15 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

15 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Fikir, G “Milliyet” tir ' o l&srm Umdesi gl 15 MART 1930 ÜSİDAREHANE — Ankara caddesi 4, 100 Telgraf mdresi: Milliyet, İs)" gval Telefon numaraları: İstanbul. 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 Kuruş)” 759 1400 1400 2100 N aylığı e» e Gelen evrak geri verilmez İli sddeti geçen nushalar 10 kuruştur, “Gazete ve matbaaya ait işler için üdüriyete müracsat edilir. Gazetemiz ilinların mes "uliyetini BUGÜNKÜ HAVA ie 3 dün hacaret en çok 15 en a İŞ derece idi. Bugün rüzgüi ehavvil ca ck, havı 1 yiaerikanın yir rınli yedinci reisi- İmhuru olan Taft geçen gün | #ü. Reis Wilsondan ve umu- ” “harpten evvel Amerikanın Pi! ikadderatmı idare etmiş olan Giadam hakkında yazılan şey- in gözden geçirirken Amerika | “ İnokrasisinin ağı ufukları i| olan 3 a (4 rahat etmişdünyayı görmüş, a İynelmilel meseleleri yerinde (Yahu! Şuradân bir rakı ismar- | zile etmiştir . (18 de müddeti bi te riyasetinden çekilen M. iaft Yale darülfünununa mü- | xris olmuştu. En son vazifesi de Amerikö- | - durak yok. ŞE LR NİN TN ER fizanmunn Wzazasa Çok içen bir dostum var. A yıplamıyorum kim'az içiyor ki; | 9 çok içmesin?!.. Çarşamba gü- İnü gazeteden çıktıktan biraz nefes almak için şöyle bir İyerde oturdum. Kalabalık;mana sız kalabalık vardı, Tam çayımı içerken şu söylediğim arakda- İşm geldi. Yanıma oturdu adam akıllı sarhoştu — Vay, beyim, cebine merdi- venle ineyim! İsmarla bakayım! Ali! Sen gine kafayı çek- mişsin? — Ey kardeş ne yapalım? Soydur çeker derler ben de ba - bama çekmişim. Amma o bizim gibi değildi: Rakıyı kendi çeker di... Biz de dert çekmekten, has talık çekmekten içimi çekmek- Sorma kardeşim, sevda çe kiyorum sevdat | (Derin birah! çektikten son- ra) Sana aniztayım da dinle... Yirmi gün kadar oluyor ben| de bir diş ağrısı başladı, bir diş ağrısı başladı.. Allahım, uyku O kadar zahmet çektim ki, bir gün dayanama- İdim, işi gücü bıraktım, dişçiye | gi Sıramı beklerken akça pakça bir taze gözüme flişti.' Ben ona bakarken o da bana ba. kıyordu. Fena halde canım cek Sakın- fena manaya çekme! nine sonra | içi İk. Kapıyı gösterdim. İcağaz öyle kırk kapmım çekmiş takımdan olmadığı için daha yolda İbin bir yafettah çektikten sonra | kapının zilini çekti; ben de kar şı başladım... re başladım... Beş dakika sonra valide çık tr.. Çıktı amma nevri dönmüş, ağzmr açmıyor, somurtmuş, na halde hiddetli, burunndan kıl çektirimiyor. Sordum: — Ne oldu? — Ne olacak, kaltak beni is- Ja ce hiç aldırmadı, işini bitir. sonra şöyle bir eda ile, ne" orsunuz?,, | helecanı tutmuştu, | halat çek! bahça ta ha damdan evin dahi-| çektim, hep onu un rın, kena- İrfia yaldı r güt çektim, fakat bir unutamadım, taşraya gideyim diye kur'a çektim, çıkmadı, kaldım, resim çektim, bütün bunlar masrafı şeylerdi, ben de paralar tuyunu çekti, başladım valideden para çekmeğe —E! Biraz dur! Nefes al! bir cizgi çek! Hakkın var! Lâkin unuta- nuyorum vessalâm! Tesbih çektim, yâsabur çek- İm, olmadı, olmadı. Bir aralık kumara daldım, gü |, ten, rakı çeknfeğe vakit yok ki; |tiskal etti. Eve girdiğim zaman | ya aşkta kaybeden derler kumar Neden bu kadar içiyorsun? | kuyudan su çekiyordu, beni-gö |da kazanır. Ne münasebet bir tek iyi kâğıt çekmek nasip ol- madı. Hayatım o kadar gayri dedi, ben de “gö- muntazam oldu ki, bu isin terak rücü geldim, dedim!, ya! yanlış | kime set çekece; İgelmişsiniz hanım. Ben nikâh- İçen gün müdür çağırdı, hani bir i anladım. ge İlayım,, dedi, ben de erktım., de. İsigâya çekti.. Ber “e her şevi di.. İ O gün bugündür, bir olduğu gibi anlatımı, !pe çekse türlü |ler bu kızdan vaz a kai — aklımdan çıkmıyor. Geçenlerde İmi ilâve ettim birgün Bebekte arkadaşlardan | İbirinin sandalında kürek çeki İyordum, bir de baktım ki benim ki, orada yedek çeken kayıkçı Jlara bakıyor. Nazarı dikkatini akten bir “medet!,, çektir nedi bile? (Sigarasını acı acı —|çektikten ve bir duble rakı yu- soba u. Bir ram yene ile disciye söyl çel Jgok zahmet çektim. Fakat böyle | lan elemleri uzun uzadı ağrı cek imeğe tercih ettim. Kabineden f. İciktım ve gördüğüm tazenin & rasmı savup çıkmasını bek ana! ah, efendim ah! “Çekme damen mez edip üftade-| Jerden kıl hazer. Neazenimin çıktı, ve bana bir liltifat edeceğini beklerken yüzü me bile bakmadı kapıyı. çekti Jasa İ ivarladıktan sonra) gözüm dön — Haydi buz İ ista onları ame İ çekelim, ikin bundan kendini çek şe taşa çekmek doğru kısmı <rkeği zayıf gö naza çeker. Haydı b banı! dedi.. dedi amma “A'lab yar. dım eyleğe top çeken beygirlere” hâ.| lâ unutamıyorum! derlera, ,. Ben de) © haldeyim. Birisi sevaba bana «kse de aklımı başıma geğir- sonru şanç yaşında idir. Kadın! kçe- kendini ım çek ara dü kaldırıp kendimi denize at- |" İtrm. Sudan çıkardıkları za lo çoktan kaybolmuştu.. Sırsı İlam çıktım o akşam hi ayaza çekm 1 Eğer, varsa) Çünkü örtük iş güç göremez oldum! Y. İyordum. Bereket. versin n valide | ğe e gece tam otuz tane boynuz | çekti de biraz kendime geldim. Artık ne yaptığımı bilmiyorum, | © ne söylediğimi, çekiyorum ka. a Serseri gibi dolaşıyorum.. /Bir hafta evvel artık tahammül. İrin tetiğini çekeceğim sırada va ilde geldi, silâhı elimden aldı, beni bir çocuk gibi azarladı ku” lağımı çekti yatağıma yatırdı.. Yorganı başıma çektim, fakat İdem çekiyorum. topal oldur da şunları in akima, gelmiyor artık her imi et yeka at Eğçr a ia dilimde; Kdeta Çekiyorum, | aklı Anlayıver!! ç te şu- 'ma geleni çekryorum. — Ri Hadi, bir tek daha n. "fersa olan şu hayata bir hatime | na bir “sah” çek! Ben delire göde- çekmek istedim. 'Tam rüvelve- | yimi, Biraz sonra - ayrıldık. ,. O, için ri mez elemi derdim bu köhne amın” meram: uşşaktan okuyordu. FELEK w bi hikâye değildir. An- gözüme uyku girmedi. Sabahı ip | cak az çok münasebetle sçekmeki dt ipek büyük bir mekam olan İçikti gitti. Ben de sümüğümü çe yüksek mahkemenin reisli- |kerek arkasmdan baka kaldım.. - Olmuştur. 921 denberi bü mü- İBir an sonra aklım başıma gel-| Öl n vazifeyi ifa eden Taft halk 'di, fırladım arkasından takip et "Yısında son derece sevilen ve vilindinden bahsedilen bir adam ' ji y Mr. Taft hakkında bir çok “ğ vardır. Keskin zekâsr i ; meşhur olduğu karlar çok iyi | İl4bi, neşe ve şetareti ilede i adini sevdiren Taft hakkında zeti Roosevelt (Rüzvelt) de hil olduğu halde siyasi dost- pis ve muarızları da daima tak- | < göstermekten geri kalma- İ şlardır. iğ. Taftm mütevazi bir aile | ye mensup olduğunu söyle- | ie hacet yok. Daima temiz| Yhatıra birakmış olan bu dev- ia i, . İyi, Geliyorum, Nerede. 1 Anladım, iyi iman Tel ita kapatmaz — zada Bs ben şimdi ri vee gidiyorum, on dakika- çi Alâeddin Beye i bekleyin. lerhal dışarıya çikti, onu rıhtım üzerinde, birahanede bektiyordu . Bey Galatanım hemen a bin çeşit karışık iş- “dönen dar, ıslâk sokakların- n dolaşarak rıhtıma çıktı. İçe #i sıcak havadan camları bu- birahaneye girdi . li, smuşambalı, traşlı lar bu saatte bira içiyorlar İlet ve İmiş. tim.. Zeyrek taraflarında bir u- fak eve girdi.. Uzatmıyalım da /ha o:gün tahkikat yaptım. kim "sesiz miş, namuslu imiş, fakir. çe imiş., Ertesi gün Çekmecede ün adamının ismi ge- çerken türlü türlü Jâtifeler söy- lenir. Sebebi şu ki, Taft mek- tepli bir genç iken bile 110 kilo İseliyormuşt... Sonraları bu ağır | İlik tam 130 kiloya kadar ç Maamafih o Taftın ye- rinden kımıldanamayan bir man olduğuna hükmetme; Bilâkis yürümekten ve didi mekten ilğim bir adam. Bürhan Cahit hi Fahirle, büfenin karşısına ki enç kâtibin heyecandan se- si titriyordu. Şu dakikada çok büyük bir vicdan azabi çektiği- ni anlatan bu hali Cevdet Beyin gözünden kaçmadı. Maamafih © büsbütün başka bir noktadan bahsi heyecanı geçiriyordu: — Ne yaptın, dedi, oldu mu? Fahir paltosunun iç cebine e- İlini attı, dar. kıvrılmış, uzun bir kâğıt tomarı çıkardı: — Taliimiz yardım etti, dedi Bu gün öğleye kadar işi bitirdi- ler. Bana temize çekmemi söy- leyip yemeğe gittiler, Onalr sa at dörtten evel gelemezler, çün- ki ( Altın palas ) a gittiler, Cevdet bey altın palas ismini duyunca güldü, o da mühendis- erine bir akşam evel ayni yer- ile çektim. Ertesi günü, bizim | mastarının Türkçedeki muhtelif kul İakliye mütehassısı doktor Lüt |/anışlarını bir araya toplıyan var fi Beye işi anlattım: lardır. Eğer unutulmuş tâbirler var — Beyefendi, şu belâdan beni kur-| aa karilerin bizi ikaz etmesini rica tarın, size tatlrsile tuzlumu ile bir Zİ“ ederie .Lâkim bu tabirler. “kordon, fet çeki t E oka İm Bana Bir a. | çekmek, del çekmek, gibi değil esas Eu kım tavsiyelerde bulundu. . Kasavet / olmalıdır. > AL. JOLSON un. temsilleri GAZ MUGANNISI ner de filmi bözünkü SM öürartesi ELHAMRA kur. Bütün & inde büyük b JOLSON Nesyork'tiki hev dini dun ni mast 13 caki R İNEMASINI A İhz eu'pi ezim musaffe e getiren ba film mniyenin iştirakile ira . lerle sinema dehaktr AL çek müessir Yarınki Pazar gi taganni en İtibafen mntire de ziyafet çekmişti. Demek Ah baş vurduğu bu işin esra met Samiden daima bir gün ev eline geçirmekten gelen bir yük vel gidiyordu. sek sevinçle hemen bu şifreyi — Göreyim dedi. halletmek istiyor, Fahir de öm- | Fahir,doğuşunda hilekâr ya- ründe ilk defa eline geçen bu jradıldığı gözlerinden belli olan serveti hakiki halinde görmek kumaz kâtip gülümsedi. Bu isti için hemen bankaya koşmak ih- hzalı, tereddütlü tebessümün 'tiyacını hissediyordu . manasını Cevdet bey anlamak- | ta gecikmedi. Genç adam para- yı almayınca bu mühim sırrı ve| — Ben geçikirsem şüphelenir rmekten çekiniyordu. dedi. Bütün kopyalar bününi- — Pek alâ dedi Cevdet bey, | çindedir. Şimdilik allahaımar- senin namusuna bırakıyorum, 'ladık al on bin liralık çeki. ve cüzda- | — Haydi güle güle! nım açıp, sent kaypak mavi ze-! O gitti, Cevdet Bey kaldı, to- min üstüne güzel baskı ile süs- marı kapayan sarı kâğıdı çıka- lenmiş çeki uzattı. irap attı. Üç büyük antetli kâgıt Fahir, dudakları yayvan bir |çiktr. tebessümle dolu; sağ elini çeki i Birinde tesviyei türabiye he- almak üzere hereket ettirirken | sabatı, birinde demir aksam hü. öteki elile de küçük tomarı nza- | lâsası, birinde de umumi hesa- tıyordu . bın müfredatı vardı. İki adam muhtelif heyecan- kaçmak istiyorlardı, Cevdet) Cevdet Bey herhangi bir şüp- Bey aylardanberi takip ettiği | heden kurtulmak için bu hesap- binlerce Tira sarfettiği, benkaği ların uydurma olup olmadığına adam kalktı: t. — Aferin, dedi. On iki bini hak ettin. lar içinde birbirlerinden kâgıt- ları aldılar . İkisi de artık biribirlerinden | Delikanlı yalan söylememiş- d “ Mizathı, RR A AI RI EL ül ç ük ax pi Oynak Ayşe, alyanaklı Ayşe li gece ölmüştü. Bu komşum Ahmet verdi sını da cenazeyi gönderdiğini söyledi. Ahmet çok iyi bir adamdı Bana da teveccühü çok fazla- dır. Nitekim ben. ölürsem, o- da benim cenazemi beklemeğe gelecek .. ; Ayşenin ölümü, bu kara hi e beni çok derinden yarala- 1, — Ne büyük felâket, diyemr- rıldandım . Zavallı kocası yapacak? Ahmet bir Jâhze düşündü, sonra: — Evet, dedi, bakılacak dört öküz ve bir de dana var! —- Ahmet diye cevap verdim. Çocuklar da var. Tam beş ço- cuk, — Hayır yedi çocuk. Fakat çocuklar » kadar shemmiyetli deği! Onlar kendi kendine büyürler . Ya inekler, öküzler?.. — Dana da var Ahmet! İ Ahmet gayet ciddi bir şekil İde dananın akibetinden endişe İ ediyordu. . Sonra : i -- Gece devir hâtimi var, ge- İleceksin değil mi? dedi. Ve ben den evet cevabını alır almaz gene bu kara haberi köye yay- imak için kapıkapı sekmeğe İbaşladır. ... Ayşenin evi karşıki “tepede | benimki gibi bir evdi. Yatsıdan İevvci gitim. Bütün komşular bende? evvel gelmişler ve oca- İğm etraimda dizilmişlerdi. Hü- syn başını kaldır uyordu - Sanli ısınmak ist niş gıbi ocağa doğru eğilmişti. akat « cakta bir tek kıvılcım bile yoktu. Hüseyin küçük ço- cuklarmı komşuya uyumağa ö büyüklerini yanın- Hüseyin ne üğet Komışular'da geli- atıklarını. kunduralarını orlar, çorapla veya çıp- lak svak oturacak bir ver ar yorlar . r > yeri Kadir Çavuşa a- Yirmışlardı. Çünkü devir hat- minden sonra ayrıca Yâsin oku yacaktı. Mâtem günlerinde za- di. Kadir Çavuş ta Yâsin oku- mayı üstüne alırdı. Kadir Çavuş topallıyarak gel i, Evvelâ uzun boylu sonra cüce oldu... Bu tebeddül bir kaç defa tekerrür etti, Oturduk- tan sonrada herkes kadar ol- du Ölünün yanına erkek gire- mezdi, Onun için kapısı aralık edildi. Ve oda içinde beyaz bir kar yığını olan siyah, bir delik gibi gözüktü. Devir hatimi başlamıştı. . İ Herkesin önünde bir cüz vardı... İVe dudaklarım açılıp kapanma- sından başka hiç bir ses işitiL miyordu ... İCavuş Yasine başladı. Hüseyin Kadirin yanık sesini kulakları baktı, Hesapların hizasında gös terilen ve demir yolu inşaatın- da müstamel fenni tabirlerle u- mumi pilânçodaki müfredat bir birinin ayni idi. Ve bazı şifreler Cevdet Beyin kendi hesapların- daki yekfinlara hemen hemen ! yaklaşıyordu . İlk hareket ondan geldi, gönç | — Mükemmel, dedi, Şimdi işimize başlıyalım . Cinevizden kalma taştan al- çak binalarla kaplı dar sokak- lardan saparak nefes nefese ya- zıhaneye geldi . Alâeddin Bey ve mühendis- ler salonda son müfredat hesap larmı tanzim ediyorlardı. Kendi mühendisine haykır- dı; — Alâeddin gel buraya! Yazıhanenin üstüne eğildi- ler. Türkçe olarak mühendisine öndü : — Karanlıkta yürümeğe kKi- Zum yok monşer, dedi. Ben öte- kilerin bütün hesaplarını elde nadan otu-| ten herkes bir iş derühte eder- |- Nihayet bir da bitti ve Kadir |i le tâkip ediyordu xihni o kadar topra isli odanın bâs en ilâhi seslere ğa mıyordu - Kadir Yasini bitirdi okudu. Üç kere okudu... tekrar Ni- sıhhat ve afiyet temenni edile | rek, “Amini, dendi ve bitti Herkes ayağa kalkmıştı, Er- İkekler sigaraları ve fenerleri: | İni yaktılar yola koyuldular. ire Ertesi günü senazeyi kaldır- mağa gitmiştik. “ Ahmet kula- , |ğıma eğildi ve dedi ki: “— Bizimki söylüyor. Zavallı Ayşenin yanağındaki dâdihak allık solmuş, ağzındaki dişleri Sarı musır tanesine dönmüş. Karnı şişmiş. Sonuncu çocuğu- nu da beraber götürüyormuş! Sustum. Hiç cevap verme dim. Sonra Hüseyine baktım . O meşguldü. Hayvanlarının ö- nüne samdan koyuyor «Zavallı- lar aç kalmasınlar!» diyordu. Çocuklar ise sokakta kendi kendilerine serpilmişlerdi . Tabut!...... Tabuta baktım .. Yeni idi.. Yep yeni idi.. Taze çira koku- yordu .. Sonra Oynak Ayşe! Bumuma başka bir koku daha geldi! Bu koku ne enfes hatıra- ları dalga halinde gözümün ö- nünde sürüklüyordu . - Hüseyine tekrar baktım. Çeh resi her günkü çehresi idi. Ü. zerinde yeni matem heykeller yuğrulacak kadar çok pişkin bir toprağa benziyen bir çeh- re. Tabutu hâreketl taşıy: kadar oluyor... Adamlar ölüyü sarsmamağa çalışıyorlar .. Hüseyin dört ço- cüğu ile beraber tabutu takip e- diyor... Kimse konuşmuyor. Herkes sıra ile tabutun altına girip çı- kıyor 'Tahaf değil mi, tabutun için- İde bir ölü olduğuna inanamıyo- İşte mezarlığa geldik. Ayşe- yi yere koyduk. Kadir Çavuş " Mezarda henüz okunan Ayet- MELEK Sİ ÇEROTİKON ) filmidir. 00000609r006090803 Gdyet be ve J hayet daha ziyade bâkidekilere ; f adamların | ne evvelki ulsamını İkaybetmiyen zemzem serpti her... Ayşeni nsarı yüzü simdi ağir Kürekler işledi, ve kuru ce İraklar bu göz yaşlarını emdi. Hüseyin mezarm başımda tir ii Iriyordu... İmam artık cevap vermiyen Ayşeyi beyhude yere . çağırr! yordu.. Çocuklar ağlamağa başladır! lar.. Erkekler başlarını çevir! diler, Hüseyin su ile dolu göz“ İerini hâreketsiz dikti. ..Bende onlar gibi mak istiyordum. Onlar gibi ke- derden hınçkırmak, elemden titremek den akan göz yaşlarını hisset- mek ve bu güzel göz yaşların: ruhumu e ötmek için isi i ği Fakat yatan madım . Ve gözlerim kalbimden çok üzakta... Zavallı ölü beni affettin mi? Bak kocan Hüseyin şimdi çömelmiş toprakları sapair) yor.. Bak ağaçlar kımıldıyor .. . Güneş o kadar kızgın ki, eğer stü toprakla örtülmemiş olsa tabutunu carlandırırdı . Belki bir ay sonra... Ağlı- yan Hüseyinin, ağlıyan çocuk | ların, seni unutacaklardır. lar için sadece Rahmetli Ayşe Jolacal ın, Fakat o zaman be-| İnim için yaşayacaksın. Yanak larin âl olacak, ' dişlerin sağdı” ğın sut gibi beyaz- Ve kmalı ellerinle soğuk çeş” menin suyumu taşıyacaksın . © Belki o zaman öldüğünü dü- (| .İşünerek hasretini çektiğim, göz yaşlarmı birdenbire bulaca- gımi.. Fakat zavallı Ayşe sen artık | köy mezarlığının bir köşesinde bir yığın kemikten başka bir sey değilsin! şte edebiyat.... Mümtaz Faik henliz bik- NEMASININ Önümüzdeki hafia We edeceği son film sessiz filmlerin en güzelidir. : Zira bu şaheser İTSA RINA tarafından temsil olunan BiR AN OLAF FJORD; ve şehvetengiz aşk ve ihtiras filmidir .202000908091909008099) | GRETA GAR BO | ÖN il filminde sans se e seve rar kiresesstns se searas e sesi Bu meseleyi sen ve ben bilece- giz. Şimdi, siz ne hesap 'çıkar- dınız onu söyleyin . Fazla eksik fiat kırıp arttırmağa lizum yok. Arada bir lira fark olsa fark sa- yılır. Binaenaleyh onların çıkar dığı hesaptan bir kaç puvan a- işağı koyarız. Bak şu hesapla- ra, Ve elindeki hesapları birer birer açtı . Mühendis Alâeddin hayretle hiş adamsınız. — Orasını bırak, şimidi işi- bakalım . Nasıl müfredat- ta kusur yok ya. — Mükemmel! Fakat hayret. Mühim noktalarda bizden çok yüksek hesap çıkarmışlar. Bak- İsanıza tesviyei türabiye için on- Jar bir milyon yedi yüz elli bin koymuşlar. Bizde iki yüz elli bin noksandır. Acaba umumi hesap yekümü nerede? Cevdet Bey bir kâğıt daha ettim. Bu Almanlara bir şey | uzattı: söyleme . Hatta hiç kimseye. — Bilânçol — Tamam... Lâkin ne diyor sunuz. Sekiz yüz bin lira bir | fark var. a değil mi? — Hakikattan - şüphe etmi- | yorsanız değer! — En Yaalirçn İiimmlarmdasi aldım. —o halde mesele yok! 1 — Şimdi hemen hesabı y# | pın, fazla fiât kırmağa lüzum yok, onların bu hesabı son, Te yiz edilmek üzere kâtibe ver mişler. Sen içeriye verme, kem | — Tabit, tabii! — Arada yüz bin lira bir fari bırak yeter. Her ihtimali nazar” dikkate almak lâzım. Bu akşam her şey bitsin, za” fı kapat, bana ver. Genç mühendis başile patro” nu selâmladı, derhal işe başl" di. a Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: