28 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

28 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Bam a mmasmm. | Milliyet srın Umdesi “Milliyet” tir. 28 MART 1930 İJAREHANE — Ankara caddesi 1100 Telgraf adresi: Mülliyet, İs- Trail | Telefon numaralari: İstanbul 3911, 3812, 3913 i ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç igin 400 kuruş 800 kuruş 70 1400 Cw a 2100 İGelen evrak geri verilmez öddeti geçen nuahalar 10 kuruştur. Gazete ve matbanya ait işler için i müdüriyete müracant edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. «BUGÜNKÜ HAVA İ Vön hararet em çok 9 emer ” erece Wi. Bugün rüzgür * 4 es ck. hava bulutlu O k iyki <A Ü > Gene konlerans bahsi “dene Londra konferansından şisetmek mecburiyeti var. '1nferansın artık bir çıkmaza ip saplandığı çok söylendi. fat bu çılmazdanı nasıl kur- Jacağma dair ortada bir alâ- it yok Maamafih konfe- “ısın hiç bir netice elde etme- a dağılivereceğine hükmet- ik - vaziyetin son derece cid- olmasına rağmen - acele o- , Bir hesaba göre Amerika- Üarkonferansm devamı için rt aylık bir müddet koymuş- Bu müddet zarfında rm İmeticeye varılacağını d “işler, Hahbuki daha henüz iki : bil an geçti, Şu tak- i aylık bir vakit ka Konferans hâlâ a göre daha itmit- *“de tükenmiş değildir. 4 Konferansı bir çıkmaza sap- | Stan mesele nedir?.. Bütün ih- -âflar ortadan kalkmış olma- İ akla beraber bugün göze gös İnen en büyük engel İtalya ve #ansa arasmdaki ihtilâf olu- ır. Fransa hiç bir suretle İtal- pile bahri mlisavata razı olmu jr, Jia da deniz kuvvetin- 4 Fransa 35, velevki nazariye ; barile olsun, aşağı kalmamak yor. ; İsi tarafın israrı . karşısında *ç bir şey yapılamıyor. İtalya 41$ mürahhası konferansın altı Tr tehirini teklif etmiştir... Fa- Ji bu' cihete gidilmiyeceğe imziyor. Bilâkis kuvvetli bir şvayete nazaran eğer İtalya ile itansa arasında bir anlaşma ka ilolmazsa Amerika - İngiltere * Japonya arasmda şimdiye imdar bahef tahtidi teslihat yo- | imda elde edilen neticeler tes- İ tedilerek bununla iktifa olu- lacak. Bundan şu çıkıyor ki, Avrupa 'dasınm iki devletini - İtalya > Pransa -kendi hallerine bı- ikıp diğer üç devlet arasında irmeticeye varmak ihtimalden ariç değildir. Fakat daha 'cat't ir şey yok “Milliyet,,in edebi romanı: 53 ? e ## i .— Netekim erkekler için de yüi vaziyet vardır. Bir erkek in ideal kadın encak sevdiği adındır . — Çok haklısınız Hale Hanı- iefendi ve sevgi bütün müna- etlerin fevkinde bir rabrta- tr iki, bütün maddi bağları, a- kaları ihmal ettirir. Genç kadın tehalükle tasdik iü: — Tabii, tabii! "Dans bitiyordu. Avdet eder- Fken Hale sordu! — Demek iki gün sonra bizi rakıyorsunuz . — Hayır sizi Avrupaya bek- a Politika | Londra bahri tahdidi | kongresi inkitaa uğramak üzere | dir. Esasen üç haftadanberi kon | İferans olduğu yerde sayıp duru | yor. Müşkülât iki sebepten ileri | İ geliyor: 1 — Fransa'ya talep ettiği| emniyet temin edilmediği için. 2—İtalya bahri inşaatta Fran sa İle müsavat istediği için. | Bunlar az çok biribirine bağ- | Ji meselelerdir. Fransa 720,000 | İton gibi yüksek bir tonajı, bu İemniyet meselesinde pazarlık ol | İ sun diye ileri söirmüştü. Yeni| İİngiltere ve Amerikayı, Fransa") Jam emniyetini garanti etmekle, büytik bir donanma inşa etmesi şıklarından biri karşısında bıra- | | kacak ve bu devletler de birinci şıkkı tercih ödecek, Fransa İle bir nevi deniz lokamosu akdede ceklerdir. İngiltere ve Amerika buna ya | naşmaymca, Fransa 724,000| ton donanma inşasında ısrar et| ti. Bu ısrar, evvelce İngiliz ve Amerika'nın aralarında karar- laştırdıkları nisbeti altüst et-| meğe kâfi idi. Fakat İtalyada İ Fransa ile müsavat meselesinde mrar #dince, iş büsbütün çıkma za girdi. İşte konferansm İnkl- İtan doğru yilrüimesine sebep bu dur. İ İşin garip ciheti şudur ki in- İkitaa sebep teşkil eden ihtilâf. lar hep nazaridir. Yani şimdi| ne Pransa'nm 724,000 tonluk donanma İnşasma niyeti vardır. İ Ne de farzı muhal, bu donan- İ mayı inşa ettirse İtalya'da ayni miktarı inşaya kudret vardır. Bu iki devlet, ileri attıkları mik tarı filen inşa ettireceklerinden değil, bunun inşası hakkını na- zarivatta istedikleri » içindir ki konferans çıkmaza girmistir. Bu şerait altında konferansın beş taraflr olmasma imkân gö- İrülememektedir. Çünkü evvelâ Fransa'ya 724,000 tonluk do- nanmaya sahip olmak hakkımı vermek,simdiki donanma mikta rmı tahdit etmek değil, tezyit etmektir. Halbuki Londra kon- feransı donanmaları tezvit için deil, tahdit için toplanmıştır. Fakat Fransa'ya bu hak ve- rilse ikinci bir müşktil beliriyor. |O da Fransa'nın, nazariyatta da İtalya ile müsavatı kabul et- memesidir. Fransa'nın ihtiyaç idiye ileri slirdüğü “ nisbet, İtal- yan donanması Fransız donan. imasmdan aşağı olduğüna söre dir. Bu donanma arttıkça, Fran sa'nini nisbeti de artmak Jâzım- dır. Mademki bu rakkamlar na- zaridir ve iki devlet te şimdilik inşa hakkından istifade etmek istemiyorlar, o halde, nazariyat | İta İtalyan tonajı çoğaldıkça, Fransız tonajınm da çoğalması ve İngiliz donanmasını da geç- mesi beklenebilir. İşte müşkülât asıl buradadır. Diğer taraftan beş taraflı bir. itilâf akti mümkün olmayınca, İngiltere, Amerika ve Japonya” nın aralarında üç taraflı bir iti- 1âf akdetmeleri ileri sürülmekte dir. Bazı gazeteler, bu üç taraf. İritilâfa İtalya'nın da iştirak et- tirilerek, yalnız Fransa'nın ha- Büri Cahit mediğinden şikâyet ediyor. Cazbant susmuştu. Yerlerine avdet ettiler. Numaralar başladı . Bu ak-| şam proğram değiştiği için ye- | ni gelen artistler de humara ya | pıyorlardı, mavi gözlü ipek gibi beyaz ve yumuşak tenli sarı saç İr iki kız, birbirilerine o kadar! benziyen iki güzel kız beraber | bir krepüskül oynamak için çık- | tıkları zaman Hale gayri ihtiya | ri hayretle haykırdı: İ — Eda kardeşler, (Burger r) m dansözleri. — Nerede bu tiyatro! iyanada! Bunlar kız kar- ir, Fakat kızlar bozulmuş- | İlar. Viyanada çok güzeldiler . Fikir,oMizatlı; Haltalık icmal bırakılmasını ileri sürmekte dirler. Başlıca ihtilâf noktası Fran- sa ile İtalya arasında olduğuna göre, bir taraftan muahede ile bağlanması, diğer taraftan da bağlanmaması mümleüin olma- makla beraber, bu teklif, her şeyden ziyade, Fransa'nm siya- si yalnızlığına delâlet etmesi iti barile şayanı dikkattir. Sulhten beri cihan siyasetinin bir hususiyeti, Fransa ile diğer büyük devletlerin bir yolda yü- rüyememeleri idi. Fakat İngil- tere'de muhafazakâr kabine ik- tidar mevkiinde kaldıkça, bir dereceye kadar, zavahir muha- faza edilmişti. Bu yol ayrılığını Londra konfetansı kadar hiç bir içtima tebartiz ettirmemiş- tir. ... Fransa siyaseten en xaif bir vaziyette iken, Young piânının Almanya tarafmdan tasdik edil mesi, Alman harici siyaseti için büyük bir zaferdir. Perlinden gelen haberlere g8 re, Young plânı kolay kolay tar dik edilmiş değildir. Bu tasdik muamelesi ancak muhalif fırka- ların parlamanter oyunlardan sonra ikmal edilebilmiştir.Plân, Araya müracaatte 192 reye kar- $1 270 rey ile kabul edilmiş. Fa- kat muhalifler, Weimar kanunu esasisinin bir maddesinden isti- fade ederek kararm ilânmı te- hire çalışmışlardır. Kanunu esa siye göre, meclisin üçte birinin reyi ile ekseriyete iktiran eden her hangi kararın ilânı iki ay te hir edilebilir. Verilen bir takrir üzerine, bu içte bir temin edil-| diği icin Young olânr iki av te- hir edilmek lâzımdı. Fakat ekseriyet buna kanı. nu esasinin diğer bir maridesile mukabele etmislerdir. Mesele- nin müstaceliyetine binaen der hal ilânmı istemişler ve 283 re- ye karşı 174 reyilebu takriri kabul ettirmişlerdir. Bu şerait altmda mesele Rel- sicümhura intikal etmiş ve Hin denburg, tehir veya tasdik şrk- larından birini tercih vaziyetin. de kalmıştır. Relsictimhur tap- dike karar vermiş ve bu kararı- na Âmil olan esbabr da neşretti- gi uzun bir beyannamede İzah etmiştir. Hindenburg'un beyanname- si cidden acıklı, fakat ibret ve intibah ile okunması icap eden | bir vesikadır. Reisicümhur, bu plânm Almanya'ya cok ağir kül fetler tahmil ettiğini söyledik. ten sonra her halde Dawes plâ- nmdan'da “ağır olmadığını ve bugünkü şerait altnda bu tarzı tesviyeyi kabul etmek Almanya içi” -arert olduğunu bildiriyor ve ilâve ediyor: — Eski ordunun an'anesi i- çinde yetişmiş olan bizler, da- ima şahsımızı unutarak memle keti düşünmeğe alıştık. Şahsr- mızı düşünseydik, ya reyi âma müracaata (Okarar verir, ya- hut ta istifa ederdik. Hindenburg için iki nesil Al manı, ağır mali vük altında bıra kacak olan bu tarihi kararı ver- mek çok müşkül olmalıdır. Çün li sürekli alkışladılar. — Ey Cevdet Beyefendi, de- di, Hale. Bunlarm kat kat iyi- lerini Avrupada göreceksiniz . Fakat tavsiye ederim, Viyana- da kaklığınız zaman bir akşam burger teatre muhakkak gidi- niz. İddia etmem ama güzellik itibarile (Gazino dö Pari) den aşağı değildir. Küçük, fakat çok kibar ve zengin bir tiyatro- dur. İğne iplik inhisarı müdürü- nün'karısı Püreda Hanmmefen- di sordu: — En fazla nerede kalacaksı- nız Cevdet Bey? — Belli değil hanrmefendi, İsviçrede daha ziyade kalaca- ğım zannediyorum. Oradan (Vişi) ye geçeceğim. Belki ora- da biraz fazla kalırım. Hale güldü: — Mevsim yaklaşıyor, Fran- saya gidince Dovile uğramaz mısmız hiç? Seyahat üzerine konuşmakta CL 2 MART Ed Ahımız tuttu! | İlşittiniz mi? Selâmi İzzet B. bir neşriyat dolayısile Darülbe- dayi mecmuasını çıkaranlar a- leyhine dava açtığı gibi bu işe mecmuann mesuliyeti maliye si münasebetile Şehremanetin de ithal etmiş. 1430 ebiyat, De me Dİ jJAman bann da söy Yolda * iki gidiyormuş. | | Birisi, ötekine ikide bir: — Sus, dermiş, aman sus gi | İvur olursun . Önlerinde fener tutan ayvaz, | © Axsarayda küçlik ve basık bir İbu lâfr işidince başını çevir-İdü leyin zat hi Ak TN AR ve Koku!.. ye bir genç kadın girdi . Emanet vekili Rami Beyle | is; | Bursa seyahatine çıktık çıkalı)” 2? em beyefendi, demiş, | Emanet mahafilinin dava aÇ-| gedir ki, insan söyleyince gö” İmakta yazın pencere açarcasına | vur oluyor. Bana öğretin de hahişger olduğunu öğrendiğim- İber de gâvur olayım . Zira otuz | deni doğrusu Selâminin davalı | senedir kiliseye diderim, papas blank ade -İ hâlâ «sen gâvur olamadın!» der ru ile oğaameinki durur Odada mehamı umur! Beyhude zihninizi yormaym, nafile, Ticaret odasınm şu sıra- da hangi büyük işlerle uğraştı- | ğını bulamazsınız,siz değil umu | ru havaiye de iddiayı kehanet eden Abdülfeyaz Tevfik Bey| bile bulamaz... Neyse sizi me- rakta bırakmıyayım: Efendim, sevgili odamız kâ- atlara Reisinin mi, yoksa kâtibi umuminin mi? imza deceğini ta yin ile meşkulidi, İehülhamt şeklihal bulundu: Reis Bey İmüsaade edecek K. Umumi B. imza edecek. Ve bundan sonra İstanbulun ticaret İşleri saat gibi işliyecek. Buna ua kaueh denmez ya... Oturmuş içiyorlardı. Tabi İsu değil, gazoz da değil, şıra İhiç değil.. Halis rakı. İçtik- leri yere gelince burası ben di- yeyimi bir dep,siz diyin bir bod- rum... Evet hakiki bir obod- rum, . Üç arkadaştılar. Biraz son- | ra, niçin itiraf etmemeli, arala- rına ben de karışmış bulundum. bardak geldi: İte idi. İma klidi açarak bu envai bahar | kuları bi Önüme derhal bir kocaman in ânda senelerden beri aktar | Kadın hayli ıslanmıştı, Sar lık yapıyordu. Senelerden beri | saçları, pembe yanakları üzeri” bu camekânlarındaki macunları ne halka halka yapışmıştı, US dökülmüş, kutularndaki etiket | zun kirpikleri üzerinde son b& ©) leri sararmış ücra köşede haya- | harm damlaları birikmiş, faaktöl tmi geçiriyordu. Onun için, bü- | kızıl dudaklarında ilk baharı Ü tün ömür, bütün geceler ve gün- | narçiçeğişaçılmıştı. Hafif hava“ düzler, baharlar ve kışlar zen- | ya kalkık narin burnunun penb& cefil, karabiber, kına kavanuzla | deliklerinden çıkan hava, düsÜ rınm içinden her gün yüzer pa- | manlanarak tütüyordu . ık birer külâh çıkarabilmek- Birdenbirebu Küçük dükkâ Her gün sabahleyin er- İnın içi altüst oldu. kenden dükkânma gelir ve as-| Zencefil, anber, kimyon ko tarafa sindi. Ve etrâ" kokan havaya kavuşurdu. Ci- | fr taze bir lâvanta kokusu bif © gerleri zaten hep bu hava ile |kadm rayihası sardı... 9 meşbudu. Aktar gözlüğünün üstünden Eğer bu dükkândan bir gün |bu müstesna manzarayı seyredi çıksa sudan alınmış balık gibi | yordu. İlk defa olarak gülüms& yaşayamıyacağını zannediyor- |di ve sordu: du. Akşamları eve döndüğ man duyduğu bütün bedbinliği, ölmek üzere olan bir hastaya| şarcm ve: mi? yapılan “üvil kanfre,, şırmgası | SU? var mu? gibi ertesi gün dükkânm küflü | kokusu giderir ve taze anber ve ödağacı kokuları ona yeni bir at bahşederdi . — Ne istiyorsunuz? — Tarçın! Sizde di — Var! Ne kadar istiyorsüğü nuz?.. — On kuruşluk verin!.. Aktar kutuyu çekti çıkardı İş müsveddeleri! Bir takım işler görüyorum: Yapılalı altı ay olmadan dökül- meğe başlıyor. , Şüphe yok ki bunları yaptıranlar iyi niyetlere müstağraktır... Yapanlar keza! O halde bu fena yapılarm suçu kimindir? Matmazel Pavlinanm mar? Baha bu yazıyı yazdıran sey daha alt ay evvel yapılan Bü. yükdere köprüsü ayakların — Yahu bu ne?. — Ne olacak, su bardağı. . — Amma yaptınız ha, su bar İdağı ile rakı içilir mi?, Birisi dedi ki: © ©, Ece... birader, şimdiden ken dimizi alıştırmak lâzım. . Ve ilâve etti: — Malim ya “kadeh” le ra- kı verilmiyecek, diyorlar. , Önünde duran yarım arşın- lık bardağı göstererek: — Buna da kadeh diyenin Henüz kırk yasında vardı. Ha yatınm bu kırk senesi bütün a- gırlığile sırtına çökmüş pos bi- yıklarını tel tel ağartmış ve işin en fecii dördüncü lâstik yaka- smı da yıpratmış ve üzmüştü . Zavallı aktar, şimdi yüzer para- hık naftalin, zerdeçal satarak bir yenisini aramak mecburiye- tinde idi. Daha bu yasta elleri titreme- İ ğe başlamıştı. Yüzünün çizgile- İçinde bir yığın tarçın vaı Hiçdi viyatmı bir kâğıda genç kadma uzattı. İ Kadın hayrette idi: i — Bune kadar çok böyle? di ye mırıldandı . € k mu?. Nesi çok?.. Of kuruşluk işte bu kadar ederi | Hem başka şeye ihtiyacınız 9 İlursa gene bize gelin emi?.. Kadın evvelâ hiç sesini çı döktü ve çökmesi haberidir. Artık iş müs | alnını karışlarım!.. ri günlerce ustura görmiyen kır | miadı yalnız beyaz dişlerini göst çıl sakalları arasında toprağa | tererek güldü, sonra: Edalar dansa başlamışlardı ; |devam ettiler. - | Herkes takdirle seyrediyorlar- |. Cazbant tekrar başlamıştı. veddesi yapmaktan vazgecsek.. Çünkü masrafir oluyor! FELEK li kül bununla yalnız bugünkü Al- manya değil, daha doğmıyan ne sillere de yük tahmil edilmiş o- İluyor Kont Sforya'nın bir eserinde İokumuştuk: İtalyan hükümet a- damı, Versailles konferansını ta kip eden bir çok alacak verecek konferanslarından o bahseder- ken, şunu anlatıyor: — Bir gün diyor, konferans- tan çıkar çıkmaz karşıma çıkan İİngiliz gazetecilerine dedim ki: “Biliyor musunuz meye karar verdik?,, Gazeteciler bilmediklerini, fa kat öğrenmek istediklerini söy- er. İngiliz kanunu esasisi ve te amülünün şiddetle menettiği bir şeyi kabul ettik,,, Gazeteciler şaştılar. İngiliz kanunu esasisinde, mükellefin İreyi almmaksızm vergi tarhe- dilmiyeceğine dair” kayıt yok mu? Biz şimdi daha doğmıyan nesiller Üzerine vergi tarhetme- ge karar verdik... A.Ş. ız olduğu için dans etmiyen Püreda Hanımiöfendinin bu ma- zeretini canma minnet bilerek | Haleyi tekrar dansa kaldırdı. İCazbant hafif bir fokstrot çalı- yordu. Dans ederken rahatça konuşabilmek kabildi Fırsattan istifade etmek isti- yen Cevdet Bey derhal lâkırdı- ya demin bıraktığı yerden baş- ladr: — Babanız şimdi nerede Vazi- fe görüyor hanımefendi. Gene Viyanada mı? — Hayır Cevdet Bey, altı ay- danberi Pariste! — Hiç göreceğiniz gelemez mi? Genç kadımin güzel ve yuvar- lak boynu bir lâle gibi bicüldü. Gözleri yarı yarıya kapandı, içi- ni çekti: — Bilseniz ne kadar, fakat ai- leme karşı o kadar kabahatlı- yım ki, bütün teessürlerime rağ men onların karşısma çıkmak- tan utanırım . Cevdet Bey genç kadının ai- lece vaziyetini bilmiyordu. Bu Kulak misafiri ——— Yenineşriyat Müderris Faik Sabri Beyin Tabit Türkiye Cümhuriyeti haritası Memleketimizde şimdiye ka- lar emsaline tesadüf edimiyen bir nefasette neşrolunmuştur. İlmi kıymeti de tab'mın gü- zelliği derecesinde çok güzel| olan bu haritayı mekteplerimiz ve bütün resmi ve hususi mües seselerimize olduğu gibi her Türk vatandaşma da tavsiye ey lemekle bir zevk duyarız. Fiati 300, Avrupa haritaları tarzında bezli ve kapsollu ola. rak 450 kuruştur. Naşiri: Kanaat kitaphanesi. | Muhit Muhit'in 18 inci Nisan sayısı gene mütat nefaset ve güzellik- te ve her vakitki gibi tam gü-| İmüünde intişaretti. Çok nefis İrenkli bir kapak içinde yüzden fazla resim, hikâye, makale, spor, tiyatro, müsiki, v. 5. ba- hisleri seksen büyük sahitenin süre düşürmüştü. Tashih ve te- selli etmek istedi: — Saadet aile bağlarında de- ğildir ki! Hattâ insana ama ve babasından daha yakın olması icap eden insanlar ible bazan bir samimi ahbaptan daha uzak ka- hır. Hale yavaşça tasdik etti: — Doğrudur ! Cevdet Bey daha mahrem ol- duğunu anlatmak ister gibi göz Mez içine bakarak ilâve et- — Size belki garip gelir, me- selâ ben iki çocuğumun yüzle- rini ayda bir kere ancak görü- rüm. Hale hayretle başmı kaldır- | dı: — Ah, çok fena, dedi. Benim çocuğum olsa hiç yanmdan ay-| rlmam. Küçük mü çocukları | doğru sarkıyordu. Şimdiye ka- dar hiç evlenmemiş hiç bir k dm eli eline temas etmemişti Bu uzayan sakalları artık çetğ resine bir kadm cildi yaklaşabil mesi ihtimalini de bertaraf edi- yordu, Hayatmm ne baharı, ne kışı vardı. Ne bir genç kızm sev gisile kalbi neşeden taşmış, ne de bir ihanetle istirabın gayya- sma düşmüştü . #ülmek nedir Yüzünün şakuli hatları, ufki çiz gilerle çarprastlaşmamıştı. Fa- kat ömründe ağladığını da ha- triryamıyordu. Gözleri sanki su yu çekilmiş irer pinardı. ... Bir gün yağmur yağıyordu . Ve damlaları karşıdaki çına- rn sarı yapraklarını düşürerek kalm ve ikinci bir yağmur daha yağdırıyordu, Birdenbire basık kânm kapısı açıldı ve içeri- zel bir tarzda tak- sim edilmiştir. Bu sayısinda Muhit karrlerine küşe kâğıdı ü- zerine güzel bir tablo ilâvesi ve hazır ince kâğıt üzerine biçik miş Manto ve Kostum tayör elbise kaltbr ilâvesi vardır. Memleketin bu veğâne aile mecmuasmı tavısiye ederiz. dedi. Ben daha mektepten çı- kar çıkmaz evlendirmişler, dü- şünün bir kere yirmi üç yaşm- da evlenmişim. Sonra hayata karışmışım, Politikaya girdim. Yıllarca evimden, ailemden u- zak yaşadım, seyahatlar ettim, hayatın aileden başka öyle he- yecanlı sahnelerinde yaşadım- ki bana zaten bir deniz feneri gibi yanmasile sönmesi bir olan evlenişimi temamiyle unuttum. Sonra beni evlendirdikleri ka- dın benim bu heyecan dolu ha- yatma hâkim olabilecek vazi- yette bir kadm değildi. O belki de kendisine koca olarak her aksam evine gelen bir memur, cümaları bahçesinde çiçek ye- tiştiren bir tüccar ümit ediyor- du. Ben bir frrtına gibi hayatı- na girince şaşırdı, küstü, bütün hevesini çocuklarma verdi. nız? — Hayır,, lisenin son snıfım- | dalar. Yirmisine giriyorlar . Ve evlâtlarına karşı hissizli- | | Yirmi yıl böyle geçti, şimdi onlar bir âlem, ben bir âlem olduk. Cevdet Bey bir kaç citmle ile bilmiyordu. | ği değilse de alâkasızlığını an- | yirmi yıllık hayatının matera- ilatmak için izahat verdi: İsmi anlatıvermisti. — Olur, olur! dedi ve süratl& Kapıdan çıktı. Fakat basık dilk“? kânm içindeki »slâk lâvanta ko“ İ kustu, baygın kadın kokusu çık“ İmamıştı . Aktar derin derin n€* İfes aldr. Bu havayı ciğerleri tâ şmciya kadar teneffüs etti, Fat İkat sonra... İne etrafı tekrar istilâya başlı dr. Aktar buradan kaçmak kokudan kurtulmak istiyordu Düştndü : — Belki tekrar gelir, dedi . Şimdi zavallı adam bu esra Ir duman içinde tekrar bu kad İnin kokusunu bekler, Fakat bil İmeden hayatım sonunu ve İ sonun ebedi rüyasmı bekler! MÜMTAZ FAİK aram am O em ae İRTİHAL | Beyazrt camli gerifi valizleri! “den fatsalı Hacı Ali Efendi dünkü gün dari ukbaya irtihii” eylemiştir. Cenazesi bugün hf nesinden kaldırılarak Beyaff camiinde Cuma namazmı bad€ leda Eyüp Sultandaki metfei? ebedisine haki gufran kılmacak tır, Ailei kederdidesine sab cemil dileriz. — İyi hayat değil, dedi nimkinin bir başka türlüsü! Ve biraz düşündükten sonfi ahis üstünde daha fazla durrmsf” ta beis görmemiş gibi devam €€İ tü: — Hayatta ilk adımları var” * ış atılırsa arkası fena geliy0f | İnsan deridir ve netice itibari | le betbaht oluyor. Beni de sf lem kendi fikirlerim, © gayel& | rim temamiyle inkişaf etmeö evlendirdiler. Benim hayat kında bugünkü gibi . vazıl Pİ kanaatım yoktu... Ailemin fik | ve arzusu beni sürükledi. . Bt lendim. Kocam genç fakat n vrupa yaşamış, yilksek ha” 4 geçirmiş “bir kızın arşularZ. tatmin edecek kudretten er rumdu. Bu vaziyet beni bü“ İl tün aksini düsünmeğe sevk ©. ti. Zengin bir erkek ürün deti verebilir, dedim: ve b | hâkim olan bu fikirle aile” bana kurduğu yuvayı bir hs” | lede yrketrm... İyi emi eti) Bu da bir mesele! j Gene karın ons

Bu sayıdan diğer sayfalar: