyordu. Müstakbel * kocasını gene yatak odasma gidip düzelmek biraz daha süslenmek istedi . Koridoru geçti, odalardan birinin kapısını açtı sonra: — AL.. deye haykırdı. | Koltuklardan birinde Cafer 'bey, kucağında da... Sacide vardı . | Aşıkla maşuka, Beria'yı gö- kımıldayamadılar... Kısa bir ân sessiz geçti. Nihayet Sacide Caferin ku- cağından kalktı: — Sehn biraz dişarı çık, dedi. İki arkadaş yalnız kaldılar. Sacide: — Beria, dedi, beni ahlâksız bir kadın zannetme. Caferle on pu idi? Öteki, bitkin ve mecalsiz: * — Hayır, dedi, üç tane 48 lik toptu! Erbabı, bunün ellişer dirhem- lik ve (48)er kuruşluk üç şişe rakı manasına geldiğini anla- mıştır.! Kulak misafiri —j asabımı biraz teskin etti. Biraz daha salim kafa ile düşünmek |lâzım geldiğini idrak etmeğe Vapur olmadığı için garsonu başl: paylıyordum , Ne olursa olsun, Çekirgede bir dakıka daha durmamağa karar vermiştim . Aşağı indim, hesabı gördüm . Bu hesap görme faslı, mühim bir fasıldı. Bu hesabın içinden çıkmak pek kolay değildi . “Kendi odamın parasını ver- / yondı mek basitti. Fakat Şadiyenin 'oda parasını nasıl verecektim? Şadiyenin, daha ne kadar za- man kalmak niyetinde olduğu- nu bilmiyordum. Acaba kaç gün daha kalacaktı?.. Her ne olsa, ona para verdirmek iste- miyordum. Hesabı ben görmeli idim, İyiamma, o Çekirgede, benim hesabıma, Nâzım beyle gönül mü eğlendirecekti? Vermek bir türlü, vermemek bir türlü idi. Bu karısık hesabın düşüncesi ladım . | fçte bu aralık, otelci, iki oda- “mın o güne kadar olan hesabımı çıkarıp verince, mesele kendili- ğinden halledilmiş oldu. Hesabı görüp çıktım: Bir otomobile binip Bursaya |geldim . Şehirde serseri gibi dolaşı- am , Oraların ne kadar göze görü- nen ufak tefek kusurları var- mış!... İnsanın yanında sevdiği bir kadın olursa, bulunduğu heryer cennet kesiliyor . Mudanyada fena, rahatsız bir gece geçirdikten sonra, ertesi gün vapura bindim . Bu yolculuk çok acı oldu , Hani malmı büyük ümitlerle vapura koyup sevkeden, sonra hiç bir şey satamayıp iflâs eden esnaf vardır. İşte ben bu esnafa leri ile meşguldü. Utandı, arka- | K HikÂYE Seni evlendireyim... senedenberi münasebetim var . Fakat bekâr bir erkekle evli bir kadının arasında bir münasebet ancak bu kadar devam eder. Caferin nasıl olsa evleneceğini evlenmek istediğini — biliyor- 'dum. Onun mükemmel bir er- kek olduğunu biliyordum. İyi bir koca olacağına da emindim. Başka bir kız alacağına, seni almasını tercih ettim. Gene se- ni,senin saadetini düşünerek tercih ettim, Bu gece, bu fena '*tesadüf olmasaydı, sen pekalâ Cafere varacak vemes'ut olacak tın. Ayni şeyi yapmanda hiç bir mahzur görmiyorum. Bu tesadüfü unut ve gene mes'ut ©L Eğer sen varmazsan, Cafer başka birile evlenecek ... İşte doğruyu söyledim. Dü- | Şün ve ne istersen onu yap... Ş ... Beria çok düşünmedi Cafer beyle evlendi . M.M, Feklepliler müsabakası Millt tasarruf cemiyeti ve İş Bankası ve 33 üncü haftanın 4 üncülüğü İnü Galatasaray lisesinden 140 Mahmut Şerif bey kazanmıştır. Yazısı şudur: | 33 üncü haftanm en mühim haberi bence Türk drmağiyle işleyen İş bankasında tasarruf gününün tes'it edilmesi ve şeh- rimizde (Milli iktisat ve tasar- ruf cemiyeti)nin teşekkülüdür. Bankanm yıl dönümüne tesa düf eden bu günde, bu kıymetli müessesemiz bütün erkânile ta- sarruf gayesi etrafında hareke- te geçmiştir. Şimdi ilk hareket olmak üzre, bu günkü neslin ba- nileri olan annelere ve muallim- poliste oluruz.. şeklindeki iddia | meydanda görmeyince, kalktı. |lere hitap ediyor: Çocukları ta- sı da garip. Polis olmadan evvel | Odalarda Satideyi aradı. Ayna- sartrufa alıştırınız, istikbal on- bizim gibi alaya, ıâıiiçy_:: kome da, boyalarının bozulmağa baş- ların elindedir! yi Öğrenme Jadığını görünce, arkadaşının | Diğer taraftan şehrimizdi K iktısat ve asarruf cemiyeti,, namında bir cemiyet teşkil olun muş ve bu cemiyet hummalı bir faaliyete geçmiştir. 45 madde- den müteşekkil nizamnamesi- nin umumi gayesi halkı israfla mücadeleye, hesaplı ve tutumlu yaşamağa ve tasarrufa alıştır- maktır. Şehrimizin matbuatile dönmüş, tıraşı Tünce şaşaladılar, bir müddet belli başlr bir kaç zevatın hima- yesinde başlanan bu hayırlı işe herkes bilfiil iştirak etmekten geri durmamalıdır. İşte bir haftadır takip etti- ğim tasarruf hareketlerini gaze tenizde okuduğum semereleri bunlardır.,, Fatih 3 üncü sulh hu- kuk hâkimliğinden: Fatihte Sofular caddesinde 139 numaralı hanede mukim iken vefat eden Ali Efendinin terekesine ait em yali menkulenin $ Kânunusani 1930 tarihine müsadif Paz; da bilmüzayede satılacı İnur. MONTE KRiST0 <xxx $ Kânunusani pazar gününden itibaren HİLÂL ve ALEMDAR SINEMALARIND) gösterilmeğe başlıyacaktır. (EEEZ ©9 0006 ETUAL SİNEMASINDA Bugün 14,1-2 matinesinden itibaren büyük ve dilber artist HED tacafından temamen ( SESLENDİRİLMİŞ) ve şarkılı İKI KIRMIZI GÜL nam mühteşem ve müstesna filim başlıyor. Bir çok orkestzaların iştirakile terennüm edilmiş rubnüvaz p dar işitilecektir. Amerika flosunun İştiraklle vücude getirilen büyük sesli bir fila Heyecanlı bir - eser eee CCC M CCC OPERA SİNLMASINDI irse olunsa MK lrC”T Tamnraen SESLİ ve sönderece eğlenceli komedi müchiş mu kiyetleri kazanmıştır. Bütün seyireller yıl başına tesadüt eden dün candan yürekten gülmüştür, bu ise yeni sene için hayırlı bir alâmeti Çılgıncasına gülmek isterseniz OPERAYA gidiniz. Tltveten; 2 sesli varyete, JAKSON ve BLAK (zinci) nin iki şarkısı ve Jak pqıöm meşhur cazbandı ON ©O KA Tarihi vekayli atika ve asriyeyi gösteren büyük filmler Kânunusani 1925 de SODOM ve GÖMORE Kânunusani 1927 de EVAMIRI AŞERE Kânunusani 1930 da görülecek tarihi ve sert vekayli musavver film ise MELEK SİNEMASININ - — yakında irse edeceği JUDİT ve HOÖLOFERN Şabeserdir O XA #CODDODOOO Dertlerinize deva bulmak isterseniz ALKAZAR SİNEMASINDA gösterilmekte olan ğ ZİGOTONUN SON GÜNLERİ Sekiz kısınlık komediyi seyretmeğe gidiniz. İi aat mütemadiyet kahkahalarla güleceksiniz. | İTessesesuu z Vajik - sinemasında Herkesin — sabırsızlıkla — beklediği 'TURJANSKY nin muhteşem ese- ri ve balkımızın son derece Bev- diği İVAN MOJUKİN BRİGİT HELM DİTA PARLO gibi üç büyük yıldızın temsili Manolesku filmi göstezilecektir. Düveten : Bestekir JOSE PA- DİLA mın en sön — ve zengin re- pettuvan Rüs dansları Elh.. Katlandığı büyük fedaktrlikla- çe rağmen Mejik sineması — sirf muhteren ve aziz müşterilerini memnun etmek maksadile 1930 senesine muazzam bir. programla giriyor. ve sözlü filminde tağannl ederl tomaşa etmek füzere ELHAMRA SİNEMASIN: gitmektedir. Bu filim RENE RE nin işdrakile temsil o maktadır. İlâveten! Sözlü d havadisleri. ösyö Musolini notku, Kıpiıı“ıt:,.lıklkl cazbandı. ve salre Bü - akşi ROZİTA BARİOS ve KAS" LARIN veda suvarest MELEK SİNEMASINDA Bu hafta irse edilmekte © film çimdiye —kadar — görütei| eserlere kat kat falktir. Bu şahel CLAYV BRUK un dehakarâi temslli SİLİK ÇEHRELER dir. İlâveten Spor ve gençlik sinin üçüncü filmi AT YARİ Bugün saat 16 34 de ROSİ BARİOS ve KASTRO ların matinesi, Paramount filmidi: benziyordum. Ömrüm oldukça, bu Mudanya - İstanbul yolcu- Tuğunu unutmıyacağım ,.. Bütün yol esnasında, Çekir- gedeki otel odası gözlerimin önünden gitmedi , On beş gün, o kadım beni en tatlı yalanlarla andatmış, avun- durmuş, mesut etmişti .. . Artık © sahte saadetin pençesini kal- bimde hissediyordum. Kalbim pençeleniyor, tırmalanıyor, ka- nryordu Gözlerimin önünde hep Nâ- zım ismini görüyordum. Her tarafa, büyük, kocaman harfler- le Nâzım yazılmıştı... Eve, Mudanyadan telgraf çe- miş, geleceğimi haber vermiş- tim. Rihtimda Nimeti bulaca- Sinirli iken sigara içmenin ne olduğunu bilirsiniz. İnsan sigarayı içmez, âdeta yer. İşte 'ben yiyordum. Sigara sigara üs- tüne yakryordum . Ben kamarama gidiyorum isıkılmadınızsa devam edin — Edeceğim. İhsan Şefik bey yarı me konuştuğumu, yumrukları- ı sıkıp kollarımı havada salla- ,dığımı farketmiyordum . Bir aralrk yolcuların dik dik bana baktıklarını gördüm. Bir kısmınım, beni deli zannettikle- rine eminin ... Sarayburnundan — kıvrıldığı- miz zaman, biraz kendime ge- lir gibi oldum . Uzaktan aksetmeğe başlıyan içimde uğuldadı. Rihtıma bitkin bir halde çık- tım. Belim biraz eğilmiş, boy- num biraz bükülmüştü . | On sene ihtiyarlamıştım. On beş gün, beni on sene yıpran- | dırmıştı , Serseri kalbim, sokaklarda, kaldırımlarda sabahlamış gibi yorgundu , Karımın koluna girdim. | - Bundan ötesini, bundan son- raki mektuplardan anlarsınmız

Bu sayıdan diğer sayfalar: